NEREDESİN SEN? (TAMAMLANDI)

By selin-visne

1.8M 105K 38.6K

Kiraz Mahallesinin yaralı abisi Halit ve masum kızımız Nazenin'in hikayesi... Başlama Tarihi : 2017 More

TANITIM
TANITIM II
TANITIM III
1. Yeni Bir Hayat
2. Göğe Bakma Durağı
3. Çiçek Kız
4.Muhallebi Çocuğu!
5. Dedikodu
6.Pamuk Şeker
7. Umutları Elinde Kalır
8. İmtihan Bu Ya..
9. Biçare
10. Bak Aşk Diyorum
11. Uzaktan Sevmek
12. Çıkmaz Sokak
13. Çok Eskiden Karşılaşacaktık
14.Kendini Bulmak Senin Elinde
15. Hüzün Sessizliğin Olmuş
16. Rüzgarım Olan Adam
17. Seni Zamana Bıraktım
18. Sensiz Olmaz
19. Senden Öğrendim
20. Bu Şehirde Sen Varsın
21. Mavi Hareler
22. Bitmesin
23. İlkler
24. Bir Çıra Meselesi
25. Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek
26. Küçük Osman (Osman&Yeliz)
27. Kaynanam Baldan Tatlı!
28. Naz Evi !
29. Beklenmeyen Misafir
30. Dönüm Noktası
31. Meftun Bir Adam
32. Anne Kız
33. Ay Şahit
34. Meydanlar Bizim!
35. İstemeyle Topyekün Mücadele
36. O Kurnadan Bu Kurnaya !
37. Sevda Kervanı
38. Anılar
39. Bir Pazar Kahvaltısı
40. Bir Olmak -1-
41. Bir Olmak -2-
42. Hazırlıklar Başlasın
43. Son Dokunuşlar
44.Kınayı Getir Aney!
45. Hayat
46.Bir Şarkısın Sen
47. Oy Oy Güzelim
48.Sevince
49.
50.
Minicik Bir Duyuru
51. Hızla Geçen Günler

52. Bölüm (Final)

42.5K 1.5K 1.4K
By selin-visne



Nazenin yattığı halde uyuyamıyor, dönüp dönüp duruyordu. Kocasından tarafa dönüp elini başının altına koydu. Kendisi burada dönüp dursun uyuyamasın, eşi de mışıl mışıl uyusun oh ne ala!

Gözlerini kapatıp uyumaya zorluyordu ama yok bir gram uykusu yoktu. Kasıklarındaki hafif hafif sancılar da cabasıydı. Elini karnına koyup "annecim lütfen, bazı şeylerin saati olur ve bu istedin şey için uygun bir saat değil" diyerek mırıldandı.

Yok olmuyordu bu gece belli ki uyuyamayacaktı. Yatakta yavaşça doğruldu elini kasıklarına koydu tekrar. Tülin Hanım söylemişti bunlar olabilirdi son birkaç günde sancıları fazlalaşmıştı ama olabilir demişti doktoru. Doğuma sayılı zamanları kalmıştı artık. Hesaplarına göre 4 haftası vardı. Tabi papatyası erken gelmekte ısrarcı olmazsa. 3 gün önceki doktor kontrolünde Tülin Hanım hazırlıklı olmasını kızının gelmek için can attığını söylemişti. Sancıları sıklaşırsa tereddüt etmeden gece gündüz demeden aramasını istemişti.

"Ben anlıyorum seni papatyam istediğin olmadığı için annenin kasıklarını hareketlendiriyorsun ama yapma bebeğim" komidinin üstündeki saate baktı. 02.00'yi gösteriyordu.

Elini kocasının yanağını koyup okşadı. Omzundan hafifçe dürtükledi. "Halit"

Gözlerini aniden açıp "ne oldu? Sancın mı var ? Ağrın mı başladı?"

Kocasının peşpeşe sorduğu soruyla başını hayır anlamında salladı. Erken doğum riski olduğundan beri böyleydi kocası panik halinde.

"Hayır hayatım sancım yok ağrım da yok" dedi telaşlandırmamak adına.

Halit de eşi gibi yatakta oturur hale geldi. "Noldu güzelim neden uyumadın ? Nazenin bak eğer sancın var da söylemiyorsan."

"Canım lahmacun istiyor."

"Lahmacun mu ?"

Nazenin yüzünü asıp ellerini karnına sardı. "Evet lahmacun istiyor canımız. Napayım Alihan ağabey akşam ballandıra ballandıra anlatınca düştü aklıma gecenin bu saatinde."

Halit gülerek eşine baktı. Gebeliği boyunca bir kez bile aşermemişti Nazenin. Her gün "canın bir şey çekiyor mu ? " sorularını sormuştu. Özeniyordu Halit'te gecenin bi vakti karısının aşerdiği yiyecekleri bakkal, market, lokanta gezerek aramak istemişti. İstediği olmuş eşi aşermişti. Aşerdiği yiyecek bulunmayacak bir şey değildi hemen gidip yaptırırdı karısına istediği lahmacunu.

"O zaman ben hemen yaptırayım sana şöyle güzel bi lahmacun doya doya yersin güzelim" sözlerini söylerken çoktan ayağa kalkmış dolaptan kıyafetini çıkarıp hızlı hızlı giyiniyordu.

Nazenin dudaklarını yalayarak başını hızlı hızlı salladı. "Çabuk ol tamam mı? Gözümün önünde lahmacunlar uçuşuyor."

"Şimdi Alihan'a kızsam mı kızmasam mı karar veremiyorum."

Nazenin dudaklarını tekrar yalayıp karnını okşadı. "Akşam nasıl da iştahla anlattı. Yeşillik, soğan, ayran derken düşürdü aklıma."

"Çok gecikmem güzelim açık lokanta vardır bu saatte."

Nazenin'in yataktan kalkmasına Halit yardımcı oldu. Üstüne kenardaki ceketini giydirdi. "Hadi hemen git sen sevgilim."

Halit karısının saçlarından öpüp çıktı evden. Nazenin de karnını tuta tuta salondaki camın önüne geçti. Şimdi zaman geçmezdi. Hep öyle olurdu zaten çok beklediğin bir şey için zaman akmazdı dururdu sanki.

Kasıklarında hissettiği canını acıtacak sancılarla derin derin nefes almaya çalıştı. Tülin Hanım ve Ahsen söylemişti bu sancıların olabileceğini korkulacak bir şey yoktu. Aklına kötü şeyler getirmemesi gerekiyordu. Böyle diyerek kendini bir yönden de teselli etmeye çalışıyordu Nazenin.

Burnundan aldığı nefesi dudaklarını büzerek geri verdi derin solunum egzersizini de Ahsen öğretmişti. Elini karnına koyup yine aynı şekilde nefes alıp verdi.

"Annem, bebeğim, güzel kızım papatyam" diyerek karnını okşuyordu yavaştan. Kasıklarına daha çok yüklenen sancı ile gözlerini kapatıp yeniden derin nefesler alıp veriyordu, bir yandan da bebeğiyle konuşuyordu. İkisinin de sakinleşmeye ihtiyacı vardı.

"Çok canımız çekti dimi lahmacunları babamız getirsede yesek. Canın çok istediği için tüm bu nazların dimi küçük hanım? Sen doğunca bak nasıl çıkarıyorum acısını öpülmedik ısırılmadık yerini bırakmam" konuşmasını bile etkiliyordu sancıları. Gözlerini kapatıp karnını sımsıkı tuttu.

Duvardaki saate bakıp sancılarının süresini ölçmeye çalıştı. Git gide sıklaşıyordu dayanamıyor gibi oluyordu.

"Baban gelecek birazdan bitanem az kaldı" nefes egzersizine yeniden başladı. "Hayır annecim hayır şimdi olmaz. Daha var. Daha zamanı var lütfen."

Kasıklarındaki sancı dayanabileceği şiddetin üzerindeydi. Yavaş adımlarla masaya ilerledi. Bir eliyle karnını alttan sıkı sıkı tutarken diğer eliyle telefonundan numarayı bulup aradı.

"Ahsen sancılarım çok sıklaştı" dediğinde "hemen geliyorum" cevabını aldı. Aradan 5 dakika bile geçmeden kapının zili duyuldu.

Derin nefes alarak karnını tutarak salon ile kapı mesafesine giderken yol çok uzun gelmişti. Kapıyı açtığında Ahsen ve Yılmaz karşısındaydı.

"Canım" diyip arkadaşının koluna girdi Ahsen.

"Çok sıklaştı sancılarım dayanamıyorum. Ahh!"

Yılmaz da diğer koluna girmişti. "Nazenin Halit nerde ?"

Kasıklarına saplanan sancıyla bu sefer nefesinin kesildiğini hissetti. Doğuma 4 haftası varken şimdi gelmemeliydi kızı. Erken doğumun risk olabileceğini söylemişti Tülin Hanım.

"Nazenin!"

Halit merdivenleri çıkarken kapılarının açık olduğunu görünce içindeki korku gün yüzüne çıkmıştı. Hızlıca karısının yanına gelip elini karnına koydu. "Güzelim korkma sakın, sakin olmalıyız" bu sözleri Nazeninden çok kendineydi aslında.

"Sancılarım çok fazla kasıklarımdaki ağrı git gide şiddetli oluyor" dudakları titreyen, gözyaşları aktı akacak olan karısının saçından öptü.

"Hemen hastaneye gidiyoruz. Dur yürüme sen." Elindeki lahmacun poşetini Yılmaz'ın eline tutuşturup dikkatlice karısını kucağına aldı. Nazenin bir kolunu kocasının boynuna dolarken diğer eli karnındaydı.

"Yılmaz cebimden anahtarları al arabayı çalıştır elindeki poşeti de arabaya koy" Yılmaz cebindeki anahtarları aldı.

"Ahsen odada doğum için hazırladığımız çanta var onu al sende gel."

"Tamam. Yiğithan evde tek onu da almam gerek."

Halit merdivenlerden kucağında eşiyle dikkatlice inerken Yılmaz karısının verdiği çantayı alıp arabanın yanında almıştı soluğu Ahsen'in eli ayağına dolamış halde evine çıkıp Yiğithan'ı da alıp aşağı indi.

"Yılmaz hızlı sür hadi abi hadi."

Kucağında karısının terden ıslanan alnını eliyle kuruladı. Nazenin yüzünü her sıktığında dudaklarını dişlediğinde daha çok panik oluyordu.

"Dayanamıyorum. Ahh!"

"Az kaldı güzelim geldik sayılır."

"Nazenin Tülin Hanımı aradım hastanede nöbetçiymiş seni bekliyor korkma arkadaşım. Sakin ol lütfen." Ahsen konuşurken kucağında uyanmış olan oğlu her şeyden habersiz etrafı izliyordu.

"Yılmaz hadi lan sür şu arabayı" bir kez daha bağırdı Halit.

"Oğlum heyecandan farkında değilsin ama araba uçuyor. Neyseki ölmeden geldik."

Arabayı hastanenin önünde durdurdu Yılmaz. Halit indikten sonra dikkatlice karısını kucağına aldı.

"Yılmaz poşeti unutma al onu."

Yılmaz arabadaki poşeti alıp içini kokladı. Lahmacundu. Ne alaka diye düşündü. Poşeti alıp yanlarına yetişti.

Tülin Hanım haberi aldığı için kapıda karşılaşmıştı Nazenin'i. En son kontrolünde de her şeye hazırlıklı olmalarını küçük hanımın artık beklemek istemediğini söylemişti. Önceden hazır ettikleri odaya Nazenin'i aldılar.

Halit karısının elinden sıkı sıkı tutmuş alnındaki teri silerken rahatlatmak adına konuşuyordu. Doktor Ahsen ve Yılmaz'ı odadan çıkarmış Nazenin'i muayene edecekti.

Ahsen kucağında oğluyla, Yılmaz'da elindeki lahmacun poşetiyle dışarda beklerken bir yandan da telefonla aileleri arayıp haber veriyorlardı. Hesaplarına göre 15 dakikaya burası dolup taşardı.

Tülin Hanım odadan çıkınca doğumhaneyi hazırlamalarını söyledi. Sancıları git gide artan Nazenin'in sesi koridordan duyuluyordu artık.

Ahsen Nazenin'in elini tutarken Yılmaz da Halit'in omzuna elini koymuştu. Kardeş gibi büyüdükleri yakın arkadaşlarının yanındaydılar.

Yılmaz elindeki poşeti Halit'e gösterdi. "Kardeşim bu lahmacun niye bizimle geldi? Hastaneyi de kokuttuk soğan sarımsakla."

Nazenin ile Halit bu sözlerle güldü. Halit poşeti elinden aldı.

"Nazenin'in canı lahmacun çekti bende almaya gittim sonrasını biliyorsunuz zaten. Gebeliği boyunca bir şey aşermeyen karımın bugün aşermesi geldi."

Halit poşetin içinden çıkardığı lahmacunu dürüm yapıp Nazenin'in ağzına götürdü.

"Çok canın çekti çiçek kızım, ye hadi."

Nazenin gelen sancıyla bir kez daha bağırdı. Kafasını hayır anlamında salladı. "Şuan yiyemem."

"Ama canın çok istedi hadi güzelim bir ısırık al bari lütfen."

Aslında canı hala lahmacun istiyordu ama yiyecek gücü kendinde bulamıyordu. Gücü tükeniyordu sanki. Devriye arabası gibi gezip karısının aşerdiği yiyecekleri arayan babalara çok özendiğini söylemişti bir keresinde Halit. Aşerdiğini söylediğinde de çok mutlu olmuştu. Gecenin bir vakti üşenmeyip gidip alıp gelmişti. Kızlarının dayanamayıp geleceğini hesaba katmamışlardı ama kızları değil miydi babasını gece vakti yollara düşüren ?

Küçük bir ısırık aldı Lahmacundan. Arkasına geri yaslanıp gelen sancıyla karnını sımsıkı tuttu.

Tülin Hanım odaya gelmişti. "Nazenin her şey hazır doğumhaneye gidiyoruz. Konuştuğumuz gibi normal doğum olmazsa eğer hemen sezeryanla alacağız bebeği."

Nazenin kafasını salladı. Riske girmeden normal doğum yapmayı deneyecekti. Yılmaz oğlunu alıp dışarı çıkarken içeride kalanlar Nazenin'in ameliyathane kıyafetini giymesine yardım ettiler. Yüzüklerini ve kolyesini çıkarıp Halit'e verdi. Ardından Tülin Hanım'ın getirdiği tekerlekli sandalyeye oturdu.

Kapıdan çıktıklarında annesi, kayınvalidesi, kayınbabası ve Aysel sultanı gördü.

"Diğerleri de yolda geliyorlar" dedi Ahsen.

Nalan Hanım kızının yanına gelip yanaklarından öptü. "Annem, korkma tamam mı kızım? Her şey güzel olacak dakikalar sonra kızın kucağında inşallah."

"İnşallah annem."

Gülistan Hanım gelininin diğer tarafına geçmiş yanağından öpmüştü. "Biz burada sizi  bekliyoruz güzel kızım."

Nazenin kayınvalidesinin elini sıktı. Herkes gözlerinin içine bakıyordu böyle güzel aileye sahip olduğu için çok şanslıydı.

"Ayol bi çekilin bakayım biraz da ben göreyim mavişimi" der demez yanına geldi. Nazenin'in karnını eliyle dikkatlice sevdi Aysel sultan.

"Gebelikte çok yakışmıştı güzel kızıma. Neyse ikinci, üçüncü çoçuğunuzda yine görürüz gebe halini" derken gülüyordu.

"Annem yine geleceğe dair planları hazırlıyor. Hep demişimdir çok plancı bu kadın" annesinin omzuna kolunu atıp yanına çekti Yılmaz.

"Ayol bende bu planlar olmasa varya Yılmaz'la Halit ciğerci kedisi gibi dolanıp dururlar. Şükredin bana" gözlerini ikisinin üzerine çevirdi Aysel sultan.

Ahsen gülüp kayınvalidesinin koluna girdi. "Sendeki planları bilmez miyiz Aysel sultan. Olmayan tansiyonunu nasıl çıkarttığını çok iyi bilirim."

Nazenin de gülümsemeye çalışarak devam etti. "Mavişim sana bi haller olmuş rengin solmuş hiç iyi görünmüyorsun nazar değmiş sana ahiretliğime gidelim kurşun döksün sana sözlerini bende çok iyi biliyorum Aysel sultan."

Aysel sultan gülüp kızlara baktı. "Ayol gözünüzden de bir şey kaçmıyor. Sanki kötü ettim."

Nazenin gelen sancıyla tekrar bağırdı. Tülin Hanım artık gitmeleri gerektiğini söylediğinde Halit tekerlekli sandalyedeki karısıyla doktoru takip ediyordu.

Arkalarından Aysel sultanın sözleri duyuldu. "Allah bir avazda doğurmayı nasip etsin."

~~

Nazenin her ıkındığında canından can gittiğini hissediyordu dayanacak gücü kalmıyor nefesi kesiliyordu sanki. Halit yanıbaşında elini sımsıkı tutuyor telkin edici sözler söylüyordu.

Doğum sancısı çekerken, ıkınırken aklına hakim olan iki düşüncesi vardı. Birisi kızının sağlıkla dünyaya gelmesi diğeri ise annelerin hakkının asla ödenmeyeceğiydi. Sırf bu sancı için bile anneler baş üstünde taşınmaya layıktı.

"Ahhhh!" bağırdıkça Halit elini daha sıkı tutuyordu. Avuçları terden sırılsıklam olmuştu eli avucundan kayarken eşi yeniden daha sıkı tutuyordu.

Tülin Hanım gözlerini Nazenin'e çevirdi. "Hadi Nazenin biraz daha güçlü ıkın kızım. Hadi."

Nazenin gözlerini kapatıp ıkınmaya çalıştı. "Olmuyor sanki kemiklerim kırılıyor nefes alamıyorum."

Halit karısının başına eğilip alnını öptü. "Çiçek kızım derin derin nefes almaya çalış ve bir daha dene hadi bebeğim."

Nazenin kocasının elini bütün gücüyle sıkarak ıkınmaya başladı.

"Evet Nazenin az kaldı kızım. Hadi son bir kez daha."

Tülin Hanımın söyledikleriyle yeniden ıkınmaya başladı Nazenin. Sonrasında hissettiği bir rahatlama hakim olmaya başladı vücudunu yorgunluk sardı bütün bedenini.

"Gel bakalım gel, çok uğraştırdın bizi" Tülin Hanım'ın sözlerini duyunca başını hafifçe kaldırıp görmeye çalıştı. Bebeği doktorun ellerindeydi.

"Tülin Hanım bebeğim neden ağlamıyor? Bir şey mi var?"

Tülin Hanım alışkın olduğu durumla ilgili soruya gülümsemekle yetindi. Bu gülümsemesi aslında şunu diyordu. Ağlamıyor mu ? Şimdi bir daha bak istersen.

Tülin Hanım bebeğin poposuna acıtmayacak şekilde vurduğunda ameliyathaneyi ağlama sesi kapladı. Nazenin duyduğu sesin varlığıyla şükür edip bebeğine özlemle bakıyordu. Evet özlemle bakıyordu bebeğine. Rahmine düştüğünden beri anne olacağını öğrendiği günden beri kavuşma anını dört gözle beklemişti.

Kolları arasına verilen bebeğinin kokusunu derin derin içine çekti. Nasıl özlemekti bu? İnsan görmediği bir şeyi bu denli özleyebilir miydi? Minicik birinin kokusuna bu kadar hasret kalabilir miydi? Daha önce hiç tatmadığı içinde yeni yeni boy gösteren bu mutluluğun tarifini nasıl anlatacaktı? Bu mutluluğu anlatmak için kelimeleri eksik kalacaktı biliyordu. Duygularını anlatmaya kalksa yine eksik olacaktı.

Halit gözyaşlarını tutmuyordu artık hem bugün sevinçten ağlamayacaktı da ne zaman ağlayacaktı? Eğilip karısının gözyaşlarıyla ıslanan gözlerinden öperken birbirine karıştı gözyaşları. Karısının kollarındaki kızına hayranlıkla bakıyordu. Hayatında ilk önce annesine ardından karısına şimdide kızına başlıyordu hayranlığı, bitmeyecek günden güne artacak sevgisi.

Nazenin, ağlaması bitmiş kızının gözlerini açıp kendisine bakmasıyla gözlerini buluşturdu. "Hoşgeldin bebeğim, hoşgeldin hayatımıza, yuvamıza iyi ki geldim annecim."

O sırada Nazenin'in kulaklarında çok severek dinlediği bir şarkının melodisi hakimdi.

"Bugün sen çok gençsin yavrum
Hayat ümit neşe dolu
Mutlu günler vaad ediyor
Sana yıllar ömür boyu
Ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni
Doğarken ağladı insan
Bu son olsun bu son."

~~

Nazenin doğumdan sonra kendine gelince yaşam bulguları normale dönünce servisteki odaya alınmıştı. Sedye ile odaya gelirken elini tutan kocasına dönüp gülümsedi. Doğumu birlikte yaşamışlardı elini bir kez olsun bırakmamıştı eşi. Odanın kapısı büyük çiçeklerle süslenmiş yanında beyaz ve mor renkli 5,6 tane balon vardı.

Kapının önünde annesi, kayınvalidesi, kayınbabası, Aysel sultan, Ahsen&Yılmaz, Alihan&Duygu, Yeliz&Osman, İpek&Demir ve üzerinde doktor önlüğü ile Levent vardı.

"Hoşgeldin güzel anne."

"Allahım çok şükür."

"Bugünleri de gördük ya."

Kendisine söylenen sözlere sıcacık gülümsemesi ile karşılık verdi Nazenin. Çok büyük bir savaştan galip çıkmanın tatlı yorgunluğu vardı üzerinde. İncecik sızılar hakimdi bedeninde.

Nazenin'i odaya getirdiklerinde Halit dışarıya çıkıp Nalan hanım ve Ahsen içeriye geçtiler.

"Kardeşim hayırlı olsun" diyip birlikte büyüdüğü dostuna, kardeşine sımsıkı sarıldı Yılmaz.

"Sağol kardeşim."

"Bana gülüyordun ama rengin atmış taze baba" güldü Alihan  sarılıp tebrik etti.

"Hayırlı olsun kardeş."

"Sağol Levent'im darısı başına."

Yeliz elindeki peçeteyle gözlerini silip güldü. "Ay duygulandım Halit ağabey de baba oldu. Daha küçücüktün be Halit ağabey. Düşüp yuvarlandığını biliriz."

Yeliz'in bu sözleri güldürmüştü. Yılmaz kardeşine dönüp yanağını sıktı. "İyi de o zaman sen doğmamıştın ki daha."

"Doğmadan bile haberim oluyor demek ki ağabey. Hem niye bozuyorsun duygusal havayı" diyip Osman'ın koluna girdi.

Odadan çıkan hemşire Nazenin'in durumunun iyi olduğunu fazla kalmamak şartıyla görebileceklerini söylemişti.

Nazenin hazırladığı doğum çantasına hem bebeğinin hem de kendi kıyafetini koyduğu için hazırlıklıydı. Üstünde lohusa uzun pembe beyaz elbisesi vardı. Başına da Yeliz'in almış olduğu yine pembe beyaz renkli çiçekli tacını takmıştı.

Odaya giren herkes Nazenin'i tebrik edip hayırlı olsun diyip güzel dualar ettiler. Halit karısının yanına gelip alnından öptü.

"Neden getirmediler hala kızımı?" Soran bakışları Halit'in üzerindeydi.

"Tülin Hanım ve çocuk doktoru muayene ediyorlar çiçek kızım." Halit'in bu sözlerinden sonra kapı açılmış hemşirenin kucağındaydı kızları.

Hemşire güleryüzü ile yanlarına ilerledi. "Annesi çok acıktı bu güzel kız yıktı ortalığı. Şimdi babası dışında geri kalan herkesi dışarı alalım."

Hemşirenin söyledikleriyle Halit hariç herkes dışarı çıktı. Kızını kolları arasına aldığında  Nazenin'in gülümsemesi ile gözyaşları birbirine karışmıştı. Minicik elini tutup kokladı ve öptü. Ardından burnunu boğum boğum katlanan boynuna koyup derince soludu. Evlat kokusu cennet kokusudur demişti annesi. Yaşamadan bilinmiyordu ve annesi yine haklıydı.

"Sağlığı yerinde değil mi hemşire hanım bir sorun yok dimi ?"

"Kızınız gününü bekleyemeden gelmiş olsa da çocuk doktorumuz muayene etti, bebeğiniz gayet sağlıklı erken doğmasına rağmen bulguları normal, sadece kilosu biraz düşük onu da düzenli emzirerek çözebiliriz." Sözlerinden sonra bebeği emzirmesi için Nazenin'e yardımcı oldu. Kucağındaki bebeği sanki bu anı bekliyormuş gibi minik ağzıyla göğsünü almaya çalışıyordu. Birkaç denemeden sonra emmeye başlamıştı.

"Bebeğini emzirirken olabildiğince sakin olmanı istiyorum. Emzirmeyi sadece bebeğini besleme olarak düşünme. Emzirme aynı zamanda bebeğin ile bağ kurduğun iletişim kurduğun zaman dilimi. Bebeğini emzirirken hem onun beslenmesine yardımcı olursun hem de kişiliği açısından da gelişmesine katkı sağlarsın. Emzirme esnasında bebeğinle kurduğun göz teması ona güvende olduğunu, onu hissettiğini ve önemsediğini gösterir. Birbirinizi tanımanıza aranızda bağ kurmasına yardımcı olur."

Nazenin hemşirenin anlattıklarını can kulağıyla dinliyordu.

"İlk zamanlar sütünün yetmediğini düşünebilirsin ya da sütünün az geldiğini hissedebilirsin. Bunlar beklediğimiz durumlar yeni doğum yapan annelerimizin bir çoğunda karşılaşıyoruz. Bebeğini sık sık emzirmen ve bebeğin her istediğinde emzirmen gerekli. Çünkü bebeğini düzenli ve isteyerek emzirirsen süt yapımın artacaktır ve bebeğin her emdiğinde süt kanalların daha hızlı çalışacak. Bebeğin doyduğunu memeden geri çekilerek ya da ufak oyunlar yaparak sana gösterir."

"Teşekkür ederim hemşire hanım bilgileriniz için ilk doğumum ve çok acemiyim."

"Nazenin hanım korkularınızı anlıyorum böyle hissetmeniz çok normal. Gebe olduğunuzu öğrendiğinizden beri vücudunuz, psikolojiniz sizi anneliğe hazırladı aslında. Şuan korktuğunuz durum bebeğinize yetememek yanlış bir şey yapmak."

Nazenin emerken uyuya kalan bebeğinin dikkatlice üstünü örtüp hafifçe salladı kucağında. "Evet dediğiniz gibi tek korkum yetememek onu anlayamamak."

"Bu dönemde akıl veren çok olur Nazenin Hanım deyim yerindeyse ağzı olan konuşacak bu sürede. Aman üstünü sıkı giydir üşütmesin çocuk, aman ha dışarı çıkarma, çocuğun ağzına bal verelim ağzı tatlı olsun, sütün yetmezse normal süt içirelim gibi bir sürü sözler duyacaksınız duymasınız bile bu konuda imaların ardı arkası kesilmeyecek."

Halit de karısı ile birlikte hemşirenin ağzından çıkan her sözü dikkatle dinliyordu ve söylediklerin de haklıydı.

"Size birkaç önerim var. Birincisi siz bu bebeğin annesisiniz. Onun hakkında en doğru en yararlı kararı yine siz verirsiniz. Sizden başka bebeğinizi kimse anlayamaz çünkü anneler hisseder. Acıktığında bile göğüs ucunuzun kasıldığını, acıdığını ya da hafifçe süt aktığını hissedersiniz. Vücudunuz bile bu yönde tepki verir. Annesi olarak sık sık sarılın bebeğinize tabi babası da. Sadece emzirirken kucağınıza almayın. Çevreden bu konuyla ilgili bazı sözler duyabilirsiniz aman çocuğu her ağladığında kaldırma kucak delisi olur gibi. Oysaki ne kadar yanlış bilgi. Ağlamasa bile kucağınıza alın ve sarılın ona güvende olduğunu, sizlerin onu sevdiğini değerli olduğunu hissettirin. Sarılmak bebekler için seni seviyorum cümlesini gösterme biçimidir. Bebekler her şeyi hisseder, anlar."

Nazenin gözyaşlarını silip kucağında uyuyan kızının başını öptü. "Dayanamam ki bütün gün böyle dursa gıkım bile çıkmaz."

Halit parmakları arasındaki minicik eli öptü. "Bende dayanamam ki."

"Diğer bir husus da Nazenin Hanım ilk 6 ay sadece anne sütü gerekli bebek için. Lütfen kulaktan dolma bilgilerle eski usüllerle başka bir şey yedirip içirmeyin. Eğer anne sütü yeterli gelmezse doktorunuz kontrolünde anne sütüne yakın mamaya başlarsınız ama kendi kafanıza göre değil."

"Doktoruma danışmandan hiçbir şey yedirip içirmem."

Hemşire dosyanın içerisinden çıkardığı kartı Nazenin'e uzattı. "Aşı kartını hazırladık. Bağlı bulunduğunuz sağlık ocağı/evi ya da en yakın sağlık kuruluşuna gelip aşılarınızı düzenli ve gününü atlamadan yaptırmalısınız. Aşı çocuğu korur. Lütfen ihmal etmeyin."

Nazenin minnetle hemşireye gülümsedi. "Çok teşekkür ederim hemşire hanım verdiğiniz bilgileri yazdım kafama. Mesleğinizi özümseyerek ve severek yaptığınız o kadar belli ki."

"Rica ederim eğitim her zaman atlanan bir konu bizim mesleğimizde elimden geldiğinde yardımcı oluyorum. Aklınıza bir şey takılırsa buradayım ben. Siz anne, baba ve bebeğiniz biraz vakit geçirin. Ben dışarıdakilerin içeriye girmemesini söylerim." Sözlerinin sonuna doğru göz kırpıp odadan çıktı hemşire.

Nazenin oturduğu yerde Halit'e yer açtı eşi de yanına oturdu.

Kolları arasındaki mucizesine hala inanamıyordu. Minicikti, küçücüktü öyle savunmasız masumdu ki. İçindeki sevgi dolup dolup taşıyordu. Halit parmağını saran minik elin üstüne öpücük kondurup kokladı. Süt kokuyordu kızı.

"Erken doğum olduğu için çok korktum bir şey olacak diye. Şuan yanımızda ve sağlıklı çok şükür." Sözlerini söylerken yanağına çoktan süzülmüştü gözyaşları. Halit karısının yanağındaki gözyaşlarını silip öptü.

"Çok güçlü benim kızım annesi gibi asla pes etmiyor."

Gözlerini açan bebeğini yavaşça kucağında salladı. Göğsüne doğru dikkatlice bastırdı. "Hayatımızda yeni bir dönem başlıyor biliyorsun dimi ?"

"Evet biliyorum ve çok heyecanlıyım. Gözümüzün önünde büyüyecek, gelişecek. Her anında yanında olmak istiyorum. Senle birlikte hiçbir anını kaçırmamak istiyorum çiçek kızım."

Halit dolan gözlerini gülümsemesinin arkasına saklamaya çalışarak karısının saçlarından öptü." Teşekkür ederim çiçek kızım. Hayatıma girdiğinden beri virane olan kalbimi çiçek bahçesi yaptığın için, bahçemin en güzel çiçeği olduğun için. Şimdi bana bir de papatya verdiğin için çok teşekkür ederim."

Dolan gözlerini tek eliyle silip kocasının omzuna başını yasladı. "Seni çok seviyorum sevgilim. İyi ki sen."

"Bende sizi çok seviyorum ve söz veriyorum her gün daha çok seveceğim" diyip karısının dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

Kapının tıklatılmasıyla bakışlarını kapıya çevirdiler. Kapı yarım açılmış Yeliz başını uzatmıştı. "Çatladım ya gelelim artık."

Nazenin gülümseyerek konuştu. "Gelin."

Odanın içi bir anda kalabalıklaşmıştı. Nalan Hanım kızının yanına geldiğinde öptü saçlarından. Gözyaşlarını eliyle silerek kızının alması için uzattığı torununu kolları arasına aldı.

"Oy pamuğum benim. Allahım sanki Nazenin yeniden doğmuş gibi." Nalan Hanım'ın bu sözü üstüne herkes başında toplanmıştı.

Aysel sultan gülümseyen gözleriyle bakıyordu bebeğe. "Hık demiş mavişimin burnundan düşmüş ayol nasıl da benziyor. Tü tü tü maşallah"

"E tabi ki annesine benzeyecek Nalan teyzem. Halit'e benzeyecek hali yok ya" diyip gülmeye başladı Alihan, biraz sinirlendirecekti taze babayı.

Halit kayınvalidesine baktı. "Ama Nalan anne bana da benziyordur bence. İyi bak sen. Hatta anne, baba sizde baksanıza. Benziyordur yani bana da babasıyım sonuçta."

Levent önce arkadaşı Nazenin'e sarıldı ardından tekrardan Halit'e sarılıp tebrik etti. Nalan Hanımın yanına geldiğinde bebeğe bakıp gülümsedi. "Üzgünüm Halit ama bebeğiniz Nazenin'in minyatürü."

Gülistan Hanım ve Metin Bey dünürünün yanına geçip hiçbir şeyden haberi olmayıp uyuyan torunlarına gülümseyerek baktılar.

"Al babaannesi tanışma sırası sende torunumuzla" Nalan Hanım torununu Gülistan Hanımın kollarına bıraktı.

"Oyy maşallah kızıma babaannesi sevsin. Çok güzel ömrü de kaderi de çok güzel olur inşallah"

Metin Bey karısının hafifçe koluna dokunup kaşıyla gözüyle çantasını işaret etti. Gülistan Hanım aklına gelen şeyle başını sallayıp torununu eşine verdi.

"Gel bakalım dedene küçük hanım. Prenses benim kızım. Vallahi oğlum alınma ama hiç sana benzemiyor Nazenin kızıma benziyor. Gözlerini tam seçemiyorum ama annesi gibi mavi sanki."

Halit babasının sözleriyle gözlerini devirdi. "Hayır bana da benziyor ama siz fark edemiyorsunuz şuan."

Yılmaz gülerek arkadaşının omzuna vurup kulağına eğildi. "Oğlum hiç işi bilmiyorsun ha. İkinci çocuğu istemen için bundan daha iyi sebep mi var? Çekersin Nazenin'i karşına ilk çocuğumuz sana benziyor şimdi de bana benzeyen çocuğumuzun olmasını istiyorum dersin başlarsın çalışmalara."

Halit kısık gözlerle arkadaşına bakıp söylediklerini tartıyordu. "Öyle mi yapmalıyım sence?"

"Tabi oğlum. Hem bu kızlar varya ilk çocuktan sonra bir süre yanaşmıyor ikinci çocuğa tecrübeyle sabit."

Halit kolunu Yılmaz'ın omzuna doladı. "Kardeşim benim sağolasın sözlerini yazdım aklıma."

Yılmaz keyifle gülerek baktı arkadaşına. "Ne demek kardeşim maksat sofrada bizimde tuzumuz bulunsun."

İki arkadaş birbirlerine gülerken diğerleri Metin Bey'in kucağında olan bebeğe bakıp kime benzediği hakkında yorum yapıyordu. Bi ara Yeliz'den "sanki bana da benziyor" gibi söz duyulmuştu.

Gülistan Hanım çantasından çıkardığı hediyeyi paketinden çıkarıp Nazenin'in yanına oturdu. "Hayırlı uğurlu olsun kızım, sen ve oğlum bize torun sevincini tattırdınız" elindeki bileziği Nazenin'in koluna taktı.

"Gülistan anne çok teşekkür ederim ama ne gerek vardı mahcup ettiniz beni" bu sözlerin üstüne gülümseyip gelininin yüzünü okşadı Gülistan Hanım.

Nazenin'e bilgi veren hemşire odaya geldiğinde onaylamayan bakışlarla bakıyordu. "Bu oda çok kalabalık" diyip Nazenin'in tansiyonunu ölçtü ardından beşiğinde uyuyan bebeğin solunumunu, nabzını kontrol etti ve gitti.

"Annem, kızım ben senin yanında kalırım."

"Naz bende kalırım yanında."

"En iyisi ben kalayım."

"Güzel kızım ben kalayım."

Nazenin annelerinden, Ahsen'den ve Yeliz'den gelen yanında kalma tekliflerine yanında Halit'in kalacağını söyleyerek reddetti. İki annede ısrarlı olunca Halit, evi ayarlamalarını yarın çıkacaklarını söyledi.

"Onlar kalsınlar birlikte. Gülistancım Nalancım bizde gidip tatlı yapalım dağıtalım mahalleliye. Sonra çorba yapar getiririz mavişime.Hadi gidelim sabah oldu zaten."

"Doğumda Halit'in halini merak ettiğim için gelecektim ama hastamı acil anjiyoya almamız gerektiği için gelemedim. Bugün hastanedeyim bir şey olursa aramanız yeterli" diyerek konuştu Levent.

"İyi ki gelmedin Doğuma yoksa dilinden kurtulamazdım" gülerek Levent'in omzuna vurdu Halit.

Levent gülerek Halit'in kulağına fısıldadı. "Kısmet bir dahakine artık dostum" deyince güldüler.

Ahsen, Yılmaz ve Yiğithan hariç herkes gitmişti. Nazenin kızını kolları arasına almak isteyince Ahsen beşiğindeki bebeği dikkatlice alıp annesine verdi, yanına oturdu.

"El ele tutuşup okula giderdik küçükken, hiç ayrılmadı ellerimiz. Üniversite tercihlerimizi bile birlikte yaptık. Aynı üniversiteye gittik, aynı yurtta kalıp oda arkadaşı olduk. Beraber kardeşçe büyüdük. Birbirimizin düğünlerinde nikah şahidimiz olduk. Doğum yaptık yine yan yanaydık."

Ahsen arkadaşının kucağındaki bebeğin elini kokladı."Nasıl anneleri beraber büyüdüyse çocuklarımızı da beraber büyüteceğiz her şeyden önce iyi insan olmaları için elimizden geleni yapacağız."

Nazenin arkadaşının elini tuttu. "Hayatımızın her anında yan yana olacağız Ahsen'im. Bir dosttan çok daha fazlasısın benim için. Olmayan kız kardeşimsin, ablamsın. Çocuklarımıza çok güzel anılar bırakacağız birlikte."

Eşlerinin duygu yüklü konuşmalarıyla Halit ve Yılmaz birbirlerine baktılar. Ahsen ve Nazenin gibiydiler onlarda. Gözlerini açtıklarından beri yan yanaydılar. Birlikte oynamışlardı mahallenin her yerinde. Yeri gelmiş birlikte kavgaya karışmış, yeri gelmiş birlikte dayakta yemişlerdi. Dost gibi değil kardeş gibi büyümüşlerdi. Birbirlerinin mutlu gününde beraber sevinmişler, üzüntülü zamanlarında derdini dert bilmişlerdi.

Eşlerinin başlarına geldiler, Yılmaz yere eğilerek oğlu ile bebeği aynı hizaya getirdi. 2 yaşına girmesine çok az bir süre kalan Yiğithan, meraklı gözlerle bebeğe bakıyordu. Küçük elini uzatıp bebeğin eline dokunduğunda Nazenin kucağındaki bebeği göz ucuyla Yiğithan'a bakıyor gibiydi. Babasına ardından annesine bakıp konuştu.

"Bebe."

Ahsen başını sallayıp oğlunu kucağına aldı. Nazenin yanağını sıktı Yiğithan'ın.

"Evet annecim bebek. Naz teyzenin ve Halit amcanın bebeği."

Yiğithan ağzındaki minicik dişleri göstererek gülüp yerinde hopladı. "Cici bebe."

Bu sözler herkesi güldürmüştü. Yılmaz oğlunun başını okşadı. "Bizim oğlan biraz boğazına düşkün de."

"Anne"

Ahsen oğlunun gözlerine bakıp "efendim annecim" dedi.

Yiğithan küçük parmaklarıyla Nazenin'in kucağındaki bebeği gösterdi.  "Bebe bizim."

Yılmaz sırıtarak Halit'e ardından oğluna baktı. "Tabi ki bizim aslan parçam. Senin müstakbel eşin bizim de gelinimiz zamanı geldiğinde alırsın gelinini."

Halit Yılmaz'ın omzuna sıktı. "Yılmaz yapma güzel kardeşim beni çıldırtma şimdiden. Ben size söyledim benim size verecek kızım yok."

Yılmaz omuzlarını silkip ayağa kalktı. "Oğlum şimdiden sahiplendi bebe bizim diyor. Sevenlerin arasında durma Halit. 20 yıl sonra çalarız kapınızı siz hazırlıklılara başlayın şimdiden."

"Ulan elimde kalacaksın ha!"

"Benim oğluşumdan iyi damat mı bulacaksınız? Bende Nazenin'in kızından iyi gelin bulamam. Oldu bu iş hazırlığınızı yapın siz" dedi Ahsende.

Nazenin konuşulan konuları gülerek dinliyordu. "Birisi 2 birisi yeni doğmuş çocukların üzerinden evlilik planı yapmak, bu durumu ciddiye alıp sinirlenmekte deliliğin kaçıncı seviyesi çözemedim."

"Biz geleceğe yatırım yapıyoruz kuşum hedef 20 yıl sonrası canım arkadaşım."

Hastaneye gidecekleri sırada eve uğrayıp Yiğithan'ı alırken önceden aldıkları hediyeyi de çantasına atıvermişti. Çantasından çıkardığı küçük kutunun içindeki altını aldı.

"Ahsen, Yılmaz ne gerek vardı?" dedi Nazenin.

"Küçük kızımıza teyzesinden ve amcasından hediye." Ahsen bebeğin üstündeki örtüsüne altını taktı ve ekledi. "Gelinliğine altın taktığımız günlerde gelsin inşallah tatlışım" diyip güldü.

"O günlerde gelecek inşallah hatun. Beşi bir yerde takarım ben güzel gelinime." Halit'e bakıp gülüyordu Yılmaz.

Halit elini yumruk yapıp Yılmaz'ın omzuna vurdu. "Yılmaz bak hazır hastanedeyiz elimi korkak alıştırmam bilesin."

Yılmaz hala gülmeye devam ediyordu. "Oğlum sevinmen lazımken neler söylüyorsun." Oğlunu kucağına alıp Halit'e çevirdi. "Bak amcası bundan daha iyi damat nerede söyle bana?"

Halit yeğeninin başını okşadı."Yiğithan yeğenim olarak kalsın Yılmaz. Yanına ikinci bir ek gelmesin."

"Hem yeğenin hem damadın işte Halit herkese nasip olmaz bak bu durum" diye devam etti Ahsende.

Halit eliyle burun kemerini sıkıp Nazenin'e baktı. Karısı ortamdan soyutlanmış küçük kızlarıyla ilgileniyordu.

"Siz karı koca gidin artık evinize biraz daha kalırsanız kendimi tutmayacam çünkü. Hadi hadi. Bizde biraz yalnız kalalım ailecek."

Ahsen gülümseyerek Nazeninle vedalaştı Yılmaz'da tekrar hayırlı olsun dedi.

"Halit ailecek dedin ya kardeşim."

Halit sinirle Yılmaz'a bakıyordu. "Dedim kardeşim."

"Yiğithan da kalabilir istersen sonuçta o da aileden sayılır."

"Ulan ben seni...." Halit hızlıca kapıya adımlarken Yılmaz'la Ahsen çoktan kapıyı kapatıp çıkmışlardı. Nazenin gülerek seyrediyordu.

"Hiç gülme Naz. İkisi bir olmuş benim papatyamı istiyorlar" eşinin yanına oturmuş kızının elini parmağının arasına almıştı.

"Ben verir miyim hiç papatyamı ? Kimseye vermem. Vermeyelim kızımızı kimseye çiçek kızım."

Nazenin Halit'in elini tuttu. "Hayatım bunları konuşmak için çok erken o zaman gelsin düşünürüz" diyip geçiştirdi kocasını. Zamanı geldiğinde olurdu önünde kimse duramazdı.

"İsmi ne olacak kızımızın?"

İkisi de gebelik süreci boyunca düşünmüşlerdi ve hep ertelemişlerdi. Akıllarında bir çok isim vardı aslında ama seçemiyorlardı.

"Var mı çiçek kızım aklında isim?"

"Aslında bir sürü isim var aklımda ama hiçbiri kızıma uygun değil sanki. İçime sinmiyor. Senin aklında isim var mı ?"

Halit başını yavaşça salladı. "Geçen gün çay bahçesinde otururken isimlere bakıyordum. O sırada gördüm aklıma sen geldin hemen."

"Ben mi geldim ? Neymiş isim?"

"Mihrinaz."

Nazenin tebessümle ismi tekrarladı. "Mihrinaz. Anlamı ne?"

"Çok nazlı güzel demek. Nazenin isminin anlamı da cilveli nazlı. Benziyor anlamlarınız."

"İsim kulağıma hoş geldi. Sevdim." Bebeğine bakıp mırıldandı. "Mihrinaz."

Halit, eşini kolları arasına alırken bir eliyle karısının kolları arasındaki bebeğinin elini tutmuştu. "Sana çok benziyor. İsmi de sana benzesin istiyorum. Mihrinaz olsun."

Nazenin eşinin güçlü kollarına başını yasladı. "Nazenin ve Halit'in kızı Mihrinaz. İsmiyle yaşasın kızımız sevgilim."

Karısının dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

"Mihrinaz Alsancak. İkinizi de çok seviyorum çiçeğim ve papatyam."

~~

"İyi ki doğdun Mihrinaz. İyi ki doğdun iyi ki doğdun. İyi ki doğdun Mihrinaz!"

Halit bir eliyle karısının belinden tutarken diğer eliyle eşiyle beraber kızını tutuyorlardı. Alkışlar ve söylenen doğum günü şarkısıyla hep beraber pastayı üflediler. Küçük kızı rahat durmuyor pastanın üstündeki mumları almaya çalışıyordu. Nazenin kızını göğsüne yaslayıp yanaklarından öperken Halit de öptü.

"İyi ki doğdun annecim. Nice güzel,mutlu ve bizimle yaşların olsun. Seni çok seviyorum."

Halit kızına bakarak kollarını açtı. Mihrinaz annesinin kucağında kollarını ve bacaklarını sallamaya minicik görünen dişlerini göstererek heyecanla gülmeye başladı. Babasına gitmek istediğini ağzından çıkan çığlıklarla belli ediyordu.

"Çok bile dayandın Mihrinaz Hanım" Nazenin baba kızın kavuşmasına müsaade etti.

Mihrinaz babasının kollarına gelince küçük ve tombul kollarını babasının boynuna koydu. Gülücüklerle bakıyordu babasına.

"Canım. Papatyam, güzelim. İyi ki doğdun seni çok seviyorum" Halit'in sözleriyle Mihrinaz küçük ağzını babasının yanağına koyup annesinin öğrettiği gibi öpmeye çalıştı. Öpmek daha çok diliyle yüzünü ıslatmaktı Mihrinaz için. Halit gülüp boynundan öptü kızını.

Nazenin elini masaya koymuş hayran gözlerle kızını ve eşini seyrediyordu. Birbirileri ile iletişimlerine, oyun oynamalarına kendilerine göre sohbet etmelerine bayılıyordu. Eşi, Mihrinaz doğduğundan beri en büyük yardımcısı olmuştu. Beraber öğrenmişlerdi yavrularını büyütmeyi.

Hamile olduğunu öğrendiklerinden bu yana hayatlarındaydı kızı. Ve bir yıldır da yanlarında. Bugün bir yaşına girmiş olan kızının büyüme serüveni rüya gibi geçiyordu. İlk başlarda çok korkmuştu Nazenin yetememekten, yetişememekten, bebeğini anlayamamaktan, isteklerine cevap olamamaktan çok korkmuştu. Korkusunu bir kenara bırakıp bebeğini gözlemlediğinde, hislerine kulak verdiğinde bu korkuların yersiz olduğunu anlamıştı. Her anne gibi deneyimlemesi gerekiyordu sadece.

Halit, annesi, kayınvalidesi, Aysel sultan, kız arkadaşları hepsi ellerinden gelenin daha fazlasını yapmışlardı halen de yapıyorlardı.

Mihrinaz 4 aylık olunca artık işine devam etmek istediğini söylemişti Halit'e. Eşi ilk önce mırın kırın etse de Nazenin ikna etmişti. Göğe Bakma Durağına arada gidiyordu ama artık her gün gitmek istiyordu. Tüm yükü annesine ve İpek'e yüklemişti zaten.

Göğe Bakma Durağının içindeki küçük odayı kendilerine göre ayarlamıştı Nazenin. Berjer ve kızı için beşik almışlardı. Kızını kanguru yardımıyla önüne bağlıyor ve çalışmasına devam ediyordu yorulmadan. Mihrinaz'ı kucağına alıp beraber kitap karıştırıyorlardı. Sevdiği satırları, dizeleri ilk kızına okuyordu. Kızının kitaplarla erkenden tanışmasını istiyordu Nazenin. Kitap kokusunu küçük yaştan bilmesini, kitaba dokunmaya aşina olmasını istiyordu.

İpek bayılıyordu Mihrinaz'a. Çoğu zaman o ilgileniyordu ve Mihrinaz da İpek'i seviyordu. Demirle beraber türlü oyunlar oynuyorlardı.

Halit de soluğu sık sık yanlarında alıyordu. Çay bahçesinden daha çok vakit geçiriyordu Göğe Bakma Durağında. Kızı annesiyle babasıyla gün boyu beraberdi.

Bir yaş doğum günü için Göğe Bakma Durağını süslemişlerdi. Nazenin burada olmasını istemişti doğum günü partisinin. Beyaz balonları duvara yapıştırıp aralarına çiçekler koymuşlar etrafa da beyaz renk balonları bırakmışlardı. Beyaz ve açık renk ahşap masanın üstüne ikramlıkları hazırlamışlardı. Duvarda büyük beyaz kasnaklarda "1 yaş", "iyi ki doğdun Mihrinaz" yazıyordu.

(Mihrinaz)

Mihrinaz için beyaz renk askılı elbise, kendisi için de yine beyaz renk belden bağlamalı kısa kollu elbise almıştı. Kızının küçük ayaklarına beyaz renk üstünde çiçek deseni olan ayakkabılarını giydirmişti. Anne kız olarak saçlarına çiçekten taç takmışlardı.Halit'e de krem rengi pantolon ve beyaz gömlek kombinini hazırlamıştı, birbirileriyle uyumluydular.

"Babası biraz da prensesimi dedesine ver bakalım" Halit kollarındaki kızını dedesine uzattı istemeye istemeye. Nedense Nazenin hariç kızını kimseyle paylaşmak istemiyordu.

Kemal Bey torununu alıp kucağında hoplatarak gülmesini sağladı. Mihrinaz dedesinin yanağına elini koymuş mavi gözleriyle bakıyordu.

Doğum yaptığını öğrenir öğrenmez babası hemen yanına gelmişti. Mihrinaz'ı kucağına aldığında ağlamıştı koca adam. Nazenin'e sıkı sıkı sarılmıştı. Vakit buldukça torununu görmeye geliyordu ve her geldiğinde elleri kolları dolu oluyordu. Kızıyla da aralarını düzeltmek için çaba harcıyordu Kemal bey. Nazenin de kendini geri çekmiyordu eskisi gibi olmasa da babasıyla araları iyiydi.

Nazenin ve Halit gelen misafirlerle ilgilenirken Yılmaz ve Alihan'ın kahkahaları duyuldu. Nazenin gülerek bakarken Halit sinirle bakıyordu.

Yılmaz dizini kırıp yere eğilmiş Mihrinaz'ı dizine oturtmuş yanlarında oğlu Yiğithan ve yanı başında onun gibi eğilmiş Alihan ve oğlu Eymen vardı.

(Soldaki Yiğithan sağdaki Eymen)

"Bak amcasının güzeli bu Eymen senin ağabeyin tamam mı?" Yılmaz Mihrinaz'a bakarak tane tane anlatıyordu.

2 yaşındaki Eymen küçük yumruğunu havaya kaldırıp bağırmıştı "Ben abi."

Alihan oğlunun başını öptü. "Ağabeysin tabi ki oğlum. Mihrinaz'ın ağabeyi. Onu koruyacaksın tamam mı?"

Eymen kendine verilen görev için başını hızlıca salladı. "Torurum ben baba" sözcükleri tam çıkaramayışına gülmemeye çalıştı Alihan çünkü gönül çiçeği bu duruma çok kızıyordu.

Yılmaz yeniden dizinde oturan Mihrinaz'a döndü. "Gelelim diğer konuya amcam. Bu Yiğithan" Mihrinaz mavi gözlerini Yiğithan'a çevirip güldü. Yiğithan da yerinde zıplayıp gülmeye başladı.

"Hey maşallah nasıl da gülüşüyorlar"

"Oğlum Yılmaz çok şerrosun" derken Alihanda gülüyordu.

"Amcasının güzeli bu Yiğithan varya senin ileride ko.." cümlesini devam ettirmesine omzunu sıkan el mani oldu.

Halit sinirle arkadaşına bakıyordu. Ne zaman arkasını dönse Yılmaz çocukları almış akıllarına saçma sapan şeyler sokuyordu ve kaç kere birbirlerine girseler de bu huyundan vazgeçmiyordu.

"Ulan Yılmaz oğlum elimde kalacan ha. Arkamızı dönmeye gelmiyorsun çocuklarla yalnız bırakamaz olduk seni."

Alihan gülerek ikisine bakıyordu. "Bende aslan parçama bulayım şimdiden helal süt emmiş bir kız. Geleceğe yatırım önemli. Bak bu şerro çok şanslı."

"Oğlum ikinizinde kızı olsun ben o zaman görecem sizi. Ver lan kızımı."

Halit, Yılmaz'ın dizinde oturan her şeyden habersiz Yiğithan ve Eymen'e gülen kızını kucağına aldı.

"Ama biz oyun oynayacaz Naz'la" Yiğithan'ın tepkisine Yılmaz'la Alihan gülerken Halit hayır anlamında başını sallıyordu.

"Eymenle oyna hadi amcam, hadi koçum."

"Lan damat girmesene çocukların arasına oynasınlar işte" dedi Alihanda.

"Hayır ya istemiyorum."

Nazenin kızların yanından ayrılıp eşinin yanında geldi. Yiğithan ile Eymen'in önünde eğilip yanaklarından öptü. "Eğleniyor muyuz?"

"Eyleniyoz Nas Hala" dedi Eymen. Nazenin'i halası olarak tanıtmıştı Alihan ile Duygu.

"Naz teyze, Halit amca Naz ile oynamamıza izin vermiyor" kollarını göğsünde bağlamış şikayet ediyordu Yiğithan.

Nazenin gözlerini Halit'e çevirip kucağındaki kızını zorla aldı. Mihrinaz'ı yere ayaklarının üstüne bıraktı. Bir ay önce yeni yeni yürümeye başlamıştı kızı. Yürümeyi keşfetmenin heyacanı ile ipini koparıp kaçıyordu.

Nazenin çocukların boyuna geldiğinde Yiğithan ile Eymen'e baktı. "Hadi oynayın ama düşmesin Mihrinaz olur mu dikkat edin."

"Torurum ben onu Naz hala" diyen Eymen'e

"Elini tutarsam düşmez Naz teyze" diyen Yiğithan'a gülüp başını salladı.

Mihrinaz'ı aralarına almışlar ellerini tutarak bugün için palyaço kıyafeti giymiş diğer çocuklarla oynayan Hüsamettin'in yanına ilerlediler. Hüsamettin yanlarına gelen çocukları da aralarına aldığında dans etmeye başlamışlardı. Mihrinaz'ı kucağına almış çocuk şarkıları söylüyorlardı. Nişanlısı Fatma eşlik ederken Aysu her anlarının resimlerini çekiyordu.

"Oğluma bak be Mihrinaz'ın elinden tuttu götürdü" gülerek Halit'e bakıyordu Ahsen. Nazenin de susması için arkadaşına kaş göz yapıyordu.

"Halasının balı biliyor işini" dedi Yeliz'de.

Yılmaz Halit'in omzuna vurdu. "İyi bak kardeşim yaklaşık 20 yıl sonra da elinden tutup götürür Yiğithan Mihrinaz'ı."

Halit dirseği ile Yılmaz'ın karnına vurdu. "Ben seni niye çağırdım ki doğum gününe. Şahsen ben hiç eğlenemiyorum sen yanımda boş boş konuşunca."

"Aaa damat sen geleneği göreneği de bilmez oldun?" Ayıplarcasına bakıyordu Alihan.

"Çok ayıp hiç yakışmadı" diye devam etti Levent'te.

"İnsan gelininin kayınbabası ile kaynanasını nasıl çağırmaz doğum gününe Halit" Meltem'in sözleriyle Halit hariç herkes gülüyordu.

Aysel sultan tombik bedenini sallaya sallaya güldü. "Ayol ben kendimi çöpçatan bilirdim. Boynuz kulağı geçmişte haberim yok a dostlar. Ama siz merak etmeyin ben daha ölmedim gelecek nesiller için de planlarım ve ben hazırız."

Aysel sultanın sözlerine herkes güldü. Ah bilmezler miydi Aysel sultanın geleceğe dair planlarını çoğu bu olayı bizzat yaşamıştı.

Kızlar erkeklerden ayrılıp rahatça sohbet edecekleri koltuklara geçtiler. Eskiden sohbetleri modadan, mahalleden, evlilikleri ya da sevgilileri üzerineyken şimdi ise sohbetleri genelde çocukları oluyordu. Meltem, Yeliz, Fatma ve İpek çocuk konusunda dışarda kalıyordu ama Ahsen, Nazenin ve Duygu sohbete bir şekilde onları da dahil ediyordu.

"Eee Meltem evlilik nasıl gidiyor" diye sordu Nazenin. 4 ay önce Levent ve Meltem'in düğünü olmuştu.

"Evlilikten önce sormanız gereken başka bir soru var canlarım. Levent'i görebiliyor musun diye soracaksınız?"

"Niye kız?"

"Malum iki düğün olunca hazırlıklarda ona göre fazla oluyor Levent ve bende çok fazla izin kullandık. Ben ek mesai yaparak durumu kurtarıyorum da olan kocama oldu. 24 saat hastanede nöbet tutuyor  sonraki gün sabah eve geldiğinde ben işe gitmiş oluyorum. Akşam geldiğimizde görüşebiliyoruz anca."

"Akşam görüşüyormuşsunuz ya neden göremiyorum diyorsun?" diye sordu Yeliz.

Meltem gülerek kızlara baktı. "Çok göremeyince birbirimizi akşamda haliyle erken uyuyoruz."

Kızlar Meltem'in ne demek istediğini anlayınca güldüler. "Işığı açın sizde" hala gülerken Duygu  konuştu.

"Ben ışık açık olunca sevmiyorum."

Yeliz eğilip Meltem'e baktı. "Odaklanamıyor musun yoksa?"

Kahkahalar havada uçuşurken Nazenin yüzünü buruşturdu. "Yakın arkadaşımın cinsel hayatını konuştuğumuza inanamıyorum."

Ahsen Levent'e bakıp Meltem'e döndü. "Levent çok masum ama ya."

Meltem kafasını tabi tabi dercesine salladı. "Sorma çok masum özellikle yatak odasına gidene kadar."

"Eee Yeliz hanım sizde iki yılı devirmek üzeresiniz. Yılmaz dert yanıyordu Osman evlendi evleneli sabah dükkanı açmaz oldu diye" dedi Ahsen. Yeliz'in evliliğinin ilk zamanları Yılmaz'ın  bu yüzden barut gibi gezdiğini Ahsen bilirdi.

Yeliz bu sözlere güldü. "Sakın ses çıkarmayın. Ben hamileyim."

"Ya Yeliz" Nazenin yanında oturan Yeliz'e sarılıp öptü. "Çok sevindim." Kızların hepsi Yeliz'i öpüp tebrik etmişler iyi dileklerde bulunmuşlardı.

"2 sene olacak evleneli. Osman bana bu konuda hiç baskı yapmadı ama baba olmak istediğini biliyordum. Bende kendimi hazır hissedince başladık çalışmalara tamamen planlı bir gebelik. İki gün önce de hastaneye gittik Osman'la ve sonuç karnımda."

"Hayırlı uğurlu olsun. Rabbim kucağına almayı nasip etsin."

"Yeliz ya gebelik çok yakışır sana."

Yeliz Osman'a göz ucuyla bakıp güldü. "Osman da öyle söyledi. Annelik sana çok yakışacak dedi."

Duygu Yeliz'in karnına elini koydu. "Eğer kız olursa Eymen'e talibiz şimdiden söyleyeyim. Bak Ahsen'e Nazenin hamileyken baştan konuştu buldu mis gibi kızı."

Yeliz gülerek kafasını salladı. "Beşik kertmesi yapalım istersen Duygucum."

"Valla yapacaz artık ben Alihan'a söylerim hazırlıklara başlarız. Çocuklarımız yabancıya gitmesin."

"Aysel sultanın askerleri olduğumuz ne kadar belli dimi" dedi Yeliz. Annesi herkesin kanına girmişti.

Doğum günü partisi oldukça eğlenceli geçmişti mahalleden gelen çocuklar, Yiğithan, Mihrinaz ve Eymen palyaço kostümü giyen Hüsamettin sayesinde eğleniyorlardı.

Aysel sultan tayfası koltuklara geçmiş sohbet muhabbet ediyorlardı. Kızlar kafa kafaya vermişler bir şeyler konuşurken, erkekler arasındaki sohbette eğlenceli olacak ki gülme sesleri geliyordu. Doğum günü bittiğinde Nazenin ve Halit yardım tekliflerini geri çevirmişler. Dükkanı kendilerinin toparlayacağı söylemişlerdi. Doğum günü bitmeden bir saat önce yorgunluktan uyuyakalan kızını kontrol etti Nazenin. Beşiğinde mışıl mışıl uyuyordu.

Nazenin köşedeki fırçayı alacakken Halit engelledi. "Sen otur ben kahve yapayım ikimize sonra hallederiz."

Nazenin koltuğa oturup kahvesinin gelmesini bekledi. Oturunca yorulduğunu anlamıştı ama güzel yorgunluklardı bunlar. Elindeki tepsiyi sehpanın üzerine bırakıp yanına oturdu Halit.

Kahvesinden bir yudum içti. "Eline sağlık hayatım çok güzel olmuş."

Kahvesinden içip tepsiye bıraktı Halit. "Afiyet olsun çiçek kızım." Kollarının arasına karısını aldı. Nazenin başını sevdiğinin göğsüne yasladı, kollarını beline sardı.

"Zaman ne çabuk geçiyor dimi daha dün gibi Mihrinaz'ı kucağımıza aldığımız gün. Şimdi ise 1. Yaş doğum gününü kutladık. Bir bakmışız ki genç kız olmuş."

Halit karısının yüzünü avuçları arasına alıp dudaklarından öptü. "Zaman çabuk geçiyor ama en güzeli de sen yanımdayken geçiyor. Seninle geçiyor."

Kocasının omzuna başını yasladı Nazenin. Halit gömleğine dökülen karısının saçlarını parmakları arasına alıp oynamaya başladı.

"Bazen düşünüyorum ya hayatıma girmeseydin? Ya birbirimizi hiç tanımasaydık öylece birbirimizin hayatına dokunmadan geçip gitseydik? Bunları düşündükçe şükür ediyorum seni karşıma çıkarana."

Nazenin gözleri kapalı eliyle Halit'in yüzünü okşuyordu. Dinlemek istiyordu kocasını.

"Çok üzdüm seni çok kırdım hak etmediğin durumlar yaşamana sebep oldum."

Nazenin kafasını kaldırıp kocasının yüzüne baktı. Bunları çok önceden konuşmuşlardı. Kapattıklarını sanıyordu bu konuyu.

"Halit. Ben seni bulduğumda sen çok yaralıydın, yenilmiştin, yalnızdın. Baş edemediğin duyguların vardı.İkimizde güzel olmayan zamanlar yaşadık birçok sınavdan geçtik. Hatırlıyor musun sana hayatta yaşadığımız hiçbir şeyin boşuna olmadığını söylemiştim yaşamamız gerektiğini. Belki o acı dediğimiz günler, zor olan sınavların mükafatı bugünkü mutluluğumuz, huzurumuz, birbirimizi sevmemiz. Ben bir kez olsun pişman olmadım o yaralı adamı sevmekten, hiç "ah" demedim, seni tanıdığımdan beri "keşkeyi" hayatıma sokmadım. Biz birbirimize sarılarak iyileştik."

Halit öptü gözlerinden. "İyi ki geldin Nazenin, iyi ki hayatıma girdin. İyi ki beni ben yaptın. Virane olan kalbimi çiçek bahçesine çevirdin, çıkmaz dediğim her sokağı yuva yaptın. Sevdayı öğrettin bana, sevdanın getirdiği mutluluğu tattırdın. Sevdiğin insana güvenmenin tarifsiz sevincini yaşattın. Güzel adam yaptın beni."

"Bazen her şeyden bunalıyorum sonra ne oluyor biliyor musun? Eve geldiğimde seni görüyorum. Güzel gözlerine mavilerine bakıyorum. O gözlerde mutluluğu yakalıyorum. Boynundan öpüyorum huzurun kokusunu alıyorum oradan. Sesini duyuyorum hiç susma istiyorum. Tenlerimiz birbirine değince evimde olduğumu hissediyorum. Teninin her zerresini ezbere biliyorum ve buna rağmen her gün yeniden defalarca keşfetmek istiyorum. Her dokunduğumda ilk kez dokunuyormuşum gibi. Yetmiyor, daha çok istiyorum seni. Cinsellikten ziyade tenimin tenine duyduğu özlem bu."

Nazenin ne söylese eksik kalacaktı söylemedi konuşmadı çünkü yanındaki adam gözlerinden anlasın istiyordu hareketlerinden bilsin istiyordu söyleyeceklerini, aşkla öptü sevdiği adamı karşılık alınca daha çok öptü. Belinden tutan ellere karşılık eşinin boynuna doladı kollarını ikisi de birbirilerini kendilerine doğru daha çok çekiyorlardı. Anın büyüsünü kızlarının sesi bölmüştü. Halit zar zor kendini geri çekip Nazenin'in dudaklarına sıkı bir öpücük kondurup kızının yanına gitti.

"Annesi acıkmış kızımız sanırım, sürekli elini emiyor."

Nazenin gülümseyerek kızını kucağına alıp öptü. "Acıktın mı papatyam."

"Mama" diyip elini annesinin yakasına attı Mihrinaz.

Halit dükkanın kapılarını kapatıp kilitledi ve perdeleri indirdi. Nazenin elbisesinin düğmelerini açıp kızının isteğini yerine getirdi. Mihrinaz iştahla annesinin göğüsünü kavradı. Nazenin kızının saçlarını okşuyordu yavaşça.

Halit kızının çıplak bacağına dişlerini değdirdi, ısırmadan. "Yicem seni bir gün."

Mihrinaz huzursuzca babasına bakıp ayaklarını salladı. Yemeğiyle meşgulken rahatsız edilmekten hoşlanmıyordu.

"Halit yapma rahatsız oluyor."

"Banane o da bu kadar tatlı olmasaydı. Yeter yediği."

"Daha başlamadı ki" Nazenin hala babasına bakan kızının başını okşayıp kendisine bakmasını sağladı. "Sen bakma babama annecim al bakalım" Mihrinaz bu sefer rahatsız edilmeden emdi.

Nazenin düğmelerini kapadı. Halit kızını göğsüne yatırırken sağ tarafına da eşinin başını yasladı. Birbirlerini sarılmışlardı.

"Büyüdükçe sana benziyor Mihrinaz. Geçen Nalan anne "Nazenin gözümün önünde yeniden büyüyor sanki" dediğinde senin çocukluğunu görecek olmak beni heyecanlandırdı. Mihrinaz bana her baktığında senin gözlerinin aynısı olan mavileri onda gördükçe mutlu oluyorum. Çünkü ben sevdiğim kadının mavi gözlerinde kendimi buldum, sevdayı öğrendim. Kızımın gözlerinde baba olmayı öğreniyorum ve sizden öğreneceğim çok şeyim var."

Nazenin kocasına daha sıkı sarıldı. "Seni çok seviyoruz biliyorsun dimi?"

"Biliyorum hatta bir şey daha biliyorum."

"Neymiş bildiğin?"

"İkinizinde bu hayatta en çok beni sevdiğini tıpkı benim sizi sevdiğim gibi."

Nazenin gülünce Mihrinaz da gülmeye başladı. Halit kızına döndü.

"En çok beni seveceksin dimi babacım? Hayatındaki tek erkek beni çok seveceksin tamam mı papatyam?"

Nazenin sesini inceltip konuştu. "Bilemiyorum baba. Annem kadar olunca önüme de senin gibi biri çıkarsa eğer fikrim değişebilir."

Halit gülmemek için kaşlarını çatmıştı. "Çiçek kızım zaten bugün yeterince sabrım sınandı deme böyle."

"Ama ..."

"Devam etme güzelim aması yok bu işin. Duymak istemiyorum."

Nazenin gülerek omuzlarını silkti. "Çenemi yormuyorum nasıl olsa bir gün yaşayacağız."

Halit kızını dizine oturturken elini karısının beline atıp daha çok kendine çekti. "Hatun sen onu bunu boşver de ne zaman başlıyoruz?"

Nazenin anlamaz gözlerle bakıyordu. "Neye?"

"Mihrinaz senin kopyan benim kopyamı ne zaman yapıyoruz?"

Nazenin başını hayır anlamında salladı. "Daha çok var ikinciye. Zamanı geldiğinde."

"Ben o zamanı getiririm güzelim sen merak etme o iş bende rahat ol" çapkınca karısını süzüp göz kırptı.

"Hayır Halit. Hem Mihrinaz daha çok küçük olmaz."

"Abla oldu benim papatyam. Küçük değilsin dimi kızım."

Mihrinaz anlamıyordu ama başını salladı. "Bak gördün mü kızımızda hazır."

"Ben hazır değilim ama."

"Ben hazırlarım sen güzelim."

Nazenin kaşlarını çatmış bakıyordu kocasına. Halit karısının başını tekrar yasladı göğsüne, kızını da yeniden yatırdı sol tarafına.

"İkiniz fazla güzelsiniz tek başıma çıkamam işin içinden bana benzeyen oğlumuz olursa sırtım yere gelmez."

"Haliiiiit!"

Halit gülerek baktı eşine. "Bugün için güzel bir kapanış yapalım ne dersin hadi eşlik et bana şarkımızı söyleyelim."

Nazenin gözlerini kapattı. Ve ikisi de türkülerini mırıldanmaya başlarken Mihrinaz çoktan kapamıştı küçük gözlerini.

"Şu garip halimden bilen işveli nazlı
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?
Datlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen? neredesin sen?
Datlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen? neredesin sen?"

Halit öptü karısının saçlarını. "Gönlüm aramaktan hiç bıkmayacak seni."

~~

Hikayemiz burada bitmiş olabilir ama Nazenin ve Halit hep bizimle onlar hayal ettiğimiz sürece hep yanımızda. Hiçbir karakterime veda etmiyorum onlar hep bizimle♥️

Şimdi ne desem ne söylesem az kalacak biliyorum. Öncelikle bu serüvende benimle olduğunuz için hepinize çok teşekkür ederim. Her hikaye bir yol benim için. Bu yolu benimle ve karakterlerimle yürüdüğünüz için minnettarım size. Ben çok keyif aldım bu yolculuktan ve anladım ki yoldaşlarınız güzelse (yani sizler) gittiğiniz yolda güzel oluyormuş♥️

Tüm samimiyetimle ve kalbimle söylüyorum ki hepinizi çok seviyorum, iyi ki varsınız iyi ki kesişti sizlerle yolumuz iyi ki bulduk birbirimizi ♥️

Eğer bu hikayemle sizi dertlerinizden bir nebze olsun uzaklaştırabildiysem, unuttuğunuz güzel duyguları gün yüzüne çıkarabildiysem, kalbinizin kapısını çalıp misafir olabildiysem yüzünüzde gülümsemeye sebep olabildiysem amacıma ulaşmışımdır♥️

Neredesin Sen hikayesi sürecinde istemeden, yanlışlıkla sizi kırdıysam ve bir hatam olduysa affola♥️🙏🏻

Tekrar tekrar hiç bıkmadan hep söyleyeceğim iyi ki varsınız benim güzel ailem♥️

Yeni hikayem AYSU'da görüşmek üzere hepinizi eksiksiz bekliyorum birlikte yürüyeceğimiz çok güzel bir yolumuz daha var bir kişi bile yoksa eksik kalırız lütfen eksik bırakmayın ve gelin ♥️🌙

Okuyan gözlerinize, yorum yapan ellerinize sağlık kendinize çok çok çok iyi bakın Selin sizi çok seviyor ve sizlere sımsıkı sarılıyor♥️🌸🌸

İnstagram: visnehikayeleri

Continue Reading

You'll Also Like

2.6K 1.5K 40
İki Yaralı İnsanın Çok Acı Çekip Mutlu Olması Ve Onların Aşk Meyvesinin Hayat Hikayesi
1M 43.2K 42
Alparslan & Dilara ^ " Rahat dur, " deyip yanıma yaklaştı. Gözlerimi kapayıp karnımdaki acının geçmesini beklerken dudaklarımın üzerinde hafif bir ba...
603K 50K 39
Yasemin Destan... Başına buyruk bir kadın... Modacı... Neşeli ve aklındaki dilinde yapısı ile karşısındakini zorlayan bir karakter. Bir erkeği zorlay...
27.9K 2K 48
İnsanlar ikiye ayrılır. Tatlı tesadüflerin mükemmel aşkı önünüze sunabileceğine inanan romantikler ve gerçekte ruh eşi diye bir şey olmadığına inanan...