Siyah İnci

By Finifugales

927K 34.7K 2.4K

BU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALD... More

1●•
2●•
3●•
4●•
5●•
6●•
7●•
8●•
9●•
10●•
11●•
12●•
13●•
14●•
15●•
16●•
17●•
18●•
19●•
20●•
21●•
22●•
23●•
24●•
25●•
26●•
27●•
28●•
29●•
30●•
31●•
32●•
33●•
34●•
35●•
36●•
37●•
38●•
39●•
40●•
41●•
42●•
43●•
44●•
45●•
46●•
47●•
48●•
49●•
50●•
51●•
52●•
53●•
54●•
55●•
56●•
57●•
58●•
59●•
60●•
61●•
62●•
63●•
64●•
65●•
66●•
67●•
68●• Onur'dan kesit
69●•
70●•
71●•
72●•
73●•
74●•
75●•
76●•
77●•
78●•
79●•
80●•
81●•
82●•
83●•
84●•
85●•
86●•
87●•
88●•
90●•
91●•
92●•
93●•
94●•
95●•
96●• FİNAL
Son Söz
100●• Özel Bölüm
Duyuru!!

89●•

4.9K 219 3
By Finifugales


*******************************************

Haftalar önce Cansu'yla oturmuş abisiyle ilgili kaygılarımızı konuştuğumuz deniz kenarındaki masada bu sefer o, Onur ve Cankat olarak dördümüz yer edindik. Babaannelerini kaybettiğimiz bu özel hastaneye, devlet hastanesinden alarak babasını ve hiç bilmediği ikizini yerleştiren abisine inanmak ister gibi baktığında gözleri bana da aynı bakışı sundu. Geceyi aydınlatan loş ışığın altındaki bakıştan en azından bunu görebilmem çok zor değildi.

"Bütün mesele kan davası öyle mi? Düşmanlık falan fistan. Ne zamandır törenin içindeyiz abi de haberim yok?" Yorgunluktan şişen gözleri hala ona anlatılan yalana direnirken Onur da ise daha sakin bir hal vardı. En azından bilinmezlikten çıktığını düşünüyordu. Gözlerimle de yeterince bunu anlatmaya çabaladım. Maskeyi giymeye alışkın olan bendim nasılsa. Yakında bütünleşmekten korktuğum gerçeği dışında.

"Şirketler arası düşmanlık her zaman olabilen bir durum. Bugüne kadar bunun içine dahil olmaman hiç böyle bir durumun yaşanmadığı anlamına gelmez Cansu. Bu durumdan etkilenmemen içinde elimden geleni yaptım. İşin buraya kadar büyümesi de o içeride yatan çocuğun suçu değil. Herkesin payı var. Artık polisi devreye katma düşüncenden vazgeç. Hepimizi yakmayı düşünmüyorsan tabii." Daha inandırıcı olsun diye Cansu'nun üzerine oynayan Cankat'ı onaylamak adına başımı oynatarak baktım. Sonunda inandığını anlamamızı sağlarken gergin vücudunu rahatlatarak sırtını sandalyenin arkasına yasladı.

"Babam uyansın da artık başka bir şey istemiyorum." Bıktığını belli eden ses tonundaki yorgunlukla başını eğdiğinde Cankat ayaklandı. Oturduğu sandalyeye yöneldiğinde Onur da anlayarak ayaklanıp yer değiştirdiler. Sandalyesini daha çok çekip kardeşine yaklaştığında elini yüzüne koyarak hafifçe okşadı.

"Bundan sonra hep yanındayım Cansu. Korkmana bile izin vermeyeceğim. Sadece yıpranmaman için uğraşırken fazlasıyla kırdım. Seni üzdüğüm için özür dilerim." Cansu'nun dolmuş gözlerinden bir damla süzülürken Cankat ona engel oldu. Bir anda abisine sarıldığında bunu sağlayamadıkları günün hıncını çıkardı. Onları seyrederken gözümün önünde beliren Burak'ın eğik boynu ve abisine bile dokunmaya cesareti olmayan elleri Cansu'da şekillendi. Olması gereken buydu. Burak'ın buna ihtiyacı vardı. Son olup kaybolmaya değil.

Onu düşünürken gözümden fark edemediğim yaşı bu sefer Onur benim için durdurdu. Başımı bir yalanda huzur bulan aile tablosundan çevirirken Onur'un eli yavaşça yüzümden uzaklaştı. Yüzümde sorguladığı her detay onun aklını karıştırmaya yeterken gülümsemeye çalıştım. En iyi saklanma metodu buydu nasılsa.

Cankat'ın telefonu çaldığında hepimiz bu hüzün dolu sahneden sıyrılarak ilgiyi cebinden çıkardığı telefona verdik. Kulağına götürdüğünde kaşlarını çatarak cevapladı.

"Efendim?" dediğinde duyduğu kelimeler yüzündeki ifadeyi dağıtarak rahatlamasına yol açacak kadar gerginliğini atmasını sağladı. "Tamam, geliyoruz."

"Kim aradı abi?" Cansu telaşla sorduğunda aynı şekilde cevabını bekleyerek siyah incilere odaklandım.

"Teyzem aradı. Babam uyanmış Cansu." Yüzünde gülümseme oluştuğunda Cansu'nun suratı onun iki katı derecesindeydi. Sevinçten yeniden abisine sarıldıktan sonra aynı heyecanla ayaklandı.

"Oh, çok şükür! Gidelim o zaman ne bekliyoruz?" Kendi kendine hayıflandığında bizde kalktığımız gibi hızlı adımlarına eşlik ederek hastaneye yöneldik. Şu an tek düşündüğü babasıydı. Saf mutluluğun tesiri buydu. Cankat'taki ise rahatlamasının aksine yüzündeki buruk gülümsemenin nedeni, yalanına engel olacak bir gerçeğin babasından duyulması korkusuydu. Kardeşine sıraladığı yalanlar bile her kelimeyle canını acıttığını hissetmemi sağlarken buna babasını ikna edebilecek miydi? Artık oğlunun her şeyi öğrendiğini bilirken Cansu'dan bunu saklamayı düşünebilecek miydi?

Hastanenin içine girip asansöre ilerlediğimiz de Cankat bana dönerek yeniden yağmurluğumdan tuttu. Onun hala elimi tutmaya cesareti yokken daha ne kadar ondan uzak kalabilirim bilmiyorum. Bunu denemeye bile gücüm kalmayacak anları atlatalı dakikalar olmuşken hem de... Bir yenisine kucak açmaya giderken asansörden indiğimiz gibi Cansu kapıdaki teyzesini kucakladı.

"Doktor içeriye girmemize izin veriyor mu?" Bir hışımla sorduğu soruyla Türkan teyze yaşlı gözlerle Cansu'nun kolunu sıvazladı. Bu bir haftada o da en az onlar kadar çökmüş gibiydi. Cankat'ın en son onu suçladığı an gözüme gelirken sonrasında ne yaşadıklarından bihaberdim. Cansu'dan gizli olduğundan onun haberini Onur'dan almakta imkansız olurdu.

"Sakin ol kızım. Gözlerini açsa da baban hala yoğun bakımda. O yüzden belli kişiler izin verebilirler. Halan içeride şimdi." Cansu'yu telkin etmeye çalışırken bütün sevincini boğazına dizen cümleyi duyduğunda öfkesi yüzünde şekillendi.

"Belli sayıda giren olacak ve bunu o kadın mı kullandı? Hem de bize sormadan." Sinirlendiği gerilen suratından buram buram okunduğu yetmiyormuş gibi öfkeyle bağırdığında Cankat gidemeden Onur yanına gitti. Kolundan tuttuğunda Cansu daha sakin şekilde ona doğru döndü.

"Senin de girmeni sağlarız Cansu. Hemen sinirlenme. Baban artık iyi olacak. Sen bunu düşün." Onu sakinleştirecek sözleri sıraladığında Cansu başını oynatmakla yetindi. Tam o anda Figen Hanım kapıdan hastanenin vermiş olduğu kıyafetlerle çıktığında yüzündeki maskeyi indirdi. Onunla birlikte çıkan hemşire direk önümüzde durdu.

"Sadece bir kişiyi daha alabiliriz. Hastanın daha fazla yorulmaması gerekli. Konuşma güçlüğü çektiğinin bilincinde olalım." Uyarı yaparak konuştuğunda Cansu tam kendisi için yeltenecekti ki Figen Hanım araya girdi.

"Babası Cankat'la görüşmek istedi. Onun istediğini göz önünde bulundurmalıyız değil mi?" Gözlerini tiksinerek baktığı Cansu'dan Cankat'a çevirerek onaylamasını bekledi.

"Cankat Bey?" Hemşire geri çekilerek eliyle geçmesi için Cankat'ı gösterdiğinde siyah incilerin öfkeyle baktığı halası bu bakışlar altında ezildiğini hissetmemi sağladı.

"Sen yeterince yer edindin burada. Şimdi defol." Ağzından küfür gibi çıkan tek kelime irkilmesini sağlarken üzgün şekilde çıktığı yerden aynı tepkiyle yol alması bir oldu. Burada kesinlikle istenilmeyen kişiydi. Hele Burak'ı tehdit ettiğini duyduğumdan beri iki kat iğrendiğim biriydi. O çocuğun geçirdiği her kriz hastalığını tetiklemekten başka bir şey değilken kardeşini kaybetmesini sağlayacak kadına öfkesi şu an gözümüzün önünde ve tehlikeliydi. Bu bakışları fazlasıyla hak eden biri. Cankat'ın her şeye karşı ona olan saygısını da yok etmişti sonunda. Tek kelime edemeden gerileyerek topuklularını kafamıza vura vura uzaklaştığında daha rahat nefes aldım. En azından bir tehlike sert adımlarla kaybolmuştu. Sıradakiyle Cankat'ın uğraşma vaktiydi. Elini yağmurluğumdan çekip Cansu'nun önüne ilerlediği gibi başından öptü.

"Bir dahakine sen girersin olur mu? Babamla konuşmam gereken bir konu var." Kardeşinden onay almaya çalışırken Cansu gözlerini kapayarak cevabını verdi.

"Onu o gereksiz davalarla yorma olur mu? Şimdi değil." O da abisine hatırlatma yaptığında Cankat'ın bana dönüp ufak bakışı bile içeride nelerin konuşulacağını anlamama yetti. Geciktirmeye gerek yoktu. Bugün yeterince karar verilmişti. Şimdi onları sırtlanırken birileri daha bunu öğrenmeli ve yolumuza engel olmamalıydı. O kişi olayın merkezi sayılsa da.

Onur direk yanıma geldiğinde kolumdan duvara çekerek ona bakmamı sağladı.

"Bu haliniz ne Nehir? Cansu'nun yanında konuşmak istemediğim için susup durdum ama artık yeter. Şu saçma dava olayından sonra Cankat'ın senden uzaklaşmasını mantıklı bulabilirim belki ama aldatmasını nasıl kabul edebildin?" Bir yalan olan olay daha yüzümde patlarken açıklamaya çabaladım.

"Benim ondan anca uzak duracağımı düşünmüş. Aldatma olayı yalandı yani Onur. Buna en başından beri inanmadığımı çok iyi biliyorsun." İnanmaya daha meyilli olduğu gerçek olan bu olayla başını hızla salladı.

"Beni bile kandırmış öyle mi? Peki hemen affetmene ne cevap vereceksin?" Sesini alçak tutarak Cansu'nun duymamasını çabalasa da sırtımda hissettiğim bakışlar meraklı şekilde üzerimizdeydi.

"Cevap vermeyeceğim Onur." Onun bu haline karşılık sakin kalmam gerekirken nedenini bilmediğim sinirle söylediğim de gözlerini kırgınlığını belli ederek kıstı.

"İki ay boyunca senin yanında ne halde olduğunu gören biri olarak sorma cesareti gösterdim. Kusura bakma," dediğinde gözlerime bakarak lafı yapıştırıp haddimi bildirdi. Kesinlikle bu durumun hesabını ilk soracak kişilerdendi. Sabah atarlanan annem ve Damla'dan daha çok en kötü anlarıma şahit olmuştu. Yine de buranın ne yeri ne zamanıydı. Sonra gönlünü almayı ümit ederek Cansu'nun yanına ilerleyip oturdum. Bana kızsa bile bırakıp gitmeyen Onur'a kaçamak bakış atarken oyalanmaya çalıştım.

Cankat'ın içeri girdiği yaklaşık yedi dakika olurken telefonun ekranından başımı kaldırdım. Yanımda oturan Cansu'nun dizini okşarken bile yüzüne bakmaya ya da eskisi gibi sarılmaya cesaretim yoktu. Onun iyiliği içinde olsa bir yalanla yaşamaya devam edecek olması ve bunu bilen biri olmak çok ağırdı. Cankat'ın yükünü paylaşmak adına olmuş olsa da fazla ağırdı.

Kapı açılma sesi geldiğinde döndüğümüz gibi Cankat üstündekileri çıkarıp orada bekleyen hemşireye uzattı. Yüzündeki ifadeden anlaşıldığı üzere istenilen bir konuşma geçmemişti.

"Ne konuştunuz abi? Babam iyi değil mi?" Cansu direk önüne atladığında Cankat gülümsemeye çalıştı.

"İyi, merak etme. Kaldığı yerden uykusuna devam ediyor. Daha fazla burada beklemeye gerek kalmadı. Yarın konuşursun nasılsa." İtiraz etmeye kalkacakken Türkan teyze koluna dokunarak ona bakmasını sağladı.

"Abin haklı Cansu'm. Gel bize de biraz dinlen." Tasdiklediğinde Cansu yeniden Cankat'a döndü.

"Sende bizimle geleceksin değil mi? Artık yanımdan ayrılmayacağını söylemiştin." Bastırarak kurduğu cümleyle Cankat'ı sıkıştırdığın da siyah inciler direk beni buldu. Konuşmak istediği ve benimde içeride ne yaşadığına dair öğrenmek istediğim şeyler olduğunu birbirimize yansıttığımızda Cansu'ya geri döndü.

"Önce Nehir'le konuşmam lazım. Siz beni arabada bekleyin." Eline anahtarı bıraktığında Cansu'nun yüzündeki gülümseme büyüdü. Yeterince mutlu olacak elinde neden olduğu belliydi. Babası uyandı, abisinin neden böyle olduğunu anladı ve artık yanında olacağına inandı. Onun için bunlar yeterdi. Onur'a dönüp aynı şekilde beni arabada beklemesini gözlerimle rica ettiğimde başını oynatarak Cansu ve Türkan teyzeyle uzaklaştı. Her daim yanımda olduğunu bildiğim dostumdu. Bir kez daha kanıtladı.

Onların gittiğine emin olduğumda Cankat'a doğru döndüm.

"Baban ne düşünüyor kararınız hakkında?" Soruyu beklemeden yönelttiğimde elini saçlarını götürüp hızla karıştırarak Cansu'nun yanında gösteremediği endişeyle nefesini verdi.

"Burak'a güvenmediği için onaylamadı." Sesine hakim olmaya çalışarak bulduğu sandalyeye oturduğunda onun yanına çöktüm.

"Hemen onaylamaması çok normal Cankat. Sonuçta Burak onu vurdu. Şu an öfkeli olmalı." Daha sonrası için onaylamasını istediğimi düşündüğümde kendime şaşırdım. Daha saatler önce arada kalmış hatta Cansu'ya söylenmesi tarafıyken şimdi bunun sağlanması karşıtıydım. Sanırım bunun nedeni karar verdikten sonra Cansu'ya söylenen yalanın peşine gerçeği söylediğimizde bizi iyice yok edeceğini düşünmekti. Hem de abisine inanmışken onun güvenini kırarak bu mutlu olan halini depresyona sürüklemek en son istediğim şeydi.

"Aslında onun vurmasını gayet doğal karşıladı. 'Ne olursa olsun babasını vurdum ve bir anda gerçekleri öğrendiğinde kendini kaybetti çocuk' dediğinde beni de şaşırttı. İnan bana onunla bir hayat geçiren ben için bu anlayışlı hali fazla tuhaftı."

"Sorun ne o zaman?" Gözlerini diktiği yerden ayırdığında siyah inciler merakla bekleyen bana doğru döndü.

"Sorun ise hala intikam duygusunu barındırdığını düşünmesi. Bir anda Cansu'dan her şeyi saklamamızı istemesini anlam veremedi. Bizi Cansu'dan ayırıp kendisiyle bir hayat sürmesini sağlayabilirken her şeyi saklamak istemesi onun aleyhine sonuçta. Düzgün konuşamadı zaten." Babasının sözlerini taşırken kafasında şüphe olmadığını anlamamı sağladığında sırtımı arkaya yasladım.

"Baba'nın Cansu'yu tanımadığı çok açık. Her şeyi öğrendiğinde Cansu kimsenin yanında yer edinmeyecek bence. Bunu onunla birlikte zaman geçirmeyen ikizi bile farkında. Yine de Burak da tuhaf olan bir şey olduğunu düşünmekte yalnız değil." Aynı şekilde bana doğru döndüğünde onun yakaladığı bir şeyi benimde bulmuş olduğumu gördüğünün heyecanı yüzündeydi.

"Onun sözlerine fazla inandım. Her kelimesi bana içten darbe indirdi Nehir. Bu gerçekten tuhaf değil miydi? Son dediğinde bile ona inanmak..." Sesi mırıldanmaya döndüğünde aynı şekilde hissettiğimizi sözleriyle de anlamamı sağladı. Kesinlik bu son sahte bir hoş çakal değil gibiydi. Bir daha onu görmeyeceğimize emindi. Buna fazlasıyla inandığım onun yanındayken gözlerimin dolmasından belliydi.

"Çok yoruldun Cankat. Dinlenme zamanında gelmedi mi?" Yüzündeki ifade bile siyah incilerin parlaklığını yok etmezken onu inceleyen gözlerimi yakaladı. Bundan sonra başımızdaki dertler birken on olacaksa Cankat'ın daha fazla güç toplaması lazımdı. Dünden beri bizim evinde olduğunu bildiğimden şu an uykusuzluktan ölmesi gereken vücudu yine de sağlam durmasını bile Burak'ın onu kaya gibi görme nedenlerinden biriydi. Belki de dünden beri bildiğim gün sayısı daha fazlaydı. Annem onu geç fark etmiş de olabilirdi. Onur'a göre birkaç gündür ortalıkta yoktu. Bu bir hafta onu iki ayımızdan daha fazla yıprattığı bana sığındığında anlamamı sağladı.

"Ufak kaçamaklar haricinde uyuyamıyorum Nehir. Denemeye bile cesaret edemiyorum. Düşünmekten kafayı yerken bu çok zor." Uzun zamandır uyuyamadığı düşündüğüm şeyi onaylamasıyla karşımda küçük Cankat'ı yeniden hissettirdi. Elim düşünmeden dağılmış saçına doğru gittiğinde parmaklarımın altında hissettiğim tellerle başını okşadım.

"Beni düşünmene gerek kalmadı. Babanı ikna edeceğimize de eminim. Burak ise kendi seçimine saygı duymamızı sağladı. Geriye düşünecek bir şeyin kalmadı Cankat." Onu her şeyin iyi olacağına temin etmeyi çabaladığım gülümsememle gözleri dudağıma kayması bile sıcaklığı vücuduma salgıladı. Elim durduğunda uzanıp avucunun içine alarak gözlerimin içine baktı.

"Seni düşünmeme gerçekten gerek kalmadı mı?" Sesindeki duygu karmaşası beni iyice afallatırken baş parmağı avucumu okşadı.

"Yanında olduğumu sabah da söylemiştim. Burak'la geçirdiğimiz o sahneden sonra seni daha fazla anladığımı da söyleyebilirim. Verdiğiniz karar bir şekilde benimde uymam gereken durumdu. O anki kararsızlık kafayı yiyecek kadar kötüydü." O anı düşünürken bile irkildiğimde aylar önce benim içinde verdiği kararı düşündüm. Bugün gibi ondan en az payla zarar almam için ayrılma kararı almıştı. Mantıklı değildi ama bugün aldığımız kararın da mantıklı olması için hiçbir yol yoktu.

Gözlerim yine yaşadıklarımı düşünerek dolsa da Burak'ın yaşadıkları, Cankat'ın hissettikleriyle birlikte daha çok yüklendiler. Elimi kaldırıp avucumu koklayarak öptükten sonra yanağına yasladığında anca sıyrılabildim. Daha sıkı bastırarak gözlerini kapadığında derin bir nefes aldı.

"Böyle uyumayı çok isterdim." Gözleri aralanıp yüzümdeki saklayamadığım şaşkın tebessüme baktı. "Senin gülüşünü düşünerek anca uyuyabiliyorum ben Nehir. Sensiz anlarımda en büyük hayalim şu görüntüydü. Bir daha şahit olmak istediğimde seni düşünerek uyumaktan başka bir şey yapamadım. O yüzden bana gerekli her şekilde senken buna engel olmaya niyetim yok. Şimdi hayalime yeniden kavuşmuşken birkaç saniye daha bana gülümser misin?"

Siyah inciler söyleyecek söz bırakmadığında yüzümde büyüyen gülümsemeye engel olmaya bile kalkamadım. Utancımdan başımı ufak eğmemle saçım önüme geldiğinde bile buna müsaade etmeden diğer eliyle yüzümden uzaklaştırarak görmek istediği ana doya doya baktı. Benim ise elim yanağındayken gözleriyle erimemi sağlayan suratının hasretiyle geçirdiğim o aylara karşılık ona kavuşmamı sağladı. İkimiz de bu an için gün sayarken o anda kaybolmak ve sonsuz neyse o ana kadar asılı kalmak çok isterdim. Aramıza girmek için can atan telefonum yine bize engel olmasaydı tabii.

Gülümsemem daha çok büyüdüğünde göz devirerek boşta olan elimi cebime götürdüm. Arayan kişinin bana sabah siper alıp karşımda olacakmış gibi davranan annem olduğunu görünce ekranı çevirip gösterdim. Yeniden avucumdan öpüp ayaklandığında elimi kavradı.

"Emin ol ben bu anında hayalini kurdum. Her yaklaştığımızda araya giren telefonun ve bir gün bile bizi aksatmayan annenin." Asansöre doğru ilerlerken başımı eğerek ilk günümüzü düşündüm. Yani sevgili olduğumuz, ilk defa dudağını hissettiğim o günü... Annemin arayarak eksik olmadığı o özel anları... O günleri bile özleyen adama sonunda kavuştuğuma kalbim yerinden çıkarak tepki gösterdi.

Biz o anları yaşamaya yeniden başlamıştık. Biz son olmuşken kaseti ters çevirip aynı yerde farklı çalmaya başlamıştık. Biz, biz olmayı başarmıştık.

*************************************************************************************

Continue Reading

You'll Also Like

25.4M 903K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.7M 29.4K 34
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
804K 55.1K 34
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
155K 13.8K 13
Dilhun kitabında geçen Karan ve Mavi'nin hikayesidir. Bu kitabı anlamak için diğerini okumanıza gerek yoktur. Kırdığın kalbin vebaliyle yaşar, Seni...