İçimdeki Kadın Uyanıyor

By avamgartist

329K 1.2K 110

Dr. Meral kariyerinde emin adımlarla ilerlemektedir. Eşi Emre ile öğrencilik zamanları tanışmış ve sonrasında... More

1. Tatil Başlasın!
2. Masaj
3. Haute couture
4. Havuz
5. Teras
6. Yasak Elma
7. Carpe Diem
8. Sus
9. Rutin
10. Kadro

11. Cüppe

34K 134 35
By avamgartist

Kongre'de yalaka Alper yoktu. Burak'ın öngördüğü gibi yurtdışında bir eğitim fırsatı çıkınca balıklama atladı. Bir anda rüzgâr lehime dönmüş, istediğim koşullar oluşmuştu. Olması gerektiği gibi Hakan Hoca ile baş başa kaldım. Artık istediğim gibi hocamın aklına girebilir onu ikna edebilirdim. Hadi Meral, başarabilirsin!

...

Kongre' nin ilk günleri beklediğimden de iyi geçti. Yaptığım sunum/bildirim oldukça ilgi görmüş ve deneylerde elde ettiğim veri setleri çok beğenilmişti. Yaşasın! Tabii ki Hakan Hoca, bu başarımın övgülerinden ve tebriklerinden kendine düşen payı aldı. Böyle bir öğrenci yetiştirdiği için ne kadar gurur duysa azdı, ben de elimdeki şansın farkında olmalıydım vb. ayaküstü konuşmalara tanık oldum. O kadro benimdi işte. Konu kapandı. Herkes evlerine dağılabilirdi. Üstünü üslük Hakan Hoca tüm korkularımı boşa çıkaran bir şekilde bana şefkatle yaklaşıyordu bana. Ben onun kızı sayılırdım, daha başarılı olmam için elinden ne gelirse yapacaktı, pırıl pırıl bir gençtim, önüm açıktı ve daha neler konuşuldu kalabalıklar içinde bir bilseniz. Her şeyi yanlış anlamış olduğumu bile düşündüm. Ta ki başlangıç fişeği olan mesaj telefonuma gelene kadar.

"Lobideyim, seni bekliyorum".

Kongrenin son günüydü. Gala yemeğini kongrede karşılaştığım dönem arkadaşlarımla yemiş, sonrasında bara geçmiştik. Eskileri yad ediyor, dedikodu yapıyor, içip eğleniyorduk. Mesajı gördüğüm an zaman kırıldı.

- Kime mesaj yazıyorsun Meral?

- Hakan Hocaya canım ya.

- Kızım bu saatte ne mesajı? Kongrenin son gecesinde de mi rahat yok? Bırak, görmezden gel.

- Adam çağırıyor Elif. Son gün arıza çıkarmasın şimdi, ben gidip bir bakayım. Size iyi eğlenceler.

Bardan dışarı doğru yürürken duygu durumumu size anlatmam mümkün değil. Tüm insan duygularını damıtıp biriktirdikleri bir havuza atılmış gibiydim. Korku, merak, heyecan, tiksinti. Hepsi bir anda vücuduma baskın yapmıştı. Elimin içi terlemeye başlamıştı. Stiletto'larım üstünde zor dengede duruyordum.

Lobiye vardığımda, Hakan Hocanın başka hocalarla bir arada oturduğunu görüp onlara doğru yöneldim.

- İyi akşamlar!

- Hakan hocam ne kadar zarif bir öğrenciniz varmış.

- Teşekkür ederim.

- Turgut Hocam bu benim öğrencim Meral. Yaptığın sunumu Turgut hocan kaçırmış ama ben yakalayınca aktardım Meral'ciğim. Turgut hocanla aynı dönem İtalya'daydık. Sonrasında ben döndüm o ise kaldı. Çok başarılı bir laboratuvarı var.

- (El sıkışarak) Çok memnun oldum Turgut hocam.

Beni yanlarına oturttular. Akademi dedikodularından girildi, siyasetten çıkıldı. Beni kilitlediler anlayacağınız. Dakikalar geçti gitti. Neredeyse gece yarısı olmuştu ki herkes vedalaşmaya başladı. Yatağımla aramda birkaç basamaklı merdivenler kalmıştı sadece...

- Sana odana kadar eşlik edeyim.

- Ne gerek var Hakan Hocam.

- Yoo, bu kadar güzel bir kadını yalnız bırakmam mümkün değil.

Kart zampara. Ondan nasıl kurtulacağım?

- Lütfen önden buyur Meral'ciğim.

Odam 3. kattaydı. Hazretleri gibi son katta, süit odada kalamıyordum. Rütbe meselesi işte! Resepsiyondan geçerken tanıdık yüzlere iyi geceler diledik. Merdivenlere yöneldim. Ben basamakları çıkarken beni arkamdan takip etti. Odamın önüne gelmiştik. Ben kapıya kartımı okuturken Hakan Hocanın geldiğimiz yöne, koridora baktığını gördüm. Koridorda kimse yoktu. Sonra gözlerini gözlerime dikip;

- "Bu gece bana borcunu ödeyeceksin" dedi.

...

Öylece kalakaldım. Ben şok geçiriyorken ani bir hareketle açtığım kapıdan geçip odama, içeri daldı. Gösterdiği cüret karşısında şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Tam bağırıp tersleyecektim ki hala koridorda olduğumun farkına vardım. Rezillik çıkacak. Bir hışım ben de arkasından içeri girdim.

- Siz kendinizi ne zannediyorsunuz. Buna nasıl cüret edersiniz?

- (Hiçbir şey yokmuş gibi bana döndü) Viski içer miyiz?

- Lütfen odamdan çıkar mısınız?

- (Sanki onunla konuşmuyordum) Buzun var mı?

- (Artık dayanamadım) Zıkkımın kökü var. Nasıl bir adamsınız anlamadım ki? Bu nasıl bir yüzsüzlük böyle?

- Haddini aşıyorsun. Borcunu ödeyeceksin o kadar. Benim sınırlarımı zorlama.

- Ne sınırından bahsediyorsunuz? Siz bir sınır tanıyor musunuz ki? Bu kadarı da fazla!

(İşaret parmağını dudaklarına götürüp bana "Sus" işareti yaptı.)

- Dışarı çıkar mısınız?!

Kendine koyduğu viskiden aldığı yudumu yarıda kesip bana doğru hızla yaklaştı.

- Aşağıda tebrikleri kabul ederken kendini bir saniye olsun sorguladın mı? Hayır! Neden? Çünkü bunu hakkettiğini düşünüyorsun. Ben de hakketmediğim bir şey istemiyorum senden.

- Siz neden bahsediyorsunuz?

Neden bahsettiğini biliyoruz okuyucu! O yemekte ne anladıysak o işte! O gece bakışları bana ne anlattıysa onu istiyordu şimdi!

- Eğer gitmezsen koridora çıkıp avazım çıktığı kadar bağırıp sizi afişe edeceğim. Son kez uyarıyorum hocam.

- Biraz sakinleş istersen, ben balkonu çıkıp bahar havasının zevkini çıkaracağım. (Arkasını dönüp balkona doğru yöneldi)

- İnanamıyor yaaa...,

- Sesini alçalt, olası bir rezillik benim kadar seni de bitirir! O yüzden sen de kendine bir viski koy ve sakinleşmeye çalış istersen.

Bir an içinde bulunduğum durumu değerlendirdim. Odamda bir erkek vardı. Bu erkek benim hocamdı ve benden ne istediğini bilmiyordum. Daha doğrusu ne kadarı onu tatmin edecek ve gidecekti bilmiyordum. Ve ben evli bir kadındım. Kalbim kafesinden çıkacak kadar şiddetli çarpıyordu. Beynim karıncalanıyordu. Viskiden büyük bir yudum alıp nefes alışverişimi düzeltmeye çabaladım. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır Meral. Sakin ol! Durumu kontrol altına al ve ondan kurtul. Evet, evet. Baskı ile bir yere varamayacağım aşikâr.

- Peki, tamam Hocam, davranışım için kusura bakmayın. Yoğun bir gün geçirdim ve doğru davranamayacak kadar yorgunum. Bir olay çıkmasını istemiyorum. Viskinizi için ve beni yalnız bırakın lütfen.

- İstediğinde bir hanım efendi gibi davranabiliyorsun demek ki! Az önceki kaba davranışların sonrası bana bir de özür borcun var artık.

- Özür dilerim hocam. Lütfen odanıza gid...(lafımı kesti)

- Ha şöyle!

(Tam o esnada cep telefonum çalmaya başladı) Telefonumun çalmasını fırsat bilip yerimden kalktım ve içeriye telefonuma yöneldim.

- Aloo Emre,

- Selam hayatım, n'aber?

- (Sesimi ve nefesimi kontrol etmeye çalışarak) İyi valla ne olsun, her şey yolunda işte.

- Sunum nasıl geçti merak ettim Meral, arayıp haber de vermedin hayatım?

- (Tuttuğum nefesi vererek) Çok iyi geçti, beğenildi bayağı...

Hakan Hoca arkamdan odaya girmiş, bana doğru geliyordu.

- (Telefona doğru bağırarak) Selam Emre, ben Hakan Hocan, nasılsın?

Adamdaki rahatlığa bakar mısın, ne yapmaya çalışıyor bu adam yaaa!.

- Hakan hoca mı o Meral? Beraber misiniz?

- (Elimle Hakan hocaya sus işareti yaparak) Evet, eee kutlayalım dedik, bir iki bir şey içiyoruz lobide işte..

Hakan hocaya bir hışım döndüm. Ses çıkarmadan, sadece dudaklarımı kıpırdatarak "lütfen" demeye çalıştım.

- Ok. Benden de selam söyle adama Meral, müsait değil misin?

- Yooo, ee aslında ben de kalkıyordum, konuşabiliriz (zaman kazanmalıyım).

Hakan hocanın seslenmesi sonrası çok stres olmuştum, ne yapmaya çalışıyor bu, hepimizi yakacak! Emre anladı mı acaba? Yok artık. Telefonla konuşmaya devam edebilirim. Çekinir çıkar gider belki. Ben tüm bunları aklımdan geçirip kontrolü elime almaya çalışırken ne olduğunu bile anlamadan Hakan hoca arkama gelip arkama yaslandı!

- Ahh ee ... (daha fazla reaksiyon vermemek için kendimi zor tuttum)

- Ne oldu Meral?

- Eee, Ayağım takıldı Emre, stilettolar...!

Hakan hocayı arkamdan uzaklaştırmak için kıpırdanıyordum ki elini bluzumun üzerinde gezdirmeye başladı. Beni sardı. Kalçalarıma yaslanmıştı! Arkamı dönüp telefonu göstermeye, dur demeye çalıştım, oralı bile olmadı. Elini göğüslerimin üzerinde gezdiriyordu. Telefonda kocamla konuşuyorum Allah'ın Cezası Adam!

- Meral iyi misin? Çok mu içtin sen?

- Ee yaa yok rahat konuşamıyorum şimdi, seni sonra arayayım olur mu Emre, kapatmam lazım şimdi.

- Peki Meral, bekliyorum bak, görüşürüz.

- Bye. (Telefonu kapattım).

Bir hışım arkamı döndüm ve tam bağıracakken birden eliyle ağzımı sımsıkı kapattı. Tüm gücüyle üstüme abandı. Canımı yakıyordu.

- Kes sesini, bana borcun var ve bu gece ödeyeceksin. Anlaşıldı mı?

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

- Şimdi, seni bırakacağım.

Kararlı bakışlarını gözlerime dikmişti. Elini çekti. Aptallaştım, ne yapacağımı bilmeden kalakaldım.

- Bana borcun var mı yok mu? Söyle!

- "Yok" dememle birlikte yüzüme bir tatlı sert bir tokat atıp çenemin altından tutup başımı yukarı kaldırdı. Canım yanıyordu.

- Aaaghh!

- "Sana borcum var" diyeceksin. Söyle!

- Tamam, yeter! (Çenemdeki elini gevşetti)

- Söyle!

- Sana borcum var!

- Bir daha söyle!

- Sana borcum var!

- Bu gece benimsin Meral. Emrime amade olacaksın o kadar! (Elini çekti)

Pasifize oldum. Sinirim kaldıramayacağım kadar ağırlaştı. Kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum.

- Bu gece seni azat edeceğim Meral, önündeki engelleri kaldıracağım. Karşısında durduğun kapıyı açıyorum. Artık kariyerinde ne kadar ileri gideceğin sana bağlanıyor. Hiçbir şeyi sorgulama! Düşünmeyi bırak! Gücün yettiği kadar koşacaksın! Tasman son kez boynunda, onu çıkaracağım! Direnme, izin ver çıkarayım.

Bu kadar duyguyla nasıl baş edilir, duygularımı bastıramadığım için düşüncelerime ulaşamıyorum. Zangır zangır titriyorum. Tüm renkler birbirine karışmış, zihnim simsiyah oldu. Sadece sesini duyabiliyorum. Boynumdan tutup kendine doğru çekti. Saçlarımı kokluyor, bir elini sırtımda gezdiriyordu. Aşağıya, iki eliyle bel boşluğumdan kalçalarıma doğru uzandı.

- Sakinleşmeye çalışma! Bana karşı koyamazsın Meral! Bugüne kadar karşı koyamadın. Ne emrettiysem yapmadın mı? Ne söylesem kabul etmedin mi? İşte yine benim. Sen de bu gece son kez benim.

Elbisemin fermuarını tutup ensemden aşağıya doğru açıyordu. O kadar çok şey oluyordu ki kafamın içinde, yağmur gibi düşüncelerim, ellerimden kayıp gidiyor! Tokat atmayı düşünmüştüm yapmış mıydım bilmiyorum. Gücümün sonuna kadar direnmeyi düşünmüştüm acaba direnmeyi denemiş miydim hatırlamıyorum. Sadece Hakan hocanın gözlerinin içine bakıyordum, bu karanlıkta sadece sesini takip edebiliyordum. Kim olduğum benden uzaklaşıyordu. Birisi bedenime ipeksi dokunuşlar yapıyor. Açlığım kabarıyor. Zayıflıklarımdan bıktım. Kendimi taşıyamıyorum.

Elbisemi omuzlarımdan sıyırdı. Sol omuzumu öpüyordu. Boynumdan kulaklarıma kadar kaydı dudaklarının dokunuşu. Utancımın yanında şehvetim de büyüyordu. Şehvetim tüm inançlarımı çok derinlere bastırıyordu. Elbisem üzerimden çıktı, ayaklarıma düştü. Hakan hoca bana hayran hayran bakıyordu. Çok güzeldim. Bunu o mu söyledi ben mi hayal ettim?

- İç! (Elime viski bardağımı verdi)

Küçük bir yudum aldım.

- Sana iç dedim!

Bardağın tamamını içtim. Saçlarımdan tuttu beni aşağıya doğru bastırarak;

- Diz çök!

Uçurumun kıyısındayım. Acaba uçabilir miyim? Nefretim içimi yakıyor! Yeter artık, kül olabilir miyim? Ben de kendime onun gibi yukarıdan bakıyorum. Ellerimi alıp öpüyor. Sonra baş parmağını dudaklarımın üzerinde gezdiriyor. Dudaklarımı aralayıp parmağını ağzıma sokuyor. Islak dilim, çok derinlerde kodlanmış bir refleksle parmağını emiyorum. Çocukluğuma, en başa dönmek istiyorum. Sarıp sarmalanmak istiyorum. Sıcaklık hissetmek istiyorum. O sıcaklığın bir anda gözlerimden dökülüp yanaklarımı ıslattığını hissediyorum. Beni ayağa kaldırıp sımsıkı sarıyor. Beni okşuyor. Hakan hoca ile öpüşmeye başlıyorum. Nasıl bir açlık içimdeki anlam veremiyorum. Sanki onun tüm gücünü dudaklarından emmeye çalışıyorum. Ceketini ve kravatını çıkarıyor. Gömleğinin düğmelerini açıyor. Yaş almış bedeni ortaya çıkıyor. O da heyecanlı, nefesini çok derinden alıyor. Elimi alıyor ve gücünü tekrar hissetmem için erkeklik organına götürüyor. Beklediğimden daha büyük olduğunu fark ediyorum. Daha önce bu yaşta kimseye dokunmamıştım. Kendimden utancım ikiye katlanıyor, çünkü yaptığım beklemediğim bir şekilde hoşuma gidiyor. Hocamın yüzüne bakıyorum. Allah'ım, ben ne yapıyorum.

- Benimle gel!

Beni tutup sert bir şekilde çekiyor, beni alçak yatağımın ucuna oturtuyor. Fermuarını açıyor. Sonrası direnç, zorlama ve istediğini elde ediyor. Ne istediğini çok iyi biliyor. Demek ki erkekler belli bir tecrübeden sonra daha net oluyor. Talimatlarına harfiyen uymamı istiyor. Neresine dokunmam gerektiğini, ne kadar sert olmam gerektiğini komutlarıyla yönetiyor. Ben karar vermiyorum, kendimi kanıtlamaya çalışmıyorum. Ne isterse yapıyorum. Bana sahip olmaya ağzımdan başlıyor. Dakikalarca hüküm sürüyor. Sonra sütyenimi bir hamlede söküp mutluluk çubuğunu arasına daldırıyor. Meemlerim de onun oluyor. Acelesi yok. Sonrasında bana geri vereceğini biliyor. Tadını çıkarıyor.

- Yatağa uzan!

Loş yatak başı ışıkları altında çarşafa yüzüstü uzanıyorum. Tam dikkatimi topladığımı, enerjimi içimde biriktirdiğimi hissederken, kalçalarımı kavrayıp kendine doğru çekiyor ve ağızını dudakları birbirinden ayrılmış vaiganmdan içeri daldırıyor. Burnunu dolgun klaçalarımın arasına sokuyor. Bu alışık olmadığım bir his ve kendimi ondan kurtarmaya çalışıyorum ama nafile. Çok güçlü tutuyor. Daha derinlere giriyor dili, benim bile keşfetmediğim noktaları buluyor. Bedenimi hiçbir erkek bu kadar kullanmamıştı, hatta ben bile! Göğüs uçlarım, kliotirsim, kulaklarım, boynum, ayak parmaklarım. Paramparça olmuş ve her bir parçam birisinin elinde oyuncak olmuş gibi hissediyorum. Oysa hepsini bir adam yapıyor. Sırılsıklamım. O üzerimdeki keşfini devam ettirirken artık dayanamıyorum. Bir hamlede sırt üstü dönüyorum. Onu kulaklarından tutup başını bacaklarım arasına bastırıyorum. Yerimde duramıyorum. Hakan Hocanın grileşmiş saçlarını kavrayıp adamın ağzını kendi açlığıma, daracık boşluğuma basıyorum. O kadar sert bir ritim tutturuyorum ki ben de kendime şaşıyorum. Geliyorum. İnce bir çığlık. İnanamıyorum.

- Aferin sana Meral. Ben kendime viski koyacağım sen de ister misin?

Evet bile diyemiyorum. Karnımın ritmik kasılmalarını özlemişim, hasret gideriyorum. Kendimi öylesine salmışım ki. Başımı evet anlamında küçücük sallıyorum. Viskisini içip yanıma geliyor. Gözümü açıp başımı ona doğru döndürüyorum. Beni izliyor. Dudaklarımı, diri bedenimi, yumuşak tenimi. Her santimetre karemde gözü geziyor. Yatağın başına doğru çekiyorum kendimi, yastıklara yaslanıyorum.

- Seni uzun zamandır tanıyorum Meral, ama beni şaşırtmaya devam ediyorsun. Karşı konulmaz bir tarafın var.

Tekrar öpüşmeye başlıyoruz. Bu sefer zorlama yok. Prangalarımdan kurtulmuş gibiyim. Bir dakika sonrasını düşünmeyi bırakıyorum. Yaşadığım ana odaklanıyorum. Tuhaf belki ama Prof. Dr. Hakan Doğan' a, bu gri saçlı adama her şeyimi vermek istiyorum. Tutku yakama yapışıyor. Kendimi yavaşlatamıyorum. O ise sakin. Kontrolü tekrar eline alıyor. Arkama geçip klaçalarımı ayırıyor. Pneisnii yavaşça içime sokuyor. Tüm saflarımı fethetti artık. Bense daha fazlasını istiyorum artık. Aldığım zevkten utanıyorum. Ama duramıyorum. Dakikalarca gidip geliyor. Kendimi bırakıyorum.

Bir anda telefonum çalmaya başlıyor.

Başımı yastıktan kaldırıp sesin geldiği yere doğru bakıyorum. Ekranda "Emre" yazıyor!!! Bir anda duruyoruz. Uzun uzun çaldırıyor.

- Dur! Bunu açmam lazım. Saat kaç? Ne kadar vakit geçti? Onu geri arayacağımı söylemiştim.

Yataktan kalkıp telefona doğru yöneliyorum. Nefesimi kontrol edip telefonu açıyorum.

- Aloo,

- Meral, saat kaç oldu, aramadın.

- Offf! Çok yorulmuşum Emre, öylece uyuyakalmışım. Kusura bakma lütfen.

- Tamam da canım, en azından bir mesaj falan atsaydın.

Çıplak bedenimle odada bir sağa bir sola yürüyerek bir sonraki cümlemi düşünüyorum. Hakan Hoca önümü kesiyor.

- Tamam hayatım haklısın. Özür dilerim.

- Neler oldu merak ettim işte, kadro işi ne oldu? Her şey yolunda mı? Tamam dedi mi Hakan Hoca?

Hakan Hocan şu anda mmeeelrimi yalıyor Emre, her şey yolunda!

- Çalışmam çok beğenildi (içimden ohh çekiyorum), eee Hakan hoca da sonuçtan memnun (mmeelerimi okşuyor).

Durmuyor. Aynalı gardırobun önünde geçiyoruz. Emre' yi de işin içine katıyor. Hakan hoca bacaklarımı ayırıp pneisiin bir hınçla içime saplıyor!

- Senin adına çok sevindim. O kadar kafana taktın.

Elimde telefon. Telefonun diğer ucundaki bir erkek sesi ve o kocam. Aynı anda arkamda beni beceren, aynadan izlemekte olduğum bir adam ve o benim hocam!

- Haklısın! Şimdi biraz dinlesem iyi olacak Emre, yanlış anlamazsan kapatmak istiyorum.

- Offff, tamam. Sadece şunu diyeyim bari Meral. Seni çok özledim. Senin yokluğunda birçok şeyi düşünme şansım oldu. Seni seviyorum hayatım. Bu akşam en azından bu kadarını bil yeter.

- Ben de seni Emre. Geldiğimde uzun uzun konuşuruz, olur mu?

Hakan hocanın aldığı zevk katlanmıştı. Yüzünden bunu anlıyorum.

- Peki Meral. Tamam. Kendi kendime bir sürü cümle hazırlamıştım. Yüz yüze konuşuruz artık.

- Tamam. Şimdi kapatıyorum, yarın görüşürüz hayatım, İyi geceler!

- İyi geceler, bye.

Telefonu kapatıyorum. Aldatma duygusu büyük bir heyecan dalgası yaratıyor. Hareketlerim hızlanıyor, sertleşiyor. İçinde bulunduğum durum içimdeki kadını uyandırıyor.

- Senin orsopnuum hocam işte, hadi s.k beni! Adî adam! Al işte, böyle s.k beni! İstediğini al!

Çok yukarılardayım artık. O kadar sert sevişiyoruz ki, zevk ve acı birbirine karışıyor. Artık kendimi umursamıyorum. Uçurumun kenarındayım ve uçmak üzereyim. Kalçalarım tüm hacmiyle titremeye başlıyor.

- Durma!

Bacaklarım kasılıyor, vücudumun kontrolünü kaybetmeye başlıyorum.

- Devam et!

Tüm kasığım kasılıyor. İnlemelerim bağırmaya dönüyor.

- Hepsi senin, al! Bunu mu istiyordun?, senin oorspuunm işte, s.k beni!

Aklım kaçıyor. İçimde gidip gelmeler beni benden alıyor. Geliyorum. Durmuyoruz. Ve ben gelmeye devam ediyorum. Bu nasıl birşey Allahım! Kendimi parçalayacağım. Her yerim tir tir titriyor, yere düşmek üzereyim, bacaklarımı kontrol edemiyorum. İstemsiz olarak kasılıyorum. Kendimi yatağa atıyorum. Cenin pozisyonunda kapanıyorum. Hala ara ara kasılıyorum. Ağlamaya başlıyorum. Ağlamamı durduramıyorum. Bir süre sonra dünyaya gözlerimi açıyorum.

Hakan Hoca bedenimi hayal ettiği, benim üzerinden kurduğu tüm fantezilerin hesabını temize çekmek için devam ediyor. Duramıyor. Artık tüm bedenim ve benliğimin sahibi o! Yavaş yavaş, uzun uzun içindeki ateşi söndürmek için beni kullanıyor. Dakikalar, hatta saatler geçiyor. Yaşlı bedeni için zaman zaman duruyor, sonra tekrar başlıyor. Bu kadar uzun süre kimseyle sevişmemiştim. Bana doyana kadar devam ediyor. Son durağı mmeelerim oluyor. Tüm zevkini mmeleerimin arasına boşaltıyor. Öylece kendimi yatağa bırakıyorum. O ise eserine bakıyor. Göz kapakların kapanıyor ve derin bir karanlığa gömülüyorum.

...

Gözümü bir açıyorum ki gün aydınlanmış. Güneşin ışığı tenimi aydınlatıyor. Bedenim çıplak ve savunmasız bir şekilde yatakta uzanıyor. Hakan Hoca odamda yok. Yalnızım. Gece yaşadığım anlar zihnime doluşuyor. İçimde bir heyecan tekrar kıpırdanıyor. Kalkıp duş alıyorum. Düşünmemeye çalışıyorum. Giyip valizimi hazırlıyorum. Resepsiyona iniyorum. Zihnim ısrarla muhasebe yapma derdinde. Kendimi tutuyorum. Eve dönme vakti. Eve dönüş yoluna çıkıyorum.

...

Üniversitenin konferans salonu akademik unvan alma ritüeli olan cüppe giyme seramonisi için hınca hınç dolu. İsmi okunan akademisyenler sırayla sahneye çıkıyor. Cüppesi hocası tarafından takdim edilip, unvanını alıyor.

- Meral nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun. Ben senden daha heyecanlıyım!

- Yıllardır bunun için çalışıyorum Emre. Ben de daha başka duygular içinde olacağımı sanıyordum. Ama insan hakkettiği bir şeyi alınca o kadar heyecanlanmıyormuş. Sadece memnunum.

- Bunu hayatında bir kere yaşayacaksın, bu heyecanı doya doya yaşa Meral. Bunu demeye çalışıyorum. Gel, öne doğru yaklaşalım hayatım, sıran geliyor.

Evet okuyucu, o ünvan ve ilgili kadro artık benim. Borcumu ödedim. Ben her şeyi göze alıp bu cüppeyi elde ettim.

- Adını anons ettiler Meral, hadi koş!

Emre'nin uyarısı sonrası kürsüye doğru hareketleniyorum. Topuklarımı bir yere takmadan, sahneye çıkmayı başarıyorum. Hakan hoca elindeki cüppeyle beni bekliyor. Onu otel odasından sonra ilk kez burada görüyorum.

- Tebrik ederim kızım! Yolun açık olsun!

Cüppemi açarak omuzlarımın üzerine geçirmeme yardım ediyor.

Salondaki herkes alkışlarıyla beni tebrik ediyor. Çok çalıştım okuyucu. Yıllardır çalışıyorum. Sakın bu unvanı okuduğun şekilde elde ettiğim fikrine kapılma. Günler ve geceler boyu çalıştım, uğraştım. Sen bunu bilmemezlikten gelemezsin. Alkışlar sonrası yaşadığım gururu bana çok göremezsin.

- Artık özgürsün, seni azat ediyorum Meral. Yaşadıklarımızı arkanda bırak! Bugünü, hayatının bundan sonrasını belirleyecek olan ilk gün say! Sana başarılar diliyorum.

Akademik kariyerimde altın bir sayfa açılıyor, evet. Yeniden başlıyorum. Ama içimdeki kadının mirasları kalıyor.

...

Kürsüden iniyorum. Tebrikler birbirini izliyor.

- Tebrik ederim Meral Hocam, başarılarınızın devamını dilerim.

- Teşekkür ederim Burak, senin burada ne işin var?

- Birçok arkadaşım dostum var unvan alan, onları bu günlerine şahit olmak istedim. Siz de değer verdiğim birisisiniz, biliyorsunuz.

- Çok teşekkürler,... Emre bir bakar mısın lütfen. Gel seni biriyle tanıştırmak istiyorum. Burak, hastanemize çalışan sevdiğim bir mümessil arkadaşım. Emre, benim eşim.

- Çok memnun oldum Emre bey,

- Ben de öyle Burak, nasıl gidiyor?

- Her şey yolunda, sağ olun. Sizi de tebrik ederim. Meral hanımın ne kadar sıkı çalıştığına tanıklık ediyorum. Bunca eforu sizin desteğiniz olmadan harcayamaz.

- Haklısın, zor gerçekten. Laf aramızda, tahmin edebileceğin gibi yeri geliyor sen de bedel ödüyorsun işte. O mutlu olsun bana yeter.

Evet. Sen bilmediğin bedeller ödedin kocacığım.

Continue Reading

You'll Also Like

336K 27K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
330K 12.3K 62
Bir hastasına iyilik yapmak isteyen Ahu, hastane kayıtlarından aldığı numarayı yanlış girip bir komutana yazarsa ne olur? Nerden bilebilirdi ki bu ka...
1M 54.5K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

115K 5.4K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?