Pembe Düşler Mahallesi

By dreamonde

2.6M 132K 35.1K

Bir insana ne zaman aşık olursunuz? Çocukken, o gol atmak istediği için onun yerine kaleye geçtiğinizde mi? Y... More

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm / Part 1
32. Bölüm / Part 2
33. Bölüm
Bayram Özel
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
Özel Bir Kesit
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
Ara Bölüm
43. Bölüm
Ara Bölüm 2
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm (Final)
Özel Bölüm
Özel Bölüm: Nereden Nereye

15. Bölüm

56.3K 2.9K 471
By dreamonde


Biliyorum size özel bölüm atacağımı söylemiştim fakat özel bölümü henüz bitiremeden, bu bölümü yazmaya başlayıp bitirdim.

Ama inanın bana özel bölümden kat kat daha tatlış bir bölüm oldu ve hikayenin sonrası için fazlasıylaa önemli.

Satır arası yorumlarda buluşmak üzere, buluşamazsak üzülürüm :(

*
*

Merdivenlerden belli belirsiz kahkaha sesleri yükselirken, parmak uçlarımda ses çıkarmamaya özen göstererek kapının kenarına iliştim.

Ufacık bir boşluktan gelecek en ufak bir manzaraya dahi razıydım.

Koskoca üç gün geçmişti, o yemeğin ardından.

Adım sesleri iyice artarken sonunda o tanıdık yüz karıştı görüş açıma. Günlerdir huzursuzluğunu üstünden atamayan kalbim, inzivaya çekilmişti sanki an itibariyle.

İçli bir nefes çektim içime kendimden izinsiz.

Aralık kapıların ardından onun bir ömür adanacak güzelliğini izleyen benden bi' haber nasıl da güzel gülüyordu.

İçimden geçirdiklerimi sanki duymuş gibi kafasını aniden benim kapıma doğru çevirdi.

Koşarcasına kapının oradan çekildim ve yatağıma uçtum.

Koskoca üç gündür görmediğim adamı, gizli gizli yalnızca 8 saniye izleyebilmiştim.

Abimin yerinde olmak istedim o an. Lükse bakar mısın? 24 saatlik günün 25 saati onu görüyor! Adaletin bu mu dünya?

Onca adaletsizliğin içinde tek derdin abinin Kaan'ı senden daha çok görmesi olsun be Hazal.

Kapının kapandığını belli eden ses ile sabahtan beri düşündüğüm planı uygulamak amacıyla aynalı dolabımın karşısına geçtim ve iri dalgalı saçlarımı saldım.

Hoş, saçlarımı salmamın genel görüntüme fazla bir etkisi olmamıştı zira pijamalarım baştan ofsayttı.

Ama çaktırmaman lazım, dedi iç sesim uyarıcı bir ses tonuyla. Normalde nasılsan, öyle ol ki dikkat çekmesin.

El mahkûm pijamalarım eşliğinde koşarak aşağı indim ve mutfağa girdim.

Salondan annemin sesi yükseldi, "Tövbestağfirullah kızım ne yapıyorsun?! Ev başımıza yıkılıyor sandım. Cık cık cık.."

"Ay anne! Ne evhamlı kadınsın," diye homurdandım ve sabah erkenden kalkıp pişirdiğim kekin en güzel gözüken birkaç dilimini kesip tabağa aktardım ve yanına iki tane de çatal koydum.

Bilerek cimrilik yapıyordum ki, ikinci tabağı istesinlerdi.

Tabağı elime aldığım gibi hızlı adımlarla merdivenlere yöneldim.

Merdivenlerin sonuna ulaşıp sola döneceğim esnada abimin bedeni çıktı karşıma. Korkuyla ağzımdan ufak bir çığlık firar ederken keki düşürüp düşürmediğimi kontrol ettim telaşla. Neyse ki sağlamdı.

"Ne cırlıyorsun be?!" Diyerek yüzünü buruşturdu abim. "Koskoca beni görmedin mi, gerizekalı." Diye de homurdanarak aşağı indi.

Fırsat bu fırsat diyerek hızla abimin odasına girdim ve armut koltukta yayılmış, ayaklarını da kalorifere uzatmış telefonuyla oynayan Kaan ile karşılaştım.

Kafasını kapıya çevirip beni görmesiyle birlikte ayaklarını kaloriferden indirdi.

"Şey," diyerek başladım söze birbirine dolanan kelimelerimi toparlamayı beceremeden.

Yavaş yavaş çıkmış olan sakalları dağıtıyordu dikkatimi. Tıpkı bir ipeği andıran ince telli saçları. Her bakışımda derin bir ormanda kaybolduğumu hissettiren yemyeşil gözleri.

"Ney?" Dedi gülerek.

Ve işte. İki yanağında da oluşan o çukurlar.

Gamzelerinizi gözümün önünden çeker misiniz bayım? Zira kendilerinin işgalci düşmanlardan hiçbir farkı yok! Hiç utanmadan kalbimin her yanını köşe bucak işgal ediyorlar..

İçime derin bir soluk çekerken toparladım kendimi. "Annem gönderdi."

Bakışları gözlerimden, ellerime doğru kaydı. "Teşekkürler," diye mırıldandı ve tekrar telefonuna döndü.

Ne yani, sadece bir teşekkür mü? Nerede konfeti, nerede evlilik teklifi pankartı?

"Bana baksana sen," diyerek yükseldim bir anda. Bakışları şaşkınlıkla tekrar bana dönerken aynı hızla devam ettim. "Bu ne böyle? O geceden sonra ortadan kaybolmalar, suratıma bakmamalar falan? Bir şey yaptım da haberim mi yok?!"

"Yoo," dedi şaşkınlığını hızla üstünden atarak. "Farkında bile değilim."

Alayla güldüm, "Sen beni salak sandın galiba?"

Dudaklarını büküp kafasını sağa sola eğdi, "Yani, belki biraz."

Beklemediğim bu cevap karşısında kaşlarım havalanırken onun ise sağ dudağı yukarı kıvrıldı.

"Ama inan bana senin, beni sandığından fazla değil."

Tam bunun ne anlama geldiğini sorup ona çıkışacaktım ki, merdivenlerden gelen adım sesleri durdurdu beni.

"Bu Ronaldo gerçekte güzel oynuyor ya, burada da güzel oynuyor mu?" Diye saçma sapan bir soru sordum.

Abim ufak bir kahkaha atarak odaya girdi ve Kaan'a döndü, "Umarım IQ seviyen düşmemiştir."

Kaan alayla sırıttı ve telefonunu kucağına bırakıp oyun konsoluna uzandı.

Cevap vermemişti.

Çünkü senin salak olduğunu düşünmüyor abinin aksine. Kapiş?

Kapiş.

"Kekiniz bitince haber verirsiniz," dedim arkamı dönerken.

"Yok artık, tek lokmalık şey koymuş şuncacık tabağa. Git bir tabak daha getir, sonra gitmeye üşenirsin falan beddua etmek istemiyorum."

"Yok, yok." Dedim abime bakıp ikna edici bir ses tonuyla. "Üşenmem ben. Siz önce onları bitirin."

Abimin daha fazla çenesini çekmemek için hızla geldiğim gibi odama döndüm.

*

Abim, anlam veremediğimiz bir telefonun ardından uçarcasına evden çıkarken Kaan hala onun odasındaydı.

İyi ki abim misafirperver bir insan değildi de, arkadaşını odada tek bırakmaması gerektiğini akıl edememişti.

Abimin gidişinin ardından odamdan sıyrılarak küçük ve seri adımlarla abimin odasına damlayıverdim.

"Ben senin kolunu s.."

Bakışları kapıda dikilen bana çevrilince küfürle biteceğini tahmin ettiğim cümlesini yarıda kesti.

"Kek istemiyorum Hazal, yine de sağol." Dedi kafasını hızla tekrar telefonuna çevirirken.

KARTLARI AÇIK OYNUYORDUK EN SON? EE? HANİ?

BENİM GÖREBİLDİĞİM TEK KART ABİMİN MASASINDA ETRAFA SAÇILMIŞ İSKAMBİL KARTLARI?!?!?!

EYY KAAN ATASOY, DUY BUNLARI DUY!

"Yoo," dedim onun oturduğu armut koltuğun yanında ki armut koltuğa kendimi atarken. "Kek isteyip istemediğini sormak için gelmedim."

Bakışları şaşkınlıkla bana çevrildiğinde, kaşlarımı alayla havaya kaldırdım. Belki de biraz cüretkarca. Ama birazcık. Çok azcık.

Umarım, diye geçirdim içimden. Fazla riskli bir oyuna girmiyorumdur.

"Ya hay ebesini s..evdiğim!"

Kaan telefonunun ekranı kapattı sertçe ve derin derin nefes aldı.

Sanırım oynadığı oyunda ölmüştü. Sanırım değil, kesinlikle ölmüştü.

"Eee," dedi tamamen bana dönerek. "Sen neden geldin?"

Omuz silktim, "Canım sıkıldı. Maç yapalım mı?"

Kaşları alayla havaya kalktı, "Emin misin? Ağlama sonra."

Dudaklarım kibirle havalandı ve yerde duran oyun konsollarından birine uzandım.

"Merak etme, ben senin bildiğin o pas atmayı bilmeyen kızlardan değilim."

*

"Ya hayır, hayır!" Diye ağlanarak kolu yere attım. "Basmıyor o tuş, basmıyor! Atmıyor pas işte!"

Kaan, başını geriye atarak kahkahalarını sürdürürken yanaklarımı şişirerek ofladım.

"Geçer misin artık şu pozisyonu? Tamam gol attın anladık, Allah Allah."

Kaan sesini incelterek beni taklit etti, "Ben senin bildiğin o pas atmayı bilmeyen kızlardan değilim." Kahkahalarını dindirmeye çalışırken derin bir nefes aldı, "Gerçekten de bildiğim kızlardan değilmişsin. Senin gibisini ilk kez görüyorum."

Ona göz devirerek az önce yere attığım konsolu aldım elime tekrar, "Bekle oğlum sen, Ronaldo geliyor, iyi izle. Hazal Dinçer'i kızdırdın."

"Bu maçta en az 20 gol ye, yoksa gece 2'de katil civciv Hazal, seni 20 yerinden bıçaklamak için gelecek," diyerek dalga geçti ve yeni dinmiş kahkahaları tekrar alevlendi.

"Ne kadar kötü bir insan oldun sen ya?" Diyerek dudaklarımı büzdüm.

Aynı zamanda da topu Kaan'a kaptırmamaya çalışıyordum fakat onun şu an hiçbir şey yapmamasına rağmen bile bu oldukça zordu.

"Senin adamların hep hareket ediyor," dedim işaret parmağımla sağda solda gaz tanecikleri gibi dağılmış koşuşturan adamları göstererek.

"Eh, seninkiler kaybedeceklerini bildikleri için fazla yorulmak istemiyorsalar demek.."

Ona yandan kısa bir bakış attığımda göz göze geldik ve, her zaman ki gibi göz kırptı.

Abimin sırf PlayStation oynamak için aldırdığı televizyonun kenarında küçücük yazan saate baktım.

19.23. Güzel.

"Saat kaç? Nasıl olsa sen oynamıyorsun, baksana," dedim gayet normal bir sesle.

Telefonundan saate bakıp söylediğinde, "Hah, iyi bari." Dedim.

"Hayırdır, ne iş?" Diye sorduğunda omuz silktim. "Hiç, iki arkadaşımla buluşacağım."

"İyi," dedi gayet normal bir sesle.

Geçmiş olsun, dedi içimde ki hain ses. Bu plan da yattı.

"Ay kaleye gidiyorum!" Dedim heyecanla. Göz ucuyla ona baktığımda konsolu hala eline almadığını görmemle fırsat bu fırsat diyerek Allah ne verdiyse yardırmaya başladım.

"İşte geliyor Hazal harekat.." diye dalga geçerek kaleye ilerlediğim esnada Kaan'ın alaylı sesi duyuldu. "Ve işte gidiyor Hazal harekat.."

"Ya yazıklar olsun ya!" Diyerek konsolu bıraktım ve küskünce kollarımı göğsümde birleştirdim.

Tam kaleye yaklaştığım sırada kaç dakikadır kenarda öylece duran konsolu eline alıp beni resmen geri püskürtmüştü.

Sırf o kaleye yaklaşabilmek için bile ne kadar uğraştığımı biliyor muydu?!

Ufak bir kahkaha attı, "Mızıkçılık yapma."

"Yapacağım. Banane. Bozuk bu kol, oyuncular da bozuk. Normalde ne kadar iyi futbol oynadığımı biliyorsun. Yapamamışlar bunlar oyunu, olmamış."

"Aynen," dedi gülerek. "Kesin sorun onlardadır."

"Oyun konsolunda yenmek kolay, sıkıysa gerçeğinde yen," dedim aniden gelen bir özgüvenle.

Tamam, iyi futbol oynardım ama maalesef bir Kaan ettiğimi sanmıyordum.

Maçın kalan süresinde ikimiz de oynamak yerine birbirimizle didiştiğimiz için 6-0'lık bir skorla mağlup olmaktan kaçamamıştım.

"Halı sahada görüşeceğiz," dedim ona göz kırparken. Ardından ne yaptığımı farkederek yüzümü buruşturdum. "Bu göz kırpma huyu senden bulaştı."

Rivayete göre aşk, adını Hindistan'da yetişen ve dibinde bittiği her şeyi sarıp sarmalayarak kendine benzeten 'aşaka' bitkisinden almıştır.

Tıpkı o bitki gibiydi Kaan da. Gün geçtikçe kendisine benzetiyordu beni farkında bile olmadan, ve bundan şikayetçi olduğumu söyleyemezdim.

"Ay geç kaldım!" Diyerek odadan koşar adımlarla çıktım.

Elimde ki son koz buydu. Riskliydi, hatta çok riskliydi. Ama her şeyi yalnızca böyle anlayabilecektim.

Kaan gibi her şeyi rahatça içine atabilen birini çözmenin tek yolu buydu.

10 dakika içerisinde hızlıca hazırlandım ve ufak bir makyaj yaptım. Kıyafetlerimi zaten önceden hazırlamıştım.

Odamdan çıktığım anda Kaan'da abimin odasından çıktı.

Sonunda o beklediğim, "Kiminle buluşacaksın?" sorusunu sorduğunda içimden sevinç nidaları atmaya başlamıştım.

"Giray ve Gaye ile," dediğimde kaşları çatıldı.

"Hazal, pardon da salak mısın?" Diye sordu öfkeli bir sesle. "Ya da balık falan mısın? Ben sana daha geçen gün Giray'ın sana olan takıntısını anlatmadım mı kızım? İlla başına bela mı almak istiyorsun?"

Omuz silktim umarsızca, "Eminim anlattıkların kadar anlatmadıkların da vardır. Malum üstünden aylar geçince anlatma, sorma gibi huyların var."

Bana kısa ve sert bir bakış atıp merdivenlerden inmeye başladı. Ben de hemen ardından.

"Anne, ben çıkıyorum! Görüşürüz," diye seslendim salona ve annemin cevap vermesini beklemeden çıktım.

"Akıllanmayacak mısın sen?" Diye sordu Kaan bıkkın bir sesle tekrar.

"Giray özür diledi, ben de kabul ettim. Artık sadece arkadaşız, gerçekten," dedim tam bir salak kız rolü yaparak.

Özür dilerim Allah'ım böyle sinsi ve kurnaz bir insana dönüştüğüm için.

Ama aşkta her şey mübah. Değil mi? Umarım öyledir..

İkimiz de kapının önünde öylece dikilirken, damarına bastım bilerek.

"Sen Giray ile konuşmuştun, bir daha bana yaklaşmaması için ama sanırım o pek de etkili olmamış. Arkadaş olmayı teklif ettiğine göre.."

"Hazalikooo!"

Neşeyle cırlayan Gaye görüş açıma girdiğinde koşarcasına kendimi kollarına attım.

"Balık yolda, geliyor," diye fısıldadı sessizce.

"Balık deme, sinirlerim bozuluyor. Az önce sevdiğim adam tarafından balık yerine konuldum resmen," diye homurdandım.

"Aha, geldi," dedi Gaye mırıldanıp aynı zamanda kollarını benden ayırarak.

"Selam, Hazal," diyerek kollarını az önce Gaye'nin kollarının olduğu belime doladı.

"Selam," dedim şaşkınlıkla.

Kabul, böyle samimi bir giriş beklemiyordum.

Kaan'ı görmedi mi acaba?

Bakışlarım bizim kapı ile iki basamaklı giriş merdiveninin orada durmuş, duvara yaslanmış Kaan'a kaydı. Alayla bizi izliyordu.

Giray'ın elleri hala belimdeyken, mecbur ben de onun boynuna ellerimi istemeye istemeye doluyordum ki, Giray bir anda savruldu ve Kaan'ın gözü gibi baktığını bildiğim arabasına çarptı.

"Arkadaşmış. Arkadaşlığını sikeyim senin!"

"K-Kaan abi," diye mırıldandı Giray şok ile belini ovarken.

Gerçekten de görmemişti.

Kaan, Giray'ı iki büklüm olduğu yerden kolunu tutarak kaldırdı ve tam karşısına geçirdi.

"Arkadaş, ha? Sen her arkadaşının kokusunu içine çeker misin sarılırken?!"

Giray'ın cevap vermesini beklemeden dudaklarını kibirle yukarı kıvırdı.

"Bir süre çekemeyeceksin, kusura bakma."

Ve Giray'ın burnuna kafasını olabildiğince sert geçirdi.

İşte o an emin oldum. Kaan beni seviyor muydu bilmiyordum ama beni kesinlikle Giray'dan kıskanıyordu.

Ve Yağmur'da olan gibi bir kıskançlık değildi bu, daha farklıydı.

Ve ben bunu anlamayacak kadar salak değildim.

*
*

Bölüm yorumlarını alalım bakalım.

Kendinize iyi bakın.

Continue Reading

You'll Also Like

957K 35.3K 47
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
25.2M 898K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
204K 16.6K 46
Bebekliğinden beri kendi elleriyle büyüttüğü çocuğun yaramazlıkları ile uğraşan bir adam.
910K 57K 38
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...