Pembe Düşler Mahallesi

By dreamonde

2.6M 131K 35.1K

Bir insana ne zaman aşık olursunuz? Çocukken, o gol atmak istediği için onun yerine kaleye geçtiğinizde mi? Y... More

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm / Part 1
32. Bölüm / Part 2
33. Bölüm
Bayram Özel
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
Özel Bir Kesit
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
Ara Bölüm
43. Bölüm
Ara Bölüm 2
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm (Final)
Özel Bölüm
Özel Bölüm: Nereden Nereye

13. Bölüm

56.7K 2.9K 771
By dreamonde


*
*

"Ee," dedim alayla Yağmur'a dönerken. "Sizin romantik bir yemek yeme sebebiniz ne?"

Gözleri, 'yok artık' dercesine açılırken kafasını odamda başka yerlerde dolaştırmaya başladı. "Saçmalama Hazal. Siz ikiniz gidiyorsunuz diye, o da öyle şeyaptı."

Elimi havada gelişi güzel salladım. "Tabi canım. Karşında salak var zaten, anlat anlat. Dinliyorum ben."

Kafasını hışımla bana döndürdü ve yastığı tehdit edercesine havaya kaldırdı, "Bak fırlatırım!"

"Fırlatırsan fırlat! Nikahınıza çağırmayı da unutma tamam mı?! En son bana haber verirsin artık."

Omuzlarını düşürerek yastığı kucağına koydu ve dirseğini yasladı.

"Bilmiyorum, Hazal. Ne hissettiğimi bilmediğim gibi, aramızda ki ilişkinin boyutunu da bilmiyorum."

Kaşlarım çatıldı, "Nasıl yani?"

"Bana bazen öyle özel davranıyor ki, gerçekten aramızda bir şeyler olduğuna inanıyorum. Sonra bir anda benimle dalga geçiyor, saçımı çekiyor, küçük kız kardeşiymiş gibi davranıyor. Neye göre davranacağımı şaşırdım.."

Sırıtarak kaşlarımı kaldırdım, "Fazla tanıdık değil mi?"

Gülerek kafasını salladı, "Kaderimiz bu galiba, Hazo."

Olayın kaynamasına izin vermeden tekrar başa döndüm, "Siz nasıl başladınız ki? Yani böyle değişik hissetmene sebep olan ne?"

Bakışlarını tavanda dolaştırdı. Elleriyle oynadı. Sonunda oflayarak derin bir nefes aldı ve gözlerini gözlerime sabitledi.

"Beni öptü."

"Yok artık!"

Dudaklarını ısırarak kafasını salladı, "Maalesef var artık."

Sanki Yağmur bir uzay mekiğine binip gidiyormuş gibi şaşkınlıkla bakan bakışlarım ve açık kalan ağzım kendisini rahatsız etmiş olacak ki yerinde kıpırdandı.

"Ne zaman oldu bu?"

"Sen İtalya'dayken. Gideli 3 ay olmuştu."

"Yağmur yuh!" Diye bağırdım, açık kalan ağzımı kapatırken. "İnsan anlatırdı zalimin kızı! Kendimi 5 çocuğumla ortada kalmış gibi hissediyorum, öyle bir hayal kırıklığı.."

Yağmur'un utangaç bakışları tüm odayı baştan aşağı süzerken kapım tıklandı ve içeri hızla annem süzüldü.

"Kız, gelin Efsun Abla fal bakıyor. Size de bakıversin," dedi yüzünde sevimli bir gülümsemeyle.

"Hazırlanmamız lazım anne," dedim dudaklarımı bükerek. "Biliyorsun akşam yemek falan."

Zeynep Sultan, terlikleriyle şıkıdık şıkıdık başımıza kadar geldi ve ikimizin de koluna girerek bizi sürüklemeye başladı.

"Gelin, gelin.."

Arka cebimde ki telefon çalmaya başladığında şükrederek hemen kurtuldum annemden ve telefonumu gösterdim.

"Bak, Kaan arıyor! Benim hazırlanmam lazım. Siz gidin, hadi."

Tabii anın şokuyla ağzımdan çıkan kelimelerin henüz farkında değildim..

*
*

Yağmur'un çok abartmamam için abisinin giyeceği kıyafetleri bana çıtlatmasıyla üzerime giydiğim siyah crop ve siyah, uzun, yandan düğmeli eteğime son kez baktım aynadan.

Gelinliğimi giyemediğim için üzülsem de bu kıyafetlerle de gayet hoş olmuştum.

Yatağımın üzerinde ki telefonumdan gelen mesaj sesiyle hızla ekranı açtım.

Kaan Atasoy: Kapıdayım.

Heyecanla telefonumu çantamın içine attım ve koşa koşa odamdan çıktım.

Merdivenleri hızlı ve dikkatli bir şekilde inerken abimin de aşağıda aynada üstünü düzelttiğini görmemle sırıttım.

"Damatlığını yukarıda unutmuşsun abi," kaşlarını çatarak bana döndüğünde öpücük attım kendisine ve onun hemen yanında duran annemin yanağına da sulu bir öpücük kondurdum.

"Hadi ben kaçtım."

Kalbimi sakinleştirmeye çalışarak kapıyı açtım, ve hemen karşıma siyah, cip benzeri arabasına yaslanmış ve ellerini cebine sokmuş bana bakan Kaan çıktı.

Kapıyı tam çekiyordum ki, abim sanki çok gerekliymiş gibi kendini hatırlatırcasına el salladı.

Gözü çıkasıca!

Kaan, kendisinden beklenilmeyecek derecede kibar bir şekilde kapımı açarken tebessüm etmekle yetindim.

Konuşursam heyecandan kekeleme ihtimalim çok yüksekti şu an.

Kendisi de şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdığında heyecanım bir nebze azalmıştı.

Uzaklaşıyorduk.

Abimden, mahalleden, büründüğümüz rollerden.

Sadece Kaan ve Hazal oluyorduk.

"Hiç susmayan Hazal'ın ağzını bıçak açmıyor.. Şaşırtıcı."

Kaan'ın alaylı sesi ortamdaki ölüm sessizliğini bozarken göz devirdim. "Hala mı laf sokma derdindesin Kaan Abi ya?"

Yüzünü buruşturdu, "Bak şöyle bir anlaşma yapalım. Bugünlük bana 'abi' deme. Duyan da beni çok yaşlı zannedecek."

Kaan, ona sadece Kaan dememi istedi.

Kaan istedi.

Kendi rızasıyla istedi.

Bana bir daha abim deme dedi.

Gel evimin direği ol dedi. Yuh Hazal yuh! Höst, abartma. Çocuk kısmetlerinin kapanmasını istemiyor işte.

"Hazal?"

"Ha?" Diyerek transtan çıktım. İç sesim beni çok meşgul ediyordu. "Olur, tamam."

"Anlaştık o zaman," diyerek kafasını bana çevirdi ve gülümsedi.

Yemyeşil gözleri ve üst dudağıyla ona göre daha dolgun olan alt dudağının arasından dünyanın sekizinci harikası olarak bana göz kırpan dişlerinin eşsiz uyumuna sayfalarca şiir, sezonlarca dizi, satırlarca kitap yazılırdı.

Ya da benim yaptığım gibi, bir ömür verilirdi.

Kısa sohbetler eşliğinde, Kaan'ın seçtiği restoranın önüne hemencecik geldik.

Vale gelip arabayı aldığında, Kaan elini belime yerleştirdi ve beni yönlendirmeye başladı.

Kalbimin ne kadar hızlı attığı umarım dışarıdan gözükmüyordur.

Öhöm, eli belimde. Belimde eli.

Restoran oldukça kalabalıktı, aynı zamanda canlı müzikte vardı.

Neyse ki rezervasyon yaptırmıştık, yoksa bu insan curcunasında yer bulmamız oldukça zordu.

Garsonlardan biri bizi masamıza götürürken ve siparişlerimizi alırken Kaan'la hiç konuşmadık.

Sonunda garson gittiğinde, Kaan arkasına yaslandı ve sağ elini masanın üstüne koydu.

"Seninle böyle yemek yiyeceğimiz aklımın ucundan geçmezdi," dedim içimden geçenleri saklamadan söyleyerek.

Yaptığım belki salakça gözükebilirdi, ama artık her şeyi içimde tutmaktan yorulmuştum.

Bazen, bazı şeyleri olduğu gibi söylemek gerekiyordu.

Gülerek kafasını salladı, "Kim derdi, gördüğü yerde bana dil çıkaran o küçük kız çocuğuyla, böyle lüks bir lokantaya yemeğe geleceğim."

Kim derdi, gördüğü yerde sana dil çıkaran o küçük kız çocuğu, o zaman bile sana sırılsıklam aşıktı.

Maalesef bu sefer aklımdan geçenleri olduğu gibi söyleyemedim.

"Bizi hep dışlıyordunuz, kendinize düşman bir nesil yetişirdiniz," dedim alayla.

"Eğer sizi dışlamasaydık," dedi ve dudaklarını üstünkörü yalayıp yeşilin en güzel tonu olduğuna inandığım gözlerini gözlerime sabitledi. "Şu an benim için Fiko'dan ya da Tekin'den ne farkın olurdu ki?"

Kalbimin ritmi, her zaman olduğu gibi kendisini durduramayıp hızlanırken, dudaklarıma hınzır bir gülümseme yerleştirdim.

Bugün çok cesurdum. Neyden cesaret alıyordum, neye güveniyordum bilinmez. Ama görüyordum ki, kartlarımı açık oynamaya kararlıydım.

"Dışladınız," dedim onaylarcasına. "Şimdi farkım ne Fiko'dan?"

Gözlerinden şaşkınlığın geçtiğini farkettim, belli ki böyle bir soruyu beklemiyordu.

Doğruyu söylemek gerekirse, ben de beklemiyordum.

Derin bir nefes alıp, "Bazı soruların cevabını daha iyi anlaman için, kendin öğrenmen lazım."

Kaşlarımı kaldırdım şaşkınlıkla, "Nasıl yani, bu ne demek?"

Çocukluğundan bu yana değişmeyen o haylaz sırıtışını armağan etti bana.

"Anlarsın."

Ne kadar ümitlendirici ve güzel konuştuğunun farkında mıydı?

Kalbimin olduğu yerde depar atmasına sebep olduğunu biliyor muydu?

Battı balık yan gider, Hazal.

"Her zaman böyle rahatça konuşabileceğimiz yemeklere gelmiyoruz, şimdi anlatmanı istiyorum."

O sırada önümüze birkaç çeşit salata bırakmaya gelen garson, aramızda ki bu karmaşık konuşmayı kısa bir süreliğine böldü.

O gider gitmez, Kaan dudaklarını bükerek masaya eğildi, dirseklerini masaya koydu.

Çatalını eline aldı ve ağzına salata atarken, bana göz kırptı.

"Eğer anlamak istiyorsan, daha sık böyle yemeklere gelebiliriz."

Arkadaşlar, ben Kaan'a aşığım diye mi şu an bana alttan alttan yürüyor gibi hissediyorum?

Yoksa Kaan cidden bana yürüyor mu?

Ben de tıpkı onun yaptığı gibi dirseklerimi masaya yaslayarak, yaklaştım.

"Sen lafı dolandırmayı sevmezsin. Ama bugün tercihlerini değiştirdin galiba?"

Yine dudaklarını bükerek, kafasını sağa sola salladı ve düşünürcesine gözlerini tavana çıkardı.

"Mm, yani, belki."

Ey Kaan Atasoy! Şu an ne kadar tatlı gözüktüğünün farkında mısın?

"Ama ben lafı dolandırmadan söylemeni tercih ediyorum. Bana açık konuş," dudaklarıma hile yapan kumarbaz gülüşü yerleşti. "Kartların açık oyna, Kaan."

Ona dışımdan, rahatça, üstelik onun kendi isteğiyle Kaan diyebilmek o kadar güzel bir histi ki, bu hisle bir ömür yaşayabilirdim.

Elinde ki çatalı bırakarak, ellerini çenesinin biraz altında, havada birbirine kenetledi.

Yeşil gözleri, şimdi yine bana bakıyordu.

"Kartlarım açık oynamamı isteyen kızın, kartlarını masanın altında saklaması da bi' hayli ilgi çekici."

Kaşlarımı kaldırdım, "Yani?"

Dudaklarına hin bir gülümseme yerleşti.

"Ben açarım kartlarımı, çekincem yok. Ama sen o kadar cesur musun?"

Bu da ne demek oluyordu?

Kaan'ın söylediklerini ben mi yanlış yorumluyordum, yoksa gerçekten yanlış yorumlanacak şeyler mi söylüyordu?

Ben şaşkın şaşkın ona bakarken, o, kendinden emin bakışlarından hiç taviz vermeyerek konuştu.

"Hodri meydan."

*
*

Bölümün geç gelmesiyle ilgili kısa bir açıklama, bölümleri telefondan yazıyorum ve şarjla ilgili ufak bir sorunum oldu. O yüzden yazamadım. Anca.

14. Bölüm'de kaldığımız yerden devam edeceğiz, Özel Bölüm onun sonrasında gelecek.

Aynı zamanda Hakan'ın Yağmur'u öpmesi ve onların da birlikte yemeğe gitmesini de okuyacağız, hiç endişelenmeyin.

Kaan'ın yemekte söyledikleri hakkında ne düşünüyorsunuz? 🤭

Eee, hodri meydanı göreceğiz bakalım bir sonra ki bölümde.

Tahminleri alalım.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

600K 35.1K 33
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
1.4M 46.1K 22
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
872K 55.2K 38
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin çünkü Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve...
511K 33.2K 28
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...