Bleu • taekook •

By taeggukem

93.6K 9.9K 5.9K

"Bir bahar günü, Kim Taehyung mavi bir düşün hayalini kurdurttu bana. Dallarına, mavi dumanlar tünemiş gibi.." More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
17
18
19
20
21
22
23
24
25

16

2.8K 355 359
By taeggukem

[16]

+ Eurielle- Je t'Adore

Bedenim uzun bir aradan sonra yeniden soğuğu tadınca istemsizce kollarımı bedenime sardım. Soğuk. Her yer soğuktu. Kollarım arasına aldığım bedeni bıraktığım andan beri deli gibi üşüyordu bedenim. Saatlerdir burdaydım. Geç olmuştu. Telefonum durmadan çalıyor olmasına rağmen bakma gereği bile duymamıştım.

Hastaneden çıktım. Arabaya yöneldim. Taehyung'un yanındayken fark bile etmediğim telefonumun şimdi her bir titreşimi deli gibi rahatsız olmama neden oluyordu. Yolcu koltuğuna oturdum. İstemsizce gözüm yanımdaki koltuğa kaydı. Yalnızdım bu sefer. Taehyung'un bedeni o hastane odasında, hayali ise uykudaydı.

Titreyen telefonuma baktım. Bir sürü cevapsız arama, bir sürü mesaj.. Her biri aramıştı sırayla. Hala da devam ediyorlardı. Telefonu koltuğa fırlatıp arabayı çalıştırdım. Açmayacaktım. Açamazdım. Konuşmaya, bir gerekçe sunmaya hazır hissetmiyordum kendimi.

Yolculuk çok kısa sürmüştü bu sefer. Her ne kadar zihnimi kurcalamadan yola odaklanmaya çalışsam da atamıyordum zihnimden bedenini.

Arabadan indim. Soğuktu. Tenime değen her rüzgar esintisi, dakikalar önce kollarımda tuttuğum bedenin sıcaklığını unutturuyordu bana. Gözlerimi kapıya çevirdim. Eve girdiğim an bir sürü soruya maruz kalacaktım. Yaptığım şeyin yanlış olduğunu biliyordum. Fakat bazen yanlış olduğunu bildiğiniz şeyleri aklınızla reddetmeyi değil de, kalbinizle onaylamayı seçersiniz. İşte ben de o gece kalbimi dinlemiştim ve emindim ki hayatım boyunca verdiğim en doğru karardı.

Kapıyı araladım. Eve adım attığım an oturma odasından gelen tedirgin sesler yavaşlamama neden oldu. Minik adımlarla seslerin geldiği yere doğru yürüdüm.

"Özür dilerim, özür dilerim, ben çok özür dilerim. Böyle olacağını tahmin edemedim."

Hoseok'un üzgün sesi kaşlarımın çatılmasına neden oldu. Kendimi belli etmemeye özen göstererek odaya çevirdim bakışlarımı. Jimin ellerini alnına koymuş bir şekilde otururken, Jin ve Hoseok hızla odada yürüyordu. Namjoon ise telefonunda gergin bir şekilde bir şeylere bakıyordu.

"Nasıl onu hastaneye götürürsün Hoseok, nasıl? Daehyun'dan bahsediyoruz. Ya gene başına bir şey geldiyse? Bunun sorumluluğunu alabilecek misin!?"

Jin'in tedirgin sesi odayı kaplarken içimi berbat bir his sarmıştı. Benim zorla verdirdiğim bir karar yüzünden Hoseok kendini suçlu hissediyordu. Öbürleri ise emindim ki ona çok kızgındı. Ve ben buna izin veremezdim. Her ne kadar tek bir kelime dahi kurabilecek gücü kendimde bulamıyor olsam da bir adım daha attım odaya. Tedirgin gözler anında beni bulduğunda hepsi aynanda yanıma koştu.

"Sen nerdesin!?"

Hoseok telaşla iki omzumdan tutup beni sarsarken tek kelime dahi etmeden öylece hepsinin bakışlarını inceliyordum.

"Hiçbir şey demeden gizlice çıkıp gitmek ne demek Jungkook!?" dedi Jimin bağırarak. Yüzündeki telaş sesine yansıyordu.

"Arıyoruz açmıyorsun, ne haber alabiliyoruz senden ne de nerede olduğunu biliyoruz. Ne kadar iğrenç hissettiğimizden haberin var mı senin!?"

Göz yaşlarım benden bağımsız gözlerimi terk ederken hepsinin yüzündeki sinir bir nebze sinmiş yerini merak ve telaş sarmıştı. Haklılardı, bunu biliyordum. Fakat asla anlayamazlardı. Nasıl hissettiğimi, nasıl kötü bir durumda olduğumu hiçbiri anlayamazdı.

Hepsi benden deli gibi cevap beklerken zorla da olsa konuşmuştum saniyeler sonra. "Size sunabileceğim ne bir gerekçem var, ne de başka bir şeyim. Haklısınız, tam bir aptalım. Sizi telaşlandırdığım için özür dilerim."

Yüz ifadeleri garipleştiğinde bekledikleri cevabın bu olmadığını fark etmiştim. Namjoon hızla araya girdi, "Neredeydin?"

Hiç düşünmeden cevap vermiştim.
"Ait olduğum yerde."

Hepsinin kaşları çatılırken hiçbirini görmemeye çalışarak devam ettim, "İsterseniz bağırıp çağırın bana, size özür dilemekten başka bir şey gelmez elimden." Yavaşça bakışlarımı Hoseok'a çevirdim. Ağlıyordu. "Lütfen kendini suçlama. Bunların hiçbiri senin suçun değil. Bana yaptığın bu iyilik için de kimseden özür dileme."

Zihinlerinde bıraktığım soru işaretlerini yok sayarak odama doğru yöneldim. Böyle olsun istemiyordum. Tek yaptıkları beni önemsemek olsa da istemeden kırıyordum onları, istediklerini veremiyordum onlara. Fakat elimde olan bir şey değildi bu.

Odama girdiğimde Jimin'in de benimle geldiğini biliyordum. Böyle bir olayın üzerine rahat bırakmazdı beni. Her ne kadar günlerdir benden bir cevap alamadığını bilse de asla pes etmeyecekti. Jimin'i yok sayarak yatağıma uzandım. Örtüyü omuzuma kadar çektim. Soğuktan titreyen bedenimi unutmaya çalışarak gözlerimi yumdum. Arıyordum, vücuduma iyi gelen o sıcaklığı arıyordum.

"Jungkook, neler oluyor?"

Saniyeler sonra Jimin'in sesini duymamla gözlerimi araladım. Baş ucuma oturmuştu. Tedirgin bakışları gözlerimi bulduğunda kendimi toparlayıp dikleştim. Bu sefer bir kaçışım yoktu. Benden bir cevap alamamasının üzerine birkaç dakika daha yüzüne baktıktan sonra devam etti, "Jungkook iyi olmadığını biliyorum. Bizden ne saklıyorsun?"

Sıkıntılı bir nefes verdim. Bu yaşıma kadar hastalığımla ilgili her şeyi bilen tek kişi oydu. Ne zaman bir şey görsem ona anlatmıştım, çoğu şeyi beraber yorumlamıştık. Fakat bu sefer farklı gelişmişti her şey. Taehyung'u gördüğüm ilk andan beri saklamak istemiştim onu. Sadece Jimin'den de değildi bu saklama isteğim, en çoğu da kendimeydi. Kendimden saklamak istemiştim onu. Bir insan gördüğüm fikrini kendime inandırmak istememiştim. Yaşadığım şeyler giderek daha karmaşık bir hal almaya başlarken böyle bir gerçek çok ağır gelmişti bana. Kimse de anlayamazdı derdimi. Başıma gelen hiçbir şeyin mantıklı bir açıklaması yoktu çünkü.

"Şu sıralar iyi değilim Jimin." dedim sessizce. Bakışlarımı ondan kaçırdım.

"Neyin var Jungkook?"

Meraklı ses tonu odayı sararken başımı eğdim. Bilmiyordum. Bu sorunun cevabını bilmiyordum. Bırakın şimdiyi bunca sene cevap bulamamıştım bu soruya.

"Bilmiyorum." dedim dürüstçe. "Başıma gelen hiçbir şeye mantıklı bir kılıf bulamıyorum Jimin." yeniden bakışlarımı Jimin'e çevirdim. "Evet şu sıralar eskiden olduğumdan da kötüyüm. Ama ne olur soru sorma olur mu? Çünkü inan bana kendi sorularıma bile cevap bulamıyorken, senin soracağın hiçbir soruya cevap bulamam."

Gözlerimin dolduğunu fark ettiğimde hızla sildim gözlerimi. Diyecek bir şey bulamıyor gibiydi. Eminim soracak binlerce sorusu, merak ettiği binlerce şey vardı. Fakat kırılan sesimle rica ettiğim şeyden sonra söylemek için biriktirdiği her şeyi hiç düşünmeden yuttuğunu biliyordum.

Yanıma iyice yaklaşırken ne kadar üzgün göründüğünü fark edebiliyordum. Kollarımdan tutup sarıldı bana. "Ne zaman kendini hazır hissedersen işte o zaman dinlemek için senin yanında olacağız Jungkook."

Hüzünlü bir tebessüm belirmişti yüzümde. Onları üzmek kalbimi çok kırıyordu. Yavaş hareketlerle yataktan kalktı. Samimi bir gülümsemeyle baktı yüzüme. Saniyeler sonra da çıktı odadan.

Şimdi yeniden tek başımaydım. Yalnız olmamı fırsat bilerek yeniden yorganın içine bıraktım kendimi. Yorgundum fakat bu sefer hissettiğim şeyler bir nebze farklıydı. İçimi saran üzüntü saatler önce yaşadığım anın güzelliğiyle bütünleşip garip hissetmeme neden oluyordu. Tebessüm ediyordum bazen. Kollarım arasına aldığım beden her zihnimi süslediğinde özlercesine titriyordu bedenim. Sarılmıştım.

Ben Kim Taehyung'a sarılmıştım.

"Yağmuru işittiğim her an yanına geldiğimi anlıyorum."

İşittiğim ses anında dikleşmeme neden oldu. Buradaydı. Ayak ucumda oturan Taehyung camı izliyordu. Ani hareketim karşısında yavaşça bana döndü. "Bu sıralar çok fazla yağmur yağıyor." Gülümsedim. Saniyeler önce zihnimde canlandırdığım yüzü şu an tam karşımda duruyordu. "Belki de gök acımıza eşlik ediyordur." dedim fısıldayarak. Samimi bir gülüş belirdi yüzünde. "Belki de."

Daha sonra beraber yağmuru izledik. Sessizliğimize damlaların sesi eşlik ediyordu. Daha sonra damlalar şiddetlenmiş yanına gök gürültüsünü de dahil etmişti. Yavaşça döndüm yeniden o kusursuz yüzüne. Hareketlenmemle beraber o da dönmüştü bana doğru. Şimdi ikimizde dip dibe birbirimize bakıyorduk. İnceliyorduk yüzlerimizi, ayrıntılarımızı.

"Çok güzelsin."

Sessizliğimizi bozan cümlesi şaşırmama neden olmuştu. Ani gelen iltifatı kızarmama neden olurken bakışlarımı yatağa indirdim. Güzel gülüşü odayı sararken ellerimle yüzümü kapadım. "Utanırken çok şirin oluyorsun."

Dizlerimi yüzüme doğru çıkardığımda Taehyung'un gülüşü iyice büyüdü. "Bu kadar şirin tepki vereceğini bilseydim daha önceden söylerdim."

Dizlerimin arasından bakışlarımı gözlerine çıkardım. Gülümsemesini sağlamıştım. Saatler önce çaresiz bir şekilde karşımda ağlayan Taehyung'un gülümsemesini sağlamıştım. Gülüşüne karşılık tebessüm belirmişti yüzümde. Şimdi ise utangaçlığım uçup gitmiş öylece gülümseyerek ona bakıyordum.

Yüzünü incelediğim her saniye vücudumu saran soğukluk hissi giderek artıyordu. Özlem çekiyordum. Ben, saatler önce sarıldığım bir bedene yeniden sarılmak için özlem çekiyordum.

"Söylesene Taehyung, yanımda olduğun her an neden delicesine sarılmak istiyorum sana?"
Ani gelen itirafım karşısında şaşırdığını belli eden bir ifade belirdi yüzünde. Daha sonra ise şirin fakat buruk bir gülümseme eşlik etti ona.

"Söylesene Jungkook, neden sonsuza kadar yanında kalmak istiyorum?"

Yeniden bağdaş şeklini alarak daha da yaklaştım ona. Şimdi ise yeniden dip dibeydik. En yakın hareketimizde bile temas edebilecek olan bedenlerimizi iyice yaklaştırmıştık birbirlerine.

Kurduğu cümle zihnimde bazı şeyleri gün yüzüne çıkarırken, şirin tebessümüne eşlik ettim. "Uyandığın zaman hatırlar mısın sence beni?"

Kaşları çatıldı. "Bu da ne demek şimdi?"

Kırık bir ses tonuyla devam ettim. "Derin bir uykudasın Taehyung. Ben ise senin o güzel uykun sırasında gördüğün bir rüyayım. Fakat bazen insanlar, uyandıkları zaman uyku sırasında gördükleri çoğu rüyayı unutur. Peki ya sen, gerçekten uyandığın zaman gördüğün bu rüyayı hatırlayabilecek misin?"

Düşüncesi bile kalbimin kırılmasına neden olurken sona doğru sesim kısılmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde ondan saklamak istercesine bakışlarımı yeniden yatağa indirdim. Taehyung, gördüğüm şeylere kendi gözleriyle şahit olan tek kişiydi. Acımı kustuğum tek kişiydi. Tebessüm etmemi sağlayan ilk hayaldi. Kollarında huzuru bulduğum tek kişiydi. O gördüğüm için mutlu olduğum tek hayaldi. Ve şimdi ise bu küçücük zaman diliminde zihnimde en güzel yerleri açtığım bu adamın, beni unutma fikri bile mahvetmişti beni.

"Gözlerime bak Jungkook."

Kendinden bağımsız hareket eden gözyaşlarımı silip, dediğini yaparak yavaş hareketlerle gözlerine çıkardım bakışlarımı.

"Hissettim Jungkook." dedi kısık bir sesle. Ne demek istediğini anlamak istermişçesine kaşlarımı çattım. Devam etti. "Dün gece bedenime narince değdirdiğin ellerini hissettim."

Gözlerim şaşkınlıkla benden bağımsız açılırken dediklerini algılamaya çalışıyordum. "Uykuda olan bedenim senin o narin parmaklarını bile hissettiyse, rüyada olan zihnim ruhuma dokunduğun parmaklarını hiçbir zaman unutmayacak."

Kurduğu cümlenin güzelliği duraksamış olan gözyaşlarımı yeniden çağırırken şirin bir tebessüm kondu yüzüme. Gülüşüme karşılık vermesiyle onun da irislerine biriken yaşları görebilmiştim.

Gözleri gözlerimdeyken yavaşça elini yüzüme yaklaştırdı. "Birlikte bu acımıza son verelim artık."

Yeniden gülümsedim. "El ele bu acımıza son verelim Taehyung."

                                           ***

Gözlerimi araladım. Gecenin bedenimde bıraktığı tebessümle kalktım. Sabahın ilk saatleriydi. Güneş yeni yeni bütün ormanı aydınlatıyorken birkaç saniye karşımda duran bu güzel manzaranın tadını çıkardım. Daha sonra kalkıp ayılmak için sıcak bir duş aldım. Üstüme rahat bir şeyler giydikten sonra derin bir iç çekerek merdivenleri indim teker teker. Günlerdir evi saran bir gerginlik vardı ve bunun tek sebebi bendim. Bugün biraz da olsa bu gerginliğin geçmesini sağlamak istiyordum.

Mutfağa girdiğimde daha kimsenin uyanmadığını fark ederek dolaba yöneldim. Kahvaltılık için birkaç şey çıkardıktan sonra bahçe kapısına yöneldim. Sonbahar ayındaydık. Ciğerlerimi süsleyen temiz havayı içime çektikten sonra gökyüzüne çıkardım bakışlarımı. İyi hissediyordum. Ve bunun en büyük sebebi Taehyung'du.

Yeniden mutfağa yöneldiğimde güzelce kahvaltıyı hazırladım. Samimi bir ortam hazırladıktan sonra uyandırmak için odalarına yöneldim.
Hepsini teker teker uyandırdıktan sonra yeniden mutfağa geçtim. Dakikalar içerisinde hepsi aşağıya inmişti.

Hepsi gülerek masaya geçerken ortamın düzelmesini sağlamıştım. Birkaç güne karşın şimdiden çok mutlu görünüyorlardı ve bunun sebebi yeniden ben olmak neşenlenmemi sağlamıştı.

Namjoon mutlu bir şekilde bana döndü "Sonunda düzgün bir kahvaltı masasına oturabildik. Teşekkür ederiz Jungkook."

Jin ve Hoseok tatlı bir sinirle Namjoon'a dönerken gülüşüm büyümüştü. Güldüğümü gördüklerinde hepsinin yüzünde huzurlu bir tebessüm oluşmuştu. Ortamın güzelleşmesiyle hepimiz güzelce kahvaltı yaparak sohbet etmiştik. Herkes mutlu görünüyordu ve bu beni daha çok neşelendirmişti.

Kahvaltı sonunda hep beraber oturma odasına geçtik. Sohbetimiz devam ederken Jin ise izlememiz için güzel bir film arıyordu.

"Aslında siz masayı toplarken ortamın düzelmesi şerefine film gecesi yaparız diye Jaehyun ve Mingyu'yu çağıracaktım ama Jaehyun'un geçen gün kedisi ölmüş sanırım morali bozukmuş."

Jimin araya girdi. "Ciddi misin ya, cidden çok bağlanmıştı kedisine. Halbuki daha küçüktü."

"İç kanamadan ölmüş. Çok da güzel kediydi, karın tarafında da kalp deseni vardı hatırlıyor musunuz?"

Kedinin görüntüsü zihnimde canlanırken istemsizce kaşlarım çatıldı. Kalp deseni, iç kanama.

"Her neyse belki başka bir zaman yaparız şimdi biz kendi aramızda güzelce eğlenelim. Ciddi anlamda özledim sizinle film izlemeyi."

Jin'in filmi başlatması üzerine herkes filme odaklanmıştı. Fakat ben duyduklarım karşısında yaşadığım şok yüzünden filme konsantre olamıyordum. Tesadüf olmalı diyordum kendi kendime. Tesadüf olmalı.

Film bittikten sonra dinlenmek için odama çıktım. Fakat boşunaydı. Kendimi toparlıyamıyordum. Yeniden hareketlenen kedi, bana doğru atladığı sırada büyük bir acıyla bağırmış, yere düşmüştü.

Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Yeniden canlı olan bir şeyi hayal etmem mümkün müydü?

Beyaz tüylerini karnının üzerinde olan, kalp şeklini almış gri tüyleri süslüyordu.

Zihnim çığlıklar atarken ellerimi tutamlarımın arasına daldırdım. Böyle bir şey olamazdı. Yeniden olamazdı.

Bembeyaz olan tüylerinin rengi kan kırmızısına dönmüştü.

Hızla yataktan kalkarak merdivenlere yöneldim. İyi değildim ve oturduğum yerden delirmemi bekleyecek değildim. İhtiyacım vardı. Taehyung'u görmeye ihtiyacım vardı.

Zihnimi kurcalayan bağırışları yok sayarak, hızla arabanın anahtarını alıp kapıya yöneldim. Tam kapıyı açacağım sırada kolumda hissettiğim elle duraksadım. Jimin'di.

"Yeniden nereye gidiyorsun Jungkook?"

Gözlerindeki merak yalan söylememi zorlaştırırken bakışlarımı kaçırdım gözlerinden. "Birini görmeye ihtiyacım var. Hemen dönerim."

Yalvarırcasına yüzüne baktığımda istemeyerek de olsa bırakmıştı kolumu. Ben ise bırakmasıyla hiç vakit kaybetmeden arabaya yönelmiştim. Biliyordum  bu hareketim yeniden merak uyandıracaktı fakat umrumda değildi. Yüzünü görmeye ihtiyacım vardı. Namjoon'un iki kelimesiyle girdiğim bu çıkmaz sokağın ne kadar karmaşık olduğunu bir tek Taehyung anlardı.

Hiç düşünmeden sürmüştüm arabayı. Olmuyordu işte çıkamıyordum bu döngüden. Biri bitti derken başka bir şey çalıyordu kapımı. Ve ben bu sefer yapmayacaktım. Yeniden odama çekilip gözyaşlarımla ıslatmayacaktım yastığımı. Neler olduğunu çözmeye çalışarak iyice kötüleştirmeyecektim kendimi. Onun yerine elini tutucaktım birinin. Düşündüğüm şeyleri saniyelik de olsa dindirmesi dileğiyle bakacaktım Taehyung'un yüzüne.

Hastaneye gelmemle bulduğum ilk yere park ettim arabayı. Hızla inerek koştum resmen kavuşmak için. Hastane koridorunda attığım her adım bu sefer bana tedirginliği değil mutluluğu veriyordu. Farklıydı. Günler önce burada attığım her adımda vücudumu saran gerginliğe karşıt bu sefer soluduğum her nefes bana heyecanı tattırıyordu.

Gözlerim odayı seçtiğinde yavaşça kapıyı araladım. Birkaç saniye öylece yeri izledikten sonra bakışlarımı  görmek istediğim bedene doğru çevirdim. Geldim demiştim içimden yeniden buradayım.

Bakışlarım Taehyung'un bedenine kayarken görüş alanıma Taehyung'un önünde oturan başka bir beden girdi. Hafifçe kaşlarım çatılırken kim olduğunu merak edercesine biraz daha yaklaştım oğlana. Hareketlerim üzerine oğlan yere doğru olan bakışlarını kaldırmış, yavaş hareketlerle kimin geldiğine bakmak için dönmüştü bana.

Gözleri gözlerimi bulduğunda istemsizce ellerim yüzüme gitmişti. Ani gelen şaşkınlıkla açılan gözlerim benden bağımsız karşımdaki bedeni süzerken tek kelime dahi edememiştim o an.

"Jungkook."

İsmimi sesinden işittiğim sırada iyice şaşkınlaşan bedenim gördüğüm görüntü karşısında hafifçe ileri atılmıştı.

Taehyung'un bedenindeyken gördüğüm bandanalı çocuk şu an tam karşımda duruyordu.

-

Sizi seviyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 40.3K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
961K 40.2K 40
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
1.5M 79.2K 42
"Sabaha kadar konuşmanın sabaha kadar sevişmekten daha tehlikeli olabileceğini kim tahmin ederdi ki? Her gece çiftliktekiler uyuduktan sonra Elif g...
1.1M 50.2K 60
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...