Zihin Oyunları: Sınır

By yazarsnm

323K 27.7K 6.8K

Dünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudu... More

Zihin Oyunları
İzlenmek
1.Bölüm: Giriş
2. Bölüm: Başlangıç
3. Bölüm: Deliler
4. Bölüm: Gerçek
5. Bölüm: Tanışma
6. Bölüm : Alışma Evresi
7. Bölüm: Korkular
8. Bölüm: Sihir
9. Bölüm: Su
10. Bölüm: Mesaj
11. Bölüm: Kabus
12. Bölüm:Eğitim
13. Bölüm: Çığlık
14. Bölüm: Hayat ağacı
15. Bölüm: Enerji
16. Bölüm: Kara büyü
17. Bölüm: Kaybolmuş anılar
18. Bölüm: Eski acılar
19. Bölüm: Abriana
20. Bölüm: Kararlar
21. Bölüm: Kalp
22. Bölüm: Kontrol
Zihin oyunları
23.Bölüm: İkinci şans
24. Bölüm: Düşmanlar
25. Bölüm: Neden?
26. Bölüm: Kahraman
27. Bölüm: Kandırılmış
Karakterler
28. Bölüm: Buz Kristali
29. Bölüm: Dostlar
30. Bölüm: Fırtına
31. Bölüm: Buzul
32. Bölüm: Terslik
33. Bölüm: Hipotermi
34. Bölüm: Şehir
35. Bölüm: Yalancılar
36. Bölüm: Zihin Koruma
37. Bölüm: Buzdan Saray
38. Bölüm: Heykel
39. Bölüm: Alaska
40. Bölüm: Anne
41. Bölüm: Buzdan adam
42. Bölüm: Dolunaylı gece
43. Bölüm: Güzel
44. Bölüm: Sorular
45. Bölüm: Şüpheler ve cevaplar
46. Bölüm: Savaş
47. Bölüm: Ruh eşi
48. Bölüm: Darbe
49. Bölüm: Ters
50. Bölüm: Birine Güven
51. Bölüm: Potansiyel-1
52. Bölüm: Potansiyel-2
53. Bölüm: Yavru
54. Bölüm: Kardeş
55. Bölüm: Yüzleşme
56. Bölüm: Işık Üstadı
57. Bölüm: Bulutlar
58. Bölüm: Denizin sesi
59. Bölüm:Mağara
60. Bölüm: Deja-vu
61. Bölüm: Bilmiyorum
62. Bölüm: Veliaht
63. Bölüm: Kan
64. Bölüm: Taç
65. Bölüm: Efsanevi
66. Bölüm: İhanet
67. Bölüm: Seçim
68. Bölüm: Güç
69. Bölüm: Su savaşı
70. Bölüm: Kan ve gözyaşı
72. Bölüm: Sona son adım
Yeni Açıklama
Final Bölüm 1
DUYURU! 2. Kitap
Final Bölüm 2
Final Son Bölüm
Düzenleme
Tanıtım🤍
Özel bölüm geldi!!

71. Bölüm: Arkanda

2.3K 252 31
By yazarsnm


Bir grup insan, zaten değişmiş olan hayatlarını tamamen başka bir yöne sokacak yere gidiyorlardı. Yaşamın kıyısından geçip içine girmediği yer, çöldü istikametleri. Onları bir araya getiren kader şimdi yepyeni yollar çizecekti onlara seçmekte zorlanacakları. En çok kimin zorlanacağı belliydi. Abriana denen kız hayatının en zorlu mücadelelerinden birine gidiyordu.

Alper, parıldayan zırhını kuşanmış kardeşinin yüzündeki inanılmaz ifadeye korkuyla bakıyordu. Kardeşine ne olmuştu? O her daim masum ve her an affetmeye hazır duran yüz gitmiş, yerine herkesi gözünü kırpmadan uçurumdan atabilecek biri gelmişti. Alper bu yeni ve güçlü Abriana'dan korkuyordu. Onun kulağına fısıldanan sözcüklerden haberdardı aslında uzun zamandır. Potansiyelinin sınırı yok... Bunu kimin yaptığını ise ancak tahmin edebilirdi.

Geçitten geçmek için bindikleri basit, tekerlekli, ahşap araçta rahatsızca kıpırdandı. Sadece ustalar vardı bu dikdörtgen prizma araçta. Hepsi de birbirinden gergin ve korkmuş durumdaydı üstelik. Abriana konuşmuyordu. Açıklama da yapmamıştı araca bindiklerinden beri. Alper dönüp arkalarına baktı. Aracın var olmayan arka camının boşluğundan. Halk gizli yerlere akın ederken koruyucular hazırlanıyordu savaşmaya. Buzul krallık da katılacaktı aralarına, tabi kendi iç sorunlarını halleder halletmez. Hainler oraya da sızmıştı...

Geçide varmalarına birkaç dakika kala dudaklarını olmasa da zihnini açtı ustalara zihin ustası.

Tuzaktı, yakalandılar. Aslı tutsak alındı. Çağan çölün ortasında yaralı.

Herkes şokun pençesine düşerken Abriana tepkisiz oturuyordu. İçindeki yangından kimsenin haberi yoktu.

Dicle kaşlarını çattı. Savaştan korkmayan tek kişi olduğunu sanıyordu ama şimdi, başlayan savaşın eşiğinde içinde uzun süredir duymadığı bir duygu vardı. Korku. Yanında titrememeye çalışan Doğa'ya kollarını doladı. Onu rahatlatmak için olduğunu savunurdu biri soracak olsa ama kendi rahatlamak istiyordu.

Ateş kardeşinin durumunu göremeyecek kadar şoktaydı. En iyi arkadaşı çölün ortasında yaralıydı demek. Teselli sırası Uğur'daydı. Elini Ateş'in sırtına koyup sıvazladı. Ateş bakışlarını arkadaşına döndürdüğünde burukça gülümseyen Uğur'u gördü. Gülümsemeye karşılık vermeyi denedi ama başaramayarak düşük omuzlarının arasına çekti kafasını.

Poyraz ise düşünüyordu. Savaşta neler yapmalıydı. Yere sis bulutu indirse avantajlı olurlar mıydı? Zihnine fısıldanan şeyle irkildi. Sisi sadece kendi etrafına sar ardından saldıracağın kişiye. Avantajlı olursun ama bunu belli etmeden yap, yoksa hedef olur çıkarsın.

Poyraz düşüncelerin dinlenmesine bir an içerlense de Abriana'ya bakıp minnetle kafa salladı.

İşte geçide giriyorlardı...

Boğazını kurutan çöl havasını umursamaksızın atladı Abriana araçtan, arkasında Alper ve diğerleri. Keskin gözleri pek de uzak görünmeyen ama kilometrelere eş olan çöldeki tek farklı renk yeşil vahaya döndü ve tek kelime etmeden kanatlarını açarak havalandı ve eteklerini savurarak uçtu. Orada olmadıklarını biliyordu ama elinde değildi. Poyraz'la Uğur'u Çağan'ı almaya yolladı yine tek kelime etmeden. Onu bulun demişti zihinlerine ve onlar da gitmişlerdi onu almaya zihinlerindeki haritayla.

Hemen arkasından gelen Alper ona güçlükle yetişebiliyordu. Kim bilebilirdi ki doğanın onlara lütfettiği kanatların yılarca onlarda olduğunu. 

İnsanlar için düzenlenmiş ama tek bir insanın bile bulunmadığı vahanın kenarına indiler. Yüzlerce ayak izi sarıyordu çöl kumunu. Ayak izleri tek bir yöne doğru geri çekilmişlerdi. Orada sarayın olduğunu biliyordu.

"Gitmişler." Abriana 'Ciddi -misin' dercesine kardeşine baktı. Arkalarından nefes nefese gelen kızlar ve Ateş yanlarına ilk incelemeden sonra varabilmişti. Herkesin aklında bir soru vardı. Şimdi ne yapacaklardı.

***

Ava memnun bir şekilde gülümseyerek birçok insan ve hayvanın kemiğinden yontulmuş tahtından yavaşça kalktı. Çoktan buruşması gereken güzel yüzü kendisinin özel çabalarıyla olması gerekenden genç görünüyordu. En fazla elli derdi teknoloji boyutundan biri, buradaysa en fazla iki yüz elli derlerdi. Kafasının üstünde kıvrılarak toplanmış kar beyazı saçlarının arasından yer altı zenginlikleri parıldıyordu. Zarif, dekolteli elbisesi kalbi gibi simsiyahtı, neredeyse zayıf denebilecek bedeninin kıvrımlarından dökülüyordu.

Kadın koyu renk boyanmış göz kapaklarını kısarak kızıl irisleriyle karşısındaki devasa yaratığa baktı. Çok güzeldi. Zarar görmesini zorlaştıran kalın derisi çöl kırmızısıydı. Mor denebilecek gözleri nefretle karşısındaki insanı izliyordu. Ah, o ki bir zamanlar dünyaya hükmetmiş olan türün en asil üyelerindendi, kendine yakıştıramıyordu bu acınası tutsaklığı.

"Tatlım. Esaretin istediğin zaman bitebilir."

Ejderha burnundan nefret dolu sıcak bir nefes verdi. Gözlerinden çıkan ölüm dolu bakışlar kara büyücüyü buldu.   

"Senin için öldüreceğime aciz bir tutsaklığı layık görürüm kendime."

Kadın kafasını geri atarak cilveli ama korkunç bir şekilde kahkaha attı. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu tarihi hançeri loş ışıkta parıldadı.

"Senle, ya da sensiz ucube, her türlü ben kazanacağım."

***

Çağan, onu bulmuşlardı. Yaralı olduğunu biliyordum ama...

Ellerimi dehşet içinde dudaklarıma kapadım. Midem bulanmaya başlamıştı, Çağan, bunu ona yapanlar, nasıl, anlamıyordum. O eğitimli bir savaşçıydı. Gözümden süzülen yaşlara engel olamayarak donakaldım. Hareket etme yeteneğim kaybolmuş gibiyken ustaların ilk yardım çalışmalarını izlemek dışında ne yapacağımı bilemiyordum.

Kıyafetlerinin kesik olan kısımları ve açık teni kanla çamurlaşan kumla kaplıydı. Yüzünden akan kanla harmanlanmış terlerinin üzerine yapışan kumlar onu yakıyordu. Neredeyse tanınmaz halde olan Çağan kendinde değildi.

"Ah keşke ilk yardım çantamız olsaydı." Umut dolu Doğa gergin ve korkmuştu.

"Yeterli olacağını sanmam. Yaraları basit birer kesikten öte. Eti kararmış." 

Soğukkanlı bir şekilde konuşan Uğur bir yandan seri hareketlerle Çağan'ın yaralarını temizlemeye çalışıyordu. Ben ve Ateş hariç herkes bir işe yarıyordu. Poyraz da üstümüze dağınık ve küçük de olsa bulut getirerek gölge yapmıştı.

Şoktaydık.

"Abriana, kardeşim. Ne yapacağımızı söylemelisin." Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Alper yanımda konuşup duruyordu ama odaklanamıyordum. İçimde haykıran bir şeyler vardı. İntikam, diyorlardı. Bunu ona yapanların bir nefes daha almasına izin verme!

"Alper, bir şeyler görmelisin." Bakışlarım hâlâ Çağan'daydı.

"Ne, nasıl. Bu elimde değil."

Ateş saçan gözlerimi ona çevirdim.

"Bu içinde var Alper. Yapabilirsin. Bana göster. Nereye gideceğimizi. Onlardan önce gitmeliyiz."

Alper kendinden emin değildi. Şakağından süzülen tere bir bakış attım. O savaşçı olamayacak kadar iyi kalpliydi ama hayat bunu uygun görmüştü. 

"Su iç ve yap Alper. Yapabileceğini biliyorsun." Yap.

Elimde olmadan ona emretmiştim. Alper beyaz kıyafetlerini uçuşturarak seri hareketlerle su birikintisinden bir avuç dolusu su içti, kıyafetinin içine modern koruyucu giysiler giymişti. Kuma oturduğunda ona daha fazla bakmayarak Çağan'a yaklaştım. Dizlerimin üstünde çöküp elimi yanağına yasladım. Bilincinden bir kırıntı bulmayı umuyordum ama yoktu. Kalbimde kıpırdanan istekle elimi çekip tüm gücümle kuma yumruk attım. Elimin altında camlaşıp kırılan kuma bir kez daha bakmadan gözlerimi kapadım. 

Ne yapacağımı bildiğimi umuyordum.

***

"Sonunda karşılaştık Aslı. Başka birini umuyordum ama sen de olursun."

Genç kız yaralı bacağını uzatarak oturduğu karanlık ve kasvetli köşeden nefretle kadına bakıyordu. Konuşmamak için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Konuşursa daha kötü olabileceğini düşünüyordu.

 "Ah, tatlı kız. Benim de bir zihin ustası olduğumu bilmiyor musun yoksa?" 

Ava, gözlerini kırpıştırarak güzel genç kıza baktı. Masum göstermeye çalıştığı yüzü haince parıldıyordu. Aslı, kızıl gözlerde kan ve ölümün çığlıklarını duyduanlam veremez haldeydi.

"İ im-imkânsız." Kekelemesine lanet ederek çenesini sertçe kapadı.

"Asıl imkânsız olan doğanın beni reddetmesi çocuk. O küçük kız zihin ustası olamaz. Hepinizi kandırdı." Sakinliğini koruyamayarak kollarını iki yana kaldırıp haykırdı. "Yalancı!"

Çöl kızılı ejderha derisinden pelerinini savurarak arkasına döndü. Karanlık zindandaki şuursuz muhafıza fısıldadı.

"Ne sorarsa anlat ona." Paslı kapıya değmeden tiksintiyle çıktı odadan. Son anda göz ucuyla ardına, kapı kapanırken kızın korku dolu gözlerine baktı ve gülümsedi. Her şey istediği gibi gidiyordu.

***

"Ben, ben biliyorum. Nereye gideceğimizi biliyorum!" Yanıma yalpalayarak koşmakta olan Alper'e baktım. Soru sormadan zihnine girdim. Çölün daha az çöl olduğu kurak ama tek tük de olsa canlının olduğu bir yer geçti gözümün önünden. Yaşam oraya uğrayıp çekilmişti anlaşılan. İklim iklimdi... 

"Gidiyoruz."

Çağan'a bir kez daha bakmadan ayağa kalktım. Yaralarının iyiye gittiği söylenemezdi. Ona bakarsam güçsüz düşerdim, bakmayacaktım.

Ama biliyordum ki durumu pek iç açıcı değildi. Gittikçe koyulaşmaya başlayan yaraları vücudunun her yerindeydi. Bu nasıl olmuştu anlayamıyordum. Buna nasıl izin vermişti, nasıl mümkün olabilirdi?! 

Çağan ne olacak Doğa'nın yumuşak kalbi bütün gücüyle haykırmıştı bu soruyu adeta. Ama ses çıkartmaktan korkuyordu diğerleri. Değiştiğimi biliyordum. Sırtımda peyda olan melez kanatlar bunun habercisiydi zaten.

Dudaklardan bazılarının soru için aralanacağını anlayıp kanatlarımı gerdirdim. Onlar çoktandır parçammış gibi alışmıştım çoktan. Alper için aynısı söylenemezdi. Kanatlarını tutmasını sağlayan bendim. Belki de bilinçaltım benden habersiz kardeş olduğumu herkese duyurmak istiyordu. Bunu sonradan öğrenen arkadaşlarım bile alışamamışken ben herkes bilsin istiyor olmalıydım.

"Ateş, sen onunla geride kal, muhafızlar ve koruyucular yolda. Geri kalanlar gitmeliyiz. Keşif yapacak ve plan kuracağız."

"Abriana, koruyucular doğrudan bizim gideceğimiz yere gelse daha avantajlı olmaz mı?" bir süredir sessiz olan güç ustasına bakıp düşündüm. Siyah zırhının içinde dimdik duruyordu ama Çağan'ın yaralanmasının onu nasıl etkilediğini biliyordum. Çağan hepsi için yenilmez bir lider, savaştı, bir ağabeydi. Kalbimin titremesine izin vermedim.

"Karşılaşacaklarımız artık eski basit ayakçılar değil ne yazık ki. Burada işi bitirebilecek birileri varsa bizleriz ve şimdiden iki kişi eksiğiz. O zavallı koruyucular için bu basit bir ölüm olur." Duraksayıp nefes aldım. "En azından onu görüp," elimle Çağan'ı işaret ettim. "neyle karşı karşıya olduklarını anlarlar."

Herkese arkamı dönüp hızla yürümeye başladım. Gözyaşlarımı görmelerini istemiyordum. Yanaklarımdan sakince inmeye çalışan gözyaşları daha yarı yolda buharlaşırlarken Ateş'in Çağan'ı gölge bir yere taşıdığını, Alper ve Poyraz'ın yolluk su aldığını, Uğur'un Doğa'yı teselli edişini ve Dicle'nin kimseden habersiz bir damla gözyaşı dökmesini görmüşçesine hissettim. Çağan'ın zayıf atan kalbini ise duymazdan geldim.

Yolun bir kısmında ben Dicle'yi taşırken Alper Doğa'yı taşımış, Uğur ise Poyrazı da alarak peşimizden süzülmüştü. Üç kişi eksiktik. Aslı... Gözlerimi birbirine bastırıp yaşları geri gönderdim. O olsa ağlamamı istemezdi. Ama şu an bir yerde ağlıyordu. Onu bulacaktım ve her gözyaşını birer birer ödetecektim.

Gelmemize birkaç yüz metre kala ilerlemeye son verip kanatlarımı yere indirdim. Diğerleri de kurak ve taşlaşmış toprağa ayak basarken elimle sessiz olmalarını işaret ettim. Burada saklanacak bir yer yoktu ama bir çözüm vardı.

Alper, yardım et. Kamufle olmalıyız

Alper kendinden emin, gülümseyerek kafa salladı.

-Çocuk oyuncağı

Beyleri sen al

Alper bana benzer olarak farkında olmadan beyaz ışıklar yayıyordu. Herkes ne olduğuna anlam veremezken üzerlerine vuran ışık, onlara değmeden etraflarından dolanmaya başladı. Buna görünmezlik deniyordu. Işığı bükersen, görünmez olurdun. Aynı şeyi kendime ve kızlara da yaparak sadece çok yakındakilerin bizi görebileceği sorunsuz bir kamuflajla yürümeye başladık. Sessiz olursak bizi kimse fark edemezdi.

Yaklaşıyorduk. Kalbim nefretle çarparken birkaç metre ötedeki kayanın arkasını gösterdim.

"Neden durduk?" Uğur sıkılmış görünüyordu. "Daha hiçbir şey yok."

Parmağımı dudağıma bastırdım ve başparmağımla kayanın arkasını gösterdim. Meraklı ustalar görünmez oldukları halde sadece kafalarını çıkararak gösterdiğim yere baktılar. Zeminle aynı renk giyinmiş ayakçıların maskeleri ışıldıyordu. Elimin altındaki kayayı elimi acıtana dek sıktım. Bunlar Aslı'yı kaçıranlardandı.

Ne yapacağız

Kardeşimin gözlerine beni rahatlatmaları umuduyla baktım ama bu gözlerde korku geziniyordu. Aslı'yı kurtarmaya gidebilirdik, ya da ortalıkta gezinen ayakçılarla düello yapardık.

Gözlerimi kapayıp Aslı'nın zihnine ulaşmaya çalıştım. Aslı, neredesin? Zihnini bana aç. Şakaklarım yanmaya, kalbim isyan edercesine bir hızla çarpana dek denedim.

Gözlerimi korkuyla açtım. Ulaşamıyordum. Hayır, düşündüğüm olamazdı.

Henüz erken tatlım, şimdilik keyifli zaman geçiriyoruz

Kafamın içinde yankılanan çığlık tek birine ait olabilirdi. Dudaklarımdan soğuk bir nefes dökülürken dizlerimin üstüne çöktüm. Bir damla kurumaya fırsatı kalmadan yere düşmüştü gözlerimden.

Arkana bak küçük kız

Dudaklarım hala beynimde yankılanan sesle titrerken sırtımı verdiğim kayadan sarsılarak ayrılıp ayağa kalktım. Arkadaşlarım bu ani şokun nedeniyle korku duyarken derin bir nefes alarak arkamı dönmeyi denedim.

Gözlerim gördüklerimi kabullenmezken arkadaşlarımdan gelen dehşet çığlıklarını duydum.

Her şeyin sonuna gelmiştik. 

***

Bir bölüm daha ve final. :'(:')

Yorumlarınızı bekliyorum zihin oyunları severler! 

Continue Reading

You'll Also Like

1.2K 111 15
"Sahi sen nesin? Bir hayali arkadaş mı? Yoksa bana musallat olan bir üç harfli mi?" Aklıma gelen ihtimalle gözlerimi iri iri açıp doğruldum. "Ay yoks...
722K 16.9K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
7.3M 278K 49
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
4.2K 294 10
𝘚𝘵𝘦𝘷𝘦 𝘙𝘰𝘨𝘦𝘳𝘴 𝘛𝘦𝘹𝘵𝘪𝘯𝘨. 𝘞𝘪𝘭𝘭𝘰𝘸||𝘓𝘰𝘬𝘪 𝘓𝘢𝘶𝘧𝘦𝘺𝘴𝘰𝘯 𝘵𝘦𝘹𝘵𝘪𝘯𝘨𝘪𝘯 𝘥𝘦𝘷𝘢𝘮ı𝘥ı𝘳.