50. Bölüm: Birine Güven

2.8K 315 119
                                    

(50. Bölüme özel bir sürpriz var. Artık düşmanı tanıyacağız. Uzun zamandır bekliyorsunuz da diyebilirim. ;) )


O gün:

"Çağan, neler olduğunu anlayamıyorum."

"Anlayacaksın Dicle hepinize anlatacağım..."

...

Ejder kanatlı insanımsı şey sanki kilometrelerce koşmamış, ya da uçmamış gibi dimdik ayakta duruyordu. Kendine yöneltilen sorulara bırakın cevap vermeyi tepki dahi vermiyordu. Onlarda farklı olan bir şeyler vardı. Diğerleri vurulduklarında normal canavarların olduğu gibi küle dönmemişlerdi, kan da akıtmamışlardı ama. Bu olayı çözebilmesi için bu diyarın en bilindik büyücüsü Adelina çağırılmıştı. William'ın annesi olurdu kendisi. 

Adelina beklenirken boş durmamışlardı. DNA örneklerinden bu şeyin ne olduğu araştırılmıştı mesela. Genlerinde Ejderhalık, insanlık ve yarasalık vardı. ne olduğu belirlenemeyen genler bu yaratıkların gizemli kısmıydı. Kim tarafından Yapıldığı belli olmayan bir mutasyon sonucu oluşmuşlardı. Bilimce olması mümkün olmayan bu şeye büyü de karışmıştı. Kara büyü. 

Sarayda En üst düzeyde koruma önlemleri başlatılmış halkı telaşa kaptırmadan korumalar arttırılmıştı. bunlara benzer başla canavarların da bulunması korkuları doğru çıkarmıştı. 

İşte savaş şimdi hız kazanıyordu. 

9 Gün sonra:

Grubun üyeleri ikisi hariç hemen hemen toparlanmıştı. Yaralarını sarmışlar ruhen kendilerine gelmek üzereydiler. İki kişi bozuyordu bu oranı. 

Çağan görünüşte sağlıklı ve en az yara almış olandı ama iç yüzünde olaylar öyle yürümüyordu. En çok yarayı alandı o Abriana'dan sonra. Ardı ardına aldığı yaraların hepsi kalbineydi. iyileşmeyen yaralar açılmıştı. Şifası ise uyuyordu. 

Beyaz örtülerin içine yatmış olan Abriana'nın başında acı çekiyordu. Sağlıkçılar, şifacılar, büyücüler gelmiş ama neyi olduğunu söyleyememişlerdi. Görünürdeki yaraları kapanmıştı, beyin kanaması yoktu, omurgası sağlamdı, nefes alıyor, kalbi atıyordu ama o uyanmıyordu. Dokuz gün olmuştu. Şimdiye kadarkilerin en uzunu...

Tam dokuz gündür odasından çıkmamıştı sevdiği, ara ara getirdikleri besinleri zorla sokuyorlardı ağzına. Bir keresinde bayılmıştı açlık ve uykusuzluktan. Abriana'nın yanında bir yatak yapmışlardı ona. Herkes ne yaşadığını biliyordu onun ama ne hissettiğine dair fikirleri yoktu. Çözüm bulamamak, kurtaramamak sevdiğini yoruyordu onu, her geçen saniye daha da yaralanıyordu.

"Çağan? Gelişme var mı?"

Çağan gelen sesin kime ait olduğunu anlamış dönüp bakmamıştı. Bu en yakın dostu Ateş'ti. Yanında başka birinin daha olduğunu hissediyordu ama umursamadı. Odadaki iki yatak arasındaki büyük camdan buzul manzarasına bakmaya devam etti. Sarayda bir sağlık odasına yerleşmişlerdi.

"Yemen için bir şeyler getirdik." Aslı konuşuyordu titrek sesiyle. Herkes gibi o da perişan olmuştu. Aby'nin en yakın arkadaşı sayılırdı ne de olsa. Zihin ustaları gitmişti, dokuz gündür zihinlerinde konuşan biri yoktu. Bunu özleyeceğini bilemezdi hız ustası.

"Yemeyeceğim."

İlk başta bir iki güne uyanır sanmışlardı. Yaraları iyileşince, narkozu kesilince mesela... Hayır, uyanmıyordu. Bedeni sapasağlamdı, zihniyse kara kutu gibiydi, asırlık zihin okuyucular bile girememişlerdi zihin ustasının uykusuna. Zihni sanki özel bariyerlerle sarılmıştı. Adını bile algılayamıyordu gelen okuyucular. 

Zihin Oyunları: SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin