infidad | kth

By jisakura

24.6K 1.6K 2.9K

"Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin Yazdığım şiirler d... More

Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun
Bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
Birden ayrımsadık ki ayrılık orada başlıyor
Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde
Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
Derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa...

Uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam

1.9K 143 141
By jisakura

🎼 Aitsin benim dünyama
Aitsin benim kalbime
Bertaraf etse dahi dünya beni
Her daim olacağım yanı başında.









DÖRT YIL ÖNCE

Ji Eun'un konserin öğrencilerle dolu o kalabalık ortamında beklemediği -ciddi anlamda beklemediği- bu teklife karşılık dili tutulunca Taehyung dikkatleri yine kendine toplayıp lafı evirip çevirerek sahneden inmişti. Yanındaki Min Ah, Ji Eun'u gitmesi için dürtüklediğinde Ji Eun afallamış halde ona bakakalmıştı. Ardından koşarak kulise gidip Taehyung'dan özür dileyerek zaman istemişti. Genç adam elbette gülümsedi, onu onayladı ve uzanıp yanağına minik bir öpücük kondurdu. Ji Eun için tutuşma zamanlarıydı bunlar. Önlerindeki iki hafta boyunca Taehyung'a hiç bakmadığı bir açıdan bakmaya başladı. Her hareketini izliyor, ona olan tavrını tartarak biz gerçekten uyumlu muyuz sorusunu soruyordu. İki haftanın sonunda kararını vermişti. Bir Tarih dersi çıkışı Taehyung'un elinden tutup onu bahçeye kadar peşinden sürükledi ve sakin, boş bir alan bulunca karşısında durarak gözlerini kapadı.

"Öncelikle seni bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Fakat hislerimin farkında değildim ve seni boş yere oyalamak da istemedim. Bu süreçte fark ettiğim en önemli şey sen sevilmeyi hak eden birisin." Gözlerini açıp Taehyung'un sıcacık bakan gözlerine sabitledi. Kalbi boynunda ve bileklerinde gümbür gümbür atıyordu. "Ve ben seni hak ettiğin gibi sevmeye çalışacağım."

O gün ikisi sevgili olmuştu. Bir Ekim ayının ortasında, ağaçlar kışa hazırlık için sararıp solmuş yapraklarını döküp çırılçıplak kalırken, onlar kendi dallarını ilkbaharmış gibi kiraz çiçekleriyle donatmıştı. Min Ah'nın belli etmemeye çalışsa da morali bozuktu başlarda. Fakat zamanla düzelip hatta bu işi espriye bile vurur olmuştu. Jungkook ve Jimin elbette yakın arkadaşların genelde olduğu gibi destekleyiciydi.

O yıl Taehyung mezun oluyordu. İlkbahar geldiğinde başvurular için tatlı olması gereken ama bir şekilde can sıkıcı olan telaş da onu sarmıştı. Bahar tatilinden sonra okullar açıldığında Ji Eun Busan'dan dönmüş, bir haftalık ayrılığın ardından Taehyung'u görmek için sabırsızca kampüsün içindeki kafede onu bekliyordu.

Taehyung içeri girdiği andan itibaren bir terslik olduğunu yarım gülümseyişinden anlamıştı. Koşarak boynuna sarılıp özlediği kokusunu içine çektikten sonra Taehyung Ji Eun'un yüzünü kavrayıp dudaklarına minik bir öpücük kondurdu.

"Beni çok mu özledin Eun-ah?" diye sordu dalga geçer gibi. Ji Eun kaşlarını çatıp yerlerine geçerken, "Sen özlememiş gibi duruyorsun..." diye tersledi.

Taehyung karşısındaki yere oturduktan sonra üzerindeki deri ceketi çıkarıp yanındaki sandalyeye bıraktı ve geriye yaslanıp gözlerini kapadı.

"Seni özlememiş olsaydım bugün yatağımdan kalkıp buraya gelmezdim."

Ji Eun hafif utanmış bir tebessümle gözlerini kaçırdığında Taehyung da gülümsedi.

"Sabah mı geldin?"

"Evet, sana mesaj atmıştım ya trene biniyorum diye. Görmedin mi?"

Taehyung avucunun içiyle alnını ovuşturup, "Doğru ya, salaklaştım iyice." diye kendi kendini haşladı.

"Eee sizinkiler nasıl? Ji Hyun ile kavga ettiniz mi yine?"

Ji Eun güldü. "Evet, sana yaptığım turtaların yarısını midesine gömdüğü için onu patakladım."

Taehyung'un gözleri irileşti. "Ne yani, artık turtam yok mu?"

Ji Eun mahcup bir tavırla ona bakıyordu ki masanın altından bir kutu çıkarıp içini açtığında Taehyung o gün ilk kez gerçek anlamda gülümsedi. İçi böğürtlenli ve çilekli turtalarla doluydu.

Taehyung iştahla eline gelen ilk turtayı alıp ısırık aldığı ilk andan itibaren Ji Eun'u övmeye başladı. "Abartma Taehyung~" diyerek nazlanan Ji Eun'a yanakları dolu dolu bakıyordu. Birden öksürünce Ji Eun, "Yavaş ye!" diye celallendi ve kalkıp ona hem su hem de buzlu kahve aldı.

Taehyung yaklaşık dokuz tane turta yedikten sonra yalanarak göbeğini tutuyordu. Ji Eun bu halini fotoğraflayınca sırıttı.

"Biz evlenirsek ben net yirmi kilo alırım." dedi kafasını sallayarak.

Ji Eun telefonu kenara koyup, "Ben de çalışacağım için o kadar yemeğe vakit kalmaz Taehyung. Korkma." dedi.

Bir elini yanağına yaslayan Taehyung, "Yani evleneceğimize ihtimal veriyorsun?" dedi tatlı bakışlarla. Ji Eun uzanıp burnunu sıkınca ahladı. "Sen yemi ortaya atınca devamını getirdim, yoksa gelinlik hayalleri kurmuyorum."

Taehyung yan bir gülüşle ona baktı. "Tamam inandım."

Ji Eun karşısındaki genç adam kahvesinin pipetiyle oynayıp bir çocuk gibi onu ısırarak evirip çevirirken uzanıp boştaki elini tuttu. "Kim Taehyung." dedi ciddi bir şekilde. Taehyung bakışlarını kaldırıp yutkunarak ona baktı.

"Senin bir derdin var gibi. Bana anlatmadığın kötü bir şey mi oldu?"

Taehyung'un belirgin bir şekilde yüzü düştü ama hemen toparladı. "Hayır, nereden çıkardın?"

Elini daha çok sıktı. "Gözlerini kaçırma benden. Anlıyorum yalan söylediğini."

Taehyung bir süre öylece sevgilisine baktıktan sonra yenilgin bir nefes verip arkasına yaslanarak Ji Eun'un elini okşadı. "Babam yüksek lisansa sıcak bakmıyor. Tatil boyunca söylendi durdu."

Ji Eun keyifsiz bir şekilde, "Onunla hayalinin başka bir şey olduğu hakkında doğru dürüst konuştun mu?" diye sordu. Taehyung iç geçirerek solundaki pencereden bulutlu gökyüzünü izledi. "Konuştum, gelip geçici bir heves olarak görüyor. Gençlik zamanlarında esen ve zamanla yok olan bir rüzgarmış gibi. Fakat onun bana yolladığı fırtınanın beni yıktığından habersiz, hayallerimin rüzgarına kapılacağımdan korkuyor. Çok acınası."

"Taehyung bana bak." Ji Eun uzanıp sevgilisinin çenesinden tuttu ve kendine çevirdi. "Yüksek lisans da bu durumdan yalnızca iki yıl kaçmana yardımcı olacak. Eğer bir şeyler yapmazsan sevmediğin bir işte yıllarca çalışmak zorunda kalacaksın. Başka bir çözüm bulmalıyız."

"Bilmiyorum Ji Eun. İstediğimin fotoğrafçılık ya da müzisyenlik olduğundan da emin değilim. Ya babamın demesi gibi sıkılıp bırakmak istersem? Ya da gerçekten bu yaşlarıma özgü bir arzuysa? Evet, her günü aynı geçen bir iş adamı olmak istemiyorum ama bir yandan da eğer bunu yapmazsam içim rahat etmeyecekmiş gibi. " Gözlerini sıkıca yumup şakaklarını ovaladı. "En azından bu yüksek lisans sürecinde hobilerimle ilgilenirim ve sonrasında şirkette kalıp kalmayacağımı seçerim. Henüz daha çok genciz, öyle değil mi?"

Ji Eun tebessüm ederek başını salladı. Hala sıkıca tuttuğu elini gösterip, "Ne karar verirsen ver ben daima yanında olacağım Tae. Seni destekleyeceğim."

Taehyung babasını ikna edip yüksek lisansa başladığında ikisinin ilişkileri de güçlenmişti. Birlikte tatillere gidiyorlar, farklı arkadaşlarıyla tanışıp takılıyorlar, tarih tarih yeni gelen sergileri kontrol edip müsait oldukları vakit görmeye gidiyorlardı. Ji Eun üçüncü sınıfın ortasında yurttan sıkılıp eve çıkmıştı. Tek başına yaşadığı bir artı birlik evine Taehyung ilk geldiğinde ciddi anlamda gergin ve utangaç hissetmişti. Fakat Taehyung'un ailesinden ayrı, Jimin ile birlikte yaşadıkları eve yakın olduğundan ve Taehyung ara ara uğramaya başladığından eski gerginliği zamanla yok oldu.

Ji Eun'un en sevdiği şey, Taehyung'un fotoğraflara olan tutkusuydu. Dijital kadar sevdiği ve uğraş gösterdiği diğer şey analogdu. Ne çektiğini görmeden deklanşöre basmak ve sonrasında o filmi karanlık odaya giderek özel gereçlerle film banyosu yaptırmak Taehyung için bir hobiydi. Ji Eun'u ve onunla çektirdiği fotoğrafları yıkamak için gittiği bir gün karanlık odaya Ji Eun da geldi. Onu bir kutuya koyup ilaçladığı ve ardından makineden yansıtarak kağıda aktarıp üç farklı suda yıkadığı anları izledi. Taehyung bunu yaparken özel bir çaba sarf etmiyor, eli buna alışmış gibi ancak titizliği elden bırakmadan hızla yapıyordu. En son kağıtları kuruması için asarken hafif bulanık ancak buna rağmen güzel çıkan ayçiçeği tarlasındaki fotoğraflarına baktı Ji Eun. Taehyung'a sosyal medyada gördüğü ve ondan etkilendiği bir anı olarak anlatınca Taehyung bir hafta sonu sevgilisini oraya götürmüştü. Hem piknik yapmışlar hem de bir sürü kare biriktirmişlerdi.

Taehyung'un yüksek lisansının son senesi, Ji Eun'un da üniversitesinin son yılında ikisi de büyük bir karar vermek için hazırlanıyorlardı. Taehyung uzun zamandır staj yaptığı ve artık asil bir çalışan olarak girmeye hazırlandığı şirketine devam edip etmeme, Ji Eun ise hangi medya şirketine başvurma konusunda kararsızdı.

Dönem sonu geldiğinde mezuniyet balosu için Taehyung ile gitmeye hazırlanıyordu. Jungkook bir alt döneminden tanıştığı Yoora ile giderken, Jimin de Min Ah'ya teklif etmişti. Bundan fazlaca utanan ve şaşıran Min Ah kabul etmiş ve sonuç olarak herkes birini bulmuştu. O gün gelip çattığında, Ji Eun zorlukla seçtiği askılı ve üçgen biçiminde göğsü ayıran, mora dönük mavi renkte, üst kısmı dantelli altıysa parça parça tüllü uzun bir elbise giydi. Taehyung da kravatını aynı renkte seçerek ona uyum sağlamıştı. Saçlarını perma yaptırarak dalga dalga omuzlarından aşağı bırakan Ji Eun, o gün için rengini de açtırmış, karamel rengine bürümüştü. Taehyung onu ilk gördüğü an ciddi anlamda dili tutulmuştu.

Roy Kim'den You Belong to My World çalarken dansa kaldırdı Taehyung. Ji Eun gülümseyerek sıcacık elini tuttu ve piste çıktılar. Taehyung ellerini beline yerleştirip Ji Eun'u kendisine yaklaştırdıktan sonra gözlerine bakarak, "Bu kadar güzel olman doğru mu kraliçem?" diye sordu. Ji Eun ayak uçlarına bakıp güldü. Hala aralarında fazlaca boy farkı vardı.

"Ya siz kralım? Ne derdiniz vardı da böyle göz alıcı oldunuz bu gece?"

"Sizin yanınızda sönük kalmak istemezdim." dedi göz kırparak. "Yanınıza yakışmam şarttı."

Gülüştüler. Ji Eun, Taehyung'a her geçen dakika daha çok aşık olurken onu hak etmek için ne yaptığını düşündü. Taehyung, Ji Eun'un hayatına girebilecek en güzel şans olduğunu...

İkisi de lisans hayatlarını noktaladıkları bu gece dünyanın herhangi bir yerindeki çalışan insanlar olmadan önce, Taehyung Ji Eun'un alnına alnını yaslayıp, "Kang Ji Eun," diye mırıldandı. Ji Eun gözlerini kapatıp, "Hm? Kim Taehyung..." diye karşılık verdi.

"Biz evlensek mi?"


🍷


Yaklaşık bir ay sonra, ani gelen evlenme teklifinin ardından Busan için yola çıkmışlardı. Henüz anne ya da babasına Taehyung'dan bahsetmemiş Ji Eun, çok gergin hissediyordu. Hele ki bu durumda kendini yabancı ve kızlarını onlardan bir şekilde ayıracakmış konumuna gelen Taehyung, Ji Eun'dan da gergindi. Beş saatlik araba yolculuklarının sonunda Ji Eun'un babasının oturduğu küçük sahil kasabasına gelmişlerdi. Annesiyle babası ayrıldıktan sonra annesi merkeze taşınmış, babasıyla erkek kardeşi Ji Hyun ise kasabada kalmıştı. Ji Hyun henüz lise ikiye giden bir ergendi. Ji Eun ile evde oldukları süre içerisinde kavga edip dursalar da Ji Hyun gizliden gizliye ablasına çok düşkündü.

"Babam haberini alınca annemi de yemeğe davet etmiş. Normal şartlarda hayatta bunu yapmazdı. Gücünü bil istedim."

Taehyung gururla sırıttı. "Kang ailesini birleştirmeye geldim."

Eve ulaştıklarında babası Taehyung'u iyice süzdü. Ji Eun'un kurtulmak için uğraştığı ama dilinde hala yer edinen Busan ağzının en ağırı babasındaydı. O konuşurken Taehyung ne dediğini anlamak için ekstra çaba sarf ediyordu. Ji Eun için bunu izlemesi aşırı eğlenceliydi. Ailesiyle konuşurken kendi konuşmasını da değiştirince Taehyung hayretle sevgilisine bakakaldı.

Babasının yaşadığı kasaba özellikle balıkçıların olduğu, sakin ve huzurlu bir yerdi. Tam arka kısımda yer alan dağlar ve öndeki denizle birlikte doğa olarak da çok güzeldi. Jungkook'ların eviyle kendi evi arasında yürüme on dakika mesafe olması da şahane diğer ayrıntıydı.

Salonda otururlarken okuldan eve dönen Ji Hyun Taehyung ile tanıştı. Ona ters ters baktığı için Taehyung Ji Eun'a yardım dilenircesine bakıyordu. Ablası yanına oturur oturmaz Ji Hyun'un omzuna kolunu geçirip kendine doğru çekerek kulağına, "Eniştene iyi davran, yoksa söz verdiğim bilgisayarı rüyanda görürsün." diye tehdit etti. Ji Hyun'un gözleri birden irileşti ve gözleri yok olacak kadar gülümseyerek Taehyung'a bakmaya çalıştı. Ablasıyla olan benzerliği göz doldurucuydu. Tıpkı onun gibi koyu kahverengi saçları ve ela rengi gözleri vardı. Taehyung, bunu annelerinden aldıklarını düşündü çünkü babalarının gözleri siyahtı.

"Medya şirketinden hala haber yok mu Ji Eun?" diye sordu babası balıkları temizlerken. Mutfakta ona yardım ediyordu.

"Hayır baba. Başvuru yaptım ama henüz ses seda yok, bekliyorum."

İçerideki Taehyung'u işaret edip sesini alçaltarak, "Çok mu sıkıştırdım çocuğu?" diye sordu gülerek. Az önce onu soru yağmuruna tutmuştu ve Taehyung kelimesi kelimesine yanıt vermişti.

"Birazcık..." dedi Ji Eun gülerek. "Olsun, testten geçmesi lazımdı."

Babası kaşını kaldırıp yaptığı işe odaklandı. "Geçti mi bari?" diye sordu Ji Eun babasından tepki bekleyerek.

Babası yan bir gülüşle dirseğiyle kızını iteklerken, "Aigoo, sanki geçmedi desem beni dinleyip evlenmeyeceksin cadı kız." diye söylendi. Ji Eun güldü. "Ne biliyorsun? Ben babamın sözünü dinlerim."

Babası balıkları ızgara tavasına yerleştirirken alttan sinsi bir bakış attı. "Evlenme o zaman."

Ji Eun'un eli ayağına dolaştı. "Ne? Neden?"

"E hani babanın sözünü dinliyordun, neden sorguluyorsun?" diye çıkıştı babası. Ji Eun dudak büzüp, "Sebepsiz yere bir şey dersen yapmam tabii, çok gıcıksın." dedi.

Yemek zamanı annesi de gelince babasıyla aralarının eskisi kadar limoni olmadığını görmek Ji Eun'u sevindirdi. Annesi ve Taehyung gerçekten iyi anlaştılar. Akşam boyunca yemek yerken sohbet ederek gülüştüler, birbirlerini daha iyi tanıdılar ve en önemlisi Ji Eun için iyi bir eş olup olmayacağını tarttılar. Taehyung testi geçti. O gece ailesinin evinde kaldılar ve Taehyung Ji Hyun ile xbox bile oynadı.

Fakat aynı güzel serüven Ji Eun için geçerli olmadı. Sıra Taehyung'un ailesi ile tanışmaya gelince baştan aşağı her şey gerilim doluydu. Lüks bir restoranda sözleştiler ve Taehyung şirketteki ilk gününün ve Ji Eun da işsizliğinin ikinci ayında buluştular. Gece için siyah hafif diz üstü sade bir elbise giymiş ve saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Taehyung da yorgun görünmesine rağmen oldukça şıktı. Taehyung'un anne ve babası dışarıdan tatlı görünen insanlardı ama yemek boyunca gözlerini hep üzerinde hissetti Ji Eun. Sanki yargılıyor gibiydiler. Bunu düşünmemeye çalışsa da önündeki eti keserken annesinin sorduğu soru karşısında bu korkutucu hislerinin kendi kuruntusu olmadığını anladı.

"Henüz bir işinin bile olmadığını duydum Ji Eun. Sence de biraz acele etmiyor musunuz?"

"Evet, karışmayayım diyorum ama sen daha yirmi iki, Taehyung ise yirmi dört yaşında. Arkanızda sizi kovalayan mı var da bu kadar erken evlilik düşünüyorsunuz? Hayatınızı yaşasanıza..."

Babasının dediğine karşılık annesi dudak büzdü. "Evlilik hayatı mı yok ediyor Yoon? Abartma."

"Anne." diye uyarı dolu sesle annesinin dikkatini üzerine çekti Taehyung. Çenesini sıktığı kasılan yanaklarından belliydi. "Siz de yirmilerinizin başında evlendiniz."

"Evet ama bizim durumumuz farklıydı Taehyung. Şimdi burada açtırma konuyu..."

Ji Eun sertçe yutkunarak yarısı dolu soğuk suyundan bir yudum aldı ve batışan gözlerini kafaya takmamaya çalışarak karşısında oturan ve ondan cevap bekleyen anneye baktı. "Henüz bir işim yok ama başvurularıma döneceklerine inanıyorum efendim. Çok sürmez muhtemelen."

"Ya sürerse?" diye hızla karşılık verdi. Paslaşıyorlardı sanki. "Üstelik muhabirlik..." Küçümser gibi bir tavrı vardı. Ji Eun yanlış görmüş olmayı diledi. Bu canını yakıyordu. "Sence de biraz ayak işi değil mi? Üstelik çoğu zaman can güvenliğin bile yok. Hem evlilik hem de böyle yıpratıcı bir işi sürdürebilecek misin?"

Taehyung masada genç kızın titreyen soğuk elini tuttu ve annesine, "Gazetecilik sandığın gibi ayak altı, cana kast eden ve evlilikle yürütülemeyecek bir iş değil anne. Ji Eun severek okudu bu bölümü ve inanıyorum ki mesleki hayatında da dürüst, doğru haber yapan ve gerçekleri ortaya çıkaran bir gazeteci olacak. Tanımadan ve tam olarak bilmeden yorum yapma lütfen." dedi. Annesi sararıp bozardı ama belli etmeden lafını toparlamaya çalıştı. Ji Eun içtenlikle, minnettar bir gülümseme yolladı Taehyung'a. O olmasaydı, buna katlanamazdı.

"Ailen nerede demiştin?" Taehyung'un babası yaşına göre genç ve dinamik gözüküyordu. Fakat ruhunun yaşlı olduğunu kafasına taktığı konulardan ve eski kafa ideolojisinden anlayabilirdiniz.

Ji Eun tebessüm ederek, sesine yansıyan sevgiyle "Busan'dalar." diye yanıtladı.

"Ne işle meşguller?"

"Annem bir çikolata fabrikasında çalışıyor. Babam ise balık tutup onları satıyor. Balık olmayan zamanlarda da sezonluk işçilik yapıyor."

Taehyung'un babasının kaşları kalktı, yemek yemeyi kesti ve gözlerini kıstı. "Düğün masraflarına ortak olabilecek durumları var mı?"

Ji Eun'un avuç içleri terliyor, hissettiği basıklıkla baş etmekte güçlük çekiyordu. Sesi titredi. "Evet efendim, tabii."

"Baba." diye tekrardan Taehyung girdi devreye. "Henüz bunları konuşmanın sırası değil. Bugün sadece tanışmanızı istedim. Neden böyle sorular soruyorsun?"

"Oğlum, siz evlenmek gibi büyük bir şeyi planlıyorsunuz. Realist olup tüm konulara açıklık etmeden size nasıl onay verebiliriz? Gençlik aşkına tutulup şirketi ve hayatını etkileyecek yanlış seçimler yapmana izin veremem."

"Bu benim kendi hayatım." diye dişlerini sıkarak, sesini yükseltmemeye çalışarak karşılık verdi. "Ne olur bir kere de güvenseniz?"

Ji Eun daha fazla kargaşa çıkmaması için Taehyung'un koluna dokundu ve sorun yok dercesine gülümsedi. Fakat içten içe kendiyle savaşıyordu. Hissettiği eziklik ve itilme duygusu boyundan büyüktü. Böyle olacağını neden tahmin edememişti?

Zorla yedikleri, Ji Eun'un midesinde ağırlık yapan sosyete yemeğinin sonunda Taehyung'un annesi sessizliği bozdu. "Sizin adınıza en güzelini diliyorum çocuklar. Sadece endişeliyim o kadar. Ancak ne olursa olsun destekleyeceğiz."

Babası bir şey demedi. Yemekten sonra Taehyung Ji Eun'u eve bırakmak için oradan ayrıldığında genç kız mutsuzdu. Fakat yine de Taehyung'a gülümsüyordu. Yolculuk boyunca konuşmadılar. Belki de Taehyung da ne diyeceğini bilemiyordu. Arabayı durdurduğunda hafifçe gözleri dolan Ji Eun'a baktı ve nazikçe çenesini okşadı. "Hey, bana bak Eun."

Ji Eun başını ona çevirdiğinde sağ yanağından minik bir damla süzülmeden Taehyung'un eline düştü. Genç adam burkulan kalbiyle, "Neden ağlıyorsun?" diye sordu.

Ji Eun duygularını ele vermemeye çalışarak gülmeye çalıştı ama bu daha çok ağlamak istemesine neden oldu. "Ah, bir şey yok çok gerildim sanırım."

Fakat Taehyung'un ifadesi ciddiydi. "Canını sıktıklarını biliyorum. Klasik üst düzey ailelerin oğullarını kendi istedikleri iş ortaklarının kızlarıyla evlendiremedikleri için yaşadıkları geçici üzüntüden kaynaklı. Senin ya da kişiliğinle alakalı değil."

"Sosyo ekonomik durumumdan kaynaklandığını anladım ama senin gibi güzel karakterli birinin ailesinin farklı olacağını düşünmüştüm." Sonra dediği şeyin yaralayıcı ve fazla açık olduğunu fark edip, "Özür dilerim, öyle demek istemedim." diye toparlamaya çalıştı ama Taehyung gülümsedi.

"Özür dilenecek bir şey yok haklısın. Ailemden memnun olduğumu söylemedim. Zaten seni asıl tanıştırmak istediğim ailem de onlar değil."

Ji Eun hayretle bakakaldı. "Kim o zaman?"

"Kız kardeşim Luna ve büyük annem." Taehyung'un gözleri pırıl pırıldı. "Beni ve kız kardeşimi anne ve babam değil büyük annem büyüttü. O yüzden özelliklerimi onlardan almadım. Sadece genetik olarak benziyoruz."

"Peki onlar nerede kalıyor?"

"Daegu'dalar. Seni haftaya ilk fırsatta yanlarına götüreceğim. Luna seninle tanışmak için sabırsızlanıyor."

Ji Eun'un yüreği birden ferahlamıştı. Taehyung'un söyledikleri az önce duyduğu şeyleri sindirip arka plana atmasını sağlamıştı. Arabadan inmeden önce Taehyung genç kızı kendine doğru çekip dudaklarından öptü.

"Kim ne derse desin, seninle evlenmek istiyorum Ji Eun. Senin gözlerini alan bir kızım olsun ve birlikte tüm zorlukları yenerek yaşlanalım istiyorum. Lütfen elimi bırakma ve ailem ol."






-

son iki bölüm kala yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin lütfen. ve de nasıl bir final beklediğinizi yazarsanız müthiş olur 🌼

Continue Reading

You'll Also Like

48.3K 3.6K 19
Ikiside bu dünya manzarasında birbilerinin en iyi kısmı olacaklarını bilmiyordu. 10.08.19/19.11.19
456 141 7
"Birbirimizi kaybediyoruz." "Ben kaybetmiş sayılmam. Çünkü seni hiçbir zaman kazanamadığımı biliyorum."
135K 9K 38
Taetaenindrami:M 4 yıl önce ne yaşandı O kazayla ne alakan var M Seni nereden tanıyorum .....M....:V-shii beyninle değil kalbinle...
93.8K 3.8K 31
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...