- Alo! Meral,
- Efendim hayatım,
- N'aber?
- Yoğun vallahi canım ya, tüm sıkıntılı hastalar haberleşmiş gibi aynı güne denk geçmişler, sinirler tep...
- Kolay gelsin! Bak ne diyeceğim,
Hâlden anlamıyorsun, bari lafımı bölme!
- Ne diyeceksin?
- İşim uzayacak, akşam için planımızı ertelesen olur mu?
Seçme şansım varmış gibi soruyor bir de!
- Peki Emre, nasıl istersen. Çok mu geçe kalacaksın?
- Zannetmiyorum, geceye kalmaz, saat 22:00 gibi gelirim...
- Tamam, görüşürüz. Bol şans, anlaşma umduğun gibi olur inşallah.
- Teşekkür ederim. Göreceğiz. Ben seni tutmayayım, öptüm.
- Görüşürüz, bye.
Ertelemek. Hayatımda her şeyi erteliyoruz zaten. Tatile gidelim mi Emre? Biraz erteleyelim hayatım, bu ara iş bağlamam lazım. Taşınalım buradan Emre, aynı paraya daha iyi bir ev buldum. Canım bu ara beni derde sokma ne olur, seneye yapalım bunu. Say say bitmeyecek ertelemeler. Zaman bir bende akmıyor sanki.
- Ayşe hanım, sıradaki hastayı gönderin lütfen. Bu hastadan sonra da yemeğe çıkalım artık, saat 13:00'ten sonra devam ederiz.
Sabahın köründe kalk, duş al, hazırlan ve evden çık. Trafiği çek, hastaneye ulaş. Hastaları muayene etmeye başlamadan bir şeyler atıştırabildiysem ne mutlu bana! Akşama kadar bir ton hasta ile ilgilen, doktor hanım servisten aradılar konsültasyon için, doktor hanım hastanız odanızda bekliyor, doktor hanım şu dosyaları çıkmadan imzalamanız gerekiyor... Bıktım. Çoğu gün evime gitmek tek hayalim. Eve gidince de döngü tekrar başlıyor. Şu tatili artık ertelemiyoruz Emre Efendi, haftaya yola çıkıyoruz o kadar!
10 Gün sonra...
- Meral, bu çantaya ne koydun böyle, gavur ölüsü gibi, yerinden kalkmıyor.
- Yeter mızmızlandığın Emre, ilk dakikadan tatilin tadını kaçırma lütfen. Sırtında mı taşıyacaksın sanki, koy arabanın bagajına gitsin.
- Peki anladık. Sustum tamam.
- İyi edersin, çünkü o bavulun içinde senin için de sürprizlerim var.
- Ooo ne varmış içinde bakalım?
Her akşam iş yemeği, her akşam yorgunum demeseydin neler olacağını bilirdin, aptal!
- Otel odamıza gittiğimizde göreceksin canım.
- Göreceğiz bakalım doktor hanım, hadi çıkalım artık, uçağa geç kalacağız!
Uçak yolculuğumuz sorunsuz geçti. Havalimanında ayağımızı dışarı atar atmaz yüzümüze çarpan sıcağı tarif etmem zor, yaşamanız lazım.
- Bizi bir aracın alacağına emin misin Emre? Tatil köyünü arayıp bir kontrol eder misin? Bu sıcakta daha fazla beklemeyelim.
- Saçmalama Meral, parasını verdiğim şeyin ne olduğunu bilmeyecek miyim ben? Bütün gün parayla iş yapıyorum, unuttum galiba. Araç gelmezsen yapacağımı biliyorum, bir dakika daha duralım bakalım.
Daha fazla sesimi çıkarmadım, neyse ki araç geldi. Kocamın hakkını vereyim, lüks bir araç geldi.
- Sana söylemiştim kraliçem, size layık bir araç ayarladım.
- Hakkını ödemeliyim Emre, oooh arkada mini bar bile var, yolda birer kadeh viski yudumlayalım mı? Ne dersin?
Kocamın verdiği viskiyi içerken keyfim yerine gelmişti.
Tatil köyü, çam ormanlarının arasında, cennet gibi bir koyda idi. Böyle uzaktan bile bakınca içim açıldı. Otele varmıştık nihayet, tatil başlasın!
Odamızdayız artık. Otelin neredeyse en üst katında, sade dekor edilmiş geniş bir süit odaydı. Denize bakan oda duvara boydan boya, tabandan tavana camdı. Müthiş bir deniz manzarasına sahipti. Tüm tatil köyü yerleşkesine hâkim bir noktada, geniş bir terasımız vardı. Baştan başa mermer kaplı banyoyu yatak odasından buzlu bir cam ayırıyordu. Hatta süitimizde jakuzimizin bile olduğunu söyleyeyim gerisini siz hayal edin.
- Emreciğim, bavulu daha sonra boşaltırız. Hadi, hemen hamama, saunaya inelim, belki bir masaj da yaptırırız, İstanbul'un yorgunluğunu atarız ne dersin?
- Olur canım, gidelim.
Bornozlarımızı üstümüze geçirdiğimiz gibi asansörün yolunu tuttuk. Tesis de oldukça büyük ve lüks bir yerdi. Emre paraya kıymış, aferin ona. Beklediğimden daha iyi bir yer ayarlamış bize. İnce bir düşünceyle dekore edilmiş uzun bir koridoru geçerek asansöre vardık. Asansör camdan bir kapsüldü. Bu yükseklikten dışarıya göz attığımda mükemmel bir havuz, masmavi deniz ve kıyısında ışıl ışıl kumsal gözeme çarptı. Aradığım manzara buydu işte! Çok heyecanlandım.
Lobiye indiğimizde yabancı misafirlerin çokluğu dikkatimi çekti. Konaklayanların çoğunlukla Avrupa ülkelerinden golf oynamak için buraya gelen turistlerdi İçim bir kez daha rahatladı. Çünkü bu müşteri grubunun burada olması, tesisin onları tatmin edici bir hizmete sahip olduğunu gösteriyordu. Ortalıkta hiç çocuk yoktu. Dolayısıyla ortalıkta ne bir telaş vardı ne de gürültü. Şükürler olsun!
Hamam ve saunanın otelin dışında ayrı bir yapı şeklinde olduğunu aktaran resepsiyonist, hızlı bir şekilde bize özel bir transfer aracı ayarladı. Yaptığımız kısa yolculuk sonucu sadece yer değiştirmemiş zamanda da yolculuk yapmıştık sanki. Geldiğimiz yerde, Antik Yunan'da çıkmışçasına bir mimariye sahip hamamın önünde duruyorduk. Sütunları, mermer merdivenleri ve sunakları ile binlerce yıl öncesinden fırlayıp gelmiş gibiydi. Emre ile birlikte merdivenleri çıkmaya başladık. Görevli personel antik çağ gravürlerinde gördüğümüz insanlar gibi bezlere sarınmışlardı. Tercih ettikleri kumaşlar o kadar inceydi ki bizi karşılayan kadının giydiği bu kıyafetin altında tüm vücut hatları seçiliyordu. Benim gibi Emre de görebiliyordu tabii ki. Kadının kıvrımlı kalçalarına bakarken yakaladım aptalı, sert bir şekilde dürterek "Kendine gel Emre" dedim. Anlamamış gibi yüzüme baktı. "Alacağın olsun Emre Efendi".
- Hoş geldiniz efendim. Size nasıl yardımcı olabilirim?
- Kocamla masaj yaptırmak istiyoruz, ne önerirsiniz?
- Masörlerimizin meşguliyetlerini kontrol edeyim, size yardımcı olayım. Bu esnada dışarıdaki kaplıca havuzundaki barda bekleteyim sizi isterseniz. Sizi ferahlatacak bir içecek ister misiniz?
Emre bana dönerek;
- Viski ile devam edelim mi hayatım?
- Peki, olur.
Havuz başına doğru yürürken giderken şaşkınlıktan donup kaldım. İnsanlar ortalıkta çırılçıplak dolaşıyordu.
- Emre, bir üstünde kıyafet olan biziz, burası ne böyle?
- İnsanlar rahat hayatım, ben de tuhafsadım ama...
- Bırak Allah aşkına Emre, hiç rahatsız olur bir halin yok. Koltuğuna kuruldun, kadınları kesmeye başladın hemen, gidelim buradan.
Ben bu şekilde söylenirken viskilerimiz geldi. Sesimi alçalttım ancak garson kız bizi duymuştu. İçkilerimizi bize servis eden garson bana dönerek;
- Efendim, rahatsız etmeyeceksem size hizmetlerimiz hakkında birkaç bilgi vermek isterim.
Emre ile ben yanıt vermeden garsona odaklandık,
- Efendim, hamam ve saunalarımız unisex olup, masaj salonumuzda her biri değişik konsepte sahip beş oda bulunmaktadır. Masörlerimizin hepsi kendi masaj yöntemlerinde 1. sınıf hizmet sunmakta olup alanlarında dünya çapında sertifikalara sahiptirler.
Garsonun lafını bölüp araya girdim;
- Hanım efendi, mekanda çıplaklık zorunlu gibi, insanlar pek geniş maşallah.
Garson kız tebessüm ederek;
- Efendim, mevcut misafirlerimiz Germen ve İskandinav ülkelerin kültürlerine uygun şekilde hareket ediyor. Bizim kültürümüze ters olduğunun farkındayım. Ancak yanlış anlamayacağınızı rica ederek bir örnek vermek isterim; İskandinav hamam kültürüne göre kıyafet ile hamama veya saunaya girmek abes karşılanır. Dolayısıyla misafirlerimiz kendi alışkanlıkları doğrultusunda hareket ediyor.
Bilmiş Emre araya girdi;
- Finlandiya hamamlarında herkesin çıplak olduğunu duymuştum.
Ben garson kıza teşekkür ederek yanımızdan yolladım ve bilmiş Emre'nin ifadesini almaya başladım,
- Canım, burası Türkiye. Ama sen halinden memnunsun belli ki, yanında ben varken hiç utanmadan tüm kadınları kestin. Peki öyle olsun, ben de ortama uyum sağlayayım hayatım. Bornozu atayım, bikinimi çıkarayım Emre'ciğim, ne dersin?
- Saçmalama Meral, ne abarttın. Ortama alışmaya çalışıyorum, bana ne milletten. Görmemiş adam mıyım ben? İstersen gidelim.
Emre paşam, modern adamım tavırlarına büründü. Bana artistlik taslıyor. Yesinler senin modernliğini. Gerçi ben de biraz fazla reaksiyon gösterdim galiba. Doktor kadınım ben, neler görüyorum. Emre'ye kıskandığını belli etmemeliyim. Göz banyosu planımızda yoktu, tamam ama ben de fırsatı değerlendirmedim değil. Çoğunluk yaşlı olsa da arada roma heykeli gibi adamlar da var, ne yalan söyleyeyim malzemeleri de takdire şayan hani. Hem buradaki hiçbir kadının kalçaları benim kadar kıvrımlı, göğüsleri benim kadar dik ve güzel şekilli değil o kadar! Sen yanındakine bak önce aptal Emre. Aman neyse, hemen kalkıp geri kafalı lafını yiyeceğime içkimi bitirir öyle kalkarım. Bu arada da ben de göz banyosu yaparım. Gözü kör olasıca Emre.
Bizi karşılayan görevli kadın yanınıza geldi.
- Efendim masaj için şu anda birinizi alabilirim, beraber girmek isterseniz biraz daha bekletmem gerekecek.
Emre görevli kadına dönerek,
- Biz biraz bekleyelim isterseniz, beraber girec...
Hemen araya girdim,
- Yok canım, niye bekleyelim, masaj bu, beraber girmesek de olur.
Emre yüzüme bakarak,
- Eee tamam o zaman, sen gir hayatım,
Tabi canım ben gideyim ki sen burada uzun uzun göz banyosu yap, fink at kadınlarla! Kendine hakim ol Meral, bu abazanın altında kalma, sakin ol, ucuz tavırlar gösterme. Alay konusu yapma kendini.
- Peki hayatım, ben gidiyorum o zaman.
Görevli kadının ardına takılıp masaj yapılan odaların olduğu kısma geçtik. Masajlar ve odaların Konseptleri hakkında bilgi alırken daha önceden merakım olan Uzakdoğu masajını ve Japon bahçesi konseptine sahip odayı tercih ettim. Beni seçtiğim odaya doğru yönlendirirken eşlik eden personel bana, içeride duş alarak kendimi hazırlamamın iyi olacağını, hazır olduğumda ise şuradaki düğmeye bastığımda masörün odaya gireceğini söyleyerek yanımdan ayrıldı.
Masaj odasına adım attığımda ne kadar doğru bir tercih yaptığımı anladım. Ortam oldukça loştu. İnsanı içini saran bir sıcaklıktaydı. Kırmızı tonların ağırlıkta olduğu renklerle bezeliydi. Odunsu dokular ve Japonların bonsai ağaçlarıyla dekore edilmişti. Ağaçların arasından küçük bir şelale rahatlatıcı bir sesle şıkırdayarak küçük bir süs havuzuna akıyordu. Ortamdaki koku ahhh o koku nasıl anlatılır bilemiyorum, içimi titretiyordu.
Odanın bir ucunda duş alacağım yeri gördüm. Bornozumu çıkardım, dalgalı saçlarımı toplayıp bikinimin üstünü çözdüm. Göğüslerim elde ettikleri özgürlükle titrediler, şimdiden rahatlamaya başladım. Bikinimi altının kurdelelerini çözdüm. Duşta aromatik sabunlar, şampuanlar, ne ararsan vardı. İçimi saran bir kokuya sahip sabunu elime alıp suyu usulca açtım. Suyun sıcaklığı o kadar kıvamındaydı ki sanki dünyanın en güzel kaynağından benim üzerime akıyordu. Duş kabininin bir yüzü ayna ile kaplıydı. Mekânın loş ışığı altında bedenimi seyre daldım. Esmer tenime vuran ışık ıslak bedenimi ışıldatıyordu. Sabunu göğüslerimin üzerinde gezdirirken aslında ne kadar güzel olduklarını tekrar fark ettim. Dik ve sert mmee ulçaırmı saran kahve rengi hale, dolgun ve doğal mmeeleirmin tacı gibiydi. Sabunu bel kıvrımım üzerinden aşağıya doğru kaydırırken kalçalarımı aynaya doğru kıvırarak döndürdüm. Elimle sıvazladığım kçalalaırmın arasındaki boşluktan vjaimnaın dudkalarını seçebiliyordum. Tekrar aynaya önümü döndüğümde bu güzelliğimi bütün gün doktor veya ameliyathane önlüğü altında saklı durduklarını düşündüm. Ne büyük israf! Nice mankene taş çıkarabilecek vücuda sahipken her şeye sırtımı dönmüş, yıllarca çalışmış ve doktor olmuştum. Zekamın zekatını böyle ödemiştim.
Girdiğim havayı bozmayacak şekilde nazik bir şekilde bedenimi kurulandım. Kısa bir tereddüt yaşasam da bikinimin altını tekrar bağladım. Masaj masasına yüz üstü uzandım ve düğmeye basarak hazır olduğum mesajını söylendiği gibi ilettim. Kapı usulca açıldı. İçeriye küçük adımlarla birisi girdi. Masaj masasına doğru yaklaştı ve "Merhaba Meral Hanım" dedi. Masörüm bir erkekti!