EKİP

By AzraIzguner

650K 49.6K 71.8K

Bir elin beş parmağı... Biri olmasa hepsi eksik, hepsi yarım. Ama eğer bir aradalarsa sırtlanabilirler yükünü... More

1.Bölüm : Giriş
2.Bölüm : İlk Vaka
3.Bölüm : Lanetli Oda
4.Bölüm : Şifre
5. Bölüm : USB
6. Bölüm : Deniz
7. Bölüm : Gizemli Numara
8. Bölüm : Uyku İlacı
9. Bölüm : Ahu
11. Bölüm : Tekrar Görüşeceğiz
12. Bölüm : Acılar
13. Bölüm : Sevgili
14. Bölüm : İntihar
15. Bölüm : İntikam
16. Bölüm : Dokunma!
17. Bölüm : Gözyaşı
18. Bölüm : Sherlock
19. Bölüm : Vücut Sıcaklığı
20. Bölüm : Gece Kulübü
21. Bölüm : Kokun Sinsin Üzerime
22. Bölüm : Test
23. Bölüm: Kaptan Amerika'nın Kalkanı
24. Bölüm : Görev
25. Bölüm : Davetsiz Misafir
26. Bölüm : İhanetin Bedeli
27. Bölüm : Düşman
28. Bölüm : Karanlık
29. Bölüm : Çok...
30. Bölüm : Sana Geldim
31. Bölüm : Hiçbir Şeyim Değil
32. Bölüm : Tutuklu
33. Bölüm : Sorgu
34. Bölüm : Kalbimi Seninle Süsledim
35. Bölüm : Zehir
36. Bölüm : Bir Ceset Daha
37. Bölüm : Yeni Alarm
38. Bölüm : 22 Saat
39. Bölüm : Cinayet Aşamaları
40. Bölüm : Geç Kalınmış İtiraf
41. Bölüm : Zincir
42. Bölüm : Yılana Sarılmak
43. Bölüm : Fantastik İkili
44. Bölüm : Travma
45. Bölüm : Köprü
46. Bölüm : Maskenin Ardındakiler
47. Bölüm : İhtiyaç
48. Bölüm : İzler
49. Bölüm : Moloz Yığını
50. Bölüm : İki Küçük Çocuk
51. Bölüm : Ayazlar
52. Bölüm : Sakin
53. Bölüm : Kaplumbağa Terbiyecisi
54. Bölüm : Kana Boyanmış Bedenler
55. Bölüm : Yeşil
56. Bölüm : Gösteri Başlasın
57. Bölüm : Gösteri Bitti
58. Bölüm : Gökyüzü Herkesindir
59. Bölüm : Yaralar ve Yaralılar
60. Bölüm : Kestane
61. Bölüm : Çakmak
62. Bölüm : Bir Dizi İz
63. Bölüm : Parçalanan Sınırlar
64. Bölüm : Yüzleşme
65. Bölüm : Sığınak
66. Bölüm : Güneş
67. Bölüm : Geri Sayım
68. Bölüm : Daha Dün
69. Bölüm : Doz
70. Bölüm : Darmaduman
71. Bölüm : Üç Saniye
72. Bölüm : Kangren
73. Bölüm : Kırmızı Elma Cinayetleri
74. Bölüm : Soğuk Karmaşa
75. Bölüm : Rüyalar ve Gerçekler
76. Bölüm : Bozuk Ruh Hali
77. Bölüm : Yeni Bir Deri Ceket
78. Bölüm : Kaybedilenler ve Kazanılanlar
79. Bölüm : Sana Geldik
80. Bölüm : Birden Fazla Gökyüzü
81. Bölüm : Karar Almak
82. Bölüm : Ağaç Yaşken Eğilir
83. Bölüm : İki Yarım Bir Tam
84. Bölüm : Işıklı Yol
85. Bölüm : Güneşi Söndürmek
86. Bölüm : Köprünün Sonu
FİNAL : Gökyüzü Mektupları
Son Söz

10. Bölüm : Kızlarım

9.3K 699 562
By AzraIzguner

Vakit kaybetmeden yola koyulmuştuk bile. Bu sefer Savaş'ın arabasının ön koltuğunu ben kapmıştım. Didem dikiz aynasından bana öldürücü bakışlar atarken bir yandan da Yılmaz'ın eşi hakkında öğrendiği gerekli gereksiz tüm bilgileri bize aktarıyordu.

"Semra Çakır. On yedi senedir evlilermiş. Kadın da güzel hani. Nasıl baktıysa şu Yılmaz'a? Paranın gücü böyle bir şey demek ki. Yazık etmiş kendine. Neyse, çocukları yok. Ayrıca biraz salak galiba. Instagrama bir sürü kahve fotoğrafı çekip çekip atmış. Sen sosyetenin en havalı kadınlarındansın be Semra, atacak şey mi bulamadın?"

Bütün yol boyunca Didem'in Semra'yı çekiştirmesini dinledikten sonra bir yalının arka tarafında durduk. Bembeyaz ve bizim sokaktan bile büyük olan bu yalı, masallardaki şatoları bile kıskandırabilecek güzellikteydi.

Polis olduğumuzu söyleyerek kapıdaki koruma yığınını rahatça geçtik. Didem yüzüne en sahte tebessümünü yerleştirerek zili çaldı. Kapıyı Semra Hanım açınca büyük bir şaşkınlık yaşadım. Beyaz Saray'a rakip olabilecek bu yalının bir çalışanı yok muydu yani?

Didem kadına hızlıca durumu özetledikten sonra içeri girip devasa salona oturduk. Fakat Ateş'in bizimle olmadığını fark ettim. Etrafıma bakınırken telefonuma gelen mesaj dikkatimi çekti. Açıp baktığımda Ateş'ten geldiğini gördüm.

"İşimize yarayabilecek bir şey arıyorum. Kadına sorsak kocasını korumak için evi aramamıza izin vermezdi. Ne yap ne et, kadını salondan çıkarma. Senden sadece yarım saat istiyorum Şef."

Başımı kaldırıp Semra'ya baktım. Didemle konuşuyorlardı. Ben de fırsattan istifade cevap yazmaya başladım.

"O iş bende. Bir şekilde Semra'yı oyalayacağım ama senden bir isteğim olacak. Yılmaz'ın genini veya parmak izini taşıyan herhangi bir şey bul. Tarak olur, diş fırçası olur, ne bileyim bul işte."

Olabildiğince Semra'ya çaktırmamaya çalışsam da arada göz göze geliyorduk ve şüphelenmesinden endişeleniyordum.

Kısa süre sonra bir mesaj daha geldi.

"Tamamdır."

Başımı telefondan kaldırdığımda Semra'nın gözlerini dikmiş bana baktığını gördüm.

"Önemli bir durum mu var başkomiserim?"

"Önemli bir durum var Semra Hanım. Kocanız cinayetler hakkında sorgulanacakken ortalıktan kayboluyor mesela. Sizce bu yeterince önemli mi?"

Öyle soruya böyle cevap verilir. Harikayım be.

"Maktulleri tanıyor olması onu bu cinayetlerin şüphelisi yapmaz Pelin Hanım."

İmalı ses tonu onu öldürme planları kurmama neden oluyordu. Nefret etmiştim bu kadından. Ama bir dakika, adımı nereden biliyordu ki? Ona adımı söylememiştim.

"Ama bizden kaçıyor olması onu şüpheli yapar."

"Ateş komiserim yok mu?"

Ateş'i de mi biliyor? Nereden tanıyor ki bu bizi? Ben Ateş ile mesajlaşırken o, Savaş'a adının ne olduğunu sormuştu. Onu tanımıyordu ama Ateş'i ve beni tanıyordu. Bunun holdinge gitmemizle bir bağlantısı olmalıydı.

Ayrıca içeri girerken görmüş olsa böyle bir soru sormazdı. Ben bile yokluğunu bir süre fark etmemiştim. Demek ki Ateş'in burada olduğundan haberi yoktu.

"O başka bir şüphelenin sorgusunda şu an."

Söylediğim şeyle Didem ve Savaş aynı anda bana döndüler. Semra Hanım'a fark ettirmeden onlara göz kırptım ve tekrar kadına döndüm.

"Adımı nereden bildiğinizle başlayalım. Ateş'i ve beni nereden tanıyorsunuz?"

Kadın bir an duraksadı. Ellerini kucağında birleştirip bozuntuya vermeden devam etti.

"Holdinge gitmişsiniz. Korumalarımızla kavga ettiğiniz için haliyle sizden haberdarım. Buraya da geleceğinizi tahmin etmek pek zor olmadı."

"Evinizde çalışan kimse var mı?" 

"Hayır." Sesi çok net çıkmıştı. Yalan söylüyormuş gibi görünmüyordu ama koskoca evde niye bir çalışan bile olmazdı ki?

"Dünden beri Yılmaz Bey ile hiç iletişime geçtiniz mi? Nerede olabileceği hakkında bir fikriniz var mı?"

"Eşimi kaçakmış gibi göstermekten vazgeçin artık! Bundan emin bile değilsiniz sadece bir varsayım. Benimle iletişime falan geçmedi. Nerede olduğunu da bilmiyorum. Belki çok acil bir işi çıktığından haber veremedi belki de bir toplantıya gitti. Bize suçlu muamelesi yapmayı kesin!"

Tam da polisler holdingin kapısına gelmişken tesadüfe bakın ki Yılmaz Çakır'ın aniden acil bir işi çıkıyor. Kesinlikle inandık!

Savaş sakin ses tonuyla sinirden köpüren kadına, Sevinç ailesi hakkında bir şeyler soruyordu ama kadın bildiklerimizin dışında hiçbir bilgi vermedi.

Tekrar söze girdim.

"Size düşmanlık besleyen birileri var mı?"

"Yok. Ama duyduğuma göre senin düşmanların varmış. Senin yerinde olsam, bizimle daha fazla uğraşıp kendime yazık etmezdim ."

Bu apaçık bir tehditti! Beyin yerine kırmızı mercimek taşıyan kadın, beni düşmanlarımı başıma salmakla tehdit ediyordu. Bir kahkaha attığım sırada Didem kadına bağırdı.

"Sen ne diyorsun be? Düşmanın yokmuş ya hani, ben olayım mı ne dersin?"

Benim her ne olursa olsun sakin kalmam gerekiyordu. Ateş'e zaman tanımalıydım. Mesaj sayfasını açıp telefonumu Savaş'a uzattım. O Ateş'e acele etmesi için mesaj yazarken ben kadının karşısına geçtim.

"Elinden geleni ardına koyma. Ama eğer kocanın bu işte en ufak bir parmağı varsa bana değil size yazık olacak. Magazinlerde kim bilir nasıl konuşulursunuz?"

Kadın sinirle yumruklarını sıkıp arkasına yaslandı. Onu can evinden vurmanın sevinciyle sorguma daha sakin bir sesle devam ettim.

"Bak Semra. Eğer Yılmaz'ın bu olayla bir ilgisi varsa, ucu sana da dokunur. Bu yüzden elinden geldiği kadar yardımcı ol bize. Kocanın saklanabileceği bir yer aklına geliyor mu?"

Kadın aklına gelen her yerin adresini verdi.

Demek ki neymiş, insanlar korktuklarında kocasını bile satabiliyorlarmış.

Savaş koluyla beni dürtüp kapıyı gösterdi. Ateş işini halletmiş olmalıydı. Kadının telefon numarasını aldıktan sonra evden çıktık.

Ateş arabaya yaslanmış bizi bekliyordu. Hızlı adımlarla yanına gittik. Arabaya yerleştiğimiz sırada bulduğu şeyleri anlatıyordu.

"Odası aşırı düzenli. Hatta o kadar düzenli ve temiz ki bence hastalık derecesinde." Durup cebinden bir USB çıkardı. "Bilgisayarındaki dosyaların ve e-maillerin hepsini kopyaladım. Ayrıca dediğin gibi diş fırçasını da aldım Şef. Bunların haricinde bir şey bulamadım. Odasında kasa falan da yok."

"Şu bilgisayardan bir şey çıksa bari." dedi Didem aklımı okur gibi.

●●●

Ofise vardığımızda hemen bilgisayarın başına geçip Ateş'i izlemeye başladık.

Ateş bir dosyaya tıkladığında hepimiz donakalmış bir şekilde ekrana baktık.

Burada Melis ve Deniz'in bir sürü fotoğrafı vardı!

"Niye bir insan arkadaşının kızlarının yüzlerce resmini bilgisayarında saklar ki?"

Savaş'ın sorusunu Ateş cevapladı. "Bu Yılmaz sapık herifin teki olabilir mi? Baksanıza şu fotoğraflara... Hepsi kızların haberi olmadan çekilmiş."

Benim aklıma ise başka bir nokta takılmıştı. "Bu işte bi gariplik var. Bakın çocukluk fotoğraflarında ikizler birlikte. Ama sonrakilerde sadece bir tanesi var."

"Çünkü yedi yaşından itibaren Deniz ölü biriydi. Demek ki Yılmaz da gerçeği bilmiyormuş."

Biz Didemle bu konu üzerine kafa yorarken Ateş söze girdi. "Bir şekilde öğrenmiş gerçeği. Bakın bu fotoğrafta ikisi de var. Bu resim tahminimce bu sene çekilmiş."

"Bu resimlerden Yılmaz'ın, ikizlerin peşine bir adam taktığını öğrenmiş olduk. Peki ama neden?"

Savaş'ın mantıklı sorusuna bir cevap düşünüyordum fakat hiçbir ihtimal aklıma gelmiyordu.

"Acaba Yılmaz'ın Melis veya Denizle bir ilişkisi olabilir mi?" diye kendi kendini cevapladı Savaş.

"Bence mümkün. Belki de kızların ailesi bir şekilde öğrendi ve Yılmaz da onları öldürdü."

Ateş cümlesini bitirir bitirmez konuşmaya başladım. "Aslında mantıklı. Melisle bir ilişkisi olduğunu sanmıyorum. Hepimizin bildiği üzere Melis Ateş'e yazıyor." dediğimde Ateş gözlerini devirirken Savaş bıyık altından gülüyordu. "Eğer Denizle bir ilişkisi varsa aklıma ilk gelen ihtimal şu: Biliyoruz ki Deniz bir yerde saklanıyor. Ve Yılmaz da ortadan kayboldu. Şu an Yılmaz ve Deniz aynı yerde olabilirler mi?"

Sorum uzun bir sessizliğe neden oldu.  Bir süre sonra Didem sessizliği bozup söze girdi. "Ortada bir ilişki olduğunu düşünüyorsunuz ama yaş farkı çok değil mi sizce de? İkizler on sekiz, Yılmaz ise bildiğim kadarıyla kırk altı yaşında. Böyle ilişkiler genelde para yüzünden olur ama Sevinç ailesi de gayet varlıklı zaten. Yani diyeceğim o ki Deniz ve Yılmaz'ın arasında bir ilişki olması ihtimali bana pek mantıklı gelmiyor."

Herkesin fikri aklıma yatıyordu ve bu bana dört duvar arasına sıkışmışım gibi hissettiriyordu. Düşüncelerim beynimi tırmalarken Ateş'in sesi dünyaya dönmemi sağladı.

"Yılmaz ve Hilal Sevinç mesajlaşıyorlarmış."

"Yuh! Hilal ile mi ilişkisi varmış yoksa?"

Didem başta olmak üzere hepimiz yerlerimizden kalkıp Ateş'in yanına ilerledik. Mesajları okumaya başladığımda ağzım açık kaldı. Cinayetlerden yaklaşık bir hafta önce mesajlaşmışlardı.

İlk mesajı atan Yılmazdı.

'Yıllarca beni kandırdın. Ama ben her şeyi öğrendim. Şimdi herkes gerçekleri bilecek.'

'Saçmalama Yılmaz. Bunu yapamazsın!'

'Beni hiç tanımamışsın be Hilal. Olan zavallı kocana olacak. Bunu öğrenince nasıl yıkılacak kim bilir.'

'Ne istiyorsun benden ya? Rahat bırak beni!'

'Kızlarımı istiyorum.'

Bir saniye, bir saniye. Kızlarım? Yok artık! Beynim bu cümleyi algılamak için tekrarlayıp duruyordu. Kızlarım... Benim kızlarım...

"Ay oha yani. İkizler Yılmaz'ın çocukları mıymış?"

Didem'den sonra Savaş konuşmaya başladı. "Deniz ve Melis biliyor mudur gerçeği?"

"Hiç sanmıyorum ama Melis'in ağzını arayalım derim. Ayrıca Hakan Sevinç'in, mesajlardan anladığım kadarıyla, bu durumdan haberi yok." dedi Ateş bilgisayardaki diğer mesajları gösterirken.

'Yılmaz nasıl yaparım? Hadi diyelim ben kabul ettim. Kızlara ne diyeceğim? Hakan'a ne diyeceğim?'

'Orasını bilmem ben. Ama eğer bir haftaya kadar bu işi halletmezsen olacaklardan ben sorumlu değilim.'

Her okuduğum cümleden sonra taşlar biraz daha yerine oturuyordu.

Aklıma gelen fikri açıklamaya başladım. "Bir DNA testi yapmalıyız. Yılmaz'ın, ikizlerin babası olduğundan emin olmamız gerekiyor. Biz yine de önce Melisle konuşalım. Ateş, Melis'i buraya getirir misin?"

Tabi ki buna karşı çıkacaktı. Melis'ten hoşlanmadığını hepimiz biliyorduk ama Melis'i sorunsuz bir şekilde buraya getirebilecek kişi de Ateş'ten başkası değildi.

"Savaş gitse olmaz mı?"

"Beraber gidin. Ama yolda kıza bir şey anlatmayın. Buraya geldiğinde de sadece ağzını arayacağız. Her ne kadar sevmesem de emin olmadan kızı bir yıkıma daha uğratmaya gönlüm razı değil."

İkisi çıktıktan sonra ben de mutfağa gidip kendime bir kahve yaptım. Daha sonra bir sandalyeye yerleşip kendimi düşüncelerimle baş başa bıraktım.

Didem ve ben uzun bir süre boyunca tek kelime etmedik. Bu onun en sevdiğim huylarından biriydi. Belki bazen çok konuşurdu ama susması gereken yerleri de iyi bilirdi.

Kapının sesini duyduğumda sandalyede doğruldum. İlk gördüğüm şey Ateş'in bıkkın, Savaş'ın ise eğlenen yüz ifadesi oldu. Arkalarında da yılışık Melis duruyordu.

"Başkomiserim merhaba. Ateş Amirim çağırınca geldim hemen. Bu sefer konu neydi?"

"Annen ile ilgili birkaç soru soracağım sadece. Cinayet gününden bir hafta kadar önce annende herhangi bir farklılık var mıydı?"

Bir süre düşündü. "Yoktu komiserim. Her zamanki gibiydi."

"Stresli veya endişeli değildi yani?"

"Değildi komiserim. Gayet normaldi. Neden bunları soruyorsunuz, bir sorun mu var?"

"Hayır, yok. Aklına bir şey gelmediğine emin misin?"

"Eminim. Hiçbir değişiklik yoktu."

"Tamamdır Melis. Teşekkürler. Şimdi gidebilirsin ama muhtemelen tekrar görüşeceğiz."

"Tabi, görüşelim. Özellikle sizinle Ateş Amirim."

Savaş kendini tutamayıp küçük bir kahkaha patlattıktan sonra öksürüp durumu toparlamaya çalıştı ve tam o sırada Didem hiç beklemediğim bir şey yaptı.

"Sen benim sevgilime mi asılıyorsun?" diye bağırıp kızın saçına yapıştı!

Ateş şaşkınlıkla Didem'e, Savaş ise faltaşı gibi açılan gözleriyle Ateş'e bakıyordu. Bense Didem'in planını anlamıştım.

"Ah, canım acıyor. Bıraksana be!"

Melis'in çığlıklarıyla Didem de bağırmaya başladı.

"Bana bak kızım, yolarım seni. Çirkef şey." Didem'in elleri hâlâ kızın saçlarındaydı ve çekiştirmeye devam ediyordu.

Savaş araya girip Melis'i ofisten çıkardığında Didem bana zaferle gülümsedi.

Bir delil poşeti alıp Didem'e uzattım. Elindeki saç tellerini poşete koyduktan sonra hâlâ şaşkın şaşkın bakan Ateş'e döndü.

"Ay bakmasana şöyle. Sana yazmıyorum merak etme."

"DNA testi için saç örneği aldı Melis'ten." dedim Didem'in cümlesini tamamlayarak.

"Kız Pelin, ne güzel yoldum değil mi yellozu?"

"Ellerine sağlık. Bir ara gerçekten elinde kalacak zannettim."

"Siz..." dedi Ateş. Bir süre duraksayıp bir bana, bir Didem'e, bir de delil poşetine baktı. "Siz yılansınız." Kahkahalarla gülmeye başladığında biz de ona katıldık.

DNA testi için örnekleri laboratuvara gönderdikten sonra biraz teori ürettik. Konuşmamız kapının sertçe çarpılmasıyla bölündü.

Savaş sinirli olduğu her halinden belli olan fakat kendini frenlemeye çalışan bir tavırla karşımdaki sandalyeye oturup doğrudan Ateş'e döndü.

"Ne zamandır sevgilisiniz?"

Onun hiçbir şeyden haberi yoktu tabi.

"Çok olmadı."

Ateş'in cümlesiyle gülmemek için kendimi zor tuttum. Didem de benden farksızdı ama ciddi olmaya uğraşıyorduk.

"Bana ne zaman söylemeyi planlıyordun acaba?"

"Ciddiye binmeden söylemek istemedim."

Ateş'in oyunculuğunu şaşkınlıkla izliyordum.

"Nikah yaptıktan sonra mı söyleyecektin oğlum? Olaya bak ya, kardeşimin sevgilisi olduğunu, hele bir de o kişinin Didem olduğunu Melis sayesinde öğreniyorum. Allah bilir, Pelin'in de haberi vardır. Neden en son ben öğreniyorum?"

Ateş dayanamayıp gülmeye başladı. Savaş daha fazla sinirlenmeden Didem durumu izah edince bu defa hep beraber güldük.

"Oğlum öyle bir şey olsa herkesten önce senin haberin olur zaten." dedi Ateş.

Telefonumun çalmasıyla konuşmamız bölündü. Karakoldan arıyorlardı.

"Başkomiserim şu kahvelerin alındığı yeri araştırmamızı istemiştiniz. Orayı bulduk ve kamera kayıtlarına ulaştık."

×××

Selamlaaaaar...

Taşlar yavaştan yerine oturmaya başladııı. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bölüm yorumlarınızı buralara bırakıverin. Ayrıca votelerinizi de eksik etmeyin lütfen.😊

Şimdi geldik bölüm sonu sorularına:

*Didem Melis'in saçını yolarken rahatladınız değil mi? Sjsjsjs

*Semra'nın verdiği adreslerde Yılmaz'ı bulabilecekler mi?

*Sizce Melis ve Deniz, Yılmaz'ın kızı mı?

*Kamera kayıtlarından bir şey çıkacak mı?

Hepsi ve daha fazlası bir sonraki bölümde shsjsnsjsj.

Hepinize kocaman kalpler..🧡🧡

Continue Reading

You'll Also Like

49.6K 2K 22
Teğmen Asya Öztürk'ün aylardır peşinde olduğu terörist sonunda kendi kendini mahv edecek bilgileri Asya'nın eline verir . Fakat işler Asyanın istediy...
328K 18.5K 55
"Sakın, sakın Ala, aklının ucundan dâhi geçirme." Diye burnundan soludu. Sinirle bir adım attım. İşaret parmağımı doğrulttum. "Sakın Yüzbaşı, sakın o...
192K 10.4K 42
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
2.2K 1.1K 26
O, Çocukların Kabusu... Çocukken Geçirdiği Bir Hastalık Yüzünden Kimsenin Sevmediği Bir Yaralı Bir Adam... O, Gece ... Hastalığını Yenebilecek mi?