HAPİS

By sewalmoon

49.4K 2.9K 1.1K

"Aşk, tutsaklık değildir hafızım. Ellerini semaya, yüreğini Rabbine aç! Sabırla, tevekkülle bekle. Zamanı gel... More

Giriş
Yoldaki Işığım'1
Hapis'3
Beynim ve Kalbim'4
Geri Dönüşü Var Mı?'5
Söz'6
Bana Allah'ı Anlatın!'7
Hafızlık Tacı'8
Kurtuluşa Doğru'9
Senin İleyim'10
Yoldaş'11
Kur'an-ı Kerim'12
Korku'13
Simit'14
Pide yer misin?'15
Tilavet'16
İnşirah'17
Limonata'18
Çakma Doktor'19
Kral'20
Yağmur'21
Emre ve Emmi'22

Kaza Olmasa'2

3.6K 183 23
By sewalmoon

Bir kaza ile değişen iki hayat...

《《《

Uzaktan gelen sesler kulağımı acıtıyordu. Sesler sanki kulağımın duvarlarına çarpıp yankılanıyordu. Gözlerimi hafif kıstım. Tavana baktım. Bembeyaz tavan. Aniden bir yüz belirince tabii korktum. Güldü ve koluma elini götürdü. Ne oluyordu böyle?

Yan gözle o kıza baktım. Üzerinde önlük vardı. Etrafa göz attığımda nerede olduğumu anladım. Hastane odasındaydım. İki hemşire bir doktor bana muayene mi ediyorlar tam anlamadım ama etrafımda fır dönüyorlardı. En son ne oldu? Hiç hatırlayamıyordum.

Tam karşıma baktım ki ailem büyük bir heyecanla odanın öbür tarafından odanın camından bana gülüyorlardı. Çok mutlulardı. Birbirlerine bakıp sarılıyorlardı. Cidden neden hastanedeydimki? Doktor bütün müdaheleleri yaptığını ve benim iyi olup olmadığımı sordu. Bacağımın çok feci acıdığını söylemiştim. Bana açıklama yapmaya başladı.

"Dünden beri uyuyorsunuz. Dün kazadan dolayı bacağınız kırılmış ve sizi hızlıca ameliyat ettik. Şu an acıması normal. Yakında ağrınız da kalmayacaktır. Kemiğiniz kaynacak ve sorun kalmayacak. Ama ayağınıza basamayacaksınız. Zaman geçtikçe basacak hale gelecektir. Birkaç yerinizde de hasar var. Onlar içinde krem sürüceksiniz düzenli olarak. Onun için reçetenizi yazdım. Geçmiş olsun. Aileniz dışarı. Eğer iyi hissediyorsanız gelsinler."

Sorusunun cevabını bekliyordu doktor. Gelmelerini istiyordum. Çünkü onlara ihtiyacım vardı. Her şeyi sorsam en iyisiydi. İçeriye girdiler hüzünle. Annem, babam, iki cankardeşlerim...
Tabii bu kadar değildi. Halam, teyzem, yengem, amcam, dayım, kuzenlerim de... Cidden ailecek buradalardı.

İlk baktığım kişi dayımdı. Çünkü gözleri kızarmış, fena bir haldeydi. En son neler olduğunu hatırlar gibiydim. Dayım beni lisemin mezunlar yemeğine götürmüştü. Sonra orada eğlendik, hasret gidermiştik arkadaşlarımla. Sonra dayım benimle konuştu, beni alamayacağını söyledi. Ben de arkadaşımla gittim. Yolda yürürken ise sadece ışığı hatırlıyordum.

Doktorun kaza dediğine göre trafik kazası olsa gerek. Dayımın beni alması gerekirdi. Demek dayım onun için böyleydi. Yoksa kendisini mi suçluyordu? Ama saçmaydı. Çünkü o bozmamıştı arabayı. Aniden bozulmuştu işte. Kendinde suç araması gereksizdi.

Dayım gözlerimin tam içine bakıyordu. Hüzün, korku, endişe...
Anlaşılan fazlasıyla üzülmüştü. Ahhh! Canım dayım benim...

Annem döndü ve

"Bir daha öyle kendi başına hiçbir yere gitmiyorsun. Sakın sözümden çıkmıyorsun Elvin. Bak yoksa fena olur." Dedi tehditkar hem de bir o kadar da üzüntülü bir sesle.

Gözleri dolmuş bana o kadar güzek bakıyordu ki annem. Anneme benzerdim. Kopyası derlerdi bana. Hâlâ diyorlar. Büyüdükçe galiba daha da benziyorduk. Ona benzediğim için şanslıydım. Annem her haliyle güzeldi. Hem de çok...

Babamdan ise ses çıkmıyor, korku dolu gözlerle sadece bana bakıyordu. Korkduğu çok belliydi. İki de bir yerinde kıpırdanıp duruyordu. Herkesi güzelce taradım. Hepsinde aynı yüz ifadesi: Korku.

Ailemi çok seviyordum. Onlar her şeyimdi. Onlar olmasa şu an ne yapardım? Tek başıma olsaydım beni burada kim gözetip koruyup kollayacak hem de beni destekleyip teselli edecekti? İyi ki varlar.

Söze girdim hızlıca. Çünkü çok merak ediyordum.

"Bu nasıl oldu? Biliyor musunuz siz?"

"Nereden bilelim? Sadece polisler aradı hemen geldik. Bu arada senden ifade alacaklarmış. İyi olduğunda haber verecekmişiz. İyi misin? İyi hissediyor musun kendini?"

Dedi halam. Huylarımın bazıları halama geliyordu. Çok seviyordum onu. Masumluğunu, gülümsemesini ve en çok da o güzel konuşmasını...

"Şu an bacağım acıyor. Ama galiba iyi gibiyim."

"Nasıl galiba iyi gibisin? İyi değilsen söyle. Giderler buradan polisler. Sırf senin için bekliyorlar burada."

Hızlıca konuştu dayım. İçinde anlaşılan sinir vardı. Ama kendine karşı. Kendisine sinirlenmiş gibi.

"İyiyim dayı. Tamam sakin ol. Gelsinler. Zaten ifadem yok. Biraz soru sorarlar, bilmiyorum der geçerim."

Polisler geldiğinde ailem çıktı odadan. İki polis bana bakıyordu. Geçmiş olsun dedikten sonra nasıl olduğumu sordu biri. İyiyim dedim.

"Peki kaza hakkında bilgi verir misiniz?"

"Açıkcası sadece fren sesini ve arabanın ışığını hatırlıyorum. Başka hiçbir şey hatırlamıyorum."

"Hmmm. Peki size vuran adamdan şikayetçi misiniz? Zaten adam hapise girecek ama siz şikayetçi olacak mısınız yine de?"

"Nasıl yani hapise girecek ama ben şikayetçi olmasam da mı girecek?"

"Evet. Çünkü alkollü bir şekilde arabayı sürüyormuş. Alkolün seviyesi çok olduğundan ve alkollü bir şekilde kaza yaptığından iki sene hapis cezası aldı. Ama sizin de ifadenizi almak zorundayız. Mahkemesi sizin ifadenizden sonra olacak."

"Hayır..."

Dedim ve bekledim. Biraz sessizlik oldu.

"Ne hayır? Şikayetçi değil misiniz?"

"Evet, değilim."

"Neden peki? Adam size alkollü bir şekilde çarpmış. Sizin bacağınız kırılmış. Ona rağmen şikayetçi değil misiniz?"

"Hayır, değilim. Nedeni de yok. Hem diyorsunuz ya ceza alacak diye. Ne gerek var ki?"

"Ama sizin de ifadeniz önemli."

"Sadece şikayetçi değilim. Bu kadar."

Dedim ve bu konuşmayı burada sonlandırdım. Adam çıkıp gitti. Şikayetçi olmadım. Çünkü adam zaten hapis cezası almış daha gerek yoktu. Hem herkesin hatası vardı. Belki geri dönerdi hatalarından. Ya hapiste o adam değişirse? Hapishane medrese-i yusuffiyedir. Hapis onu değiştirebilir. Bambaşka biri olabilir... Belki de değişmesi için bie fırsattır. En azından benim duam bu yana. Tek çarem o adama duamdır.

《《《

Mazhar'ın ağzından

Evin kapısını hızlıca çarpıp evden çıktım. Arabama binip gaza bastım. Babam yine bana yapacağını yapmıştı. Babam küçüklükten beri beni sevmezdi. Oysa onun ilk çocuğuyum. Demek değişmiyor öyle ilk çocuk falan.

Küçükken orta düzeyde bir öğrenciyken karnemi gösterdiğimde babam hiç tepki vermezdi. Acaba düşük mü notlarım diye düşünürdüm. Demek yükseltmem gerekiyor babamın beğenmesi için diyordum içimden. Ondan sonraki yıl okulun ikincisi olmuştum. Karnemde bir tane bile dört yoktu. Hepsi beşti. Sınıfın birincisi ve en çalışkanıydım. En iyi karne bendeydi. Derslerime acayip yüklenmiş, çok çalışmıştım. Belki babamın hoşuna gider diye. Ama tam tersi oldu. Karnemi gösterdiğimde mimiği bile oynamadı. Sonra yine düşündüm. Demek babam benim karnemin kötü olmasını istiyor diye.

Bu sefer de hiç çalışmadım. Kitabın kapağını dahi açmadım. Tabii öğretmen şaşırmıştı. Velilerimi çağırdı falan ama fayda etmedi. Çünkü benim hedefim vardı geleceğimden başka. Babamdı o. Babam benim hep en yüksek hedefim olmuştu. Hiç ulaşamadığım hedef.

Yine hiçbir şey olmadı. Bu sefer karneyle bir şey olmadığını anlamıştım. Normal çalışarak okul hayatımı sürdürdüm. Güzel bir üniversite kazandım. Belki babamın istediği meslek sahibi olursam mutlu olacağını düşündüm. Fakat yine değişiklik olmadı. Babamın holdinginde çalışmak için istemediğim bölümü seçmiştim. Sırf babam içindi. Babamın gönlünü kazanmak içindi.

O meslek sahibi oldum da ne oldu sanki? Koca bir hiç. Babam holdinge beni aldı ama hiçbir şey değişmedi. Hep hayatım aynı ilerliyordu. Babam için uğraşırken bir şey elde edememekti. Sen onun peşinden koşma, o senin peşinden koşsun taktiğini bu sefer uygulamak istemiştim. Babamın yakasını bırakmıştım yani. Bu sefer hiç yüzüme bakmaz olmuştu. Demek babamla orta derece olmak gerekirdi.

Resmen en son on dört yaşımda babama sarılmıştım. Sonra daha sarıldığımı hatırlamıyorum. O da ben kaybolmuştum. Yolda yürürken babam beni görünce bana sarılmıştı. Babam meğersem kayboldum diye beni arıyormuş. Çok sevinmiştim. O gün dünyalar benim olmuştu.


İsmimi babam koymuş. Ama babam Mazhar ismini koyduğu için pişman olduğunu söylemişti bana. İsmimin birçok anlamı vardı. Şereflenme, onurlanma, bir iyiliğe erişmiş kimse...

Babam Bu ismi sen taşıyasın diye verdim. Ama anlamının bir tanesini bile taşımıyorsun. Demişti. Oysa ben benim ismimi babam koydu diye çok mutluydum. İyi ki adım Mazhar diye dolaşırdım etrafta küçükken. Birisiyle ilk tanışma cümlem Adım Mazhar olurdu.

Babamın bunu demesiyle yıkılmıştım. Onu hiç onurlandıramadım mı? Oysa onun için çok çabaladım. Her şeyi denedim. Denemediğim şey kalmamıştı resmen. Artık pes etmeye başlıyordum. Çünkü zaman geçtikçe babamın beni hiç sevmeyeceğini kabulleniyordum. Ama kardeşimi çok seviyordu.

Bugün yine bana laf yetiştirdi. Ona layık evlat olamıyordum işte. Ben de, o da biliyordu. Daha ne diyor ki? Sinirlenmiştim. Arabanın vitesine yüklendim gidiyordum. Gideceğim yer belliydi. Her sinirlendiğimde gittiğim yerdi.

"Ne kadar varsa hepsi ver abi."

"Oğlum çıldırma. Bugün herhalde çok kötüsün."

"Hem de çok." Dedim

Bana hızlıca bardağa içki koymuştu. Kafaya diktim. Her sinirlendiğimde birkaç bardak kafaya dikerdim. Ancak öyle dindiriyordum sinirimi işte. Tabikide içtikten sonra eve gitmiyordum. Babama sarhoş yakalanamazdım. Bilmiyordu. Arkadaşımda kalıyorum yalanıyla holdingdeki odama gidip orada uyuyordum.

Şu an kaç bardak içtiğimi dahi bilmiyordum. Konuşamıyordum bile. Hiç kimseye farkettirmeden hızlıca çıktım oradan. Arabama bindim. Çok kötüydüm. Başım dönüyordu. Midem de kötüydü. Fazla mı içtim acaba? Normalde araba sürecek kadar içerdim. Bu sefer fazla mı kaçtı?

Villada oturuyorduk. Babamın kendi açtığı holdingi vardı. Küçükken çok çalışıp büyüyene kadar biriktirdiği parasıyla holdinge kadar büyütmüştü işlerini. Şu an zengin bir ailenin çocuğuydum. Ama şımarık büyütülmemiştim. Ailem dinine bağlı, bir o kadar dinini de önemserdi. Pek ben ayak uyduramamıştım dinime. Hep uzaktım. Arkadaşlarım da zaten öyle değildi. Hiç bağlanamamıştım ailem gibi İslam'a. Biraz tanıyorum desem yalan olurdu. Pek bir şey bilmiyordum dinim hakkında.

Eve doğru ilerliyordum. Genelde buralar boş olurdu. Evimiz büyük bir arsada yer alıyordu. Yanımızda birkaç daha villa vardı. Onun dışında büyük bir ormanlıktı buralar. Şu an neden eve gittiğimi dahi bilmiyordum. Birazdan sızmazsam iyiydi. Holdinge gitmem gerekirken eve gidiyordum. Kafam gitti herhalde. Çünkü birçok şeyi algılamamaya başlamıştım. Kim olduğumu dahi unutuyordum bazen. Evin yolunu şaşırmıştım. Yanlış yola saptım. Yanlış yola doğru gittiğimi farkettiğimde boşverip devam ettim. Yağmur bastırmaya başladı. Yolun boş olmasından yararlanarak hızla sürmeye başladım.

İlerlerken aniden bir karartı gördüm yolda. Tabii ne olduğunu anlamadım. Ve aniden önüme gelmesiyle birlikte hızla frene bastım. Galiba birisine vurmuştum. El frenini çektim ve yerimde oturuyordum öylece. Ellerim direksiyonda titrer vaziyette duruyordu. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyordum yani. İnsem mi ki? Çok korkuyordum. Zaten bir şeyleri birbirinden bile ayırt edemiyordum. Başım dönüyordu. Kendimi toparlayıp teselli edip arabadan indim. Arabanın önüne doğru yürüdüm.

O görüntü herhalde gözümün önünden silinmeyecekti. Kapalı bir kız yüzü kanlı bir şekilde yerde baygın yatıyordu. Herhalde kızın şemsiyesi olacak ki bir yana doğru savrulmuş. Ellerim daha da titremeye başladı. Korkum arttı. Kalbim gereğinden fazla atıyordu. Kulaklarım çınlamaya başladı. Ne olduğumu şaşırmıştım. Resmen şoka girmiştim. Uzun süre kıza baktım. Birden daldığımı anlayıp gözlerimi çektim. Etrafıma bakındım. Ben ne yapıyordum böyle. Hemen ambulansı aramam gerekirdi. Ceketimin cebinden çıkardım telefonu. Hızlıca numaralara bastım. Ellerim titriyorken kulağıma doğru tuttum. Ne yapacağımı bilmiyordum.

Hızla telefon açılmıştı. Kaza olduğunu söylediğim sırada başım dönmeye başlamıştı. Yanlış yola girmiştim nereden anlayacağım derken kavşağı görmüştüm. Adresi tarif ettikten beş dakika sonra hızla ambulans gelmişti. Ama tabii ben kendimi hayal dünyasındaymış gibi hissediyordum. Ambulansa bindirdiler. Ben de öne oturdum sarhoş olduğumu pek belli etmemeye çalışarak. Alkole karşı dayanıklıydı vücudum.

Hastaneye girdik hızlıca. Kalbim resmen ağzımda atıyordu, çok korkuyordum. Kızı bir odaya aldılar. Odanın camı vardı. Onu dışarıdan görebiliyordum. Ya çok kötü olursa kız, ben ne yapardım? Kıza müdahaleler etmeye başlamışlardı. Biri serum takıyor biri bedenindeki hasar var mı diye kontrol ediyordu... Ben ise camın önünde korkuyla onları izliyordum.

Kız, ne yaptılarsa uyanmıyordu. Korku bedenimi sarmalamıştı. Endişem her şeyi yıkmıştı. Tek yapmam gereken kızın inandığına ben de dua etmemdi.

Allah'ım ona şifa ver... lütfen uyansın... lütfen...

Dedim içimden. Kıza hâlâ bakmaya devam ediyordum. Duam acaba kabul olacak mi diye bakıyordum. Beklentiyle bakıyorken kızın gözleri aralandı. Ben... ben... inanamıyordum. Duam kabul olmuştu. Daha şoku atlatamamışken aniden büyük bir el sert bir şekilde omzumu tuttu ve sıktı.

Nefesimi derince verdim. Yutkundum. Başımla omzumun üstünden kim ise ona baktım ki... kıyafetinden anlamıştım bile. Polisti. Sert mizacı korkutucuydu. Yeşil gözleri ise alev saçıyordu. Ondan korkuyordum. Yalan söylemiyordum gerçekten. Ondan tırsmıştım. Kumral saçları alnına düşmüş, çatık kaşları ise insanı en korkutan özelliğiydi adamın. Polisler bu kadar korkutucu muydu? Küçükken bile bu kadar korkmuyordum. Yerimde mıhlamış hâlâ adama öylece bakıyordum. Burada tek suçlu bendim. Evet ben. Gözlerimin kararmasıyla sızıyor olduğumu anlamıştım. Bedenim kendini bıraktı karanlığa. İşte işler daha da karışmıştı.

《《《

Selamun Aleyküm💕
Yeni bölüm attım. İnşaallah beğenirsiniz. Evet işte bu bölüm ile asıl hikayemiz başlıyor. Hazır mısınız? Mazhar başkarakterimiz. Umarım beğenirsiniz. Ben onu çok seviyorum. İnşaallah siz de seversiniz.
Hoşçakalın♥️






Continue Reading

You'll Also Like

13.7K 1K 11
Herkes de olduğu gibi benim içimde de umut kırıntısı vardı ama bende sabır yoktu. Her sabrın sonu selamet derlerdi,bazı sabırların sonu kıyametti,hab...
171K 6.8K 48
Ceylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği gari...
182K 12.8K 22
"Bu bir emirdir binbaşı! Sen ve Şüheda yarın akşam eve geliyorsunuz!" Eğer samimiyetimiz olsaydı şurada kahkaha atmaktan bayılırdım. Ama samimiyetimi...
2.2M 73.8K 46
"Bana kendi isteğinle geliceksin " dedi boğuk bir ses tonuyla. Dilini damağına vurduğunda kulaklarıma doğru sıcak nefesini üfledi. "Ve sana söz veriy...