BERFU-BARAN

By busramatmazel

610 259 401

Berfin ile Baran değildi onlar. Berf-u Baran'dı. Aşk; kıldan ince, kılıçtan keskin bir sevda köprüsüdür. Bu k... More

Perde
1. Bölüm: "Uçuşan anılar"
2. Bölüm: "Sinen koku"
3. Bölüm:"Yar'bandı"
4. Bölüm: "Alın yazısı"
5. Bölüm: "Yılgın"
7. Bölüm: "Alâ"
8. Bölüm: "Tabut"
9. Bölüm: "İhtilal"

6. Bölüm: "Pek'âla"

30 7 13
By busramatmazel

🎤Emre sertkaya- yenilige


Kıyametten Sonra-

Karşımda hayatımın seyircisi, gözleri dolu dolu bakıyordu bana. Alya saatlerdir, beni dinliyordu ve sıkıldıgına dair hiç bir iz görmemiştim yüzünde, aksine daha da heyecanlanıyor bir sonraki kelimelerimi gözlüyordu.  "Baran'ın sana veda ettiğini anlaman nasıl hissettirdi sana."

Derin bir nefes aldım, beraberinde karnımda yükseldi. Omuzlarımın hizasındaki saçımı kulağımın arkasına iliştirdim. "O kadar zordu ki, hiç böyle bir acı yaşamamışım ve yaşamayacakmışım gibiydim. Tabi daha sonra bu yaşadığımın acının kıyısından bile geçmediğini anladım."

Hemen atladı Alya. "Dahası da mı var?"

Yüzümde acıyla tecrübe ettiğim sefil bir gülümseme belirdi. "Bu anlattıklarım  hiçbirşey degil ki."

Dirsegini önümüzdeki masaya yaslayıp, büktügü dudaklarını avucuna yasladı. "Baranla çocuklugunuz nasıldı? Nasıl başladı bu ilişki."

Aşık ergen gibi sırttım ama bu sırıtmada biraz küf biraz ceset kokusu vardı. "Orta okulda." ellerimi karnımda birleştirdim. "Gerçekten de küçüktük ikimizde. Önce birbirimizi itip kakmamızla başladı, daha sonra baktık ki düşman çocukları birbirlerini güldürebiliyor. Birbirlerine iyi geliyorlar."

Alyanın yüzünde de gülümseme yayıldı. "Ergenler sizi."  sogumuş fincanını köşeye ittirdi. "Sonra ne oldu da ayrıldınız. Ne oldu da Baran sen git dedin diye gitti. "

Fersiz gözlerimi penceremden dışarıya yönlerdirdim. "lisenin başındayım ben daha o zamanlar. Baran son sınıfta, üniverste sınavına girmişti. O zamanlar Abim yengemi kaçıralı, bir yıl olmuştu. Sait yeni iki ayına girmişti. Ferhat abim, yengemi de kolundan tutmuş çocuklarıyla Raşit ağanın konağına gitti. Maksadı aradaki husumeti bitirmek tabi. Babamda gönül koymadı, bize yakışanın bu oldugunu söyledi. Sonradan anladık bize en çok kan yakışıyormuş."

"Ne oldu?" dedi Alya korkuyla.

"Biliyor musun anneler hep hissediyor kötü bir şey olacağını. Annem eli bağrında sıkıntıyla dört dönmüş evde sürekli babama kızmıştı izin verdigi için, bazen hala öfkeli olduğunu düşündügüm anlar olmuyor degil ama annemin babama bakışını görünce Anlıyorsun yanıldıgını. Annemin gerginliği tüm konaga yayılmaya başlamış, Babam bir ileri bir geri,ellerini arkada birleştirmiş gibip gelmişti Evin içinde. Annem birden elini kalbine koydu, 'birşey oldu' dedi. Dedim ya anneler hisseder diye Öyle de oldu. 10 dakika geçmeden bize haber geldi. Hepimiz nasıl koştuk, hepimize Raşit aganın konagı nasil uzak geldi anlatamam hala o dizlerimin titreşimini, kalbimin bogazımda attığını hisseder gibi oluyorum.  Malik Abim ve ben en önde koşarak nefes nefese vardık oraya, gördügüm şey bize masallarda anlatılan gibi mutlu değildi. kurbağa prense dönüşmüyordu, prenses mutlu olmuyordu. Yengem yerlerde Kucağında Saitle kaykırıyordu. Az ötede abim kalbinden aldıgı kurşunla, yerde yatıyordu. Abimi vuran, yengemin abisi Aliydi... ardımızdan Gelen annemin Feryadı tüm Urfada günlerce konuşuldu, saatlerce ağıt  yaktı, dizlerini dövüp, saçlarını yoldu, kendini hırpaladı.  Sait o nasıl aglıyordu öyle bir görsen, sanki anlamıştı babasının kurban gittigini. Hele dag gibi babamın yıkılışı, o dizinin yere vurmasıyla çıkan ses varya hiç aklımdan çıkmadı. Annem çok dayanamayıp oraya yıgıldı. Anlayacagın elimizde koca bir bomba patladı, sadece abimi degil yüregimizden koca bir parçayıda beraberinde götürdü. Baran... İlerde abisinin önünde durmuş kanlara bakıyordu, sonra bakışlarımız kesişti. O an Anladık hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı. Biz asla tamamlanamayacaktık. sonradan ögrendik, Ali abimi vurduktan sonra silahını Sait ve yengeme dogrultmuş ama Baran engel olmuştu. Ben içime kor bir ateş basarken, elimden gelen tek şey Baran'a git demek oldu." Gözlerim Alya'ya dönünce yaşların ıslattıgı yanaklarıyla bakıyordu bana. Kutunun içindeki peçeteyi kutuyla beraber önüne ittim. "Al, lazım olacak çünkü daha anlatmaya yeni başladım." Alya dayanamayıp hıçkırdı. Ama hikâyeyi merak ettigini görüyordum gözlerinde.

Zorlukla konuştu. "Devamını bahçede anlatmak istermisin?"

🌸

Kıyametten Önce-

Sonbaharın sonlarıydı yaşadıklarımız.

Ömrümüzün en ıssız yerindeydik.

Derdimizi anlatamadıgımız, çıkmaz sokakta.

"Yagmur yagacak galiba."

Mümtaz abinin çarşıda işi oldugu için arabası olmayan abimle beraber Zümrütün üstündeydik. Abimin arkasında yavaş yavaş ilerliyorduk.  Zümrüt dizginlerinin abimin elinde olmasını sevmemiş gibi sürekli huysuzlanıyordu. Ellerim abimin belinde yanagım sırtına yaslıydı.

"Hmm. " dedi abim mesafeli bir sesle. "bu kadar sıcak bile normal değildi."  Abimin derin nefes aldıgını, kalkan sırtındaki başımın yükselmesiyle anladım. "Bana hala kızgınsın?" o gün ki kavgamızdan sonra bu konu hiç açılmamıştı. Ne sordugunu biliyordum ama geçiştirdim.

"Niçin?"

"Biliyorsun işte, o gün Miroglu çıkardı ya seni. Bende bagırdım sana."

Yanagımı daha da yasladım, sırtına. "Abi. Sen Benim için kıymetlisin. Hatta çok kıymetlisin. Sana birşey olmasın ben başka birşey iştemem. İstersen kız , ama sen yaşa benim yanımda ol."  Abim başını çevirip, omzunun üstünden başımı şevkatle öptü.

"Konuşma böyle daha da mahçup oluyorum." dedi

"Olma,  benim abim ol yeter." çenemi omzuna yaslayıp yola baktım. "Zümrüt seni pek sevmiyor ha?" dudaklarımdan kıkırtı firar etti.

"Senin beygirin ne bekliyon ki? Asi senin gibi"

"Ne asiligimi gördün."

"Konuşturma şimdi"

Beynimi kaplayan dumanların ardına sakladıgım soru dumanların isini  aşıp sürekli dilime dolanıyordu. Sonra ben nefes alamacak hale geliyordum.  Yola çıktıgımızdan beri kendimi tutmak için bir hal olmuştum, sorarsam abimin tepkisini kestiremiyordum. Ama ben bu soruyu sorunca rahatlıyacakmısım gibi hissediyorum.Yolumdaki taşları ayıklamazsam, her adımda tökezleyecektim hatta düşüp yaralanacaktım.

"Abi?"

"Hı?"

Yangın yayılıp parmaklarıma kadar kavurdu beni, bağımı sardı dikenli güller. Kerpetenle sökülürcesine acıtarak sordum. "Diyar'ı... Sevdigini nasıl anladın. Yani onu kabullenmek kolay oldu mu?... Abi'ye ihanet etmiş gibi hissettin mi?" yanagımı yasladıgım abimin sırtı kasıldı. Kaslarının dalgalanışını hissettim. Avuçlarım sanki bir taşa tutunuyordu öyle gerildi.

"Hiç kolay olmadı." sesi buz gibiydi. "Defalarca kendime kızdım düşmanımın kızına mı sevdalandım diye başımı yerden kaldıramadım. Kabul etmek benim için çok zor oldu, hele bunu Diyar'a söylemek ellerimle kanatmış gibi hissettim. En  zoru da ne oldu biliyormusun abi'ye nasıl ihanet ederim diye başımı az duvara vurmadım. Kabrine gidemedim utancımdan, yüzüm yoktu. Abi'nin kanını akıtanların kızına sevdalanmıştım. Abi kızmazmıydı bana, yaşasaydı yüzüme tükürürdü diye düşündüm. Ben abi'nin intikamını bile alamamışken.... Ona ihanet etmiş gibi hissettim."

"Peki sonra noldu?"

"Sonra ben abi'yi anladım. Abi bana ne yapardı diye düşünmeyi bıraktım abi ne yaptı diye baktım. Yenge de düşman kızı degilmiydi, abi sevdalanmadımı. Sevdiğine sahip çıktı korkmadı, tutup elinden getirdi. Yenge Hep demiştir, 'yine olsa Ferhat beni yine kaçırır'. Abim ölümden korkmamıştı, sevdasına sıgınıp  mutlu olmaya baktı. Ben ondan sonra kabrine gittim. çünkü ben onu anladım, ve sevdama sahip çıktım. Eger yaşasaydı bana cesur olmamı söylerdi. O yüzden başım yerde degil benim, aslan gibi yigit abim vardı, bana mertligi yigitligi ögretti öyle gitti." gözümden akan yaş abimin gömleginde kayboldu. burnumu çekip abime sıkıca sarıldım. O kadar sıkı sarıldım ki sende gitme dedim.

"Bende abim gibi ölümden korkmayacagım." dedi

"Deme öyle" kabaca burnumu çektim.

"Şşht, tamam kız zırlama çocuk gibi" ellerimim üstünü sıvazlayıp, beni sakinleştirmeye çalıştı.

"Biz neden sizin ölümünüzle acı çekmek zorundayız. Ardınızda bizi bırakmak size kolay mı geliyor. Cesursunuz ama bir o kadar da zalimsiniz. Anne ne hale gelir diye düşünmüyorsun. kadın Ferhat adını duymasıyla iki gün yataktan çıkamıyor, bize açık yara bırakmak zorunda degilsiniz. Bu kadar zalim olmayın" Alnımı abimin sırtına yaslayıp agladım, bu ara en çok yaptığım şey aglamak galiba. Abim bir şey demedi ama elimi okşayıp beni sakinleştirirken aglamama müsade etti. Elimle öne meyilli bandanamı düzeltip göz yaşımı sildim. Ard arda burnumu çektim, hala aglama istegim vardı ama buna mani oldum. Saçlarımı tekrar düzelttim.  Abim bir şey demedi. Hava serinlemiş, uzaktan gök gürültüsü geliyordu. Abim Zümrütü biraz hızlandırdı bu yavaşlıkla oraya varamazdık. Zümrüt  hızlandıkça ben abime daha sıkı sarıldım. Kuşlar yagmur yagacagını anlamış gibi hızlı ve atik bir şekilde terk ediyordu gökyüzünü. Sonra abim Zümrütü durdurdu, başımı kaldırıp yola baktım. "Abi niye durduk, kim bunlar "

Yolumuzu kapatan üç adam, kin ve öfkeyle abime bakıyorlardı. "Kadir ağanın ogulları. Sakın inme, baktın işler ters gidiyor hemen Zümrütle kaç git."

Şaşkınlık ve tedirginlikle sordum. "Abi ne diyorsun sen"

Abim Zümrütten inip, aşagıdan bana bakıp dizginleri elime tutuşturdu. "En ufak bir şeyde bas git. Beni dinle."  Hiç birşey diyemeden arkasını dönüp adamlara doğru ilerledi, gerginlikten ellerimle dizginleri sıktım, hava iyice kara bulutlara esir olmuştu. Gök gürültüsü uzaktan yankısıyla bizi sınıyordu. Saçlarım savrulup, kırbaç gibi sırtıma iniyordu. Abimin her adımında ayagının altındaki toprağı eşelenmesiyle sesler yankılanıyordu. Üç adamın karşısında durdu. "Hayırdır, mevzu nedir?" dedi. Omuzları dik, ellerini arkada birleştirmiş korkmadıgını gösteriyordu.

Adamlardan biri öne çıktı 40 yaşlarında ve evliydi tespihiyle oynayan elinde alyansı vardı. "Mevzu derin Malik. Sizin yaptığınız kalleşlikle ugraşıyoruz. Sen daha iyi bilirsin zaten degil?"

Abimin omuzlarını gerginlikle oynattığını gördüm. "Ne diyorsun Bilal sen? Bizim şimdiye kadar ne kalleşligimiz oldu da bundan sonra olacak!."  abimin gergin sesiyle, olduğum yerde terler dökmeye başladım.

Bilalin yanındaki biraz daha genç olan adam söze dahil oldu. "Tabi siz Atmanlar namuslu ailesiniz degil? Sizin dışındakiler hepsi namussuz, herkes hata yapar ama siz yapmazsınız, siz ne sanıyorsunuz kendinizi, bizim rızkımızla oynayacak adammısınız siz!" genç olan hiddetle öne iki adım atınca, bilal tespihli elinin tersiyle, elini gögsüne katıp durdurdu kardeşini.

"Ne rızkı! Benim babam kimsenin rızkıyla oynamaz." dedi abim.

"Hadi ordan puşt!"

Bilal bu kez kardeşine yöneltti bakışını. "Ömer! Az dur hele! Anlaşmaya geldik buraya. Eger ki anlaşamazsak o zaman meydan senin." sonra yine abime döndü. Abimin çenesi sıkı bir şekilde duruyordu, ardında birleştirdigi elleri sıkmaktan kaskatı olmuştu. "Şimdi, bizim tek müşterimizi bize geri vereceksiniz Malik. Fıstıklarımızı sattıgımız adamı bizden alıp kendi safınıza çekmek bu mertlige sıgar mı!" bu kez Bilal gözlerinde bir öfke kor gibi yayıldı. ikisininde pala bıyıkları vardı ve onlara iğrenç bir hava katmıştı. Diger küçük kardeşleri, onlar gibi sert degil de benim gibi olanları anlamaya çalısıyordu, hem bıyıkları bile terlememiş bir delikanlıydı.

"Ha şu mesele!"  abim yapay bir oyunla yüzünü asıp üzüldü. "Mertlikten siz bahsediyorsunuz ha? O adamlara gram kazıgı atan siz degilsiniz tabi!"

"Ne kazıgı malik! Müşterimizi geri vereceksiniz!" Adamın yüzü güneş lekeleriyle doluydu. Yıllarca güneş altında durduğu belliydi.

"Hangi müşteriyi çalmışız da böyle konuşuyorsun?  Adam kendi ayaklarıyla geldi bize, sizin onlara sattığınız fıstık çuvalıyla beraber, çuvalda fıstık sapı vardı be. Akıllılık ediyor fıstık sapıyla kiloyu arttıyorsunuz. Bu adam da enayi zaten! Bize geldi size dava acacaklardı da Sadık Aga, yani babam durdurdu. Zararlarını ödedi. Siz  hala utanmadan karşıma gelmiş müşteriyi ver diyorsunuz o müşteri sizden illah etmiş be. Şimdi çıkın yolumdan de hayde!" abim arkasındaki ellerini ayırmış sallayarak konuşmuştu adamlarla. Bilal hırsla örülmüş yüzüyle abime bakarken, korkuyla kendimi kasmıştım.

Bilal abimin yakasından tutup çekiştirdi. "Lan! Sen ne diyorsun puşt!"

Abim yakasında ki ellerden kurtulup sinirle gözlerini dikti. "Adam mısınız lan siz, yolumu kesiyorsunuz ibneler!" abim sert yumruğunu Bilalin yüzüne yapıştırmasıyla. İniltim yankılandı. Bilal aldığı darbeyle yere düşerken, Ömer abisinin dayak yemesini yediremeyip, hızla abime kafa attı. Abim sendelerken eliyle başını tuttu ayaklarının üstünde zorlukla dururken sol eliyle Ömere yumruk attı. Bilal yavaş yavaş ayaklanırken. Abimin sesini duydum. "Berfin git!"

O an o komutu beklemişim gibi dizginleri savurdum, oradan uzaklaşırken omuzlarımın üstünden abime baktim. Bilal yerden kalkmış abime arkadan saldırıp dirsegiyle bogazına yapıştı. Abim iki koluyla bogazındaki pençelerden kurtulmaya çalışırken. Ömer abimin karnına tekme attı. O tekmeyi ben yemişim gibi karnım kasıldı. Abim iki büklüm olurken, kendini kastıgını gördüm. Zümrüt beni uzaklaştırırken abimi yolun köşesindeki agaca dogru sürüklediklerini gördüm, abim yerlerde o vahşiler tarafından darp edilirken ben napıyordum kaçıp gidecekmiydim sahi? Abimin görüntüsü uzaklaşınca, yol ortasında durdurdum zümrütü, nefesim kesik kesik ve havadaki kara bulutlarla da şiddetli rüzgar çıkmıştı, bu yüzden nefes alamıyordum. Gidip yardım mı çagırmalıydım. Abime yardım mı etmeliydim. Abimi yerde hırpalayıp ard arda tekme atıyorlardı ve daha fazla dayanamıyordum. Zümrütü döndürüp abime dogru sürdüm. Gözlerimden akan yaş rüzgara karışıp ardımda kalırken Zümrütün üstünde yükselip Jokerler gibi küçüldüm. Zümrüt hızlandı, yoldan çıkıp ağaca dogru koştu. Abim perişan halde yerde yatıyordu. Zümrütü abime tekme atan Ömerin üstüne sürdüm, ömer bizi geç fark etmişti. Zümrütün ayakları altında kalmaktan kaçamamıştı.  Zümrütü döndürüp Bilalin üstüne sürdüm. Zümrüt kişneyip ön ayaklarıyla Bilali kuvvetlice savurdu. Atımın kişneyişleri susmak bilmezken  tekrar etrafımda dönüp, Ömere dogru, yöneldim Zümrüt ön iki ayagını kaldırıp yerdeki adama dogru ard arda aynı ritimle indirdi, bir an olsun kişnemeyi bırakmamıştı. Bilalin arkamızdan geldigin son anda fark edince atın  kalçasına vurdum. Zümrüt arka ayağıyla Bilalin gögsüne kuvvetlice bir tekme attı. Bilal inleyerek yere savrulurken. Saçımdan tutan ellerle çığlık attim. Eller kuvvetle beni Zümrütün üstünden indirdi, yere savurdu. Başımı yukarı kaldırınca bunun küçük kardeşleri oldugunu fark ettim. Ömer karnını tuta tuta ayaklanınca, yüzüme okkalı bir tokat attı. Yanagımdaki ısı tüm vücüduma yayılıp beni yaktı abim burnundan akan kanı silerken bir tokat daha yedim. Bu kez saçlarıma Ömer asıldı, "seni oruspu kahpe!" gözlerinde hırs ve kini görebiliyordum.

"Bırak lan onu! Piç!" abim yerden dogrulup bana dogru gelecekken küçük kardeşleri zaten hırpalanmış olan abimi iki kolundan tutarak durdurdu.

"Sadık ağanın küçük kızına bakın hele! Büyümüşte abisini korumuş ha!" eliyle çenemi sıkırken öfkeyle bakan gözlerimde dolaştırdı gözlerini. "Senin küçüklügünü bilirim lan ben! Hele bak nasıl da bakıyor soguk soğuk."  abime döndü bu kez. "Sadık ağa kızına zarar gelsin istemez degil? kızı için bize müşteriyi geri verir o halde "

"Lan sen adam mısın lan! İbne! Seni mahvederim lan. Bırak onu bırak! Hayvanoğlu hayvan!" abimin haykırışı, beni olduğum yerde titretirken ne oldugunu anlayamadan ayaga kaldırdı beni.

"Bizim Berfinle bir işimiz var! Değil mi güzelim!"  Bakışlarında ki kötü niyeti sezmiştim, gözlerinin ateşinden başını uzatan şeytanla göz göze geldim. Eliyle yanagımı sevince yüzüne tükütmek için hiç düşünmedim.

"Seninle işim yok benim köpek!"

Ömer yüzündeki tükürügümü silerken hırsla yüz üstü yere savurdu beni, ellerim yere çarpmanın şiddetiyle soğukla sızladı. Dizlerim zaten yanıyordu. Saçlarıma tekrar daldırdı o iğrenç elleri "Neyine güveniyorsun lan sen! Sen kimsin  lan bana tükürüyorsun."

"Ömer bırak!" Bilal iki büklüm ayaga kalkıp kardeşine doğru geldi. "Kıza birşey yapamayız. Bütün herkes üstümüze çullanır. geri çekil hadi, bizim işimiz Malik'le"

Ama ömer abisini dinlemeden, bir dizini kırıp sırtıma bastırdı, agırlıgıyla ezilen kemiklerimin acısı dilimden inlemeyle firar etti,  canımın acısıyla ellerimle toprağa tutundum. Dizlerimin kanayan yerleri tekrar aynı yerden sızlarken, dudaklarımı dişledim."Bu kız bana tükürdü! Erkek adam bir kadından dayak yemez!" biraz daha bastırdı dizinin sivri kemigini, yere temas eden yanağım sıyrılıp, taşlara takılıyordu. "Öyle değil mi Berfin!" bu kez dilimden çıglıgım firar etti.

Tozu topraga katan bir fren sesiyle bulanık gözümle baktım. Siyah arabanın farları gözümü kamaştırırken, inip koşarak gelen adama halsizce baktım. Herkesin dikkati o yöne dogru meyilliyken sesini duydum. "Lan!" sesi gök gürültüsünü geride bırakmıştı. "Puşt oğlu Puşt!" hızla üstümdeki Ömeri ardımızdaki ağaca savurup, yumruklamaya başlamıştı. "İbne oğlu ibne ne yapıyorsun lan sen!"

Ben soyulmış ellerimden destek alıp dogrulurken çizilmiş dizlerime güç verip ayaklanamadım. Bilal öne çıkıp, Barana yumruk attı. "Sen ne karışıyorsun Baran ağa senle değil meselemiz."  Baran bir iki adım geriye gidip sinirle baktı Bilal'e. "Sizin meseleniz ne piçler! üçe karşı bir adama sardırıyorsunuz. Adam mısınız lan siz!"

Bilal tekrar konuştı. "Bak yakında akraba olacağız, düzgünce konuş!  Karşında nişanlının abileri var!"

Gözlerimi sımsıkı yumdum. şimdiki agrılarım gitmiş yerine kor bir ateş bırakıp gitmiş gibilerdi. Yaralı avuçlarımı bu kez ben kanattım, dişlerimi agrıtırcasına sıkarken Barana baktım, şaşkınlıgı kızgınlığı hepsi bir ayara gelmiş kaşları çatık bakıyordu karşısındaki adama doğru. "Ne diyorsun lan sen! Ne nişanlısı.?"

Bilal agırlıgını toparlayıp konuştu "Bu mevzular burda konuşulacak şeyler degil. İşimizi halledip gidip konuşalım."

Baran burnundan sert nefesler alıp verirken elleri yumruk halini almış, başını omzuna yatırıp çıtlattı. "Sizin işimiz dediğiniz, bir kıza güç yetirmek mi. Ulan haysiyetiniz de mi yok!"  Baran bir hayvan gibi hırlayarak konuşmuştu.

Bilal iki büklüm olsada kendinden taviz vermedi. "Laflarına dikkat edesin Baran ağa. Sonra yüz göz olmayalım."

"Lan! Lan siz kimsiniz! Sizle yüz göz olacakmışım, sizden değil akraba ancak leş yiyen akbaba olur!" 

"Ağır konuşuyorsun Baran! Sonra pişman olursun!"

Baran daha fazla duramamıştı. Hırsla Bilalin üstüne atlayıp, yumrugunu savurdu. Bilal yere düşerken Baranın çıkardıgı sesler bir hayvandan farksızdı. Bilalin üstüne çıkıp bir yakasını tutarken diger yandan yumruklarını indiriyordu "Hadi pişman et de göreyim seni hadi! Nasıl yapıyorsun birde bana göster ha!" agzından bir küfür bitiyor digeri başlıyordu. O sırada abimde küçük çocuktan kurtulmuş onunla boguşmaya başlamıştı. Bilalin iniltisi bana bile ulaşmıştı, Ömer önümde iki büklüm olduğu agaçtan güç alıp dogruldu, sarsak adımlarla Barana yaklaştı

"Baran! Arkanda." sesimi bulduğumda söylediklerime şaşırmıştım. Onu koruyacagımı düşünmezdim tıpkı onun bizi korudugu gibi.

Baran arkaya dönmesiyle yüzüne yumruk yemesi bir oldu. Eliyle yerden destek alıp kalkarken hırıltıyla bu kez Ömerin üstüne yürüdü. Ömerin yakasından tuttugu gibi agaca yapıştırdı, ard arda tekmelerini karnına yedirirken, küfür ettiğini bagırdıgını işittim. Ama herşey sanki bir o kadar da uzakta gibiydi. Algılayamıyordum. Baran yumruklarını, Ömerin yüzüne indirip bagırıyordu

"Seni mahfederim, yaşatmam lan seni burda! Yaşatmam. O ellerini kırarım. Dar ederim sana Urfayı. Hadi bana da vur! Gücün mü yetmiyor piç!" Baran o kadar öfkeliydi ki o öfkesi yanar dag kadar kızgın ve harlıydı. Ömer son gücüyle Barana kafa attı. Baran Ömerin attığı kafa darbesiyle sadece bedenen geri gitse de tekrar toparlanıp,  Ömeri bir kez daha agaca yasladı, Ömer bu kez aşagıdan yumrugunu Baranın karnına isabet ettirip ağaç ile Baranın arasından sıyrıldı. Baran öne  dogru atlayışıyla Ömeri yere düşürdü, yerdeki adamın üstüne giden Baran karnına aldığı sert bir tekmeyle uzaklaşırken  yere düştü. Ömer, Baranın yanından geçip gidecekken, Baran ayaklarından tutup adamı yüz üstü düşürdü. Bu kez kendi aralarında boguşmalar yaşanırken. Abim küçük kardeşi köşeye yıgmış, Baranın yanına doğru sarsak adımlarla gidiyordu. İkisi de üst üste binmiş boguşurken, Ömerin elini cebinden uzaklaştırdıgını ve avuncundaki metali gün yüzüne çıkardıgına şahit oldum.

Klik.

Bu sesin yankılanmasıyla, çakının sivri ucunun Baranın bedeninden, etlerini yarıp geçişini izledim.  Baranın gözleri aynı zamanda irileşirken, aldığı yarayla kaskatı kesilip, kızardı. dudaklarının etlilerinin arasından bir inleme firar etti.

O an herkes durdu.

Zaman durdu.

Nefesler tutuldu.

Dünya boğuldu.

Ben sular altında kaldım.

Baranın karnından yayılan kan topraga aktı, bilmedi ki içimdeki harı alevlendirdi.

Şıp şıp şıp.

Kan aktı, ben yandım.

Ben acziyetimi ilan ettim.

Bölüm sonu.

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 42.1K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
7.3M 420K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
864K 87.3K 44
[04.04.2017 Gizem/Gerilim #3] Üniversiteyi yurt dışında okumak için Kore'den ayrılıp California'ya gelen Jeon Jungkook, kimsenin dilinden düşmeyen Fr...
25.6M 909K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...