Blackened|Simsiyah

By TurkishWriterss

2.6M 132K 32.3K

. More

1. Bölüm
2. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6. Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
DUYURU
13.Bölüm
14.bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
ÖZEL BÖLÜM
17. Bölüm
18.Bölüm
19. Bölüm
20.Bölüm
Duyuru
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
30. Bölüm
31.Bölüm
32. Bölüm
Duyuru
33. Bölüm
34.Bölüm
DUYURU
35.Bölüm

3. Bölüm

96.8K 4.7K 823
By TurkishWriterss

Eve gelince kapının önünde üç valiz gördüm. Annemin eşyaları olduğunu anlayınca gözlerimle etrafı süzdüm. Bu evde şimdi mutlu olmayabilirdim belki, ama bütün anılarım, çocukluğum, ailemle güzel geçen her anım bu evde geçmişti. Gözümün dolmasına izin vermeyerek, İzmir'deki yeni hayatımı düşündüm. Belki bu sefer gerçek dostluklar edinebilirdim. Evet, gerçek dostluk benim için çok küçüklükte kalmıştı. Beni sadece ben olduğum için seven, Gece olduğum için benimle olan beş yaşından ibaretti.

İlkokul ve ortaokuldaki dostluklar da, liseye geçince bitmişti. Lise zaten çok saçmaydı bu konuda. Bir de 'Hayatın en iyi arkadaşlıklarını kazanacaksınız.' diyorlardı. Palavra! Liseye geçince her şey değişti. Güzel olduğum için okulda popülerliiğim artmıştı. Ve bununla birlikte en nefret ettiğim şey olan, sahte dostluklar beraberinde geldi. Herkes beni ünlü iş ortakları Arslan çiftinin kızı Gece Arslan olarak görüyordu. Ama benim tek ihtiyacım olan beni seven bir aile, nasıl olduğumu soracak bir dost ve ona aşkla bağlı olduğum bir sevgiliydi.

Böyle düşünürken gözümden, ne zaman düştüğünü bilmediğim gözyaşı ağzıma girdi. Ağzımdaki tuzlu tatla ağladığımı anlamıştım. Annemin beni böyle görmesini istemiyordum. O yeni bir başlangıç yapmak istiyordu. Ve ben ona bunu yapmayacaktım.

Aceleyle odama çıkıp, banyoya girdim. Yüzümü yıkadıktan sonra temiz havlu çıkarmak için dolabımın kapağını açtım. Ve gözüme çarpan sivri metal şeye odaklandım. Aklıma dün gece geldi. Aslında bana sürekli mesaj gelirdi. Böyle şeyleri takmazdım ama bu çok başkaydı. İçimde nedenini bilmediğim bir duygu vardı. Korku muydu bu? Ya da şaşkınlık? Aklımı kurcalayan şey beni nasıl gözetlediğiydi. Bu konuyu düşünmemek üzere aklımın derinlerine ittim. Ve yüzümü kurulayıp aşağı indim. Annem hala ortalarda gözükmüyordu.

'Anne.' diye seslendim beni duyması için. Annemin titrek sesi yatak odasından geliyordu. Adımlarımı hızlandırıp yanına gittim. Annem yatakta oturmuş, eski resimlere, resimlerimize bakıyordu. Kafasını kaldırınca ağladığını gördüm. O da özlüyordu belli ki. Eliyle yatağın boş kısmına vurdu. Gidip yanına oturdum. Annemin elindeki resimde, ben, babam ve annem parktaydık. O gün doğum günümdü. Annem ve babam yine çok çalışırdı. Ama beni severlerdi. O gün çok ağlamıştım parka gidelim diye. Babam da toplantılarını iptal etmişti benim için.

Annem diğer fotoğrafa gelince dayanamadım. Ve durdurdum.

'Anne. Yeter artık. Biz yeni bir hayata başlayacaktık hani? Eskileri bende çok özlüyorum. Ama ağlamakla gelmiyor işte. İnan anne gelmiyor. O yüzden bu resimleri kaldırıyoruz. Ve dışarı çıkıp yemek yiyoruz. Anlaştık mı?' dedim. İnsanların tatlı olduğumu düşündüğü gülümsememi takınarak anneme baktım. Annem de elinin tersiyle göz yaşlarını silipi yüzüne sıcak bir gülümseme koydu. Onu yataktan kaldırdım. Ve üstümü giyinmek için odama çıktım. Siyah kot şortumu ve mavi siyah kareli gömleğimi giyip, ayağıma siyah converselerimi giydim. Aşağıya indiğimde annemim çoktan hazır olduğunu gördüm. Karşılıklı gülümsemelerimizden sonra evden çıktık.

Arabayı lüks bir restaurantın önünde durduğumuzda, valeye anahtarı uzatup aşağıya indik. Restauranttan içeri girdiğimizde ağır zengin kokusu beni bunaltmıştı. Böyle yerleri gerçekten sevmezdim. Annem manzarısı olan bir masaya oturduğunda peşinden gittim. Menüler önümüze gelince, hiç yapmadığım bir şeyi yapıp yengeç sipariş etmek istedim. Gelen genç garsona gülümseyip;

"Ben bir yengeç sote alabilir miyim?" dediğimde garson beni başıyla onaylayıp anneme döndüğü sırada, masadaki telefonum titredi.

''Başka bir şey sipariş et."

Hah ciddi olamazsın dimi? Bu da neydi şimdi? Aceleyle etrafıma baktım. Ama herkes son derece kendi halinde görünüyordu. Annem benim telaşlandığımı anlamış olacak ki, bana ne olduğunu sordu. Onu kafamla geçiştirerek yemeğimi beklemeye başladım. Düşünme Gece düşünme. Seni ele geçirmesine izin verme.

''Bundan sonra daha dikkatli olmalısın. Tamam mı ufaklık?''

Yemeğim gelince yemeğimi yemeye başladım. Başta güzel gelmişti. Memnun bir şekilde yemeğimi yerken, midemde birden hissettiğim acı, ardından ağzımdaki ilginç tat, gözlerimi pörtletmeme neden olmuştu.

Annem kızardığımı farkedince, olabilecek en hızlı şekilde beni arabaya götürmüştü. Ben, annem için çok değerliydim. Beni korumaya çalışıyordu.

Hastaneye aceleyle girdiğimizde, kırklı yaşlardaki doktor kapıdan çıkınca, annem bana döndü.

"İnanmıyorum Gece, daha yengece alerjin olduğunu bile bilmiyorum." diye sitem edince onu yatıştırmak için, "Merak etme anne. Bende bilmiyordum." diye durumu kıvırdım. Sonra annem işlemleri yapmak için odadan çıktı. Annemin çıkmasıyla telefonum titredi. Masadaki telefonumu alıp mesajlara girdim. Birçok mesajı es geçerek son gelen mesaja baktım.

''Bir dahaki sefere beni dinle, ufaklık.''

Bu mesajla birlikte aklıma bir şey daha dank etti. Başka bir şey sipariş et. Başka bir şey.. Yok artık! Bu kadarı da olamazdı değil mi? Sinirden ne yapacağımı bilmez haldeydim. Annemin odaya gelmesiyle duruldum. Ve çıkmak için eşyalarımı toplamasını seyrettim.

***

Sabah annemin zorlu kaldırma çabalarıyla yataktan kalktım. Daha uçağımıza üç saat vardı. Yataktan kalktıktan sonra odama son kez baktım. Doğduğum günden itibaren bu odada kalmıştım. Burada dinlemiştim müziklerimi. Burada ağlamıştım. Hatta intihar girişimimi bile burada yapmıştım.

Odamdan çıkıp koridora geldiğimde yıpranmış duvarlara dokundum. Sanki dokundukça anılarım canlanıyordu.

Küçükken zorla inip çıktığım merdivenlerden koşarak aşağı indim. Mutfağa ve salona göz attıktan sonra dışarı çıktım. Bahçeye çıkınca doyasıya eğlendiğim oyunlarım, anılarım aklıma geldi yeniden. Annemin beni bu halde görmesini istemiyordum. Her an ağlayabilirdim. Sahile inmek benim için iyi olacaktı.

Sahile indiğimde dalgaların sesi, rüzgarın suratımı gıdıklayışı beni biraz olsun rahatlatmıştı. Sıcacık kumların üstünde yürürken arkamdaki ses ile irkildim.

'Sevgilim. Bana bir veda etmeyecek misin?' Ah Haktan.

'Bana sevgilim deme.' diye tısladım dişlerimin arasından. Hala arkam ona dönüktü. Gür kahkahasını duyunca kendimi daha fazla tutamadan yürümeye devam ettim. Sonra birden ayak sesleri kesildi. Şaşkınlıkla arkamı dönmüştüm ki, Haktan yoktu. Koskoca Haktan Düzenli gitmiş mi idi? Yok artık! Ben mutluluk içinde kendi etrafımda dönerken korkunç bir inleme ile kendime geldim. Elime ağır bir taş alıp sesin geldiği yere doğru yürümeye başladım. Sokağın sonunda kavga eden iki kişi vardı. Daha doğrusu biri dövüyor, diğeri dayak yiyordu. Korkudan nefesim kesilmişti. Belkide elimdeki ağır taşı oraya atarsam, dayak yiyen çocuğun kaçma fırsatı olabilirdi. Taşı atmak için elimi kaldırdığımda bana bakan Haktan'ı gördüğümde istemsizce çığlık attım. Yerde dayak yiyordu. Tüm suratı kana bulanmıştı. Döven kişi kapşonluydu. Öğlen olmasına rağmen siyah kapşonlu bir ceket giymiş olan çocuk bana baktı. Simsiyah gözlerine kitlenmiştim. Görünen tek yeri gözleriydi. Sanki nefret ile dolup taşmıştı. Haktan'ın aksine üstünde hiç kan yok gibi görünüyordu. Çocuk gözlerini benden çektikten sonra Haktan'ı yumruklamaya devam etti. İçime dolan korku ile koşkaya başladım. Burası fazla tehlikeli olmaya başlamıştı. Eve gitmeliydim.

Eve gelince annem kapıda beni bekliyordu.

'Ne oldu kızım? Niye geç kaldın? Hadi bin arabaya'

Cevap vermeden arabaya bindim. Şuan derecesi olmayan bir korkunun içindeydim.

Havalimanına gelince hafif bir gülümseme suratıma oturdu. İzmir farklı olabilirdi. Yeni bir üniversite, yeni arkadaşlar.

Bir yandan bavulumu çekiyor bir yandan etrafı inceliyordum. Genç bir adam uçağı göstererek 'Bu uçak. 25B ve 26B koltuklar. '

Adama bileti verdikten sonra koltuğumuzu aramaya koyulduk. Uçakta herkes kendi halinde görünüyordu. Özelliklede kapşonlu çocuk. Kapşonlu?

Kapşonlu çocuğun koluna bulaşmış kanı görünce gözlerim büyüdü. Nefesim kesildi. Acaba Haktan'ı öldürmüş müydü? Annem başka tarafa bakarken ben kapşonlu çocuğu izliyordum. Elinde duran siyah iPhone'ı döndürüyordu. Birden bana baktığında onun olmadığını anladım. Diğerinin aksine gözleri masmaviydi. Beni görünce ne olduğunu anlamayıp gülümsedi. Aptal bir gülümsemeyle ona bakıp koltuğuma oturdum. Titreyen telefonuma bakınca gelen mesaj beni şaşırtmıştı.

"Cidden bu kadar, kendimi ele verecek kadar aptal olduğumu mu sanıyorsun?"

Gözlerimi devirdim.

Continue Reading

You'll Also Like

940K 13.9K 55
Ne yani kendinizi ne zannediyorsunuz? İstemiyorum gerekiyorsa hem dersten bırakın , hem okuldan atın... Bu kadar asabi olunmaz didem , o çok konuşan...
176K 7.7K 37
-"Bizden olur mu dersin?" -"Çoktan olmadı mı zaten sevgilim?"
10.5K 225 22
"Melin, büyüleyicisin." Beni kendine biraz daha yaklaştırdı. Boynuma eğildi ve sert bir öpücük kondurdu. Sonra ise gözlerime baktı. Nasıl baktığını a...
514K 37.6K 16
Çimlerin kralı, Fenerbahçe'nin göz bebeği Kuzey Karahanlı. Hayatını kariyerine adamış, tek amacı daha da başarılı olmak olan bir adam. Buz patenine...