destiny ಇ taekook ✔️

By sdafighting

53.8K 5.7K 5.8K

|TAMAMLANDI| Orta çağ Avrupasında yaşayan bir falcının oğlu, kırmızı ginseng ticareti yapan ama uzun süredir... More

Minik bir rica
⍣1⍣
⍣2⍣
⍣3⍣
⍣4⍣
⍣5⍣
⍣6⍣
⍣7⍣
⍣8⍣
⍣9⍣
⍣10⍣
⍣11⍣
⍣13⍣
⍣14⍣
⍣15⍣
⍣16⍣
⍣17⍣
⍣18⍣
⍣19⍣
⍣20⍣
⍣21⍣
⍣22⍣
⍣23⍣
⍣24⍣
⍣25⍣
⍣26⍣
⍣27⍣
⍣28⍣
⍣29⍣
⍣30⍣
FİNAL

⍣12⍣

1.5K 201 249
By sdafighting

YN:Yorumları okurken ben 😂:

Jungkook

Tae ve ben beraber içtiğimiz geceden beri iyi anlaşıyoruz. Benden iki yaş büyük olduğu için sanırım hyung demeliyim. Ji-mong sürekli saygısız olduğumu söylüyor. Ama Tae onun için sıkıntı olmayacağını söyledi. Eyyyy Ji-mong onun için sıkıntı değilmiş, sen kimsin ya?

Tae o kadar şeker ki sevmemek elde değil. Öhö öhö yanlış anlamayın tabi ki ben daha şekerim.

Arundati haini, bizim oğlanı görür görmez o koca poposunu yerden kaldırdı. Bir de böyle hortumuyla Tae'nin saçlarını filan okşuyor. Bana anca tokat atsın zaten. Cidden kimse kıymetimi bilmiyor.

Büyük bir ilgiyle Tae'nin Arundati'yi eğitme seanslarını izliyorum. Şu gönül bağıymış bilmem ne o zaten çoktan kurulmuş aralarında. Yıllardır birbirlerine hasret iki dost gibiler. Arundati şirinlikler filan yapıyor buna. Ben de sinir olarak izliyorum tabi.

꧁꧂

"Demek beklediğin kişi, şu çirkin ördek yavrusuydu ha, Arundati? Söylesene benim ondan neyim eksik, nankör köpek? Daha kaslıyım, daha alımlıyım, gözlerim daha güzel, saçlarım daha yumuşak. Yok Taehyung-ah çok yakışıklısın, yok Taehyung-ah çok yeteneklisin. Hepiniz körsünüz"dedim fısıltıyla.

"Hey, Jungkook! Oğluşumu rahatsız mı ediyorsun sen?" Tae'nin sesiyle korkuyla sıçradım.

"Aman aman aman, benim Arundati'm büyümüş de Tae amcasının kaderi mi olmuş, agucuk bugucuk." durumu toparlamaya çalışırken şekilden şekile giriyordum. Şüphe çekmemeye çalışarak arkama döndüm.

"Yoo, Taehyung-shi. Niye rahatsız edeyim oğluşunu canım, sen de haha. Laflıyorduk işte."

"Kızmış gözüküyor ama benim küçük kuzum, emin misin rahatsız etmediğine?"

"Küçük mü, kuzu mu? İkimize şöyle bir bak istersen. Asıl küçük kuzu benim bir kere. Rahatsız etse etse o beni eder." dedim sinirle.

"Peki, peki. Hadi bizi yalnız bırak" dedi elindeki pütürlü taşı Arundati'nin derisine sürtüp onu rahatlatırken. Ona doğru döndüm ve elimi enseme attım.

"Şey diyecektim Tae, akşam benim çadırıma gelsene, gül şerbeti içeriz"

(YN:@taegguuukkk :))


Gülümseyerek döndü bana. Gözlerimin içine baktı uzun uzun. Tırsmaya başlamıştım.

"Gitmen için bir şans vermiştim oysaki, tüh" dedi sakince. "Madem gitmedin açıkla bakalım" dedi otoriter sesiyle.

"Demek çirkin ördek yavrusu ha Jungkook-ah" kafasını aşağı yukarı sallıyordu. "Demek çirkin ördek yavrusu..."

"Hayır, hayır hyung-nim. Yanlış anladın" dedim geri geri giderken. O da elindeki taşı bırakmış bana doğru geliyordu. Hızla arkamı döndüm ve tabana kuvvet koşmaya başladım. Ama yakalanmam uzun sürmemişti. Beni sırt üstü yere yatırıp üstüme çıktı.

"Yakalandın dağ tavşanı" dedi kahkaha atarken.

"İn üstümden çok fena olur" dedim. Bir yandan da çırpınıyordum. "Hem benim kaslarım var, sarışın. Tarihte bir dağ tavşanı tarafından yenilen ilk ördek yavrusu olmak istemiyorsan in üstümden" diye tısladım.

"Kaslıyım da kaslıyım, göster de biz de görelim şu olmayan kaslarını" dedi. Üstümdeki kıyafeti hızla göğsüme kadar sıyırdı. Parmaklarını göğsümde ve karnımda büyük bir yavaşlıkla gezdiriyordu. Dokunduğu yerler karıncalanıyor, içim titriyordu.

"E-eline bir şey mi sürdün? Yanıyor" dedim sızlanarak. "Yine şu topladığın aptal ottan mı? Isıran mı ısırgan mı neydi?"

"Ne?" dedi anlamadığını belli eden bakışlarla suratımı izlerken.

"D-diyorum ki yanıyor. Dokunduğun yerler yanıyor. Ne yapıyorsun?" dedim. Bayılacak gibi hissediyordum. Kocaman bir kahkaha attı.

"Parmaklarımdan ateş çıkarabildiğimi söylememiş miydim" dedi alayla."Az sonra kızarmış bir dağ tavşanı olacaksın böğğğ" dedi yüzünü yüzüme yaklaştırıp. Gözlerime bakıyordu. Aramızda tuhaf bir şeyler döndüğünü hissettim. Sanki kalbim ona doğru akıyordu. Ne nefes alabildim, ne de yutkunabildim.

"Cidden tuhafsın" dedi fısıltıyla.

"Bu mu yani?" dedim sesimi bulabildiğimde. "Sadece tuhaf olduğumu mu düşünüyorsun?" Bir anda anlamlandıramadığım şekilde moralim bozulmuştu.

"Öylesin... Tuhafsın"dedi yeniden.

"Sen güzelsin" diye fısıldadım hipnoz olmuş gibi. Kafama yapıştırdı bir tane

"Yavşama bana velet, başım bağlı benim" dedi kıkırdayarak.

"Kimle bağlıymış başın? " dedim yan bir gülüşle. Ortam bir anda gerilmişti.

"Tabi ki de kaderimle. Buraya neden geldiğimi unutmadım" dedi. Sinir olmuş gözüküyordu. Hızla üstümden kalktı.

"Şimdi Arundati ile ilgileneceğim. Akşam yanına uğrarım" dedi arkasına bakmadan giderken. Ve biz sanki sözleşmişiz gibi aramızda geçen bu tuhaf olayın lafını etmedik. Sanki hiç olmamış gibi davranmak işimize geldi sanırım.

Yine birbirimizle uğraştık. Arada Ji-mong'un çadırından içki aşırdık ya da benim gül şerbetlerinden içtik beraber.

O gündüzleri Arundati ve köpeğiyle ilgileniyor,boş zamanlarında şifalı ot toplamaya gidiyordu. Ben ise şehre yollanıyor, ticaretin inceliklerini öğreniyordum. O kadar da kötü bir iş değil. Sevmeye başladığım bile söylenebilir.

"Kookie, kookie!" diye bağıran sesini duymamla gözlerim görmeye alıştığım o güzel gözleri aradı.

Lan iç ses, fark etmiyorum sanma! Sürekli yok güzel yok tatlı ne oluyor hacı? Canımı sıkmaya başladın da hadi neyse Tae geliyor, sonra görüşeceğiz seninle. İç sesimle giriştiğim mücadeleyi bırakıp sarışına döndüm.

"Buradayım Taetae!" dedim sevinçle el sallarken. Koşarak yanıma geldi ve boynuma atladı.

"Nerelerdeydin, seni özledim" dedi mızmızlanarak. Ben de kollarımı ona sarmıştım.

"Ben de seni özledim Tae, biliyorsun Ji-mong'la beraber yakın şehirlere ufak satışlar ayarlamaya başladık. Satışlarla ilgileniyordum" dedim sessizce. Bu sıralar cidden tuhaf şeyler hissediyorum. Duygularımı anlamlandıramıyorum ama Tae'den uzakta yaşayamazmışım gibi geliyor. Belki de ilk gerçek arkadaşım olduğu için böyle hissediyorum. Arkadaşlar böyle mi hisseder?

"Hadi gel" dedi bileğimden tutup koşmaya başlarken.

"Hey hey! Nereye gidiyoruz ve niye koşuyoruz? " dedim kahkahalarımın arasından. Bir anda durdu, gözlerini kapatıp yüzünü göğe kaldırdı ve bir çığlık attı

"Yaaah Jack hyung! Senin yüzünden oraya buraya koşturan yerinde duramayan bir çocuğa döndüm. Ne hale getirdin beni böyle" dedi sitemle. Ardından büyük bir sakinlikle bana döndü.

"Koşmamıza gerek yok" dedi gülümseyerek. Yürümeye başlamıştı. Bazen bir anda değişen ruh hali beni korkutuyor.

"Bugün Arundati'ye ileri-geri komutlarını öğreteceğim. Yanımda ol istedim" dedi. Bileğimi bırakmıştı.

"Siz iki şapşal sonunda ilerleme kaydettiniz ha?" dedim kolumu omzuna attıktan sonra.

"Benim oğluşum senden daha çabuk öğreniyor bir kere" dedi alayla.

"İyi ki şu kılıç derslerinden bana da fişekle dedim. Ağzından düşmüyor" dedim dudağımı büzdükten sonra.

"O kadar şapşal gözüküyordun ki" dedi kıkırdayarak. "İyi ki bir yerini kesmedin. Kesici ve delici aletlere fazla yaklaşma sen" yine yanaklarımı sıkıştırıyordu.

"Daha kaç kere demem lazım,sündürme öyle yanaklarımı. Erken yaşta şu güzel suratımı buruş buruş yapmaya çok meraklısın herhalde" dedim ellerini ittirirken.

Arundati'nin yanına geldiğimizde kolumun altından çıktı. Kafiledekiler bu vıcık vıcık hallerimize alıştıkları için gülüp geçiyorlardı.

"Fazla yaklaşma, senden hiç hoşlanmıyor" dedi kıkırdayarak.

"Sağol ya" dedim sinirle. Genelde gülüp geçiyordum ama kafiledeki herkesin bir pislikmişim gibi davranması aslında canımı sıkıyordu. Hele Tae bunu ima ettiğinde kalbim sanki ortadan ikiye ayrılıyordu.

"Hiçbiriniz hoşlanmayın benden, hepiniz nefret edin. Jungkook büyü biraz, Jungkook bir işe yara, Jungkook çok konuşma, Jungkook komik değilsin... Cidden o kadar kötü bir karakterim mi var?" dedim dolan gözlerimle.

"Hey, neden bu kadar tepki verdin?" dedi şaşkınlıkla.

"Tabi ki kötü bir karakterin yok. Biraz salaksın sadece" dedi gülerek. Benim hala dolu gözlerle baktığımı görünce durumun ciddiyetini anlamıştı.

"Kookie~ özür dilerim. Kırmak istemedim" dedi. Kafamı eğmiş yerdeki çakıl taşlarını sayıyordum.

"Ben seni seviyorum" dedi gelip sıkıca sarıldıktan sonra. Çenesini omzuma yaslamış kafasını kafama dayamıştı.

"Emin ol herkes seviyor. Sadece uğraşmak hoşlarına gidiyor. Verdiğin tepkiler o kadar tatlı ki. Ji-mong'la çıktığımız doğa yürüyüşlerinde o sürekli senden bahsediyor. Eğitiminde yaşadığı zorlukları anlatıyor ama gülümseyerek. Kimse senden nefret etmiyor. Arundati de benden çok seni seviyor. Bak göstereyim "dedi elimden tutup beni onun yanına götürürken.

Kendi eline Arundati'nin bayıldığı şeker kamışlarından aldı. Bana da palmiye yaprakları verdi. İkimizde yanına gittik ve elimizi uzattık. İkimize de şöyle bir baktıktan sonra hortumuyla Tae'nin saçlarını okşadı. Sonra kafasını bana döndürdü ve kafama hortumuyla bir tane yapıştırdı.

"Bak gördün mü sevmiyor işte?" dedim üzüntüyle ama o sırada elime yumuşak bir şey dokundu. Arundati elimden palmiye yapraklarını almış ağzına atmıştı.

"Palmiye yapraklarını şeker kamışına tercih etti" dedi Tae gülümseyerek. Sonra ellerini birbirine vurup

"Şimdi komut öğretme zamanı, dağ tavşanlarını pistten alalım" dedi ciddiyetle. Beni elleriyle kış kışladı.

Yanına kafileden iki kişiyi çağırdı ve onların da yardımıyla Arundati'nin üstüne çıktı. Ayak baş parmaklarını Arundati'nin kulaklarının arkasına bastırdı ve Arundati ileri doğru yürüdü. Bana döndü heyecanla.

"İlk defa öğrenmiyor, Hintli kafile biraz öğretmiş olmalı" dedi sevinçle. Sonra topuklarını filin omuzlarına bastırdı ve Arundati önce durdu sonra geri geri gitmeye başladı. Bu hareketleri yaparken bir yandan da "YÜRÜ ARUNDATİ, DUR ARUNDATİ" gibi yüksek sesli komutlar veriyordu. O kadar havalı gözüküyordu ki. Elimi çenemin altına koydum ve onları izledim.

Uzunca bir süre çalıştıktan sonra yine o iki adamın yardımıyla filin üstünden indi ve onu ödüllendirdi.

"Aferin oğluma" deyip kafasını okşuyordu. Nedense bir an fil olasım geldi. Fil olsam o da böyle kafamı okşasa elleriyle beslese beni...

Aish Jeon Jungkook yine saçmalamaya başladın.

꧁꧂

Baya geç oldu farkındayım. Daha erken yazmak isterdim ama sabah oruç oruç çarşıya gidip gelmek kafa yaptı biraz lcjsşka

Git gel dört saat sanki şehirler arası yolculuk yapıyoruz 😂

Evet nasıl bir bölümdü? Umarım güzel olmuştur. Ben bu ikisini beraber yazmayı o kadar sevdim ki anlatamam. Kafamdaki senaryodan biraz saptım ama toparlayabilmeyi ümit ediyorum.

Şimdi MEDYA TIME :


(Of of of, siyahla beyaz)


Hepinize yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim 💕

Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın 💋

Continue Reading

You'll Also Like

28.8K 3.2K 26
Dedektif Jeon Jungkook, tuhaflıklarla her zaman içli dışlı olmuştur. Sonuçta, hayatı açıklanamayan bir dizi tuhaf olaylarla dolu. Ancak yaralı bir ad...
7.6K 649 11
21. Yüzyıl'ın deltası Jeon Jeongguk kendini tek zannederken Delta Kim Taehyung ortaya çıkar. Yüzyılda bir doğan deltalar aynı yüzyıla denk gelirse ne...
3.7K 337 6
Jungkook farkında olmadan yarasa formundaki Kim Taehyung'u evine alır.. +18 Omegaverse Taekook Vampir Tae Omega Jungkook Düzyazı+Texting Uzun zamand...
22.3K 1.2K 24
Birbirini seven ve henüz yeni sevgili olan Taehyung ve Jungkook, Taehyung babasının şirketinin başına geçebilsin diye evlenmişlerdir. Mpreg Minific T...