destiny ಇ taekook ✔️

By sdafighting

53.8K 5.7K 5.8K

|TAMAMLANDI| Orta çağ Avrupasında yaşayan bir falcının oğlu, kırmızı ginseng ticareti yapan ama uzun süredir... More

Minik bir rica
⍣1⍣
⍣2⍣
⍣3⍣
⍣4⍣
⍣5⍣
⍣6⍣
⍣7⍣
⍣8⍣
⍣9⍣
⍣11⍣
⍣12⍣
⍣13⍣
⍣14⍣
⍣15⍣
⍣16⍣
⍣17⍣
⍣18⍣
⍣19⍣
⍣20⍣
⍣21⍣
⍣22⍣
⍣23⍣
⍣24⍣
⍣25⍣
⍣26⍣
⍣27⍣
⍣28⍣
⍣29⍣
⍣30⍣
FİNAL

⍣10⍣

1.5K 216 203
By sdafighting

Jungkook

Ji-mong, kafileden bir kaç kişiyi yanına aldı ve yakınlardaki hana filden anlayan biri var mı diye sormaya gitti.

Bana o kadar sinirli ki zihninde bedenime türlü işkenceler yapıyor, hissediyorum. O bakışların başka açıklaması olamaz. Dudağımı büzüp masum bakışlar atıyorum ama bakışları asla yumuşamıyor.

Şu an tek umudum yalnız dönmemeleri. Umarım birini bulurlar aksi halde bittiğimin resmidir.

Tanrım, bu adam benim canıma kıymaz değil mi?!? Ödüm kopuyor. Ben daha çok gencim! Hayallerim var benim! O eğlence hanına sahip olmadan ölemem.

Ji-mong'u beklerken kavak ağaçlarıyla lafladım biraz. Havadan sudan konuştuk işte. Buradaki herkesin ruhu yaşlı, hepsi bunak. Gençlerle konuşmak iyi geliyor ruhuma, yoksa onunla konuşma bununla konuşma güzel aklım gidiverir başımdan maazallah.

Arundati'ye küsüm, yoksa onunla konuşuyorduk. Çok kalbimi kırdı çoook. İnsan hiç bu surata hortum kaldırır mı? Bakın bir, mümkünatı yok. Şu çene hattının kusursuzluğuna bakın. Şu badem gözlere, hilal kaşlara, inci dişlere bakın. Resmen Tanrı'nın varlığının kanıtıyım.

Ben kavak arkadaşlarımla muhabbeti öyle koyulaştırmıştım ki Ji-mong adımı haykırana kadar geldiklerini fark etmedim.

"JEON JUNGKOOK!!!"

Yerimden sıçradım ve korkak adımlarla yanına gittim. Kaçma mesafesini korumak adına fazla yaklaşmadım. Üstüme atlayacak gibi bakıyor, burnundan soluyordu.

"Bir çözüm buluyorsun, Jeon Jungkook! Yetti artık şımarıklıkların, ne yap et kaldır şu fili!!!"dedi. Sinirden gözü dönmüştü.

"Sen bu işe bir çözüm bulana kadar buradaki kimse sana hizmet etmeyecek. Ne yiyeceğin, ne içeceğin bizi ilgilendirmiyor. Bak başının çaresine" dedi ve bir hışımla ayrıldı yanımdan. Kafiledeki herkes de bana şöyle göz ucuyla bir bakıp onun arkasından gitti.

"Ne var canım? Sanki çok muhtaçtım size" dedim omuz silkerek.

Söylene söylene konakladığımız yerden biraz uzaklaştım. Arkada tuhaf bir hareketlilik ve gürültü vardı. Arkama dönmemekte ısrarcıydım ama sesler bir anda kesilince hızla arkamı döndüm. Görünürde kimse yoktu. Çadırlara bakındım, boştu. Ağaçların arasına doğru yürüdüm.

"Ne bu böyle saklambaç mı oynuyoruz?" dedim alayla.

Gözlerimi büyük bir yavaşlıkla devirdim ve kafamı önüme eğdim. Ve gerçekler bütün çıplaklığıyla önüme serildi.

"O-o yerdekiler böcek mi? N-ne zamandır burada bunlar?"

Böcek fobim olur olmadık zamanlarda depreşir. Bazen aklıma bile gelmez dünyada öyle varlıkların da yaşadığı ama bazen her baktığım yerde onları görürüm ve aklımı kaybedecek gibi olurum.

"MINHYUK, NERDESİN? ŞU ŞEYİ UZAKLAŞTIR BENDEN ÇABUK!!!" çığlığım ormandaki kuşların uçuşmasına neden oldu.

"Üzgünüm, efendim. Ji-mong sizin bir ders almanızı istiyor, yardımcı olamam" diye bir fısıltı duydum yukarıdan. Bu fısıltı neden yukarıdan geliyor?

Hızla kafamı kaldırdım ve beni izleyen bir sürü gözle göz göze geldim.

"Ne yapıyorsunuz siz ağaçların tepesinde?" dedim. Ağzım açık şaşkınlıkla onlara bakıyordum. Böcek o an için çıkmıştı aklımdan.

Koskoca adamlar ağaçların tepesine kuş gibi tünemişlerdi. Biraz ileride onu gördüm. Yüksek bir dala komik bir şekilde oturmuş, sıkı sıkı tutunmuştu. Ellerini bırakmaya korktuğu için kendisiyle birlikte ağaca çıkardığı yemiş torbasındaki yemişleri yanındaki adam ağzına uzatıyor, o da ağzına verilen yemişleri beni izleyerek büyük bir zevkle çiğniyordu. Durumdan öyle keyif alıyordu, öyle mutluydu ki ağzı kulaklarındaydı. Ji-mong...

"Hasta mısın be adam? Bu ne biçim ders verme şekli?!? " dedim bağırarak.

"Koskoca adamlarsınız ne kadar komik gözüktüğünüzden haberiniz yok mu?" dedim gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım.

"İşime karışma bıldırcın yumurtası" dedi gevşek gevşek. Tek kaşını havaya kaldırmıştı. "Az sonra komik gözüken kimmiş göreceğiz"

Ağzına uzatılan yemişi yavaşça yuttu ve kafasıyla ayaklarımı işaret etti.

"Şu paçandan tırmanan ne? Böcek mi? Baya büyük gözüküyor. " dedi ilgisizce.

Bende kayışların koptuğu an işte o andı. Arundati ve bu aptal yolculuk yüzünden sinirlerim iyice yıpranmıştı. Çığlık atmaya ve böcek yere düşsün diye tepinmeye başladım.

"BİRİNİZ BANA YARDIM ETSİN HEMEN!" diye bağırdım. Kimse oralı olmadı.

"Alın şunu üstümden!" diye ağlamaya başladığımda uşağım Minhyuk Ji-mong'a yalvarmaya başlamıştı.

"Ne kadar korktuğunu biliyorsunuz, başka bir ders versek?"

Ji-mong umursamamış,

"Koskoca adam, korkularını yenmesi lazım" demişti.

Ben bir yandan ağlıyor, bir yandan Ji-mong'a beddua ediyordum.

"Hapşurman gelsin de hapşurama Ji-mong, kulağına su kaçsın da çıkarama"

"Tanrıdan dilerim, sıcak süt içerken dilin yansın üç gün acısı geçmesin, zalim harif"

Salya sümük ağlıyordum. Normalde bu kadar tepki vermezdim ama ayların birikmişliği vardı. Böceğin düşüp düşmediğine bakmak için kafamı eğdiğimde dizime kadar tırmanmış olduğunu gördüm. Deli gibi bağırmaya başladım.

" Yardım edin!!! Tanrı aşkına kurtarın beni!!!"

꧁꧂

Taehyung

Duyduğum çığlıklarla elim ayağım birbirine dolanmıştı. Atımın yularını bıraktım ve sese doğru koşmaya başladım. Ben panik yapıp koşunca Mongsuk da bana eşlik etmişti.

Genç bir adamın ağaçlığa yakın bir yerde kendi etrafında dönüp aynı zamanda zıpladığını gördüm. Ağlayan oydu. Koşarak yanına gittim.

"N-neyiniz var? İyi misiniz?" Sesimi duyunca zıplamayı bırakmış, gözlerini sıkı sıkı kapatıp kollarını iki yana açarak bana dönmüştü.

"Al onu üstümden ne olursun?" Güzel bir yüzü vardı, göz kapakları titriyordu. Üstüne hızla bakındım ama bir şey göremedim.

"Neyden bahsettiğini anlamadım?" dedim, kalp atışlarım hala adrenalinin etkisiyle çok hızlıydı. Mongsuk da karşımızdaki kişinin bana zarar vereceğinden korkmuş, paçama yapışmıştı.

Tek gözünü açmış üstünde gezdirmişti.

"Y-yere düşmüş o zaman!" diye bir çığlık daha attı ve sırtıma atladı. Sırtıma atlayınca Mongsuk havlamaya başlamış, ağzıyla ayağından tutup sırtımdan indirmeye çalışmıştı.

Neyden korktuğunu anlayamadığım çocuk bu defa da Mongsuk'un havlamalarından tırsmış, sırtıma iyice yapışmıştı. Kollarını boynuma dizlerini belime doladı ve ağlamaya devam etti. Mongsuk'u zar zor sakinleştirdim ve sırtımdaki çocuğun sakinleşmesini beklemeye başladım.

"Eve gitmek istiyorum" diye iç çeke çeke ağlayıp kafasını boynuma gömünce ne yapacağımı şaşırmıştım. İzlendiğim hissiyle dolunca kafamı kaldırmış ve ağaçların tepesinde bir sürü insan görmüştüm.

"Neler dönüyor burada böyle?" dedim şaşkınlıkla. Sırtımdaki çocuğun iç çekmeleri yavaşlayınca kafamı ona doğru çevirdim. O da o sırada yüzünü boynumdan kaldırınca göz göze geldik.

Akan burnunu kıyafetinin koluna sildikten sonra göz yaşlarını da yüzünü sırtıma sürterek kuruladı.

"Beni yemeye çalıştı" dedi fısıltıyla. Korkuyla ağaçtaki insanlara dönmüş "Acaba yamyam olabilirler mi?" diye sorgulamaya başlamıştım ki ekledi. "Etimin güzel kokusunu almış olmalı."

"K-kimden bahsediyorsun?" dedim kekeleyerek.

"Bak orada" dedi kafasıyla yeri işaret ederek. "Kocaman görüyor musun?"

"Böcekten mi bahsediyorsun?" dedim şaşkınlıkla. Nemli gözleriyle gözlerimin içine bakıp kafasını hızlı hızlı aşağı yukarı salladı.

"Şey... öldürsen olur mu? Korkuyorum da" dedi utanarak.

Yavaşça yere eğildim ve böceği bir yaprakla yerden aldım. Sırtımdan inmemişti, olanların pek farkında gibi gözükmüyor suratımı izliyordu. Biraz ilerledim ve böceği yere bıraktım.

"Hadi, git. Hayat kısa, güzelce yaşa bakalım minik" dedim ve hızla oradan uzaklaştım.

"Bak, artık bizden uzakta. Korkacak bir şey kalmadı dedim gülümseyerek. Sırtımdan inmemiş kollarını iyice sıkılaştırmıştı.

"Öldüm değil mi?" dedi büyük bir üzüntüyle.

" Hep o Ji-mong bunağı yüzünden"dedi sessiz sessiz göz yaşları dökmeye başlamıştı bu defa.

" Bak dostum, neyden bahsettiğini anlamıyorum ama hayatta gibi gözüküyorsun "dedim kıkırdayarak. Ağlamayı bıraktı ve yüzüme daha dikkatli baktı.

"Ne yani insan mısın sen?" dedi büyük bir şaşkınlıkla. Yine bir hayvana benzetilmeyi beklemeye başlamıştım ki

"Melek olduğunu sanmıştım" dedi hala ilk defa insan görmüş gibi yüzüme bakıyordu. Bir kahkaha attım

"Şaka mı yapıyorsun, çok tuhafsın" dedim gözlerinin içine bakarken.

"Çok güzelsin" dedi büyülenmiş gibi. "Saçların gerçek mi?" diye sordu sonra şaşkınlıkla.

"Saçlarım gerçek ama boyadım" dedim kıkırdayarak."Kötü mü gözüküyor?"

"Hayır, hayır" dedi hızla "Dokunabilir miyim?" İstek çok tuhaf gelmişti ama çocuk da pek normal gözükmüyordu zaten.

"Yani... bilmem ki. Sorun olmaz sanırım. Dokunabilirsin" dedim gülümseyerek.

Yeni bir şey keşfeden bir çocuk gibi önce bir parmağını dokundurdu tereddütle. Tepki vermediğimi görünce elini saçlarımın arasına daldırdı ve karıştırdı.

"Ördeğe benziyorsun" dedi gülerek. Göz devirdim.

"Neden sürekli hayvanlara benzetiliyorum?" diye sessiz bir çığlık attım içimden. O da bu sırada ilgisini gözlerime vermişti.

"Kirpiklerine de dokunsam olur mu?" dedi hevesle. Tam cevap verecektim ki ağaçların üstündeki insanların çıt çıkarmadan bizi izlediğini fark ettim.

"Dokun derdim ama" dedim fısıltıyla "Bir herkes bize bakıyor, iki sırtım kırıldı insen mi artık?"

꧁꧂

Nasıl gidiyor? Batırmıyorum değil mi 😄

Daha hemen aşık olmayacaklar birbirlerine, şu an ufak bir ilk etkileşim yaptım ama sevme sürecini ayrıntılı işlemeyi düşünüyorum.

Umarım beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın 💕

Okuyan herkese çoooook teşekkür ederim 🤗

Bir de medya bırakayım şöyle :

Continue Reading

You'll Also Like

7.8K 626 9
Taehyung, sevgilisi olan alfanın umursamaz tavırlarına daha fazla katlanamamıştı.
5.1K 314 16
~ailesinden şiddet gören taehyung okuldaki işkencesiyle evlenmek zorunda kalmıştı ancak bilmedikleri bir şey vardı nefret elbet bir gün aşka dönüşec...
677 57 6
𝑎𝑦 𝑔𝑢̈𝑧𝑒𝑙𝑖𝑛𝑖, aldatmıştı. Edebiyat öğretmeni olan Taehyung, kalbine bile fazla gelen bu minik bedeni, nasıl c!nsel arzuları yüzüne aldatmış...
3.2K 302 14
"Tıpkı olduğumu düşündüğün çocuk gibi parmağımı emiyorum, yanıldığın nokta seçtiğim parmağın baş parmağım olmaması."