BİR KAVANOZ GÜL REÇELİ -Rafla...

Per SiyahLotus_

944K 12.4K 2.9K

Bir türlü işe giremeyen ve bu yüzden evliliğe giden ilişkisi biten ziraat mühendisi genç bir kadın; Çiçek. V... Més

TANITIM
1- Yol Ayrımı
2- Kanal Yolunda
3- Çiftçi Oluyoruz
5- Maskenin Gerisinde
2. KİTAP (Petek'in hikayesi )
KİTAP ANLAŞMASI
🌺GÜL REÇELİ KAPAK🌺
📣Kitap Satışta!!!📣

4- Penceredeki Adam

20.4K 1.6K 229
Per SiyahLotus_

Dedemle yaptığımız anlaşma içimi epey rahatlatmıştı. Açıkçası aniden evden ayrılıp köye böyle bir şey için dönmek istemem ailemi biraz tedirgin etmişti. Babam benim kendi işimi yapıp sigortalı bir çalışan olmamı istiyordu. Kendisi memur olduğu için serbest çalışma fikri onu ürkütüyordu haliyle. Her ay düzenli geliri olan standart bir hayat sürüyor ve benim de böyle yaşamamı istiyordu. Aslında bir açıdan haklıydı ama denemiş lakin bir türlü kadrolu bir işe girecek puanı alamamış, son sınavda da kaza geçiren birine yardım ederken sınava geç kalma talihsizliği yaşamıştım. Aldığım puanlar kötü müydü? Hayır, neredeyse direkten döner gibi bir-iki puanla kaybetmiştim atamayı. Nasipten öte yol yok derler.

Annemse daha olgun karşılamıştı bu fikri. Bahçeyi ve bitkileri çok sevdiğimi biliyordu, belki beni anlayabiliyordu da. En azından deneyebileceğimi düşünüyordu. Türker meselesi yüzünden üzüldüğümün de farkındaydı ve sanırım ortamdan uzaklaşıp kafa dinlerim, biraz uğraşıp sıkılınca geri dönerim diye de düşünmüş olabilir beni desteklerken.

Sonuçta apar topar otobüse atlayıp gelmiştim Tokat'a ve aslında biliyordum ki ilk başta herkes bu işi yapabileceğime inanmayarak, denesin de görsün zorluğunu vazgeçer, diye yaklaşacaktı bana. Dışarıdan bakınca saçları pembe, aklı bir karış havada şımarık bir şehir kızı gibi görünüyor olabilirdim ama ben bu topraklarda büyümüş, suyundan içip toprağını ciğnemiştim, ve bazen gerçekten sinir bozucu derecede inatçı olabiliyordum. Yani bana inanmayan her bir insan için daha da inatla sarılacaktım bu işe. Ölüm kalım meselesi gibi, hayatın anlamı gibi, her şeyim buna bağlı gibi sarılacaktım...

Akşam, yemek için teyzemlere geçtik. Teyzemlerin evi normalde tek katlıydı ama Petek bir yıl önce eşinden ayrılıp dönünce eniştem çatıyı kaldırıp üst kata Petek ve Duru için iki oda ve bir banyo yaptırmış. En azından kendi yaşam alanları olması güzeldi.

Teyzem çiçek hastasıydı, şeftali bahçesinin içine yaptırdığı evin çevresi çeşit çeşit çiçekle doluydu. Bu çiçek takıntısı bizde sanırım genetik. Anneannem de teyzemden aşağı kalır değil bu konuda. Bahar teyzem nereye giderse hem kendine hem de nineme bulduğu değişik çiçeklerden getirir muhakkak. Evi bile çiçekli resimlerle süslü.

Ben doğunca anneme baskı yapıp adımı çiçek koymasını isteyen de kendisidir. Eh annemler de ismi beğenince kırmayıp koymuşlar. Ve sonuç olarak Bahar teyzem gibi çiçek hastası biri olmuş çıkmışım.

Eve girmeden bahçeye şöyle bir bakındım. Hava kararmak üzere olduğu için pek bir şey göremedim ama olsun. Girişte küçük bir hol vardı, vestiyere paltoları asıp oturma odasıyla iç içe olan mutfağa girdik. İçeri girince de soğuk dışarda kaldı ve mis gibi yemek kokuları eşliğinde sıcak hava sarmaladı bedenimi.

Teyzem bana sarılırken Faruk eniştem dedemle ilgilendi. Duru, Petek'in eline yapışmış bana bakıyordu dikkatli dikkatli. Ona yaramaz bir göz kırpış gönderince utangaç bir gülücük yayıldı yüzüne. Annesinden aldığı güzel mavi gözleri nasıl da masum bakıyordu. Kendisiyle sonra bizzat ilgilenecektim.

Ortada masa kurulmuş, servis için hazırlanmıştı. Kenarda soba güzelce yanıyor ve üstünde demlik suyu çay olmak için hazırlanıyordu. Bedenim gibi ruhumda ısınıp mutlu oluyordu bu aile ortamında. Tabii saçlarım hakkında başlayan yorumlar da aile saadetinin sosuydu.

"Çiçek ne yaptın saçlarına sen? Dedenden izin aldın mı?" Eniştem kıkırdadı bana elini uzatıp, hoş geldin, derken.

"Enişte yapma şimdi dedem söylenecek yine. Şimdi böyle renkler moda işte. Yakında Petek de mor, lacivert falan yaparsa şaşırma." kıkırdama sırası bendeydi. Petek, ben mi, dercesine baktı bize.

"Aman sakın, ben daha hazır değilim o renklere." dedi eniştem hemen şakayla karışık uyarı tonunda.

"Yok baba ne moru, laciverti? Böyle iyiyim ben, Çiçek seni yokluyor."

"Ben beğendim vallahi. Saçında pembe güller açmış yeğenimin. Çok da yakışmış güzelime." Her zamanki pozitif Bahar teyzem işte. Seviyorum bu kadını ben. Bana hiç laf söyletmez.

"Hihihii," diye güldüm Petek'e gıcıklık ederek ve ekledim, "sağol canım teyzem. Bir tanesin sen." Petek koluma vurup,

"Pis yalaka seni." deyip sırıttı.

Yemek çok samimi bir sohbet havasında geçiyordu. Teyzem sevdiğim yemeklerden yapmıştı; Bakla dolması, tavuklu bulgur pilavı, karnıyarık ve sütlaç! Duru yavaş yavaş bana alıştı. Tabii bunda ona getirdiğim boya kalemlerinin ve boyama kitaplarının da etkisi vardı. Hediyeyi görünce çok sevindi. Dört yaşına girmek üzereydi ve boyama yapmaya bayılıyordu.

Yemekten sonra sofra toplandı, Dumanı tüten çaylar ve çerezler geldi. Klasik bisküvi tabağı da ortaya konunca tam oldu. Yemek sırasında fırsat olmadığı için Petek'le verdiğimiz kararı açıklayamamıştık. Çaylar içilirken güzelce anlattık planımızı, daha doğrusu benim Petek'i de zorla dahil ettiğim planı. Eniştem dikkatle dinledikten sonra,

"Üstesinden geleceğinize inanıyorsanız neden olmasın, ben de emekli olduğumdan beri bahçeyle uğraşıyorum ve insan yorulsa da değiyor. Ama sevmek lazım toprağı, sabırlı olmak lazım."

"Baba bir yerden başlayıp, tutunmak lazım hayata biliyorsun. Hem bu işi başarırsak çalışmak için uzağa gitmeme de gerek kalmaz. Duru da sizin yanınızda büyür." Petek kızının saçını okşuyordu konuşurken. Onun belki de benden daha çok güvenceye ihtiyacı vardı. Çünkü bir çocuğu vardı. Kendimden daha çok onun için çalışacaktım.

"Tarım Kredi Kooparatifine gidip başvurmak gerek. Yapmak istediğiniz projeden bahsedip ödenek için başvurunca büyük ihtimalle destek alırsınız. Biraz araştırmıştım ben de."

"Vallahi eğer kredi alabilirsek hemen işe koyuluruz. Yarın gidelim hatta." Heyecanlanmıştım.

"Ben sizi götürürüm, birlikte öğreniriz ne yapmanız gerektiğini."

Akşam sohbet epey sürdü. Bir ara Duru ile boyama bile yaptık. Kucağıma oturup saçlarımla oynadı. Sonra tarağını ve tokalarını getirip taradı, çeşitli şekillere soktu ve sonunda,

"Anne, ben de pembe saç istiyorum." deyip herkesi güldürdü. Annesi biraz büyüyünce olabilir, deyip ikna etti miniği ve ben onun saçıyla oynarken uyuya kaldı...

Gece ilerlerken dedemin arabasıyla döndük eve. Beyaz Reno gizemli komşunun kapısından geçerken dayanamayıp baktım eve doğru. Sadece büyük camlı odanın ışıklarının yandığını görebildim ve görüş alanımdan çıktı ev. Dedemler namaz kılıp uyumak için odalarına çekilirken ben de odama geçtim.

Akşam evde olmadığımız için içerisi soğuktu ve Bursa'daki kaloriferli odamdan sonra sobalı soğuk odaya alışmak biraz zaman alacak gibiydi. Fakat bu ayrıntının gözümü korkutmasına izin verecek değildim. Hızlı hızlı soyunup polar pijamamı giydim. İstesem sobayı yakardım ama erindim ve nasılsa yorganın altında ısınırım deyip atladım yatağa.

Yatmak için uzandım ama sonra şeytan dürttü ve yatağın içinde  oturup perdeyi biraz sıyırdım. Yan bahçedeki ev bir şekilde beni cezbediyor ve onu kontrol etme isteğimi kamçılıyordu. Bizim bahçe karanlıktı ama yan bahçede, evin çevresinde ışıklandırma vardı. Rüzgar esiyor ve ağaç dalları sallanıyordu.

Yorganın üstündeki battaniyeyi çekip sırtıma doladım ve bahçe lambalarının ışığında eve bakarken düşüncelere daldım. Görüntü bana huzur veriyordu, evet bunu hissediyordum. Belki de beni cezbeden şey bu histi. Orada kimse yoktu ve manzara hoşuma gidiyordu.

Annemi aramak istedim lakin saat geç olmuştu. Bunu ertesi güne bırakacaktım. Telefonu evirip çevirirken uykum olmadığını anladım. Gündüz uyuduğum için henüz gelmemişti belli ki. Sonra biraz kitap okursam uykumu getirir diye düşünüp büyük bavula koyduğum kitaplardan birini seçmek için kalkıp ışığı yaktım. İlk fırsatta küçük bir kitaplık almalı ya da düzgün birkaç tahta bulup kendim yapmalıydım. Yanımda sadece birkaç kitap getirmiş olsam da burada yaşayacağıma göre evdekileri göndermesini isteyebilirdim annemden. Onlar olmasa bile zaten okumak için illaki alacaktım elimdekileri bitirince.

Ne okusam diye bakınırken Çalıkuşu ile Azat Kuşları arasında kararsız kaldım. İkisini de çok gençken okuyup epey sevmiştim ve köye taşınırken ister istemez tekrar okurum diyerek yanımda getirmiştim. Çalıkuşu'na karar verip yatağa geçtim yeniden. Perdesi açık pencerenin önünde başladım okumaya. Kitaba dalıp bir süre okumuştum ki iradem dışında, hiç hesaplamadan yüzümü kitaptan kaldırıp pencereden dışarıya, yan bahçeye baktım. Sanki bir şey öyle yapmamı istemişti. Nitekim gözlerim karşı evi bulunca üst katta köşedeki odanın ışığının yandığını gördüm. Dahası, perdesi kenara çekilmiş, önünde duran adam bu tarafa bakıyordu. Onu gördüm ve o da muhtemelen benim onu gördüğümü gördü. Yüzünü net göremesem de o olduğunu anladım.

Gizemli komşumuz Ender Bey orada durmuş, bana bakıyordu. Ürperdim, utandım ve dahası şaşırdım ama gözlerimi bir türlü ondan ayırıp perdeyi çekemedim. Bunun yerine onun bir hayal gibi perdeyi kapatıp gerisinde kayboluşunu izledim. Odasının ışığı kapandı ve kendi penceremde, kendimle baş başa kaldım...

Ertesi sabah erkenden uyandım. Kalkar kalkmaz perdeyi açıp dışarıya baktım. Hava henüz tam aydınlanmamıştı. Yandaki ev sabahın mahmurluğunda sessiz ve huzurlu bir gölge gibiydi.Büyük bacadan duman tütüyordu. Adam erken kalkıyordu o zaman. Adam, diye düşününce gece olan şey geldi aklıma. Rüya olup olmadığını hatırlamaya çalıştım. Değildi, olmayacak kadar gerçekti. Ama ne anlama gelebilirdi işte onu bilmiyordum. Sabahın verdiği enerjik düşünce moduyla adamın perdeyi çekerken muhtemelen kitap okuduğumu görmüş olabileceği geldi aklıma. Pembe dağınık saçlarımın dikkatini çekmesi gayet normaldi çünkü. Eh kim olsa bakardı yani, deyip olayı geçiştirdim.

Elimi yüzümü soğuk suyla yıkayıp mutfağa geçtim. Bizimkiler çoktan kalkmıştı. Birlikte kahvaltı yaptık ve sonra giyinip Petek'lere gitmek için çıkmak üzereydim ki, dedem Ender Beyin sütünü bırakıp arabayla götüreyim seni, dedi. Arabayla gitmek istemiyordum,

"Dede istersen ben geçerken bırakayım sütü. Biraz yürümek istiyorum çünkü." dedim ona yardımcı olmak için. Tabii bir de evi yakından görme fikri hiç fena değildi. Dedem bir an düşünüp,

"Hmm, seni de tanımıyor ki Nevin hanım. Hep ben götürüyorum. Biraz titiz insanlar bunlar."

"İyiya işte tanımış olur. Artık sana yardım edeceğim, süt dağıtmak da buna dahil. Ver sen o şişeyi ben hallederim merak etme." Dedem ikna olmamıştı ama hevesimi kırmamak için olsa gerek, süt şişesininin olduğu bez torbayı uzattı bana.

"Çabuk ol o zaman, bekletme."

Torbayı alıp yola koyuldum. Saçlarımı örüp yandan omzuma almış, kafama açık mavi bir bere takmıştım. Hava biraz daha aydınlanmıştı. Bugün eniştemle çiftçi destek kredileri için görüşmeye gidecektik. Heyecanlıydım. Aklıma annemi aramak geldi yeniden. Belki onunla konuşursam uğurlu gelir deyip aradım. İki kere çalınca açtı annem. İki bahçeyi ayıran duvarın ucunda durdum ve biraz konuştuk. Hoş beş derken sonra yine ararım, deyip annemin kapatma seromonisini de dinledikten sonra görüşmeyi bitirdim. Görüşmenin üçte biri kapatma seromonisi demektir annemle konuşuyorsanız.

Telefonu cebime koyup yola devam ettim. Yan komşunun bahçe kapısına gelince hiç düşünmeden üstteki kilid kolunu kaldırıp, kapıyı geçebileceğim kadar yana kaydırdım. Patika yoldan ilerlerken elimde olmadam durup duvarı camdan olan odaya baktım. Yanlış görmemiştim, mobilyalar koyu renk deriden ve kaliteli ahşaptandı. Köşe lambaları ve halılar da çok güzeldi. İçerisi epey geniş olmalıydı. Birden arkası bana dönük deri berjerden bir kafanın ucunu fark ettim, sonra kitap tutan eli gördüm şöyle böyle ve içeriyi seyrederken yakalanma korkusuyla kendime gelip hızla evin büyük yeşil kapısına vardım. Kapının çevresi beyaz alçıyla çevrelenmiş, binanın yeşil boyasıyla kapı oldukça uyumlu olmuştu. Zile bir kez basıp bekledim. Bir kadın sesi, kim o, deyince,

"Komşunuz, süt getirmiştim." dedim. Kapı açılınca normal kiloda, ellili yaşlarında olması muhtemel bir kadın çıktı karşıma. Küllü sarı saçlarını sıkıca topuz yapmış, yaşına göre hala güzel görünen bir kadındı. O da beni alıcı gözle süzdü çekinmeden. Sonra,

"Seyit Bey'i bekliyordum, o sütü hep vaktinde, saat sekizi geçirmeden getirirdi."kolundaki klasik saate dokundu vurgulamak istercesine, "Bir sorun yoktur umarım?" Sesinde merakla birlikte iğneleyen bir ton vardı. Eşek kafam, görüşmeye dalıp gecikmiştim demek.

"Özür dilerim, benim hatam. Dedem iyi ama artık onunla yaşayacağım ve kendisine yardım ediyorum. Adım Çiçek, bir daha gecikme olmaz." Kadın bir kez daha süzdü beni,

"Sevinirim Çiçek. Ender Bey saat sekiz buçukta kahvaltı masasında sıcak sütü hazır ister. Sütü sen getireceğin zaman bunu unutma." mahçup şekilde,

"Evet, tabii." deyip uzattım sütü. İyi günler, deyip dönecektim ki kadın,

"Bekle lütfen, diğer şişeyi vereceğim. Bizim süt şişemizle getiriyorsunuz sütü." Cevap beklemeden kapıda kayboldu. İçeri kaçamak bir bakış attım. Geniş sayılacak bir giriş üst kata çıkan merdivenlere kadar ilerliyordu. İki tarafa açılan kapılar ve merdivenin yanından geçen bir koridor daha vardı. Kadın o koridordan çıkıp elinde şişeyle geldi ve bez torbanın içine koydu şişeyi. Sonra,

"İyi günler." deyip kapıyı kapatırken nazik olmak için ben de,

"İyi günler." diye geveledim ve bozulmuş şekilde arkamı dönüp yürümeye başladım. İçimden bir ses dönüp cam duvarlı odaya bakmam için beni zorluyordu lakin yapmadım. Sanki dönsem o tuhaf bakışlı adamla karşılaşacaktım. Evi merak ediyordum ama adam bana tuhaf hissettiriyordu. Sırtımda sanki bir çift göz taşıyordum ve bu durumdan kurtulmak için nerdeyse koşarak çıkacaktım bahçeden. Oysa içerisi o kadar güzeldi ki, baharda kim bilir nasıl olacaktı?

Bahçe kapısından çıkıp kapatmak için mecburen dönünce dayanamayıp baktım odaya. Kimse yoktu. Berjere dikkat ettim belki oturuyordur diye. Çünkü oturuyorsa beni zaten görmemiştir deyip içimi rahatlatmak istedim. Fakat kitap berjerin yanındaki sehpanın üzerindeydi ama ne bir el ne de bir kafa görünmüyordu. Belki ben göremiyordum, belki de artık orada değildi...

🌹🌹🌹🌹🌹

Selam!

Sevgili okurlar, malum hikayemiz oldukça başlarda. Elimden geldiğince aklımdaki güzel hikayeyi aktarmaya çalışıyorum. Ama merak da ediyorum, sizler neler düşünüyorsunuz?

Bazı okurlar düşüncelerini yazıyor sağolsunlar. Umarım daha çok okur düşüncelerini söyler. Çünkü yazma şevkimi kamçılayan esas şey sizlerin katılımı.

Karakterleri beğendiniz mi?

Hikayenin geçtiği atmosferi nasıl buldunuz?

Ya da bunun dışında ne söylemek istersiniz😊

Continua llegint

You'll Also Like

Canlı | Texting Per Beyza

Literatura romàntica

4.1M 264K 45
Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan'a ilk mesajı değildi ama bu sefer onun...
YAN ODA +18 Per Dreamshistories

Literatura romàntica

391K 1.7K 4
YENİDEN YAZILIYOR 🍷⛓️🌓 Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan Ahu ablası evlenince onunla aynı evde...
Esmerim | Yarı Texting Per ☆

Literatura romàntica

591K 24.8K 44
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
592K 5.1K 20
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...