(...)
"Ciddi misin sen? Şaka falan değil herhalde?!" Dedim biraz sinirli, biraz da heyecanlı olarak. "Maçı kaçırmışım?! Ben? Şaka maka yani?!" Odanın içinde bağırırken Yoongi elini omzuma koymuş beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Yedek oyunculardan biriyle çıkmışlar maça. Neden bu kadar sinirlendin ki?"
"Zaten takımda daha yeniydim. En iyi oyunculardan biriydim ama şimdi maça gidememek maçtan kaçmak gibi oldu! Ya bir daha hiç oynayamazsam?!" Örtünün altındaki bileğime bakarak gözyaşlarımı serbest bıraktım.
"Buna ağlama." Baş parmağı ile gözyaşlarımı silerken yanağımı okşadı. "HyeRim, bu o kadar büyük bir şey değil. Ağlama!" Kollarını bana sardı ve sımsıkı sarıldı. Canımı acıtmamaya da özen gösteriyordu. "Oynayabilirim değil mi?" Ağlamam hıçkırıklara dönüşmüştü. Voleyboldaki yeteneğimi kullanmaya daha yeni başlamıştım ve hemen çürümesine izin veremezdim!
"HyeRim... İnan bana bileğinde büyük bir hasar yok. El bileklerinde de aynı şekilde. Bana inanmıyorsan doktora da sorarız. Ama ağlama tamam mı?"
"Gerizekalı sana niye inanmayayım?!" Ağlayarak ona vurduğumda kıkırdamıştı. "Tamam ağlama ağlama."
Gözyaşlarımı siliyordu. "Minik bir bebek gibisin."
Gözbebeklerimizi birleştirdim. "Ben burada ne yapacağım diye düşünüyorum, sen bebek falan bir şeyler diyorsun."
Başını öne eğdi. "Beni adam akıllı dinleyecek misin?" Dedi sert bakışlar eşliğinde başını kaldırarak. Korkarak yanıtladım. "E-evet."
"Voleybol oynamanı etkileyecek bir hasar yok. Minik egzersizlerle ağrıları geçirebiliriz." Dedi kollarını kavuşturarak. "Yeterli olmuştur sanırım." Tek kaşını kaldırdı. "Korkutucu oluyorsun."
"Beni dinlemen için böyle yapmam gerekiyormuş demek ki."
"Ben seni hep dinliyorum." Dedim isyan edermişcesine.
"Olumsuz düşüncelerden sıyrılman için böyle yapmalıymışım demek ki, demem daha doğru olur o zaman." Kahküllerini aağa sola savurdu. İşte bu vahşi, rapper Yoongi.
"Şu halin sahnede görünce daha iyi. Yakından görünce korkunç oluyor." Dedim hızlıca. "Ne halim?"
"Sahnede içinden çıkan havalı, vahşi ve çekici halin. Şu an tam olarak o durumdasın. Öyle uzaktan izleyince çok çekici oluyorsun ama yakından görünce kendimi minnacık, ezilmek üzere olan bir karınca olarak hissediyorum."
"Daha da ezeyim mi?" Düşünür gibi yaptım. Sonra o görselliğin çekiciliğini bir daha hissetmek istediğimi fark ettim ve onu cevapladım. "Ez. Hatta tepin."
Hafiften sırıtarak gözlerini bir yere sabitledi ve gri saçlarını elleriyle düzeltti. "DUR!" diye bağırdım odanın içinde. "Bu fazla geliyor. Dur." Kahkaha atarak dizine vurmaya başladı. 32 dişi dışarıdaydı, pembe dişetleri gözüküyordu.
"Tamam, durdum." Dedi ve dağılan saçlarını cid anlamda düzeltti. "Yoksa..." dedi ve tavana baktı. "...durmasam mı?" Dedi ve yavaş yavaş bana adımlamaya başladı.
"Korkutucusun ya yapma şöyle!" Dedim elimi havada sallayarak. Beni korkutmasını beklerken yüzünü benim dibime getirdiğinde gülümsemiştim. Başını hafifçe sağa eğmişti, hedefini hepimiz biliyorduk.
Hafifçe elimle alnından geriye ittirdim ve kıkırdadım. "Uzaklaş."
O kahkaha atarken ben de aklıma aniden gelen şeyle duraksadım. "Telefon..." diye mırıldandım. O telefon yepyeniydi. Bir şey olmamış olsun, lütfen!
Yoongi mırıldanmamı duymuş olacak ki kıyafetlerin konduğu dolabı açıp içinden rose gold rengindeki telefonumu çıkardı. "Senden sağlammış." Dediğinde rahat bir nefes verdim. "Teşekkürler Tanrım..."
"Sana bir şey olmasaydı da telefon mahvolsaydı daha iyiydi." Dedi Yoongi. "Yepyeni teledonun parçalanması mı? Saçmalama!" Deyip kıkırdadım. "Kulaklığım orada mı?" Dedim uzattığı telefonu alırken. "Burada." Dedi ve onu da alıp uzattı.
Telefonu elime alıp sarılmaya başlamıştım bile. "Çok güzel~" dedim arka kapağına bakarak. "Telefona sarılacağına bana sarıl." Diye yaklaştığında sert bir şekilde konuştum. "Uzaklaş!"
"Peki." Diyerek koltuğa atladı. "Şaka şaka. Gel hadi." Diyerek kollarımı açtım.
(...)
"Anne, HyeRim..." dedi Yoongi koltukta baktığı telefonu kilitleyerek. Kulaklığımı çıkardım, diyeceklerine dikkat kesilmiştik. "Benim okula gitmem lazım. Yarın maç varmış. Bensiz çıkamazlar."
Maçlar...maçlar...
Bir bana, bir de annesine bakarak onay almaya çalıştı. "Arabayla gideceksen polislere yakalanmamaya çalış. Akşam yemek söyle, aç kalma. Güzelce uykunu al, maçta da yaralanmamaya çalış. Dikkatli ol." Dedi annesi. Yoongi ayağa kalkıp annesine sımsıkı, sevgi dolu bir samimiyetle sarıldı. "Seni eve bırakabilirim." Dedi annesine. "İşe gidersin."
"İzin aldım bile." Dedi annesi ve onun sırtını patpatladı. Annesine öyle sıcak ve samimiyetle sarılıyordu ki, istemsizce gülümsemiştim.
Annesinden ayrılarak bana yaklaştı. Canımı acıtmamaya özen gösterek sarıldı. Başını boynuma yerleştirdi. Derin derin soluklandı, kulağıma sessizce fısıldadı. "Seni seviyorum."
Onu duyduğumu işaret edercesini sırtını patpatladım. Benden uzaklaştı, elimi tuttu. "İlaçlarını iç, kremlerini sür. Beni ara. Yemeğini ye. İyileşmeye bak." Dedi ve elimi sıktı. "Kendini yaralama ve bela edinme." Bela edinmeden kastımın Kwon olduğunu biliyordu. Başını salladı ama dudaklarını oynatarak farklı bir mesaj veriyordu. "Bu konuda sana söz veremem."
Elimi bıraktı ve dolaptan kendi çantasını aldı. Telefonu elindeydi. Saçını da rastgele düzeltti. "Ben şimdi HaeRan Noona'yı da bulur, ona da haber veririm. Siz de dikkatli olun ve beni aramayı unutmayın!" De ve annesiyle bana baktı. "Dikkatli git." Dedi annesi. "Görüşürüz." Dedim bende elimi sallayarak. Salladığım elimi hafifçe sıktı ve geri bıraktı.
SeoUn Unni koltuğa oturduğunda bende tek kulaklığımı takmış, Yoongi'nin rap şarkılarından birini dinlemeye başlamıştım bile.
SeoUn Unni, anneme bakacağını söyleyerek odadan çıktığında ben yine telefonumu karıştırmaya başlamıştım. Gerçekten çok güzeldi.
İnternette takılmış, bol bol müzik dinlemiştim ama yine de saatler geçmek bilmiyordu, sıkılıyordum.
Yoongi'yi görüntülü aramanın iyi bir fikir olduğunu düşündüm.
Telefonu açtığında iki eli de direksiyondaydı. Teledonu bir aparata tutturmuş olmalıydı. "Yoongi?"
"Hm?"
"Sıkıldım." Dedim diğer elimi yanağıma yaslayarak. Kahkaha attı ve direksiyonu sağa eğdi. Kısa bir süre ekrana baktı. "Şimdiden mi?"
"Yapacak hiç bir şey yok."
"Ders çalış." Dedi Yoongi. "Dalga mı geçiyorsun?" Dedim kızgın bir ses tonuyla. "Sınavlar yaklaşıyor. Telefondan ders kitaplarının pdflerine bak." Dediğinde başımı salladım. "Mantıklı ama yine de bir sen değil."
"Motivasyonumu düşürüyorsun. Aklım sende kaldı."
"Sende motivasyon olmasa da olur Yoongi. Attığın her adımda bir sayı oluyor zaten." Dedim ve kıkırdadım. "Hah!" Aniden aklıma gelen şeyle istemsiz bağırmıştım, Yoongi'de sıçramıştı. "Kaza yapacaktım!"
"Söz veremem demiştin. Niye?"
"Söz veremem çünkü Kwon bana gelip sataşsa, bir iki yumruk geçirmeyecek miyim?"
"Geçirmeyeceksin." dedim sertçe.
"Mümkünatı yok!" Dedi elini havada sallayarak. Sonra gözleriyle yolu kontrol edip sürmeye devam etti. "Uyumayı dene." Dedi konuyu tekrar can sıkıntıma yönlendirip. "İyi gelir."
"Dikkatli sür tamam mı?"
"Sapasağlam geri döneceğim. Hah, ayrıca hastaneden çıkmadan doktordan rapor aldım. Okula vereceğim, 2 haftalık izinlisin. Annemlere söylersin."
"Teşekkürler Yoon." dedim ve gülümsedim. "Yoon?" dedi Yoongi yola bakarak. Saniyeler olarak bana baktı ve tekrar bakışlarını yola çevirdi. "Evet. Yoon demek istedim sadece."
Saniyeler içinde bastıran huzursuzluk ve yoğun üzüntü duygusuyla akacak gözyaşlarımı tutmaya başlamıştım. İlaç etkisi falandı sanırsam.
"Yoongi. Seni seviyorum, biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum da... bunu tekrar söylemenin amacı nedir?" Dedi ve kıkırdadı. "Maçında iyi iş çıkar. Kendini sakatlama. Bana yardım etmen lazım." Kıkırdayışını telefondan olsa da duymak beni gülümsetmişti. "Hiç bir şey olmayacak." Demesiyle birlikte onun telefonuna bildirim gelmişti. İki dakikada gelen mesajı okudu ve telefonu düzelterek bana soru sordu.
"Suran'ın stüdyosuna uğramam gerekiyormuş. Sorun olur mu?" Nefesimi tuttum. "Bu büyük bir sorun. Gidemezsin. İzin vermiyorum."
"Sonuç olarak işimizi yapıyoruz-"
"Ben senin yerinde olsam, Kwon da Suran'ın yerinde olsa gitmeme izin verir miydin?"
"Tabii ki de hayır."
"Kapa çeneni o zaman." Dedim sertçe. "Gidemezsin. Bitti." Noktayı koyduğumu düşünüyordum ki o üstüne ekledi. "Sen hala beni kıskanıyorsun değil mi?"
"Sonuç olarak sen benim sevgilimsin. Kısa keselim, benimsin. Ve ben kimsenin benim olan şeye dokunmasından ya da göz koymasından hoşlanmam."
"İyi de iş için gidecektim ben oraya."
"Anlaman için açık konuşmalıyım, değil mi?" Kendi kendime mırıldandıktan sonra içimdeki her şeyi boşalttım. "Tamam, bu evreyi çoktan atlatmış olmamız gerekirdi. Suran'ın benden daha iyi olduğunu düşünüyorum, her alanda, ve bana olan ilgini kaybetmenden korkuyorum-" Yoongi arabayı kenara çekmiş, sinirle ekrana bakmıştı. "Hala bu konuyu açıyorsan sana olan sevgime inanmıyorsun demektir Hye. Bunları atlattık sanıyordum."
"Atlattık. Atlattık ama kısmen." Dedim başımı sağa sola sallayarak. "Sana inanmadığım için değil. Sadece kıskanıyorum işte."
"Duymamış gibi yapacağım." Dedi ve arabayı tekrar çalıştırdı. "Benim için değerlisin Yoon. Sadece bunu düşünüyorum."
"Sen de benim için değerlisin. Bunu bil ve lütfen olumsuz şeyler düşünme. Kendini kimseyle kıyaslama." Başımı salladım. Bir daha bu konuyu açarsam beni dilim dilim doğrardı.
"Ee, gidecek misin yani?"
"Bugün değil." Diyerek gitmeyeceğini belli etti. Akıllı çocuk. "Maça çıkmadan önce mutlaka bir şeyler ye tamam mı? Aklım sende kalmasın."
(...)
Telefonuma gelen görüntülü arama isteği ile televizyonun sesini kısmış, telefonu elime almıştım. Arayan numara tanıdık değildi ama açma ihtiyacı duydum. Baş parmağımı ön kameraya koyarak aramayı yanıtladım.
Ekranda çıkan voleybol takımından kızlarla birlikte elimi kameradan çekmiştim. "HyeRim! İyisin değil mi? Seni çok merak ettik!" Ekrandaki kızlar büyük bir heyecan ve merak içinde konuşurlarken gülerek yanıtladım onları. "İyiyim. Minik bir araba kazası. Çabuk iyileşmeye çalışıyorum. İyileşince daha sık egzersiz yaparak kaslarımı alıştırmalıyım."
"Çabuk iyileş. Takımımızın sana ihtiyacı var!" Dedi aralarından biri. Yanındaki de heyecan içinde zıplayarak konuştu. "Ayrıca, senin yerine bizimle maça gelip takımı kurtaran kişiyi görmek isteyecrğini düşündük!" Ardından kameranın önünden çekilip arkada oturan In Ha'yı göstermeleri ile derin bir nefes vermiştim...
Ciddi değillerdi umarım.
(...)
Mer ha ba
Ben hye'niz!
Kitap 200K ya oldukça yakın, ayrıca yaz tatiline giriyoruz;; bölümleri daha sık yayınlamaya çalışacağım
Umarım hepiniz güzel bir yaz geçirirsiniz!
Bölümü böyle bitirdim çünkü biraz heyecan gerekliydi
Yazım hatalarını bildirmeyi unutmayın
Kendinize iyi bakın ve iyi bayramlar!
-hyhyhye'niz