" Neden aşağıdan türkü barı andıran sesler geliyor!! " Okuduğum kitabın arasına ayracımı koyup kitabı kapattım ve ayaklarımı yataktan sarkıttım. Muhtemelen bu bağırışımı kimse duymamıştı. Sadece iki saatliğine kitap okumak için odama kapanmıştım ve bizim manyaklar evi türkü bara çevirmişti.
Hiçbir yanıt alamadığıma karşılık müziğin sesi daha da yükseldiğinde sabır dileyerek odadan çıktım ve aşağı indim.
" Dilara!! Gazel düştü bağlara!! Dilara!! Karlar yağdı dağlara!! " Vazgeçtim burası türkü bara değil de düğün salonuna dönmüştü.
Karşımda çiftetelli oynayan arkadaş grubumu es geçip koltuklardan birine oturdum ve onları izlemeye başladım. Yaptıkları şey çiftetelli dışında her şeye benziyordu. Bence Kerim kabile dansı yapıyor.
Şarkı birden değişip halaya döndüğünde onlar da buna ayak uydurmuş çiftetelli birden damat halayına dönmüştü. Anlayamıyorum.
" Ela gelsene anacım! " Ada'nın bağrışına karşılık düğün salonlarında ben oynamam diyen teyze rolüne bürünmüş kollarımı birbirine bağlamıştım.
Ama tabii ki bununla bitmemiş bir de mezdeke çalmaya başlamıştı. Ada ve Aslı kıvırmaya başladığında bizim erkekler de onlara ayak uydurmuştu. Kızlardan daha iyi kıvırdıkları kesin.
Abartısız bir saat daha bu böyle devam ettiğinde artık hepsi yorulmuş ve kendilerini bir köşeye atmışlardı.
" Kurtlarımızı döktük. " Aslı nefes nefese bunu söyleyip koltuğa daha da yayıldı.
" Bunun amacı neydi ki şimdi? " Yalın, yanıma yaklaşıp kafasını dizime yasladı ve uzandı. Saçlarıyla oynarken herhangi birinden cevap bekliyordum.
" Eğlenmek. " Gözlerimi devirip arkama yaslandım. Tatilin üçüncü günündeydik ve tahmin ettiğimden daha eğlenceli geçiyordu. En azından onlara göre. Ben ise düşünüyordum. Üniversite sınavını.
Son zamanlarda asla aklımdan çıkmıyordu. Çalışıyordum ama aklıma giriyor muydu? Bizimkilerden ayrılacak mıydım?
" Ela yine derin düşüncelerde.. " Ada'nın sesi ile düşüncelerimi bir kenara koyup onlara döndüm.
" Bence kalan dört günümüzü çalışarak geçirmeliyiz. Sizden ayrılmak istemiyorum. "
Hepsinin yüzü birden düştüğünde morallerini bozmuş olmaktan zevk almıyordum ama yapılması gereken buydu. Onlar da bana itiraz etmedi. O gece her şeyi konuşup yatmaya karar vermiştik.
Sabah erkenden kalkıp, ki erken dediğim saat on iki, kahvaltı hazırlamıştım ve herkesi uyandırıp kahvaltıya çağırmıştım. Tolga ve Aslı dışarı gezmeye çıktıklarında biz de dört kişi olarak masaya kurulmuş ders çalışmaya başlamıştık.
Hepimiz ayrı konuları çalışmış, sonra o konuları birbirimize anlatmış böylelikle aralıksın altı saat çalışmıştık.
" Beynimi hissetmiyorum. " Yalın bunu diyerek arkasına yaslandığında kafasını masaya koymuş olan Kerim mırıldanmıştı.
" Yok çünkü ondandır. " Yalın, Kerim'in kafasına sert bir şekilde vurduğunda Kerim kafasını bile kaldırmamıştı. Gerçekten yorulmuştuk. Hele ben onları bu duruma soktuğum için sanki en iyi ben anlamam gerekiyormuş da onlara anlatmalıymışım gibi hissettiğim için aşırı abanmıştım. Başım ağrıyordu.
" Bence dışarı çıkıp gezmeyi hakettik. " Ada yerinden kalkıp gerinirken bunu söyledi ve sonra durdu.
" Vazgeçtim bence gidip uyuyalım. " Kerim de ona ayak uydurdu ve beraber üst kata çıktılar. Yalın benden bir şey beklermiş gibi bana bakmaya başladığında önce kalkıp bir ağrı kesici aldım sonra da yanına gittim.
" Hâlâ dışarı çıkıp hava almalık enerjim var. " Elimi ona uzatıp tutmasını bekledim ve gülümseyerek tuttuğunda ise onu kaldırıp kapıdan dışarı çıkardım. Temiz hava ciğerlerime nüfuz ettiği an gözlerimi kapattım.
" Gözüme aşırı güzel gözüktün hatun. " Gözlerimi açık kahkaha attım ve kolunun altına girerek yürümeye başladım.
" Mutlu musun? " Yalın'ın sorusu ile ona daha da sarıldım ve başımı salladım.
" Baş başa olsaydık daha iyiydi sanki. " O böyle düşünüyor olabilirdi. Ama ben tam tersini düşünüyordum.
" Evet bazen grup halinde takılmaktan çok seninle baş başa olmak istiyorum ama onlarla da mutluyum. Eğleniyoruz. İkimiz olduğumuzda yapabileceğimiz şeyler kısıtlı ama sanki onlarla dünyanın öteki ucuna gitmek bile mümkünmüş gibi hissediyorum. "
Bana hak verdiğini belli edercesine başını salladığında üzerime çöken uyku ile esnedim. Henüz evden o kadar da uzaklaşmamıştık oysa ki.
" Birilerinin uykusu gelmiş anlaşılan. " Bunu söyler söylemez beni kucağına aldı ve eve doğru yürümeye başladı.
" Koca bebeği uyutalım bakalım. " Kahkaha attığımda boynuna sarıldım ve oraya bir öpücük kondurdum. Kapıyı açıp beni içeri soktu ve kapıyı kapattı.
" Artık bir ara gelinlikle de taşırım. " Ben cümlenin güzelliği karşısında eriyip yok olurken o beni odama taşımış ve yatağıma yatırmıştı. O kadar eridim ki çarşafa bulaştım.
" Uyu. " Gözlerimi devirip ona sırtımı döndüm.
" Ne bu maço haller? " Kahkaha atıp bana sarıldı ve başını enseme gömdü.
" Sus kadın! Kokunda boğularak uyumak istiyorum. " Bundan sonra da bir şey demedim. Niye diyeyim? Beynim bu cümleden sonra infilak etti zaten. Gözlerimi kapatıp sıcak kolları arasında hayal kurarak uykuya daldım.
~~~~~
Haziran 2019 Sınav Zamanı
Saye: Ela sınava girecek bir saat sonra.
Yaren: Ters oldu herhalde.
Yaren: Sınav girecek olmasın?
Ela: Ne de güzel moral veriyorsun sen öyle!
Beril: Başarılar kuzum.
Ela: Teşekkür ederim Beril abla.
Emre: Oku da memur ol.
Saye: Yaşlı teyzeler gibi konuşma sinir etme beni. Sare ne yapıyor?
Emre: Beni emmeye çalışıyor ne yapsın.
Saye: Az daha dayansın yavrum.
Konuşmadan çıktım ve son kez bizim gruba girdim.
Ela: Gazamız mübarek olsun.
Yalın: Götüm tutuşuyor gençler.
Ada'm: Hepimizin ortak sorunu.
Kerim: Barajı geçemezsem Keban Baraj'ından atlarım.
Ela: Karalar bağlamayın hemen.
Ela: En azından çalıştık.
Ela: Soruları biraz düşünüp yapamayız.
Yalın: Hatunum bugün ne kadar pozitifsin.
Ada'm: Ben gidiyorum gençler Allah'a emanet.
Ada gittikten sonra ben de telefonumu kapatıp yengeme verdim. İçimdeki heyecan ve korkuyu bir türü aşamıyordum.
" Bu kadar kasma. Ben de o sınava girdim ve halini anlıyorum ama kasarsan, yapamazsın. " Yengemin dedikleri bu zamana kadar doğru çıktığı için bu sefer de onu dinledim ve biraz da olsa rahatlamaya çalıştım.
Daha sonra da, sınava girdim.
Sonra çıktım.
Hani öyle böyle çıkmadım.
Ruhum çıktı, bedenim o sırada kaldı.
Hani yani aklım çıktı, ama korkudan değil.
Böyle baya baya, girdi.
Zombi gibi etrafta yengemi ararken birden karşımda belirmesiyle yerimde sıçradım.
" Lan bu ne hal? Üçüncü dünya savaşı mı çıktı içeride? "
" Keşke savaş olsa. Yani savaş iki tarafın yaptığı bir şeydir. Ben tek taraflı baskın yedim. " Yengem halime üzülüp bana sarıldığında ben de karşılık verdim.
" Seneye denersin güzelim. Sıkma canını. " Can mı kaldı yenge ne diyon ya?
Telefonum çalmaya başladığında cebimden çıkardım ve arayanı tahmin ettiğim için bakmadan açtım.
" Öldün mü? " Yalın'ın sesini duyduğumda moralim az da olsa yerine gelmişti.
" Öldüm ama yaşıyorum. İşte bütün mesele bu." Cevap verdiğimde telefondan aynı anda üç ses birden gelmişti. Tövbe yarabbi!
" Konferans mı açtınız lan? " Ada'nın sesi de kulağıma geldiğinde anlamıştım.
" Kanka, hepimize kazık soktular. Üzerinde oturuyorum manzara efsane. " Moralim bozuk olmasına rağmen buna gülmüştüm.
" Ben çarmıha gerildim. " Kerim de kendi durumunu belirttiğinde aslında hepimizin de bok gibi geçtiğini anlamış biraz da olsa neşelenmiştim.
" İyi bari artık hepimiz Muş Üniversitesi'ne gideriz. " Telefondan çoklu kahkaha işittiğimde buluşmak için yer sordum ve cevabını da alıp telefonu kapattım.
Yengem beni buluşacağımız yere bırakıp eve dönmüştü. Etrafıma bakıp üçünü de aynı yerse dördüm ve yanlarına gittim. Kerim iki kolunu açıp bağırana kadar da her şey güzeldi aslında.
" Bu yaşımda hamile kaldım. Rabbim sen nelere kadirsin!! "
Hello!
Zaman atladım çünkü finale son dört 😒
Bu arada düşen yorum sayısı moralimi bozuyor hani belirteyim dedim.
Hani yazar ağlıyor.
Hani yanii!
Şaka bir yana seviyorum sizi 🖤
İyi geceler ❤️