FRANK

Od ShipperWriter

106K 11.7K 15.6K

Harry, unutamadığı eski sevgilisi için bir kitap yazıyor. Louis ise arkadaşının siparişlerini almak için git... Viac

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Final

Bölüm 19

4.4K 449 477
Od ShipperWriter

İkinci randevuya küçük bir restoranda çıkmak, Louis'nin fikriydi. Harry'i kendi evine çağırdığında, sadece aralarında hala yanan bir aşk ateşi olduğunu görmüşlerdi. Şimdi onunla ne kadar mutlu olabileceğini göstermek istiyordu. Birlikte ne kadar eğlenebileceklerini, onu üzmeyeceğini... Harry'i narin bir çiçek gibi görüyordu. Onu ikinci kez incitmeyeceğini kanıtlamak istiyordu.

Onun evinin önünde, arabasına yaslanmış bir halde sadece üç dakika bekledi. Bu üç dakikanın sonunda Harry siyah dar pantolonu, çiçek desenli altın sarısı ceketiyle evinin kapısından çıktı. Yüzünde heyecan dolu bir gülümseme vardı. Sokak lambalarından daha aydınlık olan bakışları Louis'nin üzerindeydi. Her şeyiyle bir sanat eseri gibi görünüyordu.

Louis onun kendisine iyice yaklaşmasını bekledi. Sonra yaslandığı yerden ayrıldı, arkasında tuttuğu mavi gülü öne getirip ona uzattı. "İyi akşamlar. Çok güzel görünüyorsun."

Harry gülü eline alır almaz beklenmedik bir şekilde Louis'ye sarıldı. "Teşekkür ederim." dedi. "Sen de çok güzel görünüyorsun. Gözlerin daha da parlıyor sanki, dudakların daha belirgin. Temmuz güneşi gibisin. Yakıyorsun ama sana bakmayı kesemiyorum."

"Bazen senin ne kadar şairane bir ruhun olduğunu unutuyorum." dedi Louis ona sarılmaya devam ederken. "Seni sürekli daha çok özlüyorum. İçime işlemişsin." Elinde olsa onu hiç kollarının arasından çıkarmazdı. Saatlerce sarılsa yine sıkılmazdı. 14 yıllık özlemi, anca böyle bitebilirdi zaten.

Ama mecburen kollarını ayırdı. "Gidelim mi?" diye sordu. Sesinin şevkat ve sevgi dolu olduğunu anlamak için uzman olmaya gerek yoktu.

"Gidelim."

Louis arabanın kapısını önce onun için açtı. Onun oturduğundan emin olup kapıyı kapatınca kendisi de onun yanına yerleşti. Kontağı çevirdi, el frenini indirdi ve şaşırtıcı derecede hızlı bir şekilde park yerinden ayrıldı. Anayola çıkarken iki eli birden direksiyondaydı. Gözleri yol ve dikiz aynası arasında mekik dokuyordu. Öylesine odaklanmış görünüyordu ki, Harry onu izlerken gülümsemesine engel olamıyordu.

Üstündeki turkuaz gömleğin kollarını yarıya kadar çekmişti. Böylece yıllar önce yaptırmış olduğu hançer dövmesinin ucu görünüyordu. Ona eklenmiş olan diğer dövmeler de teninde çok hoş duruyordu. Kalbinin güzelliği yüzüne yansımış gibiydi, ay ışığında daha da çok çekiciydi.

On dört yıl sonra, buradaydı. Aynı gözler, aynı dudaklar, aynı şirin burun, aynı yumuşak saçlar... Sanki yıllardır hiç ayrılmamışlar gibi alışmıştı Harry buna. Garipsiyor muydu, evet. Bu kadar zaman sonra hala aynı hissetmeyi garipsiyordu. Ama bu adam onun için çok özeldi, yüz yıl da geçse etkisi aynı olacaktı.

Louis'nin kendisini bu randevuya çıkarmak için yaptıklarını düşünürken gülümsemesi büyüdü. Bazı hayranlarına birer kelimelik notlar bırakması, herkese bir gül verip ona atmalarını istemesi, o kadarcık süre için karavan kiralaması... Ve elbette gözleri, sözleri, dokunuşları...

İçinin kıpır kıpır olmasına şaşırmadı. Ama tekrar lisede gibi hissetmesi tuhaftı. Bu hissi yıllardır yaşamıyordu. Hep olduğundan daha yaşlı hissederdi, şimdi 15 yaşında gibi hissediyordu. İlk aşkın verdiği bir heyecan, dünyanın merkezinde kendi varmış gibi hissetme, her şeyi sevinç dolu bulma. Bunların hepsi geri gelmişti. Bir mavi gül, bir de mavi gözlü mücevherle birlikte.

Elini onun koluna koydu ve Louis'nin son derece şaşkın bakışlarına aldırmayarak hançer dövmesinin görünen kısmını okşadı. "Sildirdiğimi düşünüyordum, biliyor musun? O dövmeyi hala taşımıyordur, diyordum. Hatta, dürüst olmak gerekirse Frank'i okuyacağını bile düşünmemiştim. Umursamazsın diye-"

"Bu beni üzüyor." dedi Louis kırmızı ışıkta durduğu için rahatlıkla ona bakarak. "Seni babam yüzünden bıraktığımı bilmiyor olsan da, birlikte geçirdiğimiz yıllardan sonra, sana olan aşkımı öğrenmiş olmalıydın. Ayrıldığımızda, beni ayakta tutan buydu. Harry benim onu ne kadar sevdiğimi biliyor diye düşünüyordum. Mutlaka sana döneceğimi biliyor olmalıydın."

"Şu anda seni burada bırakıp gitsem, sana hiçbir açıklama yapmasam, on dört yıl boyunca aşkıma güvenir misin? Beni suçlama Louis, beni hala sevip sevmediğini düşünecek kadar sağlıklı durumda değildim. Bana aşık olduğunu düşünüyordum. Sonra kendime bana aşıksa neden beni terk etti diye soruyordum ve bunun bir cevabı yoktu."

Yeşil ışığın yanmasıyla Louis tekrar gaza bastı. Konuşmadı çünkü içinden bir parça Harry'i haklı buluyordu. Gerginliğini hızına da yansıtarak, randevu yerine olması gerekenden daha da erken ulaştı. Arabayı park etmiş olmasına rağmen inmedi, hatta ellerini bile direksiyondan çekmedi.

Harry onun suskunluğunu kötüye yordu. Korktu, çünkü Louis'yi kızdırdığını düşündü. Eli hala onun kolunda duruyordu, baş parmağını dövmenin üstünde gezdirdi.  "Özür dilerim. Seni üzmeyi hiç sevmiyorum. Sadece... Yanımda olman hala rüya gibi. Sen rüya gibisin."

Louis başını arkasına yaslayarak ona döndü. Gözleri öyle yoğun bir şekilde baktı ki, Harry boğulacağını düşündü. Neyse ki, yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Elini uzatıp Harry'nin yanağına koydu. Sinirli görünmeyerek, oldukça sakin bir şekilde baş parmağını onun yanağında gezdirdi. "Seni gerçekten çok seviyorum."

"Biliyorum. Ben de seni seviyorum."

"Seni kesinlikle suçlamıyorum. Hatta haklı buluyorum. Kendimce, ben de haklıyım."

Harry öne doğru eğildi, onun dudağının kenarını öptü. "Önemsediğim tek şey sensin Louis. Sürekli seni üzüyormuş gibi hissediyorum ama özür dilemekten başka yapacak bir şeyim yok. "

Louis onun dudaklarını hissederek gözlerini kapattı. "İkimiz de bir şeyleri düzeltmeye çalışıyoruz. Sıkma canını. Ben senin gülümsediğini görmek istiyorum."

Harry onu tekrar öpüp geri çekildi. "O zaman sen de gülümse. Artık tek başıma gülmek istemiyorum. Tek başıma ağlamak istemiyorum. Ne yaparsam, seninle yapayım istiyorum."

"İşte benim yıllar önce tanıdığım Harold." dedi Louis kapıyı açarken. Koşar adımlarla onun tarafına geçti ve onun da kapısını açtı. Harry'nin yüzünde oluşan gülümsemeyi görünce kendisi de tebessüm etti. "Sana Harold demeyi sevmiyorum aslında. Ama benden sonra herkes Harry demeye başlamış. Ayrıcalığı kalmamış."

Harry de arabadan indi, onunla birlikte restorana doğru yürümeye başladı. "Başkalarının demesiyle senin demen bir mi?"

Renkli balonla süslenmiş ufak kapıdan içeri girerken Louis ciddi ciddi flörtleşiyor olduklarını düşünerek güldü. Elini onun beline koydu. İçeri girdiği andan itibaren dikkatleri çekeceğini biliyordu, Harry gerçekten güzel görünüyordu. Bu yüzden Louis şimdiden önlemini alıyordu.

Kenarda duran boş masaya karşı karşıya gelecek şekilde oturdular. İçeride Sam Smith'in şarkılarından biri çalışıyordu. Konuşan insanların sesi çatal bıçak seslerine karışıyordu ama yine de müzik onların arasından sıyrılıp kendini gösterebiliyordu.

Harry'nin gözleri Louis'nin üzerinde kalmıştı. Bu yüzden garsonun masaya bıraktığı menüye bakmadı bile. Louis de onun bakışlarına karşılık vermekten öteye gidemedi. Oturup sadece izleyesi vardı. Gözlerini, kirpiklerini, gamzelerini, dudağının altındaki o sevimli beni...

"Karar verdiniz mi efendim?" diye sordu garson onları kendilerime getirmek için. İkisinin de menüye bakmadığını biliyordu ama daha yapılacak işi vardı ve bir an önce siparişleri almak istiyordu.

Harry "Bana fark etmez." dedi umursamazca. Louis de menüye bakma taraftarı değildi. Vereceği siparişi zaten biliyordu. Harry'nin çok sevdiğini bildiği için, romantik olup olmamasını umursamadan "Islak hamburger istiyoruz. Ve iki kola. Biraz da patates kızartması." dedi. Sonra ona yaklaşmasını söyleyip kulağına bir şeyler fısıldadı.

Garson başka bir soru sormaya gerek duymadan başını salladı. Menüleri tekrar aldı, siparişleri yazdığı adisyon fişini masadaki peçeteliğin altına sıkıştırdı ve başka bir yöne ilerledi.

"Seni daha lüks bir yere de götürebilirdim ama bunu yapmayı özlemişsindir diye düşündüm." dedi Louis. Eskiden okul çıkışında hamburgerciye gitmeyi severlerdi. Harry o zamanlar tuhaf bir şekilde hamburger delisiydi. Her hafta mutlaka yerdi. Louis'nin de bu rutine alışmasını sağlamıştı.

Harry "Çok özlemişim." diye karşılık verdi. Masanın üzerinde duran eli Louis'nin küçük eli tarafından tutulduğunda bu mümkünmüş gibi daha çok gülümsedi. "Bunu da çok özlemişim."

"Benim de çok özlediğim bir şey var." dedi Louis. Etrafına bakındı. Sam Smith'in şarkısının son kısmının bitmesini bekledi. Bunun ardından tam da garsona söylediği gibi Truly Madly Deeply çalmaya başlayınca ayağa kalktı. "Benimle dans etmek ister misin?"

Harry başını salladığı an Louis onu ayağa kaldırdı. Ellerini ayırdı. Bunun yerine onun beline sarıldı. Harry de kollarını onun boynuna sardı. "Louis, senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Elbette."

"Hani senin gri bir hırkan vardı. Kalın, kapüşonlu. Eğer hala duruyorsa, onu bana verir misin?"

Louis hiç düşünmeden başını sallayarak "Veririm tabi ki." dedi. Onu iyice kendine yaklaştırdı. "Neden istiyorsun?"

Harry onun nefesini yüzünde hissetmeyi çok sevdiğini fark ederek gözlerini kapattı ve alnını onunkine yasladı. "Çünkü sana ait. Benim Lou'ma."

"Peki ben sana, senin Lou'nun hırkasını verirsem, sen bana benim şirineme ait ne vereceksin?"

"Ne istersin?"

"Walkman. Kulaklıklarla ve kasetle beraber."

Harry memnuniyetle başını salladı. "Truly Madly Deeply'i veririm. Ama karışık kaseti vermem."

"Aman Tanrım, sana verdiğim karışık kaset hala duruyor mu?" Louis gerçekten şaşırmış ve etkilenmişti. Sinirlenip atmıştır diye düşünüyordu.

"Duruyor tabi ki. Dinleye dinleye, her şarkıdan önce söylediğin cümleleri bile ezberledim."

Louis dudaklarını onun yanağına bastırdı. Öpmedi ama geri de çekilmedi. Öylece bekledi. Gözleri kapalı bir şekilde şarkıya eşlik etti. "Güçlü olacağım, inançlı olacağım çünkü yeni başlangıçlara güveniyorum.."

Harry heyacanlı bir şekilde sıradaki cümleyi söyledi. "Gözlerini kapatmana gerek yok çünkü hemen arkanda. İhtiyacın olan her şey gerçek olacak."

"Senin hayallerin, senin arzuların, seni fantezin olacağım." diye devam etti Louis. Onun kendisine katılmasına şaşırarak gözlerini açmıştı.

"Senin umudun, senin aşkın, ihtiyacın olan her şey olacağım."

İkisi burada aynı anda gülümsedi. Tıpkı önceden yaptıkları gibi, bu cümleyi birlikte söylediler. "Seni her nefeste daha çok seveceğim içtenlikle, çılgınca, derinden…"

Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

909 235 6
❝Özlüyorum, hala daha. Çok ama çok özlüyorum.❞ ... start, finish: 24.12.20
betty Od ︎ ︎

Fan fikcia

2.4M 211K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby
137K 5.7K 33
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
6.2K 1.4K 39
Harry, Louis, Niall, Zayn ve Liam; Twitch üzerinden yayın yapan bir ekiptir. Çok tanınmayan bu üniversiteli gençler, bir gün kendilerini oynadıkları...