ASLAN

By LettuceBeam

81.8K 4.8K 1.5K

"faB.L serisi" nin 3. kitabıdır.(Ördek 1, Kurbağa 2, Aslan 3) BxB "Sabır, biraz da zaman Güçten, öfkeden yama... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
32
33
34
35
36
37
38 [Final]

31

1.2K 86 27
By LettuceBeam

*Medya; Nefes / *Medya; Jynjo - How Do You Like It(ft. Spritely)

****

/Bars/

Kapıdan çıktığım anda gördüğüm aracın beni alamaya geldiğini gayet iyi biliyordum. Biliyordum çünkü şoför kapısı tarafında beni bekleyen takım elbiseli beden gayet tanıdıktı.

"Sana inanamıyorum Birkan." 

Kapıyı benim için açarken omuz silkti. Cevap vermeye tenezzül etmeden tekrar şoför koltuğuna geçerken işaret parmağıyla kulağını işaret edip, dikiz aynasından uyarıcı bakışlarını gönderdiğinde cevap vermeyeceğini de anladım. Araç dinleniyor olabilirdi.

Bir saatlik yolun işkencesi bittiğinde tahmin ettiğim gibi bir konağın bahçesindeydik. Kapımı açmaya koşan başka biriydi. Ben indikten sonra Birkan arabayı park etmek için uzaklaştı ve onu gün içinde bir daha göremeyeceğimi düşündüm. Yanımda ilerleyen genç adam konağın kapısına elini atmıştı ki, heyecanı gözlerinden taşan Nefes'le karşı karşıya gelmemiz bir oldu. Ben de heyecanlıydım, ama ne yazık ki Nefes ile aynı şekilde değil. Hafifçe elimi uzatıp yüzüne düşen saç tutamını geriye doğru atarken içimde Nefes'e karşı saf bir şefkat vardı.

Hayatı boyunca senden nefret edicek.

A, nerelerdeydin hür-delim; zaten bildiğim şeylerin böyle yüzüme yüzüme söylenmesini özlememiştim. Hiç özlememiştim.

Nefes biraz daha kızararak saçlarını düzeltti ve kapıyı iyice açarak beni içeri davet etti. "Hoşgeldin." derken sesi biraz titriyordu.

"Hoşbuldum." dedim ona anlayışlı bir bakış yollayarak. Tam o sırada diğer odadan uzun boylu, kumral tenli ve tabiri caizse taş gibi bir kadın yolunu bize doğrultmuş, gülümseyerek geliyordu.

Bana doğru uzattığı elini sıkarken konuştu, "Demek Bars Sürer sensin. Tanıştığıma çok memnun oldum. Lütfen bana Hülya de." Ellerimiz ayrıldığında bir şey demek için çenem çok fazla kasılmış durumdaydı. Midem bulantıyla dönerken kendimi kastığım için başıma girmeye çalışan ağrıyı görmezden gelmek zordu. 

Heyecanlandığımı sanarak bana tekrar gülümsedi ve "Evet hadi salona geçelim, yemek hazırlıklarının bitmesine az kaldı." diyerek arkasını dönüp ilerlemeye başladı.

Sami haklıydı. Bir kere görsen anlarsın dediğinde ne demek istediğini çözmüştüm. Gülümsemesinde bile şeytani bir şeyler vardı, hiç bir hareketi samimi değildi ve elleri korkunç derecede soğuktu. Duruşu kendinden haddinden fazla emindi. Yaşına göre fazla dinçti ve giyimi oldukça dar ve cüretkardı. Nefes'in aksine, Nefes daha klasik ve şeker giyiniyordu. Gözlerimi beni inceleyen Nefes'e çevirdim. Bana cesaret vermeye çalışan bakışları vicdanımı iyice zorlarken sonunda önüme dönüp bir adım attım ve devamı geldi.

****

Hülya

Nefes

Bars

"E, Nefes bana ev ofis çalıştığını söyledi. Tercümanlık şirketin varmış. Doğru mu?"

"Evet efendim."

"Efendim mi, Hülya demeni söylemiştim." Sesindeki emir tonunu hissetmemek imkansızdı. "Neyse, peki kazancın nasıl?"

"Ailemden kalanlar sayesinde şirketimi kurdum ve bağlantılarım sayesinde de bir kaç anlaşma yaptım. Orta seviye kazanıyorum ama çevre bu tip işlerde önemli tabi. Ayrıca maddiyat konusunda hiç takıntılı olamadım. Babamın aksine." 

Güzel hikayeydi. Çalışılmış bir geçmiş. Nefes'le beraber gerçekten sahip olduğuma kendimi inandırmaya çalıştığım şu yalan hayatım. Soyadım ve sahte kimliğim. 

"Nefes'le iyi anlaşmanıza şaşırmamalı." dedikten sonra tok bir kahkaha attı, iliklerimin buz kestiğini hissettim.

"Annecim, sen bile paradan daha önemli şeyler olduğunu kabul ettin ama." Nefes'in tatlı sesini duymanın beni sakinleştirdiğini fark ederek minnettarlıkla gözlerimi ona çevirdim.

Hülya'nın her hareketimi analiz ettiğini anlamam için onu görüyor olmama gerek yoktu. Nefes'e bakışımı izledikten sonra yavaşça yerinden kalktı, "Haklısın Nefes'im, paradan önemli şeyler kesinlikle var ama çoğu zaman onlara ulaşmak için bile para gerekli. İkinizin de öğrenecek çok şeyiniz var ama dilerim ki benim öğrendiğim gibi öğrenmeyin. Neyse, hadi yemeğe geçelim."

Hülya'nın dediklerinden sonra Nefes'e döndüm, gözlerimdeki talep çok net olmalıydı ki ağzının kenarıyla "Babam.. Annemi pek çok kez aldattı ve asla görmediğim kardeşlerim var. Yani.. Zor bir evlilik. Babam annemi hiç istememiş. Neyse, hadi.."

Nefes'in ardından ayaklanıp yemek salonuna geçtiğimde Hülya'nın dediklerini düşünüyordum. Nefes'in öğrenecek çok şeyi olduğunu söylüyordu ama kızına benim bildiklerim kadarını bile anlatmayı götü yer miydi? Hiç sanmıyorum.

****

Yemekler belli bir disiplin içinde, pek fazla konuşulmadan yenmişti. Çok fazla bir şey yiyememem gerginliğim yüzünden doğal karşılanırken bu konağın içinde, Hülya'nın herhangi bir sırını nerede sakladığını bulabilmek, hatta tahmin etmek bile çok zordu. Sami'nin renk verme deyişini anlıyordum.

Tatlılar servis edilirken Nefes müsade isteyerek masadan kalktığında soğuk terler dökerek arkasından baktım. Sonunda narin bedeni odayı terk ettiğinde Hülya'nın keskin bakışlarıyla karşı karşıya kaldım. Dışarıya çıkacaktık, tatlı falan yiyecek halimde yoktu ve arkama yaslanıp Nefes'in bir an önce gelmesini umdum.

"Söylemeliyim ki beklediğimden farklısın. İnsanları çözmekte hiç bir problem yaşamam, kızımı sevdiğin belli ama bu aşk değil. Para için de onunla değilsin. Amacın ne?"

Bir kaç saniye sadece beni delmeye çalışan gözlerine baktım, şaşırtıcı bir şekilde sakindim. Benimle nasıl baş edeceğini bilemiyordu.

"Nefes çok farklı bir insan. Gerçekten. Kızınız bir mucize ve öyle davranılmayı hak ediyor. Aşık olmayabilirim ama seviyorum. Ki bence bu daha sağlıklı. Aşk acı vericidir, eninde sonunda en çok siz ve sonra da karşınızdakini yaralar."

Kaşını hafifçe kaldırarak dinlediği sözlerimden sonra hmladı, "Aşkı tattığını varsayıyorum. Yoksa bu cümleleri böyle kurmazdın. Peki ya aşık olduğun kişi tekrar karşına çıktığında ne yapacaksın, kızımı bırakacak mısın?"

"Hayır, çünkü o kişinin karşıma çıkma ihtimali yok." dedim ve kafamı masaya eğdim. Arslan'ın vurulduğu anı düşündüm, içimde kapanmayan yaraydı o sahne, tenine akan kızılları düşündükçe daha çok kanayıp duruyordum. Bu hatıraları bir yalanı daha ikna edici kılmak için kullanmak ne kadar iğrenç olsa da amacım vardı. O da bu kadını sonsuza kadar Arslan'dan uzak tutmak.

"Eğer onu üzersen.." derken yüzünün aldığı tehditkar ifadeyi asla sakınmadı Hülya, gerçek yüzü korkunç bir görüntüydü, "Gerisini anladığını umuyorum."

"Ben hazırım." diyerek içeri giren Nefes ile kendimizi toparladık.

"Çok geç kalmayın." Hülya, sandalyesinden kalkıp Nefes'in alnına bir öpücük koyarken sahiden bir anne gibi göründü gözüme.

"Merak etmeyin." diyerek cevap verdim ve biraz önceki tehditine karşılık verdiğimi anlamasını umdum. Fakat Nefes üzülecekti. Ne kadar istemesem de üzülecekti.

****

Sahilde bir kafede akşamın nasıl geçtiğine dair istatik çıkarırken Nefes her zamankine göre çok daha fazla konuşkandı. Bense, aksine daha da dalgındım. Gülümseyerek veya kısa cevaplarla onu dinliyordum.

"Ne yapalım biliyor musun? Eve gidip Arslan'ı sevelim. Beklediğimden güzel geçti ama stresliydi, hem özledim." 

"Daha dün gördün, bu nasıl sevgi? Kıskanmalı mıyım?" 

Kıkırdayarak elime uzandı, "Saçmalama, gidelim mi?"

"Sen istersin de ben nasıl hayır derim."

Bizi buraya getiren arabanın şoförü yine Birkan'dı ve onunla tek kelime edememiş olmak, ne halt yemeye o eve girdiğini öğrenememek beni delirtiyordu. Tanımıyormuş gibi davranmaya çalışmak iste dikiz aynasında sürekli kesişen gözlerimiz yüzünden zor oluyordu. Sonunda evimin olduğu sokağa girdiğimizde arabadan inerken rahat bir nefes aldım. Evin ışıkları yanıyordu. Feda evdeydi anlaşılan.

Nefes'le asansöre girdik ve bana daha da yakınlaşıp elini elime kenetlediğinde dönüp ona baktım, bana bakmıyordu ve yanaklarında pembelik masumluğuna masumluk katmıştı yine. Kalbim bir kez daha burulurken asansörden indik ve kapıyı açar açmaz içeriden biraz fısıltılı küfür duymamız bir oldu. Nefes ne olduğunu görebilmek için içeriye benden önce adım attığında onun arkasından seğirttim ve salonda gördüğümüz giyinmeye çalışan; yarı çıplak Feda ve Doruk'tan başkası değildi.

Nefes şok içinde bir onlara bir bana bakarken yapabildiğim sadece omzumu silkip buruk bir şekilde gülümsemekti. "Evet hatun, doğru gördün, Feda'nın adını asla vermediğim sevgilisi o; Doruk. Bizi beklemiyorlardı muhtemelen. Gel hadi." diyerek bileğinden tuttum ve odama doğru ilerledik, koridorda bizi karşılayan Arslan'ı da yanımıza almadan geçmedik.

Nefes hala daha bir tepki vermemişti, odamdaki koltukta kucağında Arslan'la ilgileniyordu. Sonunda dayanamadım ve geçip karşısına, yere çöküp bağdaş kurdum.

"Eğer bu konuları daha önce konuşmuş olsaydık sana söylerdim. Yani Feda'nın gay olduğunu. Vereceğin tepkiden emin olamadım ve bu sonuçta Feda'nın özeli."

"Ben..Sadece şaşırdım. Karşı değilim ama etrafımda hiç gay biri olmadı bu zamana kadar. Nasıl tepki vermem gerektiğini bilmiyorum."

İçimde sarkastik kahkahalar atsam da bir gram komik değildi bu durum. Bir gaye aşıktı, aşık değilse bile seviyordu.

"Gay ya da değil, farklı davranman ya da farklı tepki vermen gerekmiyor." dedim elimi dizine atıp destekleyici bir kaç okşamadan sonra elimi çektim. Odanın kapısı çaldığında Nefes biraz daha rahatlamış gibiydi.

"Gel."

"Imm.. Bars.." Feda'ın kafası kapıdan içeri süzülürken Doruk'un silüetini de arkasında seçebiliyordum.

"Gelin gelin." dedim oturduğum yerden kalkmadan. Nefes merakla onları süzüyordu. İkisi de iş üstü yakalanmanın verdiği mahçuplukla ayakta dikilirken gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Demek o meşhur yedi yıllık destansı sevgili sendin." dedi Nefes.

"Evet, şey.. Özür dileriz. Böyle damdan düşer gibi..." Doruk açıklamaya çalışırken Nefes'ten yükselen dolu dolu kahkahayla kafalarını kaldırıp ona baktılar.

"Çok yakışıyorsunuz." dedi ve gülmeye devam ettiğinde hepimiz güldük.

Bu savaşın en büyük ve en masum yaralısı Nefes olacaktı. O an onu en az hasarla kurtarmak için elimden geleni yapacağıma söz verdim.

Nasıl olacaksa artık o.

****

*Medya sözleri; Bu şarkı Nefes için. Bb ✌


Biraz saf olabilirim

Ama çabuk öğrenirim

Çok masum olduğuma dair inancını,

Paramparça edeceğim

Sürprizin tadını çıkar.

Sana yıllanmış bir şarapmışsın gibi bahşiş vereceğim

Boynundan başlayan bir fısıltıyla

Kaslarını sıkıca sarabilirim

Veya siluetini şakıyabilirim

Sevgilim, lütfen tahmin ettirme

En çok nasıl seversin?

Nasıl seversin, söyle?

Centilmence,

Bana bir çiçek gibi dokunuyorsun

Eğilebilecek bir taç yaprağı gibi

Ama sanki sadece arkadaşmışız gibi konuşuyorsun

Sıcaklığı bitirmek istemiyorum

İçimde gizlice yükseliyorsun

Kelimelere dökmeden bitmesine izin veriyorsun

Aklımda çok zarif duruyorsun

Bebeğim, her zaman

Sana yıllanmış bir şarapmışsın gibi bahşiş vereceğim

Boynundan başlayan bir fısıltıyla

Kaslarını sıkıca sarabilirim

Veya siluetini şakıyabilirim

Sevgilim, lütfen tahmin ettirme

En çok nasıl seversin?

Nasıl seversin, söyle

Benden birkaç yıl alabilirsin

Ama ben küçük bir kız değilim

Evet, benden birkaç yıl alabilirsin

Öyleyse, sen böyle bir erkeksin

Beni nasıl aldığını söyle

Beni vintage bir şarap gibi yudumlarken

Sana yıllanmış bir şarapmışsın gibi bahşiş vereceğim

Boynundan başlayan bir fısıltıyla

Kaslarını sıkıca sarabilirim

Veya siluetini şakıyabilirim

Sevgilim, lütfen tahmin ettirme

En çok nasıl seversin?

Nasıl seversin, söyle    

Continue Reading

You'll Also Like

753K 2.8K 67
lesbian oneshots !! includes smut and fluff, chapters near the beginning are AWFUL. enjoy!
94.4K 329 13
As the title says
1.1M 62.6K 40
Millie Ripley has only ever known one player next door. Luke Dawson. But with only a couple months left before he graduates and a blackmailer on th...
173K 1.1K 34
spoiler "Berani main-main sama gue iya? Gimana kalau gue ajak lo main bareng diranjang, hm? " ucap kilian sambil menujukan smirk nya. Sontak hal ter...