Düşünce Mahkumları

By Destvd

1.5M 67.3K 12.6K

Dünyadaki en tehlikeli yer zihin, en ölümcül zehir ise düşünceydi. Her an düşüncelere esir olanlardı onlar. O... More

♤Düşünce Mahkumları♤
1♣Ömer (Sansar)
2♣Atlas (Altın Mızrak)
3♣Selim (Hokkabaz)
4♣Sena (Havuç Kafa)
5♣Vuslat (Renk)
6♣Atlas
7♣Selim
8♣Vuslat
9♣Sansar
10♣Selin (Matematik)
11♣Alparslan Gündoğdu
12♣Sansar
13♣Sansar
14♣Vuslat
15♣Selin
16♣Vuslat
17♣Sansar
19♣Sansar
20♣Atlas
21♣Sena
22♣Selin
23♣Atlas
24♣Sansar
25♣Vuslat
26♣Sena
27♣Vuslat
28♣Vuslat
29♣Sansar
30 Ara Final Part 1♣Vuslat
30 Ara Final Part 2♣Selim
31♧Selin
32♧Atlas
33♧Doruk
34♧Atlas
35♧Vuslat
36♧Vuslat
37♧Atlas
38 ♧ Sansar
39 ♧ Doruk
40 ♧ Atlas
41♧Vuslat
42 ♧ Atlas
43 ♧ Atlas
44 ♧ Doruk
45 ♧ Sena
46 ♧ Doruk
47 - Karanlık
48 - Aydınlık
49 - Balo
50 I Dost
51 I Hain
52 I Gerçeğin İki Yüzü
53 I Plana Sadık Kal
54 I Operasyon
55 I Kan ve Kar
56 I Uyumak Yok
57 I İnsan ve Nisyan
58 I Öfke ve Acı
59 | Paramparça

18♣Selin

27.8K 1.4K 271
By Destvd

Multimedia Sansar :)

Mavi gözlü güzel bir garson Vuslat ile Atlas'ın siparişlerini getirdiğinde, kızın mavi gözlerinin çekingen genin eseri olduğunu bildiğimden aklımda uçuşan binlerce matematik hesabı vardı. Bunların arasında gözlerinin başka hangi renklerde olabileceğinin olasılığı en basit işlemdi.

"Yarın tedavi kaçta?" diye sordu garson gidince Sena.

"Bilmiyorum. Yarın sabah size mesaj atarım." dedi Sansar.

Sena başını salladı. "Yarın tedaviden sonra bize gelsenize. Yemek yeriz."

Herkes onaylayınca yarın akşam yemeğini Sena'nın evinde yiyeceğimiz kesinleşmişti. İlk defa bir arkadaş grubumun olmasının içimde uyandırdığı basit ama değerli heyecanla kocaman sırıttım.

"Yani şimdi burası bizim buluşma yerimiz öyle mi?" Geldiklerinden beri bunu anlattığımız için Vuslat da biliyordu.

"Ev-vet." dedim gülerek.

"Senden bu kadar muhteşem bir yer beklemiyordum." diye takıldı Sansar'a Atlas.

"Ne sandın oğlum?" Sansar gülümsedi. "Senin bardan daha iyi olduğu kesin."

"Bu konuda Sansar haklı." dedi Selim gözlüklerini düzelterek. "En azından burada sigara içmiyorlar."

"Kim demiş?" dedi Atlas ve cebinden sigara paketini çıkarıp bir tane sigara yaktı.

"Burada... Sigara yasak değil mi ya?"

Hepimiz kahkaha atmaya başladık Selim'in şaşkın yüzüne karşı.  Cebimdeki telefonum piyano melodisiyle çalmaya başladığında Berk'in çağrısını cevapladım.

"Alo?"

"Naber Selin?" diye sordu heyecanla. 
"İyiyim. Sen?"

"Telefonumu cevapladığından beri daha iyiyim." Gamzelerini belli edecek şekilde gülümsediğini tahmin ediyordum. "Bugün bir şeyler yapalım mı?"

"Müsait değilim." Masadakilere kısa bir bakış attım.

"Hadi ama Selin. Takılırız biraz."

"Arkadaşlarımlayım." dediğimde sanki çok ilginç bir şey söylemişim gibi hepsi aynı anda bana döndü. Omuz silktim. "Arkadaşlarımla bir kafeye geldik ve mümkünse akşama kadar burada oturacağız."

"Bizim okuldan mı bu arkadaşların?"

"Sanane Berk." diye tersledim. Okulun en havalı çocuğuydu ama benim gibi iletişim özürlüsü bir kızla ilgileniyordu.

"Tamam, kızma hemen Pamuk Prenses."

Pamuk Prenses? "Her neyse, kapatmam lazım."

"Görüşürüz."

"Hoşça kal."

Telefonu kapattıktan sonra çantama attım ve  hâlâ şaşkın şaşkın bana bakan arkadaşlarıma döndüm.

"Ne var?"

"Arkadaşlarım mı dedin sen?" diye sordu Sansar.

"Evet." dedim hâlâ sıcak kahvemden bir yudum alarak. "Ne var bunda?"

"Ne bileyim," Sansar,  Atlas'a baktı. "Düşünce Mahkumu arkadaşlarım falan diyebilirdin."

Atlas ofladı. "İnadına mı yapıyorsun ya? Sevmiyorum öyle Düşünce Mahkûmu falan. Sanki berbat bir şey."

"Öyle zaten." dedim. "Aranızda Atlas gibi düşünen biri daha var mı?"

Vuslat yerinde kıpırdandı. "Atlas gibi düşünmüyorum ama... Bence o kadar da berbat bir şey değil. Bence zihnimizde bir parazit var ve bu parazit seni başkalarından ayırıyor, farklı kılıyor."

"Bence biraz özelliklerimizle de ilgili." dedi Sena.

"Nasıl?" Sansar da dâhil hepimiz pür dikkat kesilmiştik.

"Aslında hepimizin özelliği ayrı bir yetenek. Vuslat'ın renk yeteneğine ben sahip olsam belki bundan rahatsız olmazdım ama bayıldığım bir şeyde olmazdı.  Benim yeteneğim, ki yeteneğimi sevmiyorum ve gerçekten de rahatsızım, sizden birinde olsaydı belki de severdiniz ve sizi rahatsız etmezdi. Atlas ve Vuslat'ın yeteneği onlara göre bir yetenek ve bundan rahatsız değiller."

"Doğru." diye onayladı Selim. "İnsanların kararlarını değiştirmek kadar berbat bir şey yok."

"Ya sayılar?" dedim. "Sürekli sayılarla beraber olman?"

"Düşünceleri tahmin etmek." Sandalyesinde arkaya doğru yaslandı. "Rahatsız edici ama bunu istediğimde durdurabiliyorum."

"Aslında," dedi Atlas. "Sen oldukça azimli birisin. Bağımlı olduğun hâlde istemediğinde uyuşturucu içmeyebiliyorsun. Aramızda bu şeyle -düşünce mahkûmluğu gibi saçma sapan bir terim kullanmak istemiyorum-  en çok uğraşan kişi sensin. Bence kendini bu konuda geliştirdiğin için durdurabiliyorsun."

Birden aklıma farklı bir şey geldi. Sansar aramızda en çok tedavi olmak isteyen kişiydi ve bunun için bizi bir araya getirmişti. Belki de o kendi kendine tedaviyi çoktan bulmuştu.

Düşündüğüm şeyi söylemek için dudaklarımı araladım ama zihnimdeki düşüncelerim beni durdurdu. Eğer şimdi onlara emin olmadığım hâlde bunu söylersem, bizi bir araya getiren ve bir arada tutan şey yani doktorların bulduğu tedaviye gerek olmadığı için ayrılabilirdik. Arkadaşlarımdan ve çocukluk aşkımdan ayrılmayı tedavi için göze alabilir miydim?

♣Atlas

Odamın beyaz tavanındaki izler bana Miraç'ın yüzündeki yara izlerini hatırlattı.

Vay anasını, dedim içimden. Miraç, Vuslat'ın babası. Örnek aldığım boksör, benim için biraz önemli olan birinin babası.

Biraz önemli olan biri. Vuslat. Bugün ona sarılınca nasıl da şaşırmış yüzü geldi gözümün önüne. Gülümsememe engel olamadım. Ve ona sarılmak… İyi hissettirmişti.

Tavanı izlemekten vazgeçip yataktan kalktım ve odamdan çıktım. Yan odada amcamla beraber televizyon izleyen Selim'in yanına gittim. İkisi de haberlere odaklandıkları için geldiğimi fark etmemişlerdi. Ben de ortama uyum sağlayıp kanepeye oturdum ve sessizce haberleri izlemeye başladım.

Bir kadın ölen kocasının arkasından ağlıyor ve onu nasıl özleyeceğini anlatıyordu. Ama bakışları... Gözyaşları sahteydi.  Ya kocasını sevmiyordu ve adamın ölmesine sevinmişti ya da kocasını aldatıyordu.

Tamam, bu şey bir lütuftu ama böyle şeyleri de gözlemlemek bazen sinir bozucu olabiliyordu.

Aynı anda iki farklı mesaj sesi, üçümüzün de bakışlarını televizyondan ayırdı.

"Kime mesaj geldi?" diye sordu amcam.

Selim ile beraber aynı anda telefonlarımızı cebimizden çıkardığımızda tuhaf bir şekilde bu işten huylanmıştım.

Mesaj Sansar'dan gelmişti.

'Aranızdan birini suyun altında tutma fikri pek ilginizi çekmedi sanırım. Sansar için başka bir şey düşünüyoruz.'

♣Sansar

Kafeden ayrıldıktan sonra ağır adımlarla eve yürüdüm. Kızları taksiye bindirmiş, sonrada muhabbet etmiştik biraz çocuklarla. Atlas, Vuslat'ın babasından bahsetmişti. Anladığım kadarıyla adam birkaç yıl öncesinde ilk yenilgisinde kafayı sıyırmıştı. Vuslat da babasından çekiniyordu biraz sanırım. Çünkü daha önce hiç babasından bahsetmemişti bize.

Selim ve Atlas motosiklette atlayıp Ali Amcanın evine doğru yol aldıklarında, kafamdaki türlü düşüncelerle eve doğru yürümeye başlamıştım. Hava çoktan kararmıştı, muhtemelen ben eve gidene kadar gece olacaktı. Adımlarım, yürümeye göre fazla hızlı,  koşmaya göre daha yavaştı. Genel olarak ben hızlıydım.

Esen rüzgâr yüzümü yalayıp geçtiğinde aklıma Havuç Kafa'nın kafeden çıktıktan sonra uçuşan kızıl saçları geldi.

Düşüncelerimden uzaklaşmak için başımı iki yana salladım. Bir sokak lambasının altından geçerken yerde duran bira şişesine baktım. İnsanlar saçma sapan bir sıvıya bağlı kalacak kadar acizlerdi.

Ilık gecede etrafıma çöken karanlığa çevirdim bakışlarımı. Zihnim uğursuz düşüncelerin savaş alanına dönmüştü.

Tedavi sırasında defalarca doktorların düşüncelerini tahmin etmeye çalışmıştım ama elimde kocaman bit boşluk vardı. Kendilerini oldukça iyi gizliyorlardı ve ben o zibidilere hiç güvenmiyordum. Bu konuyu Atlas ile konuşmuştum. Bana onları çokta iyi gözlemleyemediğini ama bir sorun olsa anlayacağını söyledi. Üstelemedim.

Ama sadece kendime söylediğim bir şey vardı. Eğer bu tedavi gerçekleşmezse, o doktorlara bunun hesabını fena halde ödetirdim.

Araba farları sokak boyunca ilerliyor, bir yaklaşıp bir uzaklaşıyordu. Yanından geçtiğim evin açık penceresinden tek tük komedi dizisi kahkahaları geliyordu. Zaten hızlı olan adımlarımı daha da hızlandırdım. Bir an önce eve gidip hiçbir zaman tadını alamadığım uykuya teslim olmak istiyordum.

Nihayet kendimi ufak tefek evimin önünde bulduğumda cebimdeki anahtarları çıkarıp kapıyı açtım. İçerden gelen televizyon sesini duymak istedim bir an. Televizyonun karşısına oturup örgü ören annemin görüntüsü geldi gözlerimin önüne.

İçeri girdiğimde kulaklarımı dolduran televizyon sesiyle irkildim. Anne...

Evden çıkarken açık bırakmış olmalıyım, diye düşünerek lambayı yakmak için duvarda elimi gezdirdim. Sorun şuydu ki, ben televizyon izlemezdim.

Karanlık oda yanan lambayla aydınlandığında kanepede oturan siyah giyimli üç adam yüzümdeki ifadenin sertleşmesine neden oldu.

Orta yaşlardaki adam kanepeden kalktı ve sinsice gülümsedi. "Hoş geldin, Sansar."

-Destvd

Continue Reading

You'll Also Like

3.9K 275 11
Mardindi orası! Cahilliğin geliştiği ama aklın gelişmediği bir şehir.Milyonlarca insanların kanı aktılan şehirdi Mardin. --- Yıllarca,annesinden küfü...
-DENEK 016- BkDk By Zoe_xy

Mystery / Thriller

14.9K 1.6K 28
"Bu çocuk niye konuşmuyor?" Diye sordum adam kemerini düzeltmekle uğraşırken. Yamuk durduğunu yeni fark etmiş olmalıydı. "Üzerinde denediğimiz ilaçl...
189K 6.8K 31
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...
90.4K 808 18
Narsist kişilik bozukluğu; hiçbir zaman beni bulmayacak diyenler, yanılır! Dünyanın dönüşü; ben üstünlüğüyle geçmiştir, tarihler boyu... Lakin; sen s...