sound || min yoongi

hhyesria

426K 31.5K 10.7K

"Neden fotoğrafında ben varım?" ©hhyesria Еще

bir : green hair boy, yoongi
iki : then i slept
üç : yes, he is from daegu
dört : i'm good when i'm in his arms
beş : is he love me
altı : he wants
yedi : psychology
sekiz: you love me but i dont like u
dokuz : elevator problem
on : bicycle club
on bir : serendipity special
on iki : agreed
on üç : i love you like a crazy
on dört : date
on beş : penalty
on altı: rappers street
on yedi: todays winner
on sekiz: drunk yoongi
on dokuz : pt.1
on dokuz : pt.2
yirmi : you must call me dad
yirmi bir : think what u want
[a very special note for readers]
[results]
yirmi iki: help me
yirmi üç : just do some mistakes
yirmi dört : wake up
yirmi beş : pt.1
yirmi beş : pt.2
yirmi altı : bad kiss
yirmi yedi : pt.1
yirmi yedi : pt.2
yirmi sekiz : you'll cry
yirmi dokuz : i love u
otuz : some mistakes
otuz bir : worthiness
otuz iki : sing
otuz üç : please
[otuz dört : prologue]
otuz dört : move on
otuz beş : embarressed
otuz altı : pt.1
otuz altı : sorry and i love u
otuz yedi : prologue
otuz yedi : valentine day
otuz sekiz : dont like it
otuz sekiz : fight
otuz dokuz: drank hye
kırk : cute moment
kırk bir : police
kırk iki : try
kırk üç : friendship
kırk dört : why
kırk beş : yoongi!
kırk altı : prologue!
kırk altı : he is ok
kırk yedi : prologue
kırk yedi : i don't know anything
kırk sekiz : did you know
kırk dokuz : joke
elli : she'll be like others
elli bir : you are
elli iki : going bad
elli üç : i'm not
elli dört : pt.1
elli dört : pt.2
elli beş : dont wanna talk with u
elli altı : we're not together
elli yedi : 'she'
elli sekiz : let's be good friends
elli dokuz : we must talk about something
altmış : who is she
altmış bir : yoongi from daegu
altmış iki : prologue
altmış iki : stalker
altmış üç : fans
altmış dört : green hair, again
altmış beş : begin
altmış altı: debtor
altmış yedi : "we will talk later."
altmış sekiz : prologue
altmış sekiz : weak
[results 2]
altmış dokuz : i hate you°
yetmiş : hearsay
yetmiş bir : pt.1°
yetmiş bir : pt.2°
yetmiş iki : pt.1
yetmiş iki : pt.2
yetmiş dört : new
yetmiş beş : he was
yetmiş altı : worried
yetmiş yedi : difference
yetmiş sekiz : new surprise member
yetmiş dokuz : pt.1
seksen
seksen bir
seksen iki : helping you to heal
seksen üç
seksen dört

yetmiş üç : broken

2.7K 180 99
hhyesria

(...)

Yoongi cevap vermeden bayat bakışlar atmaya başladığında bir bakıma 'saçmalıyorsun' dediğini fark etmiştim. Ancak yine de öyle hissediyordum.

Eğer konu Suran olursa, ben hep yerlerdeydim. Suran daima en iyisi, hep en mükemmeli, Hye ise onun yanına bir hiç... Kendimi kötü hissettiriyordu.

"Bence biraz fazla konuştun." Dedi varlığını çoktan unutmuş olduğum Yong. Başımı ona çevirdim. "Eğer içimdekileri söylemezsem bir çözüm bulamayız."

"Böyle düşündüğüne inanamıyorum." Dedi Yoongi sert bir ses tonuyla. "Ben her fırsatta seni sevdiğimi söylüyorum. Kendi içimde evlilik hayalleri kuruyorum, seninle geziyorum, seni seviyorum, hemde çok ancak sen böyle mi düşünüyorsun? Hiç mi inanmadın sevgime? Ya da inandın da bana güvenmedin mi hala?" Soğuktan kuruyan dudaklarımı birbirine bastırdım. "Yerimde olsan sen de öyle hissederdin. O kızın yanında ben bir hiçmişim gibi hissediyorum. Belki de gerçekten hiçimdir, diye düşünmemek çok zor. Benim yenime onu tercih etmen de olası bir şeydi-"

"Hala o kızla kendini kıyaslıyorsun. Kes şunu yapmayı! Sana seni sevdiğimi söylüyorum. Sen benim her şeyimsin, gözüm senden başkasını görmüyor ama sen hala o kızdan hoşlanma ihtimalimden bahsediyorsun. Ah- ah boşversene." Ellerini montunun cebine yerleştirip banktan kalktığında bende salıncağımdan kalkmaya kalkışmıştım ancak Yong beni durdurdu. "Belki de biraz yalnız kalması daha iyi olur."

Dirseğimdeki kolunu ittirdim, ardından da çocuk korumasını kaldırdım. "Bana ne yapmam gerektiğini söylemeyi kes Yong."

Hızlı adımlarla yokuş aşağı yürüyen Yoongi'ye yetişmeye çalıştım. Biz bitecek miydik? Belki bir ihtimal...

Yoongi'nin kolunu tutup hızla karşısına geçtiğinde gözlerini başka yerlere çevirdi. Ne yani, benimle konuşmayacak mıydı?

"Beni sevdiğini biliyorum ama-" Yerinde durmamış ve benim etrafımdan dolanıp yokuş aşağı yürümeye devam etmişti. Bu yüzden sözümü kesmiş, giden Yoongi'ye bakarak nefes vermiştim. "Ciddi misin sen?"

Binanın yanından dönüp bizim binaya doğru ilerlerken tekrar önüne atlayıp onu durdurdum. "Yoongi." Beni tınlamadan geçmeye çalıştığında tekrar önüne kaydım. "Min Yoongi."
Aynı şey tekrarlandığında en son ayağımı sertçe yere vurup sertçe konuştum. "Beni görmezden gelmek hoşuna mı gidiyor?"

"Peki ya sen? Sana olan sevgimi hiçe sayıp böyle şeyler düşünmek hoşuna mı gidiyor?" Elimi alnıma koydum. "Çekil şimdi. Eve gitmek istiyorum." Bir adım yana çekildim ve mırıldandım. "Tabii beyefendi, bu taraftan..."

Alnımdaki elimi indirdim ve ellerimi cebime yerleştirdim. Ardından onun önünden adımlamaya başladım. Ardından okduğum yerde öylece kaldım. Evden çıkarken anahtarları almamıştım, annem de büyük ihtimalle şu an uyuyordu. Annem, bir kere uyandıktan sonra bir daha uyuyamayan biriydi. Yani...onu şimdi uyandırırsam, bir daha hayatta uyuyamazdı. Yarın yeniden işe gidecekti hemde.

Benim problemlerimin başka insanlara yansımasını gerçekten sevmezdim bu yüzden...dışarıda kalmalıydım.

Adımlarım tekrar parka doğru ilerlerken Yoongi'nin sorusuyla kafamı ona çevirmiştim. "Eve gitmiyor musun?"

"Annem uyuyor, onu uyandıramam. İyi geceler." Adımlamaya devam ederken tekrar konuşmuştu. "Dışarıda mı uyuyacaksın? Hemde bu soğukta? Benimle gel."

"Seni de rahatsız etmek istemiyorum, yalnızca git ve keyfine bak."

"Eğer seni affetmemi istiyorsan, benimle gelmelisin." Hızla arkamı dönüp ona doğru koştuğumda, gülmesini, en azından hafifçe sırıtmasını beklemiştim ancak yüzündeki en küçük kas bile oynamamıştı.

Bu kötü hisle başımı aşağı eğdim. Ellerimizi birleştirme isteğini bastırarak, cebimdeki ellerimi sıktım ve nefes verdim. Anlaşılan bir süre bana küs bir şekilde yaşayacaktı.

Ona hak veriyordum. Öyle düşünmemeliydim. Ancak yine de engel olamamıştım ki. Konu Suran olunca kendimi gerçekten dipte hissediyordum, Suran benden kat kat daha güzeldi, muhteşem bir sesi vardı ve Yoongi'ye karşı daha anlayışlıydı. Belki de Yoongi için en iyisi oydu.

Bak, bak. Yine yaptın!

Kafamı istemsizce sağa sola sallayıp kafamdaki düşünceleri dağıttıktan sonra yerdeki zemine bakıp, geldiğimiz yerin otopark olduğunu anlamıştım.

Cebindeki anahtarları çıkarıp tuşa basmasıyla birlikte boş otoparkta yankı yapan arabanın sesi ile bende sıçramıştım. Gecenin dördüydü saat. Doğal olarak her yer fazlaca sessizdi.

Elimi ön koltuğun kapısına attığım zaman kısık ancak duyulabilir bir sesle arka koltuğa geçmemi söylemişti. Bende dediği gibi yapmıştım.

O kendi şöför koltuğuna oturmuş, arabayı çalıştırmıştı. "Nerey-"

Nereye gideceğimizi soracaktım ancak anında vazgeçtim. Çünkü bunun sonunda beni affedecekti. Sadece sessiz olamlıydım.

Araba beklentimin tersi dışında eksi üçüncü kata inip kenara park edildiğinde Yoongi arabadan inip bagajı açmıştı. Ne yapacağını merak ederken ellerimi cebimden çıkarıp esnemiştim.

O sırada yanımdaki kapıyı aniden açıp elindeki orta kalınlıktaki örtüyü üstüme atmıştı. "Bunu üstüne serersin." Ardından kapıyı aynı hızla kapatmıştı.

Örtüyü elime alıp açmıştım. Uçakta verilenlerden biriydi sanırım. Bunu yanında taşıyor olmaaı da büyük şanstı benim için, son derece sıcak tutacaktı beni...peki ya kendisi?

Şöför koltuğunun yanındaki koltuğa da kendisi oturduktan hemen sonra koltuğu eğmiş, elindeki örtüyü açmıştı. Ah, onunda örtüsü vardı...

Tabii, ne beklemiştim ki? Örtüsü olmadığı için yanıma geleceğini ve sarılarak uyuyacağımızı mı? Sadece bir rüyada olabilir!

Bacaklarımı kendime çekip üstlerine örtüyü örttükten sonra konuştum. "İyi geceler."

"Sana da..." Bacaklarıma saeılıp kafamı onlara yasladıktan saniyeler sonra Yoongi kendi camını azıcık aralayarak içeriye hava girmesini sağlamıştı.

İkimizin arasındaki gergin ortam, diken üstünde hissetmeme ve uyuyamama neden oluyordu. "Konuşabilir miyim?"

Sorumun üstüne yanıt vermediğinde başımı hafifçe salladım. Koltukta rahatça yatıyordu. Kim bilir,şu an çoktan uyumuş bile olabilirdi. O uyurdu zaten. Her fırsatta.

Üstümdeki örtüyü kenara koyup koltukta öne kaydın ve gözleri kapalı, mışıl mışıl uyuyan yoongi'nin kahküllerine hafifçe değdirdim parmaklarımı.

Gri nasıl da yakışmıştı ona. Çok asil duruyordu üzerinde, ayrıca çok şirindi de. Hafifçe gülümsedim.

Ben...kıskanç bir kızdım. Belki yeni farkına varıyordum, bilmiyorum. Onu başka bir kızla gördüğüm an kalbim heyecanla yerinden forlayacak gibi atıyordu. Onu kaybetmekten korkuyordum çünkü. Ama bakıyordum da, yalnızca kıskanç olursam kaybediyorum. Yani kıskanç olmazsam onu kaybetmem.

Geri çekilmeden önce dudaklarımı onun dudaklarına yakınlaştırmıştım, değdirmek için can atıyordum ama...bunu yapmalı mıydım? Bir öpücük, aramızı düzeltmeyecek ya da sorunları uçurup yok etmeyecekti. Her neyse, zaten uyuyordu.

Dudaklarımı onun hafiften kurumaya yüz tutmuş dudaklarına değdirdim ve kafamı hemen geri çektim.

Yine bir mimiği oynamamıştı. Berbat hissettiriyordu. Gerçekten de onun için bir hiçmişim gibi hissediyordum.

En azından uyanmasını beklerdim. Ama o Min Yoongi'ydi. Buz küpü Min Yoongi.

Koltuğa sırtımı yasladım ve bacaklarımı kendime çektim. Titrek bir nefes verdim. "Harikasın HyeRim." Diye mırıldandım kendi kendime. "Her şeyi anında bok edebiliyorsun. Senin beynine edeyim ben." Kafamı cama yasladım ve üstümdeki örtüyü düzelttim. Kollarımı da örtünün altına koydum ve orta tonda bir sesle konuştum.

"Affetmeyeceksin değil mi?" Yoongi ağzını açmasa da, yüzünü camdan tarafa çevirerek bana en net yanıtı vermişti.

Hayır.

Ağlamayacaktım. Sonuçta...benim hatam yüzünden bu durumdaydık. Kendi düşen ağlamamalıydı, durumu düzeltmek için çabalamalıydı. Ve ben tam şu an bu işe koyulacaktım. Evet evet, sabaha karşı saat beşte.

"Onunla kendimi kıyaslamamak elimde değil. Benden kat kat daha iyi ve ben bugün fark ettim, ben kıskanç bir sevgiliyim. Bence kıskanmakta da haklıyım, çünkü sen benim için en değerli kişisin. Biri annem, biri babam ve biri de sen. Benim hayatım bu üç kişinin çevresinde dönüyor. Belki babam benimle değil ama...her neyse, onu karıştırmayalım.
Kısa bir süre olsa da seninle hep çok mutluyum, ama sen olur da hayatımdan çıkarsan, benim için her şey biter. Çünkü tamamen sana bağlandım. Biri ya da bir şey seninle benim aramdaki bu bağı kırarsa o zaman ben biterim. Eski hayatıma nasıl dönerim bilmiyorum. Gerçi dönemem ki. Belki de Kwon'un oyuncağı olurum, beni koruyan ve arkamda destek olup beni cesaretlendiren bir sen olmayacak çünkü. Ben tek başıma bir hiçim, Yoongi. Sensiz ben bir hiçim... Kim bilir, sen bu siteye taşınmasaydın da beni Kwon'dan korumasaydın, şu an gerçekten öyle şeyler olabilirdi. Kısacası ben kıskancım. Suran'dan da kıskanıyorum seni, başka birinden de. Seni kaybetmekten de korkuyorum. Sana minnettarım, beni koruyup, cesaretlendirdiğin, hatta korkularımı yenmeme yardımcı olduğun için. Ve son olarak, senin Suran'dan hoşlanma ihtimalini düşündüm, bu bir hataydı, büyük bir hataydı. Ama onun benden katkat daha iyi olması beni korkutuyor. Belki benden ayrılır onunla çıkarsın diye düşündüm. Diğer insanlar gibi her zaman en iyisini istersin belki diye... Özür dilerim, bunu yaptığım için. Ayrıca çok konuştuğum için de üzgünüm."

Cümlemin sonunda dudağımı yaladım ve bir cevap bekledim. Ancak anlaşılan o cevap gelmeyecekti. Ama Yoongi'nin beni dinlediğinden emindim. O kadar konuşmuştum, dinlememesi garip olurdu.

Hafifçe eğdiği koltuğun diğer tarafına geçip saçlarıyla oynamaya başladım. "Cevap vermeyecek misin?" Ses öıkarmadığında direseğimü koltuğuna yaslayıp saçlarıyla oynamaya devam ettim.
Giri parlak saçları avucumdan kayıp giderken hafifçe dudağını yalamasıyla gözlerim tekrar dudaklarına kaymıştı. Düşünmeden tekrar öptüm, sonuçta öylece bakamazdım.

Saçındaki elimi hafifçe tuttu parmaklarımızı geçirdi. Ancak kolunu indirmeye üşendiği için öylece durdu. "Sana küs kalamıyorum." Dediğinde kafamı kafasına yasladım. "Ama lütfen karşılaştırmayı kes. Kıskanabilirsin, bende kıskanıyorum ama yeter ki kendini kimseyle karşılaştırma. Ayrıca Suran senden iyi falan değil, saçmalama." Mırıldanarak konuştuğunda kıkırdamıştım. "Denerim."

"Denerim değil yaparım." Dediğinde tekrar ettim. "Yaparım. Yaparım..."

(...)

Uzandığım arka koltukta gözlerimi açtığım zaman arabanın hareket halinde olduğunu anlamıştım. Esnerken bir yandan da gözlerimi ovalıyordum. "Yoongi okul-"

"Bugün tatil~" dedi neşeyle. Işıkta durdurduğu araçla birlikte koltukta arkasını dönüp bana baktı. "Günaydın."

"Günaydın." Dedim bende esneyerek. Önündeki araçların ilerlemesiyle Yoongi de arabayı sürmeye devam ediyordu.

Kafamı kaldırıp arkadan onun omzuna koydum ve yeniden gözlerimi kapattım. Hafifçe mırıldandım. "Nereye gidiyoruz?"

"Gezmeye."

"Bu saatte mi?"

"Saat öğlen üç Hye."

"Akşam olmuş. Az daha uyuyacağım." Dediğimde kıkırdamıştı. "Geldik." Dedikten sonra arabayı yolun kenarına çekti. Kendi koltuğundan kalktıktan sonra arka koltuğa yanıma geötiğinde kendimi direkt onun üstüne atmıştım.

"Yakınımızda hem sinema, hem de sauna var. Hangisini tercih edersin?"

"Sauna."

"Sinema dersin sanmıştım. Hani daha romantik ya." Kokusunu içime çektikten sonra konuştum. "İstersen oraya gidelim."

"Gerek yok, Sauna'ya gidip atıştırmalık yiyelim ve biraz terleyip temizlenelim. Çok iyi olacak bence."

(...)

Üstümüze giydiğimiz kahverengi takımlarla berbaer diğer insanların oturduğu ve bir şeyler atıştırdığı alandaydık. Önümdeki kutudaki siyah rameni afiyetle yerken Yoongi'de kensi içeceğini içiyordu. "Yemek yemeyecek misin?"

"Canım istemiyor."

Bir süredie yemek yemeyi reddediyordu. Ancak sabah kahvaltısını etmeli, ginün geri kalanı için enerji toplamalıydı. En azından ona kendi yemeğimden vermeliydim.

Çubukla tuttuğum siyah soslu rameni ona doğru uzattım. "Aç ağzını."

"Gerek yok."

"Yoruldum ama." Dedikten sonra çubuğu ona daha da uzattım. O da çubuktaki rameni ağzına alarak uzun kısmını hüpürdeterek yemeye başladı.

Çubuktakini yedikten sonra çiğnemeye başladığında kutuyu geri çektim. "Açsan neden yemiyorsun?"

"Sabahları aç olmam." Dedikten sonra ağzındakini yutup içeceğinden tekrar içmişti. Ramene tekrar çubuğu batırdım ve Yoongi'ye uzandım. "O lanet kahvelerle mideni tıkıyorsun çünkü. İçme şunları." Bir kez daha çubuktakini yedikten sonra bitmiş kutuyu yerdeki tepsiye koydum. Bir elime tepsiyi alarak ayağa kalktım ve elimi Yoongi'ye uzattım. Tutup ayağa kalktığında elimdeki tepsiyi kenardaki kirli tepsilerin bulunduğu yere koydum. Yoongi içeceğini bırakmamıştı. "Nereye?"

"Yüksek ısı odasına." Bıkkınca nefes vermişti. Ama onu yine de merdivenlerden aşağı sürükledim. "Düşüğe girelim."

"Yükseğe." Diyerek tersledim onu. "Sıcaktan gebermek istiyorum." 

"Orta ısıya girelim ikimizin istediği olsun." Elini bırakarak alkışladım onu. "Vay be. Çok zekisin Yoongi-ah."

Kıkırdadı ve dişlerinin arasındaki pipeti ısırmaya başladı. Hafif karanlık ortamda 'orta' yazan odaya girmiştik. Küçük bir mağara gibiydi. Tek bir ışık vardı, ısıya dayanıklı bir şey olması gerekti. Çünkü içerisi 100 dereceye yakındı. Belki de daha yüksek.

Ben yere oturduğumda Yoongi yüksek sesle bağırmıştı. "Sıcak!"

"Evet sıcak. Ama istiyorsan uyuyabilirsin." Kıkırdadığını gördüğümde bende gülümsedim. Kendi yere uzandığında tek tarafa açtığı koluba da ben kafamı koydum. "Ben uyumayacağım. Uyuyakalırsak, sıcaktan geberir gideriz." Dedim. "Yani ben de yatmıyorum."

"Hayır sen yatabilirsin."

"Sen uyumazsan bende uyumam." Diğer kolunu da benim üstüme attığında kafamı ona çevirdim. Hemen dudaklarını hizalayan alnıma bir öpücük kondurdu ve hafifçe gülümsedim. "Seni düğünümüzde de böyle öpmek istiyorum." Konuşmasına karşılık geri çekilerek konuştum. "Evleneceğiz değil mi biz... Çok genç değil miyiz?"

"Elbette reşit olmayı bekleyeceğiz. Umarım şu babamdan ve o kızdan kurtulabilirim."

"Sen kurtulamasan da arkanda ben varım. Yani babanla da tanışabilirim, onu ikna da edebilirim belki."

"Seni o işlere hiç bulaştırmayalım hayatım." Gülümseyerek konuştum. "Hayatım?"

"Evet, hayatım. Ne dememi isterdin?" Gözlerimi yukarı doğru kaldırıp düşündüm. "Nasıl sesleneceğin hiç de önemli değil aslında. Sarılman önemli ama. Bilirsin ben sarılmayı çok severim-" Beni aniden sıkıca sarmalayıp o sıcakta birbirimize yapıştığımızda güldüm. "Yoongi, geri çekil çok sıcaksın." Hızlıca konuşup onu hafifçe ittirdikten sonra yerde yuvarlandım. "Sıcak~"

"O yüzden dedim ya düşük ısıya gidelim diye." Omuz silktim. "Burayı sevdim." Ayağa kalkıp zıplamaya başladım. "Biraz daha zıplarsam başım değer mi acaba?" Tavana bakarak zıplamaya başladığımda gerçekten daha çok zıplamam gerektiğini fark etmiştim. Olduğum yerde aniden durup dönmeye başladım. "Sıkıldım~~" diye bağırırken yankı yapan sesim hoşuma gitmişti. Bu yüzden büraz daha bağırdım. "A~" Yankıya gülen sesimin yankı yapması da beni güldürmüştü, bu bir süre böyle devam etti. Deli gibi güldüm. Güldüm ve gülmemin yankısına güldüm ve bir kaç kere daha güldüm.

Başımın dönmesiyle sırtımı duvara yasladım ve gözlerimi kırpıştırdım. "Aaah! Yoruldum! Sıkıldım! Sıcak! Daraldım!" Her şeyin üstüste gelmesiyle kendimi direkt dışarı attım. Ancak sışarısı aniden o kadar soğuk gelmişti ki, tekrar içeri girip yerde uzanan Yoongi'nin yanına gitmiştim.

"Müzik dinlemek iyi olurdu ama içerisi çok sıcak olduğu için telefon getiremiyoruz."

"Dinleyemiyorsak söyleriz." Dedi Yoongi. "Ben ciddi bir ortam olursa söyleyemem." Dedim açıkça. Böyle kendi kendime mırıldanmam lazım. Bir de sen varsın, hafif çekinirim." Yoongi işaret parmağıyla kendini işaret etti. "Benden mi çekiniyorsun? O kadar geçirdiğimiz zaman boşa mıydı yani?"

Yanına çömeldim. "Hayır, hayır saçmalama! Elbette boşa değildi. Seninle çok güzel vakitler geçirdim ben. Sadece...bilmiyorum öyle işte. Son günlerde kendime güvenim azaldı sanırım...düşünğnce cidden öyle. Eskiden biliyorsun, rapperlar sokağında beraber şarkı söylemiştik, herkesin önünde ama şimdi yapmaya kalksam yapamam. Şimdi iç sesim diyor ki bana, senden daha iyileri de var, pes et. Sesimi kullanmaktan çekiniyorum. Açık konuşacağım, ama kızmak yok. Sanırım bu Suran yüzünden oldu."

Bıkkın bir nefes verdi sıcak havaya, yattığı yerden. Oturuşunu düzeltti ve terlemeye başlamış saçlarını geriye attı. "Senin sesin çok güzel Hye. Bunu son kez söylüyorum. Ben sana ve senin sesine aşığım. Seviyorum yani, senin sesini, şarkı söyleyişini ve konuşmanı duymaktan keyif alıyorum. Her saniyesini kaydetmekten de zevk alıyorum. Ama kendini Suran'la kıyaslaman sinirimi bozuyor."

"Ama-" Lafımı bölüp kendi konuşmasına devam etti. "O bir şarkıcı, kabul ediyorum sesi de güzel ama bence...senin kadar iyi değil. Belki kayıtlarda harika bie iş çıkarmış gibi gözükebilir ama sesini kontrol etmekte zorluk çekiyor. Wine'ı kaydederken ne kadar canım çıktı biliyor musun? Ama seninle Hold Me Tight'ı tek seferde hallettik çünkü tonu tutturuyorsun, sesini kusursuz kontrol ediyorsun. Hem senin sesin çok yumuşak ve rahatlatıcı. Onun sesiyse ince, yalnızca ince. Benden çekinme. Kimseden çekinme." Elleri ellerimi tuttu ve sıkarak bana güvendiğini iletti. "Tamam mı? Çekinme, lütfen. Başka konularda çekinmeni anlarım, belki dans konusunda, belki de başka spor dalları ama voleybol ve ses konusundan kimseden çekinme. En iyisi olduiunu bilmelisin."

"Pekala..." dedim ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Yoongi'nin gri saçlarının bazı tutamlarından ter damlamaya başlamıştı. İşaret parmağımı o tutamlardan birinin ucuna değdirdim ve parmağımdaki teri ona gösterdim. "Terliyorsun." Yoongi alnımla saçlarımın birleştiği yere parmağını değdirdi. "Sende."

Onun omzundaki kahverengi havluyu alıp saçlarını karıştırarak kurulamaya başladığımda sesli gülmeye başlamıştı. Kafasının dibini hafaf bastırarak kuruladıktan sonra karışık gri saçlarının üstüne havluyu bıraktım.

Ardından kendi saçlarımı kurulamak yerine havlumu önüme serdim ve katlamaya başladım. "Ne yapacaksın?"

"Panda şeyi gibi olan şey varya, ondan."  Son kısmını da katladıktan sonra kafama geçirdim ve saçlarımı düzelttim. "Evet, oldu."

"Çok şirin oldu. Telefonuma ihtiyacım var. Fotoğraf çekmeliyim." Kendi havlusuyla saçlarını kurulamaya devam ederken kıkırdadım. "Bayılacağım şimdi. Çıkalım mı?"

"Biz zaten çıkıyoruz." Yoongi'nin cümlesini soğuk bir espiriye çevirdiğimde eliyle alnına vurdu. "Doğru ya. Unutmuşum."

Diğer eliyle elimi tuttu ve tırnaklarımla oynamaya başladı. "Buradan çıkınca ne yapacağız?"

"Girişte oturur yemek yeriz. Sonra da duşa girip gideriz." Başımı salladım. "Acıktın değil mi?" Başını salladı. "Haklısın. Adam akıllı kahvaltı etmeliyim."

Yoongi'yi çekiştirerek oturduğu yerden kaldırdım. "Uykum geldi." Diyerek bedenini yere attığında göz devirdim. "Az önce çıkmak istiyordun."

"Uykum geldi, n'apayım?"

(...)

Saçlarımı soyunma odasındaki kurutma makinesiyle üstün körü bir şekilde kurulamış, ardından üstüme normal kıyafetlerimi geçirmiştim. 

Telefonumu dolaptan almak için dolaba uzandığımdaysa dolabın kilidinin kırık olduğunu görmüştüm. Hadi ama...

Yine de bir umut çalınmamıştır diye dolabı açtım. Şansım yerindeydi! Telefonum orada öylece duruyordu. Tabii...ortadan ikiye hafifçe katlanmış, üstü paramparça olmuş bir şekilde...

Hafifçe telefonu tuttum ve hem şaşkınlığımı hem de bıkkınlığımı yansıtacak bir şekilde ekrana baktım. Üstü kırık camlarla dolu olan, artık ekranlıktan çıkmış ekrana.

Bu telefonun artık çalışmadığından emindim...

(...)

merhaba
ben hye'niz
bölüm çok gecikti, özür dilerim
okul başladığından beri çalışmaya başladım, başından halledip sonrasında uğraşmamak istiyorum da
umarım bu eğitim öğretim yılınız çok aydınlık geçer, alacağımız kötü notlar sizi karanlığa gömmesin
Mesela ben geçen sene matematikten 11 almıştım ve kahkaha atıyordum. Öğretmen de "nasıl gülebiliyorsun?" Deyip kızmıştı, tam da karşısında oturuyordum xğclspdpşe
Bunu buraya neden yazdım bilmiyorum ama artık yazdım, onu silmek yerine de altına neden silmediğimi yazacak kadar üşengecim(?) Ya da işsiz?
Kfşspgöpw her neyse
Bölüm atmayalı uzun zaman oldu, açıkçası bende özlemişim buraları
yani demem o ki bölümler bu kadar da aksamaz artık
O zaman...diğer kitaplar ve gelecek bölümlerde görüşmek üzeree♡♡♡
Saranghaaaeeee♡♡♡♡♡♡♡♡♡
-hyhyhye'niz

Продолжить чтение

Вам также понравится

21.9K 3.9K 12
"Başka birine aşık olmaktansa, fazlasıyla senin olmakla meşgulüm." "Bebeğim, ikimiz de biliyoruz."
124K 21.8K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
28.8K 1.2K 42
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
kibrit çöpü a

Фанфик

52.4K 2.5K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...