Bilinmeyen Çocuk

By Bu2ra8

6.8K 686 64

Yeni eğitim yılına başlarken, yıllardır gizlenen bir sır ortaya çıkar. Harry'nin bile haberi olmadığı ikizi y... More

1.Bölüm:İkiz
2.Bölüm: Beklenen Buluşma
3.Bölüm: Hogwarts
4.Bölüm: Seçim
5.Bölüm: Barış
6.Bölüm: İlk Ders
7.Bölüm: Düello
8.Bölüm: Tedavi
9.Bölüm: Beklenmeyen Kavga
10.Bölüm: Seçilmiş Çocuk
11.Bölüm: Farkına Varılanlar
12.Bölüm: Hayal Kırıklığı
14.Bölüm: Hogsmeade
15.Bölüm: Hoşlandığın Kişi Kim
16. Bölüm: İtiraf
17. Bölüm: Gitme
18. Bölüm: Melez
19.Bölüm: Ne İlginçtir ki...
20.Bölüm: Severus Snape
21.Bölüm: Tatlı Atışmalar
22.Bölüm: Deniz altında Yirmi Bin Fersah
23.Bölüm: Linmas Deniz Krallığı
24.Bölüm: Hortkuluk
25.Bölüm: Yara İzi
26.Bölüm: Hayatı Akışında Yaşamak
27.Bölüm: Plan
28.Bölüm: Aşk
29.Bölüm:Güven

13.Bölüm: Gerçekler

239 25 0
By Bu2ra8

James, hiçbir tepki vermeden gelecek cevabı beklemeye başladı. Sorusunu öyle bir sormuştu ki onun bilip bilmediğini anlaması imkânsızdı. Bilerek biliyormuş gibi de davranmadı. Çünkü eğer bildiğini ortaya koysaydı, Snape'le olan ilişkisi ortaya çıkacaktı. Şimdilik bu, gizli kalması gereken bir durumdu.

"Gelin şöyle!" Sirius, giriş kapısından biraz uzağa ilerleyip oturdu. Kimsenin onları duymasını istemiyordu. Diğerleri de onu takip edip oturduklarında, hazır olduğunu belli edercesine;

"Şimdi ne merak ediyorsanız sorun." Diye açıkladı. İçlerinde en hızlı davranan Harry oldu.

"Nasıl?"

"Nasıl mı? Biliyorsun Harry, hepimiz aynı dönemdeydik. Anneni görüp sevmiş olmalı." James öyle olmadığını bilse de hiçbir şey söylemedi. Annesiyle Snape'in çocukluktan tanıştıklarını biliyordu.

"O zaman annem onu seçmedi diye biz..."

"Harry!" Sirius ciddi misin dercesine bakıyordu. İstemeye istemeye açıklamaya başladı.

"Bak Snape'i zerre sevmem ama Snape bile olsa sevdiği kadın onu seçmedi diye ondan ve onun çocuklarından nefret etmez. Sen şimdi Malfoy'la nasılsan bizde Snape ile öyleydik. Ama Snape'den daha iyi daha popülerdik. O bir şey yapmaya kalksa, biz daha iyisini yaparak karşılık verirdik. Yani, ne yaparsa yapsın hep eziliyordu ki bu durum ara ara Lily tarafından da görülüyordu. Emin ol kimse sevdiği kadının karşısında ezik gözükmek istemez. İşte bu yüzden nefret ediyor. Tıpkı babanıza benzediğiniz ve onu ezdiğimiz zamanları hatırlattığınız için. Şimdi de onun başını belaya soktuğunuzu biliyorum. Bundan nefret ediyor. Onu Sümsükus gibi gösterdiğinizden ya da eskiden gösterdiğimizden."

"Peki, hala seviyor mu?"

"Tabi ki de!"

"Hayır." James şaşkınlıkla hayır diyen Sirius'a baktı. Aynı anda tamamıyla söylediğinin tezadını söylemişti.

"Hayır mı? Yapma Sirius, hala bizi koruyor. Bunun tek bir..."

"Snape'in Yoldaşlıkta olduğunu biliyor musun?" James suçlulukla kafasını evet anlamında salladı. Az kalsın daha çok şeyi kaçıracaktı. Bakışları önce Sirius sonra da Hermione ile karşılaştı. İkisi de Snape'e dair bildikleri şeyi Harry'ye söylememişlerdi.

"Ona güveniyorsun yani?"

"Dumbledore güveniyordu. O güveniyorsa bende güveniyorum." Harry anladım dercesine kafasını salladı. Sirius, Snape'e olan güven konusunun bitmesiyle, James'in demin sorduğu soruyu cevapladı.

"Snape, her ne kadar Lily'ye âşık olsa da ikisinin arasında James'in bile anlamlandıramadığı bir arkadaşlık vardı. Ayrıca..." Sus pus olup, karşısındaki üçlüye doğru eğildi. Fısıldayarak;

"Bakın bunu benden duyduğunuzu çaktırmayın ama Lily'den sonra Snape'in bir Muggle'la ilişkisi olmuş."

"NE?" James gelen cevabın etkisiyle o kadar sesli bağırmıştı ki karşısındaki dörtlü şaşkınca ona baktı.

"Nereden biliyorsun bunu?" Dikkatleri üzerlerine çekmemek için eski sakin ses tonuyla sordu. Demek Snape'in zihninde görmediği şeyler vardı. Snape'in çok iyi koruduğu...

"Sizin üçüncü yılınızda... Yılbaşına doğruydu. Biçim değiştirmiş bir şekilde bir meyhaneye girdim. Snape, tamamıyla zil zurna sarhoş bir şekilde masalardan birinde oturuyordu. Şimdiye kadar onu hiç böyle görmemiştim. Lily'nin ölümünde bile bu kadar içip bitap düşecek bir hale gelmemişti. Yanına gidip oturdum. Hafifçe kafasını kaldırıp, beni görmeye çalıştı. Kimim diye anlamaya çalışıyordu ama daha önce hiç görmediği birine büründüğümden beni tanıyamadı. Zaten o kadar sarhoşlukla beni net bile görmüyordu ya. Her neyse, yanına oturduktan sonra beni tanıyamayınca;

"Yanında oturulmayı hak etmiyorum bayım. Başka masaya." Deyip beni kovalamaya çalıştı. Tabi elleri beni kovalamaya çalışsa bile sarhoşluktan dibime bile gelemiyordu. Ben de onun bu halini bulmuşken kaçırmak istemedim. Neden diye sordum. Sanki sorum hem komik hem de içini yakıyormuş gibi acı bir kahkaha attı. Hiç böyle gülerken görmemiştim onu. Gülüyor ama canı da yanıyordu. Birasından bir yudum aldı. Ardından bardağı masasına vurdu. Eline saçılan biraya aldırmadan kısık gözlerle bana bakarak konuşmaya başladı.

"Çünkü bayım, sevdiği kadının, kendi çocuğunun bile yanında olamayan bir adam, kimsenin yanında olamaz. İşte, bu yüzden bayım, yanında oturulmayı bile hak etmiyorum." James tam söze atılacaktı ki Sirius onu durdurdu.

"Duyduğuma inanamadığımdan güldüm. Ama o bunu fark etmedi. Snape'i bildim bileli her zaman gardını iyi korumuştur. Hiçbir zaman bu kadar açık verecek hale gelmemiştir. Çok şaşırmıştım. Bu yüzden daha da irdeledim. Tekrar ciddi bir hale bürünüp;

"Sevdiğiniz kadın kim bayım?" diye sordum bir umutla tanıdık birisi olabilir diye. Kafasını kaldırdı, kısık gözlerle baktı ve Mug dedikten sonra kafası masaya düştü. Ama kelimeyi tamamlamasına gerek yoktu. Çünkü zaten üç harften sonra ben anlamıştım. Sevdiğinin Muggle olduğunu söylemeye çalışıyordu."

James, hiçbir şey söyleyemedi. Donup kalmıştı. Diğerlerinin de onun gibi olduğuna emindi ama bu duydukları onu diğerlerinden daha çok etkiliyordu. Şoku ilk atlatan Ron oldu. Olayın gerçekliğiyle bir anda kahkahalarla gülmeye başladı. Kahkahalarının arasından da hayal ettiği belli olurcasına;

"Snape ve Muggle ha? Hayal etsenize!" diyor, gözlerinden yaşlar gelircesine gülüyordu. Snape ve bir Muggle'ın birlikte olma düşüncesi bile komik geliyordu ya da bir kadının Snape'i sevmiş olması ve Snape'in de onu sevmesi. Sonuçta duygusuz nevalenin tekiydi. Diğerleri de duruma gülerken, James elinde olmadan gülümsedi. Evet, kahkahalarla gülecek bir durum değildi. Sonuçta Snape'i tanıyordu. Birini ne kadar sevebileceğini ya da ona sadık kalabileceğini gözler önüne sermişti. Ama diğerleri bunu anlayamıyordu. On dört yaşındayken gerçeği öğrendiğinde Snape'e kızmıştı. Hatta öfkeden gidip onunla düelloya bile tutuşmuştu ama daha ikinci büyüsünde Snape onu yerle bir etmişti. Göstermediği kadar güçlüydü. Düelloda yenilgisini kabul etse de bağırıp çağırmış ve günlerce odasından çıkmamıştı. Tek muhabbet ettiği ona yemek getirip duran Dobby'di. Şansına Dobby'de konuşmayı seviyordu yoksa odasında kafayı yiyebilirdi. Tabi tüm bu süre boyunca uzun uzun düşünmüştü. Onun annesine âşık olmuştu Snape. Olamazdı bu. Sonuçta âşık olduğu kişi James'in annesi, babasının eşiydi. O zamanlar bu düşünceyle zorlansa da sonradan kabullenmişti. Hatta annesine olan sadıklığı, James'in takdirini bile kazanmıştı. Şimdi elinde olmadan Snape'i daha iyi anlıyordu. Çünkü seveceği kişiyi insan kendisi değil, kalp kendisi seçiyordu. Aynı James'in seçim yapamadığı gibi. Odasından çıktığı ilk gün Snape'le yüz yüze gelmişti ve gayet ciddi bir sesle;

"Odama gel!" diye komut vermişti Snape. James, sessizce arkasından takip etmişti. Snape'in odasına girdiğinde, direk orada ki tekli koltuğa oturmuştu.

"Bak! Şimdi kulaklarını dört açıp dikkatlice dinle. Bir daha hiçbir açıklama yapmayacağım. Anladın mı?" James karşısında işaret parmağını ona doğrultmuş, gergin Snape'e evet anlamında kafasını salladı.

"Annene âşık olduğumu yalanlamayacağım ama hepsi Hogwarts yıllarında gençlik zamanlarımdaydı. Ne zaman ki annen babanla evlendi, âşık olduğum kız gitmişti. Anlıyor musun? Annenin babanla evlenmesini kabullendim ve o andan sonra karşımda sadece yıllardır en yakın arkadaşım Lily Evans Potter duruyordu. Bu yüzden yıllardır seni ve kardeşini koruyorum. Bu yüzden on üç yıl önce o evden kimse başka bir Potter'ın çıkarıldığını bilmiyor. Bu yüzden kimse Potter'ların aslında iki oğulları olduğunu bilmiyor."

"Yani beni kimse bilmiyor mu?" Snape düşünceli bir şekilde ona baktı.

"Babanın yakın arkadaşları, Dumbledore, ben ve Karanlık Lord biliyor." James şaşkın bir şekilde baktı. Nedense hep onu kaçırdıklarını ya da farklı bir odada olduğundan Voldemort'un ondan haberi olmadığını düşünmüştü.

"O zaman neden gizleniyorum? Seçilmiş kişi Harry, onu korumak için yanında olabilirim!"

"Hayır." James kızgınca ayağa fırladı.

"Ne hayır?"

"Seçilmiş kişi Harry değil. Sensin James." James ayağa fırladığı koltuğa çöktü. Sonunda yıllar önce gizlice dinlediği şeyi, Snape ona şimdi söylemişti. Bu gerçeği tekrar etmedikleri için, doğru olmadığını düşünmüştü üç yıl boyunca. Ama şimdi duyduğu şey onaylanmıştı. Öldürülmek istenen çocuk oydu ve annesi onu korumak isterken ölmüştü. Bilmiyormuş gibi bakışlarını kaldırdı. Daha fazla cevaba ihtiyacı vardı. Deminki katı ifadesinin yanında Snape, şimdi anlayışlı bir şekilde ona bakıyordu.

"Dumbledore bunu sana söylememi istemiyor ama bence artık öğrenmenin zamanı geldi. Voldemort, o gün ikinizi de öldürmeyi planlıyordu. Bu yüzden eve geldiğinde ilk seni seçti ve büyü Harry üzerinde değil senin üzerinde ters tepti. " Ne zaman ağlamaya başladığını bilmiyordu James. Gözyaşlarını hızla silip;

"O zaman neden Harry'yi gizlemiyor?"

"Çünkü gözüken izi taşıyan kişi Harry."

"Ne?" James şaşkın bir şekilde Snape'e baktı. Gözüken izi taşıyan mı?

"Harry'nin alnında, o gün Voldemort'un saldırısından sonra oluşan bir yara izi var."

"Ama nasıl?"

"Bilmiyorum. Dumbledore'da bir şey söylemiyor." James kafası karma karışık bir şekilde ona bakıyor ama içindeki bir şey kendisini kötü hissetmesine sebep oluyordu. Belki de içten içe bildiği gerçeği... Dumbledore, Harry'nin Hogwarts'a gitmesine izin vermişti çünkü kimse bir Potter daha olduğunu bilmiyordu. Yara izi olduğundan herkes Harry'nin seçilmiş çocuk olduğuna inanacaktı. Hatta belki ileride geri döndüğünde Voldemort bile... O günden sonra James bir daha bu konuyu hiç açmamıştı. Çünkü kardeşinin kurbanlık koyun gibi kullanılmasına yapabildiği hiçbir şey yoktu. Sadece evde bekleyip derslerine sıkı sıkı çalışıyordu. Bir gün gelecek ve tüm yükü Harry'nin üzerinden alacaktı.

"James, iyi misin?" James bir anda dalgınlıktan çıktı. Hepsi şaşkın bir şekilde ona bakıyorlardı. Bakışları Harry'le karşılaştı ve elinde olmadan içinde acı hissetti.

"Deminden beri sana sesleniyoruz ama cevap vermiyorsun."

"Ben... Dalmışım. Kusura bakmayın. Sanırım uykum geldi." Diye geçiştirdi Harry'nin söylediğini ve arından bakışlarını ondan kaçırdı. Acaba yalan söylediğini Harry anlamış mıydı?

"Eh o zaman hadi yataklarınıza. Biraz daha burada durursak sizi ben bile Mcgonalgall'dan kurtaramam." Diyerek ayağa fırladı Sirius. Hiçbiri itiraz etmeden kalktı ama hepsinin gözlerinin onda olduğunun farkındaydı James. Bu yüzden hiçbir şey yok dercesine gülümsedi. Çıt çıkarmadan yatakhanenin oraya kadar yürüdüler. Sirius yanlarından ayrılırken ona hoşça kal dediler ve yollarına devam ettiler. James elinde olmadan hala düşünüyordu. Aslında soru aklına demin gelmişti. Dumbledore nasıl olup da Voldemort'un saldırdığı kişinin o olduğunu bilmişti. Sonuçta yara izi Harry'deydi. Herkes gibi seçilmiş çocuğun Harry olduğunu düşünmeliydi.

"James gerçekten iyi misin?" James, Harry'nin gözlerinin içine baktı. Gryffindor ortak salonuna girmişlerdi ve üçü de ona bakıyorlardı.

"Ben sadece, her şeyi anlatmak istiyorum." dedi. Etrafına göz gezdirdi. Kimsenin orada olmaması şansınaydı. Koltukları işaret edip;

"Oturun." Dedi ve kendisi de koltuklardan birine çöktü.

"Bana istediğiniz her şeyi sorabilirsiniz." Diye net bir şekilde belli etti amacını.

"Neden bu kadar sinir bozucusun?" diye homurdandı Ron. Kızgınlığı hala gözlerinden okunuyordu. Belki de okulda onu şuan en zor kabullenenlerden birisi Ron'du. James, Ron'la ne kadar çok atışırsa atışsın sevmişti. Çünkü Ron, ne yaparsa yapsın Harry'ye olan koruyuculuğundan yapıyordu. James'i de bu yüzden tam kabullenmemişti henüz.

"Savunma mekanizması diyelim." Diye yanıtladı James gülümseyerek. Çaktırmadan Harry'ye baktı. Hafif gülümsemiş ve hemen gülümsemesini silmişti.

"Bize her şeyi anlat. Hayatını, şimdiye kadar ne yaptığını ve diğer her şeyi." Diye ciddi bir şekilde mırıldandı Harry. Hepsi pür dikkat ona bakıyorlardı ve James derin bir nefes alıp koltuğunda geriye yaslanıp anlatmaya başladı.

"Olay olduktan sonra Dumbledore seni teyzemlere götürmüş. Beni de kendi evine. Büyücü dünyasında kimse bizim ikiz olarak doğduğumuzu bilmiyormuş. Bu yüzden yıllarca beni gizli tuttu. Babamın yakın arkadaşları, Dumbledore ve Voldemort sadece ikiz olduğumuzu biliyordu. Ama Voldemort'un büyüsü ters tepip gitmiş olmasına rağmen Dumbledore buna inanmıyordu. Bu yüzden beni gizli büyüttü. Bir gün Voldemort'un geri döneceğini düşünüyordu. Eğitti. Ama gizli bir çocuk olduğumdan dolayı ortaya çıkartılmadım. O gittiğinde, sana yardımcı olmamı planlıyordu. Voldemort kazanmaya başladığını düşündüğü bir zamanda, Dumbledore tarafından eğitilmiş bir Potter." Hepsinin sindirmesi için bekledi. Ardından Harry tekrar;

"Peki, Dumbledore yokken ne yapıyordun?" diye sordu. James gülümsedi.

"Sanırım okul zamanını diyorsun. Şahsen küçüklüğümü hatırlamıyorum ama okula gittiğinde sadece ara ara gelebiliyordu ve bende evcinleriyle kalıyordum. Zamanın geçmesi için dua ediyordum. Dumbledore bazen ara ara gelse de bir gün bile kalmadan geri dönüyordu.

"Hogwarts'a hiç gelmek istemedin mi?" James tekrar gülümsedi.

"İstemez olur muyum? Dumbledore bana gideceği yeri açıkladığı andan beri istiyordum. Özellikle on bir yaşıma geldiğimde kesin kes gideceğimi düşünüyordum ama Dumbledore yollamadı. Kabul etmedi. Eğitimime evinde devam edeceğimi söyledi." Harry'nin suratından durumu yavaş yavaş anlamaya başladığı anlaşılıyordu. Üzgün gözüküyordu.

"Hiç mi görmek istemedin Harry'yi?" diye sordu Ron. Can alıcı soruları sormakta üstüne yoktu. James derin bir nefes alıp açıklamaya başladı.

"On bir yaşıma kadar Harry'nin varlığından bir haberdim. Sanırım bir gün onun yokluğunda kaçıp Harry'yi bulmaya çalışırım diye hiç söylemedi Dumbledore. Şahsen yapardım da. Biraz çılgın ve deli olduğumu fark etmişsinizdir. Yani Dumbledore okuldayken cincüceleri kandırıp kaçabilirdim. İyi bir şey diye söylemiyorum ama çok kolay kandırılabiliyorlar. "

"Ve zamanını hep cincücelerle geçiriyordun." James onaylarcasına kafasını salladı kardeşine.

"Birde kitap okuyordum."

"Hiç kaçmak istediğin olmadı mı? Yapayalnızdın." Harry o kadar masum ve içten bir şekilde sormuştu ki James gülecek olsa da gülmedi.

"Oldu tabi ki de. Konuşacak kimsenin olmaması. İnsanı bunalıma götüren bir şey. Şahsen cincücelerin de pek eğlenceli olduklarını söyleyemem. Bu yüzden yılın en sevdiğim zamanlarıydı yazları. Çünkü evde tek olmuyordum. Ahh tabi birde Sirius'un Azkabandan kaçtığı yıl güzeldi. Bir gün evde oturmuş beklerken bir Hipogrifle bahçeye uçtu. Tabi o gelmeden önce bana Dumbledore'un mektubu gelmişti, Sirius'un gelebileceğine dair. Benim için süper bir şeydi. Yani artık evde yalnız olmayacaktım ve vaftiz babam geliyordu. Uzun bir süre birlikte kaldık ama Grimmauld meydanına gitmesi gerektiğinde yine tek kaldım."

"Peki, nasıl kurtarıldı Sirius? Öldüğünü gördük." Deminden beri sus pus olan Hermione ilk defa konuşmuştu ve can alıcı sorulardan birini sormuştu.

"Dumbledore, Voldemort ile olan bağlantını fark ettiğinde, bunun bir gün Voldemort tarafından da keşfedileceğini biliyordu. Bu yüzden seni Esrar Dairesine çekmeye çalışacağını biliyordu. Esrar Dairesini dolaştı ve orada ölüme sebep olabilecek olan o kemeri gördü. Onu yok etti."

"Ne?" Harry tamamen şaşırmış bir şekilde ona bakıyordu.

"Evet. Onun birebir aynısını yaptı ve oraya tekrar koydu. Yeni kemer bir anahtardı. İçine düşen insanı Godric Hallow's da Dumbledore'un ailesinin evine çıkartıyordu."

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 110K 29
Başkomiser Han Jisung ve seri katil Lee Minho
42.7K 6.7K 29
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
15.9K 2.3K 51
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...
betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 210K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby