Zihin Oyunları: Sınır

By yazarsnm

323K 27.7K 6.8K

Dünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudu... More

Zihin Oyunları
İzlenmek
1.Bölüm: Giriş
2. Bölüm: Başlangıç
3. Bölüm: Deliler
4. Bölüm: Gerçek
5. Bölüm: Tanışma
6. Bölüm : Alışma Evresi
7. Bölüm: Korkular
8. Bölüm: Sihir
9. Bölüm: Su
10. Bölüm: Mesaj
11. Bölüm: Kabus
12. Bölüm:Eğitim
13. Bölüm: Çığlık
14. Bölüm: Hayat ağacı
15. Bölüm: Enerji
16. Bölüm: Kara büyü
17. Bölüm: Kaybolmuş anılar
18. Bölüm: Eski acılar
19. Bölüm: Abriana
20. Bölüm: Kararlar
21. Bölüm: Kalp
22. Bölüm: Kontrol
Zihin oyunları
23.Bölüm: İkinci şans
24. Bölüm: Düşmanlar
25. Bölüm: Neden?
26. Bölüm: Kahraman
27. Bölüm: Kandırılmış
Karakterler
28. Bölüm: Buz Kristali
29. Bölüm: Dostlar
30. Bölüm: Fırtına
31. Bölüm: Buzul
32. Bölüm: Terslik
33. Bölüm: Hipotermi
34. Bölüm: Şehir
35. Bölüm: Yalancılar
36. Bölüm: Zihin Koruma
37. Bölüm: Buzdan Saray
38. Bölüm: Heykel
39. Bölüm: Alaska
40. Bölüm: Anne
41. Bölüm: Buzdan adam
42. Bölüm: Dolunaylı gece
43. Bölüm: Güzel
44. Bölüm: Sorular
45. Bölüm: Şüpheler ve cevaplar
46. Bölüm: Savaş
47. Bölüm: Ruh eşi
48. Bölüm: Darbe
49. Bölüm: Ters
50. Bölüm: Birine Güven
52. Bölüm: Potansiyel-2
53. Bölüm: Yavru
54. Bölüm: Kardeş
55. Bölüm: Yüzleşme
56. Bölüm: Işık Üstadı
57. Bölüm: Bulutlar
58. Bölüm: Denizin sesi
59. Bölüm:Mağara
60. Bölüm: Deja-vu
61. Bölüm: Bilmiyorum
62. Bölüm: Veliaht
63. Bölüm: Kan
64. Bölüm: Taç
65. Bölüm: Efsanevi
66. Bölüm: İhanet
67. Bölüm: Seçim
68. Bölüm: Güç
69. Bölüm: Su savaşı
70. Bölüm: Kan ve gözyaşı
71. Bölüm: Arkanda
72. Bölüm: Sona son adım
Yeni Açıklama
Final Bölüm 1
DUYURU! 2. Kitap
Final Bölüm 2
Final Son Bölüm
Düzenleme
Tanıtım🤍
Özel bölüm geldi!!

51. Bölüm: Potansiyel-1

2.9K 318 63
By yazarsnm


Eski bölümleri incelerken fark ettim bölümlerim daha uzunmuş. Bundan sonra yine uzun bölümlere dönüyorum sevgili zihin severler. :) keyifli okumalar...

Genç kâhin, gözlerini kardeşinin kapalı gözlerine dikmiş öylece oturuyordu su ustasına ait olan yatakta. Onun kapalı gözlerini ve huzursuz yüzünü gördükçe kalbini parçalayan, ruhunu sıkıştıran, şakaklarını ağrıtan acımasız darbelere yeniliyordu. Çok değil birkaç gün önce gelse belki kurtaracaktı kardeşini, belki de şu an babalarının yanına ilerliyor olacaklardı el ele. Hayallerine tutunuyordu hala. Ama inancını da kaybetmemişti.

"Hey! Sana diyorum, bana hala adını söylemedin."

Gözlerini istemeyerek odaklarından ayırıp kardeşinin dağınık aşığına baktı. Üzerine öylesine giydiği belli olan gri tişört ve siyah eşofmanla duruyordu.

Onun kardeşini gerçekten sevdiğini anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu. Yine de kahinliğini kullanıp bakmıştı bir kere, gördüğü sonuç onu hayrete düşürmüştü. Sırf bu yüzden onu hala odada tutuyordu, başka biri olsa çoktan sepetlemiş kardeşiyle hasret gideriyor olurdu biraz olsun. Dile kolay on sekiz yıldı onsuz geçen. On dokuza yaklaşıyorlardı büyük hızla. Tanımadan bir kardeş özlemek onların yaptığı şeydi...

"Adım sana lazım değil su ustası. Adelina burada. O geldiğinde odadan çıkman gerekecek."

Çağan omuzlarını dikleştirerek karşısındakine baktı. Yüzünde ciddi bir ifade taşıyordu, karşısına çıkan herkesi devirebilecek kadar kararlı bir aslan gibi görünüyordu. Kavga çıkarmaya hazır bir dövüşçü...

"Çıkmasına gerek yok evlat."

Odanın kapısında beliren yaşlı büyücü, koyu kahve gözlerini zavallı kızdan ayırmıyordu, buruşuk yüzünü iyice buruşturduğunda omzunda gezinen ve hayli büyümüş görünen koyu kırmızı ejderha kadının başının üzerinde kıvrılarak uçmaya başlamıştı.

"Onu rahat bırak Alper, çıkmayacak."

Çağan zafer kazanmış gibi bir gülümsemeyle Alper'e baktı. Bu çocukta anlayamadığı bir şeyler olduğunu hissediyordu. Enerjisi farklıydı ve biraz da tanıdık.

"Alper ha? Gizli kimliğin ortaya çıktı kahraman."

Adelina birbirine ölümcül bakışlar atan ikiliyi onaylamayan bakışlarla süzüp ağır adımlarla yatağın diğer tarafından kızın yanına yaklaştı. Bembeyaz ve yaşlı elini kızın alnına değdirdiği anda yüzü korku dolu bir şekilde kasıldı. Elini ateşe dokunmuş gibi geri çekerken siyah kıyafetinin kolları savruldu. Ejderha hızla kadının eline inmişti. Yaşlı kadın hüzünle mırıldandı.

"Bu kızla derdin ne büyücü. En az benim kadar yaşlısın ama neden vaz geçmiyorsun kötülükten? Sana ne yaptı bu çocuk?" ellerini yüzüne götürüp üzgün bakışlarla zihin ustasını süzdü.

"Neyi var onun?"

Çağan gözlerini bir büyücü ve Abriana arasında gezdiriyordu. Yüzündeki renk çekilmeye başlamıştı. İkinci kez acı çekmemeliydi Abriana, ikinci kez buna kaldıramazdı. Çağan ise katlanamazdı.

"Hadi büyücü, başlamalıyız. Her geçen dakika onu daha kötü yapacak."

Yaşlı büyücü Alper'e hak veriyordu. Dikkatle yere çöküp elbisesinin ceplerinden bazı malzemeler çıkarırken gençlere talimatlar vermeye başladı.

"Alper odada gereksiz her şeyi dışarı çıkart. Çağan sen William'ı çağır, haberi olmalı. Yerdeki paspasa kadar dışarı at her şeyi Alper!"

Çağan koşarak sarayda William'ı aramaya giderken Alper kendine söylenenleri büyük bir hızla yapmaya başlamış ardından Adelina'nın yanına çökmüştü. Yaşlı kadın büyük bir ciddiyetle önünde duran kaseye çeşitli şeyler dolduruyordu. Kaseyi yerde sürüyerek genç kahinin önüne itti ve gözlerini gözlerine dikti.

"Alper, bunları birbirine iyice karıştır. William gelince kızın yatağını da çıkaracaksınız. Zor olduğunu biliyorum ama dayanmak zorundasın." Alper kendine söyleneni dinginlikle yaparken odaya rüzgarlarını da katarak William ve Çağan girdiler.

"Anne? Geldiğini haber almadım."

William'ın saçları ilk defa serseri bir şekilde dağınıktı. Üzerinde ise takım elbise yerine basit siyah bir eşofman takımı vardı. Abirana'yı yine ve yine koruyamamak onu yıpratmıştı. Kendini suçlamaktan bıkmıştı ama yapacak başka bir şey bulamıyordu. Elinden bir şey gelmemesi onu deli ediyordu.

"Çünkü haber vermedim. Kızın yatağı ve dolap da dışarı çıkmalı, burada hareketli şeyler olacak."

Çağan ve William cevap vermeden dolapları dışarı taşımaya başlamışlardı. Sarayın kuytu bir yerinde olan bu geniş odada onları rahatsız edecek bir şey olmamalıydı. Sıra son olarak yatağa geldiğinde Çağan örtüyü kızın üzerinden çekerken William onu nazikçe kucağına aldı, zaman kaybetmeden yatak da dışarı çıkarılmıştı.

"Onu yere yatır."

William annesinin söylediğini yaparak eşyalar da çıkarılınca iyice genişleyen odanın ortasına yatırdı Abriana'yı. Kızın yüzü son günlerde iyice solmuş, saçları koyulaşmıştı. Solan yüzünün aksine gittikçe kırmızılaşan dudakları onu ölüm uykusuna yatmış birine benzetmişti. Uyuyan güzel.

"Hazır ol Çağan geçenki gibi ona suyun rahatlatıcı enerjisini iletmen gerekecek. Sen de kardeşine ulaşmaya çalış Alper."

Odaya şimşek gibi çakan sessizlik herkesi yaptığı işten alı koyarak Adelina'ya bakmaya zorlamıştı. Çağan ve William oldukları yerde donarak Alper'e bakmaya başladılar, Alper ise mavi gözlerinden taşan öfke ile yaşlı Adelina'ya bakıyordu. Odayı saran gerilimden etkilenmeyen tek kişi yerde yatan zihin ustasıydı. O kendi derdinden bihaber, olmaması gereken dünyalardaydı.

"Adelina! Bunu neden gizlediğimi biliyordun! Benim için önemini de!"

Ellerini boynunun arka tarafına götürüp sıkmaya başladı Alper, sık ve yüzeysel nefesler alıyordu. Sırtındaki pelerini çıkarıp öfkeyle bir kenara fırlattı. Diğerlerine hala bakmamıştı, yaşlı bir kadına kızamıyordu ama öfkesini yönlendirebileceği biri lazımdı.

Adelina kırdığı pottan ötürü üzgün görünüyordu. Güçlükle ayağa kalkıp hüzünlü gözlerle Alper'e baktı. Onu bir süredir tanıyor ve gizlenmesine yardım bile diyordu ama ağzından çıkıvermişti bir anda. İyice yaşlandım diye düşündü.

"Onlara güvenebilirsin evlat, ben yaşlı bir kadınım, o benim oğlum ve Çağan da..."

"Çağan, Çağan, Çağan..." Hızla etrafında dönüp parmağıyla Çağan'ı gösteren Alper'in yüzünde öfkeli bir ifade vardı. Boynundaki damarlar kabarmıştı.

Su ustası ise hala ne tepki vereceğini bilemiyor bir kahine bir zihin ustasına bakıyordu. Yüz yapıları benziyordu, göz ve burun yapıları da... Benzerlik gerçekten açıktı ama sevdiğinin bir kardeşi olması fikri...

"Sana sırf Abriana güvendiği için güveniyorum. Bir yanlışını dahi görecek olsam işin biter su ustası! Ve bunu başka kimse bilmeyecek."

Çağan dudaklarını aralıyor ama tek kelime edemiyordu.

"Ben, benim yanlışım olmaz." Konuştuğu şeylere bakıp keşke ağzımı açmasaydım diye düşünürken yutkundu. "Onun bir kardeşi olduğunu bilmiyordum." Hala konuşuyor olmasına şaşırdı. Her zaman asla boş konuşmayan birisi olarak tanıtılmışken şu an sevdiğinin kardeşinin yanında saçmalamaktan öte gidemiyordu.

"Bunu o uyandıktan sonra iyice konuşursunuz. Ya da konuşmazsınız ama şu an ilgilenmemiz gereken bir kara büyücü var."

Alper William'a bakıp kafa sallarken Çağan'a öldürücü bakışlar göndermeyi ihmal etmemişti. Gerilim şimdi de oklarının yönünü Abriana'ya çevirmişti.

"Başlayalım."

Adelina, kasedeki karışımı geniş bir çember halinde zihin ustasının etrafına çizmeye başladı, kırmızı renkli sıvı tıpkı bir kan gibi görünürken üç erkek, büyücüyü izliyordu. Çember tamamlandığında açık bir yerinin olup olmadığını da son kez kontrol ederek derin bir nefes aldı. Beyaz saçlarının arasında ter damlacıkları belirmeye başlamıştı.

"Başla Çağan. William sen yanıma gel. Bana lazım olacaksın."

Çağan yalnızca onun görebildiği mavi huzmeleri Abriana'nın üzerine göndermeye başlamıştı, genç kız günlerdir ilk defa kıpırdanarak kalplerin hızla atmasına sebep oldu. Tıpkı bir bebek gibi el ve ayak parmaklarını içe doğru kıvırmış, göğsünü yukarı kaldırmıştı. Çağan gözlerindeki heyecanla Adelina'ya döndü.

"Bunu daha önce de denedim, neden işe yaramamıştı?"

"Bu çember ona ulaşmamızı sağlıyor."

Genç kız bulunduğu yerde hareketlerini fazlalaştırmaya başlamıştı; kollarını büküyor yüz ifadelerini değiştiriyordu. Tıpkı kötü bir rüyanın içinde olan çocuk gibiydi.

"Bu sefer ejderhamı gönderemeyeceğim için sen burada çok önemlisin Çağan. Sen de bir an önce ona ulaşmaya çalış Alper."

Alper çoktan başlamıştı. Dibinde duran kardeşine ulaşamamak onu deli ediyordu. Oysa farklı boyutlardayken bunu ilk kez yaptığını hatırlıyordu da... hızlanan kalbini odaklanmaya çevirerek kardeşinin soluk yüzüne son kez bakıp gözlerini kapadı.

***

Bir deri bir kemiğe dönmek üzere olan bedenime acıyarak baktım. Onca şey yememe rağmen kilo alamıyordum. Olmuyordu işte. Zihinsel ve ruhsal bir çöküntünün tam ortasındaydım. Yıkılmışlık bir kuyuysa ben en dibinde oturuyordum

Günlerdir hatta haftalardır kimse ziyaretime gelmemişti. Bana Can'ı göstermiyorlardı. Oysa onu severdim, onun bana beni sevdiğine emindim. Bunu bana neden yapıyorlardı, ne yapmıştım ki onlara? Şizofren olmam benim suçum muydu?

Ayaklarımı sürüyerek cama yaklaşıp çirkin manzaramı parmaklıklar ardından izlemeye koyuldum. İlk başta reddetmiştim bunu. Deli olduğumu kabullenememiştim. Ama var olduğunu sandığım güçlerim hiçbir işe yaramamaya başladığında kendimi kandırmayı bırakıp kabullendim. Ben sıradan bir insandım, tüm bu şeyler kurguydu. Ah, sıradan dedim değil mi? Ben sıradan bile değildim. Kafasının içinde başka bir dünyaya yer olup kendininkini reddeden aptal...

Tenim, bedenim, saçlarım kurumuştu ama gözyaşlarım kurumak bilmiyordu. Aptallar. Ne diye ağlıyordum sanki? Hayatım tam bir yıkıklıktı. Önce bebekken terk edilmiştim. Sonra ilkokulda benimle uğraşmak istemeyen öğretmenlerim göndermişlerdi beni. Şimdi de yıllarca bana sığınak olan kişiler yoktu. Ne vardı ki bunda. Ne diye ağlıyordum.

Ayakta daha fazla kalamayarak yere çöktüm. Sessiz ağlayışım gürültülü hıçkırıklar altında kaybolmuştu. Şimdi gelecekler ve bana sakinleştirici yapacaklardı. Acılarım birkaç saatliğine dinecek, ardından daha beter bir şekilde dirileceklerdi. Bu artık benim günlük rutinimdi.

İnsanlar kahvaltı yapar, gazete okur, belki duş alırlardı rütinlerinde. Bense uyanır, ağlar, yemek yer, ağlar, ilaç alır, bayılır, uyanır ağlar... Vay canına bu gün hızlı ilerlemiştim.

Kışın ortasında buz gibi yere incecik pijamalarımla uzandım ve hıçkırmaya devam ettim. Bir yıl olacaktı terk edileli. Ailem beni reddetmişti. Artık bana devlet bakmak zorundaydı. Terk edildiğimi kabullenmen önce yaptığım şeyler yüzünden beni topluma karşı tehlikeli biri olarak görüyorlardı. Ne diyebilirdim ki.

Delinin tekiyim. Yaptıklarımdan bile sorumlu değilim. Birilerini öldürsem bile bana bir şey olmaz.

-Sen kimseyi öldürmezsin

Beynimin içinde bir ses duyduğumda dehşet içinde kaldım. Gözyaşlarım bile akmaya son vermişti. İlaçlarımı da aksatmamıştım halbuki. Demek ilaçlara bağışıklık kazanmaya başlamıştım.

-Sen deli değilsin

Doktorları çağırıp bunu söylemeli miydim? Bana sakinleştirici yapar ve ilaç dozlarımı arttırırlardı. Sonra da ben yokmuşum gibi hayatlarına devam ederlerdi.

-Bana cevap ver kardeşim...

Kalbime tekme yemiş gibi hissederken aniden ayağa fırladım. Kardeşim... bu bana nereden tanıdık geliyordu?

-Beni unutma demiştim sana, şimdi yanındayım ve sen gözlerini bile açmıyorsun

Etrafıma bakmaya başladım. Tamam işte deli olduğumu kabullendim zaten ne diye tescilliyorum ki?

-Ben burada değilim kardeşim, sen de orada değilsin, ulaş bana

Sen orada değilsin mi? Yüzüm şekilden şekle girerken kendimi yatağıma bıraktım. Bırak şunu Duygu. Önemsemezsen geçer. O ses gerçek değil. Sadece senin hayal ürünün. Ama değilse deden kalbim göğüs kafesimi yumrukluyor?

-Adın Abriana, sen abrianasın

Gözlerimin önünde şimşekler çakmaya başlamıştı. Bu hayallerime dair hatırlayamadığım unsurdu. Evet, kendime Abriana diyordum. Bunu nasıl unutmuştum?

Sen gerçek değilsin, sen hayal ürünümsün

Onunla konuştuğumda sanki kalbim bir yerden başka bir yere çekilmiş gibi hissettim, şu an son bir yıldır hissettiğimden daha iyi hissediyordum. İlaçların etkisi geçiyor olmalıydı.

-Ortada ne ilaç var ne hastane Abriana, hatırla, bunu daha önce de yaşadın, pek çok kez hem de

Beynimde kontrolsüz bir şeyler oluyordu. Sanki bir fırtına okyanustan kopup gelmişti de beynimin içine girmişti. Yatakta kıvranmaya başladım, başım fena ağrıyordu.

-Doğru yoldasın Abriana, bana doğru gel, gözlerini aç artık. Sen orada değilsin!

Gözlerimi birden açtım.

Başımdaki kaos yerini dinginliğe bırakmıştı. Hatırlıyordum. Daha önce aynı odada gözlerimi pek çok kez açmıştım. Başımda aynı sargı, aynı iki doktor. Aynı terk ediliş...

Her seferinde fark etmem çok daha uzun sürmüştü. Gücüm her seferde daha da azalmış, direncim daha da kırılmıştı. Peki, şimdi bitmiş miydi? Uyanmış mıydım gerçekten.

Gözlerimi kırpıştırdım.

Belki de görmeyi beklediğim şey arkadaşlarımdı. Kalbim bedenime sığmazcasına çarpıyordu kendini göğüs kafesime. Yapışık olduğum duvarda gözlerimi dahi kırpamıyordum. Duvar da nereden çıkmıştı?! Uzaktan zikzaklar çizerek bana yaklaşan siyah siluet kalbimin çırpınışlarını arttırırken kıpırdamak adını adeta savaş veriyordum, ama olmuyordu. Sesim çıkmıyordu. Nefes alamıyordum. Aldığım son nefes dışarı çıkmak için çabalarken tek yapabildiğim kocaman açılmış gözlerle karaltıya bakmaktı.

Yüzü olmayan siluet burnuma değecek kadar yakınımda bitmişti aniden. Gözlerimden süzülen yaşlar çenemden akmaya başlamıştı.

Kulakları sağır edecek cinsten tiz bir ses yankılanmaya başladı, biri çığlık atıyordu. Önümdeki siluet dudaklarını kıpırdatmaya başlamıştı, bana büyü yapacaktı. Arkamdaki duvar yok olup boşlukta süzülmeye başladığımda içimdeki dehşete hayret ettim. Bana bir daha kara büyü yapılmasına izin veremezdim.

Dudaklarımı aralayıp atabildiğim en güçlü çığlığı kâbuslar âlemine atmaya başladım. Görüntü çatlıyordu.

***

Saraydaki herkes kulaklarını elleriyle kapayıp yere yığılmıştı. Sarayın dışına kadar ulaşan tiz ve kesintisiz ses şehirdekileri dehşete düşürmüştü. Savaş mı vardı, birileri mi geliyordu?

Askerler şehir sınırlarını koruyanlar haricinde akın akın saraya dönmüşlerdi. Bu ses hayra alamet olamayacak kadar dehşet vericiydi. Onlara göre küçük bir kızdan çıkamayacak kadar büyük bir sesti...


Adelina oğlunun kollarına sığınmıştı. Kastettiği buydu işte, kız her an farkında olmadan güçlerini onlara yönlendirebilirdi. Ava denilen cadı, onu uzmanı olduğu kâbuslara kapamıştı. Ah yerini bir bilselerdi, bunca gündür kızla uğraşan yaşlı cadı güçsüz düşmüş olmalıydı.

Çığlık bittiğinde yerden ilk kalkan Alper oldu. Gözlerinde parıldayan yaşlarla çemberin ortasında tıpkı kendisi gibi diz çökmüş ama gözleri kapalı kardeşine bakarken bir kez daha seslendi ona.

Ben bedeninin yanındayken sen neden değilsin kardeşim?

Diğerleri henüz toparlanamamıştı ki Abriana çırpınışlarını kesti. Sert bir sesle geri düşerken ona doğru atılmak isteyen Alper'i Çağan güçlükle tuttu.

"Çembere girmemelisin Alper. Bu tehlikeli." Alper çaresiz bakışlarını birer birer odadaki herkese değdirdi. Kardeşinin kolları çırpınmaktan morarmaya başlamışlardı.

"Ona ne oldu?" soru uzaktan sessizce kardeşleri izleyen William'dandı. Bakışlarını kardeşlerden ayırıp annesinin solgun yüzüne baktı.

"Anne! Konuş hadi, ona ne oldu?"

Adelina yüzünü elleriyle örterek sırtını duvara yasladı. Ejder anında onun başının üstüne çıkmıştı. Zavallı kadına iyi gelmeye çalışıyordu.

"Savaşıyorlar. Şu an cadı ve kız karşı karşıya. Bilmiyorum evlat, sonunun ne olacağını ilk defa bilmiyorum."

***

-Ben bedeninin yanındayken sen neden değilsin kardeşim?

Kafamda yankılanan ses tüm gerçeklerimi sorgulamama neden olacak kadar netti. Yanımda mı? Alper. O yanımda. Kardeşim dibimde duruyor ve bu cadı bizi ayırıyor öyle mi?!

Yumruklarımı sıktım. Bilincim uzun zamandır hiç bu kadar net olmamıştı. Bedenimde akan gücü hissediyordum. Potansiyelimin sırı yoktu.

Potansiyelini kullan Abriana

Tanıyamadığım ses yeni ayılan bilincimi iyice dürtmüştü. Daha önce de zihnimi ziyaret eden bu ses bana yol gösterecekti.

Nasıl, nasıl kullanacağım?

Hisset Abriana, gücü hep beyninde aradın. Asıl güç kalbinde...

Gülümsedim. Kalbimdeki güç. Potansiyelimi kullanma vakti gelmişti.

Ellerimi kalbime götürerek tişörtümü sıktım. Bunu gerçekte de yaptığımı hissetmiştim. Ellerimi kalbime bastırırken kalbimi nasıl kullanacağımı bilmediğimi fark ettim. Öğrenecektim o zaman.

Sevdiklerini düşün

Dediğini yaptım. Alper, sevgili kardeşim bedenimin yanındaydı. Kalbimin heyecan ve mutlulukla dolduğunu hissederken kol ve bacaklarıma gelen gücün farkına vardım. Artık onları hissediyordum. Gerçeğe dönüyordum! Annem ve babam, onları yalnızca birkaç ay tanımış olsam da delicesine seviyordum. Şefkat ve merhamet doldu bu sefer kalbime. Ellerim karıncalanıyordu. Bu güç beni yeniliyordu. Arkadaşlarım, onlar beni seviyordu. Yüzüme kan geldiğini hissettim.

Düş ülkesi dağılıyordu. Çatlakların arasından yıldızlar olan gökyüzü belirmeye başlamıştı, benim bilinçaltım... Son bir şey gerekliydi.

Ve Çağan. Adını düşünmemle içime doğan duygunun artık bir adı vardı. Aşk.

Her şey tamamen parçalanıp dökülürken bu sefer korku içinde olan ben değildim.

"Gitmeden önce şunu söylemek istedim." Bilinç yansımam değişmişti. Beyaz tül elbisemin içindeydim artık. zayıf ve hastalıklı görüntü kaybolmuştu.

"Bana yaptıklarının hesabını ödeyeceksin. BEN ÖDETECEĞİM!"

***

Gözlerimi açtım. Ayaktaydım. Görebildiğim yalnızca beyaz bir ışıktı. Kör mü olmuştum yoksa?

Gözümü kapayıp bir adım atmaya çalıştım. Güçlükle varlığını sürdüren dengem yerle bir olmuştu bu hareketle. Kırılıp birçok parçaya ayrılıp geri yapıştırılan bir vazo gibi hissediyordum. Ama vazonun üzerine güzel bir boya çekilip saklanmıştı çatlaklar. Bir de alçı doldurulmuştu içine güçlü dursun, zor düşsün diye. Eksininden daha kırık ama daha sağlam duran bir vazo...

Biri beni düşmeden önce tutmuştu belimden. Kim olduğunu göremiyordum henüz ama kokusu... kokusu tanıdıktı bir yerlerden. Bu mis gibi ve tanıdık kokuyu içime çektim. Bana geçmişi hatırlatmıştı.

Elimi geçmişin yüzüne koyarak göremesem de yüzümü ona çevirdim.

"Hoş geldin hayatıma." Bir melodi gibi çıkan sesime hayret bile edemedim.

***

Ne düşünüyorsunuz?

Sizce bundan sonra ne yapacaklar?

oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)


Continue Reading

You'll Also Like

Gerçek Kraliçe By Tuğrul

Historical Fiction

531 162 10
Aragonlu Katherine ülkenin bütün kadınları, kocaları sadece başka bir kadına gönlünü kaptırdığı için kenara atılmaması gereken bütün iyi eşler, mutfa...
74.2K 3.4K 30
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
3.6M 299K 82
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
2.1K 778 29
Düzen, bu sözcük yıllar öncede vardı yıllar sonrada olacak. Peki siz buna düzen diye bilir misiniz? Bir annenin ölmemek için çığlığını yada bir çocuğ...