Zihin Oyunları: Sınır

By yazarsnm

323K 27.7K 6.8K

Dünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudu... More

Zihin Oyunları
İzlenmek
1.Bölüm: Giriş
2. Bölüm: Başlangıç
3. Bölüm: Deliler
4. Bölüm: Gerçek
5. Bölüm: Tanışma
6. Bölüm : Alışma Evresi
7. Bölüm: Korkular
8. Bölüm: Sihir
9. Bölüm: Su
10. Bölüm: Mesaj
11. Bölüm: Kabus
12. Bölüm:Eğitim
13. Bölüm: Çığlık
14. Bölüm: Hayat ağacı
15. Bölüm: Enerji
16. Bölüm: Kara büyü
17. Bölüm: Kaybolmuş anılar
18. Bölüm: Eski acılar
19. Bölüm: Abriana
20. Bölüm: Kararlar
21. Bölüm: Kalp
22. Bölüm: Kontrol
Zihin oyunları
23.Bölüm: İkinci şans
24. Bölüm: Düşmanlar
25. Bölüm: Neden?
26. Bölüm: Kahraman
27. Bölüm: Kandırılmış
Karakterler
28. Bölüm: Buz Kristali
29. Bölüm: Dostlar
30. Bölüm: Fırtına
31. Bölüm: Buzul
32. Bölüm: Terslik
33. Bölüm: Hipotermi
34. Bölüm: Şehir
35. Bölüm: Yalancılar
36. Bölüm: Zihin Koruma
37. Bölüm: Buzdan Saray
38. Bölüm: Heykel
39. Bölüm: Alaska
40. Bölüm: Anne
41. Bölüm: Buzdan adam
42. Bölüm: Dolunaylı gece
43. Bölüm: Güzel
44. Bölüm: Sorular
45. Bölüm: Şüpheler ve cevaplar
46. Bölüm: Savaş
47. Bölüm: Ruh eşi
48. Bölüm: Darbe
49. Bölüm: Ters
51. Bölüm: Potansiyel-1
52. Bölüm: Potansiyel-2
53. Bölüm: Yavru
54. Bölüm: Kardeş
55. Bölüm: Yüzleşme
56. Bölüm: Işık Üstadı
57. Bölüm: Bulutlar
58. Bölüm: Denizin sesi
59. Bölüm:Mağara
60. Bölüm: Deja-vu
61. Bölüm: Bilmiyorum
62. Bölüm: Veliaht
63. Bölüm: Kan
64. Bölüm: Taç
65. Bölüm: Efsanevi
66. Bölüm: İhanet
67. Bölüm: Seçim
68. Bölüm: Güç
69. Bölüm: Su savaşı
70. Bölüm: Kan ve gözyaşı
71. Bölüm: Arkanda
72. Bölüm: Sona son adım
Yeni Açıklama
Final Bölüm 1
DUYURU! 2. Kitap
Final Bölüm 2
Final Son Bölüm
Düzenleme
Tanıtım🤍
Özel bölüm geldi!!

50. Bölüm: Birine Güven

2.8K 316 119
By yazarsnm

(50. Bölüme özel bir sürpriz var. Artık düşmanı tanıyacağız. Uzun zamandır bekliyorsunuz da diyebilirim. ;) )


O gün:

"Çağan, neler olduğunu anlayamıyorum."

"Anlayacaksın Dicle hepinize anlatacağım..."

...

Ejder kanatlı insanımsı şey sanki kilometrelerce koşmamış, ya da uçmamış gibi dimdik ayakta duruyordu. Kendine yöneltilen sorulara bırakın cevap vermeyi tepki dahi vermiyordu. Onlarda farklı olan bir şeyler vardı. Diğerleri vurulduklarında normal canavarların olduğu gibi küle dönmemişlerdi, kan da akıtmamışlardı ama. Bu olayı çözebilmesi için bu diyarın en bilindik büyücüsü Adelina çağırılmıştı. William'ın annesi olurdu kendisi. 

Adelina beklenirken boş durmamışlardı. DNA örneklerinden bu şeyin ne olduğu araştırılmıştı mesela. Genlerinde Ejderhalık, insanlık ve yarasalık vardı. ne olduğu belirlenemeyen genler bu yaratıkların gizemli kısmıydı. Kim tarafından Yapıldığı belli olmayan bir mutasyon sonucu oluşmuşlardı. Bilimce olması mümkün olmayan bu şeye büyü de karışmıştı. Kara büyü. 

Sarayda En üst düzeyde koruma önlemleri başlatılmış halkı telaşa kaptırmadan korumalar arttırılmıştı. bunlara benzer başla canavarların da bulunması korkuları doğru çıkarmıştı. 

İşte savaş şimdi hız kazanıyordu. 

9 Gün sonra:

Grubun üyeleri ikisi hariç hemen hemen toparlanmıştı. Yaralarını sarmışlar ruhen kendilerine gelmek üzereydiler. İki kişi bozuyordu bu oranı. 

Çağan görünüşte sağlıklı ve en az yara almış olandı ama iç yüzünde olaylar öyle yürümüyordu. En çok yarayı alandı o Abriana'dan sonra. Ardı ardına aldığı yaraların hepsi kalbineydi. iyileşmeyen yaralar açılmıştı. Şifası ise uyuyordu. 

Beyaz örtülerin içine yatmış olan Abriana'nın başında acı çekiyordu. Sağlıkçılar, şifacılar, büyücüler gelmiş ama neyi olduğunu söyleyememişlerdi. Görünürdeki yaraları kapanmıştı, beyin kanaması yoktu, omurgası sağlamdı, nefes alıyor, kalbi atıyordu ama o uyanmıyordu. Dokuz gün olmuştu. Şimdiye kadarkilerin en uzunu...

Tam dokuz gündür odasından çıkmamıştı sevdiği, ara ara getirdikleri besinleri zorla sokuyorlardı ağzına. Bir keresinde bayılmıştı açlık ve uykusuzluktan. Abriana'nın yanında bir yatak yapmışlardı ona. Herkes ne yaşadığını biliyordu onun ama ne hissettiğine dair fikirleri yoktu. Çözüm bulamamak, kurtaramamak sevdiğini yoruyordu onu, her geçen saniye daha da yaralanıyordu.

"Çağan? Gelişme var mı?"

Çağan gelen sesin kime ait olduğunu anlamış dönüp bakmamıştı. Bu en yakın dostu Ateş'ti. Yanında başka birinin daha olduğunu hissediyordu ama umursamadı. Odadaki iki yatak arasındaki büyük camdan buzul manzarasına bakmaya devam etti. Sarayda bir sağlık odasına yerleşmişlerdi.

"Yemen için bir şeyler getirdik." Aslı konuşuyordu titrek sesiyle. Herkes gibi o da perişan olmuştu. Aby'nin en yakın arkadaşı sayılırdı ne de olsa. Zihin ustaları gitmişti, dokuz gündür zihinlerinde konuşan biri yoktu. Bunu özleyeceğini bilemezdi hız ustası.

"Yemeyeceğim."

İlk başta bir iki güne uyanır sanmışlardı. Yaraları iyileşince, narkozu kesilince mesela... Hayır, uyanmıyordu. Bedeni sapasağlamdı, zihniyse kara kutu gibiydi, asırlık zihin okuyucular bile girememişlerdi zihin ustasının uykusuna. Zihni sanki özel bariyerlerle sarılmıştı. Adını bile algılayamıyordu gelen okuyucular. 

Biraz daha yaklaştılar. Aslı Abriana'ya bakarken gözlerini sıkıca kapadı. Ağlamamalıydı, uyanacaktı elbette. Sadece uzatmaları oynuyor olmalıydı. Bu sefer ara ara uyanmamış olsa da elbet uyanacaktı bir gün.

"Uyanır da seni güçsüz görürse çok üzülür ama." Çağan ifadesiz tutmaya çalıştığı bir yüzle arkasını döndü.

"Gerçekten üzülür mü?" Aslı gülümsedi, her zamanki neşeli hız olmaya çalışıyordu.

"Saçmalama Çağan, sen ele geçirildiğinde onun neler yaptığını görmedin tabi. Seni tek başına kurtardı bile denebilir. Canla başla çalıştı, tam bir lider oldu. Senin için..." Çağan derin bir iç çekerek yanında uyuyan güzele baktı. Uyuyan güzel. Çok yakışmıştı ona bu tabir.

Elini uzatarak küçük tabağı aldı. Konsantre bir yiyecekti, lezzetli değildi ama böyle günlerde işe yarıyordu işte. İki kaşıkta tabaktaki az miktardaki besini yuttu. Boş tabağı Aslı'ya uzatırken arkadaşlarına baktı. Hepsi bir açıdan vicdan azabı çekiyordu. Savunmasız birini koruyamamışlardı. Üstelik yanlarında otururken. En masumları oydu üstelik. Başarısız olmuşlardı ilk görevlerinde ve bu onun son görevi olabilirdi. 

Ateş, hep gizemli bulduğu kıza hüzünle baktı. Elbette uyanacaktı ama düşünmeden edemiyordu. Bu zavallı kızdan ne istemişlerdi? Bakışlarını Çağan'a yönlendirerek ona doğru yaklaştı ve sırtını sıvazladı. Onu hiç bu kadar yıkılmış görmemişti. Yine de güçlü duruyordu ona göre.

"Çağan, belki duymak istemezsin ama ele geçirilen boyutlara ulaşılamıyor."

Tüm ustalar öğrenmişti gerçeği ama adam akıllı şoka bile girememişlerdi. Neler olduğunu kavramak güçtü ama sorumluluklarının birdenbire çağ atladığını anlamışlardı elbet.

Çağan kaşlarını çattı.

"Nasıl yani?"

"Boyut halklarından haber alamıyoruz adamım, beyinlerini yıkamış olabilirler. Ne gibi bir şeyin içine girdiğimizi algılayamıyordum. Burada neler döndüğünden ancak haberdar olabildik ama hala kimin elinin altından çıktığını bilmiyoruz." Elleriyle yüzünü sıvazladı. "Çağan, bu bu kadar imkansız olmamalı."

Su ustası Ateş'in omzunu sıvazladı. Zihin ustasına çevirerek devam ettirdi sözlerini.

"Hiçbir şey imkansız değildir."

Aralık olan kapı aralandığında ilk görünen kıvrık kızıl saçlar oldu.

"William hepinizi çağırıyor." Çağan'a bakamadan odadan hızla ayrılan Doğa Abriana'ya da bir kez olsun bakamamıştı. Yüreği parçalanıyordu herkes gibi. Ama Çağan'ınkinin yanında geriye bir şey kalmıyordu. 

Aslı ve Ateş kapıya doğru ilerlerken Çağan'ı uyarma gereği duymadılar. Gelmeyeceğini biliyorlardı. Hiçbir toplantıya katılmamıştı. Onu sonradan bilgilendiriyorlardı, son kararlardan biri de onunkiydi. Abriana'yı yalnız bırakamam diyordu, yanında bunca kişi varken bakın ne yaptılar bir de yalnız kalsa ne olur kim bilir...

Herkes odadan çıktığında usulca sevdiğinin yanına oturdu. Kimse umurunda değildi şu anda. O olmadan Çağan olamazdı, insanlar barışamazdı, savaş sona eremezdi. O uyanmalıydı.

Elini Abriana'nın soluk yanağına götürerek ürkekçe dokundu. Elinin içinde yüzü ufalmıştı sanki. İçerisi sıcak olmasına rağmen yanakları buz gibiydi. Baş parmağıyla yüzünü okşarken burukça gülümsüyordu.

"Neden uyanmıyorsun ki sanki, neden bana bir cevap vermiyorsun? Orada öylece yatınca hiçbir şey düzelmiyor Abriana. Ama ben perişan oluyorum." Elini biraz daha yukarı kaldırarak saçlarına dokundu. Usulca değdirdiği parmakları yumuşak saçların üzerinde durakladı. Bunu o uyanıkken yapmayı hep istemişti. Uyandığında yapacaktı da. Onu kendine çekecek ve sıkıca sarılacaktı işte, onu kabul etsin ya da etmesin, sevsin ya da sevmesin sarılacaktı ona.

"Söylesene Abriana, neden bu kadar mükemmel olduğunu, neden uyurken bile kusursuz olduğunu anlat bana. Uyan artık Abriana, sana ulaşamıyoruz neden?"

Diğer elini kalbine koydu. Kırık atıyordu zavallı organ, ciğerlerin arasına sıkışmış güçlükle görevini yapıyordu. Arada çatırdamayı da ihmal etmiyordu ama.

"Bunu sana neden yaptılar, ne istediler senden?"

Baş parmağıyla nazikçe kirpiklerine dokundu, birer mızrak olup kalbini deşen o kirpiklere.

"Sana cevap veremez."

Hızla ayağa kalktı su ustası. Konuşanın geldiğini fark etmemişti. Kim olduğunu da anlamamıştı. Kaşlarını çatıp zırhı olmadan eline silahını çağırdı. Bunu her koruyucu yapamazdı. Onun da büyü güçleri normalin bir tık üstündeydi. 

Kapının eşiğinde dikilen yabancı ellerini havaya kaldırmıştı.

"Benden size zarar gelmez su ustası."

Çağan silahsız görünen elemanı baştan aşağı inceledi. Görünürde silahı olmadığı gibi koruyucuya da benzemiyordu. Silahını geri gönderirken kapıya doğru yürüdü, kollarını göğsünde birleştirdi ve yatağın önünü bedeniyle kapadı. Her an her şey olabilirdi sonuçta. 

"Geldiğini duymadım. Kimsin sen!?"

Yabancı uzak yoldan gelmiş gibiydi. Üzerinde mavinin pek çok tonunu barındıran ince bir gömlek altında sıradan bir kotla duruyordu. Saçları dağınık, gözlerinin altı bir az olsun çöküktü.

"Ben onu iyileştirmeye geldim. Sorununun ne olduğunu biliyordum."

Çağan'ın kalbi beklentiyle kasıldı. İyileştirebilir miydi gerçekten, ama bir yabancıya nasıl güvenebilirdi ki, başka şansı var mıydı peki? Gözlerini yabancının üstünden ayırmadan düşünüyordu. Bir yere varabildiği yoktu ama düşünüyordu işte.

Gelen yabancının mavi gözlerini buldu bakışları.

"Kim olduğunu hala söylemedin." Yabancı gözlerini kaçırdı.

"Kötü biri olsam beni saraya almazlardı zaten, ama maden soruyorsun ben," içeri bir adım atarken sağ elini kaldırdı ve yakasını tuttu. Kıyafeti yakasından başlayarak beyaz bir ışıkla değişirken Çağan gözlerini kıstı. Kalbi küt küt atmaya başlamıştı.

Yabancının kıyafetleri yerini gösterişli altın işlemeli kıyafetler almıştı. Beyaz gömleği altın rengi işlemelerle doluydu. Kahverengi pantolonunda altından bir kemer vardı ama omuz kısımlarında altından armaları olan, sırtından yere uzanan ve özel bir amacı olan pelerin asıl kimliğini ortaya seriyordu.

"Ben yeni kâhinim" bu bir kahin peleriniydi. Sarıya kaçan kumral saçlarını eliyle geri attı kâhin. Gereğinden fazla uzamış saçları onu bir prens gibi göstermişti. 

"Onu uyarmaya çalıştım ama..." cümlesini tamamlayamadan en sonunda görebildiği Abriana'ya baktı. Bir saniye bile olmamıştı ki görüş alanına tekrar su ustası girdiğinde kendini toparladı ve duruşunu dikleştirdi.

"Bir kâhin olarak istediğimiz zihne kısa süreli girebildiğimizi biliyorsundur su ustası."

Çağan kaşlarını çatmaya son hızla devam ediyordu. Kasları gerilmiş, aklındaki sorular artmıştı. 

"Bana ulaşsaydın eğer, o şu an uyanık olacaktı!" her kelimenin üstüne basa basa söylemişti bunları. Kahinse duruşunu bozmadı.

"Hayır, olmazdı su ustası. İşin içinde başka biri var. Belki duymuşsundur."  Birkaç adım daha atarak su ustasına yaklaştı genç kahin. Arada zihin ustasını görmeye uğraşıyordu ama Çağan'ın geniş cüssesi bunu engelliyordu. Boyları neredeyse aynıydı. 

"Ava, en güçlü büyücü."

Çağan ellerini iki yana sarkıtarak inanmayan bakışlarla yabancıya baktı. Zamanını alıyor olmazdı değil mi?

"O yüzyıllar önce öldü. Bunu bilmen gerekir kâhin."

Kahin kafasını iki yana sallayarak cama doğru yürümeye başladı Çağan hemen dibindeydi ama artık onu görebiliyordu Abriana'yı. Tıpkı bir bir bebek gibi uyuyordu. Yüz ifadesini dondurarak Çağan'a döndü ve konuşmaya devam etti.

"Kitaplarda öyle yazıyor diye öyle olmak zorunda değil su ustası. Ava aslında zihin ustası değil sadece bir büyücü. Bundan bir önceki zihin ustasının dönemindeydi ve hala yaşıyor, ayrıca iyi falan değil. Bilmen gereken diğer bir şeyse kitaplarda yazdığından çok daha güçlü olduğu. Öyle ki,"

Sarayda bile adamları olabilir.

Çağan sarsılmıştı, ilk defa Abriana dışında biri zihnine konuşuyordu. Afallaması fazla sürmedi. 

"Bana neden güveniyorsun o zaman. O kişi ben de olabilirim."

"Değilsin."

"Nerden biliyorsun?" Kahinin bakışları Abriana'yı bulurken içten bir şekilde gülümsedi.

"Sana güvenebileceğimi ondan öğrendim." 

***

Gece yarısı geldiği için üzgünüm. 

Kahinin kim olduğunu anlamışsınızdır...


Continue Reading

You'll Also Like

2K 120 24
"Üç büyüklerin melez soyu İki büyük tanrının soyunun Birleşmesiyle kutlanacak Lakin, Bu soyun çocuğu Zamanı çalacak Onların çocukları Herkesten güçl...
2.3M 72.7K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
1.2K 111 15
"Sahi sen nesin? Bir hayali arkadaş mı? Yoksa bana musallat olan bir üç harfli mi?" Aklıma gelen ihtimalle gözlerimi iri iri açıp doğruldum. "Ay yoks...
7.3M 278K 49
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...