Bana Bir 'MASAL' anlat, BABA!

By AK-HayalDunyasi

2.8K 303 343

Ben her gece babam gelip başımı okşayarak bana masal anlatacak diye beklerken, dayım geliyordu. O okşuyordu... More

Bana Bir Masal Anlat, Baba| Tanıtım
Bölüm 1|"Birbirinize göz kulak olun!"
Bölüm 2|Seni mutlu ettiği kadar sana çok acılar çektirmiş...
Bölüm 3| Ya o da annem gibi giderse?
Bölüm 5|Benim Tarık Bey'den öğreneceğim çok şey var.​
Bölüm 6| Tarık Bey çok...zor biri anlaşılan?
Bölüm 7| Kızımızın adı...Masal olsun!
Bölüm 8| Siz de benden korkun Tarık Ünsal Bey!
Bölüm 9| Peki, ben sana güvenebilir miyim Masal?
Bölüm 10| Badem Şekeri
Bölüm 11| Bunlar çok ağır ve acı tesadüfler...
Bölüm 12| Bu bizim masalımız olsun, sevgilim!
Bölüm 13| Tabii, benim gibi ballı bir patronu buldun.
Bölüm 14|Çok daha şaşırtıcı benzerliklerle karşılaşmışlığım vardır.
Bölüm 15| Gizem çözüldükçe, hayatın gayesi daha bir anlaşılır oluyor.

Bölüm 4| ...eğer bir duygu barındırıyorsa içinde, canı yansın!

162 22 33
By AK-HayalDunyasi

Not: Selam güzel okurlarım.. Şimdiden bilgilendirmek istiyorum. Bu bölüm Masal'ın ağzından kısa bir özet şeklinde yazılmıştır. Olayları daha çok uzatmayıp, asıl bölümlere gelmek adına ve sıkıcı olmaması şartıyla bu bölüm geçen günlerin özeti gibi olmuştur. Bu yüzden bunun ardından 5. bölümü de ekleyeceğim. Teşekkürler :) 

Yorum ve düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın. :)

Keyifli okumalar :)

Masal

Zamanın ne çabuk geçtiğine dair bir fikrim olmasa da, bu geçen tüm yıl boyunca planladığım hedeflerime artık çok yakın olduğum için mutluydum. Teyzemin geçirdiği o kaza sonrası uzun bir süre bilinci kapalı kalmıştı ve sonunda bilinci yerine gelince hem rahatlamıştık hem de sonrasında gelen sorun bizi darmadağın etmişti. Sevinsek mi üzülsek mi bilememiştik. Teyzemin bilinci şükürler olsun ki açılmıştı ama şimdi de karşımıza hiç ummadığımız bir sorun çıkmıştı. Doktorlar kısmi olduğunu söylese de teyzem felç geçirmişti. Ne konuşabiliyor ne de hareket edebiliyordu.


Teyzem bir süre Tolga ağabeyimin çalıştığı hastanede gözlem altında tutulmuştu, sonra teyzemi eve götürüp orada tedavisinin yapılmasını uygun görmüştük. Benim de çok sevdiğim Elif hemşire teyzeme bakmak, tedavisinde yardımcı olmak gibi birtakım görevleriyle yatılı olarak bizde kalıyordu. Bu geçen yıllar içinde teyzem bir gelişme göstermeye yavaş yavaş başlıyordu, bu da bizim için bir umut demekti.


Başımıza gelen bu talihsiz kaza sebebiyle üniversite sınavlarına odaklanamamış, bir senemi kaybetmiştim ama hiç sorun değildi. Bu yaşanılanlar benim tamamen dönüm noktam olmuştu. O zaman planlarımı güçlendirmek adına ilk adımı atmıştım. Tüm araştırmalarımı yapmış, Tarık Ünsal'ın nerede yaşadığını, ne iş yaptığı, ne ile uğraştığını her şeyini öğrenmiştim. Bu beni çok zorlamıştı ve bunu da tek başıma yapamazdım. Bu yüzden de çocukluğumu birlikte geçirdiğim, liseyi de beraber okuduğum arkadaşım Mert'ten yardım istemiştim. Ona her şeyi apaçık anlatmamıştım elbette, üstü kapalı bir şekilde ona ne yapmak istediğimi söylemiştim. O da fazla soru sormadan bu dediğimi kabul etmişti.


Üniversite tercihlerini yaparken hep Ankara'yı yazmıştım. Tercihlerin açıklandığı zaman üniversiteyi kazanınca çok sevinmiştim. O ilk adımı böylelikle atmış olacaktım. Ona yakın olmanın onun tüm gününü geçirdiği yerde bulunmam gerektiğinin bilincindeydim. Üniversiteye yerleştikten sonra o şehre alışmam biraz zor olmuştu ama bunun altından da kalkardım elbet. Öyle de oldu. Bu okuduğum bölümde onun şirketinde işe başlasam bile ona yakın olamazdım. Anca bir iki defa onun yanında görünmeye nail olurdum ama bu bana yetmezdi. Ona daha çok yakın olmalıydım ki, yine yaptığım bir araştırmalar sonucunda açıktan bir bölüm daha okumaya karar verdim. Bu bölümü okumaya gerek yoktu belki, her şekilde ikna edip yine de girebilirdim bilemem ama her şeyi tam ve eksiksiz yapmak istiyordum. Açıktan Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlık bölümünü, şu an okuduğum Uluslararası Ticaret ve Lojistik bölümü ile birlikte bitirdim.


Bu görevi de yerine getirmiş olmanın rahatlığı vardı içimde. Belki hayatımı böyle bir intikam için mahvediyor olabilirdim ama bir önemi yoktu. Dayım ne peşinde olduğumu bilmese de ve ilk üniversitemi kazandığımı öğrendiğinde çok sevinmişti ama bölümümü gördüğünde şaşırmıştı. Çünkü istediğim bölümün bu olmadığını biliyordu fakat bir şekilde onu ikna etmeyi başarmıştım.


Mezun olduktan sonra benim için en zor süreçti. Dayımı Ankara'da kalmaya ikna etmem gerekiyordu. Ondan uzakta geçirdiğim 4 yıl onlar için de benim için de kötü geçmişti ama alışmıştım. Şimdi buraya tamamen yerleşmek istediğimi söylediğimde tepkisi beklediğim gibi oldu. Başta karşı çıktı, nedenini sordu. Ona burayı çok sevdiğimi, burada bir iş sahibi olmak istediğimi, CV'mi çoktan birkaç şirkete gönderdiğimi, onlardan cevap beklediğimi söyledim. Öyle hemen ikna olmadı elbette. Bu yüzden mezun olduğumda 6 ayım memleketimde geçmişti. O süreçte asıl önemli olan işleri halletmeye başlamıştım.


Kimliğimin gizli kalması gerekiyordu. Adımın Masal olarak kalmasını istiyordum fakat soyadım planlarımı hemen yıkabilirdi. Üstelik kimliğimde yazan annemin adı, işleri anında batırırdı. Bu yüzden de aklıma gelen bir fikirle hemen Mert'e gittim. Bu fikir çok tehlikeliydi fakat gerekliydi de.


Kapıyı Mert'in annesi Filiz teyze açmıştı. Kısa bir karşılanma merasiminden sona ona Mert'i sordum ve o da beni içeri davet ederek Mert'in odasında olduğunu söyledi. Ben de Filiz teyzeye teşekkür edip Mert'in odasına geçerken o da içecek bir şeyler getireceğini söyleyip mutfağa geçmişti.


Ben de Mert'in odasına çıktığımda kapısını tıkladım ve onun gelmemi söyleyen sesini duyar duymaz kapıyı açtım. İçeri girdiğimde onun bilgisayar başında bir şeylere dalmış olduğunu gördüm, çünkü benim geldiğimi hala fark etmemiş görünüyordu.


"Anne az bir işim kaldı, halledip geleceğim."


Mert'in bu dediği beni gülümsetmişti. Onu bu dalgınlığından kurtarmak adına; "Annen olmam için daha çok gencim." dedim ve kapıyı arkamdan kapattım. Mert'te o anda irkilip bana dönmüştü. "Masal?" diye şaşkınlıkla yerinden kalktığında; "Selam." dedim.


"Seni beklemiyordum. Yani kusura bakma lütfen! Hadi geç otur şuraya!"


Odasında bulunan ikili koltuğu gösterince ben de oraya gidip oturdum. "Fazla kalmayacağım. Ben senden bir şey istemeye geldim."


"Tabii ki! Sen ne istiyorsan, benim kabulüm!"

"Bu...nasıl desem...çok saçma gelebilir sana ama...öncelikle bana söz vermeni istiyorum."

"Bana güvenebilirsin, Masal. Ne için söz vermemi istiyorsun peki?"


Evet, ona güvenebilirdim o yüzden buradaydım. Zaten bana yardım edecek başka biri yoktu çevremde. Yaşadıklarımdan sonra kendimi de çevremden soyutlamış, Mert dışında kimse yanımda durmamıştı.


"Senden isteyeceğim şey hakkında, bunu neden istediğime, niye buna gereksinim duyduğuma dair hiçbir soru sormayacağına söz verir misin?"

"Durum oldukça ciddi görünüyor. Korkutuyorsun beni."

"Mert! Söz veriyor musun?"

"Veriyorum. Hiçbir soru sormayacağım. Yapabileceğim bir şey mi?"

"Bilgisayar işlerinden çok iyi anlıyorsun, bunu biliyorum. Bunu en iyi sen yapabilirsin. Eğer bana bu konuda yardımcı olursan, sana minnettar kalırım."

"O zaman iş kolay! Hadi söyle bakalım, neymiş bu?"

"Bana sahte bir kimlik ve belgeler lazım!"



Mert, basit bir şey olacağını düşünmüştü ancak böylesini beklemiyordu benden. Onun ağzını açıp bana tam bir şeyler demek istemiş sonra vazgeçmiş olduğunu da ağzını geri kapattığında anlamıştım. Az önce ne diyecekse onu sormayı bırakıp başka bir şey demişti. Kafasının karıştığını çok net görebiliyordum.


"Sahte kimlik ve belgeler mi?"

"Evet. Yapabilir misin?"

"Masal, sen benden ne istediğinin farkında mısın?"

"Mert, zamanı geldiğinde öğreneceksin zaten neden böyle bir şey istediğimi. Ne olur hallet şu işi!"


O sırada kapı çalınınca konuşmalarımız yarıda kesildi ve Mert, sandalyeden kalkıp kapıya gitti. Kapıyı açtığında annesi elinde tepsiyle bize içecek bir şeyler getirmişti. Annesinin elinden tepsiyi alıp, özel bir konu hakkında konuştuğumuzu söyleyerek annesinden izin istedi ve annesi, afiyet olsun dileyerek oradan ayrıldığında kapıyı kapatıp tepsiyi koltuğun yanındaki sehpanın üzerine koydu.


"Annem portakal suyu getirmiş. Sen de seversin."

"Teşekkürler!" deyip Mert'in bana uzattığı portakal suyunu aldım ve bir yudum içtiğimde boğazımın ne kadar kurumuş olduğunu fark ettim. Mert'te gülümseyerek yerine oturduğunda bana bakmaya başladı.


"Sen ciddi misin Masal?"


Elimdeki bardağı yerine koyup daha ciddi oturdum. Oldukça kararlıydım ve bu kararlılığımı Mert'e baktığımda da belli etmiştim. Dediğim gibi, bunu Mert'ten başka kimse yapamazdı.


"Oldukça. Bunlar benim için çok önemli! Lütfen!"

"Belge işini yaparım da, kimlik işi bozar biraz."

"Nasıl yani?"

"Gerçekçi durması önemli, Masal! Yani benim onu yapabilecek teçhizatım yok."

"Ee, ne yapacağız o zaman?"

"Biri var ama doğru olur mu bilmiyorum."

"Kim o? Ne olursa olsun Mert, bana acil sahte kimlik lazım!"

"Ancak yasa dışı. Yakalanırsak hiç iyi olmaz."

"Öyle bir şey olmayacak, bunun garantisini verebilirim sana. Bana bir süreliğine lazım sadece."

"Peki. Hallederim. Kimlik bilgilerinde ne olacak?"

"Masal Ersan, anne adı Esra, baba adı Tolga. Doğum tarihleri aynı olacak. Bu kadar."

"Na-nasıl yani?"

"Soru sorma, Mert! Zamanı geldiğinde açıklayacağım."

"Tamam tamam. Peki belgeler?"

"CV, diploma, iş için gerekli olabilecek her türlü belgeler. Bu kimliğe göre belirlenecek. Kimlik işini hallettikten sonra belgeleri beraber hazırlarız."

"Peki. Bunu sadece senin için yapacağım."


Mert'in bu dediğiyle tebessüm ederek elimi onun eline koyduğumda; "Çok teşekkür ederim, Mert! Bu yaptığını asla unutmayacağım." dedim. Evet, çok riskli bir yola giriyordum ve bu yola girdiğim için pişman olacağımı da hiç sanmıyordum. Yeter ki planlarımı hayata geçirebilmem için idare etsin, başka bir şey istemiyordum.


Bu işi halletmiştik sonunda. Elimde yeni kimliğim, önümde de yeni kimliğimle eşleşen bilgilerle dolu belgelerim vardı. Artık eksik gedik hiçbir şey kalmamıştı. Tek yapmam gereken Tarık Ünsal'ın hayatına girmekti.


Tarık Ünsal, tüm camia tarafından tanınan bir iş adamıydı. Herhangi bir arama motoruna Tarık Ünsal yazsam, adamın tüm hayatı önüme seriliyordu zaten. Bir de yüz yüze görme şansım olmuştu, ki okulumuzda bir kere konferans salonunda bir oturum gerçekleştirmesine nail olmuştum. Aslında bu bir şans ya da ne diyeyim tesadüf değildi. Bu tamamen şahsım tarafından bilerek ayarlanmış bir oturumdu. Bu oturumları elbette ben ayarlamıyordum fakat ayarlayan kişi benim arkadaşımdı. Ona Tarık Ünsal'dan bahsetmiş, onu çağırabileceğini, gelirse eğer bölüme çok faydalı olabileceğini söylemiştim ve fazla ikna etmeme de gerek kalmamıştı çünkü kendisi onu tanıdığını ve gerçekten de onu yakından görecek olmanın vereceği heyecanı yaşadığını dile getirince gözlerindeki heyecanı gözlerimle görmüştüm.


Tarık Ünsal, sahneye çıktığında ve onu hayatımda ilk defa canlı kanlı karşımda gördüğümde ne hissettiğimi pek hatırlamıyorum. Bir tek içim bir tuhaf olmuştu, o kadar! Onu da ona duyduğum nefrete yormuştum. Evet. Babam olacak o adamdan nefret ediyordum. Çocukluğumu eksik yaşatan, annemi her gece ağlatan, onu tek başına bu lanet dünyada bir başına bıraktığı için, ona karşı büyük bir nefret besliyordum. O zaman ona olan intikamım gittikçe arttı. Onun hayatına girmenin yollarını o zamandan itibaren aramaya başladım. Bir şekilde orada onun gözüne girmeliydim, ileride beni gördüğünde anımsasın, hatta öyle bir anımsasın ki, karşısında beni gördüğünde ona birini hatırlatsın. Her gülüşümde, yürüyüşümde, hatta kelimelerimde bile bir şeyler hissetsin, anneme çektirdiği acılar kadar canı acısın istiyordum.


Artık bu hissettiklerimi hayata geçirmenin zamanı gelmişti. Bunun için de önüme bir kapı açılması gerekiyordu ve o da sonunda oldu. Tarık Ünsal'ın şirketi okuduğum şehirdeydi ve planlarım tamamen o adamın yakınında olmama bağlı olduğu için o şehirde olmalıydım. Bu yüzden dayıma bir süre ertelediğim bu planı ona açarak, ufakta olsa bir yalan uydurarak daha önce özgeçmişimi gönderdiğim firmanın beni çağırdığını söyledim. O da benimle gelmek istediyse de buna gerek olmadığını, tek başına gitmemin iyi olacağını, ayrıca teyzemi de yalnız bırakmamasını, bir şey olursa hemen arayacağımı söyleyerek ikna edebilmiştim. Artık bu sorun da ortadan kalktığına göre geriye o şirkete girmeyi başarmam gerekiyordu ve işte aradığım o aralık kapı sonunda karşıma çıkmıştı. Şimdi onun bulunduğu mekandaydım. Ona yakın olabileceğim yerdeydim. Belki elenme ihtimalim vardı ama riske girmeye de değerdi. Zaten beni görünce ikilemde kalacağı kesindi. Onun karşısına öyle bir çıkmalıydım ki, dili tutulsun; bir şey diyemesin, eğer bir duygu barındırıyorsa içinde, canı yansın!

Continue Reading

You'll Also Like

176K 16.1K 45
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

121K 5.6K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
1M 55.8K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
5.3M 245K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...