tigers | taejin

By yuichhiro

111K 11.9K 9.1K

[Tamamlandı] Zihninin ve kalbinin oynadığı oyunlar mıydı kendine sorduğu soruların cevabı? Yoksa kilitli kapı... More

;başlıyor muyuz?
;kim korkuyor shakespeare?
;loş ışık altındaki seokjin
;düzenli bir oda
;resmin üzerindeki tarih
;çok çok acı, biraz da gözyaşı
;rüyasındaki küçük çocuk
;sevgi dolu bir çift göz
;bir takım gerçekler
;yıkılan duvarlar
;hıçkırıklar dolu yüzleşme
;yapboz parçaları
;senenin ilk karı
;geriye atılan adım
;yangın söndü, ardında duman bırakmadan
;eller tutulur hiç bırakılmamak üzere
;kızıl - mavi gökyüzü
;öldür beni, bu hakkındır senin
;öp beni, tüm yaralarımdan
;bir kutu hatıra
;yarım kalmış gibi
;içimdeki savaşlardan habersizsin
;beni bırakmayacağını söyle
;korkutan gece sevildi, en güzel anılar o gece birikti
;sevgilim, beni bugün niye öpmedin?
;ezberlemek isterim bedenini, tıpkı senin ezberlediğin gibi
;eller masanın üzerinden tutuldu
;kelebeklerin ömrü bir gün mü?
;sevmek özgürlüktür
;aptallaşan iki beden
;hangi yalan bu kadar gerçek hissettirebilir?
;istenilen ilk şey
;geleceği belirleyen geçmiş
;enkaz altında, acı içinde
;birkaç gerçek daha; can acıtsa da
;birkaç gerçek daha; daha fazla acıyı kaldıramasa da
;kendine iyi bak
;kaç gece bahşedildi, kaç gece heba edildi
;son bir adım, hatırlayacak mısın?
;bitiriyor muyuz? |final|
küçük bir veda

;ufak tefek tartışmalar

4.1K 434 192
By yuichhiro

Taehyung kaşlarını çattı ve uzun bir bakış attı babasına. Böyle bir konunun daha önce bir kez bile konuşulmamasına mı takılmalıydı, yoksa birden çıkıp gelen bir öğrencinin, neredeyse hayatında en değer verdiği kaptanlığını almaya göz koymasına mı?

Şu an ne demeliydi ve ne yapmalıydı bilmiyordu fakat sabahtan beri taşıdığı kalbindeki huzursuzluğun büyüdüğünü hissedebiliyordu.

"Sen neyden bahsediyorsun?" dedi sert sesiyle. Şu an pek sağlıklı düşünemiyordu, çünkü kaptanlık gerçekten sahip olduğunu düşündüğü tek şeydi. Kalbinin ve zihninin aynı fikirde olduğu tek konuydu. Ayağa kalktı bir hışımla. "Neden bu konu hakkında daha önce tek kelime dahi etmedin?"

Müdüre doğru yürümeye başladı, şu an babasının sert bakışları zerre umrunda değildi. Sadece elindeki tek varlığını bırakmak istemiyordu.

"Müdürün karşısında olduğunu unutma!" diye bağırdı babası, sahiden Taehyung'un gözünde sadece bir müdürden ibaretti, baba sıfatını tam olarak dolduramamıştı.

Hiç aldırmadı Taehyung, arkasını döndü ve parmağıyla Seokjin'i görtererek, babasına getirdi bakışlarını.

"Para mı verdi sana?" dedi yüksek çıkan sesiyle, "Her zamanki gibi, para uğruna her şeyini feda mı ediyorsun?"

"Yeter!" diye bağırdı müdür, ellerini masaya o kadar sert vurmuştu ki, Taehyung geriye sendeleyecek gibi hissetmişti.

Odanın içindeki fırtına sadece Taehyung'u etkiliyordu. Onun dışındaki herkes gayet rahattı ve bu Taehyung'un daha çok sinirlerini bozuyordu.

"Hımm... Baba, oğul kavgası mı?" Seokjin konuştuğunda, Taehyung ona döndürdü bakışlarını. "İzlemekten çok zevk alabilirdim..." dedi Seokjin ve ayağa kalktı. "Eğer daha önemli işlerim olmasaydı." Adımlarını Taehyung'a doğru atıyor, sakin tavırlarıyla karşısındaki genci sinir ediyordu.

"Ağlama." diyerek elleriyle Taehyung'un saçlarını karıştırdı. "Eğer savaşmak için kendine güvenmiyorsan, ne diye tüm takımın kaptanlığını üstleniyorsun?" Sahte bir gülüş attı. "Eğer bu kadar korkarsan, benim için hiç zevkli bir rekabet olmaz."

Taehyung daha fazla çatabilirmiş gibi çattı kaşlarını, Seokjin'in hala saçlarında gezinen elini sertçe itti.

"Bu rekabetin sonucunda kimin kazanacağı apaçık ortada." Derin bir nefes verdi fakat hala sakin değildi. "Ben yıllardır takım kaptanıyım ve kimsenin buna göz koymadığını mı sanıyorsun?" Sinirle güldü. "Emin ol sen ilk değilsin, ama tıpkı onlar gibi korkarak geri çekileceksin."

***

Taehyung yaşadığı tartışma sonrası odayı terketmiş, okulun kafeteryasında oturup ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Elbette Seokjin'e dedikleri yalan değildi, ama bu sefer çok daha farklı bir durum söz konusuydu. Bu sefer yıllardır düzeltemediği notlarını ortaya koymuştu müdür. Bunu da bilerek yaptığı ortadaydı, çünkü Taehyung son sınıf olmasına rağmen hiç ders çalışmamış, basketboldaki başarısı ve biraz da babasının uğraşlarıyla sınıfı geçmişti. Şimdi ise, babasının hiçbir desteği olmayacağı kesindi.

"Kaptan, neyin var?" diye sordu Jimin, karşısındaki sandalyeye geçip oturdu. "Çok dalgın görünüyorsun."

Taehyung, Jimin'in konuşmasıyla düşüncelerinden ayrılmış, bakışlarını karşısındaki gence getirmişti.

"Aynı şeyler." dedi, oturduğu sandalyede geriye yaslanarak.

"Müdür mü?" diye sordu ve bakışlarını Taehyung'ta tutarak, onaylamasını bekledi.

Taehyung sıkıntıyla nefes verdi ve başıyla onayladı.

"Tamam o zaman. Ben de önemli bir şey sanmıştım." Ellerini sorun yok dercesine salladı ve önündeki tosttan bir ısırık aldı. "Bu adam sana bir hayli takık, önceki hayatında büyük bir ihanet ettin sanırım ona."

Jimin basketbol takımının en genç isimlerinden biri olmasına rağmen, çok iyiydi. Sürekli antreman yapıyor ve bu konudaki kararlılığını asla bozmuyordu. Taehyung, Jimin'in en çok çalışkanlığını seviyordu. Ne denilirse yapıyor ve eleştirildiği küçük bir noktaya bile takılıp, saatlerce çalışıp düzeltebiliyordu. Basketbolu gerçekten çok önemsiyordu.

Taehyung, takımdaki her oyuncunun mutlaka bir huyunu seviyor ve her birini takımın yararı için kullanıyordu. Tigers'ın liseler arası başarılı bir basketbol takımı olmasının en büyük nedenlerinden biri de buydu, her birinin farklı özelliklerine yoğunlaşıp, ortaya güzel bir harman çıkarmak.

Jimin en yakın arkadaşlarından biri olmasına rağmen, babasının okulun müdürü olduğunu söylememişti Taehyung. Gerçi girdiği tartışmada ağzından kaçırana kadar, tek bilen Jungkook'tu. Ama şimdi, bu sırlarına biri daha ortak olmuştu; Seokjin.

"Siktir et. Umrumda değil." Bakışlarını etrafta gezdirdi ve Jimin'e döndürdü. "Bugünkü antrenmana kimse geç kalmasın." Oturduğu sandalyeyi iterek ayağa kalktı. "Özellikle Yoongi'ye söyle, sakın kendi başına iş yapmasın."

Jimin'in başını onaylamasıyla, biraz sonra çalacak olan zili hissetmişcesine sınıfına doğru yürüdü. Matematik sınavı bu dersti ama Jungkook'un verdiği notlara çalışacak vakti bile olmamıştı. Tek korkusu, elindeki kaptanlığı kaptırmasıydı. Yoksa derslerin hiçbiri, umrunda dahi değildi.

Sınıfından içeri girdiğinde, toplanmış olan kalabalığı görmesiyle kaşlarını çattı. Sırasına doğru yürürken, gözü hala oradaydı. Neredeyse derslere hiç girmediğinden, gördüğü tüm yüzler yabancı gibi geliyordu. Aralarından Hoseok'u saymazsak, çünkü o da basketbol takımının oyuncularından biriydi.

Sırasına oturduğunda, önünde oturan Hoseok'u dürttü. Hoseok ona doğru dönünce, kafasıyla işaret etti.

"Ne bu?"

Hoseok bakışlarını işaret edilen yere getirdiğinde, istemsizce göz devirdi.

"Bizim aptalların yeni oyuncağı." Sırtını duvara doğru yasladı ve tam karşısındaki topluluğa iğrentiyle baktı. "Sınıfa yeni biri gelmiş."

Taehyung anlarcasına başını salladı ve aynı Hoseok gibi bakışlarını küçük topluluğa çevirdi. Oturan kişinin yüzü görünmüyordu fakat, Taehyung kim olduğunu tahmin etmişti bile.

"Sanırım ben onun kim olduğunu biliyorum." dedi, istemsizce suratı düşmüştü.

"Bilmen doğal." diyerek Taehyung'a döndürdü bakışlarını Hoseok. "Kim Seokjin, Hawks'ın eski kaptanıydı. Kaç kez oynadık onlarla, mutlaka görmüşsündür."

Taehyung bakışlarını şaşkınlıkla Hoseok'a döndürdü.

"Hawks'ın eski kaptanı mı?" diye sordu, niye bu kadar çok şaşırdığını kendi bile bilmiyordu. Ama neden tanıdık geldiğini, şimdi anlayabiliyordu.

"Unutmuş olabilirsin, biraz değişmiş. Saçları sarıydı, ama şimdi siyah olmuş."

Taehyung'un aklını çelen soru, Seokjin'in neden başarılı bir takımın kaptanlığını bırakıp bu okula geldiğiydi. Evet Tigers harika bir takımdı fakat Hawks kadar olamazdı. Hawks'ın imkanları daha çok ve oyuncuları daha iyi koşullardaydı. Bu da ister istemez, başarıya da yansıyordu.

"Neden kaptanlığı bırakmış, hem de Hawks gibi bir takımın?" diye sordu Taehyung fısıltıyla, kimsenin duymasını istemiyormuş gibiydi.

"Bilmiyorum." diyerek omuz silkti Hoseok. "Belki de aptalın tekidir."

***

"Hayır! Hayır Yoongi pas vereceksin!" Taehyung'un sesi büyük olan salonda yankılanırken, Yoongi sinirle ona doğru baktı.

"Elimde atma fırsatı varken, ne diye pas vereyim?" Yoongi sertçe konuştuğunda, Jimin göz devirdi.

"Siktir! Yine başladı." Fısıltısının kimsenin duymamasını umuyordu, özellikle Yoongi duymasa çok iyi olurdu.

"Basketbolun bireysel bir spor olmadığını bilmiyor musun? Bunu daha kaç kere konuşacağız?" Taehyung sakinliğini korumaya devam ediyordu. Çünkü Yoongi'yle ancak bu şekilde anlaşabiliyordu, ya da anlaşmaya çalışıyordu.

Yoongi göz devirdi ve elindeki topu sertçe Taehyung'a attı.

"Bu kaptanlık numaraların beni bir hayli iğrendiriyor." Elini midesine getirdi. "Devam et, hepimiz kardeşiz diye duygulu bir konuşma yap. Basketbol değil, tiyatro oynuyoruz çünkü."

Taehyung göz devirdi ve elindeki topu potadan geçirdi.

"Gördüğün gibi, ben de basketbol oynayabiliyorum." Ellerini sinirle, terli saçlarından geçirdi. "Ama her birinize ihtiyaç duyuyorum. Sen de duyuyorsun, sen de buradaki herkese ihtiyaç duyuyorsun." Adımlarını Yoongi'ye doğru attı. "Eğer ihtiyaç duymuyorsan, kendini bireysel olarak yapabileceğin bir spora yönlendir, buradaki herkesin moralini sıfıra düşürmeyi bırak. Çünkü çıkardığın her huzursuzluk, takıma büyük bir zarar veriyor. Bu da başarıyı etkiliyor."

Yoongi dalga geçer gibi güldü. Kahkahası tüm oyuncuların kulaklarına doluyor, her birinin sinirlerinin bozulmasına sebep oluyordu.

"İki senedir birinciliği alamamış bu takımın, ne gibi bir başarısı var ki zaten?" Parmaklarının ucuyla Taehyung'un omzuna sertçe vurdu. "Sen kaptanımız olduğundan beri, birinciliği sürekli kaptırıyoruz. Belki de çekip gitmesi gereken ben değil de, sensindir."

Taehyung başından kaynar sular dökülüyor gibi hissetti, şu ana kadar bu gerçeği kimse yüzüne vurmamıştı. Kaptanlığı devralırken, bu konuda çok korkuyordu ve gerçekten korktuğu başına gelmişti. İki yıl oluyordu ve iki yıldır en büyük dereceleri ikinci olmaktı. Bunun suçunun zaten kendisi olduğunu biliyordu Taehyung, ama eski kaptana söz verdiği için kaptanlığa devam ediyordu. En azından ölmüş olan kaptanları için, bunu yapabileceğini düşünmüştü. Birinciliği getirene kadar, çabalamak istiyordu.

"Kapa çeneni!" diye bağırdı Jimin, ellerini yumruk yapmış Yoongi'ye bakıyordu.

Salonda yankılanan alkış sesi, neredeyse her birinin şaşırmasına sebep olmuştu. Taehyung'ta dahil olmak üzere herkes bakışlarını, salonun girişine döndürdü.

Seokjin elleriyle alkış tutmuş, potaya doğru yürüyordu.

"Gerçekten harika bir sahneydi." Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi. "Arkadaşımızın dediği gibi, burada basketbol değil de, tiyatro oynanıyor gibi."

Taehyung sinirle ellerini yumruk yapmış, tek kelime daha ederse yüzüne yumruk atmasına engel olamayacak gibi hissediyordu. Bugün yaşadıkları yeterince yoğundu ve şimdi bir yenisine daha katlanacak durumda değildi.

"Evet tiyatro oynuyoruz, sen de ancak seyirci koltuğunda bizi izliyorsun." Taehyung, sinirden gerilmiş olan ellerini düz tutmaya çalışıyor, takımının önünde bu halde görünmek istemiyordu.

"Bundan emin misin? Ben her an, başrol olarak atanacağımı düşünüyorum."

Taehyung, Seokjin'in çenesini kapatmayacağını çok iyi biliyordu. Buradaki herkes, onun kaptanlık için aday olduğunu öğrenecekti. Tüm umudunun kırıldığını hissetti Taehyung, bunun sebebi kaptanlığı bırakması değil de, hiç birincilik alamadığı için sözünü tutamamasıydı eski kaptanına.

"Ne diyorsun sen?" diye sordu Hoseok sert çıkan sesiyle, gergin olan ortam herkesi etkilemişti.

"Diyorum ki..." diyerek Taehyung'a doğru yürüdü Seokjin, tam karşısında durdu ve gözlerini ayırmadan konuştu. "Kaptanlık için yeni bir adayınız var."

Continue Reading

You'll Also Like

67.9K 8.1K 31
safkan alfa jungkook, kırık bir kalple ㅡ jimin ile karşılaşır.
3.7K 540 32
Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda. -Son Bakış, Sezen Aksu. <3 //
733K 41.9K 22
Sınav senesi annesi ve babası tarafından abisi Jin'e emanet edilen Jungkook'un düşünebildiği tek şey, abisinin en yakın arkadaşı Jimin'dir.
84.5K 6.6K 22
"Saçlarımı okşar mısın biraz?" #taejin Kendime armağan ediyorum...🌛🥀