KUM TANESİ

By yagmurzem

185K 6.1K 2.6K

Mardin miydi onları buluşturan yoksa kader mi? Yerden aldığım taşı hava da sallayıp"Sana bunu ödeteceğim Pis... More

-Tanıtım-
1. Bölüm
2.Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17.Bölüm
18. Bölüm
19.Bölüm
20.BÖLÜM!
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.BÖLÜM!
31. Bölüm
32. Bölüm
33.Bölüm
34. Bölüm
35.Bölüm /FİNAL part- 1
36. Bölüm /FİNAL part-2
🙏🏻🧿
37 / Özel {1}

3. Bölüm

6.1K 189 87
By yagmurzem

Medya= Emir MEHDİZADE

Doğum günüm hatırına gelen bir bölüm :) 1 Ağustos kızı 

Neyse iyi okumalarr ★ ★


Deniz 

Küçükken bana sordukları 'büyüdüğün zaman ne olmak istiyorsun?' sorusuna her seferinde güçlü bir kadın cevabını verirdim. 

Güçlü bir Kadın!

Kendi ayakları üstünde durabilen, fedakar, güzel, Güçlü bir kadın. İzlediğim filmlere ve okuduğum kitaplara çok özenirdim. Hayalperest ve maceracı bir yapıp vardı. Sırf bu yüzden babam hayranlıkla dile getirirdi. 

"Sen çok adaletli bir Avukat olacaksın kızım. Çok güzel,Güçlü ve her daim Adaletli bir Avukat!"

Ben çok güçlü bir Avukat olmuştum.

Elif korkuyla kolumu tutup susmamı söyledi. Hayır susmayacaktım. Madem kartları açık oynayacaktık öyle olsun o zaman.

Elif kulağıma fısıldayıp"O arkanda!"dedi.

Kaşlarımı çatıp Elife baktım."Kim arkamda?"dedim.

Elif dudaklarını ısırıp"Emir Ağa!"dedi.

Sonra söylediğim kelimeler beynimde uçuşup uçuşup gitti.

"Ne o çok güvendiğiniz Ağalar, ne o çok korktuğunuz Emir Ağanız, ne de siz beni buradan gönderemeyeceksiniz!"

Demek Emir ağamız(!) arkamdaydı öyle mi? Sertçe arkamı dönüp Meşhur Emir ağamıza baktım. Arabaya yaslanmış gözündeki siyah gözlükle bana bakıyordu. Şaşkınlıkla açılan ağzımı kapatıp ayaklarımı yere vurdum.

Parmağımı kaldırıp"Sen!"dedim sinirle.

Emir ağa gözlüğünü çıkarıp bana doğru adımlamaya başladı. O kadar sert ve kendinden emin bir şekilde yürüyordu ki yutkunmadan edemedim. Tam dibimde durunca inatla gözlerine baktım. Burnuma dolan ferah kokuyla gözlerimi kapattım. Bu koku çok çok tanıdıktı. Gözlerimi açıp karşımda ki adama baktım. 

Bu porsuk yüzünden elbisem çamur olmuştu. Şimdi ise onun yüzünden işimi yapamıyordum. Üstelik henüz daha ortada bir şey bile yokken bir çok insanın nefretini kazanmıştım. 

Bu Adaletsizlikten başka bir şey değildi!

"Gideceksin!"dedi Emir ağa.

Yüzüme çarpan nefesine inat kaşlarımı çattım. 

Gideceğim öyle mi?

"Gitmeyeceğim!"dedim net bir şekilde.

Emir ağa gülüp çenesini kaşıdı. Yüzündeki ifadeyi silip ciddi biri haline büründü hızla. Boynunu iki yana döndürünce kırt kırt sesleri çıktı.

Tamam çok aşırı seksiydi! 

"Yanlış yapıyorsun Avukat Hanım!"dedi sinirle.

Yanlış olan neydi?

"Burada yanlış olan ne? Seninde annen ve kız kardeşin var. Nasıl böyle mantıksızca hareket edebilirsin?!"dedim şaşkınca.

Emir ağa etraftaki kalabalığa bakıp kaşlarını çattı. Anında boşalan çarşıyla şaşkınca emir ağaya baktım.

"Burası Mardin! Burada örf ve adetler böyle. Beğenmiyorsan defol git kadın! Herkesi işine burnunu sokma."dedi.

Kollarımı göğsümde birleştirip"Bir Avukat olarak istediğim şeye burnumu sokabilirim. Ve sen ağa bozuntusu hiç bir şey yapamazsın. Ağa değil porsuk olmuşsun sen!"dedim sinirle.

Anında kaşlarını çatıp şaşkınca bana bakmıştı. 

"Sınırını bil de konuş!"dedi parmağını sallayıp. 

"Tabi ya! iş konuşmaya gelince sınırı bil!"dedim ters ters.

Hızlı bir hareketle kollarımı sıkmaya başladı. Gözlerini gözlerime sabitleyip dişlerini gıcırdattı.

"Seni bir daha uyarmayacağım Avukat! Sakın sınırlarını geçme. Yoksa bir daha kine bu kadar sakin ve anlayışlı olmayacağım. Şimdi defol git!"dedi ve beni sertçe geriye doğru itti. Taşa takılıp dizlerimin üstüne düşünce ufak bir çığlık attım.

Bir bayana böyle davranılır mıydı? 

Arkasını bile dönmeyip arabasına doğru ilerlemeye başladı. Dizlerimdeki ağrıyı hiçe sayıp ayağa kalktım. Arabasına binen Emir ağaya bakıp ayaklarımı yere vurdum. 

Yerden aldığım taşı hava da sallayıp"Sana bunu ödeteceğim Pis Adam!"dedim bağırarak. 

Hiç bir şeyi umursamadan arabasını çalıştırınca aniden gelen cesaretle elimdeki taşı arabanın arka tarafına attım. Anında tuzla buz olan cama baktım. Oha! O kadar sert mi atmıştım? yoksa taş mı çok büyüktü?

Acı bir frenle duran arabanın kapısı açıldı hızla. Arabadan inen Emir ağa kırılan cama bakıp ellerini yumruk yaptı. Keyifle gülüp ellerimdeki tozu çırptım.

"Bana bak ağa bozuntusu. Bundan sonra sen sınırı aşmayacaksın. Senin karşında Avukat Deniz Hira UYGAR var! Bir daha önüme çıkarsan bu sefer arabanı değil başını yaracağım!"dedim ve yerdeki eşyalarımı aldım. 

Çarşının çıkışına doğru ilerleyip hızla terk ettim bu çarşıyı. Bizi izleyen çarşı ahalisi ise umurumda bile değildi.


( yukarıdaki Şarkıyla birlikte okuyun lütfen.)

Koluma bakıp iç çektim. Bilekliğimi çarşıda kaybetmiştim. Muhtemelen taşı fırlatırken taşla birlikte uçup gitmişti. Geri dönüp bilekliği arayacak cesareti bulamamıştım kendimde. 

bileğimi ovup"İlk defa bu kadar uzun süre boş kaldı sol bileğim."

Babamın aldığı andan itibaren takmış bir daha çıkarmamıştım. Sadece Duş alacağım sırada çıkarıp geri takıyordum.

Babamı çok özlemiştim. Yatağımın hemen baş ucunda duran çerçeveyi aldım kucağıma. Gözlerimden düşen yaşlarla birlikte baktım fotoğrafa. Bana sıkıca sarılmıştı. Şimdi yanımda olsaydı ve bana 'her şey düzelecek kızım' deseydi. 

Keşke...

Beni On dokuzuncu yaş günümde bırakmıştı babam. Doğum günüme yetişmeye çalışıyordu sadece. Benim sürekli arayıp sormam kafasını karıştırmıştı. Benim yüzümden can vermişti. Ambulans arabasının içinde söylediği son söz beni bitirmişti. Öyle olmak zorunda değildi. O kadar pişmanım ki geçmişe dönmek için canımı bile verirdim. Ambulansta elimi sıkıca tutuşu geliyor aklıma.

Sonra da yere doğru süzülüşü...

"Bugün doğum günün kızım. İyi ki doğdun prensesim. Hep hayal ettiğimiz gibi güzel ve güçlü biri oldun sen. Gözüm arkada kalmayacak öyleyse."demişti.

Hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Böyle bitmemeliydi. Böyle gidemezdi babam.

"Baba!"dedim ağlayarak. Elini öpüp kafamı göğsüne yasladım. Ne kadar da güzel kokuyordu babam. Kendine has çok güzel bir kokusu vardı. Bu kokudan mahrum mu kalacaktım şimdi ben?

"Anneni ve seni çok seviyorum kızım. Kendinize iyi bak-"ardından eli elimden kayıp boşluğa düşmüştü. Sözünü bile tamamlayamadan ölmüştü. Ellerim öylece hava da donmuş babama bakıyordum. Beni bırakmıştı. Babamın üstüne örtülen beyaz örtüyle kendime geldim. Arkamdan sıkıca tutup beni çekiştiren kişiyi itip babama sarıldım.

"Hayır! Onu benden alamazsınız! Bırakmam, bırakamam ki!"dedim ağlayarak. 

Babam beni bırakmıştı! 

"Baba!!"

"Beni yalnız bırakma lütfen! Kim bana senin gibi sarılabilir ki? Kim bana senin gibi destek olabilir? Lütfen aç gözlerini!"

Ama babam gözlerini açmamıştı. O günden sonra bir daha doğum günümü kutlamamıştım. Doğdum güne her seferinde lanet eder olmuştum. Her doğum günü gecesi mezarlıkta olurdum.  Dört yıl boyunca böyle yapmıştım. Araba kullanırken asla telefonla konuşmazdım. Tek tük telefonlar dışında tabi.

23 yaşında aklı başında, güzel, güçlü bir kadın olmuştum. 

Tıpkı hayal ettiğimiz gibi.

Çıplak ayaklarımı yere basıp çerçeveyi yerine koydum. Durmadan çalan telefonumu elime aldım. Aslı'nın güven veren sesine ihtiyacım vardı. Aslıyı arayınca hemen açmıştı telefonunu.

"Kırmızı mini coper sahibi aşkım!"diyerek açtı telefonu aslı.

Göz yaşımı silip gülümsedim.

"Aslı!"dedim hüzünle.

Aslı"Ne oldu? Sesin pürüzlü geliyor. Bir şey oldu değil mi? Hemen buraya geliyorsun Deniz!"

Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım."Sana ihtiyacım var."

Başımı dizlerine koyup ağlayacağım birine ihtiyacım vardı. Çocukluk arkadaşım aslıdan başka kimse olamazdı bu.

Aslı"Hemen geliyorum oraya. Anlat güzelim anlat. Ne oldu sana? Kim ne yaptı sana?"dedi şefkatle.

İç çekip"Her şey çok karıştı be maviş"

Aslı"üzme kendini Birtanem."

"Babamın bana hediye ettiği bilekliği kaybettim. Bugün hiç bir şey yapmamama rağmen bir çok insanın nefretini üzerime topladım."dedim ağlayarak.

Göz yaşlarımı silip"Söylesene birilerini kurtarmak bu kadar kötü mü?"

Aslı"Hayır deniz'im hayır. Sen o kadar iyi ve güzel bir şey yapıyorsun ki seninle gurur duyuyorum. Hem buluruz biz bilekliğini. Üzme kendini sen."dedi umutla aslı.

"Buluruz dimi aslı?"dedim bende yeşeren umudumla.

"Buluruz tabi kızım. Yarın oradayım güzelim. Beraber arar buluruz."dedi.

"Gelecek misin gerçekten?"dedim şaşkınca.

Aslı"Evet ve şuanda valizimi hazırlıyorum. Orada ki odam hazırdı zaten değil mi? Neyse benim baya işim var gibi. Sonra konuşuruz. Sakın ağlama yoksa arabanı çalarım."dedi gülerek.

Kıkırdayıp"Peki, bekliyorum."dedim.

Aslı"Yalancı köstebek seni. Söz ver ağlamak yok."dedi. 

"Tamam söz bak ağlamayacağım. Haydi sen işini hallet. Yarın görüşürüz."dedim ve telefonu kapattım.

İçim biraz olsun rahatlamıştı. Aslıyla konuşmak baya iyi gelmişti.

Telefonumu makyaj masasına koyup terliklerimi giydim. Odadan çıkıp aşağıya indim. ortak kulanım olan banyoya girip yüzümü yıkadım. Saçımı topuz yapıp yüzümü kuruttum. 

Mavi salaş tişörtüm ve turuncu taytımı çıkarma gereği bile duymadan çıktım evden. Az ilerideki markete gidip ekmek alacaktım. Spor çantamı sıkıca tutup karanlık yolda ilerlemeye başladım. Kendime bir bisiklet alsam iyi olurdu aslında.

Ne zaman geldiğimi anlamadığım markete girdim. Bir litrelik kola ve ekmeği alıp kasa da duran genç çocuğa uzattım. Sakızların olduğu tarafa geçip bir kaç paket sakız aldım. İki üç çeşit jelibon ve dört paket marshmellowları da kasiyere verdim. 

Ücreti ödeyip elime poşetleri aldım. Marketten çıkıp geldiğim yolu geri dönmeye başladım. Yerdeki taşlara vura vura ilerliyordum. Belki de gerçekten gelmemeliydim buraya.

Hayır Deniz böyle düşünme. Sana ihtiyacı olduklarını unuttun mu?

Sızlayan vicdanıma hak verip aklımdaki fikri atmıştım. Ben kötü bir şey yapmayacaktım. Buradaki geri kafalı insanların da bunları anlamasını sağlamalıydım bir an önce.

Çantamdan çıkardığım anahtarla kapıyı açıp içeri girdim. Ayakkabımı çıkarıp anahtarı vestiyerdeki tabağa koydum. Çantamı vestiyere asıp poşetleri alıp mutfağa geçtim.

Taze ekmeği sepetine koyup aldığım sakızları kilere yerleştirdim. Buz dolabını açıp bir çikolata aldım içinden. Paketi açıp bir ısırık kopardım. Mutsuz suratımı düzeltsem iyi olacaktı. 

Salona geçip kendimi koltuğun üstüne attım. Kapının önünde duran eşyalara bakıp kaşlarımı çattım istemsiz bir şekilde. Bugün olanlar gözümün önünden geçince derin bir nefes çektim. 

Her şey bir yana onun rüyamla ne ilgisi vardı ki?

Sadece benzerlikti o kadar. 

Benzerlik falan değildi. Bir insanın kokusu bile benzerlik olabilir miydi? 

Şimdi bu Ağa benim yan komşum muydu? Böyle bir öküz nasıl ağa olmuştu!?

Kafamı olumsuzca sallayıp doğruldum. Başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapattım. 

"Yanlış yapıyorsun Avukat Hanım!"

Bana dikkatle bakan gözleri geldi önüme. Yanlış yapıyorsun demişti bana. Yanlış olan neydi? Bir ağa bozuntusunun lafıyla hareket edecek değildim. 

"Burası Mardin!" Demişti.

Biliyorduk aptal adam. Burasının Mardin olduğunu biliyorduk ama onların da unuttuğu bir şey vardı. Devir değişti. Şimdi sıra geri kafalı insanların değişmesinde.

Taytımı yukarıya doğru kaldırıp dizlerime baktım. Her iki dizimde de yara bandı vardı. Hiç acımadan tereddütsüz bir şekilde itmişti beni. 

Nasıl bu kadar hayvan olabilirdi?!

Bir bayana karşı yaptığı hiç hoş değildi. İki kolumu sıkıca sıkmıştı. Elimle kollarımı ovup dişlerimi sıktım. Bunların hesabını soracaktım. Yedi cihan bir araya gelse de ben sözümden dönmeyecektim. 

Beni sözümden ne geçirebilirdi ki?

  ❧  
(Ertesi gün!)

Erkenden kalkmış güzel bir kahvaltı hazırlamıştım. Birazdan aslı burada olacaktı.  Odama çıkıp güzel bir elbise seçtim. 

Denizin giymiş oldukları. (Kıyafet+ ayakkabı+ çanta)


Yeşil yarım kollu dizimin altında biten bir elbise tercih etmiştim. Bugün aslıyla Mardin'i gezecektik. Dizlerimden dolayı pantolon giymek istememiştin. Gri topuklu ayakkabımı giyip kırmızı çantamı çıkarmıştım. Tüm eşyalarımı içine koyup masanın üzerine koydum çantamı.

Saçlarımı düzleştirip gözlerime hafif bir makyaj yaptım. Kırmızı rujumu sürüp ruju çantama attım. 

Çantamı alıp Aşağıya indim. Çantamı içerideki koltuğa atıp pencerenin önüne geçtim. Birazdan burada olurdu.

Kapının önünde duran taksiden inen Aslıya baktım. Taksici Büyük valizi çıkarıp kapının önüne koyup gitti.

Hızla kapıya koşup açtım. Bahçe kapsını da açıp az ilerde duran aslıya koştum. Sıkıca birbirimize sarılıp geri çekildik. 

Aslı siyah dizinin biraz altında olan bir elbise giymişti. Ayağındaki siyah topuklu ayakkabı ve kulağındaki lacivert pembe karışımı küpeyle çok güzel olmuştu.

Yukarıdaki elbise Aslı'nın giymiş olduğu


"Yine çok güzelsin Aslı."dedim gülerek.

Aslı bana bakıp"Sen kendine baktın mı hiç? Böyle çıkma kaparlar seni."dedi. 

Aslının kolundan tutup içeriye çekiştirdim. Aslı valizi salona koyup ayakkabıyla içeri girdi.

"O ayakkabının altı umarım temizdir."

Aslı ayakkabısını kaldırıp gözüme soktu. Tertemiz olduğunu gürünce gülümsedim. Aslı mutfağa koşup masaya dadandı hızla. Yaptığım patatesleri çiğnemeden yutunca kahkaha attım. Gittikçe iğrençleşen aslıya bakıp gözlerimi devirdim. Şapırdata şapırdata yeyince yüzümü buruşturdum. 

"Düzgün ye şunu!"

Aslı omuz silkip"Karışmasana sen bana!"dedi dolu dolu ağzıyla. 

Elimle ağzını kapattım."Tamam sus, yut şunu."dedim ve istemeden de olsa kıkırdadım.

Elimi çekip çayımı içtim. Aslı portakal suyundan bir kaç yudum alıp bardağı masaya koydu. Bir oh çekip arkasını yaslanınca güldüm.

Elini karnına götürüp okşayan aslıya bakıp"Yoksa hamile misin?"dedim dalga geçerek.

Aslı elini çekip havaya kaldırdı."Tövbe Estağfurullah!"

Kahkaha atıp"Korkma maviş şaka yaptım."dedim.

Bana kötü kötü bakınca masum masum güldüm. Aslıda gülüp göz kırptı. Bende göz kırpınca aslı yine göz kırptı.

"O zaman geziyoruz!"dedim.

Aslı"Evet, Mesela ilk olarak bürodan başlayalım."dedi.

Kafamı sallayıp"Olur hem semihin yanına da uğrarız."dedim. 

Aslı onaylayıp çıktı mutfaktan.

Aslı kapıya koşunca bende çantamı aldım. Araba anahtarını ve ev anahtarını vestiyerden alıp çıktım evden. Kapıyı iyicene kilitleyince beraber arabaya bindik. 

Son ses şarkıyı açan Aslıyla birlikte şarkıya eşlik etmeye başladık.


❧  

Büronun önüne arabayı park edip indik arabadan. Çantamı elimde güzelce tutup içeri girdim. Kafasını asansöre yaslamış olan semihi görünce yüzümdeki gülümsemeyi sildim. 

"Semih?"

Başını kaldırıp hüzünle bana baktı semih. Merdivenlerden inen sineme bakıp kaşlarımı çattım. Sinem elindeki bezi tutup kafasını eğdi.

Sinem"Hoşgeldiniz hanımım."dedi.

Sinem Hafta da bir kez gelip buradaki işleri yapıyordu. Ama dün her yeri temizleyip bitirmişti. Neden şimdi buradaydı?

"Bir sorun mu var sinem? Neden geldin bugün?"dedim.

Sinem"Hanımım dün gece odanıza biri girip mahvetmiş. Semih beyim de gelmemi isteyince geliverdim."dedi.

Şaşkınlıkla elimdeki çantayı düşürdüm. Ayağımdaki topukluları umursamadan merdivenlere doğru koştum. Hızlı hızlı bir şekilde iki kat çıkıp odama girdim. Bütün evraklar yırtılmış yerlere saçılmıştı. Pencereler kırılmış, perdelerin hepsi yırtılmıştı. Masanın üstündeki her şey yerdeydi. Masanın üstündeki uzun çizgiyi görünce ayağımı yere vurup çığlık attım.

"Ayyy! Bu kadarı da olmaz!!"dedim sinirle. Tırnaklarımı etime geçirip dudaklarımı dişledim. Bu iş o ağa bozuntusunun altından çıkmıştı. Tamam beni itip kalkabilirdi evet ama bu kadarı da fazlaydı.

Ne hakla bu kadar emek verdiğim yeri mahvederdi?!

Aslı içeri girip şaşkınlıkla ağzını kapattı."Buranın hali ne böyle?"

Elimi saçlarıma götürüp kulağımın arkasına koydum. Ağlamak istiyordum. Deli gibi ağlamak. Ben gece gündüz burayı hayal etmiştim. Burayı hiç uyumadan temizlemiştim. Tüm her şeyi kendi ellerimle yapmıştım. Şimdi ise buranın dağılmış halini izliyorum. 

"Gitmeyeceğim lanet olsun! Onlar böyle yaptıkça ben daha da ileri gideceğim!"dedim ve kapıya tekme attım. 

O ağa bozuntusunu elime geçirseydim bir kaşık suda boğardım!

Aslı"Bunu neden yaptılar?"dedi merakla.

Sinirle Aslıya bakıp"Lanet olası bir Avukatı istemiyorlar burada. Neymiş efendim Buradaki kadınların aklını çelip boşatacakmışım. Herhalde boşayacağım onları. Burada berdel varken nasıl gitmemi beklerlerdi? Zorla evlendirilen onca kız varken nasıl giderim ben aslı?!"dedim.

Aslı şaşkın bir şekilde bakıp eliyle ağzını kapattı."Sen neler diyorsun öyle?"dedi.

Semih kapıya yumruk atıp küfürler savurdu. Şu ana kadar ilk defa semihi böyle görüyordum. Demek ki durum semihi çıldırtacak kadar ciddiydi. 

Dağılan etrafa bakıp çığlık attım. Gözümden düşen yaşı elimin tersiyle silip tırnağımı etime batırdım.

Semih"Bunu yanlarına bırakmayacağım!"Dedi.

Üzgünce içeri giren sineme bakıp"Nerede bu Emir ağa?!"dedim.

Sinem"Ofisinde olmalı hanımım. Bu saatlerde hep işlerinin başında oluyor genelde."dedi.

"Nerede bu Ağanın ofisi?"dedim sinirle bağırarak. 

Semih"Sen burada kalıyorsun deniz. Tanımadığın bir ağanın yanında ne işin var senin?"dedi.

"Kendisiyle çok iyi bir şekilde tanışıyoruz. Sakın bana engel olayım deme! Sinem sen benimle gel!"dedim ve darmadağın olan odadan çıktım. 

Hayallerimi yıkmalarına asla izin vermeyecektim. Gerekirse sokakta kurardım yerimi ama yine de gitmeyecektim!

Yerdeki çantama basıp çıktım bürodan. Arabaya geçince sinem'in binmesini bekledim. İkimizde arabaya yerleşince sertçe çalıştırdım arabayı.

Sinemin tarifleriyle ofisin önüne gelmiştik. Arabayı durdurup indim hızla. Arabanın kapısını kapatma gereği bile duymamıştım. Ofisin girişinden geçip danışmadaki kızın yanına gittim.

"Nerede Senin Emir ağan!?"dedim sinirle.

Örtülü kız şaşkınca sinirli suratıma bakıp durdu. Etraftaki herkes durmuş benim öfkeli halime bakıyordu. Kimisi olduğu yerden kafasını uzatmış merakla buraya bakıyordu. Onlara bağıracak durumda bile değildim.

Masaya vurup"Konuşsana! Ya da dur ben bulurum."dedim ve merdivenlere yöneldim. Şuan da asansör bile bana dar gelirdi. Hızlı hızlı bir şekilde merdivenleri çıkıp girdiğim katta ki odalara baktım sinirle. Fakat bu katta yoktu. Bir üst kata çıkıp karşımdaki kapıya baktım.

Emir MEHDİZADE!

Büyük harflerle ismi yazan kapıyı açtım sinirle. Kapıyı sertçe kapatıp karşımdaki Ağanın önüne geçtim.

Nefretle yüzüne bakıp dişlerimi gıcırdattım. Tırnaklarımı etime geçirip karşımdaki rahatça oturan Emir ağaya baktım. Benim bu sinirli halime bakıp dalga geçerek güldü. Ben sinirden delirirken o karşıma geçmiş gülüyordu. 

Masanın üstündeki her şeyi elimin tersiyle yere serdim. Yere düşen eşyaları işaret edip kaşlarımı çattım.

"Böyle mi yere attın!?"dedim.

Dolapta olan evrakları alıp yırtarak yere fırlattım. 

"Böyle mi dağıttın?!"

Dolapta ki kupayı alıp pencereye fırlattım. Paramparça olan cam kırıklarına bakıp başımı dikleştirdim. 

Bakışlarımı Emir ağaya çevirip"Böyle mi kırdın?!"dedim.

Emir ağa ellerini yumruk yapıp sıktı. Gözlerini kapatıp açtı. Yanağına değen cam parçası yüzünden uzun bir çizik olmuştu. Hafiften kırmızı olan yanağına bakıp ellerimi serbest bıraktım. Benim yüzümden ona zarar gelmişti. 

Şuanda yanağındaki çiziği düşünecek değildim. Kendime gelmeliydim hemen.

"Bunların hiç biri burada kalmamı engelleyemez emir ağa! İstediğin kadar yak, yık. Beni buradan gönderemezsiniz!"dedim bağırarak.

Boynunu kıpırdatıp kaşlarını çattı."Gideceksin Avukat!"dedi sertçe.

Çıkan kalın sert sesle birlikte yutkundum. Meydan okurcasına yüzüne baktım.

"Gitmezsem ne yaparsın?!"dedim.

Serseri bir gülüş atıp"Ağlayarak gideceksin buradan."dedi net bir şekilde.

"Dediğin olmayacak Emir ağa!"dedim sinirle.

Emir ağa dirseklerini sıvayıp öne doğru eğildi. Bana ters ters bakıp"Ayaklarını yere vura vura gideceksin buradan Avukat Hanım!"dedi.

Nasıl bu kadar emin olabiliyordu? Henüz beni tanımıyordu bile! Giymeyeceğim dediysem gitmeyecektim. Bunu anlamayacak kadar kıt mıydı?

"Gün gelecek burada kalmam için yalvaracaksınız! Siz ve buz tutmuş kalbinizi yerle bir edeceğim."dedim.

Emir ağa ayağa kalkıp kolumu tuttu.

"Yanlış hamleler yapma!"dedi.

Kafamı dikleştirip gözlerine diktim gözlerimi.

"Bugünden sonra bütün hamlelerimi sizin gözünüze soka soka yapacağım."dedim keyifle.

Kolumu sıkınca iki büklüm oldum. Kolumu çekiştirip diğer kolunu tuttum.

"Acıyor bırak!"dedim. 

Emir ağa çenemden tutup yüzümü yüzüne yaklaştırdı. Yüzüme değen nefesiyle nutkum tutuldu. Bu kadar yakın olmamız hiç iyi değildi. Kolumun acısını unutmuş kara gözlerine odaklanmıştım. Benim gibi delirmişti o da. Kara gözleri mümkünmüş gibi daha da koyulaşmıştı.

"Buradan gitmesen daha çok yanacak!"dedi Emir ağa.

"Belki de ben yanmak istiyorumdur."dedim inatla.

Çenemde ki elini gevşetip kolumu bıraktı. Bir adım gerileyip çenemde ki elini ittim. 

"İşime karışmayacaksın!"dedim.

Kafasını sallayıp"Kimsenin işine karışmadığın sürece işin beni ilgilendirmez."dedi.

"Hiç bir türlü seni ilgilendirmez!"dedim bağırarak.

"Yok öyle bir dünya!"dedi sinirle.

Emir ağanın omzuna vurup"Ya sen nasıl bir ağasın? Nasıl böyle bir şeye onay verirsin? Aklın yok mu senin Emir ağa?! Kadınların acı çektiğini göremeyecek kadar nedir gözünü kör eden?"dedim hayretle.

Emir ağa"Peki senin göremediğin şey nedir? Yıllardır böyle gidip gelen örf ve adetler sırf sen  istediğin için değişecek mi sanıyorsun?"dedi sinirle.

Anlamsız gözlerle Emir ağaya baktım."Sırf yıllardır süren saçma adet ve örfleriniz yüzünden bir sürü kadın kurban gidiyor. Bu vicdanla nasıl uyuyorsun? Yazıklar olsun!"dedim ve yan tarafta olan dolaba sertçe tekme attım.

Emir ağa bileğimi tutup hırsla sıktı. Yarın bileğim Mor bir şekilde olursa hiç şaşırmazdım. Bileğimi çekmeye çalışıp durdum.

"Bırak!"dedim kıvranarak. 

Ağlayacak duruma gelmiştim. Dolan gözlerimi kaçırıp bileğimi çekmeye çalıştım. Hayır şimdi ağlamayacaktım. Hayır olmaz ağlamayacağım. Çenemden tutup gözlerini gözlerime sabitleyen Emir ağaya baktım sinirle.

"Ne o gözlerin mi doldu?"dedi alay ederek.

Anında geri giden göz yaşlarımla birlikte gülümsedim. 

"Senin gibi birinden tam da beklenecek bir hareket yapıyorsun. Sizin gibi geri kafalı insanlara acıyorum!"dedim.

Çenemi sıkıp yüzümü yüzüne yaklaştırdı. Öfkeyle alıp verdim nefesi yüzüne veriyordum. Çeneme sıkan elini bir an önce gevşetse iyi olurdu. Bende ki de candı. Acıdığını görmüyor muydu bu adam?!

"Eninde sonunda gideceksin zaten. Ne bu ısrar, bu inat?!"dedi kaşlarını çatıp Emir ağa.

"Gideceğim gideceğim ama buradaki bir çok kadını,küçük kızları kurtardıktan sonra. Berdele son verme zamanı geldi de geçiyor. sizin örf ve Adetleriniz umurumda bile değil. Tüm ağaların canı cehenneme!"dedim öfkeyle.

Sinirle çenemden tutup geriye doğru itti beni. Kapıya çarpan sırtım ve belime sertçe batan kapının koluyla çığlık attım. Elim anında belime doğru gitti. Emir ağa kuzgun gözlerle bana bakıp parmağını salladı.

"Bana bak Kadın! Yeterince Sınırlarını aştın. Madem gitmiyorsun o zaman sonuçlarına katlanacaksın. Seni buradan göndermeden durmayacağım!"dedi bağırarak.

Belimdeki acıyı unutup gülümsedim.

"Hodri meydan Ağam!"dedim. Ağam(!) kelimesini iğrenerek söylemiştim. 

Bir adım öne çıkıp gözlerine diktim gözlerimi. Arkamı dönüp kapıyı açtım sinirle. Tüm gücümle kapıyı çarpıp çıktım odadan. Kapının önünde durup Elimi kalbime götürdüm. Durmadan atan kalbim bana hiç de yardımcı olmuyordu.

Korktuğum için o kadar hızlı atıyordu ki beni ele verecekti bir gün. Elimi indirip etrafa baktım. Merak eden gözleri üzerime hissedince kaşlarımı çattım.

"Film bitti. Sahne sizin!"dedim ve merdivenleri inmeye başladım. Ofisten çıkıp Arabama doğru ilerledim. Ayağıma takılan kupaya sert bir tekme attım. Emir ağanın meşhur kupasıydı. Şimdi ise bir çöpten farksızdı. Oh olsun oh! Elimde olsa onunla birlikte odasını atacaktım. Sonra böyle sert bir tekme atıp dünyanın öbür ucuna gönderecektim. 

Hayaller ve ben!

Arabanın kapısının önünde durup Kafamı kırılan pencereye çevirdim. Elleri cebinde dik bir şekilde pencerenin önünde duran Emir ağaya baktım. Vahşice bakışlarımı ondan çekip arabama bindim. Sessiz bir şekilde duran Sinem'e çevirdim bakışlarımı. Yumuşayan surat ifademle zorla gülümsedim. 

"Teşekkür ederim."dedim sessizce.

Sinem kafasını oynatıp"Ne demek hanımım."dedi.

Gaza basıp hızla uzaklaştım bu cehennemden!

İlk olarak sinemi evine bıraktım. Ardından evime doğru sürdüm arabayı. Her zaman ki yerime park edip indim arabadan. Çantamı büroda unutmuştum. Umarım aslı evdeydi. Kafamı kaldırıp bahçe kapısını açtım. Bahçe kapısını kapatıp eve dönünce uzattığım ayağımı geri çektim. Şaşkın bir şekilde ipoteklenmiş evimin kapısına baktım. Kilit tarafında duran mühürü görünce sinirle eteğimi sıktım.

Yan tarafta valizin üzerinde oturan Aslıya baktım. Aslı beni görünce ayağa kalktı. Bana sıkıca sarılıp geri çekildi.

Evin kapısını işaret edip"Bunun bana bir şaka olduğunu söyle!"dedim.

Aslı kafasını olumsuzca sallayıp"Sanırım sokakta kaldık!"dedi.



Ups Ups! Bölüm bitti canikolarım★

Bugünden sonra her çarşamba bölüm atmaya çalışacağım. Bölüm günü bölüm günü deyip durmayın artık :D 

Neyse artık çarşamba görüşürüz o zaman♥

Continue Reading

You'll Also Like

253K 11.8K 40
"Ablacığım ne oldu?" "Yok birşey" "Söyle tatlım vallahi kimseye söylemek yok" "Abla biri senden birini öldürmeni isterse ama bu çok sevdiğin biriyse...
27.8K 805 10
Kısa ve öz bir hikaye çıkarmaya çalıştım. Aşkla kalın. romantik 200 10.04.22 Hikaye 223 24.12.2023 Türkü 1 30.12.2023 Tamamlandı 9 12.04.2023
6.9K 410 46
Şair değilim bakmayın Çünkü yazılan bir yazı Bilmek ve bilmemek arasında bir çizgide ki birinin yazısı
960K 26.3K 83
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...