Aşkın KARMAŞIK Hâli [Gay]

By Afrasworld

2.4K 537 36

Aşk dostluğun önüne geçebilir mi? Bir tarafta eşcinsel olan ve uzun zamandır Kuzey'den hoşlanan Burak, Öteki... More

TANITIM
KONU 1: "İtiraf Nedir? Ne zaman yapılır?"
KONU 2:"Dejavu nedir? Neye denir?"
KONU 3: "Utanç nedir? Ne zaman oluşur?"
KONU 5: "Soru nedir? Ne zaman cevapsız bırakılır?"
KONU 6: "Dost nedir? Kime denir?"
KONU 7: "Geçmiş nedir? Ne zaman ortaya çıkar?"
KONU 8: "Kapan nedir? Nasıl kapanır?"
KONU 9: "Yalnızlık Nedir? Nasıl başa çıkılır?"

KONU 4: "Tesadüf nedir? Nasıl oluşur?"

206 57 1
By Afrasworld


Medyada Kuzey var. Ne karizmatik ya... Neyse bir bakın derim.

################

Önceki Bölümden

Ne diyorsun abla. Sırtına sırtına tekme atıyordu işte"

"Boğazıma kaçan fıstığı çıkarmaya çalışıyordu. Ayrıca tanımıyorum bile onu. Ama çok iyi çocuk belli. Bak ne hale geldi"

"Neyy"

Bakışlarımı gence çevirdiğimde sağ gözünü tutmuş bana nefretle bakarken yakaladım. Ne yaptım ben?

Hani yer yarılsa da içine girsem dediğiniz zamanlar olur ya. İşte su an yaşadığım şey tam olarak buydu.

----------

İnsan bir kere hayal kırıklığına uğradı mı o duyguyu tekrar tekrar yaşar. Bir kere utancı tattı mı bağışıklık yapar. Her duygu kendini tekrar eden döngü halindedir. Bir duygu hariç. Mutluluk...

"Oğlum hadi hızlı yürüsene! Geç kalacağız."

Bilgenin sızlanmasıyla hayal aleminden çıktım. Adımlarımı daha da hızlandırdım. Aklım dün olanlardaydı. O çocuğun boş yere yumruk yemesine sebep olmuştum. Üstelik o,  meğerse kadının hayatını kurtarıyormuş. Dün olanlar aklıma tekrar gelince elimle yüzümü kapadım. Çocuğun suçsuz olduğunu öğrendiğimde özür dilemeden kaçmıştım oradan. Korkudan değil. Utançtandı kaçışım. Ne diyebilirdim ki? Dayak yemene sebep olduğum için özür dilerim mi?

Bahçeden içeri girmemizle arkadaşlarıyla gülüşen bir adet Kuzey görüş açıma girdi. Ah be! Forması bile yakışıyor çocuğa ya. Asker traşlı kıvırcık saçları da ayrı bir karizma. Bir de o orman gibi yeşil gözleri yok mu. Beni benden alıyor.

Bahsi geçen yeşiller benim mavilerimi bulduğumda olduğum yere çivilendim. Bilge, benim durduğumu fark etmemiş olacak ki ilerlemeye devam ediyordu.

Oha oha! Kuzey bana doğru geliyor. Kesin bilgeyi soracak. Ne diyeceğim ben ya?

"Günaydın."

"G-Günaydın."

Ah lanet girsin. Kekeledim mi ben ya.

"N'aber? "

"Bildiğin gibi. Senden n'aber?"

"İyi." Bir müddet sessizlik oluştu. Sessizliği bozan kişi yine Kuzey oldu.

"Bilgeyle ilgili bir şeyler öğren-" derken Bilge seslendi.

"Burak. Gel hadi!" Yokluğumu fark etmişti demek. Ah bir de bilmeden beni bu durumdan kurtardı.

"Benim gitmem gerek. Sonra konuşuruz." dedim aceleyle.

Morali bozulsa da "Peki." dedi. Of ya! Daha ne kadar kaçacaktım? Bilgenin yanına gittiğimde bana sorgulayıcı bakışlarını atıyordu.

"Ne istiyordu yine? "

Çok güzel! Bir bahane daha bulmalıyım.

"Resmi ne zaman yapacağımı sordu."

Kafasını salladı. İçeri girip pencere tarafındaki yerimize oturduk.

" Seninki gelecek birazdan iyi olacaksın değil mi?"

Bilgenin konuşmasıyla ona döndüm. Siktir.. Barış hoca.. Ben.. Bilge.. Ona söylediğim yalan..

O an neden Barış hoca demiştim ki sanki? Bir kere biz sayısal öğrencisiyiz. Bu yüzden her gün matematik görmek zorundayız. Bu da her gün Barış hocayı görmek demek. Aklıma sıçayım. Ne yapacağım ben?

"Sorun yok. Atlattım." dedim gülümseyerek. Onu unuttuğumu inandırmaya çalışıyordum. Aksine işler daha da sarpa sarabilirdi.

"Emin misin?"

"Eminim."

"Öyle olsun."

Sınıf yavaş yavaş dolmaya başladı. İçeri Kuzey ve arkadaşları girince kafamı eğdim. Göz teması kurmak yok.

Bilgenin beni dürtmesiyle ona döndüm. Ayağı kalkmıştı. Başıyla tahtayı gösterince oraya baktım. Barış hoca gelmişti. Kaslarını ortaya çıkaran siyah bir takım elbise giymişti. Üstelik şu an kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu. Bana bakıyor? O an nasıl ayağa kalktım bende bilmiyorum.

"Günaydın Arkadaşlar!"

Hep bir ağızdan "Günaydınn!" dedik. Sanırsın yurttan sesler halk korosu.

"Oturabilirsiniz."

Başı öne eğme modu başlasın. Şu an kimsenin yüzüne bakamazdım. Sağ tarafımdaki Kuzey'in bakışlarının bizim üzerimizde olduğuma adım gibi eminim.

"Tatiliniz nasıldı?" İyi hoca Barış. -Göz devirin ulan-

"İyii." Kızlar ağzını yaya yaya cevap verdiler. Tabi buldular yakışıklı hocayı. Gerçi sahibi vardı artık onun.

Birinci ders tatilden konuştuk böyle. Sorun yoktu. Zil çalınca teneffüse çıktılar. Ben ve Bilge sınıfta kalmayı seçtik.

"İyisin değil mi?"

Yeter artık ama ya. İki de bir sorma şunu kızım.

"Yeter Bilge. İyiyim dedim!"

Bilgenin yüzü aniden düştü. Sanırım biraz sert çıkışmıştım. Yaptığım hatayı fark edince ona gülümseyerek baktım. Onun suçu yoktu ki. Benim söylediğim yalan yüzünden benim için endişeleniyordu kız.

"Özür dilerim. Öyle demek istemedim. Sadece... İyiyim işte."

"Anladım. Sorun yok. " diyip gülümsedi bana. Size bu kızı çok sevdiğimi söylemiştim değil mi?

Teneffüs bitti. Sınıf doldu. Kafamı kaldırdığımda bana doğru gelmekte olan Kuzey'i gördüm.

Siktir!

Tam sıramın yanında durdu. Bir şey söyleyecekken içeri hocanın girmesiyle yerine geçti.

Oh! Bu derste yırttık. Gittiği yere kadar götüreceğiz artık.

Ders başlayalı daha beş dakika olmuşken hocanın elindeki yüzüğü fark etmemle bakışlarımı oraya yoğunlaştırdım. Demek gerçekmiş duyduklarımız. Boğaz temizleme sesiyle yanıma döndüm. Bilge bana şefkatle bakıyordu. Siktir! Yanlış anladı kesin. Mahcup bir şekilde kafamı eğdiğimde kapı çaldı. Hocanın 'gir' demesiyle kafamı geleni görmek için kaldırdım. Hmm. Nöbetçi öğrenci? Halla halla. Ne oldu acaba?

"Burak Çelik'i müdür çağırıyor." diyip elindeki kağıdı Barış hocaya uzattı.

WTF!

Müdür beni çağırmak. Beni beni öğrencisini. Barış hoca kağıdı inceledikten sonra bana baktı.

"Gidebilirsin."

Bilgenin şaşkın bakışları altında sınıftan çıktım.

"Ne için çağırıyor?" dedim nöbetçi öğrenciye. Bugüne kadar hiç kusurum olmamıştı ki.

"Bilmiyorum. Sadece çağır dedi bana."

Boşverip müdürün odasına yürüdüm. Orda öğrenirdim nasıl olsa. Kapıyı iki defa tıklattım. Gelen 'gir' sesiyle kapıyı açıp içeri girdim. Müdür beni görünce gülümsedi. ellilerinde bu adamın normal müdürlerden bir farkı yok aslında. Seyrek saçlı ve göbekli.

"Hoş geldin Burak." 

Tamam sakin. Sorun yok. Hoş geldin dedi sadece. İçeri adımlayıp rahat deri koltuğa oturdum.

"Beni çağırmışsınız hocam." dedim. Bir an önce konuya girmesini istedim. Lafı uzatmanın gereği yoktu değil mi? Yoksa var mıydı? Aslında geri gideceğim matematik dersini düşününce fikrimden vazgeçtim.

"O zaman konuya giriyorum.. " Hay ben ağzımı.. Ne diye uzatmadım ki.

" İyi resim çizebiliyorsun diye duydum."

"Evet." Evet de siz ne alaka müdür bey?

"Senden bir şey isteyecektim." Müdür çekiniyor mu ne?

"Buyurun hocam."

Çekmeceden resim çıkarıp bana verdi. Resme dikkatle baktığımda aile fotoğrafı olduğunu gördüm. Resimdekilerden biri müdürdü. Diğeri eşi ve biri kız biri erkek iki genç vardı. Galiba onlarda çocuklarıydı.

"Çarşamba gününe kadar bunu resmetmeni istiyorum."

"İyi ama hocam. Benim bunu resmetmek için iki gün boyunca hiç durmadan çizmem lazım." dedim. İşte burada biraz abartmıştım. Aslında iki saatimi tek alırdı ama uğraşamazdım hiç.

"Biliyorum. O yüzden 2 gün boyunca izin veriyorum sana."

Hmm. İşte şimdi cazip bir teklif gibi geldi. İki gün okuldan uzaklaşmak iyi gelirdi. Kuzey meselesi için zaman kazanmış olurdum.

"Tamam o zaman. Ama çarşamba günü için de izin verin." Kuru kuruya olmazdı değil mi?

"Tamam. Ama yine de çarşamba günü resmi sen getir bana."

"Hocam arkadaşım getirse olmaz mı ya?"

"Olmaz. Sen getir. Ayrıca özen göstermediğini görürsem yok yazdırırım seni."

Bu ne şimdi ya! Hangi okul müdürü böyle olur ki? Cevap veriyorum: Bizim okulun müdürü.

"Kabul ediyorum!"

İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş. Ne kadar uzaklaşırsam o kadar iyi. Müdür bey, kağıda bir şey karaladıktan sonra bana verdi.

"Bunu öğretmenine verip çıkabilirsin."

"Sağ olun."

Tam kapıdan çıkarken "İyi çiz ama." dedi müdür.

"Siz hiç merak etmeyin. Ressamın elinden çıkmış gibi olacak."

Müdür gülümseyip kafasını salladı. Odadan çıktım. Şu an içimden havalara uçmak geliyordu. Nihayet Kuzey'den uzaklaşmama bahanem olmuştu. Ayrıca düşünme fırsatım da olacaktı. Sevincimi dışarı vuracakken kameraları fark etmemle son anda durdurdum kendimi. Sanırım kameranın olmadığı yerde sevinsem daha iyi olurdu. Biraz ilerledikten sonra kameranın çekmediği kör noktaya geçtim.

"Yess be!!" 

Elimi kolumu sallaya sallaya acayip hareketler yaparken elimin bir şeye değmesiyle "ahh!" sesi çıktı. Sesin geldiği yöne baktığımda. Çocuğun biri penisini tutmuş yerde kıvranıyordu. Yüzünü göremiyordum buradan. Bilakis okul forması da yoktu üstünde. Yaptığım hatayı fark etmemle çocuğa doğru eğildim. Elimi omzuna koydum.

"Affedersin! Yanlışlıkla oldu. İyi misin?"

Çocuğun kafasını kaldırmasıyla yeşillerle karşılaşmam bir oldu. Hani şu dün dayak yemesine sebep olduğum cinsten yeşiller. Elim şaşkınlıktan omzundan düştü. Çocuksa penisini tutup yerde kıvranırken öfkeyle baktı bana. Benim düşünebildiğim tek şey ise 'Bunun nasıl bir tesadüf?' olduğuydu.


**************************

Yess. İkinci karşılaşma axhbjklz. Bu burakta sürekli çocuğa zarar veriyor be. Neyse yorumla please*Tatlı yüz ifadesi*

Continue Reading

You'll Also Like

400K 20.6K 63
Sizce ben, insanların bağlantıya tıkladığı anda mevcut sosyal medya hesabının giriş bilgilerini bana gönderecekleri bir program yazıp bunu tanımadığı...
12.6K 662 17
- Sizin askerlere ait bir toplantı salonunda ne işiniz var hanımefendi? Son sözcüğü bastırarak söylemişti. Sesi sertti, bağırmasa da gür sesi beklenm...
23.2K 1.7K 22
adeen_celik: Şimdi de benimle evlenirsen reçeteyi veririm falan mı diyeceksin? marselerenpekdemir: Benimle evlenirsen reçeteye gerek kalmaz Geçeceği...
45.1K 3.5K 11
Ayperi annesinin sözünden çıkmayan kimsesiz bir kız. Daha gencecik yaşında annesinin elinden görmediği eziyeti zulmü görmüş herkezin 'kimsesiz Ayperi...