5 NUMARA

By Wolfian_SS

4M 198K 93.9K

Lise 3'e giden Mira, kızların gözdesi Poyraz tarafından sevilir ama onun gönlü kendisinden haberi bile olmaya... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
5N Özel-Kız İsteme
5N Özel-Düğün
5N Özel-Balayı
5N Özel-İkinci Düğün
5N Özel-Doğum
YENİ KİTAP

5N Özel-Oruç

40.8K 2.3K 614
By Wolfian_SS

OY SINIRI 500

Gözlerimi açtığımda karşılaştığım ilk şey güneş ışığıydı. Güneş tepeye çıktığına göre öğlen olmuştu bile. Baran yanımda yoktu ve içerden televizyon sesi geliyordu. Ramazan ayındaydık ve oruçluydu, sahura kadar uyanık kalıyordu ve yemeğini yedikten sonra yanıma yatıyordu. Salonda olmasına bakılırsa erken kalkmıştı.

Yavaşça doğrulup yataktan çıktım. Salona girdiğimde, televizyonun karşısındaki üçlü koltukta yatan Baran'ı görmüştüm. "Günaydın."

Beni gördüğü an "İyi misin? Bebek iyi mi? Yoksa doğuruyor musun?" diye telaşlanması kahkaha atmama sebep olmuştu. "Bebek daha 3 aylık Baran."

Baran rahatlayıp tekrar yatınca mutfağa girdim. Onun önünde kahvaltı hazırlamak veya bir şeyler yemek istemiyordum ama o bunu umursamadığını söylüyordu.

"Kaçta kalktın?" diye sordum. Amerikan mutfak olduğu için iletişimimizi sürdürebiliyorduk.

"Sekizde!" diye isyan ettiğinde yüzümü buruşturdum. Ben de oruçlu olduğum zamanlarda erken kalkardım ve bir daha uyuyamazdım.

Elimdeki malzemeleri tezgaha bırakıp tekrar salona geçtim. Baran yattığı yerden kafasını kaldırıp ne yaptığıma bakarken gülümseyip koltuğa doğru eğildim ve yanağına bir öpücük kondurdum.

İlk başta sırıtsa da sonrasında "İlla öpeceksen ben kalkayım, sen eğilme." demişti. Hamileliğimi fazla ciddiye alıyordu ve bu elbette hoşuma gidiyordu. "Diyorum ki, iftara Hakan ve Pelin'i çağıralım."

"Bana uyar." dediğinde kendi telefonum içerde olduğu için Baran'ınkine yöneldim. Pelin birkaç saniye sonra aramayı cevaplamıştı. "Baran, ne oldu? Yoksa Mira mı doğuruyor?"

"Sen yapma bari Pelin!" İsyanıma karşılık Pelin kıkırdadı. "Ne yapalım kızım, heyecanlıyız hepimiz. Sen ne için aramıştın?"

"Sizi iftara bekliyorum. Hatta şimdiden gelseniz iyi olur çünkü bana yemek yaparken yardım etmen lazım. Baran da sıkıntıdan patlıyor."

"Oh be, sonunda dışarı çıkmak için bir bahane çıktı. Evde bir türlü vakit geçmiyor!"

Gülerek "O zaman hemen çıkın yola." dedikten sonra telefonu sehpaya koydum ve bakışlarımı televizyona çevirdim. Baran kanalları geçerken kaşla göz arasında ekranda bir karpuz görmüştüm. Anında ağzım sulanırken sesli bir şekilde yutkundum. Baran'ın bakışları bana dönmüştü. "Mira? Neden saniyeler sonra doğuracakmış gibi bir halin var?"

"Karpuz..." dedim cılız çıkan sesimle. "Az önce televizyonda karpuz gördüm."

"Ben öyle bir şey görmedim, hatta gördüğüm tek şey taze fasulyeydi." Sanırım ben fasulyeyi karpuz olarak görmüştüm.

"Ben karpuz gördüm Baran! Ve canım şu an çok fena karpuz çekiyor!"

Sızlanarak ayağa kalktı. "Nereden bulacağım ben sana şimdi karpuzu?" Araba anahtarını, cüzdanını ve telefonunu aldıktan sonra kapıya yöneldi. "Bunun karşılığında iftarda mantı istiyorum." dediğinde "Önce karpuzu bul da ondan sonra konuşuruz." dedim kıkırdayarak. Oruçlu birinden karpuz almasını istemem pek hoş değildi ama aşeriyordum işte, elimde değildi.

Baran'dan

"Hamilelik kadına zor, kocasına daha zor!" diye mırıldanıp arabaya oturdum. Mira ilk aşerdiğinde apartmanı ayağa kaldırıp koşarak istediği şeyi almaya gitmiştim. Bu birkaç hafta böyle devam etse de artık tüm heyecanım gitmiş, yerini yorgunluğa bırakmıştı. Her gün başka bir şey aşerdiğini ve benim yaklaşık 1 aydır oruçlu olduğumu düşünürsek işim kolay değildi. Yine de elim mahkum, her gün dışardaydım.

Arabayı çalıştırmadan önce hızla Hakan'ı aradım. Hakan'ın genel olarak saçma şeyler bildiğini düşünürsek şubat ayında karpuzu nerede bulacağımı da biliyor olmalıydı. "Hakan?"

"Anlaşılan şimdiden özledin beni. Dayan kardeşim, iki dakikaya sizin sokaktayız."

Telefonu kapattığında gözlerimi devirerek arabayı otoparktan çıkardım ve sokağa park edip gelmelerini bekledim. Sokağa girdiklerinde, arabayı kullanan Hakan beni görüp coşkuyla el sallamaya başlamıştı. El hareketi çekme isteğimi bastırıp arabayı park edişini izledim.

Hakan ve Pelin arabadan indikten sonra arabamın yanına gelince camı açtım. Hakan anında konuşmaya başlamıştı. "Ne oldu kardeşim? Yoksa Mira seni evden mi kovdu?"

"Kapa çeneni ve arabaya bin." deyip Pelin'e döndüm. "Hakan'la karpuz bulmaya gidiyoruz, sen de Mira'yla ilgilenirsen çok iyi olur."

"Yine mi aşerdi? Gidip kontrol etsem iyi olur." deyip apartmana yürüyen Pelin'den gözlerimi çekip yanıma oturan Hakan'a baktım. "Çabuk bana nereden karpuz bulabileceğimizi söyle."

"Pelin'le konuşurken 'canım, cicim', bana gelince angut kuşu!"

Kahkaha atarak arabayı çalıştırdım ve park ettiğim yerden çıktım. "Çünkü senin de angut kuşundan bir farkın yok. Şimdi bana karpuzu nereden bulacağımızı söyle."

"Bu lafından sonra söyler miyim sence? Madem ben angut kuşuyum, git insan olan birine sor."

"Saçmalama lan." dedim hafifçe omzuna vurarak. "Hem karpuz bulursak sen de yiyebilirsin."

"Yalnız ben Mira'da tüm karpuzu yeme potansiyelini görüyorum, bize bırakmayabilir." dediği an bakışlarım ona döndü. Sokakta ilerliyordum ama nereye gideceğimizi bile bilmiyordum. "Sen benim karıma ayı mı diyorsun?" Ben de bazen her ne kadar normal olduğunu bilsem de Mira'nın ayı gibi yediğini düşünüyordum ama sadece ben o şekilde düşünebilirdim.

Hakan tehlikeli bakışlarımın hedefi olduğunu fark edince hemen kıvırmaya başlamıştı. "Yok canım, ne ayısı? Mira bacıma laf etmem ben."

"İyi." deyip sırıttım. Yolda boş boş ilerlediğimizi fark ettiğimde "Ulan kaçıncı soruşum bu, söyle artık!"

"Ben de bilmiyorum ki."

Bakışlarım ışık hızıyla Hakan'a dönmüştü. "Baştan söylesene o zaman, neden biliyormuş havalarındasın deminden beri?"

"Oruçlu olmanın en sevdiğim yanı ne, biliyor musun? Bana küfür edememen." dediğinde sırıttım. "İftarı bekle sen."

"Terbiyesiz." dediğinde "Çok konuşma da internete bak, bir yer bulmak zorundayız." dedim ve arabayı kenara çektim. Hakan saniyeler içinde kafasını telefondan kaldırmıştı. "Hamileler için manavlar varmış, hamile bir karın var ve sen bunu bilmiyorsun!"

Telefonda gösterdiği şeye baktım. "Ne yapayım oğlum? Mira şu ana kadar mevsimin dışında bir şey aşermedi, hepsini marketten buluyordum."

"Kabak benim başıma patladı yani." diye söylenip adresi navigasyona yazdı. Çok geçmeden yola çıkabilmiştik.

"Akşama ne yemek var?" diye sordu Hakan. "Arefe bugün, umarım güzel bir şey vardır."

"Sayemde mantı var."

"Oley be!" diye bağırdığında yanımdaki adamın nasıl 26 yaşında olduğunu sorguladım.

Adrese vardığımızda boş yer bulamadığım için arabayı bir otoparkın önüne park etmiştim. Karpuzu hemen alıp döneceğimiz için bir sorun çıkmayacağını umuyordum.

Manava ulaştığımızda, gözüme çarpan karpuzlar gözlerimi parlatmıştı. "Hakan, cidden karpuz var!"

İnsanların garip bakışlarını gören Hakan "Sussana geri-" diye başlamıştı ki sözüne, hakaret etmemesi gerektiğini hatırlayıp susmuştu. Yüzüme en pis sırıtışlarımdan birini yerleştirip "Geri vites yapıyorum diyecektin herhalde. Gerçi sürekli yapıyorsun, şaşırmadım." demiştim. Yanımızdan geçen insanlar Hakan'a garip bakışlar atmıştı.

Hakan sinir olmuş bir şekilde "Artık alabilir miyiz şu karpuzu?" deyince daha fazla uzatmayıp karpuzların olduğu tarafa ilerledim ve karpuzlara şaplak atmaya başladım. Hakan da benimle aynı şeyi yapıyordu.

"Bundan bayağı iyi ses çıkıyor." diye mırıldandım, fazla konsantre olmuştum.

"Bu daha iyi." deyip başka bir tanesini gösteren Hakan'a baktım. Onunkinden de iyi ses çıkıyordu ama ben kendiminkini almakta kararlıydım.

Elimdekiyle yürürken Hakan da kendi seçtiğiyle arkamdan geliyordu. "Onu neden alıyorsun? Bulduk işte."

"Ben kendi seçtiğimi almak istiyorum, hangisinin daha iyi olduğuna Mira karar verir."

"Çocuk musun Hakan? Koy şu karpuzu yerine."

"Allah Allah, parasını ben vereceğim!"

"Ha, o zaman tamam." deyip adamın yanına ilerledim. Ben de parayı bana ödetecek sanıp almak istememiştim.

Adama yüklü bir miktar para ödeyip manavdan çıkmıştık ki sokakta bir ses duyuldu. "Baran, cidden sen misin?"

Etrafıma bakındığımda benim yaşlarımda bir kadın görmüştüm ve bir yerden tanıdığıma emindim ama çıkaramıyordum. "Evet?"

"İnanmıyorum! Onca yıl sonra karşılaşacağımız hiç aklıma gelmezdi!" deyip boynuma sarıldığında tek derdim karpuzun yere düşmemesiydi.

Kız benden ayrıldıktan sonra Hakan'ı da süzmüştü. "Yok artık! Hakan, sen de mi?" Ona da sarıldığında gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Kızın kim olduğunu bilmiyorduk bile.

Hakan, başından beri demek istediğim şeyi söylemişti sonunda. "Pardon ama, biz sizi pek çıkaramadık."

Kız biraz bozulsa da gülümsemesini eksiltmemişti yüzünden. "Bilge ben, lisede aynı dönemdeydik hani."

Hakan'la ikimiz "Ha!" sesleri çıkarmaya başlamıştık. Melek'in arkadaşlarından bir tanesiydi ve sadece birkaç kez selamlaşmışlığımız vardı.

"Pardon ya, çok uzun zaman oldu." dedim göz ucuyla Hakan'a bakarken. Kıza bakmak yerine taşıdığı karpuza bakıyordu.

"Sanırım ikiniz de bekarsınız hâlâ." dediğinde gülmemek için zor tutmuştum kendimi. "Aslına bakarsan bu karpuzu hamile manavından aldım." deyip poşeti gösterdim.

Bilge "Neden? Sen mi hamilesin?" deyip kahkaha attığında yüzümde bir mimik bile oynamamıştı. Sanırım benim hamile olmam bile evlenmiş olmamdan daha inandırıcıydı ona göre.

"Çok komik bir şakaymış." deyip sahteden güldüm. "Ama ben değil, karım hamile."

Kızın gözleri kocaman açılmıştı. Daha sonra Hakan'a döndü ve onun elindeki karpuzu görünce "Yoksa senin de mi karın var ve hamile?" diye sordu.

"Yok, benimki daha hamile değil." dedi Hakan salak salak sırıtarak.

"Yani karın var?" Bu kız neden inanmak istemiyordu? Belki de iki tane yakışıklının kapılmış olması onu üzmüştü.

"Evet, var. Hatta ikimizinkini de tanıyorsun." dedi Hakan. "Alt dönemden Mira ve Pelin'le çıkıyorduk hani, onlarla evliyiz."

Bilge hayatının en şok edici şeyini duymuş gibi bakıyordu bize. Hatta bir ara çaktırmadan üstümü başımı kontrol etmiştim. Cidden evlenilmeyecek tipler miydik?

"Bunca sene hiç ayrılmadınız mı?" diye sordu Bilge. O an parmaklarına bakma ihtiyacı duymuştum ve tahmin ettiğim gibi herhangi bir yüzük takmıyordu. Anlaşılan kendisi evlenemediği için böyle davranıyordu.

"Hayır." diye yanıtladım onu. Sonunda şoktan çıkıp tekrar gülmeye başlamıştı. "Onları da görmeyi çok isterim aslında. Liseden arkadaşlarla karşılaşmak beni çok mutlu ediyor." Biz arkadaş değiliz ki, diyemedim.

"Biz de bugün beraber iftar yapacaktık." diyen Hakan'a içimden tüm küfürleri saymaya başladım. Dışımdan saymayı da o kadar çok isterdim ki...

"Gelmeyi çok isterim! Benim de akşama işim yoktu zaten!"

"Hakan, seninle biraz yalnız konuşabilir miyiz? Bilge, sen bekle burada." deyip Hakan'ı bir kenara sürükledim. "Şu an sana sövmemem için bir sebep ver bana!"

"Oruçlusun." deyip şansını denediğinde sinirle güldüm. "Yani oruçlu olduğum için mi bu kadar rahatsın? Ulan gören de kendi evine davet ediyor sanır, orası benim evim!"

"Ne yapayım ya? Çok hevesli görünüyordu, bir anda ağzımdan kaçırdım onu öyle görünce."

"Mira ve Pelin bizi mahvedecek, biliyorsun değil mi?"

"Söyledik kıza o kadar, gelme dersek ayıp olur şimdi."

"Ben hiçbir halt söylemedim, ağzını tutamayan sensin!" diye tısladığımda yanımdan geçip tekrar Bilge'nin yanına gitti. "Hadi o zaman, arabaya geçelim."

Bilge kendi arabasıyla geldiğini söylediğinde bizi takip etmesini söyleyip benim arabama doğru yürüdük. Mira eskisinden daha olgun olabilirdi ama kıskandığında verdiği tepkiler yıllardır aynıydı. "Valla sorarlarsa-ki soracaklar-her şeyin senin yüzünden olduğunu söylerim."

"Ele mi vereceksin beni?" Hakan'ın endişeyle söylediği şeyle omuz silktim. Mira'nın hamilelik yüzünden sinirleri çok çabuk bozuluyordu ve suçu üstlenirsem karnındaki bebeği umursamaz, beni döverdi.

Arabaya yaklaşmışken duyduğum korna sesiyle olduğum yerde durdum. Bir araba, önüne park ettiğimiz otoparka girmeye çalışıyordu ve art arda kornaya basıyordu. Elimdeki karpuzla arabaya koşmaya başladığımda dışardan nasıl göründüğümü bilmek istemiyordum.

"Geldim!" diye bağırıp kapımı açacaktım ki sinirli şoför arabadan inip bağırmaya başlamıştı. "Buraya araba mı park edilir lan?" Neden böyle şeyler oruçluyken başıma geliyordu? Şu an bu adama yumruk atamamak, karpuz yiyememekten daha zor geliyordu.

"Önemli bir işim olmasa park etmezdim!" dediğimde adam elimdeki poşete baktı. "Karpuz almak mı önemli iş?" Adama o kadar uyuz olmuştum ki, gerçek sebebini söylemek yerine "Evet, canım karpuz çekti. Var mı bir diyeceğin?" dedim. Hakan koluma dokunup "Defolup gidebilir miyiz şuradan?" dese de onu dinlemedim.

"Oruçlu değilsin herhalde, yazık." dediğinde sakinleşmek adına gözlerimi kapattım. Allah'ım sen bana sabır ver!

"Sana ne lan? İstersem tutarım, istersem tutmam. Ama çok merak ediyorsan söyleyeyim, oruçlu olmasaydım çoktan dalmıştım sana."

Yanımızda bir araba daha durduğunda bakışlarımız oraya döndü. Bilge, arabasının camını açmış, "Bir susun da gidelim artık!" diye cırlamıştı. Adam, Bilge'yi gördüğü gibi arabasına binince şaşkınlıkla ona baktım. Benden korkmayıp Bilge'den mi korkmuştu?

Kendi kendime sırıtıp karpuzumla birlikte arabaya bindim, Hakan da yanıma bindikten sonra arabayı otoparkın önünden çektim. Dikiz aynasından Bilge'nin de bizi takip ettiğini görünce göz ucuyla Hakan'a baktım. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. "Ne yapıyorsun?"

"Bizim kızların verebilecekleri tepkilere karşı vereceğimiz cevapları hazırlıyorum."

"Şimdi mi aklına geldi kızlar? Bilge'ye beraber iftar yapacağımızı öterken aklından ne geçiyordu?"

"Ne var abicim ya? Sevap işledik işte."

"İşledin işlemesine de, yanlışlıkla işledin." dediğimde gözlerini devirdi. "Tamam, belki yanlışlıkla olmuş olabilir ama sevap sevaptır."

"Ramazan ayı dışında da bu kadar imanlı olsan cennetliktin Hakan." deyip dalga geçtikten sonra sağa sapmak için sinyal verdim. "Sanki sen çok imanlısın, cuma namazında bir tane fotoğrafın bile yok."

Dediği şeye kahkaha atıp tekrar yola odaklandım. "Farkında mısın, bizimkiler hiç aramadı."

"Ben de şaşkınım. Çoktan arayıp ağzımıza etmiş olmaları gerekiyordu."

Arabada Hakan'ın zil sesi yankılanınca birbirimize imalı bir bakış attık. Hakan, telefonu hoparlöre aldıktan sonra konuşmaya başladı. "Efendim Pelin'cim?"

"Pelin'cim mi? Ne halt yedin yine?"

Kendimi gülmemek için zor tutarken Hakan konuştu. "İlla bir halt yemiş olmam mı gerekiyor?"

"Genelde hep bir halt yedikten sonra bana kibar davranıyorsun. Kesin yine bir şey yapmışsındır." dediğinde kahkaha attım. Hakan bana kötü kötü baktıktan sonra "Eve gelince konuşuruz." deyip aramayı sonlandırdı.

•••

"Ulan hangi gerizekalı bozdu bu asansörü?" Hakan'ın apartmanın içinde bağırmasıyla derin bir nefes aldım. Elimizdeki karpuzlarla 5 kat merdiven çıkmak zorundaydık.

"Dua et Mira karpuzları beğensin, yoksa seni karpuzlarla birlikte merdivenlerden aşağı yuvarlarım."

"İyi de karpuzu bir tek ben seçmedim ki!"

"Bana ne." deyip beşinci kata ulaşmanın sevincini yaşadığım sıralarda bizim evin kapısı açılmıştı. Sanırım geldiğimizi seslerimizden anlamışlardı.

Kapının önünde Pelin'i gördüğümde şirince gülümseyip karpuzu gösterdim. Bunlar son mutlu anlarımdı.

"Neyse, bulmuşlar!" Pelin'in içeri doğru bağırışıyla kapının önüne ulaşmıştım. Pelin, yavaş yavaş arkama bakıp önce Hakan'ı gördü, Bilge'yi gördüğünde ise Hakan'ı tuvaletini yaparken görmüş gibi bir ifade takındı suratına.

"Biz de mantı yaptık size." diyerek kapının önüne çıkan Mira, yanımızda Bilge'yi de görünce bana kaş göz yapmaya başlamıştı. Sanki biraz sinirlenmişti. Biraz.

"Ellerinize sağlık. Biz de size sürpriz yapıp liseden Bilge'yi getirdik!" Hakan'ın gerginlikle söylediği şeyler üzerine Pelin "Gerçekten sürpriz oldu. Hoş geldin Bilge." dedi ama Hakan'a ters bakışlar atmayı ihmal etmedi.

İçeri geçtikten sonra Bilge bir anda coşkuyla konuşmaya başlamıştı. "Eviniz çok güzelmiş! Biliyor musunuz, hâlâ aynısınız! Yemek ne zaman yiyoruz? Mira, karnını sevebilir miyim?"

Ben bile nefes nefese kalmıştım.

Mira gülümseyip elini karnına koyduğunda Bilge'de aynı şeyi yapmıştı. Onu böyle görmek beni mutlu ediyordu. 6 ay sonra güzelimin karnından bizim bebeğimiz çıkacaktı!

Sofraya oturduğumuzda ben, Hakan ve Pelin sabırsızlıkla ezanın okunmasını bekliyorduk. Önümüzdeki bardaklar suyla dolmuş, beni iç diye bağırıyorlardı adeta. Tabağımın yanına konan pide beni iyice cezbederken bakışlarımı masadan çekip televizyona yönelttim. Dakikalar kalmıştı.

Ezan sesini duyar duymaz kısa bir dua edip su bardaklarına saldırmıştık. Hakan'ın olduğu yerden birkaç ses gelince göz ucuyla oraya baktım. Gerizekalı, suyu ağzı dışında her yeriyle içmişti ve çenesinden tişörtüne sular akıyordu.

"Oğlum 5 yaşındaki çocuklar bile böyle içmiyor suyu." diye homurdandığımda umursamadan masadaki yemeklere saldırmıştı. İlk başta herkes sessizdi. Bilge'nin konuşmak istediğini görebiliyordum ama kimse konuşmadığı için o da susuyordu. Mira ve Pelin ise bizden açıklama bekliyordu.

Hakan içimi okumuşçasına "Bilge'yle karpuz alırken karşılaştık, davet etmeden duramadık." deyince "Her şey Hakan'ın suçu!" diye bağırmak istemiştim ama onun yerine "Aynen. Ayrıca size çok güzel karpuzlar aldık!" dedim.

"Neyse." dedi Mira. "Mantıyı beğendiniz mi?"

"Çok güzel!" diye bağırdı Bilge. Tabağını yarıladığını görünce kendi tabağıma baktım. Ben bile daha 2 kaşık yemiştim.

"Ee cinsiyet ne zaman belli oluyor?" diye bir soru ortaya attı Hakan.

Mira "Haftaya randevumuz var." deyince ona gülümseyerek baktım. Cinsiyeti önemli değildi ama insan merak etmeden duramıyordu işte. Acaba benim gibi yakışıklı mı olacaktı yoksa Mira gibi güzel mi?

"Hem teyze hem hala oluyorum resmen!" Pelin'in neşesi Hakan'ı da gaza getirmişti. "Ben de amca hem dayı oluyorum! Bize nasıl seslenecek bu çocuk?"

"Önce bir doğsaydı." deyip dalga geçtiğimde Mira'yla göz göze gelmiştik. Yemeği daha bitmemişti ama aklının karpuzda olduğunu biliyordum.

Birden masadan "Dayanamayacağım!" diyerek kalkıp mutfağa koşunca arkasından kahkaha attık hepimiz. Saniyeler içinde ben de mutfağa ulaşmış, karpuzu kaldırmasına yardım etmiştim.

"Baran, saatlerdir bu anı bekliyorum." deyip karpuza aşkla baktığında "Bana bile böyle bakmıyorsun." dedim. Şaka yaptığımı sanmıştı ama gerçekten kıskanmıştım.

İçerdekilere ayıp olmasın diye salona girdiğim sırada, Bilge bitirdiği tabağı mutfağa getiriyordu. Birden ayağı takılıp yere düşecek gibi olduğunda Hakan onu tutmuştu ama tabağın yere düşmesine engel olamamıştı.

Tabağın kırılma sesini duyduğum "İşte şimdi sıçtık." diye mırıldandım. Mira bizi gerçekten öldürecekti.

Saniyeler içinde Mira da salona girip olan bitene bakmıştı. Hakan Bilge'yi tutuyor, Pelin onlara delici bakışlar atıyor, ben de korkuyla Mira'nın vereceği tepkiyi bekliyordum.

Birden "Ben karpuz yemeye devam edeceğim, siz buraları temizlersiniz." deyip mutfağa geri girdiğinde şaşkınlıkla arkasından baktım. Canı o kadar mı karpuz çekmişti yani? Bizi öldürmeyecek kadar?

Pelin birden "Hakancığım, bırak artık Bilge'yi istersen." deyince Hakan kendine gelmişçesine kollarını kendi çekti. Ben de bu sırada orayı temizleme girişimlerine başlamıştım. Tabağı düşüren Hakan olsaydı çoktan ağzına sıçmıştım ama Bilge'ye yapacak bir şey yoktu.

•••

Yemekten sonra oturup sohbet ederken, Mira aniden "Baran, canım elmalı kurabiye çekti." demişti.

"Mira, saat 11'e geliyor. Nereden bulacağım şimdi?"

Sinirlenmişti. "Bulacaksın Baran! Ara çabuk anneni, bana elmalı kurabiye yapsın!"

Hızla ayağa dikilip telefonumu aldım elime. "Alo, anne?"

"Oğlum, bu saatte hayrola? Bir şey mi oldu?"

"Gelinin elmalı kurabiye aşeriyor."

"Hemen yaparım gelinim için." Keyifle söylediği cümle kaşlarımı çatmamı sağladı. Bu aralar neden herkes her şeyi bu kadar sakin karşılıyordu? Annemin normalde "Bir de onunla mı uğraşacağım?" diye söylenmesi gerekiyordu!

"Ben artık kalkayım, yemek için çok teşekkürler." Bilge ayaklanınca biz de ayaklanmak zorunda kalmıştık. Mira ve Pelin ilk başta Bilge'yi sevmemiş olsalar da sonradan sohbeti ilerletmişlerdi. Pelin ve Hakan da gece yarısı olmadan kalkınca geriye ikili koltukta yan yana oturan Mira ve ben kalmıştık.

Mira söze "Seni de çok yoruyorum, farkındayım ama..." diye başladığında onu susturdum.

"Konu sen ve bebeğimizse yorulmak benim için hiç önemli değil." deyip kafasını göğsüme çektim ve saçlarına bir öpücük kondurdum.

"Sen çok iyi bir baba olacaksın. Ama çocuğumuz Galatasaraylı olacak, buna bir açıklık getirelim."

"Benim çocuğum Fenerli olacak." dediğimde güldü ve "Beşiktaşlı olursa çok gülerim." dedi.

"Aslında biliyor musun, hangi takımı tuttuğu önemli değil. Bolusporlu olsa bile onu canımdan çok seveceğim."

"Ya seni yerim ben." deyip yanaklarımı sıkmaya başladığında kahkaha attım. Normalde böyle olmamasına rağmen 3 aydır böyleydi ve şikayetçi olduğum söylenemezdi.

"Farkında mısın, belki de o gün siparişimizi sen almış olmasaydın bunların hiçbiri olmayacaktı." diye mırıldandım. İyi ki o gün karşıma çıkmıştı.

Gecenin geri kalanında ise ben annemden elmalı kurabiyeleri almıştım, saat gecenin 1'inde balkonumuzda, bol bol konuşup Mira'yla kurabiyelerimizi yemiştik.

YENİ KİTAP
Uzun zamandır yeni bir kitaba başlamak istiyorum ama bu sefer roman tarzından uzak, kısa hikaye gibi. Daha doğrusu yarı texting gibi bir şey düşünüyorum. Üçüncü kitabımda artık farklı bir şeyler denemek istiyorum ve size soruyorum.

Yazarsam okuyacak olan kaç kişi var?

Bu kitabı yazmak artık benim için de yazmak zorlaştı cidden. Bu bölümü çok zor yazdım ve bir sonraki bölüm de son olacak muhtemelen. Oy vermeyi unutmayın lütfen❤️

Continue Reading

You'll Also Like

362K 23.4K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.3M 90.5K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1K 205 9
Gerçeklerin er yada geç gün yüzüne çıkma gibi bir huyu vardır. Sonrasını düşünmeden en olmadık yerde en olmadık zamanda ortaya çıkarlar, sonucunda fe...
695 263 16
Efsanelere inanır mısınız? Kurt adamlar, vampirler gibi peri masallarından söz etmiyorum. Gerçek denge ve uyumdan söz eden efsanelerden bahsediyorum...