CEVAPSIZ | Yarı Texting

By EfendiOlric

45K 4K 18.4K

"Yüreğim hafif ıslaktır benim kuytu köşelerde ağlamaktan ve rengi hafif uçuktur kurusun diye kaç kez güneşe a... More

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9 : VUSLAT
BÖLÜM 10 : VUSLAT
BÖLÜM 11 : VUSLAT
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 15 : VUSLAT

BÖLÜM 14

1.5K 164 361
By EfendiOlric

"Bеkliyorum
Öylе bir havada gеl ki
Vazgеçmеk mümkün olmasın.

Orhan Vеli KANIK"

💙💙💙

Yalnızlık zordur derler; oysaki kimsesizlik ise daha zordur.

Yalnızlık acıdır derler; oysaki kimsesizlik daha acıdır.

Yalnızlık dayanılmazdır derler; oysaki kimsesizlik daha dayanılmazdır..
 
Çoğu insan karıştırır bu iki kelimeyi. Yalnızlık ve kimsesizliğin farkını anlayamazlar. 'Yalnızlığa dayanamıyorum,' dersin sen, karşındaki kişi ise 'Yalnızlık iyidir, kafanı dinlersin' diyerek karşı çıkar sana anında. 'Yanlış anlıyorsunuz' diye haykırmak istiyordu Asya ama onun sesinden rahatsız olan onlarca insan vardı; utanıyordu.

Yalnızlık kendi iç sesini dinlemen için bir süre gereklidir belki. Oysa kimsesizlik hiçbir zaman bir gereklilik değildir. Kim dayanabilir kimsesizliğe? Kim bunu gerçekten ister? İster misiniz ki kocaman dünyaya karşı tek başınıza olun? İster misiniz ki insanlara dertlerinizi anlatamayıp kahrolun? İster misiniz ki en ufak bir konuyu dahi paylaşacak kimseniz olmasın?

Asya'nın yalnızlığı kafayı dinleyecek cinsten değil; kafayı yiyecek cinstendi. Kimsenin sesini duymuyor değildi; sesini kimseye duyuramıyordu o. Bu da olmadığı kadar, dayanamayacağı kadar acı veriyordu ona.

Yalnızlık ile kimsesizlik karıştırılmamalı. Yalnız isen bu senin tercihin olabilir ancak kimsesiz isen hayatın sana sunduğu acı dolu kaderdir. Asya en çok kimsesiz olmayı sevmiyordu.

Çok mu şey istiyordu?

Ya da o ne istiyordu ki?

Ne istiyordu da insanlar ondan bu kadar uzaklaşıyorlardı. Ne istiyordu da ailesi bile yüzüne bakmıyordu. Hakkı değil miydi cidden, mutlu olmayı istemek? 

İnsanlardan eklediği biraz sevgi, biraz anlayıştı. Mutluluğunu, hüznünü paylaşacağı birileri olmalıydı yanında. Her insanın bir kimsesi olmalıydı yanında işte.

Herkes birine sahip olmalıydı.

Masada sadece çatal ve bıçakların önlerindeki yemek tabağına değdiği an oluşan o rahatsız edici ses duyuluyordu. Ailesiyle birlikte yemek masasında olmayı seviyordu. Belki onlar onu sevmiyordu ama Asya onlarla vakit geçirmeyi çok seviyordu. Ailesiyle aynı masaya oturduğu anlar nadirdi ve bunun hep bir sebebi vardı. Bu masaya geldiyse sonunda onu ciddi bir şeyler bekliyor demekti.

Oysa ne çok isterdi her aile gibi o da gerçekten yemek yemek için bu masaya oturmayı. Masaya çağrıldığında gergin olmamayı dilerdi.

En sevdiği şeydi babasının yüzünü seyretmek ancak bunu korkarak yapardı her zaman. Onu fark ederse vereceği tepkiyi kestiremiyordu tam anlamıyla. Oysaki babası bunun zaten farkındaydı. Fakat onu görmezden gelmeye öylesine alışkındı ki adam, bu duruma bile tepki veresi gelmezdi. Belki annesi kadar sürekli sinirlenmezdi ama o da Asya'ya karşı çok uzaktı. Tamamen yok gibi davranırdı kıza. Buna rağmen hayrandı babasına.

Yakışıklı adamdı babası. Siyah saçları, kemikli ve beyaz yüzünde çok asil duruyordu. Gözleri ise Asya'nın mavi gözlerinin aksine yeşildi. Uzun boyu ve geniş omuzları onu daha da görkemli kılıyordu. Korktuğunda ona sığınmak isterdi Asya her zaman ancak önünde kocaman engel vardı: Babası buna asla izin vermezdi. İlk aşık olduğu erkek, babaları olurmuş kızların. Onun babası, tam da aşık olunacak bir babaydı ancak biraz sevgisi kıttı. Paylaşamıyorlardı onunla sevgilerinin bir kısmını.

Oysa Asya'nın gözü çok yükseklerde değildi ki. Biraz görse yeterdi. Yüreği ısınırdı anında.

Yemeğini bitirip peçetesine uzandığı an hemen gözlerini ondan çekti. Babası ise dikkatini ona vermesini istercesine boğazını temizledi. Bu genelde yapmadığı, yapmayacağı, bir davranıştı. Korkarak başını kaldırdı Asya. Kıza bakıyordu adam.

"Seninle konuşmak istediğim bir konu var," dedi gözlerini üzerinden milim çekmezken. Onunla çok sık konuşmazdı babası. Şimdi konuşmak istemesi... Bu durum Asya'yı çok ürküttüyordu. Biraz cesaret almak istercesine annesine çevirdi bakışları. Annesinin de sert bakışları onun üzerindeydi.

"D-dinliyorum," dedi ürkekçe. Sadece ailesi değil çoğu insan onunla konuşmazdı. Aniden de biri konuşunca heyecanlanır ve kelimeleri dilinde birbirine dolanırdı.

"Banyonu temizleyen çalışanlardan biri küvette jilet bıçağı bulmuş." dedi adam tok sesiyle. "Yine mi denedin?"

Ne demek istediğini çok iyi anlamıştı Asya. Daha önce de denemişti intiharı. Yine edecekti. Vuslat ona mesaj atmasa bu kez belki de başaracaktı. Hemen yanı başında uyuyan ailesinin o an ondan haberi bile yokken rastgele bulduğu bir çocuk onu kurtarmıştı. Kader dedikleri şey buydu belki de.

"Ben..." diye söze başlamıştı ki annesi sertçe böldü konuşmasını.

"Sen sorumsuz bir çocuksun! Defalarca bu konuda seni uyarmama rağmen hâlâ aynı şeyi yapmaya çalışacak kadar anlamıyorsun hiçbir kelimemi!" Oysa çok iyi anlardı, aklında tutardı annesinin kelimelerini. Onların aklında kalması değil miydi ki onu bu hâle getiren?

"Neden yaptın yine? Ne zaman son vereceksin buna?" Kadının gözleri Asya'nın iz kalmış bileklerinde dolaştı. "Kime neyi göstermeye çalışıyorsun?"

Birilerine bir şey göstermek için kendi canına kıymayı istemiyordu ki. Neden anlamıyorlardı?

Asya istenmeyendi. Kimsesizdi. Yorgundu.

Bir umudu yoktu. Boşuna nefes aldığını, aldığı her nefesin kendisine de ailesine de acı verdiğini düşünüyordu. İstenmeyendi işte. Yaşam ona acı veriyordu. Buna neden devam etmesi gerekiyordu? Her konuda ailesi onun adına kararlar veriyordu, ölümü de mi buna dahildi?

"Ölürken kime neyi göstermeye çalışabilirim, anne?" diye konuştu kırgınca. Gözleri dolmuştu.

"Ne ölmesinden bahsediyorsun sen!" diye bağırdı oturduğu sandalyesinde çenesini yukarı kaldıran annesi. "Kaç defa söyleyeceğim sana. Bunu yapamazsın!"

"Neden?" diyebildi Asya. "Neden yapamıyorum. İstemiyorsunuz beni. Yok olmamı siz de istemiyor musunuz?" Gözleri dolmuştu. Sol gözünden bir damla yanağına süzülürken elinin tersiyle sildi onu.

"Bizi zor durumda bırakmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Sen kendini öldürdüğünde bizim hakkımızda ne konuşulur biliyor musun sen?" Sinirle konuşan kadın dişlerini sıkıyordu. Bu sözlere karşılık bir kere daha kızını yıktığının farkında değildi. Kızının ölmemesini isteme sebebi insanların düşünecekleriydi. Bu gerçek bir annenin yapacağı bir iş miydi?

"Ben ölmekten bahsediyorum anne?" dedi şaşkınlıkla. "Kızın. Ölecek. Kendi canını almak istiyor senin kızın. Senin tek düşünebildiğin insanların hakkınızda konuşacakları mı?"

"İntihara kalkışma sebebin ne bu defa?" diye araya girdi babası. Kızına sertçe bakıyordu hâlâ. Asya ona bakmaya korkarken ardı ardına akmaya devam eden göz yaşlarını sildi yeniden.

"İstemiyorsunuz baba beni. Bu evdeki varlığımdan bile rahatsız oluyorsunuz. Siz istemiyorsunuz diye ben odamdan bile çıkmıyorum. Her dediğinizi yapıyorum ama yine de beni istemiyorsunuz. Şimdi de beni evden göndermek istiyorsunuz." Hıçkırıklarına engel olamayacağını anlayınca sustu. Babası ifadesiz bir şekilde ona dikmişti gözlerini.

"Konu evden taşınmanı istememiz miydi yani? Bu yüzden mi intihar ettin?"

Asya ya onu anlamadıklarını ya da anlamak istemediklerini düşünüyordu. Nasıl bu kadar taştan olabilirdi kalpleri?

"Konu istenmiyor olmam. Kimse tarafından istenmiyor olmam. Benden bu kadar nefret etmenize sebep olan ne? Bir insan neden kendi çocuğuna bunu yapar? Varlığım size neden fazla?"

Annesi sinirle ellerini masaya vurdu. Babasının gözleri kadına kayarken uzanıp elini tuttu. Birbirlerine olan delice sevgileri varken kızlarına duydukları tek duygu saf nefretti.

"Sakin ol," dedi adam karısına. Sonra bakışları kızına döndü.

"Bu defa da görmezden geleceğim. Ancak sakın bir daha bunu tekrar etme. Aksi halde bu defa sonuçları çok farklı olur."

"Ben ölebilirim baba," dedi Asya. "Ben ölebilirim. İntihar ederken düşündüğüm şey size vicdan azabı çektirmek değil. Yok olmak istiyorum ben. Bir daha yine olur mu bilmiyorum. Ama bir daha yine denersem beni kesin ölüme götürecek bir yol seçeceğim. Buna şüpheniz olmasın."

Sandalyesini itip ayağa kalktı. "Otur, konuşacaklarımız bitmedi," dedi annesi. Asya'nın dudaklarından alaycı bir gülümseme döküldü. Bu gece nereden geldiğini bilmediği bir cesaret sarmıştı bedenini.

"Beni duymayan, anlamayan iki insan için benim konuşacaklarım da duyacaklarım da burada bitti. Odama gidiyorum. Beni evde istemiyor musunuz? Ona da tamam. Ne zaman git derseniz size zorluk çıkarmayacağım." Sonrasında ikisini de masada bırakıp odasına çıkmak için merdivenlere yöneldi. Arkasından ona seslenen, bağıran annesini duymamazlıktan geldi. Babası yine annesine sakin olmasını söylerken kadının son sözleri kulağına ilişti.

"Dayanamıyorum artık."

Adımlarını daha da hızlandırıp odasına girdi. Akan göz yaşlarını sildi yatağına oturduğunda. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı. Eskiden olsa saatlerce ağlardı ancak bu aralar ona iyi gelen biri vardı. Vuslat vardı...

Telefonunu alıp Vuslat'a mesaj attı. Ne yazacağını bile bilmiyordu. Gelişigüzel bir mesaj attı.

Bana biraz kendinden bahseder misin?
(20.28)

Eğer Vuslat kendinden ona bahsetmek istemezse anlardı. Zorunda değildi kim olduğunu bilmediği bir yabancıya kendini açmaya. Ama Vuslat onun gibi düşünmüyor olsa gerek mesajına geri döndü.

Hmm, ne anlatmamı istersin mesela? (20.30)

Sadece sana dair bir şeyler bilmek
istedim. Sen ne kadarını anlatmak
istersen onlardan bahset. (20.30)

Vuslat da Asya'nın kendini daha rahat hissetmesini istiyordu. Bu yüzden çekinmedi.

İsmimi biliyorsun zaten. (20.30)

21 yaşındayım. Tıp okuyorum. (20.30)

Ankara'dayım. (20.30)

Sanırım en basit bu şekilde tanıtabilirim sana kendimi. (20.31)

Kardeşin var mı? (20.31)

Asya her zaman bir kardeşi olsun istemişti. Ailesi onu istemese bile kardeşiyle arasında bir bağ olacağını düşünüyordu. O zaman kendini bu kadar yalnız hissetmezdi. Her zaman kardeşi olan insanlara özenirdi.

Var, bir erkek kardeşim var. (20.32)

13 yaşında. Canımdan bezdirdiği doğrudur. (20.32)

Gülümsemesine engel olamadı Asya. Sitem etse bile kardeşini sevdiğine emindi. Vuslat'ı gözünde ne kadar büyüttüğünü Vuslat bilse korkardı herhalde.

Çok şanslısın. (20.33)

Çok isterdim bir kardeşimin olmasını. (20.33)

Annen ve baban peki? Onlarla aran nasıl? Seni çok sevdiklerine eminim. (20.33)

Bir süre Vuslat'tan yanıt gelmeyince Asya fazla ileri gittiğini düşünüp pişman oldu.

Özür dilerim. (20.42)

İleri gitmiş olmalıyım. (20.42)

Annem ve babam vefat etti. (20.43)

Uzun zaman oluyor. 13 yıl önceydi. (20.43)

Beni seviyorlar mı bilmiyorum ama ben onları çok seviyorum. (20.43)

Asya kalbinde derin bir ağrı hissetti.

Üzgünüm. Bunu sana hatırlatıp seni üzmek istemezdim. (20.44)

Bu hiç unutmadığım bir gerçek zaten. (20.44)

Üzülmedim. Endişelenme. (20.44)

Hem hayat devam ediyor. (20.44)

Güçlü olmalıyım. Kardeşim için. (20.44)

Kardeşin çok şanslı bir çocuk. (20.45)

Sana sahip. (20.45)

Bilemezsin. (20.45)

Belki de en büyük şansızlığıdır bana sahip olması. (20.45)

Buna asla inanmazdı Asya. Emindi kardeşine çok iyi bir abi olduğuna.

Sen kimsenin şansızlığı olamazsın. (20.47)

Hiç bilmediğin bir insanım ama buna rağmen senin benim en büyük şansımsın Vuslat. (20.47)

Kim bilir? (20.48)

Belki de asıl sen benim şansımsındır. (20.48)

Asya'nın kimsesizliğini hissetmemesi için Vuslat'a ihtiyacı vardı. Buna tüm kalbiyle inanıyordu. Ancak Vuslat için de durumun benzer olduğunu sanmıyordu. Kendisine değer vermeyen bir kızdı ve birilerine şans olabileceğini düşünmüyordu bile. 

Beni iyi hissettirmeye çalışma. (20.50)

Sana yük olduğumu biliyorum. Affet beni  ama seni bırakmak da istemiyorum. Sen benim karanlıkta bulduğum ve ona doğru gitmeye çalıştığım ışıksın. (20.50)

Vuslat kalbinde derin bir acı hissediyordu. Asya çok kırgındı ve ona sarılmıştı. Onun kendisine bağlanması halinde gelecekte acı çekeceğini düşündü. Zaten yaraları olan bir kıza yeni yaralar açmaktan korktu.

Sonunda ona yeni bir yara vereceğini hissediyordu. Bunun olmaması için çabalardı fakat bazı şeyler istesek de elimizde olmazdı.

Sana yeni yaralar açmaktan korkuyorum. Bana derin anlamlar yükleme Asya. (20.52)

Yazdığı mesaj Vuslat'ın omuzlarındaki yükü azaltmadı. Öyle ki Asya'nın cevabı onu iyice sarstı. Asya için gerçekten endişelendiğini o an fark etti. Tüm bu yaşadıkları normal değildi. Bir an için ortadan kaybolursa Asya ne yapacaktı? Bir yabancıya böylesine sığınması ne kadar doğruydu?

Hayatımda kimseye veremediğim anlamların tümünü sana vereceğim. Sonunda canım acısa bile umrumda değil. Biliyorum tuhaf geliyor tüm bunlar sana ama benim kaybedecek hiçbir şeyim yok. Beni kovmadığın sürece her an varlığına sarılacağım. Hep seni düşünecek hep sana sığınacağım. (20.53)

Sen hiçkimsesi olmayan bir kızın her şeyisin şu an. (20.53)

💙💙

Yorumlarda buluşalım. Seviliyorsunuz 🌼

Continue Reading

You'll Also Like

5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
1M 13.9K 36
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
25.3M 902K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
2.2M 135K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...