Beyazın Karanlık Gölgesi

Von _bellaCiao

956 172 857

Şimdi sana çok yakınım. Hayır, artık ruhunlayım. Kapat gözlerini, seni duyamayacaklar. Bağır dilediğin kad... Mehr

Beyazın Karanlık Gölgesi

46 5 50
Von _bellaCiao


Bölüm sekiz: Yazı görse gözüm, kışı unutmaz özüm.

-------------------

18-Haziran/2018

-------------------

Tarifsiz bir acı bekliyordum. Onun yerine kulaklarıma acı bir fren sesi ulaştı. Bedenim şoktan kaskatı kesildiği için yüzüme kapanan kollarımı indiremedim. Ellerimse hâlâ kulaklarımı kapatıyordu. Bileğimi tutup indiren biri karşımda belirene kadar da bu böyleydi.

"İyi misiniz?"

Acı dolu bir inlemeyle bileğimi çektim. O anda karşımda duran beden şaşkınlıkla konuştu.

"Naz?"

Alp'in sesini işitir işitmez gözlerim yüzüne doğru yükseldi. Bana 'iyi misiniz' diye sormuştu. Bana? Bana mı?

O sırada arabanın kapısı açıldı ve içinden telaş içindeki Derin indi.

"Naz! Naz inanamıyorum, sen ne yapıyorsun? Allah aşkına kendini öldürmek mi istiyorsun?!"

Cevap vermedim. Ondan nefret ediyordum. Hayır, ondan nefret etmiyordum. Yoksa ediyor muydum? Aslında o benim arkadaşımdı. Hayır değildi. Kafam çok karışmıştı, ne hissedeceğimi bilmiyordum... Derin'den nefret ediyordum çünkü Alp Derin'i seviyordu. Alp'ten nefret ediyordum çünkü beni sevmiyordu. Kendimden nefret ediyordum çünkü bir ahmak gibi Alp'i seviyordum. Sanırım şu hayatta en çok ve tek sevdiğim kişi Seda'ydı, sevgili yıldız.

Beni karşısında görmenin Alp'i de şaşırttığı belliydi. Belki de içinden, keşke frene basmasaydım diyordu.

"Senin işin var sanıyordum." Derin'in cümlesiyle ona doğru döndüm. Yoksa kör olana kadar sarı farlara bakmaya devam edecektim.

"Vardı." Diye geçiştirdim. Alp hâlâ tepki vermiyordu.

Hepimiz yağmurun altında sırılsıklam olmuştuk. Zaten ben ıslaktım ya, neyse. Onların yanında kalmak istemiyordum. O yüzden bir adım atıp sokakta ilerliyordum ki Alp önüme geçti.

"Naz, içeride bir şey mi oldu?"

Sorusuyla afalladım. Oradan koşarak çıktığımı gördüğü için soruyor olmalıydı.

"Biri sana bir şey mi yaptı?"

İşte bu sefer ses tonuna algılayamadığım bir sinir dalgası eklenmişti. Onu gördüğüm en sinirli hallerinden birindeydi.

İçimden kahkaha atmak geliyordu. Sanırım kafasına taş düşmüştü. Alp bey beni korumak mı istemişti? O halde önce kendisinden koruması gerekiyordu.

"Sana ne?" Dedim ve hızlı adımlarımla onlardan uzaklaştım ancak kolumu tutmasıyla aramıza açtığım hatırı sayılır mesafe tekrar kapanmıştı.

"Naz, adam gibi cevap ver! Bir şey mi oldu?"

"Seni ne ilgilendirir?" Diyerek kolumu kurtarmaya çalıştım ancak başarılı olamadım. Oluşturduğu morluklara değmemek için dikkatli tutmuştu.
Ne kadar da ince bir adam değil mi?(!)

"Bırak beni! Yoksa yeni acılar mı oluşturmak istiyorsun?" Sinirle kurduğum cümleden sonra kolumu bıraktı ve bende yürümeye devam ettim.

"Naz arabaya bin!" Arkamdan bağırmasını duymazdan geldim. Bunca şeyden sonra onunla aynı arabada oturacağımı mı sanıyordu?

Ben ilerlerken araba yanımdan geçip gitmedi. Yavaş yavaş peşimden geliyordu. Alp canımı yaktığı için pişman olmuş, kendini affettirmeye mi çalışıyordu?

Saçmalama Naz. Neden böyle bir şey yapsın?

Belki eski mutlu anılarımızı hatırlamıştı... hayır, saçmalama.

Çok sinirliydi. Bunu arabanın camına bakar bakmaz anlıyordum. Sinirden delirmek üzere gibi görünüyordu. Sırf arabaya binmedim diye resmen çıldırmış gibiydi. Umarım bunun sonu da vücudumda morluklarla bitmezdi.

Bahçeye ulaştım ve onlar bana yetişmeden hızla eve girdim.

"Naz! Sen misin?" Kapıya koşan Seda karşısında beni görünce önce rahatladı. Daha sonra kaşları olabildiğince çatıldı.

"Şu haline bak! Aptal mısın sen, bu kıyafetlerle dışarıda ne işin var?! Hem de bu saatte! Neredeydin hemen söyle?!"

Onu arkamda bırakıp merdivenleri çıkıyordum ki kolumdan tuttu ve kapının önünden ayrılmamı engelledi.

"Bir cevap bekliyorum Naz!"

Seda bana sinirle bakarken kapı açılmış Alp ve Derin de içeri girmişti. Seda'nın cümlesini duyan Alp'in gözleri üzerimde gezinirken konuştu.

"Bende bir cevap bekliyorum. Orada bir şey mi oldu Naz?"

İçerisinden su çıkan ayakkabılarımı evi ıslatmamak için çıkartırken ağzımdan alaycı bir gülüşün kaçmasına engel olmamıştım.

"Çok komiksin Alp! Merak etme, senden başka bana zarar veren biri yok çevremde."

Tam yine gitmeye kalkışmıştım ki tekrar kolumu tutan Seda'ya sinirle bağırdım. "Ne var Seda, ne?! Tamam, Denis'in yanına gittim, oldu mu?!"

Onlar bana şaşkınlıkla bakarken Alp'in yumruklarını sıktığını görüyordum. Sinirle, tam gözlerimin içine bakıyordu. Zarar verdiği gerçeği miydi onu böyle sinirlendiren? Gözlerimi ondan ayırdım ve odama çıktım.

Kapıyı gürültüyle çarptığımda ne yapmaya çalıştığımı düşünüyordum. Trip mi atıyorsun?

Ah, hayır. Kesinlikle birine trip atmıyordum. Peki ya ne yapıyordum? Ergen kızlar gibi davranıyorsun!

İç sesime lanet ederek ellerimi saçlarıma geçirdim ve sinirli bir çığlık attım. Boğulacak gibiydim. Sadece çok sinirliydim ve sinirimi çıkartmaya çalışıyordum. Hem de her şeyden! Kolumu tutan Seda'dan, koridordaki merdivenlerden, yerdeki püsküllü halıdan, odamın kapısından, saçlarımdan...

Sinirli bir insan nasıl davranabilirdi ki?

Peki neye sinirlisin?

Bu afallamama yol açmıştı. Neye sinirliydim? Tabii ki kimsenin bana inanmamasına. Alp'in Derin'e davrandığı gibi bana davranmamasına, ne istediğimi bilmememe, duygularımı ve hislerimi anlamamama ve lacivert gözlere. Onun yanına gidip ondan deli gibi ürkmeme. Ah, Tanrım! En çok kendime!

Sıcak bir duşun beni gevşetmesinin hayalini kurarak banyo kapısını açtığımda çığlık atarak geriye düştüm. Yo, hayır.

Duşakabinin yanındaki gölge anında yok olurken ellerimden destek alarak hızla düştüğüm yerden doğruldum. 

Arkamı dönmüş odanın çıkış kapısına doğru koşuyordum ki, bu sefer tam kapının önünde gördüğüm siyah beden hareketsizce kalmamı sağladı. Bir duman gibi görünen gölge saliseler içinde tekrar yok olurken gözlerim kapıda belirli bir noktada takılı kalmıştı. Çenem titriyor, bacaklarımın gücü yok oluyor ve ben çığlık atamayacak kadar korkuyordum.

Odanın kapısından gelen seslerle bile ağzımı açamadım. Siyah gölgenin hayali gözlerimin önünden ayrılmıyordu. Duman gibiydi. Siyah ve güçlü bir duman.

"Naz, iyi misin?!" Seda'nın sesi ve kapının zorlanmasından sonra Alp'in sesi doldu kulaklarıma.

"Aptal gibi davranmayı kes ve kapıyı aç!"

Kapıyı kilitlediğimi hatırlamıyordum. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüp giderken beynimde aynı ses yankılandı. 

Seni duyamayacaklar. 

Gözyaşlarım daha da hızlandı ve bedenimi sarsan bir krize dönüştü. Şortumdan su damlaları akarken nefessiz kalacak kadar büyük bir krize girmiştim.

Odanın ışığı kapandı ve beynimde kendi çığlığım yankılandı. Kapıya koşup bağırmak istiyordum. 'Alp, lütfen yardım et' diye seslenmek istiyordum ancak kıpırdayamıyordum. Vücudum üzerindeki bütün yetki kaybolmuştu.

Ardından birden bire nefesim çekildi. Haberinin olmadığı bir anda birinin seni havuza atması gibi bir şeydi. Kendimi basit bir kukla gibi hissediyordum. Ellerim boğazıma giderken ciğerlerim yanmaya başlamıştı.

Beni kendine çağıran sendin.

Beynimde yankılanan sesten sonra vücudumda serin bir dalga hissettim. Tam boynumun arkasında. Evet, oradaydı.

Kızarmış gözlerim büyüdü, ciğerlerim havasızlıktan küçüldü. Ağzımı açıyor, derin nefesler almaya çalışıyordum ama ciğerlerime minik bir hava dalgası bile ulaşmıyordu. Ellerim boğazımda kenetlenirken kapıdan gelen büyük bir gürültüyle kapı yere serildi. Onunla aynı anda bedenimi havada tutan güç aniden yok oldu ve yere yığıldım.

Kapıyı kıran Alp bana yaklaşırken tekrar nefes almaya başlamıştım. Ama bu çok kısa sürdü.

Ciğerlerime aniden çektiğim hava boğazımda takılı kalırken yattığım yerde öksürük krizlerine girdim. Can çekişen bir horoz gibi.

"Hangi ahmaklığın peşindeydin?!" Alp'in güçlü kolları beni yerden kaldırırken hâlâ öksürüklerimin arasından nefes almaya çalışıyor ve nefes almaya çalıştıkça daha beter öksürüyordum.

Kızlardan biri ışığı yakmış ama odaya girmemişti. İkisi de odaya girmeye çekiniyor gibiydi.

Benden kaçamazsın.

Zihnimde yankılanan sesten sonra kızarmış gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Aldığım küçük soluklar bana yetmiyordu. Ağzımı açıp gürültülü bir şekilde nefes almaya çalıştım ama boşunaydı, fayda sağlamayacağını bildiğiniz halde can havliyle içgüdüsel olarak tekrarladığınız hareketlerden biriydi. Panik dalgası bütün vücudumu sarmış, deli gibi titretmeye başlatmıştı. Ölüm bu kadar acıtmamalıydı.

"Naz sakin ol. Sakin ol ve nefes al."

Alp'in sesi kulaklarımda çınlarken gözlerimin önünde siyah dumanlar oluşmaya başladı.

"Naz, nefes al! Sakin ol, buradayız nefes al."

Hâlâ kucağındaydım. Daha sonra beni yumuşak bir yere yatırdığını hissettim. Vücudum kasılmıştı.

"Sakinleş, buradayız sakinleş!"

"Şok geçiriyor Alp, bir şey yap!"

Sesler sanki suyun altındaymışım gibi boğuklaşmaya başlamıştı. Bir süre sonra anlamadığım gürültülere dönüştü. Seda'nın mavi gözlerini gördüm, sonra dumanlar arttı. Görüntüler yok oldu. Kulağıma dolan boğuk çığlıklardan sonra, aynı görüntüler gibi sesler de yok oldu. Nefes alamayarak kıvranıyordum.

Şimdi sana çok yakınım. Beni kendine yaklaştırdın Rue, beni kendine çağırdın.

Zihnim bir uçurtma gibi ellerimin arasından kayıp giderken bedenim birden bire derin sulara daldırıldı. Çırpınmalarım yok oldu, gözlerim kapandı. Boğuluyordum...

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

24.5K 1K 30
☠Onlar katil. Artık insan olmadıklarına dair yemin ettiler, diye söylentiler var; bu yüzden dikkatli ol, aptalı oynamak canını kurtarmayacak. ☠İstekl...
2M 73K 158
Zombiler İstanbul'da... Birbirinden ilginç karakterleri ve yüksek temposu ile bir zombi romanından çok daha fazlası. Bir solukta okuyacaksınız.
1.3M 12.3K 11
(Allah), insanı; kabaran-kuru-ses çıkaran çamurdan yarattı. Cann'ı(cinleri), dumansız, karışık ateşten yarattı. Ey (insanlar ve cinler!) Siz ikiniz...
7.1K 332 72
Bu kitabı yazıp tam yazmayan yazarlar var ve ben de dedim ki "Neden ben yazmıyorum?" VE KARŞINIZDA PARANORMAL HİKAYELER! Merak etmeyin ben birazını y...