ESMER.

By okeyedorduncuuu

9K 365 80

Kalbim minicikken bile senin için çarpıyordu Tuna..Ben senin hiç fark etmediğin gölgendim.Hep takip ettim, he... More

ESMER.
1.-Küçük Tuna-
2. -Farklı İnsanlar-
3.-Bi Kahve?-
4.-Ters Köşe-
5.-Memnun Oldum Eylül.-
6.-Doğumgünü Piçi!-
7.-Çok safsın.-
9.-Ne dersin?-
10.-Papatya Yaprağı.-
11.-Senin Gökyüzün-
12.-Tek Kelime ile Aptal.-
13.-İhanet mi Ettin?-
14.-Nefes-
15.-Sınırlar-
16-Suçluluk Duygum-
17-Gelip beni alır mısın?-

8.-Özür dilerim.-

349 21 6
By okeyedorduncuuu

İyi ki yaz he. Yoksa bu kadar sık yazamam. :D Neyse öncelikle okunma sayısı ve vote az. Ama yazmak hoşuma gidiyor işte, bir kişi okusa bile yazarım cidden. Birde Tuna'nın ağzından istenmişti, bir kısım yazdım. Tuna'nın geçmişi.

Keyifli okumalar. Öptüm.

Not: Lanet laptopum yapılınca her bölüme multimedia eklicem.Boyle kendimi kotu hissediyorum :(((((

Telefonlarımı bir türlü cevaplamıyordu Burak. Ben de bir süre sonra pes ettim ve okulda yüz yüze konuşmaya karar verdim.

Pazartesi günü erkenden kalkıp giyindim ve kahvaltıyı beklemeden evden çıktım. Çantamı açtığımda geçen gün Mehmet'in unuttuğu ceketini gördüm ve Mehmet'e bir mesaj attım.

Okula geldiğimde kulaklığımı çıkarıp bahçede gördüğüm Hale'nin yanına gittim.

"Selam Hale." dediğimde beni fark edip gülümsedi.

"Selam tatlım. Burak'ı gördüm, morali bozuk gibiydi. Bir sorun mu var?"

"Ah, şey biraz tartıştık da. " diyerek konuyu kapatmaya çalıştım, o da anlayışla karşılayarak benimle birlikte sınıfa çıktı.

Sınıfa girdiğimizde Burak'ı Rüzgar'ın yanında otururken buldum. Kafasını çevirince göz göze geldik, hemen bakışlarını kaçırdı.

Oturacak yer bulamayınca beni yanına çağıran Nur'un yanına oturdum.

"Seninle pek fazla konuşmadık ama iyi birine benziyorsun Eylül." deyince gülümsedim. Gerçekten çok tatlı ve samimi bir kızdı.

"Teşekkürler Nur, sen de öyle." deyince konuşmaya başladık. Hoca gelene kadar sohbet ettik sonra ders başladı zaten.

Öğle arasına kadar Burak'la konuşamadım. Yüzüme bakmıyordu ki!! Öğle arası Hale ve Tuğçe'nin ısrarlarıyla Nur'la birlikte Burakların masasına oturduk. Beni görünce kaşlarını çatan Burak yemek boyunca ağzını bile açmadı. Yemekten sonra herkes kalkarken Burak'ın yanına gittim.

"Konuşabilir miyiz?" deyince Doğu ve Rüzgar'a işaret etti ve yalnız kalmamızı sağladı.

"Seni dinliyorum." dedi kollarını birleştirerek.

"Özür dilerim." deyince suratını buruşturdu. Hemen lafıma devam ettim.

"O gün orada indim çünkü barmen çok yakın bir arkadaşım. Anlatmak istemedim çünkü hayatımda benden başka kimseyle tanışsın istemiyorum. "

"Nasıl yani?"

"Aslına bakarsan herkesi tanıyor. Hayatımdaki her şeyi ona anlatıyorum ve bana fikir veriyor. " dediğimde bakışları biraz yumuşasa da tavrı değişmemişti.

"Sana tekrar nasıl güvenmemi bekliyorsun?"

"Ne yani? Bitsin mi?" diye şaşkınca sordum.
Burak'ı gerçekten sevip sevmediğimi bilmiyordum. Aynı anda iki kişi sevilebilir miydi?
Ondan ayrılma düşüncesi canımı yakıyordu. Ona ihtiyacım vardı. O bana iyi geliyordu.

"Bitmesini istiyor musun?" deyince kafamı olumsuzca salladım. Gözlerim dolmaya başlamıştı.

Ellerimi tutarak,

"Bitmesin, Eylül." dediği an ellerimi çekip boynuna sarıldım.
"Bitmesin."

******

"Esmer, çakacağım suratına iki tane! Kızım kafayı mı yedin sen? Barda çalışıyorum ben lan! Gündüz uyuyorum!" diye bağırdığında telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve gülmeye başladım.

"Ama bak haberi duymadın daha! Burakla barıştık!" diye sevinçle bağırınca ofladı.

"Git başımdan ya." deyince gözlerimi devirdim. Burda iyi bir haber veriyoruz, pls bitch yani.

"İyi be, zıbar! Ha bu arada ceketini unutma." dediğimde tamam deyip telefonu kapattı.

Acaba gidip Tuna'ya 'biz barıştık canısı ya' falan mı desem? Allahım, böyle herkese anlatasım geliyordu resmen. Sokakta bağırcam şimdi he.

*****

-TUNA-

"Ben Tuna. Atayların tek oğlu, tek varisi.
13 yaşından bu yana kimsesiz olan bir çocuk. Babamı hiç tanımadım, tek bildiğim annemin hamile olduğunu öğrendiğinde siktirip gitmesi.
13 yaşımda annemi kaybettim. Kan kanserinden. Ona ilik bulamamıştık. Oysa ben bütün gün hastanede ona ilik aramıştım. Herkese 'anneme iliğinizi verir misiniz, lütfen?" demiştim. Sonra gitmişti, annem bir daha olmamıştı.
Bana bıraktığı mektupta beni Melek Teyzenin evine beklediğinden bahsetmişti.Uzaktan bir akrabamızın.
Melek Teyze yani namı diğer Melek Tunçoğlu annemin teyzesinin kızıydı. Yani 3. derece akrabam falan oluyordu ama beni evlerine son derece sıcakkanlılıkla kabul etmişlerdi.
Onlara maddi anlamda hiç yük olmadım zaten annemin bana bıraktığı bir şirketi vardı. Ve ben başına geçecek yaşa gelene kadar orayı yöneten birileri.
Tunçoğlu'lar bana kalan tek şeydi. Melek Teyze annem, Haşim Amca babam gibiydi. Bir de ufak bir kızları vardı. Eylül..
İlk gördüğümden beri kıskandığım kız. Benim sahip olmadığım şeylere sahip olan bir kız."

Kağıdı buruşturup bir kenara attım. Olmuyordu bir türlü. Siktiğimin hocasının verdiği ödevi bir türlü yapamıyordum. Bir de ibne yapmayanları dersinden geçirmeyeceğini söylemişti.

Benim adam gibi bir çocukluğum yoktu ki! Ne yazmamı bekliyordu?

"Mehmet ne lan bu? Ne bu cebindeki? Kullanıyor musun bu boku?" diye cırtlak bir ses duyunca kulak kabarttım. Eylül müydü o? Yok artık, prenses kızları küfür ediyordu!

*******

-EYLÜL-

Mehmet'in ceketini almaya niyeti olmayınca ben götürmeye karar vermiştim. En sevdiği ceketini ben de unutacak kadar gerizekalıydı. İş başa düştü diyerek bara gitmek için hazırlanmaya başladım. Acaba Burak'a haber verse miydim? Off, gelmek isterdi.

Mehmet'i kimseyle tanıştırmak istemiyordum.

Mini bir elbise ve siyah platform giydikten sonra ceketi ve çantamı alıp odadan çıktım.Birden telefonu içeride unuttuğum aklıma gelince tekrar odama girdim. Odaya girince yatağımın yanında yerde duran beyaz bir şey gördüm.Eğilip elime aldığımda bir küfür savurdum.
Toz. Eroin. Peynir. Her ne boksa.

Hemen elimi Mehmet'in ceketinin cebine soktum. Bir tane daha. Öfkeyle odadan çıktım.Kulağımda telefonla koridorda volta atıyordum.

"Sen laftan anlamıyor musun? Uyuyorum, Esmer!" diye bir ses gelince bütün öfkemi kusmaya başladım.

"Mehmet ne lan bu? Ne bu cebindeki? Kullanıyor musun bu boku?" diye bağırınca,

"Siktir! Sen nerden buldun onu?" dedi.

"Söyle, kullanıyor musun? Ağzına sıçayım senin! Ulan, etrafımda adam akıllı biri olmayacak mı benim? Bana akıl veren adam bağımlının teki!" diye bağırdım. Sanki bana ihanet etmiş gibi hissediyordum.

"Esmer, dur vallahi benim değil.Bardan arkadaşlarımın." deyince kan iyice beynime sıçradı.

"Bana yalan söyleme! Bana sakın yalan söyleme!" deyince bir oflama duyuldu.

"Tamam baş belası, anlatacağım.Bara geçiyorum, orada görüşürüz."

"Görüşeceğiz!" diye tıslayıp telefonu kapattım. Odama tekrar girip ceketi ve çantamı aldım. Tam çıkıyordum ki Tuna'nın kapısı açıldı.

"Nereye?" diye sorunca,

"İşim var." dedim. Kaşlarını çatıp,

"Bekle, ben de geliyorum." deyince şaşırdım. Hemen kendimi toplayıp gözlerimi kıstım.

"Olmaz."

"Bizimkiler eroinmanın birine gittiğini öğrenirse ne olur biliyor musun?" deyince dinlediğini anlamıştım.Eh, yapmayacağı şey değildi.

"Aşağıdayım." diye mırıldandım. Bana boyun eğmekten başka seçenek bırakmıyordu ki.

Aşağıya indiğimde beş dakika sonra arkamdan geldi. Hemen arabaya binip çalıştırdığında adresi verdim. Kaşlarını çatıp kısa bir süre bana baktıktan sonra arabayı sürdü. Daha iki ay öncesine kadar neredeyse evden çıkmayan bir kızın böyle bir yerde ne işi olabileceğini merak ediyordu.

Barın önüne geldiğimizde hızlıca arabadan indim, o da vakit kaybetmeden peşimden gelmeye başlamıştı. Tam barın önüne oturduğumda yanıma oturdu. Mehmet'i göremeyince barmene sormaya karar verdim.

"Mehmet nerede?" deyince beni kısa bir süre süzdü, sonra cevap verdi.

"Gelir şimdi. Onunkilerden misin?" dedi iğrenç bir şekilde sırıtarak. Ona sadece gözlerimi devirmekle yetindim.

Tuna'ya dönüp,

"Ne işin var burada, Tuna?" deyince kaşlarını çattı. Arada bir gülebiliyor muydu bu acaba?

"Ben de sana aynısını soracaktım."

"Neden peşimden gelme gereği duydun ki?" deyince,

"Ne işlere bulaştın sen?" dedi.

"Ah, abilik mi taslamaya başladın?" dedim alayla. Çenesindeki kaslar gerilmişti. Birden koluma biri dokununca dikkatimi ondan çektim.

"Esmerim, hayatım hoş geldin." diye yağcılık yapan Mehmet'in omzuna bir yumruk indirdim. Geri çekilip bağırınca,

"Seni öldüreceğim!" deyip ayaklandım. Ellerini teslim oluyorum anlamında kaldırıp,

"Her şeyi anlatacağım." deyince yerime geri oturdum. Gözleri Tuna'nın üzerinde dolaştı ve,

"Yalnız.." dedi. Tuna yumruğunu sıkıp,

"Hiçbir yere gitmiyorum!" deyince gözlerimi devirdim. Buna ne oluyordu? Mehmet kaşlarını kaldırınca açıklama ihtiyacı duydum.

"Bu Tuna.." dedim, Mehmet şoka girdi. Soran gözlerle bana bakınca omuz silktim.Elini Tuna'ya uzatıp,

"Ben de Mehmet." dedi. Tuna elini sertçe sıkınca bana döndü.

"Senin de bana anlatacağın çok şey var, Esmer." deyince Tuna'ya dönüp yalvaran gözlerle,

"Yalnız?" dedim. Kaşlarını çatsa da kafasını sallayıp yanımızdan ayrıldı. Ne yani? Beni bırakıp gidecek miydi?

Mehmet'e döndüğümde sırıtıyordu.

"Bu ne ayak?" deyince konuyu değiştirme çabalarını yemedim.

"Anlat!" diye bağırınca yüzü asıldı ve kafasını salladı.

"Onlar benim değil. Onlar...Onlar Duru'nun..." deyince şaşırarak,

"Duru?" dedim.

"Küçük kardeşim.Ailem. Bak Eylül, ben annemi ve babamı küçük yaşta kaybettim. Neredeyse Duru'yu da kaybediyordum. Ergenliğe girince asi bir kız oldu. Çok başına buyruktu.Bir bakıma haklıydı, hem öksüz hem de yetimdi. Sonra bir gün evde...Ben uyurken.." derken geri çekilip bir viski şişesini kafasına dikti. Elini tuttum ve ayağa kalkıp barın arka kısmına gidip sarıldım.

"Evde yoksunluk krizi geçirdi. O an mahvoldum, 16 yaşındaki kardeşim bir bağımlıydı, Esmer. Sonra çok denedim ama olmadı. Rehabilitasyonu bırak artık evden bile çıkmıyor. Ben de başka çarem olmadığı için başka bir kriz geçirmesin diye ona bu lanet şeyi vermek zorunda kalıyorum." dediğinde o da ellerini bana sardı. Gözyaşlarım yavaşça süzülürken onun da ağladığını fark ettim. Geri çekilip yüzündeki yaşları sildim.

"Beni ona götür." dediğimde endişeyle gözleri büyüdü, elimle yanağını okşuyordum.

"Lütfen...Yardım etmek istiyorum." dediğimde beni kendisine çekip tekrar sarıldı. Fısıltıyla,

"Teşekkür ederim." diyordu.

******

Bardan çıktığımda gözlerimi siliyordum, birinin kolumdan tutup çekmesiyle ağzımdan bir çığlık kaçtı.

"Şşt..Benim." diyen Tuna'nın sesiyle yatıştım.Bu bar köşelerinde beni biri kaçırsa..Tövbe valla.

"Gitmedin mi sen?" dediğimde sinsice sırıttı.

"Eh, benim de eğlenmeye hakkım var değil mi?"

"İçtin mi sen?" diye sorunca kolumdan tutup arabaya doğru çekti. Beni arabaya yasladığında,

"Tuna ne oluyor sana?" diye şaşkınca sordum. Bir elini belime koyunca irkildim. Diğer elini de belimin diğer tarafına koyduğunda korkmaya ve heyecanlanmaya başladım. Sarhoştu!!

"Çek ellerini!" diye bağırınca gözlerimin içine baktı.

"Çok değiştin." deyince gözlerimi kırpıştırdım. Lafına devam etti.

"İçerideki kimdi?"

"Çok yakın bir arkadaşım.Her şeyimi bilen biri." Ellerini belimden yukarı doğru çıkartınca ürperdim. Omuzlarımı sertçe tuttu.

"Beni biliyor değil mi? Benim kim olduğumu söyleyince neden şaşırdı?"

"Yakın olmadığımızı biliyordu, seni benim yanımda görünce şaşırdı." deyince omuzlarımdaki elini gevşetti ve başını boynuma gömdü.Şaşkınlıktan küçük dilimi yutmak üzereydim.
Sadece sarhoş.

"Yakın olalım...Benimle zaman geçir.." dediğinde ellerimle boynundan tutarak kaldırıp yüzüne baktım. Ciddi olup olmadığını merak ediyordum.

"Tuna sen yine ne işler çeviriyorsun?" dediğimde gülmeye başladı. Sinirlenip ellerimi göğsüne koyup ittirdim ama engelledi.

"Keşke iyi anlaşabilsek." dedi bir anda ciddileşip.

"Sen bana iyi davrandın mı ki hiç? Ben senin dalga geçtiğin o aptal kızdım hep." dediğimde ellerini çekerek uzaklaştı ve,

"Gidiyoruz." dedi. Demek ki içince içine dengesiz bir Tuna kaçıyordu.

Arabada giderken aklıma hep söyledikleri geliyordu.
Yakın olalım.

Acaba gerçekten böyle düşünüyor muydu? Yapma Eylül, sadece sarhoştu.
Benimle zaman geçir.

Keşke bunları bana gerçekten söylemiş olsa. Ah, keşke oyunlar oynamasak.

Araba eve yanaştığında tek kelime etmeden arabadan indim. Zaten o da ne bakıyordu ne ağzını açıyordu. Demek ki ayılmıştı.

Eve girdiğimde annem ve babama selam verip yukarı çıktım. Tam odama girecekken Tuna'nın odasının kapısının açık olduğunu gördüm. İçeri bakınca yerde buruşturulmuş bir kağıt parçası gözüme ilişti.

Kağıdı elime alıp açtım ve okumaya başladım.Tuna çocukluğunu yazmıştı!
Daha önce hiç merak etmediğim çocukluğunu.
Annesini.
Babasını.

Okurken gözümden bir damla yaş süzüldü. Böyle olduğunu bilmiyordum. Boğazımda bir yumru oluşmuştu.
Beni kıskanıyordu..Benim hayatımı..

Ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtığında karşımda ateş saçan gözleriyle onu gördüm.Bir anda yanıma gelip kağıdı elimden çekti.

Beni bu yüzden sevmiyordu işte. Ben onun hak ettiği hayatı yaşayan kızdım. Babam vardı, annem vardı. Buna rağmen onların değerini bilmeyen bir şımarıktım.
Hıçkırıklarımın arasında fısıltıya yakın bir sesle "Özür dilerim."  dedim ve arkamı dönüp hızlı adımlarla odama girdim. Ardımdan kapattığım kapının önüne yığıldım ve ağlamaya devam ettim..

Birinin ellerine hiç dokunmadan sevilebilir miydi usul usul?
Sevdim.

Continue Reading

You'll Also Like

247K 546 18
+18 içerir
394K 1.7K 4
YENİDEN YAZILIYOR 🍷⛓️🌓 Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan Ahu ablası evlenince onunla aynı evde...
1.6M 28.2K 8
Hansa Kozcu &Fatih Haznedar 🌹 BERDEL/AŞİRET KURGUSUDUR YALNIZ BİLDİĞİNİZ BERDEL HİKAYELERİNDEN DEĞİLDİR. ŞİDDET VE ZORLAMA TARZI ŞEYLER YOK [Başlama...
142K 4.3K 22
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...