fire and blood • malik

Por carmenfkahlo

158K 12.4K 6.4K

Yüzyıllardır güney toprakları ve ejderhalara hükmeden, ilk insanların soyundan gelen Malikler kuzeydeki krall... Más

I| northern fugitive
II| dinner at sunset
III| the sadness of winter roses
IV| bloody gift
V| hot beauties
VI| night escape
VII| mercy and betrayal
VIII| little cabin in the woods
IX| the dragon prince
X| price
XI| brownland
XII| the king is back
XIII| love is weakness
XIV| city rumours
XV| red
XVI| we always alive
XVII| cruel man
XVIII| gods
XIX| blind eyes
XX| snowflakes
XXI| north is here
XXII| you're a wolf
XXIII| peace, feast and dance
XXIV| powerful women
XXV| first day of the tournament
XXVI| down the cliff
XXVIII| pride
XXIX| between fireflowers
XXX| dream syrup
XXXI| dead message
XXXII| dance of dragons
XXXIII| falling snowflake
XXXIV| king in the north
XXXV| cold death
XXXVI| betrayal
XXXVII| the lion's claw
XXXVIII| first judicial
XXXIX| kissed by fire
XL| green eyes
XLI| changing game
XLII| the dragon always comes for you
XLIII| poverty
XLIV| survivor
XLV| shame
XLVI| life and death
XLVII| love is sacrifice
XLVIII| new toys
XLIX| where is your god
L| together
LI| tattoo
LII| taste of ashes in your mouth
LIII| snake and black wolf
LIV| uri
LV| fighting to death
LVI| the price of the facts
LVII| three months
LVIII| fear
LIX| plans on azul island
LX| fire and blood [I]
LXI| fire and blood [II]
LXII| ashes of burning bodies
LXIII| preparations for the new war
LXIV| political behavior
LXV| towards the tear river
LXVI| burn them all
LXVII| victory or defeat
LXVIII| immortal man

XXVII| the queen of love and beauty

2.1K 175 24
Por carmenfkahlo

ZAYN

Küçük konseye yeni katılmış olan pezevenk Lord Kevin Ball, çoğu kişiyi memnun etmemişti. Ancak kimsenin ne düşündüğü önemli değildi çünkü Kral Yaser, Kevin' ın işini iyi yapan bir muhbir olduğunun farkındaydı. Doğal olarak kimsenin söz söyleme cesareti yoktu.

"Ekonomik olarak ne durumdayız?" dedi Kral Yaser oldukça ciddi bir şekilde. Birbirine kenetli elleri ahşap masanın üzerinde duruyor ve ejderha ateşi gibi ışıldayan irisleriyle kraliyet defterdarı olan Lord Stephen' a bakıyordu.

Lord Stephen önünde açık duran ciltli defteri bir kez daha incelerken yüzünde oluşan simanın pek iç açıcı olmadığını herkes anlayabilirdi.

"Elimden gelen her şeyi yapıyorum ancak harcamalar ciddi anlamda çok büyük Majesteleri. Üstelik henüz turnuvanın üçüncü günündeyiz. Bundan çok daha fazlası olacak."

"Hazinenimizin dolu olduğunu sanıyordum?" dedi Zayn. Sandalyesinde biraz daha yayıldı. Salondaki herkes gibi dik oturup kazık gibi rahatsızca durmak ona saçma geliyordu.

"Hazinemiz hala dolu prensim. Ama yapılan harcamalar ileri zamandaki kötü olasılıklar için sıkıntı doğurabilir."

"Ne gibi olasılıklar?" Zayn önündeki tabaktan leziz görünen üzüm salkımından bir tane alıp ağzına fırlattı.

"Örneğin ansızın çıkan bir savaş." Lord Stephen gergince arkasına geri yaslandı.

"Üzgünüm ama Lord Stephen' in verdiği örnek gerçekleşebilir Majesteleri." dedi Şehir Muhafızları Kumandanı Lord Reagan. "Doğu kıyılarımızın çevresinde görülen korsan kadırgalarının haberini aldım."

"Kaptan Hook' un kadırgası görülmüş mü?" diye soran Zayn meraklı bir şekilde dikleşmiş ve sonunda dikkatini çeken bir meseleye odaklanabilmişti.

Bugüne dek o kanca lakaplı piçi hiçbir zaman denizin dibine gömen olmamıştı. Zayn' in onun nasıl göründüğü hakkında hiçbir fikri yoktu. Ama onun genç, güçlü ve sahte tanrıları olan Boğulmuş Tanrı' nın kanını taşıdığına, denizlerin sahibi olduğuna inanıyorlardı. Kaptan Hook, diğer aptal korsanlar gibi Greenland kıyıları ile uğraşmaz, onun çok, çok uzaklara, maceralara atıldığı söylenirdi. Ve Brownland' e hükmeden şu kraliçe bozutusuna bağlı olduğu... Kadının adını hatırlamıyordu.

"Tanrıya şükür ki Kaptan Hook görülmemiş. Bunlar adları pek ünlü olmayan korsan prensim."

"İyi. En ufak bir sorun gerçekleşirse ben hallederim."

"Tek başınıza bu tehlikeli olabilir." dedi Baş Üstat Walter White.

Lord Reagan da ekledi. "İki ya da üç tane görülen kadırgalar yok prensim. Bir filodan bahsediyorlar."

"Dediğim gibi: Benim için sorun değil."

"Aptallık etme." dedi kral. "Eğer böyle bir olasılık gerçekleşirse bunu birlikte halledeceğiz. Tek varisimi ölüme göndermek gibi bir merakım yok."

"Kralım nasıl isterse." dedi Zayn alay dolu bir sesle.

Kral Eli Lord Mark Tomlinson "Her ihtimale karşı bizim de bir donanma hazırlamamız iyi olacaktır diye düşünüyorum Majesteleri." dediğinde Lord Reagan onaylarcasına başını salladı.

"Kesinlikle bunu yapmayı öneriyorum. Tüm bu karmaşıklığın içinde zor olacak fakat insanlarımızın iyiliği söz konusu."

Lord Stephen hesaplamalar ile dolu defterini tekrar inceledi. "Hazırlıklar için hazineden bir miktar ayarlayabilirim."

"Pekala... Olası bir deniz savaşı için donanmamız hazırlansın ve kadırgalarımızın da bakımları yapılsın. Yine de önceliğimiz bu turnuvayı atlatmak lordlarım. Kuzey buradan gittiğinde tüm dikkatimizi korsanlara verebiliriz."

Lord Stephen defterine uzunca karalamalar yaparken Kral Yaser delici gözlerini, olayları en başından beri sessizce dinleyen Lord Kevin' a çevirdi. "Lord Kevin, bize verebileceğiniz önemli bilgiler var mı?"

"Prensimize söylediğim gibi halkın öfkesi dinmiş değil Majesteleri. Küçük bir kıvılcım tüm şehri ayağa kaldıracak kadar büyük bir etki yapabilir."

"Yapamazlar." dedi Zayn. "Yanmayı göze alacak kadar cesur değiller."

"Gözü dönmüş bir halk istediği her şeyi yapabilir." dedi Kral Yaser. "İnsanlarımız ile ilgilenmeliyiz."

"Buna katılıyorum Majesteleri. Kuzey Krallığı' nın buraya gelmesi ile insanlar yemek bulmakta epey zorlanıyor ve her şeyin fiyatı da bu yüzden epey arttı. Doğal olarak hırsızlıklar da çoğaldı. Hırsızlıklar da kavgaları ve cinayetleri getirdi. Şehir muhafızları işlerini çok daha iyi yapmalılar. Haksız mıyım Lord Raegan? İki gece önce kızlarımla eğlenirken korumak zorunda olduğunuz şehrimizde belki de birbirini öldüren insanlar oldu."

Yüzü kızaran Lord Raegan' ı görmek diğerlerinin aksine Zayn' in koca bir kahkaha atmasına neden oldu. İşte pezevenk Kevin Ball' ı bu yüzden seviyordu.

"Leydinize ihanet etmek büyük bir günah!" dedi Baş Rahip Ilham.

Lord Kevin da güldü. "Sizin de genç kızlarımla yaptığınız oyunları unuttuğumu sanmayın Rahip Ilham. Yaşınıza göre epey hızlısınız. Bu çok gurur verici olmalı. Ah, ve siz Lord Desmond... Leydi Styles' ı defalarca kez aldatmanız hiç hoş değil."

Kevin Ball kendisinden nefret ettirmeyi kolaylıkla başarabilirdi. Buna devam edecekti ki "Yeter." dedi Kral Yaser.

"Kadınlarınıza ihanet etmeyi kesin. Kevin, başka bir şey?"

"Kuzeyli lordların da sık sık uğradığını söyleyebilirim. Özellikle şu kendisini yıldız sanan Brad Pitt neredeyse her gece geliyor."

"Kızlarına söylediğini önemli bir şey var mı?"

"Genel olarak karısına olan nefretini kusuyor Majesteleri. Leydi Angelina' nın tam bir aptal olduğunu ve hatta onu öldürmek istediğini söyledi. Daha tuhafı geçen gece sarhoşken en güzel kızlarımdan birisi olan Selly' e söyledikleriydi aslında."

"Ne söyledi?" diye sordu Lord Stephen.

"Geri döndüğümüzde her şey bitecek sevgili Selly. Hiçbir sorun kalmayacak. İstemediklerimizden kurtulacak ve dilediğimizi yapacağız. İstersen benimle gelebilirsin Selly. Angelina' yı dert etme. Ne de olsa ölecek. Evet Selly. Benimle gel. Seni her gece sikebilmek beni mutlu edecek. Tatlı göğüslerin-"

"Detaylarıyla anlatmana gerek yoktu Kevin, her neyse. Bize verdiklerin için sana minnettarım. Söyleyeceği başka bir şeyi olan?" Kimseden ses çıkmadı. "Güzel. Yarın sabah görüşmek üzere lordlarım." Kral Yaser' in iri vücudu ayaklandığında herkes ayağa kalktı ve kral için reverans yaptı. Kalan kişiler Zayn için de selam verdikten sonra salonu terk etmek üzere harekete geçtiler.

Lord Kevin ve Zayn yalnız kaldı. "Otur." dedi Zayn. Kendisi de yerine oturdu ve bacaklarını masanın üzerine kaldırdı. Şimdi çok daha rahattı.

"Güzel bir konsey oldu değil mi?" dedi Kevin alayla ve önündeki cam sürahiye uzanıp önündeki iki kadehe şarap doldurdu.

"Kesinlikle. Konseylerin bu kadar eğlenceli geçebileceğini bilmezdim."

Kevin' ın uzattığı cam kadehi aldı ve şarabından birkaç yudum içti.

"Ah," diye iç geçirdi Kevin. "Kızlarım kadar güzel olan bir şey varsa o da bu inanılmaz Tomlinson şaraplarıdır."

"Kızlarından bahsetmişken... Oyun büyüyor Kevin. Kızların daha dikkatli olmalı. Küçük bir sır bile birçok şey için yardımcı olabilir."

"Elbette, bunun gayet farkındayım. Ve işimi iyi yaptığımdan emin olabilirsin. Hatta birazdan doğruca zevk evime gidip son durumları öğreneceğim."

"Öğrendiğin her şeyi önce bana söylemen gerektiğini biliyorsun değil mi? Babamdan önce bile bana söylemen gerektiğini?"

Lord Kevin' in güzel yüzünde tehlikeli bir tebessüm geçti. İşaret parmağı ile kadehinin ağzında daireler çizerken "Benim bu krallığa diz çöktüğümü mü düşünüyorsun?" dedi ve güldü. "Ben sana hizmet ediyorum Zayn. Sadece sana hizmet eder ve senin önünde diz çökerim."

Zayn cevaptan tatmin olmuştu. Şarabında kalan son yudumları da hızlıca içtikten sonra ayağa kalktı.

"Şimdi gidip yavru aslan ile ilgilenmem gerekiyor."

Ayağa kalkan Kevin güldü ve hafifçe eğildi. "İyi şanslar prensim. Eminim ki zor olmayacak."

Küçük konseyin toplandığı salondan çıktıktan sonra kapıda kendisi için bekleyen Liam Payne' ye "Harry Styles' dan haberin var mı?" diye sormuştu.

Liam bilgisi olmadığını ama Zayn dilerse öğrenebileceğini söylediğinde Zayn bunu kabul etti. Liam' a odasında bekleyeceğini bildirdikten sonra şövalye ile ayrıldılar ve sonra da odasına gitti.

Yaver Dei her sabah olduğu gibi Zayn' in ateş çiçeklerini özenle suluyor, solmuş yaprak parçalarını temizliyordu. İçeri girdiğinde Dei abartılı bir şekilde eğildi.

"İşine devam et Dei." diyen Zayn yatağının kenarına oturdu ve küçük çocuğun gergince işini yapmaya devam etmesini izledi.

Bir süre sonra "Benden korkuyor musun?" diye sormuştu. Küçük yaverin ne zaman yanında olsa Dei panikliyor ve türlü sakarlıklar yapıyordu. Sulama kabını iki kez elinden düşürmesi, Zayn' in bunu sormasını sağlamıştı.

"Herkes sizden korkar prensim."

Zayn bıkkın bir iç çekti. "Sen benden niye korkuyorsun?"

Dei böyle bir soru beklemiyordu. Bu sebeple uzun bir süre düşünmüştü.

"Beni yakarsınız diye."

"Dei... Seni yakmam. Ya da öldürmem. Tabii bana ihanet etmediğin sürece. İhaneti asla affetmem, biliyorsun."

"Biliyorum."

"Öyleyse benden korkmana da gerek yok. Rahat ol. Sürekli bir şeyleri yıkıp döküyorsun."

"Özür dilerim prensim. Bir daha yapmamaya çalışacağım."

Hala korku dolu siyah gözlerini Zayn' e çevirdi. Çocukta bir problem olduğunu Zayn anında anlamıştı.

"Size bir şey söylemem gerekiyor."

"Söyle."

"Ama beni öldürmelerinden korkuyorum."

İçini kemirmeye başlayan bir merakla ayağa kalkıp Dei' nin tam karşısına geçti. On üç yaşındaki çocuk başını kaldırarak prensine baktıktan çok kısa bir süre sonra tekrar gözlerini kaçırdı. Belki de Zayn' in bu kadar yakınında olması onu daha çok korkutuyordu.

"Ölmeyeceksin. Buna izin vermezsem gerçekleşmeyeceğini biliyorsun değil mi?"

Yaver başını yavaşça aşağı yukarı salladı ve zeytin gibi olan siyah gözlerini prensin şüpheli gözlerine kaldırdı. "Dün gece odama giderken bir adam geldi. Boynuma bir bıçak dayadı ve gerçekleri söylememi istedi."

"Ne gerçeği?" O sırada Dei' nin boynundaki ince kırmızı çizgiyi de fark etmişti.

"Siz ve Leydi Rhoslyn' in arasındaki ilişkinin ne kadar ileri gittiğini sordu. Sizin... Samimi olduğunuz bazı anlardan haberdar olduğunu-"

"Dei, uzatmadan ne sorduğunu söyle."

"Leydim ile sizi öpüşürken gören birçok insan var prensim. Bu adam da bana, gece ilişkilerinizin gerçek olup olmadığını sordu."

"Ne söyledin?"

Zayn, Dei' nin Rhoslyn ile arasında olan çoğu şeyi bildiğinin farkındaydı. Çocuğun açık verecek bir şey söylemediğini umdu. Fakat onu korkutmuşlardı. Boğaza dayanan bir bıçak -özellikle korkak birisinin boğazına- gerçekleri bir bir ortaya çıkarabilirdi.

"Böyle bir şeyin olmadığını, prensim. Sonucu ölmek bile olsa size ihanet etmeyi aklımın ucundan bile geçirmedim. Babam her zaman size sadık olmamı söylüyor."

Ferah bir nefes verip Dei' nin dar omuzlarından birisini tuttu.

"Adamın yüzünü gördün mü?"

"Hayır, çok karanlıktı ve pelerininin başlığı yüzünün yarısını gizliyordu, göremediğim için üzgünüm."

"Üzgün olma." dedi Zayn. Omzundaki elini sıktı. "Bir gün, kılıcım omzuna değecek ve onurlu bir şövalye olarak ayağa kalkacaksın Deiondre Payne."

Yaver, belki de ilk kez korkusuzca prensinin gözlerinin içine baktı ve bir çocuğun yapabileceği kadar samimi olacak şekilde gülümsedi.

Odasındaki kapı iki kere tıklatıldığında, Zayn yaverindeki gözlerini kapıya çevirip girme emri verdi. Sör Liam Payne "Sör Harry bahçede." dediğinde Zayn başını sallayarak tekrar Dei' ye baktı. "İşine geri dön."

Omzunu son kez sıvazladıktan sonra Liam ile birlikte odasından çıktı. Koridorları hızlı adımlarla aşarken "Yalnız mıydı?" diye sordu.

"Evet, taş bankların birinde oturmuş denizi izliyordu."

Aralarında başka hiçbir konuşma geçmedi. Ejderha Kalesi' nin bahçesine açılan kapıya geldiklerinde "Beni burada bekle." diye emir vermişti Liam' a. Liam ona söyleneni yaptığında Zayn devam etti ve bir labirenti andıran bahçede yürüdü. Sarmaşıklardan ve çeşitli yeşil bitkilerden yapılmış duvarları geçerek belli mesafeler arasında yapılmış taş banklardan birinde oturan Harry Styles' ı gördü. Kalbinden, boğazına ve kılıç eline yükselen öfkeyi hissedebiliyor, gözlerinin önüne, yüzü ve vücudu Harry tarafından dağıtılmış fahişe geliyordu. Ve belki de mümkün olsaydı aynılarını yapacağı kız kardeşi...

Harry dalgın görünüyor, hüzün dolu zümrüt gözlerini denize dikmiş, rüzgarın kıvırcık saçlarını oradan oraya savurmasını umursamıyordu. Buradan bakıldığında ne kadar da masum görünüyor. Bunu o kıza nasıl yapabildi?

"Ne düşünüyorsun?"

İrkilen Harry, ejderha prensinin geldiğini fark edince ayağa kalkacaktı ki Zayn elleriyle Harry' nin geniş omuzlarını kavrayıp baskı uygulayarak oturur kalmasını sağladı.

"Ne düşünüyorsun?"

"Birçok şeyi."

Çocukluk arkadaşının arkasından dolandı ve yanına oturdu. "Ben de birçok şey düşünüyorum." dedi Zayn. "Düşünmekten bazen aklımı kaybedecek gibi hissediyorum. Ama düşünmeden de duramıyorum."

Harry cevap vermeyip denize bakmaya devam ettiğinde Zayn arkadaşının üzerindeki bakışlarını inadına sürdürdü.

"Kız kardeşimi seviyor muydun?"

"Tüm kalbimle sevdim." Harry, şimdi ise birbirine kenetlediği ellerine baktı. "Onu benden kim aldı bilmiyorum ama eğer bilseydim kanı hala yerde kalmazdı."

Sahte. Söylediği ve yaptığı her şey sahte. Şimdi çok daha iyi görebiliyorum.

"Yerdeki kandan rahatsız olan sadece sen değilsin. O benim de kanım. Tüm ejderhaların kanı."

Harry onaylayan mırıltılar çıkarırken Zayn bu sefer karşıya baktı. Parlak güneş, denizde elmas gibi görünen ışıltılar yaratıyordu. Rhoslyn o elmasları sevdiğini söylemişti bir keresinde. "Kuzeyde, parıldayan ve sıcaklık yayan hiçbir şey yok. Buz. Her yer çok soğuk ve buzla kaplı."

"Sen sıcaksın." demişti Zayn. Ve sonra kollarındaki kızın sıcak tenini okşamıştı. O ânı düşünüp kemiklerine kadar tekrar hissetmeye çalışırken bir süre sessiz kalmış, onu özlemişti. Tüm geceyi birlikte geçirmelerine rağmen.

"Ofra İsyanı' nı hatırlıyor musun?"

Harry ilk kez Zayn' in yüzüne bakıp "Asla unutamam." dediğinde gerçekten samimiydi. Zayn bunu kolayca gördü.

"Baş kaldırmak istediler. Bize. Ejderhalara. Ne hakla ejderhaya baş kaldırırlar?" Zayn' in gözleri karanlık bir girdap gibiydi ve Harry savunmasızca bu irislerden başka hiçbir şeye bakamaz olmuştu.

"Birkaç küçük haneyi yanlarına alıp ilk kanı döktüklerinde ne oldu? Halam Doniya' yı öldürdüklerinde? Ne yaptım?"

"Ejderhana bindin. Ve onların soyu kurudu." Harry gergince yutkundu.

"Onların kaleleri rüzgarlara karıştı. Geriye sadece birkaç yüzlükten oluşan birlikler kaldığında ejder ateşiyle çok kısa bir süre içinde halledilecek bir işti. Ama babam bana Anghrist' i kullanmamam gerektiğini anlattı. Benim için fark etmezdi... O günü hatırlıyor musun Harry?"

"Yanındaydım. Birlikte at sürmüştük. Ve birlikte öldürmüştük."

O günü tekrar yaşattı zihninde. Bulutlu bir gündü. Belki de gökyüzündeki tek şey yanan kalelerden yükselen dumanlardı. Ama tüm krallık boyunca kokan tek şey ateş ve kandı. Zayn' in en sevdiği koku.

Son kez derin bir nefes çekti içine. Öncü birliklerinin başındaydı. Askerleriyle birlikte savaşacaktı ve ruhu bedenine sığmıyor, ölüm ve kan arzusuyla yanıp tutuştuğunu hissediyordu. Daha önce hiç bu kadar canlı hissetmemişti belki de. O savaşmak için doğmuştu.

"Bugün güzel bir gün." dedi yanındaki Harry. Gülümsüyordu. Öldürmek onu da mutlu edecekti.

"Belki de Brownland' a gidip bir korsan olmalıyım." dedi Niall Horan. "Burası huzurlu ve barış içinde yaşayan bir krallık. Bana kaos lazım."

"Emin ol, senin peşinden gelirdim kardeşim." dedi Zayn' in diğer yanındaki Louis Tomlinson. Liam Payne şarabını yudumlamakla meşguldü.

"İşte başlıyor." dedi Zayn sırıtarak. Bulundukları arazinin bir mil ilerisindeki sadece iki yüz kişilikten oluşan birlik ölüme doğru atlarını tırısa kaldırdı. Aptaldılar. Lordlarının neredeyse tamamı ölmüştü ve diz çöküp af dilemek yerine onların ardından gitmek istiyorlardı. Gurur, diye düşündü Zayn. En azından gurura sahipler.

"OKÇULAR!" diye bağırdı Kral Yaser. Birliklerin arkasında askeri stratejiler ile uğraşıyordu. Babası bu konuda epey yetenekliydi, Zayn ise tanrıdan sadece savaşma becerisi alabilmişti.

"ÇEK!" Gerilen yayların sesini duyduğunda solukları hızlandı.

Geliyorlar.

"BIRAK!" Ve onlarca serbest kalan ok süzülerek yükseldi, yükseldi ve inişe geçti, karşındaki askerlerin yere yıkılışını seyretti. Eşsiz bir manzaraydı. Ölen adamların çığlıkları, yere düşen atların feryadı...

"ÇEK!" Askerler kalkanları ile yüzünü gizledi. "BIRAK!" Yine de bir kısmı devrildi.

Geriye kalanlar cesurca yollarına devam ederken Zayn miğferinin korumasını indirdi. Ardından Blackfire' yi kınından hızlıca çekip açığa çıkardı. Siyah metalli kılıcı, onlar için bir cellat ve adalet olacak, herkes bunu öğrenecekti. Herkes, ejderhaya baş kaldırmamayı öğrenecekti. Kaldıranlar ise Ofra' yı hatırlayacaktı.

Sadece komutu bekledi. Nefesini tuttu ve babasının dudakları arasından çıkacak o kelimeye odaklandı.

"Sence o günleri tekrar yaşayacak mıyız?" diye sordu anılarından çıkan Zayn.

"Bunu tanrı bilir. Fakat ben yine yanında olacağım."

"Bundan eminim." dedi Zayn ve ayağa kalktı. Harry' nin omzunu sıvazlayıp "Turnuvada görüşürüz." dedikten sonra geldiği yoldan geri döndü. Turnuva için hazırlanması gerekiyordu.

SHAWN

İnce siyah pantolonunun üzerine gri iç gömleğini ve onun üzerine de lacivert, çivili deri yeleğini giydi. İç tarafı buz mavisi ve dışı daha koyu bir lacivert olan pelerininin yakalarını gümüşten yapılma bir kurt mızrağı ile tutturdu. Yaveri Mirza, çizmelerinin bağcıklarını sabırla bağladıktan sonra ise tamamen hazırdı.
Artık, kendisini hiç olmadığı kadar ezik hissettiren turnayı izlemeye gidebilirdi.

Odasından çıktıktan sonra ardındaki Sör Calum ve Sör Michael ile birlikte turnuvanın yapıldığı bahçeye doğru yürüdü.

Shawn mutsuzdu. Çünkü herkes gücünü ortaya koyup gururlanırken o babasının yanında oturuyor ve sadece izliyordu. Bir şeyler becerebilmek isterdi. Ve eve geri dönmek. Evini nasıl da özlemişti. Doyasıya Snow ile karların arasında yürümeyi... Burada onunla neredeyse hiç vakit geçiremiyordu. İnsanlar kurtlardan korktuğu için kral babası kurtları büyük bir odada tutma kararı almıştı. Böyle bir fikirden nefret etse de öfkesini kusan kişi küçük kız kardeşi Aaliyah olmuştu. Tüm itirazlarına rağmen Kral Manuel elbette emrinden geri dönmedi ve bu sebeple Aaliyah saatlerce ağladı.

Bahçeye açılan kapıdan çıkacakken annesi ile karşılaştı. Kraliçe Karen gülümseyerek oğlunun koluna girdi ve yollarına bu şekilde devam ettiler. Parkurun önüne kurulmuş, kraliyet ailesi için olan platforma merdiven yardımıyla çıktılar ve Shawn annesinin ellerinden tutarak rahatça yerini oturmasını sağladı. Kuzeyden yola çıktıları günden bu yana annesinin karnındaki fark edilir büyümeyi görebiliyordu. Kardeşinin doğumuna daha kısa bir zaman kalmıştı. Bunu düşünerek kendisi de yerine oturdu. Ejderha kralı ve oğlu ile kendi babası ve Aaliyah da geldiğinde çoktan sekilikler de dolmuştu. Başlamamak için hiçbir engel kalmadığında çığırtkan ortaya çıktı.

"Mızrak turnuvasının son gününde, şimdi Irwin Hanedanı' ndan Sör Harry ve Brannan Hanedanı' ndan Sör Malcolm!"

Sonunda, kendini beğenmiş Sör Harry Irwin asil Brannan şövalyesi tarafından devrilmişti. Ve böylece turnuva sürüp gitti. Ejderha prensi eşleştiği şövalyeyi hiç zorlanmadan yere serdi. Ashton Irwin ise neredeyse Horan şövalyesini öldürüyordu. Bunun bir turnuva olmasına rağmen Ashton' un neden bu kadar sert davrandığını anlamıyordu Shawn. Aslında onun için tüm bu turnuvaların yapılması birer saçmalıktan ibaretti.

Ve tüm bunların sonunda geriye sadece iki kişi kalmıştı: Sör Ashton Irwin ve Prens Zayn. Shawn ikisinin de çok iyi olduğunu biliyor ve bu yüzden kimin turnuva şampiyonu olabileceğinden emin olamıyordu. Ama işin doğrusu yüreğinden geçen isim Zayn' di. Shawn Mendes, Irwin oğluna karşı hiçbir zaman iyi hisler duymamış, atından düşmesi gereken kesinlikle oydu.

Parkurun iki ucundaki yerlerini aldılar. Ashton Irwin koyu renkli bir metalden yapılma zırhının içindeydi. Ardındaki şarap rengi pelerini uçuşuyor ve ona kudretli bir görünüm sağlıyordu. Elbette bu ejderha prensininki kadar değildi. Zayn Malik, parkurun ucunda bir tanrı gibiydi adeta. İki yandan yükselen ejderha kanatlarına sahip miğferinin göz korumasını indirdi ve yaverinden ucu köreltilmiş mızrağını aldı.

Daha önce hiç böyle bir zırh görmemişti. Turnuvanın ilk gününde Zayn' i gördüğünde öyle hayran kalmıştı ki, gözlerini uzun bir süre ondan alamamıştı. Maliklerin sancağındaki siyah ve kırmızı renkten oluşan zırh, tamamen ejderha pulları şeklinde yapılmıştı. Gece karası pelerini bir fırtına gibi arkasındaydı. Ve o miğfer... Öyle bir miğferin çok iyi bir ustanın elinden çıkması gerekirdi. Ejderha kanatlarının dengesini ve hafifliğini ayarlayabilecek kadar iyi olan ustalar çok da sık bulunamazdı.

Sonunda Kral Yaser başlama komutunu verdi.

İki adam da nefretle dizginleri vurdular ve aygırlarını ileri doğru sürdüler. Herkes nefesini tutmuş ve ilk çarpışmayı bekliyordu. Shawn oturduğu yerde heyecanla öne doğru eğildi.

İlk kesişimde mızraklar birbirine çarptı ve kıymık parçaları etrafa saçıldı. Tahtaların kırılma sesi bir kemiğin kırılma sesi gibiydi. Ashton ve Zayn parkurun diğer uçlarına vardıklarında yaverlerden yeni mızraklarını aldılar. Hiç vakit kaybetmeden aygırlar yeniden tırısa geçirildi. Ve bu böylece dört tur sürdü. İnsanların tezahüratlarında hiçbir azalma olmaksızın desteklerine devam ettiler. Gürültü, Shawn' ın başını ağrıtmıştı.

Sör Ashton çok iyi at sürüyor ama Prens Zayn ise atının üzerinde oldukça kıvrak hareketler yaparak gelebilecek darbelerden kaçabiliyordu. Fakat prens ilk kez karşısındaki şövalye ile bu kadar uzun karşılaşma yaşamıştı. Gözle görülür bir şekilde bunun onu sinirlendirdiği belliydi. Üçüncü turun sonundaki kırılan mızrağı öfkeyle ileriye doğru fırlatışından bunu fark etmişti Shawn.

Beşinci turda ise beklenmedik bir şey gerçekleşti. İki atın da kesişimine çok kısa bir süre kala ejderha prensi mızrağı omzuna kadar kaldırdı ve büyük bir güç ile mızrağı Ashton Irwin' e fırlattı. Göz siperine darbe alan Ashton, atın da kontrolü kaybetmesi üzerine acı bir şekilde yere düştü. İşte o an, neşeli çığlıklar ve tek bir isim yükseldi sekiliklerden. "ZAYN! ZAYN! ZAYN!"

Kral Yaser gururla ayağa kalktı ve oğlunu alkışladı. Kral babası da ayağa kalkıp ejderha kralına katıldığında Shawn da ellerini birbirine vurdu. Hatta yanında oturan Aaliyah ayağa fırlamış ve zıplayıp havalara yumruk atarak bağırmıştı. "ZAYN! GENÇ EJDERHA! ZAYN! ZAYN!"

Zayn, siyah asil hayvanın üzerinden indi ve iki eliyle miğferini başından çekip çıkardı. Terden nemlenen tenine yapışan siyah saçlarını eliyle arkaya doğru iteledi. Yüzünde zaferden sarhoş olmuş ve öfkeyle harmanlanmış bir tebessüm vardı.

Onun yanı sıra Ashton Irwin ise ayağa kalktıktan sonra miğferini yere fırlatmış ve öfkeden kırmızıya dönüşen suratıyla miğferine bir tekme geçirmişti. Hızlı ve sert adımlarla parkurun sonuna doğru yürürken prens ise babasını hafifçe eğilerek selamlıyordu. Prensin yaveri koşturarak prensinin yanına geldi. Elinde bir taçla. Hüzünlü, mavi kış güllerinden yapılma bir taçla.

Zayn, sekilikteki tek bir kişiye odakladı gözlerini. Başka kimseyi görmüyordu bile. Ona doğru yürüdü ve genç leydiyi diyarın aşk ve güzellik kraliçesi ilan etti. Rhoslyn Clifford' un güzel yüzünde kış gülleri gibi bir tebessüm oluştu. Sekiliğin önünde dikilen ejderha prensi için insanların arasından sıyrıldı ve aşağıya inerek prensin karşısına geçti.

Zayn Malik tacı altın gibi görünen sarı saçların üzerine bıraktı. Ve prens, leydinin ellerinden birisini tutup dudaklarına doğru kaldırarak öptü. Shawn çok yakında, gelecekte olabilecek muhtemel olayları rahatlıkla görebiliyordu ve bunun onda hissettirdiği tek şey endişeydi.

Seguir leyendo

También te gustarán

259K 17.1K 12
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!
161K 16.4K 30
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
91.2K 17.7K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
239K 9.1K 76
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi