Aşk ve Gurur

By WattpadClassicsTR

224K 11.5K 3.3K

Gurur ve Önyargı, taşralı bir beyefendinin kızı olan Elizabeth Bennett ile varlıklı ve soylu toprak sahibi Fi... More

Birinci Bölüm: Birinci Kısım
Birinci Bölüm : İkinci Kısım
Birinci Bölüm: Üçüncü Kısım
Birinci Bölüm: Dördüncü Kısım
Birinci Bölüm: Beşinci Kısım
Birinci Bölüm: Altıncı Kısım
Birinci Bölüm: Yedinci Kısım
Birinci Bölüm: Sekizinci Kısım
Birinci Bölüm: Dokuzuncu Kısım
Birinci Bölüm: Onuncu Kısım
Birinci Bölüm: On birinci Kısım
Birinci Bölüm: On İkinci Kısım
Birinci Bölüm: On Üçüncü Kısım
Birinci Bölüm: On Dördüncü Kısım
Birinci Bölüm: On Beşinci Kısım
Birinci Bölüm: On Altıncı Kısım
Birinci Bölüm: On Yedinci Kısım
Birinci Bölüm: On Sekizinci Kısım
Birinci Bölüm: On Dokuzuncu Kısım
Birinci Kısım: Yirminci Kısım
Birinci Bölüm: Yirmi Birinci Kısım
Birinci Bölüm: Yirmi İkinci Kısım
Birinci Bölüm: Yirmi Üçüncü Kısım
İkinci Bölüm: Birinci Kısım
İkinci Bölüm: İkinci Kısım
İkinci Bölüm: Üçüncü Kısım
İkinci Bölüm: Dördüncü Kısım
İkinci Bölüm: Beşinci Kısım
İkinci Bölüm: Altıncı Kısım
İkinci Bölüm: Yedinci Kısım
İkinci Bölüm: Sekizinci Kısım
İkinci Bölüm: Dokuzuncu Kısım
İkinci Bölüm: Onuncu Kısım
İkinci Bölüm: On Birinci Kısım
İkinci Bölüm: On İkinci Kısım
İkinci Bölüm: On Üçüncü Kısım
İkinci Bölüm: On Dördüncü Kısım
İkinci Bölüm: On Beşinci Kısım
İkinci Bölüm: On Altıncı Kısım
İkinci Bölüm: On Yedinci Kısım
İkinci Bölüm: On Sekizinci Kısım
İkinci Bölüm: On Dokuzuncu Kısım
Üçüncü Bölüm: Birinci Kısım
Üçüncü Bölüm: İkinci Kısım
Üçüncü Bölüm: Üçüncü Kısım
Üçüncü Bölüm: Dördüncü Kısım
Üçüncü Bölüm: Beşinci Kısım
Üçüncü Bölüm: Altıncı Kısım
Üçüncü Bölüm: Sekizinci Kısım
Üçüncü Bölüm: Dokuzuncu Kısım
Üçüncü Bölüm: Onuncu Kısım
Üçüncü Bölüm: On Birinci Kısım
Üçüncü Bölüm: On İkinci Kısım
Üçüncü Bölüm: On Üçüncü Bölüm
Üçüncü Bölüm: On Dördüncü Kısım
Üçüncü Bölüm: On Beşinci Kısım
Üçüncü Bölüm: On Altıncı Kısım
Üçüncü Bölüm: On Yedinci Kısım
Üçüncü Bölüm: On Sekizinci Kısım
Üçüncü Bölüm: On Dokuzuncu Kısım

Üçüncü Bölüm: Yedinci Kısım

1.5K 134 67
By WattpadClassicsTR

Babalarının dönüşünden iki gün sonra Jane ile Elizabeth evin arkasındaki bahçede dolaşırlarken, kâhya kadının kendilerine doğru geldiğini gördüler. Annelerinin kendilerini çağırdığını sanarak geri döndüler, ama kâhya kadın Jane'e, "Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim, Bayan Bennet," dedi. "Ama Londra'dan belki güzel bir haber çıkmıştır diye umdum da, onu sormaya geliyordum."

"Ne demek istiyorsun, Hill? Londra'dan hiçbir haber filan gelmedi."

Hill büyük bir şaşkınlıkla, "Aman, küçükhanım, beyefendiye Bay Gardiner'dan bir özel ulak geldi, haberiniz yok mu?" diye sordu. "Yarım saat oluyor geleli. Beyefendiye mektup getirdi."

Kızlar öyle bir heyecanlandılar ki hemen eve koştular. Kahvaltı odasından geçerek kitaplığa girdiler. Ama babaları görünürlerde yoktu. Tam yukarıya, annelerinin dairesine bakmaya çıkıyorlardı ki uşağa rastladılar. Uşak, "Beyefendiyi arıyorsanız fidanlıkta, Bayan Bennet," dedi. Bunu öğrenen iki kız kardeş, bu kez de gerisin geri döndüler ve çimlikten geçerek fidanlığa doğru koştular. Babaları ileride, samanlıkların yanından beri yürümekteydi.

Elizabeth kadar çevik ve koşmaya alışık olmayan Jane, çok geçmeden geride kaldı. Elizabeth ise soluk soluğa babasına yetişti ve heyecanla, "Babacığım, ne olmuş?" diye sordu. "Dayımızdan mektup mu aldınız?"

"Evet. Özel ulakla mektup göndermiş."

"Peki ne diyor? Haberler iyi mi, kötü mü?"

Bay Bennet mektubu cebinden çıkararak, "Bu durumda hangi haber iyi sayılabilir ki?" diye dudak büktü. "Alın, belki kendiniz okumak istersiniz."

Elizabeth mektubu hemen babasının elinden kaptı. Şimdi Jane de onlara yetişmişti.

Bay Bennet, "Yüksek sesle oku, Lizzy," dedi. "Ne dediğini ben de doğru dürüst anlamış değilim."

Gracechurch Sokağı

Pazartesi, 2 Ağustos

Sayın Ağabeyim,

En sonunda sizlere yeğenimle ilgili bir haber gönderebilecek durumdayım. Her şey hesaba katılırsa, bu haberin sizi hoşnut bırakacağını umuyorum. Cumartesi günü siz ayrıldıktan az sonra, onların Londra'nın hangi semtinde bulunduklarını öğrenebildim. İşin ayrıntılarını bir araya gelince görüşürüz. Şimdilik ana hatları vermekle yetiniyorum. İkisini bir arada buldum.

Jane, "Ben zaten biliyordum!" diye ellerini çırptı. "Evlenmişler işte!"

Elizabeth mektubu okumayı sürdürdü.

İkisini bir arada buldum. Evlenmiş değiller. Wickham'ın böyle bir şeye de niyeti yok. Gene de ben sizin adınıza birtakım sözler vermekten çekinmedim. Bunları siz de kabul ederseniz, umarım nikâhı yakın zamanda kıyabileceğiz. Sizden istenilen şey şundan ibaret: Sizden ve ablamdan çocuklarınıza kalacak olan beş bin altınlık mirasın Lydia'ya düşen payını hesaplayıp bunu sağlama bağlamak. Hayatınız boyunca da Lydia'ya yılda yüz altınlık bir gelir sağlamak. Her şeyi hesaba katınca ben bu koşulları sizin adınıza onaylamaktan çekinmedim. Mektubu ulakla gönderiyorum ki hiç zaman geçirmeden sizin yanıtınızı alıp getirsin. Wickham'ın para durumunun pek öyle sandığımız kadar kötü olmadığı böylece anlaşılıyor. Şu anda elinde çok bir hazır para bulunmamakta birlikte ufak bir geliri var. Borçlarını ödeyebileceği gibi, evlendikten sonra da Lydia'nın geliriyle birlikte geçinip gitmelerini sağlayacak. Umduğum gibi, eğer bana bu sorunu sonuna değin sizin adınıza yürütmek için yetki verirseniz, ben de avukatımız Haggerston'a gerekli talimatı vererek kâğıtları hazırlatacağım. Sizin gene buraya gelmeniz için en ufak bir neden yok. Siz Longbourn'da kalınız ve benim her şeyi elden gelen dikkat ve titizlikle yapacağıma inanınız. Yalnız yanıtınızı en yakın zamanda ve açık olarak bekliyorum.

Yeğenimizin bu evden gelin gitmesini uygun bulduk. Bunu siz de onaylarsınız umarım. Lydia bugün bize geliyor. Tasarılar daha kesinleştiği zaman size gene yazarım.

Edw. Gardiner

Elizabeth mektubu bitirdiği zaman, "Acaba gerçek mi?" diye bağırdı. "Gerçekten evlenecekler mi dersiniz?"

Ablası, "Demek Wickham pek de öyle alçak değilmiş," diye konuştu. "Babacığım, gözümüz aydın!"

Elizabeth, "Yanıtı yazdınız mı?" diye sordu.

"Yok, ama hemen oturup yazmak gerek."

Elizabeth heyecanla, "Babacığım, ne olur, hemen eve gidelim de yanıtınızı yazın," diye yalvardı. "Bir düşünün: Her geçen dakika öylesine önemli ki..."

Jane, "Eğer siz yazmak istemiyorsanız, sizin yerinize ben yazayım," dedi.

"İstemiyorum istemesine ama çaresiz... yazılacak." Böyle diyerek Bay Bennet, iki büyük kızıyla birlikte döndü ve eve doğru yürümeye başladı.

Elizabeth, "Sorabilir miyim?" diye söze başladı. "İleri sürülen koşulları onaylamanız zorunlu, değil mi?"

"Onaylamak mı? Ben ancak Wickham'ın bu denli az şey isteyişinden utanıyorum."

"Evlenmeleri de kaçınılmaz bir şey, değil mi? Oysa öylesine beş para etmez bir adam..."

"Evet, ister istemez evlenecekler. Yapılacak başka şey yok. Ama benim pek merak ettiğim iki nokta var: Birincisi bu sonucu alabilmek için dayınız kaç para ödedi? İkincisi de ben bu borcumu ona nasıl ödeyebileceğim?"

Jane, "Para mı! Dayım ha!" diye bağırdı. "Ne demek istiyorsunuz, efendim?"

"Şunu demek istiyorum ki, bir adamın, yalnızca yılda yüz altınlık bir gelirle ufak bir miras uğruna Lydia'yla evlenmesi için aklından zoru olması gerek."

Elizabeth, "Çok doğru," dedi. "Sözde hem borçları ödenecek hem de geriye bir şeyler kalacakmış. Evet, evet, dayım yapmış olsa gerek bu işi. Ah ne iyi, ne yüce gönüllü insan! Ne büyük bir özveri. Az paraya patlamamıştır bu iş."

Babası, "Yok," dedi. "Eğer Wickham bizim Lydia'yı on bin altından bir kuruş eksiğine alırsa aptallık eder. Damadım olacak bir adama böyle aptallık kondurmak istemem ben."

"On bin sterlin ha! Tanrı saklasın! Biz bunun yarısını bile ödeyemeyiz."

Bay Bennet karşılık vermedi ve üçü de derin düşüncelere dalıp sessizlik içinde eve döndüler. Babaları yanıtı yazmak üzere kitaplığa kapandı. Kızlar da kahvaltı odasına girdiler.

Baş başa kalır kalmaz Elizabeth, "Demek gerçekten evleniyorlar," diye göğüs geçirdi. "Ne tuhaf! Biz de buna şükrediyoruz. Öyle alçak bir adam. Mutlu olmaları o derece olanaksız. Ama gene de buna sevinmek zorundayız. Ah, Lydia! Lydia!"

Jane, "Ama Wickham eğer Lydia'yı gerçekten sevmeseydi, dünyada nikâh kıymaya razı olmazdı," dedi. "Gerçi iyi yürekli dayımızın ona paraca yardımda bulunduğu anlaşılıyor, ama on bin sterlin gibi bir paranın söz konusu olduğunu sanmıyorum. Öyle ya, dayımız da çoluk çocuk sahibi bir adam. Beş bin sterlin bile ayıramaz bu işe."

Elizabeth, "Wickham'ın borçlarının kaça vardığını, bağlanılacak olan gelirin ne kadar olduğunu öğrenirsek, dayımızın kaç para verdiğini de öğrenmiş oluruz," dedi. "Çünkü Wickham'ın beş parası yok. Dayımızla yengemizin hakkı asla ödenemez. Lydia'yı evlerine, kanatlarının altına almaları bile öyle büyük bir özveri ki yıllarca ellerini öpsek gene altından kalkamayız. Lydia şimdi onların çatısının altında. Eğer bu iyilik ona vicdan azabı vermezse, mutlu olmaya layık değil demektir. Yengemin yüzüne nasıl bakabilecek?"

Jane, "Olup bitenleri iki taraf da unutmaya çalışmalı," diye yanıtladı. "Ben onların isterlerse geçineceklerini umuyorum. Evlenmeye razı olması, Wickham'ın yaptığına pişman olup doğru yola girdiğini gösterir. Birbirlerini de seviyorlar. Bak göreceksin, sessiz sedasız bir yuva kuracaklar, öylesine adam olacaklar ki geçmişlerindeki çılgınlıklar az zamanda unutulup gidecek."

Elizabeth "Böyle konuşmak boşuna," diye karşılık verdi. "Onların bu yaptığını sen de, ben de dünyada unutamayız!"

Şimdi iki kız kardeş, annelerinin olup bitenden henüz habersiz olduğunu düşündüler. Kitaplığa gittiler ve durumu annelerine bildirmek için babalarından izin istediler. Bay Bennet mektup yazıyordu. Başını yazısından kaldırmaksızın, serinkanlılıkla, "Nasıl isterseniz," dedi.

"Dayımızın mektubunu alıp okuyabilir miyiz ona?"

"Neyi isterseniz alın. Yalnız başımdan çekilin."

Elizabeth, yazı masasının üzerinde duran mektubu aldı ve iki kız kardeş birlikte yukarı kata çıktılar.

Mary ile Kitty de annelerinin yanındaydılar. Jane iyi haber getirdiğini söyledikten sonra Bay Gardiner'ın mektubunu yüksek sesle okumaya başladı.

Lydia'nın yakında evleneceğini işitir işitmez, Bayan Bennet sevincinden coştu. Az önceki sıkıntı ve üzüntünün yerini, aynı derecede büyük bir mutluluk aldı. Kızının evleneceğini bilmek ona yetmiş de artmıştı bile. Kızının ayıbından utanmak, mutlu olup olamayacağını düşünerek tasalanmak aklının ucundan bile geçmiyordu.

"Lydiam! Canım Lydiacığım! Ah, ne güzel! Evleniyor demek. Öyle göreceğim gelmişti ki! Hem de on altı yaşında evlenmiş olacak. Ah benim iyi yürekli, büyük gönüllü kardeşçiğim. Ben onun her işi yoluna sokacağını biliyordum zaten. Ah, Lydia'yı görmek için öyle sabırsızlanıyorum ki... Wickham'ı da görmeye can atıyorum, elbet. Ama ya gelinlik, ya çeyiz çimen ne olacak? Hemen Bayan Gardiner kardeşime yazayım bari. Lizzy, canım, hadi babana koş da Lydia için kaç para vereceğini sor. Yok, dur, ben kendim gideyim. Kitty, çıngırağı çal da Hill'i çağır. Hemen giyineyim. Lydia! Lydiam benim! Ah, kavuştuğumuz zaman öyle bir gülüp söyleyeceğiz ki!"

Jane, annesinin biraz aklını başına getirebilmek için dayılarına olan borçlarına değindi.

"Bu mutlu sonucu onun iyi yüreğine borçluyuz," dedi. "Çünkü onun Bay Wickham'a paraca yardım sözü verdiği anlaşılıyor."

Annesi, "Ne çıkar yani?" diye omuz silkti. "Lydia' nın öz dayısı değil mi? O yardım etmezse kim edecek? Dayınız evlenip çoluk çocuğa karışmasaydı, onun mirasçıları sizler olacaktınız, nasılsa. Şimdiye dek birkaç armağanından başka bir şey gördük mü ondan? Aa, çok sevindim! Yakında kızlarımdan birini evlendirmiş olacağım. Bayan Wickham. Pek de hoş bir ad. Daha on altısını da yeni doldurdu. Canım Jane, öyle heyecanlıyım ki kalem tutacak gücüm yok. Onun için ben söyleyeyim, sen yaz. Babanla para işini sonra konuşuruz. Ama Lydia'nın çeyizini hemencecik ısmarlamak gerek."

Ve Bayan Bennet hemen dantelinden, patiskasından, ipeklisinden, opalinden liste çıkarmaya başladı. Kim bilir neler neler ısmarlayacaktı, ama neyse ki Jane onu, kocasına danışıncaya kadar beklemeye zar zor razı edebildi. Bir günlük gecikmeden pek bir şey çıkmayacağını söyledi. Bayan Bennet de öyle sevinçliydi ki bu kez inada kalkışmadı. Zaten durmadan yeni yeni tasarılar kuruyordu:

"Giyinir giyinmez Meryton'a gidip bu güzel müjdeyi teyzesine vereyim. Dönüşümde Bayan Lucas'la Bayan Long'a uğrarım. Kitty, koş aşağıya da söyle, arabayı hazırlayadursunlar. Zaten biraz açık hava almaya da çok ihtiyacım vardı. Kızlar, Meryton'dan alınacak bir şeyiniz var mı? Hah, işte Hill geldi bile. Sevgili Hill, güzel haberi duydun mu? Bayan Lydia evleniyor. Düğünün şerefine hepiniz birer kâse punç içeceksiniz."

Bayan Hill, hemen kutlama ve sevinç sözleri sıralamaya başladı. Bu saçmalıktan içi bulanan Elizabeth de oradan ayrılıp kendi odasına kapandı.

Zavallı Lydia için en iyi çözüm yolu olan bu durum bile aslında acıydı. Ama sonucun daha kötü olmadığına şükretmek gerekiyordu. Elizabeth bunu bilmez değildi. İleriye bakınca, kız kardeşi için ne sürekli bir mutluluk ne de rahat bir yaşam ummak elindeydi. Ama geriye bakıp da daha bir saat önceki korkularını anımsadıkça kazanmış olduklarına yürekten şükrediyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

2.4K 223 23
Nakamoto Yua ikiz kardeşini dinlememiş ve paylaşabileceği daha çok kurabiyeye sahip olmayı dilemişti. ↣Qian Kun fanfiction.
582K 14.9K 28
Paylaşan: HmeyraHarman
224K 11.5K 61
Gurur ve Önyargı, taşralı bir beyefendinin kızı olan Elizabeth Bennett ile varlıklı ve soylu toprak sahibi Fitzwilliam Darcy arasındaki çatışmayı anl...
321K 5.4K 200
bu kitapta benimle yan da ki bazı replikleri ve hangi bölümde olduklarını yazacağım umarım beğenirsiniz