Şafağın Anısı

By nursu_cugalir

297K 22.1K 3K

WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayıl... More

ŞAFAĞIN ANISI
Karakterler
1.Bölüm ❄ Ormanın Gizemi
2.Bölüm ❄ Saldırı ve Merhamet
3.Bölüm ❄ Sessizlik
4.Bölüm ❄ Çaresiz Kadın
5.Bölüm ❄ Taş Zemin
6.Bölüm ❄ Kurtlar
7.Bölüm ❄ Krallığın İzcisi
8.Bölüm ❄ Kaçma Girişimi
9.Bölüm ❄ Yolculuk
10.Bölüm ❄ Kelepçe
11.Bölüm ❄ Kötü Adam
12.Bölüm ❄ Okçu
13.Bölüm ❄ Kırgınlık
14.Bölüm ❄ Zayıf Nokta
15.Bölüm ❄ Han
16.Bölüm ❄ Gecenin Ateşi
17.Bölüm ❄ Büyük Ölüm
18.Bölüm ❄ Utanç
19.Bölüm ❄ Misafirler
20.Bölüm ❄ Kötü Haber
21.Bölüm ❄ Havadaki Yumruklar
22.Bölüm ❄ Pençeler
23.Bölüm ❄ İntikam İsteği
24.Bölüm ❄ Geçmiş
25.Bölüm ❄ Orman ve Dönüşüm
26.Bölüm ❄ Tuhaf Yaşlı Kadın
27.Bölüm ❄ Yemek
28.Bölüm ❄ Şehre Gidiş
29.Bölüm ❄ Yakalanış
30.Bölüm ❄ Kıyafet Hırsızları
31.Bölüm ❄ Balo
32.Bölüm ❄ Tehlike İşareti
33.Bölüm ❄ Sürünün Lideri
34.Bölüm ❄ Mektup
35.Bölüm ❄ İhtiyaç İçin Para
36.Bölüm ❄ Tuhaf Not
37.Bölüm ❄ Tuhaf Adamın Bakışları
38.Bölüm ❄ Yeni Kadın
39.Bölüm ❄ Tuzak
41.Bölüm ❄ İhanet
42.Bölüm ❄ Panzehir
43.Bölüm ❄ Göl
44.Bölüm ❄ Ölü Adam
45.Bölüm ❄ Mükemmel Kurtuluş
46.Bölüm ❄ Gerçek İnsanlar
47.Bölüm ❄ Ölü Kurtlar
48.Bölüm ❄ Yuva
49.Bölüm ❄ Kavuşmanın Sıcaklığı
50.Bölüm ❄ FİNAL

40.Bölüm ❄ Zincirler

2.9K 275 41
By nursu_cugalir


Bilincini yerine getiren şey, büyük, hatta çok büyük bir ürpertiydi. Ve soğuk.

İçinde çok kötü bir his vardı.

Buz gibi bir şey, tenini cayır cayır yakarken, ne olduğunu anlamak için ağırlaşmış gözlerini açmaya çalıştı ama bunu ilk başta yapamadı. En sonunda gözlerini açmayı başardığında bir kadının, karla soğutulmuş bir kova soğuk suyu üzerine sertçe döktüğünü gördü. Ağzına kaçan bir miktar suyu zemine tükürdü ve bilincini daha fazla yerine getirmeye çalıştı. Neler olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

Arka taraftan bir kükreme sesi geldiğinde, gözlerini sert ve öfkeli sesin geldiği yöne iliştirdi. Bir yandan da soğuktan dolayı tir tir titriyordu; dişleri bile birbirine çarpıyordu ve buna engel olamıyordu.

Kükreyen, Kyron'du. Onu süzdü. Zincirlenmişti; el ve ayak bileklerinden boynuna kadar.

Boynuna, tasma gibi bir şey takmışlardı ve tüm bu zincirler, onun hareket etmesini engelliyordu. Gözleri, buz mavisine dönmüştü; dişleri kurt dişi halini almıştı ve son derece öfkeli bakıyordu. Çırpınıyordu, zincirlerinden kurtulmak istediği barizdi ama yapamıyordu.

Alina gözlerini ondan çekip kadına yöneltti; bunu yaparken epey uyuşuktu. Kadının kıvırcık, siyah saçları kısa kesilmişti ve yağlı olmasına rağmen epeyce kabarıktı. Ten rengi, sanki bu zamana dek çölde yaşamış gibi bronzdu. Zayıftı ama kaslarının olduğu belli oluyordu. Dişleri, normal halinde olsa bile sivriydi. Belli ki bıçakla sivriltmişti. Mora çalan renksiz, soluk ve büyük dudaklarının bir kenarı yukarıya doğru, zevk alırcasına kıvrılmıştı. Üzerinde kasıklarına kadar uzanan siyah bir kıyafet, altında ise deri tayt vardı. Kaslı kalın bacakları, taytın altında çok dikkat çekiyordu.

Gözleri, buz mavisine parladığında, Alina onun da bir kurt kadın olduğunu anladı. Zihninde müphem şeyler canlandı ve aklına ne var ne yoksa getirmeye çalıştı.

En son... En son bir attaydı. Bir adam onu kaçırıyordu.

Evet, bir adam onu kaçırıyordu ve Kyron onların peşinden geliyordu. Alina adama vuruyor, onu bırakması için çırpınıyordu. Ardından adam ona bir şey yapmıştı... Galiba vurmuştu. Ardı karanlıktı. Gerisini hatırlamıyordu ve soluğu burada almıştı.

Gözlerini etrafta gezdirdi. Boştu. Mahzen gibi bir yerdi. Tonoz tavanlar toz saçıyordu. Işık alan tek yer, yukarıdaki küçük pencere gibi olan delikti. Görünüşe göre daha gündüzdü. Ama hava kararınca, ortalık karanlığa boğulurdu.

Köşede fıçılar ve variller vardı. İki varilin arasında uzun, balta şeklinde çelik bir pala vardı, biraz uzakta kalıyordu. İlk önce kadını süzdü. Ardından derin bir nefes alıp, palayı alıp kadını etkisiz hale getirmek için hızla kalkmaya çalıştı ama bunu yapmasıyla beraber yere çivi gibi çakılması bir oldu. Ellerindeki şeyler şıngırdadı, neler olduğunu anlamıştı.

O da zincirlenmişti.

Kahretsin, diye geçirdi içinden. Kahretsin!

İki elinde de zincir vardı. Zincirler, jest hareketlerini kısıtlamıyor olsa da asla ayağa bile kalkamazdı. Ayak derken... iki ayağının da zincirlenmiş olduğunu fark edince, tekrardan hayal kırıklığına uğradı. Neler olmuştu ve bu kadın da kimdi böyle? İçinde var olan korku daha fazla canlanmıştı.

Hâlâ soğuktan dolayı titriyordu çünkü lanet olası bir biçimde çok üşüyordu. Karşısında dikilen kadına, "Kimsin sen?" diye tısladı, ama sesinin titrediğini fark etti. Bu da onun daha çok acizmiş gibi görünmesine sebep oldu.

Kyron hâlâ arkadan kükremeye devam ediyordu ama kadının onu umursadığı yoktu.

Kadın, Alina'ya doğru yaklaştı. Alina, bir an onu öldüreceğini sanarak kendini geriye çekti ve yerine sindi ama kadın onu ne öldürmüş, ne de bir zarar vermişti. Yalnızca içi kadar karanlık olan bakışlarını, Alina'nın gözlerinde gezdirmişti. Bunu yaparken, dudaklarında ufak ve alaycı bir gülümsemenin olduğunu görmek biraz zordu ancak Alina fark edebilmişti.

Alina dişlerini öfkeyle sıktı. Ona kafa atmak istedi ama düşününce, başının ona yetişemeyeceğini fark etti. Bu yüzden onun yüzüne cüretkârca tükürdü.

Kadın tepke ile kendini geri çekti. Kara gözleri mavileşirken, elinin tersiyle yüzünü sildi. Ardından Alina'ya ters ters baktı ama ona herhangi bir şey yapmadı. Ayaklanıp Kyron'a doğru yürüdü.

Alina, "Bekle!" dedi. "Nereye gidiyorsun? Sen kimsin? Beni çöz, Kyron'u çöz. Lanet olası kadın! Sana şunları çöz dedim. Ya da neler olduğunu açıkla!"

Kadın umursamadı ve Kyron'un önünde durdu. Kyron kendini öylesine zorlamıştı ki, tasma gibi duran zinciri, boynunu yara etmişti.

Kadın, "Kükremeyi ve sesini kes," dedikten sonra kovada kalan soğuk suyu, Alina'ya yaptığı gibi Kyron'un üzerine de fırlattı.

Su Kyron'u ıslatırken, Alina dudaklarından istemsiz bir çığlık kopardı. Ardından yutkunup öksürdü. Nasıl bir cehenneme atılmışlardı böyle?

Kadın, aheste adımları ile kapıya doğru gitti. Sürgülü kapıyı çekip dışarıya çıktı ve sürgüyü itip kilitlediğini kanıtlayan bir ses ortaya attı.

Alina'nın öksürüğü kesilmişti. Elleriyle, hâlâ ıslak olan yüzünü silmeye çalıştı. "Kyron?" dedi kısık bir sesle. "Neler oluyor? Biz neredeyiz? İyi misin?"

Kyron nefes nefeseydi. Gözlerinin kurt maviliği hâlâ geçmemişti. Kapıya baktıktan sonra daha çok öfkelendi ve kendini çekiştirdi. Ama bunu yapmanın hiçbir faydası yoktu. Sadece kendini yaralıyordu.

"Kyron!" diye bağırdı Alina. "Yeter, dur! Debelenmenin hiçbir faydası yok. Zincirlerden kurtulamazsın."

Kyron gözlerini Alina'ya çevirmedi. Yalnızca, kadının gittiği kapıya odaklanmıştı.

"Kyron," dedi Alina tekrar, ama bu seferkini yumuşak bir sesle söylemişti. "Bana bak. Sakinleş. Kyron, bana bak dedim. Sakinleş. Lütfen. Lütfen." Tekrar öksürük krizine girdi.

Kyron derin nefes alıp verirken, sakinleşmek için kendini zorladığı belliydi. Göğsü delice inip kalkıyordu. Boynundaki zincirin onu rahatsız ettiği belliydi. Alina'nın bile buradan nefesi daralmıştı.

"Alina."

"Kyron, biz neredeyiz?"

Kyron etrafına bakmaya başladı. "Bilmiyorum."

"Burası bir mahzen gibi..."

"Belki de bir mahzendeyizdir."

"O kadın kimdi?"

"Bilmiyorum."

"Peki ya beni kaçıran adam? O kimdi?"

"Bilmiyorum."

Alina, cevapsız sorulardan dolayı bıkkın bir halde elini alnına koydu. "Sen buraya nasıl geldin?"

"Senin peşinden geldim. Ardından..." Aklına bir şey getirmeye çalışıyormuş gibi yukarıya baktı. "Ardından biri başıma sert bir şey vurdu. Sanırım bayıldım. Gerisini hatırlamıyorum. Uyandığımda tam olarak bu vaziyetteydim. Karşımda sen vardın ve baygındın. Ardından o kadın elinde kovayla geldi. Hikâyenin devamını biliyorsun."

Alina yutkundu. Biliyordu. Üzerindeki kadife pelerini biraz yırtılmıştı. Altına giydiği deri tayt, dizlerine kadar çamura bulanmıştı ve üzerindeki her şey, kadının az önce fırlattığı soğuk su yüzünden sırılsıklamdı. Saçlarını sıkmak için ellerini biraz zorlaması gerekti. Ama biraz da olsa bunu başarabildi.

"Üşüyor musun?" diye sordu Kyron, başını duvara yaslamış bir şekilde.

"Üşümüyor gibi mi görünüyorum?" Alina çaresizlikle gözlerini yumdu. Canı yanıyor gibiydi. "Ya sen?" 

"Çok değil."

"Boynundaki şey? O nasıl hissettiriyor?"

"İdare eder."

Alina gülmek istese de gülemedi. Kendini zorlayarak bile olmadı. Ağlamak istiyordu ama burada olmazdı. Kendini tuttu, gözlerini tavana odakladı.

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Alina. Kyron'un oradan çıkmasına imkân yoktu. O kadar sağlam zincirlemişlerdi ki... "Onların kim olduğuna dair hiçbir fikrin yok mu? Kadın bir kurttu. Gözleri parlıyordu."

"Bizim sürüden biri değildi," dedi Kyron. "Kim olduklarını bilmiyorum ama sürüler arasında çok büyük kavgalar olmadığı sürece bu şekilde şeyler yapılmaz."

"Önemli kavgalar mı? Hiç oldu mu?"

"Epeyce vardı ama geçmişte kaldı. Kapandı. Ya da ben öyle sanıyorum."

"Bizi öldürecekler mi?" diye sordu Alina yutkunarak. Tırnaklarını avuç içine bastırdı. "Aptal adam, ben sana gelmemeni söyledim. Ama sen inatla peşimizden koştun. Belki de gelmeseydin bu halde olmazdın."

Kyron tatsız tatsız güldü. "Saçmalamayı kes."

"Seni önemsiyorum." Alina başını iki yana salladı. Bunu demek için iyi bir zamanlama olmasa da iki tarafın da birbirine destek olması gerekti. "Sana değer veriyorum ve zarar görmeni istemiyorum. Eğer peşimden gelmeseydin, beni o ahmak içgüdülerin yüzünden kurtarmaya çalışmasaydın..."

"İçgüdü değil." Kyron başını hafifçe duvara vurdu ve gözlerini yumdu. "Alina, şimdi saçmalamayı kes çünkü düşünmeye çalışıyorum."

"Neyi?"

"Onların kim olduğunu..."

"Peki ya tahminin var mı?"

Kyron derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu. Başını hızla salladığında, ıslak, dalgalı saçları yalpalandı. "Yok. Sanırım."

"Sanırım?"

"Mantıksız. Her neyse."

Alina ısrar etmedi. Hem, kim olduklarını bilmesi bir şeyi değiştirebilir miydi ki? "Lissa? O nerede acaba? Onun da başı belada mıdır?"

"Bilmiyorum ama muhtemelen hayır. Onun başı kolay kolay belaya girmez. Her zaman kendini kurtarabilir. Çünkü o benim gibi budala değil." Kyron yutkundu. Boynundaki zincir yüzünden baş hareketleri de sınırlıydı.

Sürgülü kapının sesini duyduklarında, ikisi de o tarafa baktı. Alina, kapının açılışını izledi. İçeriye iki kişi girdi. Biri, az önce gelen esmer kadındı. Diğeri ise, Alina'yı kaçıran ürpertici adam... Hâlâ korkutuculuğunu koruyordu. Alina istemsizce yerine sindi. Adam ona bakınca, tırnaklarını avcuna daha fazla gömdü.

Kyron, "Siz kimsiniz?" diye tısladı. "Eğer ona bir zarar verecek olursanız..."

Kadın, Kyron'un sözünü kesti: "Ne yaparsın?" Kyron'la dalga geçerken, o ölü gibi duran adama baktı ve sırıttı. "Ne yaparmış, Luj?"

Luj denilen adamın da dudakları hafifçe kıvrıldı ama hâlâ o durgun tavrını koruyordu. Boyu, kadından daha kısaydı ama saçları kadınınkinden daha uzundu. Kalıp olarak kadından daha iriydi ama yine de kadından daha küçük duruyordu.

Kyron, onunla alay ettikleri için yine öfkelenmişti. Gözleri parladı; yine kükrememesi için Alina, göğüs kafesini parçalayacak bir halde atan kalbinin yönlendirmesiyle beraber ona baktı. Sakinleş der gibiydi. Sakin ol, şimdi değil, burada değil.

Kadın varillerin oraya gitti. Varillerden birine elini soktuğunda, büyük bir balık yakaladı. Su, elinden şakır şakır damlıyordu. Balık ise hâlâ çırpınmaktaydı. Kadın, balığı sıkarak öldürdükten sonra onu yere attı ve varillerin ortasındaki palayı eline alıp bir balık için sert sayılabilecek derecede hızlıca vurdu. Balığın kopan kafasını varile tekrar attı. Ardından tekrar bir balık çıkardı ve aynısını yaptı.

Çiğ balıkların birini Alina'nın önüne, diğerini ise Kyron'un önüne attı. Alina tiksintiyle yüzünü buruştururken, "Bu da ne?" diye sordu. Burnuna gelen balığın pis kokusu yüzünden öğürmemek için kendini zor tuttu, çünkü midesi zaten berbat haldeydi.

"Yemeniz için yemek."

Kyron, kadına sert bir küfür savurduğunda, kadın ona göz devirdi.

"Biz yeriz. Siz de yiyebilirsiniz." Gözlerini Kyron'a çevirip güldü. "Gerçi o, bu tasma ile yiyemez."

Kyron, kadına tekrar küfür savurdu. Ama bu seferki daha sertti. "Eğer beni tanıyorsanız, şu zincirlerimi eğer çözerseniz neler olacağını bilirsiniz. Tabii, o kadar korkaksınız ki baştan aşağıya zincirlemeniz gerekti."

Kadın ve Luj denen adam, Kyron'un söylediklerini hiç de ciddiye almış gibi görünmüyorlardı.

"Size şimdi soruyorum," dedi Kyron. Sakin olmak için derin derin nefes alıyordu. Kelimelerini özenle seçtiği belliydi ama bunda pek başarılı değildi. "Sizi buraya hangi piç yolladı? Sizi kim tuttu? Siz kimin köpeğisiniz? Söyleyin!" diye bağırdı. Sesi yankı yapmıştı.

Kadın, Alina'ya doğru yaklaştı. Kadın çok yavaştı.

Alina'nın önüne durduğunda, nefesi kızın dudaklarını teğet geçiyordu. Koyu tenli ellerindeki pençeler çıkmıştı. Kirli, güçlü pençeleri, yaralı bereli olsa da güzel duran ellerinde korkunç görünüyordu.

Elleriyle Alina'nın çenesini kavradığında Alina'nın kalbi küt küt atmaya başladı. Bir an onu öldüreceğini düşündü. Korku, bedeninde ilmek ilmek ilerlerken ne yapacağını bilmez bir halde endişeyle kadının buz mavisine dönüşmüş, ama içinde siyah benekler olan gözlerine baktı.

Luj'un adım sesleri bile kulağına, ölüm adına çalınan bir çan sesi gibi geliyordu.

Kadının pençesi, Alina'nın yanağında dolandı. Ardından hafifçe bir çizik attı. Alina'nın canı yansa da bu çiziklere alışmıştı. Daha fazlasını yapmadığı için şükretmişti ama hâlâ da bırakmış değildi.

"Ona söyle, sussun," dedi kadın, Alina'ya. "Ona susmasını söyleyebilir misin, sefil insan?"

"Onu bırak!" Kyron'un sesi mahzende yankılandı.

Kyron'un bunu demesiyle, kadının elleri Alina'nın boğazına kaydı ve kolaylıkla boğazını sıkmaya başladı. Ama bu sıkış, öldürücü değildi. Sadece tehditkârdı.

"Onu bırak." Kyron'un sesi bu sefer daha kısık ve daha çaresizdi.

"İşte duymak istediğim çaresizlik!" diye haykırdı kadın neşeyle. "Daha fazlasını istiyorum, Morhuyd. Onu öldürmemem için daha fazlasını ver bana. Tatmin olamadım."

Bu kadın nasıl bir caniydi?

Elleri gevşese de hâlâ bırakmış değildi. Alina kaşlarını kaldırdı. Kyron'un onlara yalvarmasını istemiyordu.

Kyron, "Lütfen..." dedi. "Bırak."

Alina, budala adam, diye geçirdi içinden. Yalvarma, yalvarma, yalvarma... Bunu yapma.

Kadın, Alina'yı seri bir şekilde bıraktı ve mutlu bir şekilde kapıya yöneldi.

"Yola gelmeye başlıyorsun," dedi. "Onu, ardından kendini kaybetmek istemiyorsan, daha fazlasına ihtiyacın olacak. Şimdiden pratik yapsan iyi olur. Böyle şeylere alışkın olmadığını tahmin olmak zor değil."

Kyron'un yüz hatları sertleşmişti. Gözlerini yumup başını duvara koydu. "Çok büyük hata yapıyorsunuz."

Kadın, "Luj," dedi. Ses tonu daha çok emir veriyor gibiydi.

Luj, Kyron'un yanına gitti. Onu iyice süzdükten sonra, ağır postallarıyla karnına sert bir tekme geçirdi. Kyron iki büklüm oldu.

Alina yutkunamadı. Ağzı açık kalmıştı. Elleri, bacakları, her yeri titriyordu. Endişeyle ve dehşetle, Kyron'a baktı. Luj, Kyron'a cidden sert vurmuş olmalıydı ki onlar dışarıya çıkıp sürgülü kapıyı çekerken, Kyron hâlâ acı içindeydi.

Alina daha fazla dayanamadı ve boğazındaki hıçkırığın kopmasına izin verdi. Gözyaşını silecekken, eline kan geldi. Az önce, kadının pençesini geçirdiği yerin kanı olmalıydı.

"İyi misin?" diye sordu Alina, Kyron'a. Bu sorunun anlamsız olduğunu biliyordu ama sesinin nasıl geldiğini duymak istiyordu.

Kyron derin nefesler alarak tekrar arkasına yaslandı. Gözleri kapalıydı. İçindeki bir şeyleri yatıştırıyordu.

"İyi misin diye sordum! Bana bak."

Kyron gözlerini açıp Alina'ya baktı. "İyiyim."

Daha önce gözleri hiç bu kadar harlı bir mavi değildi ve bu mavilik çok ürkütücüydü. Sanki kötü bir şeylerin olacağının işaretiydi. 


Sizce onları mahzene tıkabilecek koca yürekliler kim olabilir

Ay löv yüüüü

Continue Reading

You'll Also Like

29K 11.9K 30
Aşk-ı Polisiye Serisi'nin ikinci kitabı olan Çocuk Çığlığı huzurlarınızda..Hayatımızda yeterince hem kadına hem çocuğa şiddet haberleri olsa da bu ko...
1K 64 8
umarım severek okursunuz ,iyi okumalar 🥰 bölümler gelmeye devam edecek🙂
140K 6.1K 14
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
1K 156 24
İnsan yapımı bir robot karşınıza geçip özgür iradenizin olmadığını ve bu kitabı tercih edip etmeme kararınızın aslında sizden bağımsız gerçekleştiğin...