32.Bölüm ❄ Tehlike İşareti

3.7K 334 36
                                    


Birkaç gün süren yolculuk sonunda Rütya Zan'daki Rolyz Dağı'na ulaşmışlardı. Dağ epey engebeli ve yüksek olmasına rağmen sessiz, sakin ve güzeldi. Hava kararmıştı ama buna rağmen Alina, dağın güzelliğini görebiliyordu. Derelerin şarıl şarıl akan sesi kulağa hoş bir melodi gibi geliyor, insan huzur veriyordu.

Herkes durunca Alina da durdu. "İtiraf etmek gerekirse burası, Vën Chin Dağı'ndan daha güzel," dedi durağan bir sesle.

Alma, "Çünkü orası karanlık bir dağdı sadece. İnsanların uğradığı pek söylenemezdi," dedi ortalığa iyice göz gezdirirken.

Kyron'un altındaki kar, atların nallarıyla çatırdadı. "Ama şimdi dağı eleştirecek zaman değil. Dinlenebileceğimiz, sığınabileceğimiz bir yer bulmamız lazım. Biraz ilerlersek kullanılmayan mağaralar bulabiliriz."

"Ben az önce bir mağara gördüm!" dedi Alina.

"Orası kullanılıyordu, kokusunu aldım."

Alina oflayıp puflayarak ilerlemeye devam etti. Yukarıya doğru çıktılar. Yaklaşık yarım saat geçmişti.

"Ee," dedi. "Bulabildiniz mi? Artık sağlam bir uykuya ihtiyacım var. Gözkapaklarımın yavaş yavaş gücünü yitirdiğini görüyorsunuz, değil mi?"

Lissa gözlerini bir yere odakladıktan sonra burnunu kaldırarak havayı kokladı. "Şuradaki mağarayı görüyorsunuz, değil mi?" diye sordu özellikle Kyron'a bakarken. "Orada fare ölüsü ve tozdan başka hiçbir şey kokmuyor. Sizce kullanılıyor mudur?"

Alina havayı aptalca koklayarak bir koku almaya çalıştı. Ama bu çabalamada başarısız oldu.

Kyron, kız kardeşine hafifçe gülümseyerek baktı ve hiçbir şey demeden atını hızla Lissa'nın dediği yere sürdü. Alina ve diğerleri de onun peşinden gitti.

"Hey!" diye seslendi Alina, atından neredeyse inmek üzere olan Kyron'a. "Bunun güvenli olduğunu düşünüyor musun? Çünkü şu anda ölmek istemiyorum da."

Kyron omuz silkti. "Güvenilir sayılır."

"Sayılır?"

Alina yine hiçbir cevap duyamadı. Tek duyduğu şey, diğerlerinin yere adım attığına dair çıkan seslerdi.

"Dillerini yutmuşlar galiba," diye homurdanarak o da atından indi. Avuç içlerine nefesini üfledi ve hafifçe ısındı elleri. Ardından kürküne iyice sarınarak Kyron'un ve Alma'nın, atları bağlamasını izledi. Burası çok soğuktu. Mağara muhtemelen çok çok da soğuktu. Çünkü mağaralar, yaşadığı deneyimlere göre, normal yerlerden daha soğuk olurdu. Oranın güvenli olmasını umut ederek, diğerlerinin peşine takıldı.

"Hiç ışığımız yok," dedi yakınarak. "Ben korkuyorum. Sizin doğaüstü güçlerinizin olması, beni de doğaüstü bir şekilde güçlü yapmaz. Ben normal bir insanım ve korkuyorum."

Kyron, Alina'yı kolundan yakaladı ve kendine doğru sokuşturdu. "Korkma. Burada hiçbir şey yok," diye fısıldadı. Ses tonu güven vericiydi, bu da Alina'nın ümitlenmesine sebep oldu.

"Peki ya ışık? Tüm gece ışıksız mı yatacağız?"

Lissa, "Artık sus, Alina. Eğer bir yaratık falan varsa da senin sesin yüzünden uyanacak," diye tısladı huysuzca.

Kyron onu umursamayarak Alina'ya cevap verdi: "Şu an sadece tarama yapıyoruz. Eğer gerçekten de kullanılabilir haldeyse ormana gidip ateş yakmak için bir şeyler bulacağız ve karnımızı doyurmak için hayvan avlayacağız."

Şafağın AnısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin