Şafağın Anısı

By nursu_cugalir

297K 22.1K 3K

WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayıl... More

ŞAFAĞIN ANISI
Karakterler
1.Bölüm ❄ Ormanın Gizemi
2.Bölüm ❄ Saldırı ve Merhamet
3.Bölüm ❄ Sessizlik
4.Bölüm ❄ Çaresiz Kadın
5.Bölüm ❄ Taş Zemin
6.Bölüm ❄ Kurtlar
7.Bölüm ❄ Krallığın İzcisi
8.Bölüm ❄ Kaçma Girişimi
9.Bölüm ❄ Yolculuk
10.Bölüm ❄ Kelepçe
11.Bölüm ❄ Kötü Adam
12.Bölüm ❄ Okçu
13.Bölüm ❄ Kırgınlık
14.Bölüm ❄ Zayıf Nokta
15.Bölüm ❄ Han
16.Bölüm ❄ Gecenin Ateşi
17.Bölüm ❄ Büyük Ölüm
18.Bölüm ❄ Utanç
19.Bölüm ❄ Misafirler
20.Bölüm ❄ Kötü Haber
21.Bölüm ❄ Havadaki Yumruklar
22.Bölüm ❄ Pençeler
23.Bölüm ❄ İntikam İsteği
24.Bölüm ❄ Geçmiş
25.Bölüm ❄ Orman ve Dönüşüm
26.Bölüm ❄ Tuhaf Yaşlı Kadın
27.Bölüm ❄ Yemek
28.Bölüm ❄ Şehre Gidiş
29.Bölüm ❄ Yakalanış
30.Bölüm ❄ Kıyafet Hırsızları
31.Bölüm ❄ Balo
32.Bölüm ❄ Tehlike İşareti
33.Bölüm ❄ Sürünün Lideri
34.Bölüm ❄ Mektup
35.Bölüm ❄ İhtiyaç İçin Para
37.Bölüm ❄ Tuhaf Adamın Bakışları
38.Bölüm ❄ Yeni Kadın
39.Bölüm ❄ Tuzak
40.Bölüm ❄ Zincirler
41.Bölüm ❄ İhanet
42.Bölüm ❄ Panzehir
43.Bölüm ❄ Göl
44.Bölüm ❄ Ölü Adam
45.Bölüm ❄ Mükemmel Kurtuluş
46.Bölüm ❄ Gerçek İnsanlar
47.Bölüm ❄ Ölü Kurtlar
48.Bölüm ❄ Yuva
49.Bölüm ❄ Kavuşmanın Sıcaklığı
50.Bölüm ❄ FİNAL

36.Bölüm ❄ Tuhaf Not

2.9K 266 41
By nursu_cugalir


Şömineyle ısınmış sıcak bir oda, gerçek yemekler, yatabilecek rahat bir yatak... Bunlar, onların özlem çektiği şeylerdi.

Lissa'nın, babasından para çalmasıyla beraber yola çıkmışlar ve bir handa iki oda kiralamışlardı. Burada bir hafta kalmayı düşünüyorlardı. Çünkü o mağarada akılları başlarına gelmişti. O mağara, o dağ ne kadar da berbattı öyle! Alina oraya bir daha hayatta gitmezdi. Hayatının en kötü gecesini yaşamıştı orada.

Alina, Lissa'ya içten şükranlarını sunuyordu. Sonuçta o olmasaydı hâlâ o berbat mağarada olurlardı. Ve şu an muhtemelen soğuktan donmuş olurdu.

Alma'yı Cornia'ya gitmek üzere yollamışlardı bu sabah. Onu yolladıktan yaklaşık yarım saat sonra da buraya gelmişlerdi. Yani Alma, bu hanı göremeden gitmişti. Alina, babasının mektubu alacağı için heyecanlıydı. Umuyordu ki Alma bu işi en iyi bir şekilde başarabilirdi.

Bütçeleri kısıtlıydı, bu yüzden üç oda yerine sadece iki oda alabilmişlerdi. Lissa odada tek kalmayı tercih etmiş ve bunun üzerine Kyron da Alina ile beraber kalmayı seve seve kabul etmişti. Alina bu durumdan çok memnun sayılmazdı ama yine de mutsuz değildi. Alışmıştı.

Daha gece olmamıştı. Hava alacakaranlıktı. Kar yağmıyordu. Galiba daha da yağmayacaktı. Sabah saatlerinde biraz çise yağmur yağmıştı. Bu gidişle kar eriyecek, yavaş yavaş bahar gelecekti. Alina kıştan, kardan ve soğuktan bıkmıştı. Artık yazın gelmesini istiyordu.

Şimdi herkes bir odadaydı. Lissa, Alina ve Kyron. Lissa henüz odasına gitmemişti. Şöminenin başına kurulmuş, ağabeyiyle bir şey konuşuyordu.

Alina'nın canı, yatakta dururken sıkılmıştı. Yataktan atladı ve sohbetlerine katılmak için onların yanına gitti. Şöminenin başındaki rokoko mindere kurulup tuhaf bir şekilde gülümsedi.

"Ne konuşuyordunuz?"

Kyron elini, savuştururcasına salladı. "Her neyse. Önemsiz," diye kestirip attı.

Lissa'nın bakışları, ufak tefek bir şeylere ve Kyron'a sinirlendiğini ele veriyordu. Gözlerini devirip ayağa kalktı. "Ben gidiyorum."

Alina, "Nereye?" diye sordu. Belki ondan rahatsız olmuş olabilirdi.

"Uykum geldi. Uyuyacağım."

"Ama aşağıda parti var."

İkisi de Alina'ya tuhaf bir bakış attı. Kyron, "Ne saçmalıyorsun sen?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"Ah, yanlış anlaşıldım sanırım," diyerek inkâr etmeye, yalanlar uydurmaya başladı Alina. "Sadece..."

Lissa, "Dinlemek istemiyorum, Myrina. İyi geceler. Ben gidiyorum," diye mırıldandı ve kapıdan çıkıp gitti.

Eh, şimdi de Kyron ile Alina kalmıştı.

"Daha ne zamana kadar böyle sürecek?" diye sordu Alina bıkkınlıkla.

Kyron bilmezlikten geldi. "Nasıl?"

"Böyle kaçarak."

"Hayatım hep böyle geçti. Hep bir şeylerden kaçtım. Seni bilmem ama benim hayatımda çok büyük bir fark olmadı."

"Ama bende oldu. Ben buna alışkın değilim."

"Biliyorum," dedi Kyron. "Biliyorum."

"Bundan nasıl kurtulacağım?"

"Zaman."

"Zaman? Zaman hiçbir işe yaramıyor. İşlerin daha kötü olmasını sağlıyor yalnızca."

Kyron çenesini kaldırdı. Verecek bir cevabı olmadığı, gözlerinden anlaşılıyordu.

Yüz ifadesini düzeltti, değiştirdi. Mutlu gibi görünmeye çalışarak ayağa kalktı. Boğazını temizledi ve Alina'ya elini uzattı. "Gel, sana dövüşmeyi öğreteceğim."

Alina şaşırmıştı. Dövüşmek?

Kaşlarını çatarak bir yüzüne, bir de uzattığı eline baktı. "Ben zaten dövüşmeyi biliyorum," dedi.

Kyron sinir bozucu bir halde, ukalaca güldü. "Biliyorsun?" Ardından kahkaha attı. "Hadi canım!"

Alina sinirlenmiş gibi yaptı. Yüzünü astı ve bakışlarını kaçırdı. "Babam bana öğretirdi."

"Ama onlar işe yaramaz, Alina. Sana, kendini savunabileceğin bir şeyler öğreteceğim." Yüzünden sırıtışı silinmemişti. Tanrı adına, gülerken çok güzel oluyordu.

Alina pes ederek ayağa kalktı. Gözlerini devirdi. "Peki."

"Ukalalık yapma."

"Asıl sen ukalalık yapıyorsun."

"Beceremediğin halde beceriyormuş gibi davranıyorsun ve bunu sana söylediğimde sinirleniyorsun."

Alina kaşlarını kaldırarak ona baktı. Omuz silkti. "İyi. Öyleyse öğret."

Kyron gülümsedi. "Hazır mısın?"

Alina'nın üzerinde pantolon ve deri bir tunik vardı. Bunlarla rahat hareket edebilirdi. Başını onaylarcasına salladı.

"Önce," dedi Kyron, "biri sana yumruk attığında ne yapman gerektiğini göstereceğim."

Ah, bu belki işe yarayabilirdi.

Kyron, "Hadi, bana yumruk at," dedi. Alina tuhaf bir şekilde ona baktıktan sonra halsize ve yavaşça yumruğunu ona doğrulttu. Kyron, ona değmemiş olan yumruğa baktı. "Bu mu?"

Alina, "Bu," diyerek onay verdi. "Ne yapmamı bekliyordun? Yorgunum," diye ekledi.

"Öyleyse yorgunluğunu üzerinden at."

"Görünüşe göre sen çok enerjiksin."

"Hayır, bana kalsa şuracıkta uyuyabilirim. Her şey senin için." Kyron bilmişçe baktı. "Şu ana kadar birçok vaka atlattık. Bunlara karşı tek yaptığın şey teslim olmaktı. Kendini savunmanı istiyorum."

"Sen beni savunamaz mısın? Bu çok yorucu..."

"Her zaman savunamam."

"Öyle mi?" dedi Alina. "Şimdi sana yumruk atacağım." Derin bir nefes alıp enerjisini topladı. Ardından elini sımsıkı bir yumruk yapıp ona sertçe savurdu. Yumruğunun, Kyron'un çenesiyle buluşmasını beklerken, bileğini tutan şey onu durdurdu. O daha ne olduğunu anlamadan bileği büküldü; kendisi arkaya dönmek zorunda kaldı ve tamamen savunmasız bir şekilde bırakıldı.

Kurtulmak için verdiği çabalar tamamen anlamsızdı. Başını arkaya çevirerek Kyron'a kötü bir bakış attı. "Beni artık bırakacak mısın? Sinirlerim bozuluyor."

Kyron onu bıraktığında Alina ona döndü. Kyron'un yüzünde bir sırıtış vardı.

"Nasıl yaptın bunu? Çok pratiksin."

Kyron, "Öğretmemi mi istiyorsun?" diye sordu.

"Evet."

Kyron, gevşekçe yumruk yapılmış elini Alina'ya doğrulttu. "Biri sana yumruk atmaya çalıştığında, sana yumruk atmaya çalıştığını anlamalısın. Kendini ayaklardan ve tavrından belli eder. Benim sana yaptığım hareket çok üst seviyedeydi. Şimdilik sadece kaçınsan yeter." Eli hâlâ Alina'nın gözünün önündeydi. "Biri sana yumruk atmaya çalıştığında, tek yapman gereken şey eğilmek, çömelmek. Ama bunu çok hızlı bir şekilde yapman gerekir. Eğer bunu yapmazsan yumruğu yersin ve ağzın burnun dağılır. Yüzün ve zihnin de buna çok müsait." Gülmemek için kendini zor tuttuğu aşikârdı.

Alina omuz silkti. "Hadi, yapalım şunu."

"Şimdi ben sana vurmaya çalışacağım, sen de kaçınacaksın. Eğileceksin ve benim yumruğum havaya gitmiş olacak. Anladın mı?"

"Evet."

Kyron yumruğunu yavaşça ona doğru uzattı. Alina ise hızla eğildi.

"Bu muydu yani?"

"Evet. Basit, değil mi? Ama ansızın yüzüne çarpılmak için hazırlanan bir yumruk varsa bunu fark etmen başlarda zaman alır. Bu yüzden daha çok pratik yapmalıyız."

Alina tam bir şey diyeceği sırada, camdan gelen tak tak sesi onun bir şey demesini engelledi ve sesini kesti. Başını hızla cama doğru çevirdi. Ardından Kyron ile bakıştılar. Bu saatte camlarına tıklatılan şey ne olabilirdi ki?

Kyron önden gitti ve perdeyi araladı. Cama aralıksız bir biçimde vuran şey bir kuzgundu. Kara kuzgunun kara bakışları, gecenin lacivertinde parlıyordu. Ayağında bir not vardı. Kyron başını çevirip Alina'ya baktı. Aralarında garip bir sessizlik hâkimdi. Alina bir şeye müdahale etmeden, yalnızca olacakları seyrediyordu.

Kyron camı açtı ve kuzgunun uçmasına izin vermeden, çevik bir hareketle kuzgunu yakaladı. Alina da onun yanına gitti. Kyron, kuzgunu sıkıca tuttu, ayağına bağlanmış olan notu almak için bağlanmış ipi çözdü. Ardından kuzgunu, açık pencereden dışarıya saldığında kuzgun, kanatlarını çırparak gökyüzüne karıştı.

"Bu da ne?" diye sordu Alina, küçük bir parşömene yazılmış nota bakmaya çalışırken.

Kyron sesini çıkarmadan katlanmış olan kâğıdı açtı. İkisi beraber okumaya başladılar.

"Diğer varlığını da kaybetmeye hazır mısın?"

Kâğıtta bundan başka hiçbir şey yazmıyordu.

Asıl korkutucu olan şey buydu ya zaten.

"Bu nasıl bir not?" diye sordu Alina anlamazlık ile. Not, tehditkâr bir dille yazılmıştı. "Bu bana mı gelmiş yoksa sana mı?"

Kyron endişeli gözlerini yazıya sabitlemişti. Ondan başka bir yere bakmıyordu. Nefes alış verişleri hızlanmıştı. "Bana."

"Evet, tahmin etmesi zor değil." Alina, notu Kyron'un elinden aldı. "Bu kimden ve niçin gelmiş olabilir?"

Kyron sertçe yutkunduğunda, boğazı hareketlendi. Tuhaf bir hali vardı. "Bilmiyorum."

"Korkmuş gibi görünüyorsun."

Kyron artık bıkmışçasına başını iki yana salladı. "Düşmanlarım bitmek bilmiyor. Acaba bu sefer neyin peşindeler..."

"Düşmanların? Sadece baban değil miydi?"

"Tahmin edemeyeceğin kadar çok düşmanım var. Kurtlar güçlü ve başarılı varlıklardır. Güçlü ve başarılı varlıkların ardında her zaman onları yıkmak isteyen birileri vardır."

Alina başını salladı. "Doğru. Peki ya notu kimin yolladığına dair bir fikrin var mı?"

"El yazısını birine benzetemedim. Diğer varlığını da kaybetmeye hazır mısın? Diğer varlığım? Diğer varlığımı bulup onu korumalıyım," dedi ve dalga geçercesine güldü. Her ne kadar gülse de endişelendiğini Alina anlayabiliyordu.

"Endişelenme," dedi Alina güven verici bir bakış yollarken. "Üstesinden gelebiliriz."

Kyron şaşırmış gibi görünüyordu. Bakışlarını kaçırıp tek kaşını kaldırdı. "Geleceğiz. Muhtemelen beni korkutmak isteyen bir ahmağın tekidir. Umarım kendimi kandırmıyorumdur."

Alina, oturduğu yatakta kıpırdandı ve ona yan dönük olan Kyron'a gözlerini dikti. "Kendin için endişelenmiyorsun, asıl endişelendiğin şey sevdiklerin. Sevdiklerine değer veriyorsun ve onları, kendinden daha fazla koruyorsun."

Kyron herhangi bir tepki vermedi.

"Doğru, değil mi?"

"Doğru, çünkü her zaman onları kaybetmekten korktum. Kendimi her daim geri kazanabildim ama değer verdiğin birini kaybedince, onu bir daha getiremezsin. Bu yüzden onları kaybetmemeye özen gösteriyorum."

Alina, "Mesela Lissa," dedi sakin bir sesle. "O senin tek gerçeğin. Onunla beraber büyüdünüz, ne kadar kötü şey varsa ikinizin başına geldi. Ona, herkesten daha fazla değer veriyorsun."

"Belki."

"Benim de ağabeyim ve ablam var. Onlara çok değer verirdim. Hâlâ da verdiğim değerden bir şey eksilmedi. Ancak onları görmeye görmeye, sanki hafızamdan yüz hatları bile siliniyor gibi."

"Hayır, sevdiğin kişileri asla unutmazsın. Sadece hatırlamak istemediğin için üzerini örtmeye başlarsın."

Alina'nın tüyleri diken diken oldu. "Onları özlüyorum. Annemi özlüyorum."

"Seni evine götüreceğim, Alina," dedi Kyron. "Ama şimdi değil."

İlk cümle, Alina'nın üzerinde şok etkisi yaramıştı. "Ne?" diye sordu. "Beni evime mi götüreceksin?"

"Bunun için çok düşündüm. Çok bencil olduğumu fark ettim. Seni sırf yanımda istediğim için, senin duygularını önemsemedim ve ailenden, asıl sevdiğin kişilerden koparttım. Eğer daha fazla burada kalmaya devam edersen, ölürsün. Artık benimle olmamalısın."

Alina yutkundu. Bir an, Kyron'un da düşüncelerini önemsediği fark etti. "Sen ne olacaksın? Beni özlemeyecek misin?"

"Özlenmek mi istiyorsun?"

"Hayır. Sadece önemsediğinden soruyorum."

"Bence sen beni özleyeceksin," dedi ve başını ona döndürüp hafifçe gülümsedi Kyron.

Budalalık edip gerçekleri inkâr etmek yerine, diline teslim oldu. "Evet, sanırım biraz özleyeceğim."

"Seni yuvana bıraktığımda, bir daha asla seni göremeyeceğim." Kyron bakışlarını kaçırdı. Gözlerinde gerçek bir acı belirdi ve ardından silindi. "Asla."

"Buluşuruz. Olmaz mı?"

"Artık imkânsız. Baban artık benim bir haltlar yediğimi anlamış olmalı. Çünkü her izci, gidişatlarını haber vermek zorunda... Eğer vermezse herkes şüphelenir. Bunu inkâr etmeyeceğim. Artık bundan sıkıldım zaten."

"Yalan söylesen?"

"Gerek yok. Artık istemiyorum. Seni eve bıraktığımda, insan halimden vazgeçip kurt yaşam tarzına bürüneceğim."

"Eskiden kurt hayat biçimini mi yaşıyordun? Benden önce yani..." 

"Pek sayılmaz. Saray için çalışıyordum, para kazanıyordum. Ben saraya pek uğramazdım. Baban, Ragnac'ı yollardı, görevleri bana o verirdi. Onla buluşurduk. Şu ana kadarki iz görevlerimden hiçbirinde başarısız olmadım. Çünkü koku alma duyum ve gözlerim bu konuda çok gelişmiş. Bu sayede çokça para kazanıyordum. Senden sonra tek bir felsefe geçerli olacak, avlan ve yaşa."

"Tamamen kurt hayatı yaşayacaksın yani. Peki, bu duruma Lissa ne der?"

"O dünden razı."

"İnsani tarafını biraz geride bırakmış, fiziksel özellikleri daha çok insana benzeyen bir kurt o. Onun içinde, gerçek bir kurt var."

"Bende yok mu?" dedi ve güldü Kyron.

"Var ama sen çok göstermiyorsun."

"Göstermemi istemezsin."

Alina derin bir nefes alıp yatağın içine girmek için dizleri üzerinde yürüdü. Ardından ayaklarını yorganın içine soktu ve başını yastığa koydu. "Çok uykum var, Kyron. Uyumak istiyorum."

Kyron mumları söndürmeye gitti. Mumları söndürdükten sonra diğer yatağa gitmek için adımlarını ilerletti. Tam yorganı çekip içine girecekti ki Alina'nın, "Kyron," demesiyle durdu. "Bu gece yanıma yatabilir misin?"

Alina, bu soruyu sorduğuna kendisi bile inanmıyordu. Hiç böyle bir şey diyeceğini aklından geçirmezdi ama hayat mucizelerle doluydu.

Kyron'un yüz ifadesi, karanlıkta pek belli olmuyordu ama dudaklarının kıvrıldığı az çok görülüyordu. Alina'nın yanına gitti. Ardından yanına usulca uzandı.

Beraber tavanı izlemeye başladılar.

Alina artık onunlayken, eskisi kadar gerilmiyordu. Kalbi, atması gerektiğinden daha hızlı atsa da buna aldırış etmedi. Tavanı izlerken, belirsiz bir şekilde gülümsedi. 

"Alina," dedi Kyron sessizce.

"Efendim?"

"Seni seviyorum."

Alina yutkundu. Hiç bu kadar içten söylenmiş bir cümle duymamıştı.

Midesi kasıldı ama kendini çabucak dizginledi.

'Ben de' demek istese de, içindeki bir şey onu durdurdu. Dudaklarından bu söz çıkmadı.

Sadece, "Teşekkür ederim," cümlesiyle yetindi. "Bunu duymaya ihtiyacım vardı." 


Bölümler hızlı mı geliyor ne :)

Bölümle ilgili görüşlerinizi yazabilirsiniz. Bilirsiniz, her türlü eleştiriye açığım ♥

Kitabın bitmesine az kaldı. Sanırım özleyeceğiiiim. 

Continue Reading

You'll Also Like

28.9K 11.9K 30
Aşk-ı Polisiye Serisi'nin ikinci kitabı olan Çocuk Çığlığı huzurlarınızda..Hayatımızda yeterince hem kadına hem çocuğa şiddet haberleri olsa da bu ko...
139K 6.1K 14
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
448K 27.2K 30
Gökleri inletecek derecede yağan yağmur küçük köyümüzü bertaraf edebilir güçlükteydi. Şimşeklerin çıkardığı korkunç seslerle bedenim bir kez daha tit...
177K 10K 38
Meraklı biri olduğum, inkar edilemez bir gerçekti. Ben; tozlu kütüphane raflarının arasında nefes alan, okuduğu bir kitabı yahut cümleyi, satırı...