ASKERİYE DOKTORU

Por Yaseminzdemir293

43.8K 1.5K 177

Küçük kız dedesinin kucağında babasının aramasını bekliyordu. Babasını bilmiyordu sadece annesi, babaannesi v... Más

TANITIM
1.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6. BÖLÜM

2.BÖLÜM

6.8K 228 26
Por Yaseminzdemir293

Gece, yer yüzünü bir yorgan gibi örtü. Ay tüm parlaklığıyla gök yüzündeki yerini aldı.Ana kuzularının hepsi biraz sonra olacaklardan habersiz bir şekilde huzurla uyuyor. Bu ana kuzularının gecelerini zehir etmek isteyen bir grup ise son hazırlıklarını yapıyor. Sanki birşey olacağını hissetmiş ülkenin farklı noktasındaki iki ananın dudaklarından şu sözler dökülüyor ''Allah'ım sen evlatlarımızı koru. Hakkımızda hayırlısı neyse onu göster.'' Hasretle evlatlarını bekleyen, dillerinden dualarını eksik etmeyen yüreyi yanık iki ananın duası bitince çelik tepe karokoluna kurşun yağmaya başladı.

Silahını alan dışarı çıkıp onlara saldıran vatan düşmanlarına ateş ediyordu. Gecenin sessizliği gitmiş yerini silah sesleri, vurulan askerlerin inlemeleri, askerlere emir veren komutanların sesleri almıştı.

Sude, yaralı askerle ilgilenirken komutanlar da askerlere moral verici sözler söylüyorlardı.

Çatışma saatlerdir devam ediyordu. Ne Türk askeri pes etmişti ne de hain terör örgütü.

Osman komutan gözlerini su tankerine dikti. Bir süre tankere baktıkdan sonra bağırdı ''Sait''
Sait, sanki saatlerdir çatışan o değilmiş gibi gür bir sesle ''emret komutanım.'' dedi. ''Kanat; aydınlatma, bulabildiğin kadar cephaneyle su tankerinin yanına gel. Sakın vurulma, vurulursan kafanı kırarım.'' dedi. Komutanlarının konuşmasını duyan askerlerin yüzünde bir gülümseme oluştu. Çünkü biliyorlardı, komutanlarının bir planı vardı ve birazdan cehennemi andıran bu yerden kurtulacaklardı.

Yağız komutan, duyduğu sesle kafasını çevirdi. Bir asker yaralanmıştı. Kanaması durdurulmassa hayatını kaybedecekti. Yağız komutan sinirle soluyarak '' ne işin var senin orada.'' dedi. Yağız komutan bulunduğu yerden çıkarak yaralı askere doğru yaralı bacağının izin verdiği kadar hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı. Asker ''gelme..!'' diyerek inledi.Yağız komutan askerin sesini duymuyormuş gibi ilerlemeye başladı. O askere doğru ilerlerken üzerlerine yağan kurşunlardan biri göğsüne isabet etti. Yağız komutan dizlerinin üzerine çöktü. Bir kurşun daha isabet ettiğinde sırt üstü yere düştü. Komutanının yere düştüğünü gören bir asker
''Uzman Yağız vuruldu'' diye bağırdı. Su tankerine gitmekte olan Osman koşarak Yağız komutanın yanına gitti. O an gözü hiçbirşey görmüyordu. Ne üzerine yağan kurşunlar umrundaydı ne de açıkta olduğu. ''Kardeşim.'' diyerek Yağız komutanın kafasını dizine koydu.
''Dayan kardeşim. Kurtulacaksın. Helikopterler birazdan burada olacak. Birazdan bu cehennemden kurtulacağız.''
Yağız komutanın yüzünde acı bir tebessüm oluştu. ''Kanımı yerde koyma, intikamımı al kardeşim.''
''Hayır, hayır, yaşayacaksın. Kurtaracağım seni bu cehennemden.''
''Eşhedü enle ilehe...illallah...ve eşhe...dü...muham...meden....ab...du..hu...ve...ra....su...luh...'' Osman komutan, Yağız komutana sarılarak bağırdı ''Alacağım kardeşim intikamını alacağım.''
Osman komutan, Sait'in kendisine seslenmesiyle kendine geldi. Ayağa kalkarak su tankerine doğru yürümeye başladı. Tankerin yanına geldiklerinde Osman derin bir nefes alarak tırmanmaya başladı. Silahını ayarlayıp Sait'e ''aydınlat'' dedi. Sait elindeki aydınlaymayı patlattığında etrafa bir kızıllık yayıldı. Osman gördüğü teröristleri bir bir vurmaya başladi.

Neye uğradığını şaşıran Küpeli Necla ''ne oluyor'' dedi.
Yanındaki kişi ''Bu poyrazın adamı olmalı.''
''Demek poyrazın adamı.''
''Kendisi uzman. Keskin nişancı. Şimdiye kadar altı adamı indirdi. Kafamızı bile çıkaramıyoruz. Geri çekilmeliyiz heval.''
Küpeli Necla sinirlenmişti. ''Geri geleceğim çelik tepe.'' Sinirle bağırdı ''geri çekiliyoruz.''

Nihayet saatler süren çatışma bitmiş hain terör örgütü geri çekilmişti. Askerler derin bir nefes aldı. Şafak sökmek üzereydi. Osman, elindeki rengini şehitlerin kanından alan ay yıldızlı al bayrağı kardeşim dediği can yoldaşının üzerine örttü. Gözlerini karşısında duran dağa dikti. ''Yanına geleceğim kardeşim ama ilk önce intikamını alacağım.''

Sude, suyla beraber akan renge baktı. Bu renk geceyi anlatıyordu ona. Yaralı askerlerin inlemesini, yanlarına giderken 'gelme, ben iyiyim.' değişlerini hatırlatıyordu. Gece yaşananların aklından çıkacağını düşünmüyordu. Yerde can çekişerek yatan askerlerin görüntüsü gitmiyordu. Aynada yüzüne baktı, yüzüde kan olmuştu. Mehmet'in kanıydı. Kanamasını durdurmaya çalışırken yüzüne dokunup ''abla, Sevda'ya söyle onu çok seviyorum. Arkamdan ağlamasın. Onu bekliyor olacağım. Doğacak olan kızımızın ismini 'Sude' koysun.'' demişti. Sinirle gözünden akan kanı sildi. ''Benden korkun. Gözü yaşlı oğlunu bekleyen anaların, kapı önünde babasını bekleyen evlatların, pencere önünde yarini bekleyen sevgililerin, abisini bekleyen şafak sayan kızların, benden çaldığınız yirmi senemin intikamını alacağım.''

Tüm karakol, karakolun önünde şehitlerini uğurlamak için Hüsamettin Albay'ın gelmesini bekliyor. Kimseden çıt çıkmıyordu. Hepsi karşılarında duran ay yıldızlı al bayrağa sarılı iki tabuta bakıyordu. Gece iki şehit vermişlerdi. Neydi onların suçu. Önce vatan deyip kanlarının son damlalarına kadar savaşmaları mı yoksa analarının , bacılarının namusunu korumak için kar , yağmur, dolu, soğuk, sıcak demeden nöbet tutmaları, zalime göz açtırmayıp mazlumun yanında olmaları mıydı suçları.

Sarı hoca, yerinden bismillah diyerek kalktı. Adımlarını yarısı yıkılmış nöbetçi kulubesine doğru attı. Bir tuğlanın üzerine çıktı. Ellerini bismillah diyerek kulaklarına götürdü, şehitlerinin selasını vermeye başladı. Herşeye inat, seslerini kısmaya çalışanlara inat gür bir sesle sela verdi. O sela verirken herşey durdu, dağ taş, börtü böcek, canlı cansız tüm varlıklar sustu selayı dinledi.


Osman komutan, yerinden kalktı Kamil'in yanına gitti. Kamil ağlıyordu. Dün gece onun için çok zor geçmişti. İlk defa bir çatışmaya katılmıştı. Tetiğe bile basamamış, çatışma bitinceye kadar bir kayanın arkasında beklemişti. Osman ''hadi topla kendini.'' Kamil bayrağa sarılı tabutlara baktı. ''Öldüler komutanım. Öldüler...''
''Hayır, ölmediler. Şehit oldular.''
''Gece çok korktum komutanım. Çok korktum. Tetiğe bile basamadı.''
''Hayır, sen korkmadın. Gerçeği gördün. Niçin eğitildiğini öğrendin. Biz korkmayız, korku nedir bilmeyiz.''
Ayağa kalkıp bağırmaya başladı.
''Biz korku nedir bilmeyiz. Korku nedir bilmeyiz. Korku nedir bilmeyiz. Korku nedir bilmeyiz.''
Komutanların ne yapmak istediğini anlayan askerler ayağa kaltılar. Komutanlarının önünde ellerini bir birlerinin omzuna atarak hilal oluşturdular. Osman komutan bağırdı
''Korku nedir bilmeyiz.''
Askerle hep bir ağızdan tekrar etti
''Korku nedir bilmeyiz.''
''Biz dağların erleri.''
''Biz dağların erleri.''
''Yuva yaptık göklere.''
''Yuva yaptık göklere.''
''Baş döndüren yerlere.''
''Baş döndüren yerlere.''
''Engel tanımaz aşarız.''
''Engel tanımaz aşarız.''
''Yüce engin dağları.''
''Yüce engin dağları.''
''El verip uzanırız.''
''El verip uzanırız.''
''Mor siyah bulutlara.''
''Mor siyah bulutlara.''
''Ben! Türk komandosu.''
''Ben! Türk komandosu.''
''Düşmanı çelik pençemle ezerim.''
''Düşmanı çelik pençemle ezerim.''
''Her yerde ben varım.''
''Her yerde ben varım.''
''Hava da,''
''Hava da,''
''Kara da,''
''Kara da,''
''Deniz de,''
''Deniz de ,''
''Çölde de,''
''Çölde de,''
''Batak da.''
''Batak da.''
''Çatak da.''
''Çatak da.''
''Çelik tepede.''
''Çelik tepede.''
''Çelik tepede.''
''Çelik tepede.''
''Her zaman ve her yerde.''
''Her zaman ve her yerde.''
''Hazır.''
''Daima hazır.''
''Hazır.''
''Daima hazır.''
''Kim?''
''Komando.''
''Kim?''
''Komando.''
''Olamazsın.''
''Ya''
''Olamazsın.''
''Ya''
''Komandolar''
''Allah''
''Komandolar''
''Allah''
''Allah Türk komandosunu korusun.''
''Amin''

Güneş bir kez daha batmış yerini ay almıştı. Çelik tepe karakolunda bir sessizlik vardı. Dün geceye inat sessizdi.
Sude, akşam yemeğinden sonra kendini dışarıya attı. İçerisi boğuyordu onu. Masada iki tabağın eksik olması, iki sandalyeyi boş görmek ona dün geceyi anlatıyordu. Sude, böyle olacağını hiç düşünmemişti. Neredeyse her ay karakola saldırdıklarını biliyordu ama kendisinin hiç bu kadar etkileneceğini bilmiyordu. Aklına lisedeyken arkadaşıyla konuşmaları geldi.
'' Öğle arasında sınıfta sadece bir kaç kişi vardı. Sude ile arkadaşı ne olmak istedikleri hakkında konuşuyorlardı. Sude 'ben doktor olacağım'
'Ne doktoru olmayı düşünüyorsun.'
'Askeriye. Ama öyle askeri hastanede değil. Karakolda olacaksın. Askerlerle beraber devriyeye gideceksin. Çatışmalara katılacaksın.'
'Senin için zor olmayacak mı? Karakol diyorsun. Heran bir baskın olabilir. Arkadaşların gözünün önünde ölebilir. Bunları nasıl kadıracaksın.'
'Benim yüreyimde vatan sevdası, dilimde duam olduktan sonra bana birşey olmaz Allah'ın izniyle. Arkadaşlarım şehit düşerlerse onların intikamını almak için herşeyi yaparım buda bana güç verir.''
Gözünü karşısındaki dağa dikti. Kaşları çatık, gözleri kısıktı. Birşey arar gibi gözü dağda gezindi. ''İntikamınızı alacağım. Kanınız yerde kalmayacak.''
''Kimin intikamını alıyorsun.'' Sude, kafasını çevirip yanında duran Osman komutana baktı sonra tekrar kafasını dağa çevirdi.
''Babamın, şehitlerimizin, gözü yaşlı oğlunu bekleyen anaların, kapı önünde babasını bekleyen evlatların, pencere önünde yarini bekleyen sevgililerin, abisini bekleyen ,şafak sayan kızların, benden çaldıkları  yirmi senemin intikamını alacağım.''
''Alacağız. Döktükleri her bir damla kanın intikamını alacağız.'' İkiside bu konuşmadan sonra sustu. Sude, gözünü yıldızlara dikerek düşüncelerinin kendini istila etmesine izin verdi. Osman, yerinde huzursuzca kıpırdandı. Söze nasıl başlayacağını bilmiyordu. En iyisi lafı hiç dolandırmadan söylemek dedi. ''Sude''
''Efendim.''
''Çarşı izninde....'' Sözünü Ahmet'in ''abla sana telefon var.'' demesi kesti. Sude ''eyvahh! Ben unuttum. Sesi nasıldı? Sinirlimiydi.'' Ahmet ''Bu sefer baya kızmış. Beni de azarladı.'' Sude ''ben daha fazla kızdırmadan gideyim o zaman.''

Seguir leyendo

También te gustarán

838K 74.9K 38
❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı...
583K 4.7K 4
Olaylar ve kişilerin hepsi kurgudur. Bir kız var doğduğu topraklara aşık, Bir kız var milletine aşık, Bir kız var bayrağına aşık, Ve yine bir kız va...
17.2K 1K 17
"Tatlı dile, güler yüze Doyulur mu, doyulur mu?" Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözle...
28.9K 1.5K 20
ruhsuz bir kadın. çoğu kişiyi umursamaz.borda bereli bir kadın birgün hastahanede karıştığını öğrenir. Diyer tarafta ise baba- kız, anne- kız, ab...