NEREDESİN SEN? (TAMAMLANDI)

By selin-visne

1.8M 105K 38.6K

Kiraz Mahallesinin yaralı abisi Halit ve masum kızımız Nazenin'in hikayesi... Başlama Tarihi : 2017 More

TANITIM
TANITIM II
TANITIM III
1. Yeni Bir Hayat
2. Göğe Bakma Durağı
3. Çiçek Kız
4.Muhallebi Çocuğu!
5. Dedikodu
6.Pamuk Şeker
7. Umutları Elinde Kalır
8. İmtihan Bu Ya..
9. Biçare
10. Bak Aşk Diyorum
11. Uzaktan Sevmek
12. Çıkmaz Sokak
13. Çok Eskiden Karşılaşacaktık
14.Kendini Bulmak Senin Elinde
15. Hüzün Sessizliğin Olmuş
16. Rüzgarım Olan Adam
17. Seni Zamana Bıraktım
18. Sensiz Olmaz
19. Senden Öğrendim
20. Bu Şehirde Sen Varsın
21. Mavi Hareler
22. Bitmesin
23. İlkler
24. Bir Çıra Meselesi
25. Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek
27. Kaynanam Baldan Tatlı!
28. Naz Evi !
29. Beklenmeyen Misafir
30. Dönüm Noktası
31. Meftun Bir Adam
32. Anne Kız
33. Ay Şahit
34. Meydanlar Bizim!
35. İstemeyle Topyekün Mücadele
36. O Kurnadan Bu Kurnaya !
37. Sevda Kervanı
38. Anılar
39. Bir Pazar Kahvaltısı
40. Bir Olmak -1-
41. Bir Olmak -2-
42. Hazırlıklar Başlasın
43. Son Dokunuşlar
44.Kınayı Getir Aney!
45. Hayat
46.Bir Şarkısın Sen
47. Oy Oy Güzelim
48.Sevince
49.
50.
Minicik Bir Duyuru
51. Hızla Geçen Günler
52. Bölüm (Final)

26. Küçük Osman (Osman&Yeliz)

30.3K 1.7K 425
By selin-visne

Bölümü sinematm  ithaf ediyorum ❤️ hepinize iyi okumalar
~~

"Kendini toparladığında bizim yanımıza gel evlat, babanla ben sırt sırta 2 yıla yakın beraberdik bunun hatrı için gel."

Osman elindeki küçük kağıda bakarken babasının cenazesinde Refik Amcasının sözlerini hatırladı. Ne anne tarafından ne de baba tarafından kimse yoktu cenazede olsa bile onları görmek dahi istemiyordu Osman. Bu yüzden cenazeye gelmemeleri işine gelmişti. Nasıl bir nefretti hala anlamıyordu. Sırf birbirlerini sevdiler diye iki ailenin de çocuklarına yüz çevirmesini hiç anlamayacaktı. Oysaki bu hayatta sevgiden, sevilmekten daha güzel hiçbir şey yoktu.

Osman'ın zorlu yaşantısı annesi onu doğururken melek olup bu dünyadan ayrıldığında başlamıştı. Anne kokusunu alamadan büyümüştü Osman. Ama hep dinlemişti babasından annesini. Nasıl birbirlerini sevdiklerini, annesini ilk gördüğünde babasının neler hissettiğini resimlere bakarak babasından dinleyerek öğrenmişti iki sevdalı yüreğin çocuğu olmayı. Özlüyordu annesini. Okula ilk başladığında bir elini babası tutmuşken diğer elini de isterdi ki annesi tutsun etrafındaki el ele tutuşmuş anne ve çocuklarına bakınca usulca boşta kalan elini cebine koymuştu Osman. Babasının "annen burada yanımızda olmasa bile seni görüyor oğlum, hep yanında" dediğinden beri en güzel günlerinde, üzüldüğünde, yanında annesinin varlığını aradığında hep bu cümleyi tekrarlıyordu minicik kalbi "senin burada olduğunu hissediyorum anne ve seni çok seviyorum."

Babası ne kadar annesinin yokluğunu hissettirmemeye çabalasada annenin yerini hangi cümle, hangi güzel söz , hangi davranış ya da kim tutabilirdi ki ? Gece yarısı gözlerini açtığında babasının annesinin resimlerine bakarak konuşup gözyaşlarını silmesini izlerken babasının da kendisi gibi annesini özlediğini biliyordu küçük yüreği. İnsan tanımadığı, ses tonunu bilmediği, kokusunu bile içine çekmediği birini bu kadar özleyebilir miydi? Her zor durumunda keşke yanımda olsaydın diyebilir miydi? Eğer yokluğunu çektiği bir anneyse söylerdi de , özlerdi de.

Babası vefat edeli bugün 40 gün olmuştu. Sanki 40 gün gibi değilde 40 saniye gibiydi Osman'a. Acısı hala taze, göz pınarları hala kurumamıştı. Babasının öldüğüne kendisini bırakıp gittiğine inanamıyordu. Birazdan kapı açılıp "hadi evlat kahvaltı yapalım" diyecekmiş gibi gözü arıyordu evin içinde. İnsan sevdiği birinin yokluğuna alışamıyordu yanında olmadığına inanmak bile istemiyordu. Osman kırk gün boyunca hep bunu düşünüyordu "nasıl alışacağım yokluğuna."

Hayatın kendisinden çok şey alıp götürdüğünü kırk gün boyunca daha net anlamıştı. Doğar doğmaz annesini almıştı elinden hayat, anne yokluğuna alış demişti. Sonra babasının kanser olduğunu öğrendiğinde al bakalım yeni sınavın diyerek zorlu günleri başlamıştı. Bir gün olsun isyan etmeyip her zorluğa elinden geldiğince göğüs germeye çalıştı. Yine de babasının bu dünyadan göçüp gitmesinin önünde duramadı Osman. Babasının gözünün önünde eriyip gitmesine izlemekten başka çare bulamadı. En acısı da buydu belki de, elin kolun bağlı sadece izlemek.

Kafasındaki düşüncelerin yanaklarından birer birer aşağı süzüldüğünde fark etti ağladığını. Ağlamak Osman için yemek yemek, su içmek ya da konuşmak kadar olağan bir durumdu. Kimi sevse, hayat birer birer elinden alıyordu. Sevmeye korkar olmuştu kalbi. Artık bu hayatta tek başına olacaktı. Buralardan gidecek ama bu evi satmamaya kararlıydı Osman. Çocukluğu, gençliği, babasıyla güzel günlerinin, kahkahalarının anısı vardı bu evde. Kim bilir belki günün birinde kendi çocuklarıyla anısına da şahitlik ederdi bu ev.

Elindeki adres yazılı kağıda tekrar baktı. Hayat ne garip diye düşündü. Kendi canından kanından olan babasının kardeşleri yüzünü bile görmek istemezken babasının asker arkadaşı yanına çağırıyordu "babanla iki yıl sırt sırta olmamızın hatrına gel" diyordu. Hiç görmemişti oysaki Refik amcasını babasının cenazesine kadar. Babasının gösterdiği askerlik fotoğraflarından, dinlediği askerlik maceralarından biliyordu Refik amcasını. Cenazeden gittikten sonra da birkaç defa aramışlardı hem Refik amcası hem de oğlu Yılmaz.

Gidince ne yapacağını da bilmiyordu ki Osman. İnsanlara yük olmak sırtlarında kambur gibi durmak ona göre değildi. Aklındaki tek düşünce Refik amcasıyla konuşup orada  iş ayarlamasını istemek olabilirdi. En azından tutunabileceği bir dalı olurdu.

Yavaşça ayağa kalkıp küçük valizini eline aldı. İki oda bir salon olan küçük evinin içinde son kez bir daha dolandı. Salondaki duvarda asılı olan annesiyle babasının evlilik fotoğrafını valizinin içine koydu. Dış kapıya çıkıp ayakkabılarını giyindikten sonra kapıya asma kiliti taktı. Veda etmedi evine Osman, biliyordu ki aradan ne kadar zaman geçerse geçsin yine evine gelecekti.

~~

Osman elindeki yazılı olan adresteki mahalleyle tabelada yazan mahallenin aynı olduğunu gördüğünde doğru yerde olduğunu anladı. Çevresine bakmadan dik yokuşu yavaş yavaş çıkmaya başladı. Kendini fazlasıyla gergin hissediyordu bunun sebebi de ne olacağını bilememekti aslında. Hala buraya neden geldiğini bilmiyordu ? Boşlukta savruluyor gibiydi. Başını gövdesine yaslayacağı dinlenebileceği ve nefes alabileceği kocaman bir ağaç lazımdı.

"Ayy"

Osman burnunun dibinde olan kızla neye uğradığını şaşırdı, kızın elindeki kitapların yere düşme sesiyle toparlandı.

Yeliz yine her zamanki gibi okula geç kaldığı için koşa koşa okula yetişmeye çalışırken önündeki genç adamı son anda fark ettiği için duramamıştı sonuç yere düşen kitaplar ve önündeki yeşil gözlü kumral adama yapışması.

Yeliz kendine gelip önce yerdeki kitaplarını temizleyip kolunun altında tuttu ardından üstünü başını düzeltti annesinin örgü yaptığı saçtan eser kalmamıştı ama yine de eliyle düzeltmeye çalıştı ardından çarptığı daha doğrusu yapıştığı genç adama döndü.

"Affedersin yani isteyerek olmadı aslında sabahları hiçbir şey isteyerek olmuyor mesela kim isteyerek yatağından kalkıyor ki dimi ama ? Bende her zaman ki gibi okula geç kalınca koştur koştur çıktım evden ama bu benim suçum mu ? Hayır değil. Sabahın köründe okul mu olur ? Hepsi sistemin suçu. Sence de öyle değil mi ? "

Karşındaki kızın hiç susmamdan konuşmasına hareketlerine mimiklerine takılı kalınca haliyle söylenenleri de anlamadı Osman bu yüzden ağzından koca bir "hı" nidası çıktı.

"Sende de hata var şimdi niye avare avare yolda yürüyorsun ki ? Araba gelip çarpsa yukardan bir şeyler yuvarlansa felan "

"Ya da senin gibi birisi toslasa dimi "

Yeliz ağzını kocaman açarak karşısındaki genç adama baktı sinirle. Ne toslaması canım sadece hafiften çarpmıştı.

"Toslamadım sadece azıcık çarptım. Sende yolun ortasından yürümeseydin. Allah allah ya" diyerek saçının örgüsünü savurarak Osman'ın önünden yel gibi geçti. Arkasından kendisine bakan, gülümsemeyi unutmuş birinin yüzüne tebessüm kondurduğundan habersiz gitti Yeliz.

Osman elindeki kağıda tekrar baktı Refik amcasının evi bu olmalıydı. Kapının yanındaki zile bir kez bastı.

"Osman. Hoşgeldin koçum. Ya niye haber vermedin alırdım seni." Yılmaz kapıyı açtığında Osman'ı görünce abi edasıyla sarıldı sımsıkı.

"Hoşbuldum Yılmaz abi. Gerek kalmadı aramama buldum evi"

"Gel içeri kapıda kaldık."

Yılmaz dolaptan ev terliği çıkarıp Osman'ın önüne bıraktı ceketi de alıp portmantoya astı. Birlikte içeri geçtiklerinde gazetesini okuyan Refik Bey gözlüklerini çıkarıp Osman'ı karşısında görünce hemen ayağa kalktı.

"Oo evlat hoşgeldin" diyip babacan bir tavırla sarıldı Osman'a. Refik Bey bu delikanlıyı arkadaşının emaneti olarak görüyordu ve emanetin her zaman başının üstünde yeri vardı.

"Hoşbuldum Refik amca" Osman hemen elini öptü Refik amcasının.

Aysel sultan kapının pervazında durmuş yağız delikanlıya bakıyordu. Eşinden ve oğlundan dinlediği kadarıyla genç adamın öyküsünü biliyordu ve dinlediğinde içi parçalanmıştı. Sürekli kocasına ara oğlanı gelsin artık dediyse de eşi acısını yaşasın diye rahatsız etmemişti.

"Aysel sultan gel bak kim geldi. Sana bahsettiğimiz Osman varya bu o işte."

Aysel sultan gülümseyerek Osman'ın önünde durdu. "Bir oğlum vardı şimdi iki oğlum oldu ayol var mı benden mutlusu" diyip sarıldı anaç tavrıyla.

"Hemen sofrayı kurayım kahvaltı yapmamışsındır sen."

"Aysel teyze kahvaltı yaptım zahmet etmeyin"

Aysel sultan gözlerini dikti karşısındaki genç delikanlıya "sus bakıyım ben ne dersem o olur evladım alış bunlara."

Aysel sultan el çabukluğuyla hemen kahvaltıyı hazırladı. Hepsi Osman'ı yalnız bırakmamak için ve çekinmeden yemesi için masaya geçip oturdular.

Refik bey Osman'a babasıyla askerde nasıl iyi arkadaş olduklarını anlattı. Komik ve eğlenceli anılarıyla güldü herkes. Refik bey bir şeyler anlattı Yılmaz bir şeyler anlattı Osman usulca dinledi hepsini arada Aysel sultan kendisine "oğlum bak bundan da ye kendim yaptım" diyerek her şeyi önüne sermesine tebessümle cevap verdi. Geldiğinden beri kendini bu aileye yabancı hissetmemişti. Sımsıcak bir yuva karşılamıştı kendisini.

"Osman evlat ben marangozum bu yıla kadar bu işle uğraştım ama yoruldum artık. Bende astım da çıkınca talaş kokusu toz iyi gelmez oldu haliyle de Aysel sultanda istemiyor. Yılmaz da meraklıydı bu işe artık işi benden o devr aldı."

Yılmaz babası sözünü bitirdikten sonra kendisi konuşmaya başladı. "Devr aldım almasına da her şeyi yapabiliyorum babam sağolsun öğretti ama gel gör ki Osman tek taştan duvar olmuyor. Gel birlikte yürütelim bu işi. Yardımcı ol bana."

Osman tereddütle Yılmaz'a baktı. "Abi çok sağol teklifin için de ben bilmem ki bu işleri."

Yılmaz Osman'ın sırtına dostça vurdu. "Öğretiriz sana hem babam hemen devr etmiyor bana işleri oturtana kadar bizimle. O sırada bende babamda sana öğrenmen gereken ne varsa öğretiriz."

Osman bu fikre ısınmıştı hem iş aramıyor muydu zaten istediği fırsat ayağına gelmişti fakat işi beceremeyip insanların kendisine olan güvenini sarsmaktan korkuyordu biraz yine de risk alacaktı.

"Yılmaz abi Refik amca çok teşekkür ederim."

"O zaman yeni işin hayırlı olsun çırak" diyerek Osman'a sarıldı Yılmaz.

Yükselen sesle herkes kapıya dönüp baktı. "Sevgili ailem ben geldim"

Osman ve Yeliz birbirleri görünce donup kaldılar.

"Osman tanıştırayım seni benim evimin prensesi Yeliz, Yılmaz'ın bir küçüğü. Yeliz, babacım sana bahsettiğim Osman vardı ya işte."

Sabah ki kendisine toslayan hiç nefes almadan konuşan saçlarını savura savura giden kız Refik amcasının kızı mıydı yani ? Çarpmasıyla kendisini dumura uğratan kızın bakalım hayatında daha ne etkileri olacaktı ?

~~

"Seni çok özledim" Osman Yeliz'in kendisine söylediği kelimelerle içindeki sevginin daha da büyüdüğünü hissetti. Yeliz ne zaman kendisine karşı hislerini dile getirse bir şeyler söylese, gözlerine baksa ya da hiçbir şey söylemeyip sadece elini tutsa kalbindeki sevda daha çok büyüyordu. Hani derler ya yer kalmadı artık diye. Kalbinin her köşesi kıyısı Yeliz olmuşken her yere sızmışken yer kalmamışken nasıl olurda bundan daha  fazla sevemem dediğinin her seferinde daha çok sevebiliyordu? Şikayetçi değildi bu durumdan bilakis daha çok sevmek için gözlerine bakıyordu sevdiğinin.

Yeliz Osmandan ses gelmeyince kinayeli bir ses tonuyla konuştu. " Sen özlemedin galiba Genç Osman"

Halbuki bilmiyordu ki bu kinayeli ses tonu bile Osman'ın vazgeçilmeziydi. Kalbinin sahibinin biraz kırgın biraz kızgın cümlesiyle yüzünde tebessüm belirdi Osman'ın.

"Özlemek hissetiklerim yanında çok az kalıyor. 72 saattir güneş doğmadı bana gecem gündüzüme karıştı sensiz ayırt bile edemez oldum" Yeliz'in gönlünü almak için değil gerçekten hissettiklerini söylüyordu Osman. Ailesinden yadigar kalan evine gitmek istediği için 3 gündür birbirlerini görmüyorlardı. Ne zamandır gitmediği için biraz suçluluk hissediyordu kendince sanki rahmetli anne ve babasını unutmuş gibi. Rüyasında anne ve babasını görünce dayanamadı bu sefer. Yeliz'e durumu anlatıp Yılmaz abisine de söyleyip ailesinin yanına evine gitti.

"Ama sen böyle dersen ben seni yerim" Yeliz cilveyle kıkırdadı. 3 gündür Osman'ını görmemişti. Bir yanında baldan tatlı yeğeniyle abisinin ve Ahsen'in evli mutlu çocuklu pozları, diğer yanında çiçeği burnunda yeni evli Duygu ve Alihan'ın halleri, kavuşması dillere destan Nazenin ve Halit, kendileri küçük sevdaları büyük İpek ve Demir her yerde el ele mutlu mesut aşk böcekleri varken kendisi 3 gündür hasretti sevdiğine. Haliyle de sinir sistemleri baya gerilmişti Yeliz'in.

Osman'ın gülmesiyle Yeliz de gülmeye başladı. Şimdi keyfi yerine geliyordu Yeliz'in. Bu çocuk kendisine şifaydı, şifa.

"Güneşim"
"Canım"

"Yeliz burayı çocukluğumun geçtiği evi görmeni istiyorum" Osman ne zamandır aklında olanı bugün söylemişti. Yeliz'e hayatını en baştan anlatmıştı. Ama istiyordu ki anlatmakla olmasın sadece, annesiyle babası ölmüş olsa bile onları tanısın sevdalarına tanıklık eden evi, çocukluğunun geçtiği evi görsün, üzüntülerini, kahkahalarını evine gelerek duvarlarına bakarak hissetsin.

Yeliz gözlerini kapatıp gülümsedi, içi huzurla doldu. Öyle çok istiyordu ki Osman'ın hep anlattığı evi görmeyi. Aslında ev bahanesiydi işin. Osman'ın anne ve babasının , yaşanmışlıklarının sindiği evi merak ediyordu.

"Bende görmek istiyorum. Büyük Osman'ı tanıdım ama tanımam gereken bir küçük Osman var. Ve ben küçüğü tanımak için sabırsızlanıyorum.

"O zaman küçük Osman yarın sabah seni burada bekliyor olacak, güneşim."

~~

Osman çaydanlığı da evin önündeki masaya koyunca hazırladığı kahvaltı masasında son kez gözlerini gezdirdi. Saatine baktı, sevdiğinin gelmesine az kalmıştı. Yeliz'e ben seni alırım demesine rağmen "ben kendim gelirim " diye diretmişti. İlk kez bu ilçeye geliyordu nasıl bulacağını da çok merak ediyorken aklının bir köşesinde beliren bir düşünce vardı " o Yelizdi. İmkansız, olmaz, hayır kelimeleri lügatında olamayan sevdiğiydi. Kafasına bir şey koyduğunda sonuna kadar giden olmasa bile olduran Aysel sultanın kızıydı o. Elinden uçanla kaçan bile kurtulamazdı."

Osman'ın annesi ile babasına ait olan ev Çanakkale'nin şirin bir ilçesindeki kasabadaydı. Her tarafın yemyeşil olduğu biraz ileri gidildiğinde yemyeşil bahçelerin sonunun denize açıldığı bir yerdi. Hala dışarda oynayan çocuklar bile vardı bu kasabada. Çocukluğundaki görüntüsünden asla ödün vermemiş bir kasabaydı burası. Samimiyetin kol gezdiği, komşuluk ilişkilerinin "Kiraz Mahallesindeki" gibi canlı kalabildiği, birbirini tanıyan tanımayan herkesin hal hatır ettiği son yerlerdendi belki günümüzün jübilesiydi böyle yerler.

Yeliz kasabanın girişinde otobüsten inmiş. Güneş olmasına rağmen çıplak gözle görebilmek için gözlüklerini saçına takmıştı. Arnavut kaldırımına benzer yolları yavaş adımlarla gözlerini etraftan ayırmadan yürümeye başladı. Kasabanın başında kahvehane ilerisinde artık unutulmaya yüz tutulmasına rağmen hala ayakta durmaya çalışan "Bakkal Recep". İlerisinde küçük evler önünde domatesin, marulun, yeşil biberin birkaç sebzenin bulunduğu emek verilerek yetişirilen rengarenk bir bahçe. Çocukların top oynadığı kızların ip atlayarak söylediği tekerlemeler. Sabahın 9'u olmasına rağmen hayat çoktan başlamıştı burada. Bu durumu yadırgamadı Yeliz çünkü kendi yaşadıkları mahallede böyleydi.

Osman'ın tarifine göre eve çok yaklaşmıştı. Sarı renk pencereleri açık mavi olan tek katlı bir evdi, çatısı da küçükken resim yaparken çizdiğimiz evlerin çatısına benziyordu üçgen şeklinde demişti. Dediğine göre önünde bahçesi vardı bahçenin ortasındaydı ev. Taştan yapılmış bir evdi. Yeliz gözleriyle etrafı tararken bir noktada durdu gözleri. Gözlerinin durduğu yer aslında bir ömür bakmak istediği yerdi. Saatlerce, günlerce, aylarca ve yıllarca ömrünün sonuna kadar sıkılmadan bakacağı tek yerdi. Evin önüne kurduğu masada tek başına oturmuş saatine bakan sevdiği adamı görmesiyle gözleri nemlenmişti. Bir insan bu kadar özlenir miydi? 3 gün dile kolaydı da kendisine çok zor gelmişti. Hareket etmeden gözlerini çekmeden biraz daha baktı sevdiğine öyle masumdu ki kimsesiz bir çocuk gibiydi. Osman'ı alıp içine sokası kaburgalarının arasında yaşamasını istemesi bunların hepsi gün geçtikçe bu adama olan sevgisindendi, sahiplenmesindendi. Adımlarını hızlandırıp bahçenin içinde yürümeye daha doğrusu koşmaya başladı.

Osman gözlerini kaldırınca kendisine doğru koşarak gelen sevdiğini görünce ayağa kalkıp aralarındaki mesafeyi kapattı. Yeliz'in belinden çekip sarıldı sımsıkı. Kollarını sevdiği adamın beline dolayıp başını Osman'ın kalbinin hizasına getirdi. Ne kadar özlemişti kalbinin atım sesini. Yeliz'in boynuna sokulup derince iç çekti Osman. Bu kız bambaşkaydı.

Birbirlerinin kollarından sıyrılıp yüz yüze baktılar. Yeliz Osman'ın yanaklarından öperken Osman alnından öptü sevdiğini.

"Çok beklettim mi ?" Yeliz Osman'ın elini tutarak konuştu.

"22 yıl kadar bekledim ama ömrümün sonuna kadar yine beklerim" öptü sevdiğinin elini Osman.

"Çok bekletmişim" dudaklarını dişlerinin arasına alarak mahcupça konuştu.

"Olsun beklet, hep beklet itiraz etmem ki ben ucunda sen varsan eğer son nefesime kadar yine beklerim Yeliz."

Ne söylese bu güzel kelimelerin yanında kifayetsiz kalacaktı bunu bildiğinden sevdiğine kocaman sımsıkı sarıldı bazen yapılan hareketler söylenen sözlerden daha etkiliydi. Gözünden akan bir damla yaşı hemencecik sildi Yeliz. Çok seviyordu hemde çok.

Kolları birbirinden ayrılmadan evin dış kapısının önünde kurulu masaya geçtiler beraber Yeliz oturunca yanındaki sandalyeye de Osman oturdu. Sevdiğinin bardağına çayı doldurdu.

"Hepsi de sevdiğim şeyler sen bir tanesin" Osman'ın yanağına öpücük kondurup eline çatalını alıp başladı yemeğe Yeliz.

Birbirleri olmadan geçen 3 günde ne yaptıklarını konuştular. Yeliz mahallede olan biteni okulda olanları anlattı. Nazeninle Halit'in yeni başlayan flört dönemini, Aysel sultanın ikiliyi nasıl utandırdığını anlatınca birlikte güldüler. Nazenin'in annesinin mahalleye geleceğini herkesle tanışmak istediğini bunun için annesinin ve Semra teyzesinin gelen misafir için yapacaklarını anlattı. Osman gözlerini Yeliz'den çevirmeden eliyle sevdiğinin altın sarısı saçlarını oynayarak heyecanla anlatışını dinledi. Yeliz bir şeyler anlatırken kendinden geçiyordu. Ara sıra gözlerini kocaman açıp olaya göre ses tonunu bile değiştiriyordu anlattığı kişiye göre taklit bile yapıyordu. Karşısındaki güzel kızı izlemekten bazen ne söylediğini kaçırıyordu.

"Eee hep ben konuştum sen naptın?"

"Evi düzenledim, ne zamandır el sürülmediği için tozlanmıştı hatıralar onları yeniden canlandırdım ama bir eksik kaldı."

Yeliz kaşlarını hafif çatarak nedir der gibi baktı. Osman çatılan kaşlarının arasını öptü sanki kaşları düzelmek için öpülmeyi bekler gibiydi.

"Senin elin değmezse hatıralarımın tozu gitmez"

Osman'ın elini avuçları arasına alıp ayağa kalktı Yeliz. "Toz içinde kalmasın hatıralarımız o günler gibi yepyeni kalsın ki senin aklında, beni de o günlere götürebilesin. Hadi."

El ele evin kapısından içeri ayakkabılarını çıkarıp girdiler. Krem rengi kenarları eskitilmiş mobilyalar karşıladı Yeliz'i. 2 tanesi büyük 2 tanesi de tekli koltuklar vardı. Duvarın orada da eski tip bir televizyon. Osman'ın elini bırakmadan dikkatini çeken duvardaki resimlere doğru ilerledi. Bir kadınla erkeğin resmi vardı duvarda kadın çok güzeldi. Saçları bakır renk gözleri ela gibi bal rengi gibiydi. Boyu yanındaki adama göre bir hayli kısaydı. Yanındaki adam resmen Osman'ın kopyasıydı. Osman gibi yeşile çalan gözleri kumral saçları boyunun uzunluğu. Yanındaki kadının beline sarılmış ikisinin de eli kadının karnında birleşmişti. Yeliz resme daha dikkatli bakınca kadının hamile olduğunu anladı.

"Annen çok güzel bir kadın, sende aynı babana benziyorsun."

"Babam hep anlatırdı annemi. Seher vaktinde güneşin doğmasından önce gökyüzünde oluşan kızıl rengine benzer saçlarının olduğunu, bal renginde gözlerinin bakınca insanın içinin sıcacık yaptığını kalbinin güzelliğinin dışına yansıdığını dinleyerek büyüdüm ben. Resimlerinden gördüğüm kadarıyla babamın anlattığı kadarıyla annem çok güzeldi."

Annesini anlatırken gözleri nemlenen sevdiğiyle resimlerin karşısındaki koltuğa oturdu Yeliz. Elleri iç içeydi. Duvarın diğer yanındaki resime baktı Yeliz. En fazla 7 ya da 8 yaşlarında olan gözlerinin yeşili bugünkü gibi parlayan küçük Osman karşısındaydı tanışmak istediği kişi. Yerinden kalkıp duvardaki asılı resmi aldı ve tekrar yarinin yanına oturdu.

"Küçük Osman'la tanıştırmayacak mısın beni ?" Başını yana eğip tebessümle baktı sevdiğine.

Yeliz'in elini alıp kalbinin üstüne koydu Osman. "Küçük Osman burada Yeliz senin ele geçirdiğin kalbimin içinde."

Elini sevdiğinin kalbinin üstünde hafifçe gezdirdi Yeliz gözlerini elinin üstünden çekmedi. "Anne özlemiyle yanıp tutuşan bir çocuk var burada. Kendisi küçük derdi boyundan büyük bir çocuk. El ele gördüğü her anne ve çocukta başını başka tarafa çeviren güzel yeşil gözleri hep nemli olan çocuk. Düştüğünde kanayan yarasını kendisi sarmış olan güçlü bir çocuk var. O öyle güzel bir çocuk ki her gece yatmadan önce annesiyle konuşan onu tanımadığı görmediği halde çok seven ve her gece yatmadan önce de annesinin fotoğrafını öpen küçük yüreğine anne hasreti doğduğu gün düşen biri. Belki hiç anne kurabiyesi yemedi, anne yemeğinin tadını bile bilmiyor. Bunlara rağmen babasına bunu belli etmeyen koca bir adam aslında. Babasının gidişinden sonra kalbinin en derinine çekildi o çocuk. Başka bir Osman çıktı ortaya. Küçük Osman büyümek yerine babasının annesini anlattığı günlerde kalmayı seçti."

Gözlerini sevdiğine çevirdiğinde bakmaya doyamadığı yeşil gözlerin nemlendiğini görünce yanağından düşen bir damla gözyaşına mani olmadı Yeliz. Bir eli hala Osman'ın kalbinin üstündeyken diğer eliyle yanağına dokundu. Parmağını göz altlarında hafifçe gezdirdi. Eline yaslanan baş ile okşadı yüzünü.

"Bunları sana anlatmamıştım ben"

"Sen demedin mi kalbimi ele geçirdin diye. İnsan sahip olduğu en değerli parçanın içini bilmez mi ? Hüküm sürdüğü yerde neler olduğunu nasıl görmez ? Nasıl tanımaz ?"

"Yeliz"
"Canım"

"Annemi babamı çok özledim"

Osman'ın omuzlarından çekip başını göğsüne yaslayıp sımsıkı sarıldı Yeliz. Başını sevdiğinin başının üstüne koydu. Koluna damlayan yaşlarla sevdiğinin ağladığını biliyordu.

"Keşke onları geri getirebilsem"
"Keşke ama geri getiremezsin."

Bir süre birbirlerinin kollarında öylece durdular. Hiç susmayan her söze bir cevap bulan Yeliz'in boğazı düğüm düğüm olmuştu. Ağzını açsa hıçkırarak ağlardı da şuan destek olması gerektiği gönlünün adamı vardı.

"Hadi evi gezdir bana" Osman avucundaki eli öpüp elleri ayrılmadan yavaşça diğer odalara geçtiler.

"Burası annemle babamın odası."

Yatağın üst tarafındaki duvarda gelinlik ve damatlıkla poz vermişlerdi.

"Çok güzeller"
Osman gözleri ışıl ışıl fotoğrafa bakıp kafasını salladı. "Hemde çok güzeller."

Bu sefer ki oda Osman'ın odasıydı. Yeliz yatağın kenarındaki komidinin üstünde duran fotoğrafı eline alıp yatağa oturdu.

"Annemle olan tek fotoğrafım. Doğar doğmaz ebe annemin kucağına verdiğinde beni babam orada çekmiş bu fotoğrafı. 15 dakika sonra da vefat etmiş annem."

Gözyaşları hiç durmuyordu ikisinin de bugün. İnsan sevdiğiyle dilediğince gülebiliyorsa, acılarını paylaşacak kadar ağlamalıydı da.

"Annenle babanı geri getiremem keşke yapabilsem ama takdiri ilahi." Boğazındaki yumrunun geçmesi için zorlukla yutkundu Yeliz.

"Geri getiremem ama özlemini çektiğin o sıcacık yuvayı sana kurarım Osman. Sana öyle bir aile kurarım ki yaşayamadığın her şeyi birlikte yaşarız, çocuklarımızla. Kalbinin en derinine küsüp giden küçük Osman'da sıcacık yuvamızda tekrar büyür oynar çocuklarımızla. Ben ona da anne olurum."

"Sen benim bu hayattaki şansımsın. Dünüm, bugünüm ve yarınımsın. Yuvamsın sen benim. Ailemsin. Bana tekrar şarkılar söyleten kadınsın."

Elini Osman'ın yüzüne koydu. "Çok deliyim, annemin dediği gibi dilimin eti kemiği yok her şeyi olduğu gibi söylüyorum. İstemediğim bir şey olunca süpürgeme de biniyorum kabul ediyorum. Ama bu kalbim de sevdiklerimin yeri öyle büyük ki en başta da senin. Belki yıllar boyunca başının etini yicem, başında saç bırakmayacam çenemle. Nazlı hallerimle bezdirecem seni. Her şeye rağmen akşam eve geldiğinde kollarımı dolayıp boynuna sımsıkı sarılacam sana."

Sevdiğine biraz daha yaklaşıp derin bir nefes aldı Yeliz. "Biz seninle böyle bir teklif yapmadık birbirimize bence tamda sırası şimdi. Benimle evlenirsin dimi ?"

Osman Yeliz'i ensesinden tutup dudaklarını mühürledi müptelası olduğu dudaklara. Sonra başını boynuna gömüp kokladı sevdiğini.

"Yine gösterdin farkını ben edecektim sana bugün evlenme teklifini o yüzden buraya çağırdım. "

"Ne fark eder ki sen ya da ben. Hem klişe olmadık en azından" diyip güldü Yeliz.

"Evlenirim. Hem de iki cihanda"

Yeliz ellerini havaya kaldırıp bağırmaya başladı. "Duyan ulan çok seviyorum çok!"

Osman'da Yeliz'i belinden kavrayıp bağırdı. "Duyun ulan çok seviyorum kelimesi de yetmiyor."

~~

Herkese Merhaba 💛☺️
Uzun bir aradan sonra gelebildim nihayet🙊
Bölümlerin uzun aralıklarla gelmesine olan anlayışınız için gerçekten hepinize minnettarım ve canı gönülden teşekkür ediyorum 🙏🏻💛

Nasıl buldunuz Osman'la Yeliz'i yorumları alalım lütfen 😄 bölümler geç geliyor diye galiba yorumlarda hep az yapılıyor oy konusuna girmiyorum bile 😔neyse  umarım beğendiniz bir bölüm olmuştur 😉  

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere güzel insanlar kendinize çok iyi bakın unutmayın çok değerlisiniz ❣️🌸

Continue Reading

You'll Also Like

3.4M 145K 55
Bir kadın;bazı gerçekler ile düzeni bozulmuş,duyguları ağır bir darbeye maruz kalmış,yalnız hissetmiş,acı çekmiş,ama sadakatini kaybetmemiş. Gerçekle...
7.3K 1.4K 102
Heyecanla okuyacağınız kısa bir güldürü. Samimiyet ve içtenliği bulacağınız Bacanaklarla uzun bir macera. Sıradışı hikayelerle eğleneceğiniz anlara h...
605K 35.9K 96
[21.08.2021 - 03.05.2022] Sevdiğimiz kişiye olan aşkın büyüklüğünü ondan ayrılınca anlamak... #helalaşk 1. sırada (23.09.2021) #wattsy2021 1. sırada...
780K 46.7K 90
[11.09.2021 - 09.03.2022] Şüphe #zor 1.sırada (17.10.2021) #boşanma 1.sırada (28.10.2021) #yanlışanlama 1.sırada (03.11.2021) #spiritüel 1. sırada (...