Gül Dikeni

By 11000H

839K 40.6K 3.6K

"Evleneceksin." Ve Songül'ün Gözyaşları usul usul döküldü. Gül'ü dikeniyle yaratan Rabbim,vardır elbet bir bi... More

GülDikeni-1 bölüm
GülDikeni-2 bölüm
GülDikeni-3bölüm
GülDikeni-4bölüm
GülDikeni-5bölüm
6-Bölüm
-ALINTI
7-Bölüm
-ALINTI
8-Bölüm
Selamünaleyküm!
GülDikeni-9 bölüm
Gül Dikeni-10 Bölüm
Gül Dikeni-11 Bölüm
Gül Dikeni-12 Bölüm
13-ALINTI
Gül Dikeni-13 bölüm
GülDikeni-14 bölüm
Haleb!
Gül Dikeni-15 bölüm
ALINTI-16 bölüm
Gül Dikeni-16 bölüm
-ALINTI
17bölüm part-1
17 bölüm part-2
17 bölüm part-3
GülDikeni-17 part 4
-Yüreğimin zarif acısı-
GülDikeni-18 Bölüm
Alıntı
Gül dikeni-19
20.Bölüm
Alıntı
21.Bölüm
Alıntı
22.Bölüm
Alıntı
23.Bölüm part-1
23.Bölüm part-2
WİYAB
Alıntı
24.Bölüm
Gül Dikeni-25.Bölüm
Gül Dikeni-26 Bölüm
Alıntı
27.Bölüm
AYLA
28.Bölüm
29.Bölüm
Gül Dikeni-30 Bölüm
Alıntı VE Duyuru!!!
Gül Dikeni 31.Bölüm
Gül Dikeni
Gül Dikeni 32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
Gül Dikeni

23.Bölüm-part son

11.9K 682 89
By 11000H

Ne diyordu Mevlana;
"Aşk kalpten,dost sırttan vurur.
Kalbin iyileşir ama sırtın hep kambur kalır."

***

Kadın gittikten sonra Eyüp ayaklandı ve kapıya doğru adımladı.
Bende ayaklandım ve peşinden gittim.
Kapı kulpunu tutmuş açacakken beni arkasında fark ettiğinde kaşlarını çattı.
"Hayırdır?" Dedi kaşlarını havaya kaldırarak.

"Şey...yani bende aşağı..."dedim çekinircesine.

"Gelmeyeyim'mi?" Dedim bir anda.

O pür dikkat bana bakarken ben gözlerimi kaçırdım.Bu neydi şimdi?
Otur oturduğun yerde ne işin var adamın peşinde!

"Gelme." Dedi buz gibi bir sesle.

Gözlerimi gözlerine çıkarttığımda bana değişik duygularla bakıyordu.Verdiği cevaba karşı şaşkınlık ve utanç hissetmeye başlamıştım.
Gözlerimi hayalkırıklığı sarmaladı.
Öyle bir baktı ki sanki tükürdüğümü yalamışım gibi.

Bana ne olduğunu bende bilmiyorum.O evdeyken benimle konuşmuyordu veya daha da kötüsü beni görmezden geliyordu.

Ben...

Bilmiyorum,benimle ilgilendiğinde sanki kendimi gökkuşağında hissediyordum.Renkli diyarlarda geziniyormuşum gibi...
Kelebekler karnımdan uçuşuyormuş gibi...Eskiden böyle hissetmiyordum.

Ne değişti o halde?

İki ay.İki ay hiçbirşekilde benimle ne konuştu nede gözüme göründü.
Bu tavrı beni sinirlendiriyordu.Beni üzmüştü.Hazmedememiştim.

Yüzüme boca eden sıcaklık beni daha bir öfkelendiriyordu.

"İyi git ozaman!" Kaşlarımı çattım.
Arkamı dönmüş giderken beni durduran sert kapı sesiydi.Kapıyı çarpıp gitmişti.

Ne kadar da küstah!
Kendini beğenmiş ukala ne olsun!

Ben öfkeyle kendimi oturmaya zorladım.
Yüzümü ovaladım.Ne diye peşinden gidersin ki.

Bir süre sonra valizimi açıp üstümü değiştirdim.Saçımı da toplayıp topuz yaptım.
Ben kapıyı bir şekilde kilitlemeyi düşünüyorken kapının zaten kilitli olduğunu fark ettim.
Kulpu tutmuş çekerken bir tık oynamıyordu yerinden.Ağzım açıkta kapıya öyle baka kaldım.
Eyüp!

Odayı niye kilitliyorsun sen ya?

Yatağa doğru adımladım ve yavaşça çarşafı açtım.Çekinerek uzandım.

Etrafıma yayılan koku beni mayıştırmıştı.
Bu koku...Eyüp'ün kokusuydu.Başımı yastığa koydum ve derin bir nefes çektim içime.
Dudağımda beliren tebessüme içimden ayıplayıcı homurtular çıkardım.O na rağmen tebessümüm biraz daha belirginleşti.
Başımdaki topuzu fazla sıkı bağladığım için başım ağırmaya başlamıştı.
Saçımdaki tokayı çıkardım ve saçlarımı diğer yastığa değecek şekilde uzattım.
Dedim ya uzun saçlara sahiptim.

Gözlerimi kapattım ve kendimi derin bir uykuya teslim ettim.

***

-EYÜP-

"Dede?" Dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Bu ziyaretini neye borçluyuz?"

Deri koltukta oturmuş sıkılmış bir halde etrafına bakıyordu.Beni gördüğünde değneğine tutunarak ayağa kalktı.
Yüzünde oluşan kısa bir tebessüme bende tebessüm ettim lakin dedemin buraya gelmesi hayra alamet değildi.

Yanına yaklaştığımda, elini öpmem için öne uzattı.Elini öptükten sonra anlıma değdirdim.Birbirimize sarıldığımızda sırtıma vurup beni azarladı.

"Sana hesap mı vereceğim Eyüp Ağa!"

Bana ağa diye seslenmesine karşı kaşlarımı çattım.

"Dede..." dedim onu uyararak.

Koltukta oturduğumuzda bana kaşlarını çatmış dik dik bakıyordu.

"Senin de düşündüğün gibi Eyüp," dedi anlını kırıştırarak."buraya gelişim hayra alamet değil."

Dikkatle ona bakarken O,değneğini kaldırıp parmağıyla değneğin üstündeki farklı yazıları okşadı.

"Bu değnek rahmetli babamdan bana son hatıra oğlum.Kendimi bildim bileli bu değnek onun elinden hiç düşmezdi.Taki vefat edene kadar.
O gün...Bana son nefesinde bu değneğe gözüm gibi bakmamı istedi oğul.Onun da babasından kalan son hatıraydı."
Dedi ve devam etti.

"Bu değneğin özelliği baba öldüğünde oğula kalmasıdır sonra oğul ölür onun oğluna kalır bu böyle devam eder.Bendeki fark bu değneğin oğluma kalmayacak olmasıdır."

"Kime kalıyor ozaman?" Diye sordum.

"Rahmetli babam bu değneği öldüğümde oğluma değil de torunuma vermemi istemişti."

Yılları geçirmiş gözleri çukurlarla doluydu.

"Ve torunum olacak çocuğun adını da Eyüp koymamı istedi."

Kaşlarımı havaya kaldırdım.Bana ilk defa böyle bir şeyi anlatıyordu.Merakla devam etmesini bekledim.

"Senin bildiğinin aksine,ben koymadım adını rahmetli babam koydu daha sen doğmadan."

Yaşlılıktan buruşmuş ellerini ellerimin üstüne koydu.

"Adını o koyduğu gibi,senin Ağa olmanı da o istedi benden."

Ben şaşkınlıkla dedeme bakarken o devam etti.

"Yıllardır senin geri dönmeni bekledim,ama sen gelmedin.Sana ağa ol diye baskı yaptığım zaman kalkıp gavur ülkelerine kaçtın.
Her zaman direndin ve sonunda başarmıştın.
Hüseyin,Ağa oldu.
Oldu olmasına da,bizim oralarda çok kan dökülür oldu be oğul.
Analar çok ağlar,daha 13 yaşına basmamış kızlar evlenir oldu.
Adalet yok sayıldı.Ben sözümü belli bir zaman içinde geçirir oldum ama her şeye yetişemiyorum artık.
Buna dur demen lazım artık.
Hüseyin belalı adamlara bulaşmış ve çözüm bulmak yerine bir korkak gibi Yunanistan'a kaçmış."

Ayağa kalktı.

"Sen dört yıldır böyle bir adama, bu milleti emanet ettin.Yanlış işler yapan ardından kaçan bir korkağa."

O sıra Babam içeri girdi ardından Amcalarım ve arkalarında da halalarım.

"Artık Ağa olmanın zamanı geldi." Dedi babama kısa bir bakış attıktan sonra.

"Mardin seni dört gözle bekliyor olacak," dedi değneğini yere vurduktan sonra.

"Eyüp Ağa!"

•••

Çalışma odamı aydınlatan loş ışığa öylece bakıyordum.Derin bir nefes çektim içime.
İki kaşımın arasını ovalamaya başladım.
Öylece kara kara düşünüyordum.

Sizin de öğrendiğiniz gibi mardinliydim.
Annem Istanbul'dan geliyor Babam ise Mardin'den.

Kürt ve Türk karışımı gibi.

Bizim oralarda Ağa denen şey hala hüküm sürüyordu.Mardinde Ağa olmak hiç bir zaman istemedim.
Ağa olmak sorumluluk demekti.
Öyle bildiğiniz sorumluluktan bahsetmiyorum.
Orada yaşayan herkesin sorumluğundan bahsediyordum.

Ağa olmak bela demekti.
Yeterince başımda dert varken nasıl Mardin'e giderdim?

Hüseyin'in bir takım işlere bulaştığından haberim vardı lakin kaçacak kadar büyük bir mesele olduğunu bilmiyordum.

Dedemin bana söylediği geldi aklıma.

On üçüne basmamış kızların evlendirildiğini söylemişti.

Bir çocuğu evlendirmek de neyin nesiydi?

Hüseyin ne yaptı'da dedem bile ondan bahsederken gözleri öfkeyle kavruluyordu?

Gidemezdim Mardin'e.

Buradaki işim bitmeden hiç bir yere gidemezdim.

Buradaki işim....

Çalışma masama yerleştirdiğim fotoğrafa kaydı gözlerim.Aile fotoğrafımıza...

Gözlerim acıdan kısıldı.
Özlem duygusu ağır bastı bu defa.Öylece baka kaldım fotoğrafa.

Elimin altında olan kağıdı yavaşça sıkıp buruşturdum.

Burnumdan öfkeyle nefes aldım.Buradaki işim daha bitmedi!

"İntikamını alacağım." Dedim fotoğrafa bakarak.

"Yemin olsun,alacağım!"

***

Eyüp sert adımlarla odasına çıkıyordu.
İçindeki ateş bir türlü sönmemişti.
Aylar sonra gördüğü fotoğraf ona asıl amacını hatırlatmıştı.
Sanki birileri tüfekle anlına vurdu da kafasına dank etti.

Eyüp'ün içi ateş gibi cayır cayır yanıyordu.

Sonunda odasına vardığında anahtarı cebinden çıkardı ve kapıyı açtı.

İçeri girdiğinde burnunu alışık olmadığı ama hoş gelen koku karşıladı.
İstemsiz'ce içine biraz daha çekti.

Bakışları yatağında uyuyan kıza kaydı.

Bir insan bu kadar naif kokar mıydı?

Gözleri kapalıydı.Yanına yaklaştı genç adam.
Uzun saçları olması onu mest etmişti.
Boş olan tarafta oturdu ve Songüle bakmaya başladı.

Küçük burnuna,kaşlarına,kirpiklerine ve dudağına....
Yüzü paha biçilmezdi.

Elini yavaşça kaldırdı ve Songül'ün yanağına koydu.
Parmağıyla yanağını okşadı.
Eyüp'ün aklına bugün odadan çıkacağı vakit Songül'ün peşinden gelmesi geldi.

Nasıl da utanmıştı.

Farkındaydı Songül'ün kendisine karşı hislerini.
Genç kızın kendisine yavaşça çekildiğini biliyordu.

Bunu anlıyordu.Saf bir insan hiç bir zaman olmamıştı.Ama karşısındaki kız fazlasıyla saf'tı.
Eyüpün dudağında küçük bir tebessüm belirdi.
Ne zaman beni görse yanağı kızarıyor ve eli titriyordu.Bunu fark ediyor muydu?

Yada Ona yaklaştığımda kalbinin atışını fark etmediğimi mi sanıyordu.
Benden hoşlandığı apaçık belliydi.

Sinirlendiğinde sürekli benden nefret ettiğini telafuz etmesi yada bana beni rahat bırak demesi beni çok öfkelendiriyordu.
Songül'ün bana ne yapıp yapmayacağımı söylemeye hakkı yoktu!

Ben bir şey istiyorsam alırım,bir şey yapmak istersem de yaparım.
Kim bana engel olabilirdi?

Aynı Songül'ün istediğimi almaya vesile olacağı gibi.

Güzeldi,hemde çok güzeldi.

Güzelliği beni bile benden alıyordu.

Yüreği buz tutmuş bu adamı bile etkilemişti.
Ama...
Bu Songül'ün benim için bir araç olduğunun gerçeğini değiştirmiyordu.

İstediğimi O'nun sayesinde çok yakın bir vakitte elde edecektim.

Yavaşça yaklaştım.Yanağına bir buse bıraktım.
"Uyu gül güzeli,uyu..,"dedim dudaklarıma peydah olan sinsi sırıtışa engel olamadan.
"Olacaklardan habersiz,uyu."
***
SONGÜL

Sabah kalktığımda abdestimi aldım ve namazımı kılmaya başladım.
Namazmı da eda ettikten sonra kalktım ve üstümü değiştirdim.
Yeşil renginde sade uzun bir elbise giydim.
Şalımı da taktıktan sonra aşağı indim ve herkesin uyuduğu bu vakitte mutfağa yöneldim.

Hizmetliler yeni yeni uyanmış kahvaltı hazırlıyorlardı.

İçeri girdiğimde bütün gözler beni buldu.
Onlara tebessüm ettim.Utanmıştım aynı anda.

"Selamünaleyküm." Dedim parmağımı sıkarken.

Mutfaktakiler bana şaşkınlıkla baktılar.Anlamamıştım ama üstünde de pek durmadım.

"Aleykümselam Songül hanım." Dedi yaşlı bir kadın sıcak kanlılıkla.

"Öyle demeyin.Siz benden yaşça büyüksünüz Songül deseniz yeter."

Herkes işine dönse bile merakla bir kaçının beni süzdüğünü gördüm.

Yardım etmek istesem de bırakmamıştılar.
Bende sandalyeyi çektim ve oturdum.

"Uyku mu tutmadı,Songül hanım?" Dedi yaşça diğerlerinden küçük olan kız.

Gülümsedim."Hayır canım,sabah namazına kalkmıştım.Kıldıktan sonra da aşağı indim."

"Namaz mı kılıyorsunuz?" Dedi bir başkası.

"Evet?" Dedim şaşkınlıkla.Şaşkınlığımın sebebi onların şaşırmaları.Müslüman bir kız olarak namaz kılmam gayet normal değilmi.

"Eren bey izin veriyor yani?"

Dedi arkadan bir başkası.

Kaşlarımı çattım."Neden vermesin? Benim namaz kılmama karışamaz ki!"

"Öyle demeyin Songül hanım," dedi otuzlu yaşlarında ki kadın."Eren bey bir şey isterse iki cihan bir araya gelsede istediğini yaptırır."

"Benim için Allah'ın isteği onun isteğinden daha önemli."

Ardından yerimden kalktım ve odama çıktım.

Moralim bozulmuştu.
Eren bey her istediğini almaya alışık herhalde!

Biraz daha uyurken sabah kahvaltısına çağırıldığım için kalktım.

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşağı indim.

Ben girdiğimde ailenin bir kaçı yerini almış diğerleri daha gelmemişti.

Gözüm Eyüp'ü arıyordu ama yoktu.Bu benim kasılmama yol açmıştı.

Annesi Burcu hanımla göz göze gelince bakışlarımı çektim.
Benden hoşlanmadığı on metreden anlaşılıyordu.

"Hayırlı sabahlar." Dedim nazikçe.

Yüzüme bile bakmadan." Günaydın." Dedi yüzünü buruşturarak.

Herkes yerini aldığında ben bakışlarımı tabağıma dikmiş nefesimi bile yavaşça veriyordum.Kaskatı kesilmiştim.Tek yabancı bendim bu masada.Yutkunmam bile zor geçiyordu.

Ben bir çok kişinin bakışları altında ezilirken arkamdan biri omuzuma elini koydu.
Başımı kaldırdığımda Eyüp'ü görmemle kocaman bir tebessüm ettim.
Geldiğine o kadar sevinmiştim ki...

Bakışları benim bu tepkime gülerken tabağımı gördüğünde kaşları çatıldı.
"Niye bir şey yemiyorsun?"

"Yiyorum..." dedim tabağımda duran peyniri yerken.Böyle bakınca tabağımda sadece peynir zeytin birde dilimlenmiş domates vardı.
Az mıydı?
Cevabımdan hoşnut olmamıştı.Benim yanımdaki yerini aldığında tabağıma iki tane börek,dört beş zeytin çeşidi,salam....vs..yerleştirdikten sonra,"Bunlar yenecek."dedi kararlı.

İtiraz edecekken masadakilerin şaşkın bakışlarını gördüğümde bundan hemen vazgeçtim.

"Peki." Dedi böreği yerken.

Böyle böyle masadaki sessizlik geçmiş ve yerine sesli gülüşmeler eklenmişti.
Herkes
Sohbet ederken ben bana koyduğu şeyleri bitirmeyi çalışıyordum.

Başımı hafif kaldırdığımda Eyüp amcasıyla bir şey konuşuyordu.Ciddiyetle çatılan kaşlarına baktım.Uzun ve gür kaşlara sahipti.
Ona ayrı bir hava katan şey ise yeni yeni çıkmış sakalları.Ben öyle dalmış ona bakarken Burcu hanımın bana bakarak,"Bu mu olacak? Güldürme beni!" Dedi dalga geçerek.Kardeşi Hande hanımla benim hakkımda böyle konuşması beni üzmüştü.Anlamıyordum ben bazen insanları.Ben ne yaptım kendisine? Ona kötü bir şey mi yaptım bu kadar benden hoşlanmıyordu?

Gözlerimin kızarması işleri daha bir kötüye sokuyordu.Benim bu duyduğumu herkes duymamıştı.Çünkü herkes sohbet ediyordu.
Yerimden kalktım masadakilerin bana bakmasıyla,"Afiyet olsun." Dedim ve hızla orayı terk ettim.Hızlı adımlarla odama çıktım.
Siz hiç istenmediğiniz bir yerde bulundunuz mu?
Yada herkesin yabancı olduğu bir yerde olmak?

Sinirden ellerim titriyordu.Benimle alay etmesi bana dokunmuştu.Ne vardı bende beğenmediği ?
Başörtü takmam mı? Bacaklarımı göstermediğim için mi beni sevmiyordu?
Saçlarım görünmediği için vede vücudumu belli edecek dar şeyler gitmediğim için miydi bu halleri!
Kendimi muhafaza ettiğim için beni hor mu görüyordu?

Görsün! Dün bu eve gelmiştim ve onunla tanıştığımdan beri beni sürekli üsten aşağı kadar süzmesini görüyordum.Görmezden geliyordum ama dokunuyordu işte....

Odanın kapısını açıp lavaboya yöneldim.
Duş alsam iyi olurdu.Giyecek şeylerimi hazırladıktan sonra banyonun kapısını örtüp anahtarladım.

Yarım saatlik bir duştan sonra üstümü giymeye başladım.Odaya girdiğimde tarağı arıyordum.
Sonunda bulduğumda camlı aynanın önünde oturup saçlarımı taramaya başladım.
Kapının çalmasıyla panikledim ta ki kapıdan ses gelene kadar."Songül hanım,benim." Dedi bir kadın.

"Buyur." Diye seslendim.Kapıyı açmasıyla elinde bir kutu vardı.Büyük bir kutu.

Yanı başıma bırakmasıyla merakla ona bakmaya başladım.

"Yarın bunu giymeniz gerekiyormuş Songül hanım."

"Neden?"

"Nikahınız olduğu için."

Dediğinde tamam anlamında başımı salladım.
Gittiğinde kutuyu açtım.
Sade bir elbiseydi.İncillerle döşenmişti.
Hoşuma gitmişti ama içim sızladı.
Ben evliliğimi böyle hayal etmemiştim.
Hem annem yoktu yanımda.Canım annem ne yapıyordur acaba?Beni özlüyormuydu?
Öyleyse ben onu çok özlüyordum.
Gözümde biriken yaşlar dayanamadı.
Sende burada olsaydın anne.
Elbiseyi yerine bırakıp saçımı taramaya devam ettim.
Normal bir topuz yaptıktan sonra başıma yazmayı taktım ve valizimde duran kitaplardan bir tanesini alıp okumaya başladım.

Vakit ben okudukça geçti.Akşam namazı yaklaştığı için kalkıp lavaboya gittim ve abdestimi aldım.
Akşam namazımı da kıldıktan sonra odaya süzmeye başladım.Siyah çalışma masasına hayran kaldım.Camlı masa kalın ve parlaktı.
Defterler kalemler duruyordu.Küçük notlar.
Merakla bir adım attığımda kapı çaldı ve beni yemeğe beklediklerini söyledi hizmetlilerden biri.

Ben ise dün ki olayı üstümden atamamışken birde bu sabah bana sergilenen hareket beni gitmemeğe zorluyordu.
Kadına aç olmadığımı gelmeyeceğimi söyledim.
Ayıp değildi değil mi?

Masaya yaklaşıp defterlerden bir tanesini elime aldım.Çizimler vardı.Bina çizimleri.
Her sayfada yeni bir bina çizilmişti.Ben öylece dalmışken kapının açılmasıyla irkildim.

"Kapı çalma adabı diye bir şey var, haberin var mı?"dedim sinirle çıkan sesime engel olamayarak.

Bakışları elimdeki deftere kayınca ışık hızıyla yanıma gelip elimden aldı.

"Benim şeylerimi karıştırma hakkını nereden buluyorsun sen?" Dedi tıslarken.

Gözlerimi büyüterek açtım.Ne yapmıştım ben şimdi?

"Beni sinirlendirme Songül! Bu sabah yaptığın hareket yetmezmiş gibi,şimdi de akşam yemeğine gelmemek de neyin nesi?
Annem'e ve Babam'a karşı saygılı olacaksın!"

"B-ben saygısızlık yapmadım...-"

"Kafan estiği gibi hareketlerde bulunamazsın!"

"Senin Annen-"

"Yeter!"

Yerimden sıçradım.Yüzümün ısınmasıyla kalbimin korkuyla atması bir
oldu.Hiç nazik olmayan bir itişle kendisini ve beni duvar arasına sıkıştırdı.
Ben deli gibi titreyen ellerimi yatıştırmaya çalışıyordum.
Titreyerek,"Beni sevmiyor...,"dedim.Ardından yutkunarak,"R-rahatsız oluyor.Kendimi f-fazlalık gibi hisse-"

Duvara geçilen yumrukla gözlerimi yumdum.
Gözümden bir damla yaş aktı.
Deli gibi titriyordum.

"Sakın üste çıkmak için çabalama!"

Gözümü aniden açtım.Şaşkınlıkla gözlerimi gözlerine diktim.Hayalkırıklığı benliğimi sarmıştı birkere bırakır mıydı hiç.

"Ben üste çıkmıyorum!" Dedim onu itmeye çalışırken.

"Robot muyum ben?! Bunu yapma şunu yapma! Ne yaptım ben Allah aşkına?"

"O yemeğe gelmeyeceğim!," dedim göğsüne vururken.Gözlerimden durmadan akan yaşlara mani olamıyordum.
"Al o yemeği başına çal!"Dedim sonunda sıkıştığım yerden çıkarken.Kolumdan tutulmamla hıçkırdım.
Psikolojimi bozuyordu artık.Onun yüzünden ruhen ne kadar çöktüğümden haber var mıydı?
Bana bunu yapmaya hakkı yoktu!

"Ayağını denk al Songül," dedi kulağıma yaklaşırken."Sana yapmak istemediğim şeyleri yaptırma!"

***
Beğenmeden geçmeyin!

dilan._ktoprak

Continue Reading

You'll Also Like

171K 12.8K 48
Birbirine zıt iki kalp, birbiri için atabilir mi? Yaşadığı hayattan sıkılan bir kız... İnançlarına sadık bir adam... Yolları ne kadar sıradan bir şek...
33.4K 1.5K 11
DİLFİRUZ/Gönle ferahlık veren, sevindiren.. & Yazım yanlışları vardır, ona göre başlayınız& Başlama tarihi; 23.06.2023 Bitiş;
8.1M 363K 96
BEDEL SERİSİ 1 Bir canın bedeli kaç can, kaç hayat, kaç umut eder? Elif ve Ömer'in hikayesi bu.. Bedele kurban edilen iki hayatın hikayesi.. Birbirin...
141K 7.2K 53
~Tamamlandı~ İnsan yaşadığı zorlukları bahane edip yazısındaki kaderin enaniyetine sığınmaktan hep kaçar. Hep daha iyisi olsun hep düşlediği hayat ke...