Tutkuyla Harmanlanmış Bedenler

By redndyellow

5.2M 167K 32K

Acar Devran, kendini bozguna uğramış gibi hissediyordu. Yaklaşık 7 saattir yatağındaki güzelliği seyrediyordu... More

0.0: "Karşılaşma"
0.1.1: "İddia"
0.1.2: "Bu Kız.."
0.2: "Yüzleşme"
0.3 "Gerçekleri Öğrenen Bezelye Beyinli Koala"
0.4 "Geçmişe Bakış"
0.5 "Sen Hep Benimdin Demek"
0.6 "Gelmemi Mi İstersin?"
0.7 "Kabusun Tozları"
0.8 "Acar Devran'ın Vikipedisi"
0.9"Devran Yalısı'nda Elvin Rüzgârı"
1.0: "Seviyor mu? Sevmiyor mu?"
1.1 "Fırtınadaki İnciler"
1.2: "Bumerang"
1.3: "O'na Dokunma"
1.4 : "Kül"
1.5 : "Sana Geldim Yiğidim!"
1.6: "Hediye gibi geldin, hoşgeldin"
1.7: "Seni Anan Benim İçin Doğurmuş"
1.8: "Galata Kulesi Tepesinde"
1.9: "Gecede Bir Damla Okyanus"
2.0: "Sağ Kalanlar"
2.1: "Hep Kadın Gibi"
2.2: "Seni Yaratana Ölünür."
2.3: "En Derin İlk Adam"
2.4: "Yarişkimi"
2.5: "Karadeniz Güzeli"
2.6: "Defile"
2.7: "Bencil"
2.8: "Çabala Devran"
2.9: "Ne Diyorsun?"
3.0: "Sahil"
3.1: "Atılgan Rus'a Dövüş Çiçeği"
3.2: "Yeni Yılda Yeni Kararlar"
3.3: "Karabasan ve Düş Kapanı"
3.4: "Mangal Sonrası Nişan"
3.5: "Hazırlıklar&Düğün Bohçası"
3.6: "O Zaman Dans!Renk!"
3.7: "Köprüden Önceki Son Çıkış"
3.8: "Thinking Out Loud"
3.9: "Lady D."
4.0: "Hafızadan Silinen Bir Gece"
4.1: "Güçlü Kadının Güçlü Adamı"
4.2: "Eve Dönüş "
4.3: "Sarı Gül Buketi"
4.4: "İkiz"
4.5: "Ev Alışverişi"
4.6: "Ağva"
4.7: "Hat Trick"
4.8: "Kapan"
4.9: "Gün Gelir Devran Döner!"
SAVAŞ DEVRAN: "Dolmasın O Güzel Yeşillerin"
5.0: "Aden"
DUYURU
BADE
5.1: "1 Çilek 2 Erik"
5.2: "Mutlu Ailenin İlk Resmi"
5.3: "Bir Aşüfte Sorunsalı"
5.4: "Affet Kız, Yükün Azalır!"
5.5: "O Benim!"
5.6: "Eksik Resim"
5.7: "All Of Me"
5.8: "Büyüyen Minikler"
DUYURU
5.9: "Krallık"
6.0: "Elmalar"
6.1: "Yama"
6.2: "EN GÜZEL HEDİYEM-FİNAL"
ÖZEL BÖLÜM-1: "Afet-i Devran ve Devran Erkeği"
ÖZEL BÖLÜM-3: "Nabız"
Acar&Elvin: "Başka Bir Dünyada"

ÖZEL BÖLÜM-2: "Bayramlar"

30.8K 1.2K 228
By redndyellow

3.GÖZ 

(Acarla Elvin'in yeni evli olduğu, zamanlardan. Ramazan ayının son günü, bayram öncesi.)

-Elvin gelirse, ben yokum tamam mı?" Acar, elalarını asistanına dikerken kız kafasını aşağı yukarı salladı. Rahat bir nefes alırken, kravatını gevşetti ve odasına doğru yürürken, arkasına bile bakmadan emrini verdi. "Odaya da kimseyi alma!"

Odasına girdiğinde kendini siyah koltuğuna attı sırt üstü ve kol saatinden saate bakarken, elaları acıklı bir hal aldı.

-Off ne demek 8 saat var!" Oruç tutmak onun ne kadar yediği düşünülürse, çok zor bir hal alıyordu. Üstelik evde olağanüstü güzel bir karısı varken, en iyisi abdesti bozmadan bu işi en temiz şekilde yerine getirmek, Elvin'den uzak durmaktı.

Sabahın köründe kalkıp saat ondaki toplantısı için şirkete gelmişti ve toplantı salonunda adamlar cuk cuk su içerken bir an koltuğun kolunu çatlatmış, sonrasında gözler ona dönünce kendine hakim olmuştu Acar.

Tüm ay boyunca olmuştu da zaten, orucunu bozmamayı başarmış, adabıyla iftarını açmış, imsak vaktine kadar da Elvin'den mahrum kalmamıştı. Son günüydü Ramazan ayının, yarınki bayram için evde daha iki gün önceden hazırlıklar başlamış, en ünlü tatlıcıya tepsilerce baklava, kadayıf ve nice tatlı siparişi verilmişti.

-Elvin'i niye içeri almamasını söyledin?" Diyerek içeri giren ağabeyine bakmadan, koltukta iyice yayıldı ve kolunu gözlerine siper etti.

-Çünkü onu görünce aklıma oruç dışında her şey geliyor." Kolunu çekerek, kısa bir an elalarını ağabeyinin yeşilleriyle buluşturdu. "Çünkü tam da şeytana uyasım var." Tekrar kolunu koyarak uyku pozisyonuna geçince onun bu haline güldü Savaş. Zaten iftarda ve sahurda masanın yarısını yiyordu, yemediği saatlerde de yediklerinin özlemiydi demek çektiği...

-Saçmalama. Kalk kalk, geç eve. İş kalmadı fazla, toplantı önemliydi sadece. Git hadi, yat uyu." Kolunun yarısını çekerek tek gözünü açıkta bıraktı genç adam.

-Açken uyuyamıyorum." Bacağına art arda vuran ağabeyinin ısrarcı olduğunu anlayınca, oflayarak kalktı ayağa. Hafif gerinirken, üzerindeki gömleğin birkaç düğmesini açtı ve kollarını katlayarak o düzenli, efendi imajdan çıktı. "İyi, kaçtım ben."

Onun bu bitkin halini gören de günlerdir çölde aç ve susuz kalmış sanırdı. Günde en az 4 öğün yediği düşünülürse... Normaldi böyle yüzünün bile zayıflayışı.

Arabasına atlayıp, keyifle yalıya sürdüğünde beklediği görüntüyle karşılaşmadı. Elvin, bu saatlerde çiçeklerle ilgileniyor olurdu. Şirkete bugünlük gitmeme kararı alsa da, gittiği zamanlarda da saat üç dört gibi gelir, mutlaka çiçeklere zaman ayırırdı. Saatine baktığında, ikiye yaklaştığını gördü.

Acaba uyumuş mu diyebilirdi ama kendisinin aksine karısı çok dayanıklıydı. Sabahın sekizinde kalkıyor, arı gibi çalışıyordu. Yorulmak bir yana, sorulan "Acıktın mı? Susadın mı?" Sorusuna cevap dahi vermiyordu. Sessiz, metanetli ve sabırlı bir kadındı.

Acar'ın tam tersi.

-Nesrin abla, Elvin nerede?" Kadın, önündeki yiyecekleri cam kaplara koyarak paketlerken genç adama döndü yüzündeki gülümsemeyle.

-Elvinle Bade, iftar sofrası kurmadan önce çocuklara bayramlık vermeye gittiler guzuum. Orada açacağız iftarı Allah'ın izniyle." Bir an için eli yaprak sarmaya refleks olarak giderken, oruç olduğu aklına gelince bıraktı.

-Hangi çocuklar?" Dedi kafasını konuya odaklamaya çalışarak. Tam da ihtiyacıydı zeytinyağlı iki üç tabak sarma. Eğer zavallı mideceği küçülmemiş olsa, dört tabak da yerdi de işte...

-Yetiştirme yurdundaki çocuklar varya, onlar için." Ne güzel bir düşünceydi bu. Üzerindeki bütün yorgunluk saniyeler içinde kaybolurken, elaları parıldadı. "Bayramlık vermeye gittiler erkenden." Ellerini şaklatıp, mutfak çıkışına ilerledi genç adam. Çocukları o da görmek istiyordu.

-Duş alıp ben de çıkayım..." dedi ve sonra aklına bir şey gelince geri döndü. "O yemekleri de hallet ben hazırlanana kadar Nesrin Sultan, götürürüm ben." Kafasını aşağı yukarı sallayan kadın, adam merdivenlerin başına yürüdüğü sırada bağırdı.

-Amaan! Tatlılar zor yetişir aslan! Onları da akşam ben gelirkene getiririm!"

-Tamaam!" Odaya çıkan genç adam, daha kapıdan girmeden soyunmaya başladı. Ev Elvin yokken fazlasıyla boş ve sessiz oluyordu. Evet annesi,babası, Savaş ve hele ki Asu olunca da ev yeteri kadar ses barındırıyordu. Ama Elvin'in bu evi yuvası gibi hissetmesi için o kadar çabalamıştı ki, işin sonunda kendisi de bu evin gerçekten yuva olduğunu hissediyordu. Ailelerine Elvin ve Bade'nin katılması çok güzeldi.

Tabii hala Asu'nun nişanlısı Ali'den hiç hoşlanmıyordu! Ona kalırsa, kız kardeşi onun baş tacı olarak yanında kalmalıydı. Ama neyse!

Bir de...

Birkaç tane bebekleri olsaydı...

Hayatında kendinden başka kimseye yer vermeyen, en çok kendini düşünen narsist bir adamın, minik bir kadını belkemiği haline getirmesi hem çok sinir bozucu, hem de acayip güzel bir olaydı. Evlendiği zaman dalga geçen çok arkadaşı olmuştu.

Bir kadına 40-50 yıl katlanacak bir Acar Devran herkese komik gelmiş, adamın evlenmek bir kenara uzun süre sevgili olduğunu bile görmedikleri için bu durumla eğlenmişlerdi.

Ama olmuştu. Hayatta hiçbir şey imkansız değildi. Neden evlenmediğini ya da ciddi bir ilişki istemediğini o zaman anlamıştı Acar. O kendisine acayip ilgi gösterse de gözlerinde boşluk gördüğü kadınlardan değil, gün içinde hep kıpır kıpır olsa da ağırbaşlılığını koruyan, kendi ayakları üzerinde duran ve gözlerinde yaşadıkları hayatın her fırtınasını taşıyan kadınlardan hoşlanıyordu.

Yani Elvin'den.

Hayatta böyle kadınlar çok az bulunurdu. Güçlü kadınlar. Kimseye muhtaç olmamak için, dimdik duran hatunlar.

Parasını paylaşmaktan kaçınmazdı Acar. Hayatına aldığı ya da yüzünde iyiliği taşıyan her insana parasını verirdi. Hele Elvin'e, bütün mal varlığını gözü kapalı teslim ederdi. Ama kadın, ekonomik özgürlüğünü elinde tutmalıydı Elvin'e kalırsa. Acar, onun bu haline büyük bir saygı duyuyor, günün birinde kız çocuğu olursa onun da annesine benzemesini istiyordu. Çünkü ne olursa olsun, her insan kendi ayakları üzerinde duracak gücü elde etmeliydi. Elvin bu güce sahipti, kimseye muhtaç değildi.

Duştan çıktığında, siyah kot pantolonunu, Elvin'in ona çok yakıştırdığı V yaka, İstanbul baskılı siyah tişörtü giydi. Boynundaki isim kolyesinin ucunu tişörtün içine sokarken, zincir kaslı boynunda en ufak hareketinde kımıldıyordu. Karısının en hoşlandığı görüntülerden biriydi bu.

Islak saçlarını hızlı bir şekilde kuruturken, biçim vermeye gerek duymadı çünkü saç yapısı düz olduğu için birkaç el hareketiyle şekil alıyordu. Duşa girmeden önce kenara koyduğu alyansını alışkanlığın getirisiyle sol eline takarken, aynadan son haline baktı.

-Neredeyse mükemmel." Dedi eksikliği saniyesinde fark ederken. En sevdiği parfümü yüzünden uzak duracak şekilde üzerine birkaç fıs sıkarken, hazırlığını tamamladı. İşte şimdi tam mükemmeldi!

Aldığı yemek kaplarıyla evden çıkıp, arabasına atladı ve keyifle arabayı adresini ezbere bildiği yurda sürmeye başladı. Elvin'in yaşadığı yerdi orası zamanında. Oradaki her bir çocuğun, oranın müdiresi Işıl Hanım'ın Elvin için değerini, kızın bazen ona yataklarında uzanırken anlattığı anılardan biliyordu Acar.

Arabasını yetiştirme yurdundaki geniş bahçeye park ettiğinde arabayı gören üç çocuk koşarak geldi. Aşağı indiğinde, arabaya hayranlıkla bakan erkek çocuklarından iki tanesini iki koluna aldı genç adam.

-Sevdiniz mi?" Kafalarını aşağı yukarı salladıklarında, kucağına almadığı çocuk, boyu uzun olduğu için ona bakmaya çalışırken, güneş yüzüne yansıdığından tek gözünü kısarak baktı adama.

-Ağabey, çok güzelmiş bu! Sen bununla tüm dünyayı gezersin de mii?!" Onun tek başına yerde kalmasından hoşlanmadığı için yere çöktü ve onu da kucağına çekti Acar.

İki bacağına üç çocuğu sığdıran adamı gördü Elvin, saklambaç oynarken saklanmak için ön bahçeye kaçtığında. Yüzündeki gülümsemeyle köşeye geçip sessizce onları izleme kararı aldığında, Bade bağırarak geldi ve bu planı bozmuş oldu.

-Ayy Elvin pes! Ben ağacın altına geçeceğim vallahi! Ne enerji var kızım sende! Dilim damağıma yapıştı! Üstelik daha 4 buçuk saat var Allah'ım ölmeden iftarı görmeyi nasip et!" Sabahtan beri iki kız da çocuklarla oyun oynuyordu ve Bade iflas bayrağını daha demin ebe olmayan çocuğun çenesinden aka aka, matarasından cuk cuk su içmesiyle çekmişti.

Kendini ağaç gölgesine atıp selam veren kızı görünce, kollarında çocuklar olduğu için başıyla karşılık vererek, arkasına döndü Acar.

-Elvin abla! Baksana arabaya, öbürükünden farklı!" Her gelişinde başka bir arabayla gelen Acar Devran'ı, çocuklar idol olarak benimsemişlerdi iyice.

-Yaa görgüsüz işte, n'aparsınız!" Elvin'in sataşması üzerine çocuklar dudaklarını büzüp heyecanla adamın vereceği cevabı beklediler. Omuz silkti genç adam, kadınından gelen yenilgiyi baş üstü ederken.

-Görgüsüzüm ben." Kıkırdayan minik bedenler, kendisine sarıldığında sinsi sinsi kadına gülümsedi.

-Bak..." dedi elalarıyla. "Ben her halimle hep çok seviliyorum." Çocuklar, görevli kadının yemeğe çağırması üzerine kucağından kalktıklarında Acar'ın elini tuttu kızıl saçlı, çilli oğlan.

-Gitmiyorsunuz değil mi?" Bayramlıklarını almış olabilirdi ama onlarla geçireceği zaman daha özeldi. Yarın okula gittiğinde aileleriyle bayramlarını anlatan çocuklara gidip, yeni kıyafetlerini gösterecekti.

"Bak!" Diyecekti ona geçen gün annesi olmadığını bağıran acımasız çocuğa. "Ben de bayramımı ünlülerle geçirdim! Oh canıma değsin!" Şimdiden Hamdi'nin kızaran yüzünü düşürdükçe zevk alıyordu.

-Gitmiyoruz paşam. İftarı açalım hep beraber, uyuyana kadar yanınızdayız. Sonra, yarın öğlen de geliriz bayrama. Elimi öpersen, belki sana..." dudaklarını büzerek düşünür gibi yaptı, çocuk heyecanla nefesini tuttuğunda. "Güzel bir harçlık bırakırım."

Görevli kadının tekrar çağırması üzerine bu sefer birkaç adım attılar ayakları hiç gitmek istemese de.

-Ama yemeğinizi yerseniz!" Acar'ın belirttiği kural üzerine koşarak binaya kadar yarıştılar. Onlar içeri girdiğinde çömeldiği yerden kalktı ve yanına gelen kıza kollarını sardı.

Parmakları, Elvin'in belinde kenetlenirken, genç kız sakallarını okşamıştı. "Çok acıktım hatun ya..." Sokakta kurulan sofrayı gösterdi Elvin. Yetimhanenin demir kapısı, dar bir sokağa bakıyordu. Burada birkaç apartman ve küçük bir bakkal dışında bir şey yoktu, arabanın geçmesine müsaade etmeyecek bir kaldırımı andıran yol sayesinde de büyük masayı buraya kurabilmişlerdi.

-O yüzden sana kuracağımız kocaman bir sofra var! Sen getirdin mi bir şeyler? Ben Nesrin abla ve Badeyle dün geceden yaptıklarımızı getirdim ama sadece 8-9 çeşit var... Yeter mi bilmiyorum.Her şeyi yesinler istiyorum..." çocuklar için yüzünde kaygılı bir ifade oluşurken, aslında kurduğu sofra çocuklara mide fesadı geçirebilirdi ama ne yaparsa yapsın yetmezmiş gibi geliyordu. "Ben çok aç kaldım burada. Eskiden odam vardı, bak tam şura..." perdenin havalandığı açık camı gösterdi işaret parmağıyla. "Benim zamanımda soğuk alırdı o oda. Ama şimdi camları yeni." Kafasını çevirdiğinde, adamın kendisini izlediğini gördü.

-Üşür müydün çok?" Dedi Acar, bunun düşüncesi bile parmaklarını kıza daha da batırmasına, sesindeki o korumacı hale yansımasına neden olurken.

-Eh. Sayılır." Donardı, kimse de istemediği için o yatardı ama bunu söyleyip onu üzmeye gerek yoktu. Ellerini Acar'ın yüzünden çekip, omuzlarına koydu. "Bazen buradaki tüm çocukları eve götüresim geliyor. Ama o kadar çok kimsesiz var ki Acar... Dünya, evimize sığdıramayacağım kadar çok kimsesizle dolu..." kahveleri bulanıklaşırken, gözlerinin dolduğunu fark etti. Gözlerini yavaşça yumduğunda, göz kapaklarından öpen adamla gülümsedi.

Anılar. Peşimizi bırakmayan bir gölgeden ibaretti. İyi ya da kötü, ama bizden...

"Sen benim kimsesiz çocuğumsun Elvin." Dedi içinden. Onu kadını olduğu kadar, çocuğu gibi de seviyordu. Hayata karşı güçlü duruşu o kadar etkiliyordu ki Acar'ı, belki de Elvin'de en seksi bulduğu şey bu güç olabilirdi.

-Bayramlıkları verdin mi?" Dedi konuyu değiştirmek için. Elvin de bunu anlayarak derin bir nefes aldı ve gülümsedi. Ağacın altında çoktan uyuyakalan Bade'yi gösterdi gözleriyle.

-Verdik. Çok fazlaydı. İki arabayla taşıdık resmen. Ama çok sevdiler." Beraber gölgeye doğru yürüdüklerinde, karanfillere uzanan kısa bir merdivenin basamağına çöktüler. Yan yana o kadar tuhaf duruyorlardı ki. İri yarı, merdivene sığmaya çalışan bir genç adam ve o basamağın belki de sadece dörtte birini kaplayan bir kız.

-Seni bu yüzden ayrı seviyorum." Diyen adamın elalarına döndü hemen. Onda sevilecek en çok şeyi bulan, şüphesiz Acar olmalıydı.

-Ne yüzünden?" İşte o sebeplerden birini daha öğrenmek için sordu bu soruyu. Kadın olmak çok güzeldi, hele kadınlığınıza en az sizin kadar değer veren bir adamı da zamanı geldiğinde bulunca.

-Merhametin, düşüncen. Hep farklı." İri elini kızın yanağına sürterek, gülümsedi. Elvin'in yanında olması bir yandan iyi, bir yandan kötüydü. Hem ona kapılınca zaman geçiyor, açlığını susuzluğunu ne varsa unutuyordu, bu iyi yöndü, hem de ondan etkilenmeden edemiyor kadını tam o anda deli gibi öpme isteğiyle başa çıkmaya çalışıyordu, ki bu da kötü yöndü.

Bakışlarının kızın pembe dudaklarında olduğunu fark etti, üstelik bu düşüncelere dalarken Elvin'e daha da yakınlaşmıştı. Boğazını temizleyerek başını önüne çevirdiğinde, genç kız elini onun omzuna koyarak yakınlaştı.

-N'oldu be? Ne güzel iltifat ediyordun. Devam et." Onu şımartmayı isterdi ama bu kadar yakınlık hiç de iyi değildi onun için.

-Kızım bari göğsünü koluma değdirme." Onun aniden değişen halini anlayınca, hemen geri çekildi Elvin. O böyle diyince, kendisi de utanmıştı istemsizce.

-Aa gerizekalıya bak! Sen de utanmasan nefes alsam tahrik olacaksın. Sapık." Ayağa kalkıp gideceği sırada, kolundan çeken adam yüzünden kucağına düştü dengesini topuklu ayakkabılarıyla koruyamayıp.

-Sadece sana sapığım ama." Aksi mümkünmüş gibi alayla gülüp gözlerini kıstı Elvin, kahvelerinde tehlikeli ışıklar yanıp sönerken.

-Yok bir de başkalarına olsaydın." Kucağında olmaya alışırken bacaklarını ileri uzatıp, kalçasındaki eli görmezden gelerek ayakkabılarını inceler gibi yaptı ve uzun elbisesinin eteğini düzeltir gibi davrandı. "Öyle olsan koparır eline veririm vallahi. Ay Acar oruçlu oruçlu nasıl konuşturuyorsun insanı! Bırak ya."

-Hatun sen bozuyorsun o güzel ağzını." Elvin ona yan yan bakarken, yüzünü yaklaştırdı. "Hayır boz da...Aklım kayıyor, akşama boz. Biz de bayramımızı kutlayalım." Kastettiği bayram, herkesin bildiği olmadığından eliyle omzuna geçirip boşluktan fırsat bularak ayaklandı kız. Kıskacından kurtulduğu adama dik dik bakış atarak uzaklaşırken, arkasından seslendi Acar kimsenin olmadığına elalarıyla çevreyi tarayıp emin olduğunda. "Kıvırtma be güzelim!"

Kızın sabır çektiğini gökyüzüne bakmasından ve ellerini iki yandan kaldırmasından anlarken, keyifle güldü. Gözü saatine kayarken sırıtmadan edemedi.

Üç saat kalmıştı. Haklıydı işte. Bu kadınla zaman, su gibi akıp gidiyordu.

O değil, su demişken... Bir sürahi su ne güzel olurdu!

•••

-Mustafaaa! Hadi kuzum sen de geç yerine!" Elvin, her çocuğa su doldururken, bahçede top koşturan çocuğa seslendi. Aslında top oynadığı kişi Acardı ama onu çağırmamasına alınmadı adam. Çünkü ezan okunduğu anda, masanın yarısını yiyeceği zaten kesindi.

-Tamam Elvin abla." Çocuk koşturarak sofraya geldiğinde kendi için ayrılan sandalyeye oturdu. Acar elinin tersiyle alnını silerken, dili damağına yapışmıştı.

Amacı, kalan zamanda arabada uyuyup iftara yarım saat kala da sofranın kurulmasına yardım etmekti ama çocuklar arabayla tur atmak isteyince kıramamıştı.

Sonrasında oyun oynamak istemişlerdi ve de futbol... Susuzluktan ölse de, bir insanın en masum çağında olan bu çocukları kırmazdı asla.

O an dıştan söylemedi ama bakışlarıyla belli etti Elvin. "Merhamet en çok senin gibi bir adama yakışır." Diye. Neyse ki elalar, onu anlayabilecek kadar aşinaydı hislerine.

-Al bakalım." Acar'a direkt mini sürahiyi koyduğunda, masadaki çocuklar kıkırdadı. Ara ara masanın ucunda kocaman duran Recep'e bakıyor, Nesrin Hanım'a da kıkırdıyorlardı ama Acarla Elvin favorileriydi.

-Damacana koysaydın Elvin. Sürahi az gelirdi." Gülen çocuklara çaktırmadan baktı bunu söylerken de. Elvin, hemen yanına geçtiğinde, masanın baş köşesine, Işıl Hanım'ı oturtmuşlardı. Ezan okunduğunda, hep birlikte dua ederek başladıkları yemek, tüm sokağı sesleri doldururken devam etti.

Birkaç kez flaşlar patladığı halde, aldırmamışlardı. Büyük ihtimalle yarın yine saçma sapan insanların "YARDIMSEVERLİK" adı vereceği bir görüntü sergiliyordu ama onlar bunu bir aile şeklinde görüyorlardı.

Filiz ve Kaya Devran, çocuklarla sohbet ederken, Savaş kendi suyunu da Bade'ye içirmiş sonrasında tıkanan kıza zorla tabak doldurmuştu. Onlara bakarken inanıyordu Acar, ikisi evliliklerine alışacaklardı. Çünkü ağabeyi aileden görmediği hiçbir yetişkinin tabağını zorla doldurmazdı.

Yemekler keyifle yendiğinde, getirilen tatlıları isteğe göre pay etti Recep. Kalan tepsiler, çevre apartmanlarda, balkonda yemek yiyen ailelere dağıtılırken herkesle paylaşmaktan mutlulardı.

-Herkes dileklerini şuradaki ağaç dallarına assın." Dedi Acar, aklına aniden gelen fikirle. Ağzında tel kadayıfın şerbetini taşıyan sarışın çocuk gözleri ışıldarken sordu.

-Ne istersek onu mu dileyeceğiz? Olacak mı peki?" Ailesini bir sene evvel kaybetmiş bir çocuktu ve ne dileyeceğini anlamak zor değildi. Elbette anne ve babasını görmek isteyecekti. Yüzündeki gülümseme biraz ışıltısını kaybetse de, eliyle ensesini ovuşturdu ve mantıklı bir cevap buldu Acar.

-Somut olması mümkün bir şeyler olursa, neden olmasın? Şartların el verdiği her şey olabilir." Çocuk tuvalete gitmek için izin istediğinde, yurdun demir kapısına gitmek için yürüyen çocuğun kolunu tuttu Acar. "Ailen seni  yukarıda hep izliyor, ufaklık. Onların seni görmesi için dilek tutmana gerek yok. Tamam mı?" Elvin, yanında konuşulanlara gülümserken kafasını salladı küçük.

-Tamam ağabey." Kollarını Acar'ın boynuna, eğilmesinden fırsat bularak sardı ve kulağına yaklaştı. "Senin boyun uzun ya, yukarıya yakınsın...Benim onları çok sevdiğimi söyle!" Elaları, duygu yüklüydü. Çocuğun söylediği boğazında bir düğüme yol açarken kafasını salladı.

-Söylerim paşam." Tuvalete giden çocuğun arkasından baktı ve yanındaki kızın da zamanında bu kadar masum dilekleri olabileceğini düşünerek yüzü düştü.

-N'oldu?" Parmakları, iri eline tutunan hatununa dönerken omuz silkti ve dayanamayarak kolunu Elvin'e sardı. Göğsüne çektiği kızı sıkı sıkı sararken, kendi ailesi eksik değil fazla olduğu için utanmıştı bir an.

Kadını, zamanında kimsesizdi. Ve onun adamı, hiçbir eksik barındırmıyordu.

-Üzülme...Ben, sen varken kimsesiz değilim." Kızın fısıldadığı cümleyle kalakaldı. Sesli mi düşünmüştü diye kendini sorguladı ama hayır. Anlamıştı işte onu.

-Değilsin. Hiçbiriniz değilsiniz. Ben yeterim size." Sıkı sıkı sarıldığı kadının tepesine öpücük kondururken göz göze geldiği kız çocuğuna göz kırptı.

-Eee hadi o zaman!" Ellerini birbirine vuran Savaş'a döndü herkes. "El öpmeye başlayın, siftahı yapalım." Yanına koşturan çocukla, el öpme olayı başladığında cebinden yüzlük çıkarıp uzattı Savaş. Bu hareketiyle önünde bir kuyruk oluştururken, ayağa kalkan Elvinle beraber ayaklandı Acar. Kızın bir kolunu tutarak gitmesine engel olurken, diğer elini uzattı Elvin'e.

-Öp bakalım! Büyüğünüm sonuçta." Bir Acar'ın eline, bir de yüzüne baktı kız.

-Yok artık. Ben niye öpüyormuşum? Sen öp!" Bunu reddedeceğini düşündüğü adam, öpüp başına koydu minik eli. Elvin'in afallaması, yüzünde bir tebessüm oluştururken, kalçalarına bastıran ellerle dünyaya dönüş yaptı.

-O zaman şekerimi alayım." Göğsünden ittirmeye çalıştı genç adamı. Gözleri utançla etrafta gezinirken, neyse ki herkes Savaşla ilgileniyordu.

-Ayy Acar! Çek elini salak, ayıp ayıp. Bıraksana yaa..." neyse ki ellerine tırnaklarını batırınca çekmişti adam da rahat bir nefes aldı.

-Sen de öp o zaman. Oo hem şeker yok, hem de el öptüm büyük halimle." Onun bu ciddi tavırlarına göz devirse de, adamın iri elini iki eliyle tuttu ve sırtına dudaklarını değdirdi ama Acar başını koymasına izin vermedi. Elvin'in öptüğü elle, kızın çenesini tutarken "Başını da elime değil, dudaklarıma koy." Dedi.

Elvin. Eriyordu.

Başını usulca adamın dudaklarına getirdiğinde, gözlerini huzurla kapattı. Saçlarında, hissetmeyi hep çok sevdiği elin varlığıyla derin bir nefes aldı. Dudaklarını alnından geri çektiğinde, kızı göğsüne çekti adam.

-Bayramımız kutlu olsun güzelim."

Sonrası basitti. Genç adam, elini öpen çocuklara Savaş'ın iki katı para vermişti.

Sonrasında bir süre çocuklarla futbol oynamış, tribünde onları izleyen Elvin'e göz kırparken yediği golü golden saymamak için diretmişti.

Savaş, golü kabul ettirdiğinden ve Elvin'den "Evet, benim yüzümden oldu. Sayılmasın!" Desteğini görmediğinden kısa bir an küsse de, maçı kendi takımı kazanınca keyfi yerine gelmişti.

Her zamankinin aksine yatış saatini gece yarısına kadar erteleyen kadına alkış çalan minik tayfası, zamanları bittiğinde üzülseler de gün sonunda hiç olmadıkları kadar mutlulardı.

Bayramlar, hep birlikte olunca, yalnız insanlar da unutulmayınca bayramdı.

•••

-N'oldu be! Anaa çatladı adam iki dakika duşa girdik." Duş boyunca "ELVOOO!" Diye böğüren adam yüzünden, saçını bile doğru düzgün kremleyememişti. Zaten saçları kıvırcığa yakındı, taramayınca açılmayan saçları şimdi düğüm düğüm olmasa iyiydi.

Odaya girdiğinde, onu ayakta bekleyen adamın üstü çıplak olunca birkaç saniye duraksadı. Kahvelerini zorlukla baklavalardan çektiğinde, ki iftarda tatlı olanından 3 dilim yerken adamın akşam da yiyeceksin demesini şimdi anlamıştı, saçındaki havluyu çekiştirdi ve ıslak saçlarının vücut havlusundan görünen iri göğüslerinin üzerine dökülmesini sağladı.

-Hoşgeldin bebeğim." Yanına gelen adamın her adımında kalp atışı bir tık daha hızlanırken, dün gecenin hatırası olan bir sızlama kasıklarına ilerledi.

-Hoşbulduk." Allah'tan kekeleyen bir kız değildi de, etkilendiğini fazla belli etmiyor, gözlerini elalardan çekmemek konusunda kararlı bir tutumu başarıyla sergiliyordu.

-Senin gelmeni bekledim." Parmaklarını kadının avuçlarına kaydırdığında, nefes alamadı birkaç saniye Elvin. Yutkunurken, kahvelerinde uyanan merakla sordu.

-Ne için?" Elini tutarak, onu camın kenarına götüren adamı takip etti usulca. Hemen pencere pervazının kenarında, iki kutu duruyordu.

-Sana." Acar, elini bıraktığında ilk pakete uzanarak açtı ve içinden çıkan kırmızı elbisenin ince askılarından tutarak modeline baktı. Tahminen dizinin bir karış üstüne gelirdi, yani oldukça kısaydı, V yaka göğüs dekolteli, canlı bir kırmızı üzerine iri beyaz sardunyaların olduğu günlük bir elbiseydi. Gösterişliydi ve Elvin'e yakışacağından emindi genç adam.

Diğer kutunun kapağını araladığında bir çift, tek bantlı ten rengi ayakkabı olduğunu gördü. Kahvelerine aralık kalan dudakları eşlik ederken, Acar'a baktı.

-Ben sana bayramlık aldım." Dudaklarını birbirine bastırdığında, yutkundu. Elindeki elbisenin kumaşını hissetti parmaklarını iyice sürterek. Askılarından tutarak aynaya döndü ve üzerinde nasıl duracağını düşündü.

Gözlerinin yavaşça doluşunu izledi kızın, Acar. Sonunda kendini tutamayıp bir damla yaşı gözünden kaçırınca, Elvin'i kolundan tutarak kendine çevirdi.

-Şşt...Neden ağlıyorsun?" Anlam veremediği için, elbiseyi eline alıp yatağın üzerine koydu ve iki eliyle kızın yüzünü kavradı. "Beğenmediysen değiştiririz güzelim."

-Ondan değil." Elalardaki şaşkınlıkla ağlamasını durdurup, buruk bir şekilde gülümsedi Elvin. "Bana bayramlık alman çok güzel. Daha önce hiç bayramlığım olmadı. Babamla o kadar zamanımız bile yoktu. Şimdi ben senin eşinim ve sen bana bayramlık alıyorsun. Bu çok anlamlı benim için..." zıplayarak kollarını Acar'a sardığında, adamın beklemediği kadar tutkulu bir öpücükle karşılık verdi.

Kalbine dokunan bu adamı öylesine seviyordu ki, bazen kendinden dahi çok sevdiğini düşünüp paniklediği oluyordu. Hayatında sadece kendini düşünmek zorunda kalmıştı çünkü onu düşünecek ebeveynleri olmamıştı. Ama şimdi kendi canından çok başka birinin canını düşünüyordu ve onun da kendisi için aynısını düşündüğünü bilmekti onu böyle biri yapan.

Üzerindeki havlunun düğümünü çözdü ve adam yatağa oturduğunda, bayramlık elbisesini özenle komodinine koyarak Acar'a döndü.

-Seviş benimle." Kalkık burnunu, kadının boynuna yaslayan adam derin bir nefesi içine çekerken, Elvin'in beyaz teni üzerinde gülümsedi.

-Ne zaman soracağını bekliyordum." Sırtını yatakla buluşturduğu kadının, her parmağını özenle öptü ve ellerini birbirine kenetledi. Kendi eli, Elvin'in elini kaybedecek kadar sararken, boşta kalan eliyle kadının, belinde birleştirdiği bacağını tuttu.

Elvin, onun artık kimsesiz olmayan çocuğuydu. Karısıydı, sevgilisi, dünü ve yarını.

Evet, 40-50 yıl sadece bir kadınla olmayı seve seve kabullenmişti. Çünkü onu tüm ömrü boyunca anlayacak, olduğu gibi sevecek kadar yüce kalbe sahip bir kadınla beraberdi.

Elvin, onun belkemiğiydi. Dik durabiliyorsa, Elvin olduğu içindi.

Şükretti bu kadını ona verene. Çünkü biliyordu ki, 100 yıl da geçse, ona Elvin'den başkası yaramazdı.

Tıpkı, kollarında olduğu adama, tüm şehvetini, aşkını, arzularını, şefkatini, yalnızlığını ve sevgisini gösteren Elvin'in de ondan başkasıyla olamayacağı gibi.

Onlar birbirine aitti. Bu kitap da onlara.

Bayramlar ise,

hep birlikte, bize, sevdiklerimizle...

(Son değil, ama musmutlu. Özel bölümler devam edecektir. 5'te son bulacaktır.)

•••

Bölüm Sonu.

Umarım sevdiniz.

Hepinize sevdiklerinizle geçireceğiniz upuzuuuuun, güzel, bol şekerli ve sohbetli bayramlar diliyorum. Tuttuğunuz oruçları Allah kabul etsin diyorum ve kucak kucak sevgiler yolluyorum Acar&Elvin çiftiyle.

Çocukların kitabı için profilime göz atın.

İNSTAGRAM; tutkudevran

Kendinize çok çok iyi bakın, aşkla kalın. Bana yazmayı unutmayın!


Sevin,sevilin.❤️❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

585K 11.5K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
5.4M 289K 30
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
3.4M 126K 70
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
106K 5.7K 20
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...