Bilinmeyen Çocuk

By Bu2ra8

6.8K 686 64

Yeni eğitim yılına başlarken, yıllardır gizlenen bir sır ortaya çıkar. Harry'nin bile haberi olmadığı ikizi y... More

1.Bölüm:İkiz
2.Bölüm: Beklenen Buluşma
4.Bölüm: Seçim
5.Bölüm: Barış
6.Bölüm: İlk Ders
7.Bölüm: Düello
8.Bölüm: Tedavi
9.Bölüm: Beklenmeyen Kavga
10.Bölüm: Seçilmiş Çocuk
11.Bölüm: Farkına Varılanlar
12.Bölüm: Hayal Kırıklığı
13.Bölüm: Gerçekler
14.Bölüm: Hogsmeade
15.Bölüm: Hoşlandığın Kişi Kim
16. Bölüm: İtiraf
17. Bölüm: Gitme
18. Bölüm: Melez
19.Bölüm: Ne İlginçtir ki...
20.Bölüm: Severus Snape
21.Bölüm: Tatlı Atışmalar
22.Bölüm: Deniz altında Yirmi Bin Fersah
23.Bölüm: Linmas Deniz Krallığı
24.Bölüm: Hortkuluk
25.Bölüm: Yara İzi
26.Bölüm: Hayatı Akışında Yaşamak
27.Bölüm: Plan
28.Bölüm: Aşk
29.Bölüm:Güven

3.Bölüm: Hogwarts

348 31 0
By Bu2ra8


"Büyücü dünyasında her şeyi görmeye hazırlıklı olmalısın Sirius."

"O zaman kardeşinin de arkandan geldiğini görmeye hazırsındır."

"Ne?" Jamie bavulunu hızla ittirip arkasına bile bakmadan karşı tarafa geçti. Kalbi çıkacakmış gibi hızla atıyordu. Sirius'un gelmesini beklemeden kafasına göre sağ tarafa doğru ilerlemeye başladı. Daha birkaç adım atmıştı ki Sirius arkasından;

"Sol tarafa!" diye bağırdı. Birkaç baş onlara dönerken, Jamie arkadadırlar diye arkasını dönmüyordu. Kardeşini ilk defa başkasının bedeninde göremezdi. Sirius'un elini omzunda hissedip;

"Yoklar. Şaka yaptım." Demesini duyunca döndü. Sirius'un ona seslenmesinden beri nefesini tuttuğunun farkında değildi. Derin bir nefes koyuverdi. Sirius'a sinirle dönüp onu haşlayacakmış gibi baktı fakat Sirius'un siyah olan saçlarının kahverengiye döndüğünü fark etmesiyle;

"Sirius! Değişiyorsun." Diye fısıldadı.

"Sende. Hadi takip et beni!" İkili insanların dikkatlerini çekmeye aldırmadan koştura koştura vagonlara ilerlediler. Sirius bavulunu vagona atarken Jamie önünde olduğunu fark etmediği bir kıza çarptı ve adrenalinin verdiği dikkatsizlikle kız kılığında erkeksi sesiyle özür diledi. Kız şaşkın şaşkın arkalarından bakarken Jamie bavulunu Sirius'a uzattı ve kendini vagona attı.

"Takip et!"

"Harry!"

Sirius ile kız aynı anda konuşurken, Jamie demin çarptığı kıza son kez baktı. Kızda kabarık kahverengi saçlarının arasından minicik gözüken gözleriyle şaşkın bir şekilde ona bakıyordu.

"Hadi! Şimdi dışarıya bakacak vakit değil. Saçların siyah oldu bile!" Jamie, hızla Sirius'u takip ederken insanlara çarpıyor özür dilemeden yanlarından geçiyordu. En son yanında iki kişiyle birlikte takılan sarışın bir çocuğa çarpıp yere düşürdüler ve üzerinden atlayıp geçtiler. Çocuksa arkalarından;

"Hey! Siz kimi düşürdüğünüzü zannediyorsunuz. Ben kimim biliyor musunuz? Draco Malfoy!"diye bağırdı. Ama ikisi de telaştan çocuğun ne dediğini duymadılar. Jamie, Sirius'un neredeyse belirginleşmeye başlayan suratıyla geriye bakıp sessiz büyü mırıldandığını gördü ve üç çocukta hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ettiler.

"Geç!" Sirius kompartımanın kapısını açıp bavulunu attı ardından Jamie'ninde bavulunu ondan kapıp içeri fırlattı. Etrafa kısa bir göz gezdirdikten sonra Jamie'yi içeri ittirdi ve kapıyı kilitleyip tüm perdeleri indirdi.

"Eğil!" İkisi de hızla kendilerini koltukların üzerine attı. Sirius kafasını birkaç santim kaldırıp asasını cama doğrulttu ve Jamie'nin şimdiye kadar hiç duymadığı bir büyüyü mırıldandı.

"Ne oldu?" Genç çocuk kafasını kaldırıp kaldırmamakta kararsız, şaşkın bakışlarla büyüyü mırıldanmayı bitirmiş olan Sirius'a bakıyordu.

"Kalkabilirsin. Demin birisi bizi görebilirdi. Daha Hogwarts'a gitmeden Sirius Black'in ve onlara göre Harry Potter'ın birlikte görülmesini istemezsin. Şimdi camı büyüledim. Dışarıdan karartma yaptım, içerisi görülmeyecek ama sen yine de her ihtimale karşı cama çok yaklaşma." Jamie cevap vermek yerine sadece başıyla onaylamakla yetindi.

"Birde üzerimizi değiştirelim. Şuan deminkinden daha komik gözüküyorsun bayan kıyafetleri içindeki Potter." Sirius sırıtarak ona baksa da Jamie dikkatini ona veremedi. Çünkü dışarıdaki bir şey ilgisini daha çok çekmişti. Kalbinin ritmini değiştiren, gittikçe hızlandıran bir şey...

"Aynı benim gibi..."

"Ne?" Jamie farkında olmadan cama daha fazla yaklaştı. Suratının dışarıdan görülebilecek bir duruma geldiğinin farkında değildi. Gördüğü şeyi en ince ayrıntısına kadar incelerken Sirius'un sorusunu cevapladı;

"Harry." Kendisini camdan geriye çekemeden Harry'ye hararetle bir şey anlatmakta olan demin çarptığı kızla göz göze geldi. Bir elin saçlarından tutup onu geri çekmesiyle kompartımanın içinde yere yuvarlandı.

Sirius delirmişçesine ona bakıyordu. Jamie yerden kalkmaya çalışırken adam ona yardım etmek yerine söyleniyordu.

"Kafayı mı yedin Jamie? Sana görünme derken gidip okulun en zeki cadısı, Harry'nin de en yakın arkadaşına görün demedim!"

"Beni görmedi."

"Ahh öyle mi? Seni görmediği için buraya direk bakmadı o zaman!" Sirius sinirden kudururken, Jamie Harry'yi görmenin getirdiği şokla sakin sakin konuşuyordu. Sanki her şey yolundaymış, tuhaf hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.

"Üzerimi değiştireceğim gözlerini kapat!"

"Tüm şeyden sonra söylediğin sadece bu mu Jamie? Gözlerini kapat! Demin her şeyin farkına varabilecek bir cadıya gözüktüğünün farkında değil misin? Gerçekten Snape'in sana birazda Harry'nin arkadaşlarını anlatması gerekirdi!"

"Anlattı zaten! Kızıl saçlı çilli çocuk Ron Weasley ve Harry'nin sevgilisi zeki cadı. İkisini de biliyorum ve ne dememi beklerdin Sirius? Üzgünüm mü? Ama üzgün değilim. Hayatımda ilk defa kardeşimi görüyorum. Ona uzaktan bakmamı mı bekliyordun?"

"Ahh tam Snape'den bekleneceği gibi önyargılı bakış açısını sana da aşılamış ve sadece..." Sirius tam bağıracakken kulağına gelen ayak sesleriyle gözlerini dört açıp dışarıyı dinlemeye başladı.

"Bence boşuna kuruntu yapıyorsun Hermione." Genç kız kaşlarını çatıp kızıl saçlı arkadaşına baktı. Genç çocuk bakışlarını ondan kaçırırken, yanlarındaki dağınık siyah saçlı arkadaşları yanlarından geçip Jamie ve Sirius'un bulunduğu kompartımanın kapısını açmaya zorladı.

"Gördün mü Hermione? Kapı kilitli. Burada kimse yok." Genç kız, Harry'yi olduğu yerden iteklerken bir kez de kendisi kapıyı açmayı denedi. Muggle kapı açma denemeleri işe yaramayınca asasını çıkartıp mırıldandı.

"Alahomora!" Kapının açılacağını umut ederek hevesle tekrar açmayı denedi fakat bu seferde önceki gibi kapı açılmadı.

"Gördün mü Hermione? Kapı kilitli. Burada kimse yok. Hadi gidelim." Genç çocuk arkadaşına davetkâr bakışlar atsa da genç kız oralı olmuyordu.

"Sana söyledim Harry. İçeride seni gördüm."

"Belki de yansımamı görmüşsündür Hermione." Genç kız zekasıyla alay edilmişçesine öfkeyle baktı.

"Suratın bana dönükken senin yansımanı nasıl görebilirim Harry? Sana söylüyorum bir şey var. Belki bir şey oldu ve zaman döndürücüsüyle buraya dönmen gerekti?" Genç kız iki erkeğinde evet deyip onu onaylamasını bekledi ama ikisi de onaylamak yerine, çok pimpirikliymişçesine ona bakıyordu.

"Hermione, geldik baktık ve hiçbir şey yok. Buraya kimse girmiş olamaz. Hem Ron'da kimseyi görmediğini söyledi."

"ÇÜNKÜ RON, LUNA'YI KESMEKLE MEŞGULDÜ!" Genç kız öfkesini kontrol edemeyip patladı. İki çocukta birkaç adım gerilerken, Hermione tekrar sakinliğini sağlayıp konuşmaya başladı.

"Bak, bana biçim değiştirmeye başlayan birisinin çarpması ya da bu kompartımanın içinde seni görmem tesadüf olamaz Harry. Bir şeyler oluyor." Kız, o kadar sakin konuşmuştu ki demin bağıran o değilmiş gibiydi. Harry derin bir nefes aldıktan sonra;

"Tamam, o zaman her ihtimale karşı tedbirli oluruz olur mu? Ama şimdi kompartımanımıza geri dönelim Hermione." Diye geçiştirmeye çalıştı. Genç kızın gelmesini beklemeden ilerlemeye başladı. Ron'da onu takip ederken, Hermione'nin duymayacağı şekilde Harry'nin kulağına fısıldadı.

"Sence de geçen seneden sonra çok fazla pimpirikleşmedi mi?"

"SENİ DUYUYORUM RONALD WEASLEY!" Daha Harry'nin cevap vermesine fırsat kalmadan, Hermione sinirle bağırmıştı. Onları takip etmeye başlamadan önceyse kompartımanın kapısına mümkün olduğunca yaslandı ve ellerini dayayıp;

"Eğer içerideysen Harry. Dışarı çıkıp bize ne olduğunu anlatabilirsin. Ne olduğu önemli değil, zaman dönüştürücüsüyle buraya gelmiş olman önemli değil. Sana yardım edebiliriz." Diye fısıldadı. Kompartımanın içinden cevap gelmesi için birkaç dakika beklemesine rağmen hiçbir cevap gelmeyince yürüyerek uzaklaştı.

Sirius ucuz atlattık dercesine alnındaki teri sildi. Ardından kızgın bir ifadeyle elini alkışlarmış gibi yaptı. Hiçbir şey söylemese de verdiği mesaj belliydi. Aferin sana diyordu. Jamie hiçbir tepki vermeden kıyafetlerini değiştirmeye başladı.

Tren durana kadar ikisi de tek bir kelime daha etmediler. Dağlık alanlara geldiklerinde Sirius büyüyle camdaki karartmayı kaldırdı ve dışarıyı izlemeye başladılar. Jamie, yolun bir kısmında koltuğa uzanıp uyuyormuş gibi yaptı ve kardeşini gördüğü anıyı zihninde defalarca canlandırdı. Harry'yi sonunda görmüştü ve beklediğinden daha fazla benziyorlardı. Harry'yi görmesiyle ona olan kıskançlığı ya da siniri de geçmişti. Çünkü kardeşini böyle beklemiyordu. Kardeşini daha iyi bekliyordu. Onun gibi uzamış ve yapılı ama Harry bu konularda onun tam tersiydi. Jamie'den kısaydı ve zayıftı. İyi beslenemediği her halinden belli oluyordu. Bakışlarında da hüzün sezinlemişti Jamie. Belki arkadaşları fark etmemişti ama Jamie o hüznü sezmişti. Büyük ihtimalle Dumbledore'un ölümünden hala kendini suçluyordu.

İçinden kendi kendine sövdü genç çocuk. Dumbledore'un öldüğünü öğrendiğinde kendisi de direk Harry'yi suçlamıştı ama Harry'nin hiçbir suçu yoktu. Yıllardır hep birisini kaybetmişti kardeşi. Yakın olmasa da önce Cedric Diggory'yi ardından Sirius'u. Ahh... Gerçeği öğrendiğinde büyük ihtimalle ne Sirius'la ne de onunla konuşacaktı. İkisi de bir yolunu bulup Harry'ye kendilerini affettirmelilerdi. Ve tabi arkadaşlarına... Anladığı kadarıyla arkadaşları Harry'yi deli gibi koruyor ve her zaman onun yanında oluyorlardı. Onu destekliyorlardı. Harry'nin kandırıldığını anladıklarında onlarda sinirleneceklerdi ve belki de Jamie'yi dışlayacaklardı. Genç çocuk neden olduğunu bilmese de kalbinde bir acıma hissetti. Daha tanımadığı kişilerin onu dışlayacak olması canını bu kadar sıkabilir miydi?

Dışarıda gördüklerinden sonra Snape'in özellikle Hermione ile ilgili hiçbir şey söylememiş olması merakını uyandırdı. Çünkü kısacık bir süreliğine görmüş bile olsa James onu betimleyecek birçok şey bulabilirdi. Büyük ihtimalle Harry ile sevgili olduğundan Snape onu betimlemeye gerek duymamıştı.

Tren yavaşlamaya başladığında artık Hogwarts'a varmak üzere olduklarını anladı ve yattığı yerden kalkıp kendine çeki düzen verdi. Babasından miras kalan dağınık saçlarını düzeltmeye başladı. Tabi her zaman ki gibi yine hiçbir işe yaramıyordu. Sirius her ihtimale karşı dış camı tekrar kararttı ve yavaş yavaş öğrencilerin seslerinin azalmasını beklediler. Vagonlar boşalıyor ve öğrenciler heyecanla trenden dışarı koşturuyorlardı. Jamie'de gitgide heyecanlanırken, zaman sanki geçmiyormuş gibi geliyordu. Saatin kaç olduğunu anlamak için bagajındaki saati çıkartıp koluna taktı. Saat altıyı kırk geçiyordu. Son beş dakikaları kalmıştı.

"O saati nerden buldun?" Genç çocuk Sirius'un aniden gelen sorusuyla şaşırdı. Sirius'sa ilgisini bir tek Jamie'nin kolundaki saate odaklamıştı.

"Dumbledore, o günden bir gün önce verdi. Babamınmış." Sirius oturduğu yerden kalkıp Jamie'nin yanına geldi ve saati daha da çok incelemeye başladı. Sanki bir şeye karar vermeye çalışıyordu. En sonunda kararlaştırmış olacak ki;

"Bu saatin kaybolduğunu zannediyordum. Meğersem Dumbledore'daymış." Dedi. Jamie daha fazla açıklaması için ilgiyle baktı.

"Bu saatten iki tane var. Evlendiklerinde annenle babana hediye olarak almıştım. Bu saatlerin içinde görünmezlik ve kalkan özelliği var. Birde annenin sonradan eklediği arama özelliği var. Hiç incelemedin mi?" Jamie şaşkınlıkla kafasını hayır anlamında salladı. Dumbledore o gün bunu verdiğinde vedalaşır gibi ona sarılıp gitmişti. Ardından Jamie saati incelemiş ama en sonunda normal bir Muggle saati olduğuna karar vermişti. Çünkü neresine basarsa bassın ya da çevirirse çevirsin hiçbir işe yaramamıştı.

"Bak şöyle." Sirius kolundaki aynı saati çıkardı ve saate dönerek;

"Çatalak" diye mırıldandı. Daha birkaç saniye geçmeden Jamie'nin kolundaki saat titreşti. Saatin üstündeki tüm rakamlar silinmiş Pati yazıyordu. Sirius genç çocuğa göstermek için saatli koluna uzanıp;

"Evet" diye mırıldandı. Ardından Jamie'nin görmesi için saatin önünden çekildi ve genç çocuğun bağlantıyı görmesini sağladı. Saatler, birbirlerini görüntülü aramışlardı. Jamie saatinden Sirius'u görüyordu.

"Eğer arama geldiğinde açmak işitemiyorsan saatin üstüne dokunman yeterli. Ama karşıdaki kişinin olduğun yerdeki şeyleri gizlice dinlemesini istiyorsan, saatin üstündeki kısmı bir kez üç yüz atmış derece döndür. Böylelikle bağlantı kurulur ve karşıdaki kişi yani ben senin olduğun yerdeki konuşmaları dinleyebilirim ve saat herkese saat gibi gözükür. Beni görmezler. Bağlantıyı kapatmak istediğinde ise kapan demen yeterli. " Jamie elindeki saatin kapağını bir kez döndürdü ve ekrandaki Sirius kayboldu. Ardından;

"Kapan" diye mırıldandı ve bağlantı gitti.

"Eğer görünmez olmak istiyorsan Altı kalktı demen yeterli. Görünmezlik özelliği bir saat dayanabiliyor Kalkan içinse On çıktı. Kalkan özelliğide yarım saat dayanabiliyor. Saatin enerjisini en fazla o kadar süreye ayarlayabildik." Jamie, bu sayıların neden seçildiğini açıklaması için Sirius'a baktı. Sirius'sa suratına yayılan gülümsemeyle açıklamaya başladı.

"Baban sabahları kalkmaktan nefret ederdi. Hogwarts'tayken Lupin zorla hepimizi sabahın altısında kaldırırdı ve baban her seferinde keşke görünmez olsam ve sende beni görmesen Aylak derdi. Öyle olunca bende saati Altı kalktı deyince görünmez olmasına büyülettim." Sirius birkaç saniye o zamanki anılarına daldı. O zamanları, James'i özlediği gözlerinden anlaşılıyordu.

"Kalkan içinse on çıktı demenin sebebi?" Diye sordu James. Sirius elinde olmadan kahkaha attı ve ne olduğunu bilmese de Jamie'de gülümsedi.

"Baban annene hep akşam on'da çıkma teklifi ediyordu. Gece on'da onun daha yatışmış olacağını ve yorgun olduğu falan için duygusal bir anına gelip kabul edeceğini düşünüyordu ama yedinci yılına kadar annene elinde çiçeklerle her gittiğinde o çiçekleri kafasına yiyordu. Yedinci yılda ise bir gün annen çiçekleri kabul etti. Böylece saat on da çıkmaya başladılar." Sirius saatine bakış attı ve ardından ayaklanıp;

"Bizde çıksak iyi olur. " Dedi. Espri yapmışçasına kahkaha attı fakat sadece kendisi güldü. Ardından;

"Bu arada eğer kalkandan veya görünmezlik altından çıkmak istersen kapan demen yeterli. Altı." Diye mırıldanıp görünmez oldu. Jamie'de aynı şeyi yaptıktan sonra ikili kompartımanın kapısını açıp yola koyuldular. Saatin Jamie'de olması ikisini hiç olmadığı kadar rahat bir duruma sokmuştu. İşin tek kötü yanı ikisi de birbirlerini görmüyorlardı. Trenden inmeden önce Sirius arkasına dönüp baktı.

"Jamie neredesin? Elini uzat. Birbirimizi kaybetmemek için elele gitmemiz lazım."

"Elele tutuşmak mı? Ciddi olamazsın?"

"İster inan ister inanma James ama ciddiyim. Kolunu uzat seni bulacağım." Jamie kolunu kaldırıp onu aramaya başlarken, Sirius'da aynı şekilde onu aramaya başladı. Jamie elleri ileride sağa dönmesiyle, Sirius'da sola döndü ve Jamie'nin elleri Sirius'un suratına yapıştı. Sessizlikte yankılanan şak sesinden sonra Sirius ahhlarken, Jamie fark ettirmeden kıskıs güldü. Treni bir an önce terk etmeleri gerektiğinden Sirius hiçbir şey söylemedi fakat Jamie'nin ellerini sımsıkı tutup onu çekti ve kayıklara doğru ilerlemeye başladılar. Trenden tam zamanında çıktıkları arkalarından gelen sesle anlaşıldı.

"Daha asanı kontrol edemezken nasıl bir büyücü olmayı bekliyorsun Longbottom." Snape yanında Neville ve yanlarındaki kompartıman görevlisiyle ilerliyordu. Gergince etrafa bakıyordu. Jamie, Snape'in sert ses tonuna şaşırırken, orayla ilgilenmeyi bıraktı ve onu koşturmaya çalışan Sirius'a odaklandı.

Gözleri gölün karşısında heybetiyle duran Hogwarts'a iliştiğinde Jamie gerçektende büyülendiğini düşündü. Sirius onun elini bırakıp görünmez halinden çıktı ve sağ tarafta duran kayığı suya doğru çekti. Jamie'de kendini görünmezlikten çıkartırken, yardım etmek yerine sadece;

"İnanılmaz." Diye fısıldadı. Sirius ayakları ıslanmasına rağmen kayığa atladı. Jamie'ninde yanına gelmesiyle kayığı büyüledi ve suda süzülmeye başladılar. Jamie bakışlarını Hogwarts'dan bir saniye bile ayırmıyordu. Sanki oraya bakmayı kesse Hogwarts yok olup gidecekti. Gecenin içinde ben buradayım dercesine parıldıyordu Hogwarts.

"Hadi yine iyisin, burada suya düşmene sebep olacak bir kız yok." Sirius sadece kendisinin bildiği şeye kıs kıs gülerken, Jamie anlamamış bir şekilde baktı. Sirius'sa önceki anılarında olduğu gibi zevkle açıklamaya başladı.

" Baban anneni ilk defa bu gölden karşıya geçerken gördü. Babanla aynı kayıkta gidiyorduk ve baban anneni arka çaprazımızdaki kayıkta görmüştü. Ona bakayım derken kayıktan fazla çıktı ve suya düştü. Ben ve kayıktakiler kıskıs gülerken baban kurtarın beni diye bağırmaya başladı. O sırada annende Hagrid'e Burada birisi suya düştü diye bağırdı. Annen öyle deyince babanın suratını görseydin. Islak olan saçlarını geriye atıp Ben James, James Potter diye berbat durumda da olsa havasını atmaya çalıştı. Annen ise umursamayıp yeniden Hagrid'e burada birisi suya düştü diye bağırdı. Babanın suratını görmeliydin. Tüm imajı çizilmişti. Ardından bende ona elimi uzatıp kayığa çıkmasına yardımcı oldum böylece babanla arkadaşlığımız başlamış oldu." Birkaç saniye sonra kayık kıyıya vurduğunda, Sirius aşağıya atlarken konuşmayı da eksik etmiyordu.

"Cidden nasıl oldu da ben sana bu anıyı hiç anlatmadım Jamie?" Genç çocuk Sirius'un ardından atlarken;

"Çünkü her seferinde dur önce okulda yaptığımız şu şeyi anlatayım sonra tanışmamızı anlatırım demekten başka bir şey yapmadın." Diye açıkladı. Sirius, Jamie'nin söylediği doğru olduğu için hiçbir şey söylemedi. Eliyle Hogwarts'ı işaret edip;

"Hogwarts'a hoş geldin James Sirius Potter." Dedi ve Hogwarts tüm heybetiyle, etkileyiciliğiyle Jamie'yi selamladı.

Continue Reading

You'll Also Like

192K 18.4K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
68.2K 5.6K 22
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
1.6M 109K 29
Başkomiser Han Jisung ve seri katil Lee Minho
11.8M 576K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...