Uçurumdaki Sen

By legend51

5.4K 3.4K 2.8K

Geçmiş ilmeklerinden koptuğunda geleceğin esiri olan geceyle bütündü. Ruhunu şeytana satarken... More

Tanıtım
~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
AÇIKLAMA

~6~

209 111 138
By legend51

Hepinize Merhabalar
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

Keyifli okumalar...

&

Sarıldığın kollar bırakır mıydı insanı? İhanet eder miydi güven duygusu? Özlem yakar mıydı ruhu?

Ruhun fısıldadığı kelime özlemden ibaretti. Özlem kalbe battı, can yaktı. Ardından kalbe verilen savaşta galip çıktı. Kollarını sardığı Erkut Bey sessizce nefesler yudumluyordu çaresiz bedenine. Yorgun ruhuna rağmen kollarını babasına sımsıkı sarıyordu Yüsra. Yeşil hareler döküyordu yavaşça damlalarını. Kalbe indirilen hançerler bir bir yerlere düşüyordu. Fakat ruh kanıyordu. Canı çok yanıyordu. Çok yorulmuştu. Ama babası yaralarını sarıyordu işte. Kaç defa affetmişti bu yıkık adamı bir kere daha affedebilirdi.

Sahi affedecek miydi?

Hafifçe çekti kafasını Yüsra. Gözlerini kızıllar kaplamış, kalbi kor olup yanmıştı. Erkut Beye baktı uzunca. İçindeki yaraları anlatmak istercesine.

Sarılan yaraların izi kalır mıydı?

Ne kadar derin yara varsa ruhunda o kadar izi kalırdı. Her yara bir gün iyileşirdi, insanoğlundan izler bırakarak.

Can kırıkları batıyordu kalbe. Efsuni güneşin ışıkları görülmüş yüzleri aydınlatıyordu. Bir defter daha kapanıp yükseliyordu semaya.

Erkut Bey' in eli evin kapısına dokunmadan bir hışımla açıldı kapı geriye doğru. Bir beden dikildi karşılarında kollarını uzattı öne doğru ve çekti genç kızı kendisine doğru. Sessizce kokusunu yudumladı ciğerlerine doğru. İçeriye doğru adımladı genç kızla beraber kollarından tutup geniş salona doğru getirdi ve kendi bedeniyle beraber yavaşça bıraktı elinin altındaki çelimsiz bedeni.

Doyamadan biraz daha sarıldı. Kalbinden çıkan feryatlar etrafa dağıldı. Yüzünü yaklaştırdı ve öptü naifçe yanaklarından.

" Annem güzelim iyi misin kızım?"

Güzel gözlerinden bir damla firar edip aktı çenesine doğru. Oradan kalbine indi. Ruhuna damladı birer birer. Yüsra bir nefesi ciğerine heba edip ağzını araladı.

" Halacım iyiyim ben bişey yok sadece biraz tansiyonum düşmüş o kadar. Neden habersiz geldin?"

Eyşan hanım genç kızın dağılmış uzun saçlarını biçimli ince uzun parmaklarıyla geriye doğru itiyordu. Durmadan nefesler çekiyor kokusunu içine hapsediyordu. Bir süre sessizce kızını izledi. O sırada Erkut Bey ellerindeki gelirken markete uğrayıp aldığı poşetleri mutfak tezgahına bırakmış içeriye salona geçmişti.

" Kızım bak kendine dikkat et. Her baban aradığında benim canımdan can gidiyor annem." diyerek genç kızı göğsüne bastırıyordu. Erkut Bey ellerini şakaklarına doğru bastırıp kafasını yere doğru eğdi. Öğlen güneşinin çok da yakıcı olmayan güneşi odanın Aralık camlarından içeriye dolup ortalığı aydınlatıyordu.

" Tamam halacım. Dikkat ederim ben kendime eniştem gelmedi mi? "

Eyşan hanımın gözyaşları durmuş sessizce haykırıyordu ruhunun batağına doğru. Yüsra'nın çökmüş gözaltlarına, yemek yemeyi bırakmaktan epeyce kilo vermiş bedenine baktı ellerine çelimsiz ellere kilitleyip, gözlerini yeşil harelere sabitledi.

" Yok kızım enişten gelmedi. İşleri vardı. Biz haftaya beraber gelecektik ama baban dün arayınca aceleyle arabayı aldım geldim ben hemen."

Genç kız anladığını onaylarcasına kafasını aşağı yukarı salladı ve Eyşan hanımın ellerini dudaklarına götürüp bir buse bıraktı bu güzel kadının parmak uçlarına.

" Erkut hadi siz çıkın güzelce üstünüzü değiştirin kızım da değiştirsin bende size yiyecek bir şeyler hazırladım sofrayı kurayım."

Erkut Bey kafasını kaldırıp ablasını onayladı kızını süzüp bedenine zemine dikti. Babasının hareketlendiğini gören genç kız tekrardan bir öpücük daha kondurup Eyşan hanımdan çekti ellerini. Babasının gittiği yine doğru adımlayıp merdivenlere yöneldi. Halsizce bedeninde kopan depremlerle merdivenleri trabzanlara tutunarak çıktı.

Odasına girdiğinde herşeyin bıraktığı gibi düzgün olduğunu gördü. Aynanın karşısına geçip kan bulanmış okul pantolonuna baktı. Üzerindeki lacivert okul tişörtü çelimsiz bedenine bir kaç beden büyük geliyordu. Saçlarını bağladığı tokadan kurtarıp özgürce belinden aşağıya bıraktı. Elleriyle saçlarını dağıtıp dolabının karşısına geçti. Kendisine temiz kıyafetler çıkarıp yanına alarak banyoya doğru adımladı.

Üzerinden özgürce vücuduna doğru dökülen damlalar ruhundaki yaraların kan lekelerini siliyordu. Zihninde oluşan artçı sarsıntılar özgürce inen damlalara inat boşlukları düşüncelerle dolduruyordu. Bedenindeki rahatlama kalbinin derinliklerine inemeyecek kadar cesaretsizdi. Canında oluşan kırıklıklar, düşüncelerinde oluşan derin yarıklar vardı. Sessizce izliyordu hayatını bir film seyreder gibi uzaktan uzaktan.

Geniş salona indiğinde halası sofrayı hazırlamayı bitirmiş telefonda bir konuşma yapıyordu. Yüsra' yı görünce göz kırpıp yemek masasını işaret etti. Yüsra ruhsuz adımlarla yemek masasına geçip bir sandalyeye devirdi bedenini. Aradan geçen zamanda akreple yelkovan birbirini kovalarken babası yemek masasına gelmiş, Eyşan hanım konuşmasını bitirip telefonu koltuğun üzerine bırakmıştı.

" Kızım enişten de seni sordu. Bende iyi olduğunu söyledim kendine dikkat etsin ilaçlarını kullansın diyor."

" Tamam hala dikkat ederim bundan sonra."

Eyşan hanımda bir sandalye çekip bedenini genç kızın karşısına bıraktığında yemek masasındaki bu üç insan sessizce önündeki yemeklerle ilgileniyordu. Bu sükunetin ardından gelecek olan cümlelerin habercisi olan nefesler solunuyor ve ciğerlere doğru yol alıyordu. Kafalarındaki düşünceler gelecekte olan yalnızlıklardan uzak pervaneleri hatırlatıyordu.

Yemekler bittikten sonra Erkut Bey giydiği takımın kollarını düzeltirken saatine baktı. Birbiri ardına ilerleyen akrep ve yelkovan 14:05' i gösteriyordu. Erkut Bey arabanın anahtarını bıraktığı yemek masasından alırken Eyşan hanıma doğru döndü.

" Abla Yüsra sana emanet bugün dinlensin raporu var zaten. Akşama gelirken birşey almamı istersen mesaj atarsın."

Erkut bey içinde tonlarca yazılı kağıdın bulunduğu siyah çantayı alarak çıkışa yöneldi. Bu esnada Eyşan hanım tezcanlılıkla konuşmaya başladı.

" Tamam ben haberdar ederim seni bişey olursa canım."

Erkut Bey kızına gülümsedikten sonra aldığı naif bir tebessümle kapıdan çıkarak uzaklaştı.

Eyşan hanım yemeğini bitirmiş daha fazla yemesi için genç kızı teşvik ediyordu. Genç kız yiyebileceğinden fazla yemiş olmalı ki karnında oluşan ağrıdan ve ağzındaki iğrenç tattan sonra yemeye son verdi. Yorgunca ayağa dikelip yemek masasını toplamaya koyuldular.

Eyşan hanım elinde tuttuğu ilaç kabını Yüsra' ya uzattı. Raflardan birinde duran bir bardağa berrakça suyu doldurduktan sonra genç kıza uzattı. Elinde duran ilaçları uyuşuk hareketlerle ağzına götürüp bardaktaki suyu hızlıca içti. Yüzünü iğrenircesine buruşturup ilaç kabını Eyşan hanıma geri uzattı. Eyşan hanım onları dolaptaki yerine koyduktan sonra beraber geniş salona doğru adımladı.

Genç kızın başı Eyşan hanımın dizinde koltukta oturuyorlardı. Eyşan hanım kızının uzun, kumral ve nemli saçlarını elleriyle nazikçe ayırarak okşuyor bir yandan da onunla sakince sohbet ediyordu.

" Eniştenle hep bir kız çocuğumuz olsun istedik. Çok tedavi aldık ikimizde. Aramız bozuldu. Allah'tan hep bir çocuk istedim. Öyle ki bana değil de Erkut' a çok güzel bir kız çocuğu verdi. Sen hayatımıza girdin. Ben seni hep öz evladım gibi sevdim. Annen de hep kız kardeşim gibiydi. Sen benim evladımsın kızım."

Eyşan hanım dediklerinden sonra sessizce soluklandı. Yaşadıkları acının ağırlığı altından kalkmaya uğraşan güçlü bir insan olmaya çalışıyordu.

" Sana bişey olmasını göze alamam lütfen kendine dikkat et bizim için. Tekrar aynı şeyler olmasın benim güzel kızım bir daha o korkuyu yaşamak istemiyorum."

Mavi göz pınarlarından kalbine doğru akan bir damlayı zarifçe güzel ve ince parmaklarıyla sonsuzluğa doğru itti. Uzun ve  kıvrık kirpiklerinin arasında duran mavi harelerini semaya doğru kaldırıp ruhuna sızmakta olan karanlığı durdurmaya yeltendi. Ellerini tekrardan indirip kızının saçlarına bir buse armağan etti yalnızlıkla.

Genç kız kafasını halasının dizlerinden kaldırıp koltukta daha dik bir konuma gelip bağdaş kurar pozisyon aldı. Bileğindeki tokayla nemli saçlarını başının tepesinde dağınık bir biçimde topladı. Buğulanan yeşil gözlerindeki amansız uçurumlara esir düşmeyip parmaklarını güçsüzce gözlerine bastırdı. Ağzını aralayıp bir kaç kelime bahşetti Eyşan hanıma doğru.

" Halacım inan ki kimseyi endişelendirmek istemedim.   Ama annemin ölümünün üzerinden bir yıl geçti. Benim onun yanında olmam gerekiyordu. Ben bunun acısına kendi başıma katlanmak zorundayım. "

Ruhsuz bedenden çıkan can yakıcı kelimelerin ağırlığı altında ezilmiş kalpler vardı. Genç kız hayatından kopup gelen yenilgilere kulak asmayıp savaşta galip çıkmaya yelteniyordu. Kalbinden sızan kana, zihninden kopan düşüncelere inat kendi savaşındaki fermanı kendi veriyordu. Kalbindeki bütün esirlerin kuşkusuz celladı gerçeklerdi. Bir devirsiz aldığı her nefesi kendine haram kıldı.

Eyşan hanım kızını bir el hareketiyle kendisine doğru çekip göğsüne bastırıp evlat kokusunu duyum duyum içine çekti. Göz pınarlarından sayısız dökülen kör ateşlere inat nefesini tüketti zamana karşı.

" Ah kızım, benim güzel evladım ah!"

Zamanda kalan umut tohumlarının yeşerdiği güzel anlarda kaldılar öylece beraber sessizliğe adımladılar. Yüsra aklına gelen düşünceyle kafasını yavaşça halasının huzurlu ve güvenli limanından kaldırıp gözlerini gözlerine kenetledi.

" Hala benim telefonumu gördün mü? Nerede olduğunu bilmiyorum. Ecmel' le konuşmam gerek."

Eyşan hanım anladığını belli edercesine kafasını aşağı yukarı hafifçe salladı. Bir kaç saniye aralığında düşündü ve konuşmaya başladı.

" Kızım baban odandaki bı çekmeceye koymuştu. Öyle hatırlıyorum bir bak istersen."

Genç kız  başıyla onaylayıp ayaklarını merdivenlere doğru yöneltti.  Halsiz bedenini  yavaşça merdivenlerden yukarı doğru çıkarttı. Dönemecin oradaki ilk odaya girerek kapısını kapattı. Yatağının yanına adımlayarak komidinin ilk çekmecesini açarak günlüklerinin üstüne baktı. Elleriyle biraz karıştırıp günlüğün kenarına sıkışmış olan siyah telefonu eline bir emanet olarak kondurdu.

Yatağının ucuna oturarak kapalı olan telefonu açmak için girişimde bulundu. Zamanın yelkovanda sıkıştığı o saniyelerde bağdaş kurarak rahat bir pozisyon aldı. Telefon açıldığında ekran kilidini girerek bildirim paneline henüz dolmakta olan mesajlara baktı. Ecmel' den gelen mesajlara girip okumaya başladı. Endişe dolu mesajları okuduğunda böyle güzel bir dostu olduğu için Allah'a içinden şükürlerini sundu. Güzel dostunun okulda olduğu kanaatine varıp bir kaç mesajla olan durumu anlattı.

Elindeki telefonla bir süre daha oyalanıp zihnindeki düşünceleri geldiği cehennem deliğine geri göndermeye çalıştı.

Aldığı ilaçların ve yorgunluğunun etkisiyle ona meydan okuyan gözlerine ve zihnini bir hayaldeymiş gibi bulandıran beynine dur demek için telefonu komidinin üzerine bırakıp yatakta rahat bir pozisyon aldı. Üzerine pikesini yavaşça örterek yatakta cenin pozisyonuna geçti.

Gözlerinin daha fazla uyanık kalmama uyarısına uyarak usulca gizledi yeşil irislerini kirpiklerinin ardına. Ruhundan kopup gelen vaveylaları suskunca dinledi. Düşüncelerine daha fazla tutunamayarak göz kapaklarını uykunun karanlık ve güvenli kollarına teslim etti.

Uykunun huzurlu kollarında  uyku ile uyanıklık arasında geçen o sürede üzerinin narince örtüldüğünü ve yanağına yumuşacık bir buse bırakıldığını hatırlıyordu. Kapının kapanma sesini duymasına fırsat olmadan yorgunluk bedeninde esir kalıp uykuya daldı.

Boğazındaki kuruluk hissiyle kirpiklerinin altına gizli olan yeşil gözlerini kırpıştırarak açtı. Zihnini uykudan arındırıp odanın içine dolan gecenin ışıklarına baktı camından.

Kafasını yastığında kaldırıp dağılmış olan saçlarını elleriyle geriye doğru ittirip yatakta kayarak dik konuma geldi. Komidinin uzerine bıraktığı telefonu eline alarak saati açtı. Gecenin kollarında olan akrep ve yelkovan 03:17 yi gösteriyordu.

Elindeki telefona gelen bildirimlere girmek için telefonun kilidini açarak bildirim paneline tıkladı. Ecmel' den gelen iki mesaj dışında beklenmedik bir şey daha vardı.

Uyku mahmurluğu aklının kuytularını şaşkınlığa esir tutarken susadığı hissine bile kapılamıyordu. Dilinde dolanan kelimeler gelen mesajda kendini belli ediyordu. Kafasında dönen dümenlerle mesajı açıp okumaya başladı.

" Gökyüzünün maviye vurulduğu an vuruldum sana. Belki gözlerin mavi değildi ama kalbin başı ve bitişi olmayan bir okyanusu."

Yazılan bu sözler ruhuna prangalar eskitmiş bir şairin bütün dizelerini kıskandıracak güzelliğe sahipti. Sessizliğinde boğulduğu her saniye mesajın kimden geldiğini, neden geldiğini tekrar  tekrar düşündü zihninde. Özleminden bulduğu her nefeste ciğerine ihanet ederek mesajın geldiği kişinin ismi kırıklarla dolu, ruhsuz bir sesle döküldü dudaklarından.

     " Yürek Yangınım"

&


Uzunca bir süre ve uzun bir bölümden sonra selamlıyorum hepinizi artık yeniden yazıyorum ve destek olmanızı istiyorum. Bu bölümden sonra okunmalar ve beğeniler istediğim gibi olursa haftalık düzenli bölümler atacağım.

Bölümlere en çok destek veren kişilere ithaf edeceğim bölümlerimi.

Umarım beğenirsiniz.

Kendinize iyi bakın.🥰

Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 107K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
968K 63.8K 51
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
25.4M 903K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.5M 54.5K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...