Şafağın Anısı

By nursu_cugalir

297K 22.1K 3K

WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayıl... More

ŞAFAĞIN ANISI
Karakterler
1.Bölüm ❄ Ormanın Gizemi
2.Bölüm ❄ Saldırı ve Merhamet
3.Bölüm ❄ Sessizlik
4.Bölüm ❄ Çaresiz Kadın
5.Bölüm ❄ Taş Zemin
6.Bölüm ❄ Kurtlar
7.Bölüm ❄ Krallığın İzcisi
8.Bölüm ❄ Kaçma Girişimi
9.Bölüm ❄ Yolculuk
10.Bölüm ❄ Kelepçe
11.Bölüm ❄ Kötü Adam
12.Bölüm ❄ Okçu
13.Bölüm ❄ Kırgınlık
14.Bölüm ❄ Zayıf Nokta
15.Bölüm ❄ Han
16.Bölüm ❄ Gecenin Ateşi
17.Bölüm ❄ Büyük Ölüm
18.Bölüm ❄ Utanç
19.Bölüm ❄ Misafirler
20.Bölüm ❄ Kötü Haber
21.Bölüm ❄ Havadaki Yumruklar
22.Bölüm ❄ Pençeler
23.Bölüm ❄ İntikam İsteği
24.Bölüm ❄ Geçmiş
25.Bölüm ❄ Orman ve Dönüşüm
26.Bölüm ❄ Tuhaf Yaşlı Kadın
28.Bölüm ❄ Şehre Gidiş
29.Bölüm ❄ Yakalanış
30.Bölüm ❄ Kıyafet Hırsızları
31.Bölüm ❄ Balo
32.Bölüm ❄ Tehlike İşareti
33.Bölüm ❄ Sürünün Lideri
34.Bölüm ❄ Mektup
35.Bölüm ❄ İhtiyaç İçin Para
36.Bölüm ❄ Tuhaf Not
37.Bölüm ❄ Tuhaf Adamın Bakışları
38.Bölüm ❄ Yeni Kadın
39.Bölüm ❄ Tuzak
40.Bölüm ❄ Zincirler
41.Bölüm ❄ İhanet
42.Bölüm ❄ Panzehir
43.Bölüm ❄ Göl
44.Bölüm ❄ Ölü Adam
45.Bölüm ❄ Mükemmel Kurtuluş
46.Bölüm ❄ Gerçek İnsanlar
47.Bölüm ❄ Ölü Kurtlar
48.Bölüm ❄ Yuva
49.Bölüm ❄ Kavuşmanın Sıcaklığı
50.Bölüm ❄ FİNAL

27.Bölüm ❄ Yemek

4.2K 373 25
By nursu_cugalir

Alina Myrina, sabah gözlerini açtığında, zihnine ve kafasına bir ağırlık yerleştirilmiş gibi hissetti. Gözlerini her ne kadar açık tutmaya çalışsa da onlar sürekli aşağıya düşüyordu. Boğazında ağrı vardı ve bu ağrıdan dolayı yutkunmakta zorluk çekiyordu, çabayla yutkunduktan sonra da bademciklerine keskin bir acı doluyordu. Ciğerlerinin acıması da cabasıydı.

Boğazından bir öksürük kopartma isteği geldiğinde, gerçekten de hasta olduğunu anladı. Yani hasta olmaya başlıyordu, ki vücudu bu isyanda haklıydı. Dün gece çok fazla soğuk yemişti. Bu kulübeye sığınsa da dün gece o soğuk, bedenine sertçe vurup kaçmıştı.

Üzerindeki postu çıplak ayaklarıyla iteledi ve etrafına baktı. Gündüz gözüyle görünen bu yer, gecekinden daha az ürkünç görünüyordu. Pencere genişliğinin az ve perdelerin pencereyi sarmasından dolayı yine de çok fazla gün ışığı giremiyordu içeriye. Şimdi burası daha az kasvetliydi. İçinde insan eti de olan yahni çömleğinin kapağına birkaç sinek konmuştu. Dün yanlışlıkla insan eti yediğini hatırladığında midesi bulandı, kusmamak için kendini zor tuttu.

Ayağa kalkıp bukle bukle olan, göğüslerine kadar uzanan parlak sarı saçlarını karıştırdı. Pencereye doğru ilerleyip kahverengi perdeyi açtı. Kar yağmıyordu şimdilik, ancak güneş de olduğu söylenemezdi. Bulutlar, güneşi kapatıyordu. Zemindeki kütle kütle kar, aynı sertliğini koruyor, ormanın ağaçlarındaki dallara düşen karlar, çokluğundan ödün vermiyordu.

Ne yapacağını bilmez halde birkaç saniye volta attı. Lavabo olduğunu tahmin ettiği pis odaya girdi, rutin işlerini görebildiği kadar görüp tekrar salona geçti. Islak ellerini tuniğinin siyah kumaşına silerken, mutfak olduğunu bildiği o yerden tıkırtılar geldi. Merakla birkaç hızlı adım attı. İçeriye girdiğinde, o tuhaf bunağı gördü.

Hreak, ahşap masasının oradaki sandalyesine oturmuş, bakır çanağına koyduğu çorbasını içiyordu. Alina'nın kapıyı gıcırtıyla açış ve adım seslerini duymuş olacaktı ki, sandalyesinin kenarına bıraktığı tahta bastonunu tuttu ve duraksadı. "Sen misin, kızım?" diye sordu kısık bir sesle. İnce derisi buruşmuş, gözleriyle bütünleşmiş gözkapakları kıpırdandı.

Alina başını onaylarcasına salladı, ama bunu onun görmediğini bildiğinden dolayı, "Evet, benim," dedi. Kadının karşısındaki daha eski sandalyeyi çekti ve oturdu.

Kadın soluğunu verdikten sonra bastonunu tekrar yerine bıraktı. Ardından yemeğini yemeye devam etti. "Biraz yemek ister misin?"

"Hayır, Madam Hreak, teşekkürler."

"Yemek konusunda bana güvenmiyorsun," dedi Hreak, kaşığındaki çorbayı içe göçmüş soluk dudaklarına yönlendirdi.

"Evet," diye itiraf etti Alina.

"İyi," dedi Hreak. "Bir insanın bu konuda bana güvenmemesi normal zaten. O zaman, tezgâhta biraz domates ve soğan var. Kasaptan aldığım dana eti bozulmuş olabilir ama sen yine de bir kontrol et. Onlarla kendine yemek yapabilirsin. Ha bir de, ağzı kapatılmış çömleğin içinde biberlerle patatesler olmalı. Ama biber acı olabilir, dikkatli ol."

Alina sandalyesini ittirip kalkarken, bileğine taktığı kayışı parmak uçlarıyla aldı ve saçlarını bağladı. "Kyron ne zaman gelecek? Bunu biliyor musun? Ya da gerçekten gelecek mi?" Hreak'ın dediği gibi, ağzı kapatılmış çömleğin içinde patatesler ve biberler vardı. Temiz suyu, geniş bir çanağın içine doldurdu ve biberleri yıkamaya başladı.

"Gelecek. Ne zaman geleceğini bilmiyorum. Her şeyi göremem."

"Sorun değil," dedi Alina. Küçük meyve bıçağıyla patatesleri soymaya başladı. "Patatesleri pişirebilir miyim?"

"Ocağı yakman için malzemeler kenarda var."

"Teşekkürler." Hızla soyduğu patatesleri, çanağa koyduğu suyla yıkadı ve kenarlara göz attı. Kadının dediği malzemeleri gördüğünde oraya yaklaştı, malzemeleri eline alıp uzun bir uğraş sonucunda ocağı yaktı. Bu konuda pek becerikli olduğu söylenemezdi, çünkü hayatında pek yemek yapmamıştı. Aşçıları ona yemekleri en güzel şekilde yapar ve sunardı. O günleri özlüyordu.

Patatesleri, tencereye doldurduğu, bir tutam tuz eklenmiş suya koydu ve tencereyi, ocağın üzerindeki tele geçirdi. Onları, haşlanması için biraz serbest bırakırken, Hreak'ın karşısındaki sandalyeye tekrar oturdu. Bu kadınla konuşacak bir şey bulamıyordu, bulunca da söyledikleri rahatsız ediyordu.

"Senin yanında kaldım," diyerek söze girdi. "Az sonra da sana ait olan yemekleri yiyeceğim. Karşılığında bir şey istemeyecek misin?"

"Karşılık istemeyi bırakalı çok oldu," dedi Hreak, içindeki çorbayı içerek bitirdiği bakır çanağı avucuyla geri ittirirken. Oymalı kaşığı, çanağın içinde sallandı.

"Senin için bir şey yapmamı istersen şimdi buradayım."

"Hayır, yok," dedi, itiraz istemez gibiydi.

Alina boğazını temizledi, yaptığı şeylerin borcunu ödememeyi sevmiyordu.

Bu sırada kapı, hışımla çalınmaya başladı. Yüksek kapı gürültüsü, tüm kulübeyi sardı. Hreak bastonunu aldı ve doğruldu.

"Bekle," dedi Alina. "Ben açarım." Kapıyı çalan kişinin, Kyronlar olduğunu umuyordu. Mutfak kapısını çekip içeriye girdiğinde dış kapıyı açtı ve umduğu şeyin gerçek olduğunu gördü. Kyron en öndeydi ve yüzünde endişeli bir ifade vardı. Ve bir o kadar da öfkeli. Kalın dudakları ve çenesi kasılmıştı. Hiçbirinin üzerinde kürk yoktu, kıyafetleri gelişigüzel giymişlerdi. Alina onların üzerinde neden kürk olmadığını düşünürken, tüm kürkleri kendisinin aldığını fark etti. Suçluluk duygusuyla alt dudağını ısırdı. Geride bıraktığı çantaları almışlardı.

Kyron, Alina'yı sağlam ve canlı olarak gördüğünde yüzündeki endişe ifadesi silindi ve yerini rahatlama aldı. Tuttuğu soluğunu verirken mavi gözlerini ilk önce Alina'da, sonra da evde gezdirdi. Çok geçmeden kızın bileğini kavradı ve hafifçe kendine çekti. "Neredesin sen?" diye sordu.

Alina omuz silkti, içeriye aheste aheste gelen Hreak'a baktı. "Beni evine davet etti. Soğuktan donarak ölmektense burada uyumayı tercih ettim."

Kyron, "O kim?" diye fısıldadı merakla.

"O iyi bir kadın."

"O kim, Alina?"

"O da sizin gibi." Alina, bunu Hreak'ın duymaması için kısık sesle söylemişti ancak duymaması imkânsızdı, o da bir kurttu ve duyma duyusu gelişmişti. Hreak'ın bunu sorun etmeyeceğini umuyordu.

"Bir kurt mu?" diye arkadan sordu Lissa şaşkınlıkla.

Hreak yavaş adımlarla oraya ulaştığında bastonuyla birkaç kişiyi kontrol etti. Ardından ellerini Kyron'un yüzünde gezdirdi. Kyron geri çekilmeye çalışsa da Hreak onu bırakmadı. Diğerleri onu şaşkınlıkla ve merakla izliyordu.

Hreak, "Demek Kyron sensin," derken parmak uçlarını Kyron'un yüzündeki hatlarda gezdirmeye devam ediyordu. "Güzel bir yüze ve güzel dudaklara sahipsin. Tüm bunları görememem ne üzücü." Geri çekildi, arkasındaki Lissa'ya yöneldi. " Gözlerin ne renk?" diye sordu Kyron'a.

Kyron ona anlamazlık ile bakarken, "Mavi," dedi. "Gözlerim mavi renk."

Lissa yüzünü, Hreak'ın ellerinden hışımla kurtarmaya çalıştı, Hreak pes edercesine bırakıp Maris ile Alma'nın yüzünü inceledi.

"Bu kadın ne yapıyor?" diye sordu Lissa.

"Yüzünüzü hissediyor," diye cevapladı Alina. "O göremiyor."

Hreak bitirdikten sonra içeriye doğru yürümeye başladı. "Gelebilirsiniz."

Herkesin gözleri Alina'ya çevrildi. "Gelin," dedi Alina. "Sorun yok. Hem, yemek pişiriyorum."

Lissa ayakkabılarını çıkarıp içeriye en önden geçerken, "Gerçi biz bir bütün kuzuyu yemiştik ama hâlâ yiyebilirim," diye homurdandı.

Herkes içeriye geçip Alina'nın yattığı divana otururken Alina mutfak kapısının pervazına gitti ve bedenini oraya yaslayıp kollarını göğsünde buluşturdu.

Hreak şöminenin başındaki mindere kuruldu ve şömineyi körüklemeye başladı. "Bu gece burada kalabilirsiniz."

Alina buna şaşırsa da belli etmedi. Yine de kadına karşı şüpheli yaklaşıyordu. Aslında artık her şeye şüpheli yaklaşıyordu. Attığı bir adımın, onu nereye götüreceğini bilmiyordu ama yine de sesini çıkarmadı.

Alma'nın mutluluğu, yüzüne yansıdı. "Gerçekten mi?"

"Bunu neden yapıyorsunuz?" diye sordu Kyron gözlerini kısarak.

"Çünkü dillere destan, sözde güzel olan yalnızlık, beni artık sıkmaya başladı," dedi Hreak, yaşlı titrek sesiyle. "Burada kalmanıza müsaade ediyorum. Kızlar için gardırobumda gençliğimden kalma rahat elbiseler var ama erkekler için yok."

"Sorun değil," dedi Maris. "Burada kalmamıza izin verdiğiniz için teşekkürler."

Alina, madem elbise vardı da neden bu pis kıyafetlerle yatmama müsaade ettin, diye isyan etmemek için kendini zor tuttu. Burada kalmasına izin vermesi bile ona minnettar olmasına yetiyordu. Bir şey demeden, yemeği kontrol etmek için mutfağa gitti. Tenceredeki yemeği, ahşap kepçeyle biraz karıştırdı, pişmelerine az kalmıştı. Tekrar aynı konumunu aldı.

"Siz hepiniz kardeş misiniz?" diye sordu Hreak, sırtını şöminenin köhne ve kâgir duvarına yaslarken.

"Ben onların kardeşi değilim," dedi Alma sevecen sesiyle. "Ben onların sürüsündenim."

"Annen baban öldü mü?"

Alma yutkundu, bakışları düştü. "Evet," dedi öncekinden daha durgun sesiyle. "Ben öksüzüm. Sürümüzde bir sürü öksüz bulunuyor, tek ben değilim."

Alina, Alma'nın öksüz olduğunu bilmiyordu. Kaşları şaşkınlıkla kalktı.

"Onlar nasıl öldü?" diye acımasızca sordu Hreak. Alina onu susturmak istedi ama Alma çok da rahatsız olmuş gibi görünmüyordu, tam aksine, bu sorulara alışmış gibiydi.

"On sekiz yıl önce veba hastalığına kapılmışlar. Tabii ben o zamanlar yalnızca iki yaşında olduğum için o günleri hatırlamıyorum."

Maris, "Annem de onu bulmuş, onu büyütmüş ve sürümüzden bir kurt olmasını sağlamış," diye tamamladı onu.

Onlar konuşmaya devam ederken, Alina tekrar mutfağa gitti ve yemeği kontrol etti. Yemeğin piştiğini düşünerek onu ateşi hâlâ az önceki gibi hışımla yanan ocaktan çekti. Kara tencereyi tezgâhın üzerine bıraktı ve biraz mayışmış domatesleri doğradı. Tabaklara haşlanmış patatesleri, biberleri ve domatesleri koyarken, onların et sevdiklerini fark etti. Yapacak bir şey yoktu, elindeki imkânlar bu kadardı ve bu kadarını yaptığı için bile ona minnettar olmaları gerekiyordu.

Tabakları, mutfakta zar zor bulabildiği siniye koydu ve içeriye geçip herkese tabağını verdi. Lissa ile Maris bu kuru yemeğe yüz buruşturarak baksa da, Kyron ile Alma tepkisiz kaldı. Kyron çatalıyla patatesini eşelemeye başladı. Alina sonunda oturmanın rahatlığıyla, şöminenin başındaki mindere iyice kuruldu, yemeğini yemeye başladı.


Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Yorumlarınızı esirgemeyin. Rahatsız olduğunuz veya beğenmediğiniz bir yer varsa lütfen onları söyleyin. Görüşmek üzere ♥ 


Continue Reading

You'll Also Like

47.5K 2K 4
"Asia.." dedi, belinden tutarak zapt etmeye çalıştı hırçın kadına. Aslı, beline sarılmış kollardan kurtulmak için çırpınmaya başladığında, adamın haf...
3.2K 1.3K 20
Aşktan Düşmanlığa giden bir aşk hikayesi. "Bakalım düşman olarak kalabilecek misin?" Güçlü bir kadın , güçlü kalmak ve hayatta kalmak zorundadır. Baş...
1.7K 276 12
Düşününce, ben bilerek sobelendim. ... otuz.üç.yirmi on sekiz'e.
1K 156 24
İnsan yapımı bir robot karşınıza geçip özgür iradenizin olmadığını ve bu kitabı tercih edip etmeme kararınızın aslında sizden bağımsız gerçekleştiğin...