Uçurumdaki Sen

נכתב על ידי legend51

5.4K 3.4K 2.8K

Geçmiş ilmeklerinden koptuğunda geleceğin esiri olan geceyle bütündü. Ruhunu şeytana satarken... עוד

Tanıtım
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
AÇIKLAMA

~1~

1.1K 651 769
נכתב על ידי legend51

Hepinize Selamlar♥
Nasılsınız? İyi olmanızı umut ederim.

Keyifli okumalar...

&

Beklemek neydi? Ne kadar süre beklerdi bir insan? Belki ölüme kadar, belki sonsuza kadar. Bunu bilmeye yüreği yoktu daha.

Yoğun bakımın camı önünde bekledi. Hayallerini umutlarına katarak yalnızlığı yok sayarak bekledi. Tuzlu damlacıklar son zamanlardaki gibi o güzel gözlerindeki harelerden yanaklarına akıyordu. Her akışında biraz daha fazla yangınlar bırakıyordu ruhunda. İçeride yatan annesine bakamadı.
Bakamazdı. Yüreğinin yangını buna engel oluyordu.

Onun iyi olmasını diledi, olmayacağını bilerek. Geçmesini diledi içindeki sızının ama olmadı. Her geçen saniye biraz daha arttı. Kafasını çevirdi babasına doğru. Kendi yokluğuna sığınmış sırtını duvara dayamıştı. Kim bilir o an aklında hangi şeytan ne için konuşuyordu. Yaslandığı beyaz duvar bu adam için ne kadar da temizdi.

Kendi düşüncelerinde boğulurken tekrardan çevirdi kafasını annesine, bu sefer bakmak istedi. Belki bu annesini son görüşüydü. Biraz daha acıdı canı . Yanmak istedi o an, her şeyden habersiz ölmek. Kaldırabilir miydi ki bunu? Güçsüz parmaklarını yüzüne doğru kaldırıp harelerinden dökülen hayat kırıklıklarını sildi. Parlak yeşil gözlerini birkaç kez kırpıştırdığında görüntüsü netleşmişti. Uzunca baktı annesine gözlerinin altı mor tonlarını barındırıyordu. O melek kadının yüzü beyazlaşmış ölüm an be an gelecek gibi yatıyordu. Her şeyden bir haber yatıyordu orda bir melek . Sadece kemikten ibaret parmaklarını güçsüzce dokundurdu yoğun bakımın camına. Kalbinin en derininde bir sızı vardı hiç geçmeyen. Söylemesi tarifi zor bir sızı. Ağzından çıkan hıçkırığa engel olamazken ruhuna dokundu yakarışları. Omzunda bir el hissetti. Bir an için ruhuna saplandı derin acılar oluk oluk ölüm aktı ardından. İrkilerek arkasına doğru yavaşça döndü. Kahverengi gözlerinden damlalar özgürlüğe kavuşmak istiyordu. Belli ki babası da ölüme esir vermekten korkuyordu bir meleği.

Babasının boynuna kollarını doladığında hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladı. Yetmez miydi bu acı? İçi cehennem sıcağını yaşarken düşünceleri buz kesiyordu. Babası tereddüt etmeden kızını sıkıca bağrına bastırırken kulağına yaklaşarak şu sözleri fısıldadı.

"Herşey geçecek buradan annenle birlikte çıkacağız. Ağlama annen seni böyle görmek istemezdi lütfen." aklı hala şu sözdeydi. "Geçecek." geçecek miydi gerçekten? Geçeceğine inandı. Belki de elinde olan tek şey inanmaktı. Bir bıçak yarası nasıl bedende izler bırakırsa geçen zamanda onun ruhunu yelkovana hapsetmişti.

Ne olduysa inandığı an başladı. Ruhuna bir bir hançerler saplandı. O an oluşan kalabalık ölümün habercisiydi. Babasını ittirip kapıya ilerlemeye başladığında güçlü kollar tarafından durdurulması bir oldu. Yanaklarındaki damlalar yetmezmiş gibi canından can almaya devam etti. Hıçkırıklarını durduramazken güçsüzce durmaktan başka çaresi yoktu. Babasının ona söylediği sözler bir buhar gibi havada asılı kalıyordu. Yeşil hareleri sımsıkı kapattı. Hiç açmak istemez gibi öyle olunca geçecek gibi kapattı. Acı üç harflik bir kelime nasıl da yakıcıydı. Kalbine inen okların akıttığı kanlar yetmez miydi?

Ona sonsuz gibi gelen bir süre öylece bekledi. Demek ki insan sonsuza kadar bekleyebilirdi. Sadece meleğine ölümün dokunmamasını diledi. O an kendini o kadar aciz hissetti ki bileğinde olan prangalar çıkmak bilmiyordu. İyileşmesi ne kadar imkansızdı. Oysaki içerideki melek bütün imkansız duvarları yıkmayı öğretmişti ona. Şimdi de yıkmalıydı. Verdiği sözü tutmalıydı. Acıdan kavruluyordu bedeni bir küçük tebessüm için dileniyordu ruhuna. Elinde durduğundan bir haber annesinin ceketini yaklaştırdı burnuna. Acıların altına gizlenmiş kokuyu soludu. Bu koku... Nasıl bu kadar şefkat kokardı? Nasıl bir sınavdı bu, o kokuyu soludukça soluyası geliyordu?

Binbir bıçağın kalbine kesitler attığını hissetti. Beyaz zemin kana bulandı zihninde. Düşünceler kafasına baskı uyguluyordu rahat kalmak için.

Doktor dışarı çıktığında bir umut yüzüne baktı. Ama doktorun gözlerinde çaresizlikten başka birşey yoktu. Bıçakların daha derinlere batıp nefesini kestiğini anladı. Anlamamayı dilediğinde ölüm için çok geçti. Başı dönmeye başladı birden kalbi sıkıştı. İlk başta olayı idrak edemedi. Erkut Bey daha sıkı sarıldı kızına yüreği kor olmuşken canının canını düşünüyordu. Doktorun ağzından çıkan sözlerse son duyduğu sözlerdi. " Elimizden geleni yaptık ama kalbi daha fazla dayanamadı... Başınız sağolsun. Gerçekten çok üzgünüm."

Çığlık atarak soluk soluğa uyandı. Kabuslar ölüm kadar beterdi. Nefesini düzene sokmaya çalışırken kapının açılma sesini duydu. Kafasını çevirdiğinde babasının endişeli yüzüyle karşılaştı. Acı sinsiydi her an belirebilirdi. Nerde gün yüzüne çıkıp gündüzü geceye katacağını kimse bilemezdi. Babası bir şey söylemeden hızlıca yanına gitti genç kızın. Canından bir parça olan kızının terden yüzüne yapışmış uzun saçlarını çekti. Derin bir iç çekti Yüsra. Bu iç çekiş birçok duyguyu barındırıyordu; korku, endişe, özlem en çokta hüzün vardı bu iç çekişte. Geçmişin acısından birkaç parça hüzündü. Babasının güven veren kollarını hissedene kadar düşüncelere daldığından bir haberdi. Sımsıkı sarıldı babası kızına. Ara sıra görürdü Yüsra böyle kabuslar ancak bu aralar biraz fazla mı görüyordu? Belki o gün cehennemin ilmekleri koptuğu içindi. Normal diye düşündü Erkut Bey.Geçmişin izleri peşlerinden gelmekten sürekli gölge gibi durmaktan çekinmiyordu. Erkut Bey zaten bunu biliyordu en çokta bundan korkuyordu. Acının etrafı sarmasını, ruhuna kelepçeler takmasını istemiyordu.

Erkut Bey kızından ayrılıp konuşmak için kızının yüzüne baktı ardından, dudaklarını araladı.

"İyisin değil mi meleğim?" cevap beklercesine kızına baktığında Yüsra buruk bir tebessümle karşılık verdi.

"İyiyim baba." Erkut Bey emin olmak istercesine yüzünde dolandırdı keskin mavi gözlerini.Yavaşça ayağa kalktığında kolundaki gümüş saatine baktı. Ardından kızına bakarak kolundaki saati işaret etti.

"Hadi bakalım okula geç kalacaksın aşağıda kahvaltıya bekliyorum." genç kız babasının söylediği şeylere karşı suratını astı.

"Tamam baba hazırlanıyorum. " Geçiştirmek için söylenen bu sözler Erkut Beyi bir süre düşündürdü. Kızının güzel gözlerine baktı. Yine acının kırıntıları geziniyordu gözlerinde.

"Bugün gitmek istemezsen anlarım ." Yüsra' nın yüzü sadece bir an durakladı hiç bir mimik kımıldamadı yüzünde. Gözlerini babasının gözlerine kenetledi ve bir şeyler söylemek için kurumuş dudaklarını araladı.

"Sanırım gitmek benim için biraz daha iyi olur." Erkut Bey kızının sözlerine karşılık bir kaç saniye bekledi. Onun için ne kadar can yakıcı olduğunu ruhunda nasıl yaralar bıraktığını iyi biliyordu.

"Tamam meleğim meltem ablan kahvaltıyı hazırladı bende birazdan işe gideceğim aşağıda bekliyorum seni. " Ve Erkut Bey onu orada aklında binbir türlü düşünceyle bırakıp kapıyı çekti.

Dağılmış beyaz yatağından kalkarak yatağın yanındaki balkon kapısının önüne geldi. Aldığı nefes yeterli gelmiyordu yaşam için mücadele veren ciğerlerine. Odayı çevreleyen duvarları aşarak balkon kapısını araladı. Temiz havayı daha önce hiç solumamış gibi içine çekti. Yeşil gözlerini itinayla gezdirdi büyük bahçede.

Anıları gözünde canlandı bir bir. Ruhunun kırıklıkları bırakmıyordu peşini. Hafifçe nem bulan parlak yeşillerini kapatıp tekrar açtı. Daha fazla zaman kaybetmemek adına odasına doğru adımladı. Yatağın karşısında bulunan beyaz gardrobuna doğru ilerledi. İçerisinden özenle yerleştirilmiş okul formasını çıkartıp yatağın üzerine koydu. Adım adım ilerleyerek banyonun yolunu arşınladı.

Sıcak su bedeninden akarken gördüğü kabusu düşündü. Uzun süredir annesinin öldüğünü görerek uyanmak Yüsra' yı bir hayli yıpratmıştı. Hayat hep yıpratırdı, yıpratacaktı. Gözlerini her kapadığında gördüğü görüntüler yüzünden, uyumaya korkar olmuştu. Bunlar fazlaydı, ruhu kirli bir şeytana bile fazla gelirdi yaşanan acılar. Bedenini rahatlatan duş, ruhuna iyi gelmiyordu.

Aynanın karşısına geçip yüzünü inceledi bir süre. Göz altları uykusuzluğun izlerini taşıyordu. Üzerine kondurduğu kıyafetler çelimsiz bedenine büyük geliyordu. Yüzü solgun olmasına karşın dudakları hala kırmızıyı kıskandırıyordu. Omzundan beline doğru inen nemli saçlarını yukarıda bağladığında ayakkabılarını giymek için çekildi aynanın önünden. Siyah çantasını omzundan aşağıya doğru sarkıttığında merdivenlere yönelmişti. Merdivenleri hızlıca inerken son basamağına geldiğinde onu büyük bir dikkatle inceleyen babasını gördü. Keskin kahvelerin bakışı geçmişi yâd eder cinstendi.

Babasının boynuna sıska kollarını doladığında yanağına uzanıp bir öpücük kondurdu. Acıları mutlu olarak ört bas etmeye alışmıştı belkide. Ruhuna vurulan kirli damgaları olmayan mutluluklarıyla örseliyordu.

"Babacım." Yüsra babasının karşısındaki sandalyeyi çekip oturduğunda Erkut Bey tebessümle kızını izliyordu. O bu davranışları biliyordu, kızını çok iyi tanıyordu bazı babaların aksine. Can acısının ne kadar fazla olsa da kapatmaya çalıştığını biliyordu.

"Küçük hanım bakıyorum neşeniz yerine gelmiş." Yüsra küçük bir tebessüm bahşettiğinde Erkut Beye önündeki tabağa dönmüştü. Mutluluk belkide kızının minik bir tebessümüne gizlenmişti.

" Sabah seni gördüm ya ondandır." Erkut Bey elindeki tostu bırakıp kızına baktı çok güzel bir kalbe sahip yaralı bir kız çocuğu. Kaderi kalbi kadar güzel olsaydı bütün gül bahçeleri utanırdı güzelliğinden. Bu güzel gülün hayatında düğüm olan sarmaşıklar bir türlü bıkmıyordu güzel kızı acıtmaktan.

"Yüsra sana bir şey söylemem gerek." Pür dikkat babasına baktı Yüsra hayatına dolanan karmaşıklıklar silsilesine bir kor daha alevlendi.

"Kabusların artıyor biliyorum ilk başta da istemedin ama sana yardımcı olmam gerekiyor kızım. Bugünün bizim için ne kadar kötü olduğunu biliyorsun. Sen güçlü bir kızsın. Fakat psikolojik destek almak istersen sana yardımcı olacağım ben hep burdayım kızım. " Duyduklarını bir süre sindirmeye çalıştı.Babasına baktığında yutkunamadığını hissetti .Babası ona acıyordu. Cehennem ateşinden çıkmış ölü ruhlar esir alıyordu aciz bedeni . Bu gerçeği kabullenmek istemedi. Acınmak aciz bir durumdu. Babasının ona acımasını istemiyordu. Kalbini sıkıştıran acılar sarılan yaralar tuz oluyordu. Ne kadar zaman sonra bıkacaklardı sarılan yaraların açılmasından?

"Tamam baba konusunu açma lütfen istersem sana söylerim. " Yüsra sadece kahvaltısına döndü. Yeşil harelerden hayal kırıklıkları okunuyordu. Şeytan zaman kolluyordu ölüme sızmaya. Ruhunun kulağına üflüyordu bir bir vesveselerini.

"Tamam kızım. " Erkut bey kahvaltıyı bitirince kızının çantasını aldı. Sadece ruhun nefes sesleri vardı ortalıkta.

Siyah renkli arabasına bindi Erkut Bey. Yüsra derin bir nefes soluyarak arabanın yan kapısını açtı. Kalbinden içeriye kan sızıyordu. Derin düşünceler beynini parçalıyordu genç kızın. Kalbin kenetleri düşüncelere vurulan bir darbeydi. Aynı şeyler durmadan tekrarlanıyordu beyninde.

Okula geldiğinin bile farkına varmadı. Erkut Bey yavaşça dokundu kızına. Irkildi bir an sonra babasına sahte bir tebessüm atıp " Görüşürüz. " dedi sadece. Ardından hızlıca çantasını alıp kapıyı kapattı. Erkut Bey sadece yaralı meleğin arkasından baktı. Gözden kaybolup okula girince arabayı çalıştırıp yola koyuldu.

"Günaydın." Yüsra yaşadığı olayları bir kenara itip tebessüm etti. Ecmel karşıdan gulumseyerek ona doğru geliyordu. Ardından cevap vermek için ağzını araladı. Şüphesiz ki tebessümü bazı şeyleri kapatmak içindi. Kalbinin derinini kimse görmesin istiyordu.

"Sanada günaydın Ecmel" Yüsra arkadaşının yanına gitti. Okulun yolunu beraber yürümeye başladılar.

"Nasılsın bugün birtanem ?" Bu soruyu duyunca bir kaç saniye bekledi. Belki de daha fazla bekledi bilmiyordu. Beklemek fayda vermezdi, silmezdi geçmişi ne kadar süre olursa olsun. Cevap veremeden arkadaşı konuşmaya başladı. Bazı soruların cevabı, bazı sorularınsa kendisi yanlıştı.

"Birşey oldu değil mi? Ne oldu güzelim anlat bana." Anlamıştı, her zaman anlardı. Sıkkın bir nefes verdi. Geçiştirmek isterdi ama o anlardı. Anlaması bazen can yakıcıydı.

"Yok birşey ne olsun ki? " Ecmel ikna olmuyordu. Hep öğrenmek isterdi. Yüsranın cehennem ateşi için fazla masumdu Ecmel. Peki ya neden hala ruhunu ve iradesini şeytana satmış bir insanın yanındaydı. O şeytandı ve o cehennemdi.

"Yüsra anlat hadi güzelim." Arkadaşının yumuşak ses tonuna karşılık pişman oldu. Fakat anlatmak istemiyordu. O pişman olmamalıydı.Unutmak istiyordu babasının bakışlarını ama biliyordu unutmak hatırlayana kadardı. Dayanmak buzdan duvarlar yapmak istemiyordu.

"Yüsra cevap versene iyi misin?" Düşüncelere daldığını anladı. Düşünceler beynini yiyen farelerdi hiç rahat bırakmazlardı.

"Ecmel birşey yok işte her zaman ki olan şeyler." Arkadaşının kırıldığını hissetti. Ama o yüsraya hiç kırılmazdı. Yoksa kırılmış mıydı? Kırılmak acizlikti. Zaten arkadaşı masum biriydi, masumlarsa hep acizdi.

"Tamam Yüsra anladım. " kırıldığı her halknden belliydi. Yüsra kırmak için değil onun da cehennemi olmasın diye yapıyordu bunu.

"Sen nasılsın bugün beni bırak da sen anlat bakalım. " Arkadaşının yüzü aydınlandı iyi olduğunu hep belli ederdi. Her daim mutlu olurdu yüzünden gülümseme eksik olmazdı.

"Iyiyim. Bugün edebiyat sözlüsünden de yüksek alırsam çok daha iyi olacağım ." Beraber gülmeye başladılar belki Yüsra samimi gülmüyordu ama ufuk gülücükler bazen çok gerekliydi.

"O sözlüden hep kalıyorum. " Ecmel bunu söylediğinde Yüsra temiz havayı ciğerlerine doldurmak istedi, fakat içindeki yangın sönmezdi. Büyük ihtişamlı okulun adında gözlerini gezdirdi kısa bir an; 'Melikşah Anadolu Lisesi' Büyük okulun fayanslarla kaplı merdivenlerine adımladılar birlikte. Etrafta yüzünü gezdirip tanıdık sima aradı fakat yabancı insanlar her yerdeydi. Merdivenleri çıkmaya başladıkları an bir sey oldu. Merdivenlerden biri tarafından itildiğinde çıktığı bir kaç basamağı sendeleyerek düştü. Ağzından çıkan küçük iniltiyle birlikte bir kaç yüz genç kızın olduğu tarafa döndü.

Elini yere koyup destek almaya çalıştığında gözünün önüne uzatılan ele baktı. Kafasını kaldırıp elin sahibine baktığında okulda bir kaç defa gördüğü bir çocuktu. Yardım edilecek kadar aciz değildi. Ecmel şaşkınlık içinde olduğu yerde duruyordu. Beyninden vurulmuş gibiydi.

Çocuğun elini nazikçe ittirdi. Bunu yapmalıydı en azından. Ilerlemeye çabaladığında Ecmel yanına gelerek kolundan destek verdi. Bacağında bir sızı vardı ve uğursuz kan oradaydı. Bacağına baktığında kırmızı sıvının okul pantolonuna bulaştığını gördü. Kafasını kaldırıp karşısına baktığında sinir ayak uçlarından başlayıp bütün vücuduna yayıldı. İliklerine kadar şeyatnın günahını hissetti. Sahte bir şekilde elini ağzına atmış duran kıza baktı.Oyunculuğunun gerçekten iyi olduğunu düşündü. Peki kızın karakteri ne kadar iyiydi?

"Ay! Pardon bilerek oldu canım." Ağzını büzerek konuşan kıza yüzünü buruşturdu. Bu kızdan nefret ediyordu. Bir şey söylemeye gerek duymadan ilerleyeceği sırada kolundan tutulmasıyla olduğu yerde durdu. Şeytana uymak istemiyordu ama şeytan karşısında dikelmişken bu çok zordu. Şeytan sinsiydi, ve insanlarsa çabuk kanan.

Kolundan tutan kıza nefretin en çirkin haliyle baktığında bir adım geri gitti. Onunla uğraşıp zaman kaybetmek istemiyordu. Zaman şeytanın eline geçmemeliydi. Ecmel' i bekletmek doğru değildi.

"Hadi ama bu kadar çabuk gidemezsin daha oynamaya başlamadık." Genç kızın ağzından bir kıkırtı döküldüğünde etraftakiler pür dikkat onları izliyordu. Peki nerdeydi bu oyunun piyonu? Tam karşısında durmuş ona bakıyordu

"Çok yazık fiziksel olarak gelişmişsin ama beynin hala oyun çağında." Genç kız bunu söylediğinde etraftakilerin bazılarından gülme bazılarından fısıldaşma sesleri geliyordu. İşte bu kadar ucuz insanlar vardı hayatında. Arkasından atıp yüzüne gülecek, kendini küçük düşürecek insanlar vardı.

"Benimle düzgün konuş!" Sude Yüsra' ya doğru atak yaptığında geriye doğru çekildi. Şeytan artık karşısında değil bedenindeydi ve nefret ininden çıkmış etrafa sıçrıyordu. Bir kaç saniye durduktan sonra sağ elini kaldırıp karşıdaki kıza sinirini çıkarmak istercesine bir tokat attı. Şeytana uymak ne kadar kolaydı. Anın şokuyla kızın ağzı aralanırken müdürün tok sesi geleceğin habercisi olarak duyuldu. Bedenini ele geçiren nefretten kurtulunca şaşkınlık bedeninin esiri oldu.

&

Bölüm nasıldı okurlarım?

Eğer yazımda hatalarım varsa söyleyin lütfen. İyi yada kötü ne isterseniz yazabilirsiniz yoruma.
Sizleri seviyorum ♥

İNSTAGRAM: f_azkx

DÜZENLENDİ

המשך קריאה

You'll Also Like

134K 9.3K 89
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
1.2M 25.4K 22
Körkütük sarhoş bir kız. Bir bar ve yaşanmaması gereken bir gece. Adamın tek istediği, tenine yüz sürdüğü kadınla sevişmek. Asla daha fazlası değil l...
115K 3.4K 39
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz nie peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öde...
945K 62.2K 50
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...