Drawn to You [Kaisoo Çeviri] ✔

بواسطة supisup

449K 32.9K 7.4K

*Bir oğlan vardı ve Kyungsoo'ya göre o çok yakışıklıydı.* Yazar : kokuhaku Çeviri : supernaturel Orjinali :... المزيد

Drawn to You [Kaisoo Çeviri]
Bölüm 1~
Bölüm 2~
Bölüm 3~
Bölüm 4~
Bölüm 5~
Bölüm 6~
Bölüm 7~
Bölüm 8~
Bölüm 9~
Bölüm 10~
Bölüm 11 ~
Bölüm 12~
Bölüm 13~
Bölüm 14~
Bölüm 15~
Bölüm 16~
Bölüm 17~
Bölüm 18~
Bölüm 19~
Bölüm 20~
Bölüm 21~
Bölüm 22~
Bölüm 23~
Bölüm 24~
Bölüm 25~
Bölüm 26~
Bölüm 27~
Bölüm 29~
Bölüm 30~
Bölüm 31[FİNAL]~

Bölüm 28~

11.7K 949 168
بواسطة supisup

Tatammmmm 3 bölüm ekleyip final yaptı çevirmenimiz!!! Baya uzun olcak yani gelenler bende elimden geldiğince hızlı çevirip eklicem. Uzun oldu bence kafam hoştuı yoldan geldim ama yine de çevirdim. Umarım beğenirsiniz. ( 3 bölümden birinin yarısı bu yaklaşık 35. bölümde biter sanırım hikaye.)

Kris için istek yaptım yazara özel bölüm yazdırcam hatta sanırım asjdhak Kris seviyoruz gençler kıyamam... Kray olsun bence :P Neyse ıhımm keyifli okumalar. Beğenmenirsiniz inş. Like ve yorum eksik etmeyin :P 

Edit : JUST LIKE YOU bir süre yok bunu bitireceğim önce ;) Zaten onunda eklenmiş sadece 4 bölümü kaldı elimde. Yazar yb vermiyor hala... işleri varmışta. ~supernaturel~~

BÖLÜM 28

Kyungsoo’nun öfkesi karşısında ona aşağılayıcı üstten bakan bakışları ve kibirli sırıtışıyla duran adam yüzünden kalkmıştı.

Keskin bakışlar atarak gözlerini ona dikti.

‘Beni duydun mu pis gay? Yoksa sağır mısın? İşaret diliyle mi iletişim kurmalıyım?’

Kyungsoo gözlerini kapayıp sesini kontrol etmek için ultra çaba sarf etmek zorunda kalmıştı.

‘Sağır olmayı nasıl dalga konusu olarak ağzına alabilirsin? Nasıl insanların kontrol edemedikleri şeyler için yargılayıp tepeden bakmaya cüret edebilirsin? Bunları yapabileceğini düşündüren ne?!’

Adam göz temasını hiç bozmadan sigarasından derin bir nefes çekti, yüzündeki kibirli gülümse silinip yerini gergin ve okunamaz bir ifadeye bırakmıştı.  Kyungsoo’ya yaklaşıp ağzında biriktirdiği dumanı çocuğun yüzüne bir kez daha üfledi.

‘Sanırım kim olduğumu unutuyorsun seni küçük domuz.’ Adam fısıldayarak konuşmaya devam etti. ‘Benimle böyle konuşamazsın.’

‘Kim olduğunu gayet iyi biliyorum ve ne yapmaya çalıştığını da ama bunlarla gözümü korkutamazsın. Sana karşı hiçbir sorumluluğum yok, Jongin’in tersine , anlayacağın sana saygı duymak zorunda değilim.’

Adam tısladı. ‘Yani demek istediğin bu kadar kaba bir çocuk olmanın sorumlusu sevgili anneciğin.’ Adam kafanı yan yatırarak ona baktı. ‘Ve oğlu yetmezmiş gibi benim oğlumu da lanet bir gaye çevirende o.’

Kyungsoo öfke tüm bedenini ele geçirirken avuçlarını sıkmaya devam etti.

‘Yani? İstediğin gibi tepki vermedim diye şimdi de annemi mi karalayacaksın? Sana iki şey söyleyeyim. Bir; sadece saygıyı hak eden insanlara gösteririm, yaşı seviyesi ya da başka bir şeyi umurumda olmaz. Hem oğlunu mu çaldım? Onu dövdüğün, değersiz bir bez parçası gibi davranıp kötü davrandığın için senden kaçtı!’

 Kyungsoo bağırarak konuşmaya başlamıştı.

‘O mükemmel biri, fazla zeki ve sevilmeyi hak ediyor. Eğer onu ve Minsoo’yu geri istiyorsan önce kendine çeki düzen vermeli ve o kirli ellerini onlara bir daha kaldırmamalısın!’

 Kyungsoo öfkesini kontrol etmeye çalışsa da beceremeyip titriyordu. Aklına Jongin’in yaraları, üzgün yüzü geldi. Eğer 3 yıl boyunca düzgün bir aile büyümüş olsaydı...

‘Jongin istese kolayca seni alt edebilir, kendini savunup sana karşı koyabilir ama ne var biliyor musun? O seni seviyor, sana saygı duyuyor çünkü babasısın.’ Sesi düzgün haline dönmeye başlamıştı. ‘Sırf bu yüzden seni şikayet etmiyor ama benim sana karşı hiçbir yükümlülüğüm yok, artık yerimde durup olanları izlemeyeceğim. Bir daha Jongin’i incitemeyeceksin.’ Derin bir nefes aldı. ‘Onu hem fiziken hem de ruhen yaralarken kendini dünyanın hakimi mi sanıyordun? Onu böyle görmek seni eğlendiriyor muydu?’

Kyungsoo adamın gözlerini göremiyordu, adam sakince kafasını eğmiş karşısında duruyordu, görebildiği tek şey sigarasından çıkan dumandı. Kyungsoo bunun sadece fırtına öncesi sessizlik olduğunu biliyordu.

Adamın hızla kafasını kaldırıp öfkeli gözlerle ona baktığını gördüğünde haklı olduğunu anlamıştı Soo. Adam hızla sigarasını atıp hızla elini kaldırarak ona yaklaştı.

‘Seni güdük piç! Beni şikayet edeceksin öyle mi? Seni öyle bir benzeteceğim ki ölmek isteyeceksin!’

Kyungsoo hareket edememişti sadece gözlerini kapayıp gelecek olan darbeleri bekledi ama gelen giden yoktu.

Yavaşça gözlerini açtığında yanında tanıdık başka bir figür gördü.

‘Kris?’

Kyungsoo yavaşça sürüklenirken Suho’nun bir şeyler dediğini duysa da algılamıyordu, gözü hala Jongin’in babasının kolunu tutan Kris’teydi.

‘İyi misin Kyungsoo?’ Kris hala gözleriyle adamı yerken sordu.

Çocuğun onu göremeyeceğini bilse de Kyungsoo kafasını salladı.

Jongin’in babası zorlukla kendini Kris’in ellerinden kurtarıp ikisine baktı.

‘Bu yaptığın yanına kalmayacak! Seni pişman edeceğim!’ Adam dönüp gitmeden önce bağırdı.

Suho asla bırakmayacakmış gibi korkuyla Kyungsoo’nun kolunu tutmaya devam ediyordu. ‘Kyungsoo , o adam da kimdi öyle?’

Kris adamın geri dönmeyeceğinden emin olmak izin bir süre arkasından baktı sonra ise tıpkı Suho gibi cevap bekleyerek Kyungsoo’ya dönmüştü.

‘Üzgünüm… ben…’ Kyungsoo’nun sesi de eli gibi titriyordu, adamın karşısındayken güçlü durmak için elinden geleni yapmıştı ama şu an vücudundaki tüm enerjinin çekildiğini hissedebiliyordu.

 ‘Kimdi o?’ Kris sakince sordu.

‘Jongin’in babası.’

Suho’nun meraklı gözlerini görebiliyordu, çocuk tam bir şey soracakken Kris atıldı. ‘Belki de başka soru sormamalıyız. Önemli olan senin güvende olman Kyungsoo.’

‘Teşekkürler.’

Kris kafasını sallayarak arkasını dönüp yürüyecekken, Kyungsoo çocuğu bileğinden tutup kendine çevirdi.

‘Ciddiyim Kris, sana minnettarım.’

Kris yavaşça gülümsedi. ‘Sadece güvende olmanı istiyorum, seninle eve kadar yürümeme izin ver.'

 Suho’ya ona sonra döneceğini söyleyerek uğurladılar ve Kris ile durağa doğru yürümeye başladılar. Kyungsoo’nun aklı hala Jongin ve az önce yaşananlardaydı.

‘Seni iyi misin?’ Kris’in sesiyle düşüncelerden sıyrıldı.

‘Evet…’ Kyungsoo sessizce cevapladı.

Kris kafasını salladı ve tek kelime etmeden yürümeye devam ettiler.

Kyungsoo yanında rahat değildi, keşke eskisi gibi olabilselerdi.

‘Üzgünüm Kris…’

Kris ona dönüp yüzünden samimi bir ifadeyle direk gözlerinin içine baktı.

‘Kyungsoo sana kızgın olduğumu düşünme.’

Kyungsoo ürperdiğini hissetti, sanki Kris onun aklındakileri okuyordu.

‘Çünkü gerçekten değilim.’ Elini götürüp yanaklarını kaşıdı. ‘Senden gerçekten hoşlanıyorum ama yine de benim için güvende ve mutlu olman daha önemli. Sadece bu durumu atlatmak için biraz zamana ihtiyacım var.’

‘Yanımda olmana ihtiyacım var Kris.’

‘Evet benim de sana.’

Kyungsoo eve kadar onunla gelmesine gerek olmadığını söylese de çocuk ısrar edince beraber otobüse bindiler.

Ona fazla bir şey sormadığı için memnundu, çocuğa döndüğünde pencereden dışarıya dalmış baktığını gördü.

Kyungsoo cebinden telefonu bulup iş arkadaşına bu akşam ki mesaisine bakabilir mi diye sormak için mesaj attı. Cevap birkaç dakika sonra gelmişti. *Merak etme ben hallederim.*

Kyungsoo teşekkür ederek telefonu geri cebine koydu.

--

Kris evin kapısına kadar ona eşlik etmişti. Kyungsoo ona dönüp tek kelime etmeden Kris konuşmuştu bile. ‘Bana teşekkür etmene gerek yok, zaten daha önce yaptın.’

Kyungsoo üzgün bir gülümsemeyle kafasını salladı. Kris de ona gülümsedi.

‘Eğer bir şeye ihtiyacın olursa söylemeye çekinme olur mu?’

‘Pekala.’

‘Okulda görüşürüz o halde.’

‘Görüşürüz.’

Kafasında türlü düşünceyle kapıyı açtığında içerdeki sohbet ve gülme seslerini duyabiliyordu.

Babası hızla kapıya geldi. ‘Soo bebeğim beni korkuttun! Hey neden evdesin? İşe gitmiyor musun?’

Kyunsoo zayıf bir gülümsemeyle karşılık verdi babasına. Jongin’de bacağına yapışan ikizlerle yüzünde kocaman bir gülümsemeyle onu karşılamaya gelse de Kyungsoo’nun yüz ifadesini görünce gülümsemesi solmuş ve yerini endişeli bir hale bırakmıştı.

‘Sonra açıklayacağım.’ Dedi kısada Soo.

‘Kyungsoo sorun ne?’

Kyungsoo gülerek ufaklıkların başını okşadı ve babasının omzuna elini koydu.

‘Jongin biraz konuşabilir miyiz?

‘Hadi kızlar biz mutfağa gidip kurabiyelerimizi yapalım, sevgili abilerinizde konuşsun biraz olur mu?’ Diyerek ikisini de içeri götürdü babası.

Jongin’in oturma odasına girip kapı kapatılana kadar endişeli bir halde Soo’yu izliyordu.

 ‘Otur Jongin.’

‘Kyungsoo sorun ne?’

İkisi de oturduktan sonra çocuğa olanları tek tek anlattı.

Jongin ayağa kalkıp oda da volta atmaya başlamıştı.

‘Sana zarar verdi mi?’

‘Hayır.’ Kyungsoo kalkıp ona doğru yürüdü.

‘Seni inciti mi?’

‘Jongin…’

‘Sana elini kaldırdı değil mi?’

Kyungsoo cevap vermeden önce derin bir nefes aldı. ‘Evet…’

Jongin ona dönüp hızla çocuğu sarıp göğsüne çekti. ‘Çok üzgünüm.’

‘Jongin bu senin suçun değil.’

Kyungsoo çocuğun sessizce ağlamasını duyabiliyordu, bu kalp kırıcıydı, bu Kyungsoo’nun asla duymaz istemediği sesti. Jongin’in gözyaşlarını damlarken boynunda hissedebiliyordu.

İkisi de birbirlerine sarılarak, nefeslerinin ritmiyle destek bulmuşlardı. Kyungsoo, Jongn’in kollarındaki sıcaklığı ve verdiği ilgi dolu hissi sevmişti.

‘Jongin üzgünüm ama artık bir şeyler yapmalıyız.’

Jongin kafasını kaldırarak yavaşça salladı. ‘Biliyorum ama…’

‘Senin için zor olduğunu ve zamana ihtiyacın olduğunu biliyorum. Belki de bizimkilere her şeyi anlatmakla başlamalıyız?’

Jongin kafasını sallayınca, Soo yanağına kocaman bir öpücük bıraktı.

El ele tutuşup merdivenlerden inerken annesi de yeni eve gelmişti.

‘Oh bebeklerim gelmiş bile. Dur biraz Soo bebeğim sen neden evdesin?’

‘Hoş geldin anne. Oturma odasına geçebilir miyiz? Konuşmalıyız.’

‘Tatlım bir sorun mu var? Baban mı beni şikayet ediyor, ciddiyim ona o kadar sert vurmadım!’ (Anneye bak ya :M: )

‘Anne…’

‘Ama Jongin birazda olsa gülmüştü…’ (Evet itiraf ediyorum Bayan DO ya aşığım.)

Kyungsoo gülümseyen Jongin’e baktı.

‘Tamam tamam geçin bakalım.’ Diyerek oturma odasına geçti hepsi.

--

İkizler yerde oynarken diğerleri koltuktaydı. Başta Jongin nasıl konuşmaya gireceğini bilmese de, olanları, babasının şiddet uygulamasını, neden buraya geldiklerini… bir bir anlatmaya başladı.

Babası inanamadığını belirterek kızarken, annesi de tüm bu süre boyunca üzgün bir yüzle Minsoo’nun ellerini arasına almış dinliyordu.

‘Üzgünüm Jongin.’ Annesi üzgünce konuştu. ‘Kimse böyle bir hayatı hak etmez, özellikle sen ve Minsoo gibi böylesine mükemmel insanlar.’

‘Sanırım Kyungsoo ile bunu önceden de konuştunuz. Böylesine ince bir mevzuyu bize anlattığın için memnunuz. Her zaman sizin için buradayız ve arkanızda duracağız. Ama bazı kararları kendin vermelisin.’ Dedi babası.

Jongin kafasını salladı ve Kyungsoo onun bu cümlenin ne anlama geldiğini anladığını biliyordu.

‘Jongin… Senin için zor olduğunu biliyorum ama bir şeyler yapılmalı. Baban… sadece seni incitmekle kalmıyor, etrafındakileri hatta kendisini bile incitiyor.’

Jongin gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. ‘Biliyorum.’

--

Jongin, Bayan DO’ya yardım ederken Kyungsoo ise ikizlerin resmini çizen Minsoo’nun yanındaydı.

Jongin susmuş düşünceler içinde boğulurken Bayan DO’nun konuşmasıyla kendine geldi.

Kadın yanında durmuş elini omzuna koyarak ‘Seninle evlenmeliyiz bence Jongin. Hem yakışıklı hemde tatlısın…. Kocam ise tam tersin. Ne dersin?’ dedi.

Jongin onun kafasını dağıtmak için söylenen bu sözlere güldü.

‘Oh tanrım! Kalbimi nasıl hızlandıracağını iyi biliyorsun Jongin!’ (Güldü ya :P Hatuna bak ya :M:)

Gülerek, oturma odasındaki Kyungsoo’ya baktı. Diğeri de hissetmiş olacak ki ona bakıp gülümsedi ve geri önüne döndü.

Bayan DO ise aralarındaki bu bakışmayı kaçırmamış ve kıkırdamıştı.

 ‘Biliyorsun Jongin asla çocuklarımı bir yük olarak görmedim, onlar benim için hayat yoldaşı.’ (Yani demek istediği sizde ailemizin bir parçasısınız yük değilsiniz bla bla.)

Jongin ne demek istediğini anlamıştı. ‘Teşekkürler, bunun anlamı benim için çok büyük.’

Kadın kollarını ona sarıp sırtını sıvazladı. ‘Bir şey değil, her zaman.’

Yemek boyunca kendine yöneltilen sorular dışında çok sessizdi Jongin. Kyungsoo içindeki çatışmayı ve endişeyi bastıramıyordu.

--

Kyungsoo dişini fırçalarken yatağın başına sırtını vermiş neredeyse ifadesiz yüzüyle karar kara düşünen çocuğu görebiliyordu.

Minsoo yatağa uzanıp durgun bir halde abisini izledi. ‘Hyung iyi misin?’ Abisinin omzunu sıvazladı. Jongin zayıf bir gülümsemeyle kafasını salladı ve düşüncelerine geri döndü, Minsoo hala endişeyle ona bakarak kollarını abisine sardı ve göğsüne uzandı. Jongin kardeşinin bu hareketine gülümsemeden edememişti, o da kollarını sardı ve ufağın saçlarına bir öpücük kondurdu, Kyungsoo ikisine bakıp gülümsedi.

Kyungsoo dişini fırçaladıktan sonra yanlarına gidip Jongin’in elini avcuna aldı. ‘Her şey yoluna girecek Jongin.’

Jongin gözlerinde oluşan umut kırıntılarıyla ona bakıyordu.

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

923 102 5
Jimin, kendisine benzeyen insanlarla çıkan Jungkook'tan hoşlanıyordur.
89.3K 3.6K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
40.9K 2.8K 28
[texting] boşanmayı bir türlü beceremeyen iki kişi _ 04.04.23
424K 34.7K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...