Zihin Oyunları: Sınır

By yazarsnm

323K 27.7K 6.8K

Dünya gerçekten sandığımız gibi bir yer midir, bildiğimizi sandığımızın ardında gizli bir bilinmeyen yok mudu... More

Zihin Oyunları
İzlenmek
1.Bölüm: Giriş
2. Bölüm: Başlangıç
3. Bölüm: Deliler
4. Bölüm: Gerçek
5. Bölüm: Tanışma
6. Bölüm : Alışma Evresi
7. Bölüm: Korkular
8. Bölüm: Sihir
9. Bölüm: Su
10. Bölüm: Mesaj
11. Bölüm: Kabus
12. Bölüm:Eğitim
13. Bölüm: Çığlık
14. Bölüm: Hayat ağacı
15. Bölüm: Enerji
16. Bölüm: Kara büyü
17. Bölüm: Kaybolmuş anılar
18. Bölüm: Eski acılar
19. Bölüm: Abriana
20. Bölüm: Kararlar
21. Bölüm: Kalp
Zihin oyunları
23.Bölüm: İkinci şans
24. Bölüm: Düşmanlar
25. Bölüm: Neden?
26. Bölüm: Kahraman
27. Bölüm: Kandırılmış
Karakterler
28. Bölüm: Buz Kristali
29. Bölüm: Dostlar
30. Bölüm: Fırtına
31. Bölüm: Buzul
32. Bölüm: Terslik
33. Bölüm: Hipotermi
34. Bölüm: Şehir
35. Bölüm: Yalancılar
36. Bölüm: Zihin Koruma
37. Bölüm: Buzdan Saray
38. Bölüm: Heykel
39. Bölüm: Alaska
40. Bölüm: Anne
41. Bölüm: Buzdan adam
42. Bölüm: Dolunaylı gece
43. Bölüm: Güzel
44. Bölüm: Sorular
45. Bölüm: Şüpheler ve cevaplar
46. Bölüm: Savaş
47. Bölüm: Ruh eşi
48. Bölüm: Darbe
49. Bölüm: Ters
50. Bölüm: Birine Güven
51. Bölüm: Potansiyel-1
52. Bölüm: Potansiyel-2
53. Bölüm: Yavru
54. Bölüm: Kardeş
55. Bölüm: Yüzleşme
56. Bölüm: Işık Üstadı
57. Bölüm: Bulutlar
58. Bölüm: Denizin sesi
59. Bölüm:Mağara
60. Bölüm: Deja-vu
61. Bölüm: Bilmiyorum
62. Bölüm: Veliaht
63. Bölüm: Kan
64. Bölüm: Taç
65. Bölüm: Efsanevi
66. Bölüm: İhanet
67. Bölüm: Seçim
68. Bölüm: Güç
69. Bölüm: Su savaşı
70. Bölüm: Kan ve gözyaşı
71. Bölüm: Arkanda
72. Bölüm: Sona son adım
Yeni Açıklama
Final Bölüm 1
DUYURU! 2. Kitap
Final Bölüm 2
Final Son Bölüm
Düzenleme
Tanıtım🤍
Özel bölüm geldi!!

22. Bölüm: Kontrol

4.1K 384 42
By yazarsnm


     On sekiz yaşında olup kendini tanımaya gram yaklaşmamış biri olarak kendimi tanımayı çok istiyordum. Ne yazık ki William'ın anlatacakları beni değil güçlerimi tanıtacaktı bana. 

Kendi odamda kısa bir duş alıp üzerimi değiştirmemin ardından William beni daha önce görmediğim bir odaya getirmişti. Dinlenme odasına benzeyen bir havası vardı. Ve ben oturmak için cama yakın olan tekli koltuğu seçmiştim. Doğa huzur veriyordu.

Bacaklarım artık iyi durumda olsalar bile ayağa kalkmak istemiyordum. Tek istediğim bilgiye olan açlığımı sonlandırmaktı. Bu zihin ustası olmanın laneti miydi yoksa benim merakım mı bilmiyordum. Ama bildiğim şey hep böyle meraklı olduğumdu. Kimi zaman başıma iş açsa da sorarak öğrenmekten vazgeçmeyecektim. 

William odadaki kitaplığın önünde dikilmiş düşünüyordu. Onun da zihin oyuncusu olduğunu biliyordum. Bir şeyler sakladığımı anlamış olmalıydı.

"Sana yardım edebilmem için bilmem gerekiyor Duygu." Yine o isim. Yumruklarımı fark ettirmeden sıktım. William güvenilir biriydi. Yine de gerçeklerle parçalanmış kalbim kimseye güvenmememi söylüyordu.

"Neyi?"

Dikkatle William'ı inceliyordum. İstersem düşüncelerini okuyabilirdim ama yapmayacaktım.

"İstersem bana güvenmeni sağlayabilirim Duygu ama bunu senin yapmanı istiyorum." Soğuk ellerimle yüzümü ovalayıp oturduğum tekli koltukta kıpırdandım. Hiçbir şey söylemesem bile adımı söyleyecektim. Bu isimi duymaya daha fazla dayanamazdım.

"Adım bu değil." Gözlerimi William'a çevirdim. "Adım Abriana."

William kaşlarını çatıp hayret içinde bana döndü. Elinde tuttuğu kitabı rastgele bir yere bırakıp en yakınımdaki koltuğa oturdu.

"Bunu ne zamandan beri biliyorsun?" ona bebekliğimi görebildiğimi söylemek konusunda ne yapacağımı bilmiyordum. En iyisi doğruyu uzatmadan ve ayrıntılardan uzak söylemekti.

"İlk kez, havuza düştüğümde duymuştum. Bir anlam verememiştim ama kaybolan anılarıma kavuştuğumda anladım."

William ellerinden birini şakaklarına götürüp ovalamaya başladı. Bir şeyler hatırlıyordu. Hatırladığı şeyleri görmek istiyordum ama kendimi durdurdum. Bakışlarımı camdan dışarıya çevirip muhteşem doğayı izlemeye koyuldum.

"Çocukluğum hakkında konuşmak istemiyordum." Göz ucuyla usta eğitmene baktım. Anlayışla gülümsüyordu.

"Pekala, Abriana..." yüzündeki samimi gülümsemeyle rahatladım. Bunun onun güçleriyle alakası yoktu. Bu doğal, içten gelen bir güvendi.

"Senin güçlerinin tam olarak ne olduğunu hiçbirimiz bilemeyiz ancak tahminde bulunabiliriz. Senden önceki zihin ustaların güçlerine bakarak potansiyelini ölçebiliriz."

Potansiyelinin sınırı yok

Beynimin içinde yankılan ses kesinlikle tanımadığım bir beyne aitti. Korkuyla gözlerimi kırpıştırdım. Burası artık güvenliydi değil mi? Öyle olmasını umuyordum.

"Sana aşırı sıkıcı bir tarih dersi vermeyi planlamıyorum. Sadece yapabileceklerini görmeni istiyordum." William yumruğunu öne doğru uzatıp görebileceğim mesafede tutarak yavaşça açtı. Elinden çıkan görüntüye hayretle baktım. Bu bir kadının üç boyutlu portresiydi. Yani onun bir yansıması. 

"Bu kadın ilk zihin ustası. Neler yapabileceğini tam olarak kimse bilmiyor. Öyle ki söylentilere göre tüm güçlerini kullanamadan 219 yaşında öldü." Gözlerim şaşkınlıkla irileşirken alt çenem de aşağı düşmüştü. Elimi yüzüme götürüp çenemi yerine yerleştirdim. 219 yaşında ölmesine rağmen güçlerinin tamamını kullanamamış mıydı? İşte buna güç denir.

"Bilinen güçleri; Zihne acı verme, telekinezi, duyguları yönlendirme, insan beynini kontrol ederek onları kukla olarak kullanabilme, kendi bedeni üzerindeki kesin hâkimiyet, hayvanların dilini anlayabilme, hayvanları ikna gücü ve aklıma gelmeyen nicesi. Diğer zihin ustalarında ortak olan telepati, duyguları hissetme, üstün zeka gibi özellikler genelde sayılmaz bile."

Beynim bu özelliklere tepki olarak dehşete düşerken bir yandan da üstün zekasını sorguluyordu. Buna sahip olmayan tek zihin ustası bendim herhalde.

"Bu saydıklarım ona özel olan ve başka kişilerin bir arada kullanamayacağı kadar güç isteyen özellikler."

"Peki, Zeina?" zaten sorduğum anda kendime verdiğim cevabı ne yazık ki bir de William'dan alacaktım. O da benim üstün zekamı sorguluyor olmalıydı.

"Zeina bu gücü kısmen kullanabilir. Ama sormakta haklısın çünkü bu güçlerden birine bile sahip olmak ustalık olarak kabul edilebilir. Uğur, o bunca yıl sonunda gelen ilk telekinezi ustası. Gücü çok büyük ve ilk zihin ustasından daha iyi kullanıyor. Bunun nedeni üzerinde çok fazla yük olmaması." William'ın elindeki görüntü değişmişti. Aynı kadının boydan portresinde üzerinde parlak beyaz bir zırh vardı. Kadının saçları bu görüntüde kar beyazıydı ve yaşına rağmen çok dinç görünüyordu. 

"Ondan sonra gelen her zihin ustası onun güçlerini kullanmayı denedi ama başarılı olamadı. Bazılarını kısmen kullanabilenler vardı ama tam güç potansiyeline ulaşanlar bunu kaldıramadı ve..." elindeki göründü değişti. Beyaz zırhlı bir adam ellerini iki yana açmış çığlık atıyordu. Acı çekiyordu.

"Delirdiler yada saklandılar." Elimi dudaklarıma götürüp gezdirdim. Bunlar çok güçlü insanlardı ve bunun için bize verilen en değerleri şeylerini, akıllarını kaybetmişlerdi. Bu korkunç...

"Benden bu güçleri denememi mi istiyorsun?" cevap açıktı. Ama yine de duymak istiyordum.

"Bu senin tercihin D.. Abriana. O insanların her birinin bir engeli vardı. Kimisi erken yaşta keşfettikleri bu güce dayanamamış kimileri bu güçleri taşımak için yeterli fiziksel kapasiteye ulaşmamıştı ama sen," koyu kahve gözleri umutla bakıyordu. 

Benden çok şey bekliyorsun William...

"Sen buna dayanabilecek belki ilk belki tek kişisin. O büyü bir yandan işine yaradı. Güçlerin erken yaşta çıksaydı kaldıramayabilirdin ama bunu atlattın. Fiziksel olarak ise belki hepimizden güçlüsün." Avucunu kapatıp görüntüyü kaldıran William camdan dışarı bakmaya başladı. Bu dünyada neler dönüyordu böyle?

Bizi kurtarabilir

Neyden kurtaracaktım? O canavarları benden çok daha iyi yok edebilirlerdi. Asıl benim korunmaya ihtiyacım vardı.

"Bir su perisi olarak yapabileceklerini ise kendin keşfetmelisin. Bunu hiçbirimiz bilemeyiz." Elimi yüzüme götürüp sertçe ovaladım. Bunların gerçekliğine bile yeni inanıyordum. Bunlar fazlaydı.

"İstersen konferansı erteleyebilirim." Hızlıca ayağa kalktım.

"Hayır, bilmem gerekenleri öğrenmeliyim. Yeterince gerinizdeyim." William pişmanlıkla başını öne eğip lacivert takım elbisesindeki tozları çırpmaya başladı. Beni bulamamak onun suçu değildi ama öyle hissediyordu.

"Yarın silah çağırma eğitiminin ardından Çağan sana liderlikten bahsedecek. Öğrenmen gereken çok şey var."

Liderlik, bir bu eksikti diye bağıran benliğime hak verdim.

"Konferansta iki boyuttan ve üç krallıktan bahsedeceğim. Aslı sana biraz bahsetmiş ama ne anlattığını bilmiyorum." Gülümsedim. Aslı'yla konuşmayalı asırlar geçmiş gibiydi.

"Bir saat sonra ana salonda olun. Bunu diğerlerine söylersin değil mi? Biraz hazırlık yapmalıyım." Kafamı sallayarak onayladım. İletişim cihazıyla hallederdim nasıl olsa. Gözlerim bileğime gittiğimde beynim beni büyük bir gurur ve duygusallıkla alkışlıyordu çünkü iletişim cihazım yoktu.

"Ben gideyim." Başımı kaldırıp odayı taradığımda kimsenin olmadığını gördüm. 

Üstün zeka ha?

Adımlarım odama yönelmek üzere koridorda dolanmaya başlamıştı ancak acı gerçekler peşimi yine bırakmıyordu. Kaybolmuştum. Ama kaybolduğumu belli etmeye de niyetim yoktu. Sanki yıllardır buradaymışçasına kendinden emin yürüyor ve sanat eserlerini inceliyordum.

Duvardaki rafa asılmış olan bir figürü elime aldım. Bu bir su perisi olmalıydı. Saçları oturduğu kayadan aşağı zarifçe dökülmüş, elindeki su küresiyle oynayan bir kraliçeydi. Bunu başının üzerindeki devasa taçtan anlamıştım.

"Kayıp mı oldun?" sesin geldiği yöne baktım. Doğa kıvırcık kızıl saçlarını topuz yapmış yeşil bir elbiseyle dikiliyor ve masum bir gülümsemeyle beni izliyordu. Gerçeği inkar etmek istesem de yapmamalıydım.

"Sanırım evet." Elimdeki heykeli yerine bırakıp Doğa'ya döndüm. Uzun süredir konuşamıyorduk. Gerçi ben pek konuşmazdım.

"Nereye gidiyordun?"

"Odama, iletişim cihazımı alacaktım. William konferansın bir saat sonra olacağını söylemişti. Yani, kırk beş dakika sonra." Doğa şaşırmışa benziyordu.

"Erteleyeceğini söylemişti. Ama olsun üç krallığı hep merak etmişimdir. Gel sana eşlik edeyim."

Yan yana yürürken Doğa'nın dik duruşunu ve kendinden emin yürüyüşünü görünce kendime bir baktım. Ayaklarımda prangalar var gibi yürüyordum. Duruşumu dikleştirip yürümeye devam ettim.

"Konuşmayalı yıllar geçmiş gibi." Buruk bir gülümsemeyle Doğa'ya baktım. Haklıydı.

"Sormaya fırsat bile bulamadım ve birazda korkuyorum. Sen nasılsın?" bir süre gözlerimi kapatıp düşündüm. Gerçekten nasıldım?

"Bilmiyorum. Ama eskisinden iyi olduğum kesin. Artık ailemin bana ihanet ettiğini düşünmüyorum mesela. Sizin haklı olduğunuzu biliyordum. Ama bilmiyorum işte nasılım."

"Genelde tavsiyede iyiyimdir ama bu sefer sanmıyorum. Ne yaşadığını kimse anlayamaz ama inanıyorum ki sen bunu çoktan atlattın. Güçlü gerçekten çok güçlü birisin. Bunu sadece taşıdığın güçler için demiyorum." Doğa durduğunda ben de yavaşlayıp onun karşısında durdum.

"Sen çok iyi bir kızsın." Doğa kollarını açıp bana sarıldığında kesinlikle hazırlıksız yakalanmıştım. Şaşkınlıkla kollarımı sırtına doladım.

Bu çok farklıydı. Daha önce hissetmediğim bir duygu. Arkadaşlık. Şimdiye kadar hiçbir arkadaşım bana böyle sarılmamıştı. Yüzümü gülümseme sararken gözlerimi kapadım ve iki damla yaşın süzülmesine izin verdim. Gerçek arkadaşlığı on sekiz yaşında ancak tadabilmiş olmak bile bu güzel hissi engelleyemiyordu.

"BİR GÜN ZEİNA KENDİMİ DURDURMAYACAĞIM VE O GÜN SENİN SON GÜNÜN OLACAK!"

Kulaklarımı dehşete düşüren ses Kontrolsüz'e aitti. Doğa'yla aynı anda kollarımızı çekip birbirimize baktık. Benim aksine onun bir fikri var gibiydi.

"Gidip Zeina'yı tutsak iyi olacak. Güç ustasını zaten kimse tutamaz." Bu güzel sahneyi bozan Zeina'ya bir darbe de ben vurmak istesem de ne olduğunu anlamadan taraf tutmak iyi değildi.

İkimiz de olanca hızımızla olay yerine vardığımızda herkes oradaydı. Geniş alanda kırılmadık eşya kalmamıştı. Burası sanat odasına benziyordu.

Kontrolsüz çoktan gitmiş Zeina ise korkusunu gizlemeye çalışarak Çağan'la konuşuyordu.

"Ne olduğunu anlamadım birden kontrolünü kaybetti. Sadece konferansın saatini söyleyecektim. Beni gördüğü an öfkeden deliye döndü. Ona boşuna kontrolsüz demiyoruz." İçimi bir öfke dalgası kaplarken yumruklarımı sıktım. Güç ustası lakabının aksine kontrolünü kaybedecek biri değildi. Zeina kesinlikle yalan söylüyordu.

Ciddi bir şekilde olaya dahil olan William bu yalancıya inanmış gibiydi. Daha da sinirlendim. William gibi bir usta ona nasıl inanırdı. 

"Güç ustası Zeina'dan ne istiyor anlamıyorum. Bunlar doğru mu Zeina?"

"Ben yalan söylemem William. Ailemi tanırsın. Dürüst bir aileyiz." Mümkünmüş gibi yumruklarımı biraz daha sıkılaştırdım. İftiraya asla tahammül edemezdim.

"Sen iyi misin Duygu?" bu ismi duymak bana yaşamım boyunda söylenen yalanı hatırlatmıştı. Nefes alışverişim hızlanırken adrenalinim had safhaya ulaşmıştı. Büyük ve güçlü adımlarla Zeina'nın karşısına geçip gözlerinin içine baktım.

"Gerçeği söyle." Zeina şok olmuş gibiydi. Kırmızı gözlerini kırpıştırdı. Zihin ustası faktörünü unutmuş olmalıydı. 

O bendim. Ben zihin ustasıyım! Lider olan zihin ustası!

"Gerçek bu!" William'ın yanıma gelmeye çalıştığını hissettim. Elimi Zeina'nın omzuna koyup biraz daha yaklaştım, William gelmeyi bırakmıştı.

"Gerçeği en başından anlat!" Emredici ses tonuma karşı Zeina korkmuş görünüyordu az öncekinden çok daha durgundu.

"Kontrolsüz burada oturmuş resim yapıyordu. Buraya gelmeden önce onu terk ettiğini söylediğim kişiyi çizdiğini gördüm. O zaman da yalan söylemiştim. Ona ne kadar acınacak biri olduğunu söyledim. Öfkelendi ve resmini alıp beni tehdit etti ve gitti. Ortalığı ben dağıttım."

Gözlerimi üzerinden çektiğimde nefes nefese kalmıştı. Tek solukta hepsini doğru anlatması şaşırtıcıydı. Ama doğru ortaya çıkmıştı. Diğerlerine baktığımda hepsinin ağızları beş karış açık beni izlediklerini gördüm.

"Vay be." Şaşırdığını gayet açık dile getiren Ateş'e baktım.

"Birinin bunu yapabileceğini bilmezdim." Uğur da gayet şaşırmış gibiydi.

Zeina elimden hırsla kurtulup koşmaya başlayana kadar onu hala tuttuğumun farkında değildim.

William bir elini omzuma koyup kulağıma konuştu.

"Az önce pek çok ustanın yapabilmek için yıllarını harcadığı bir şeyi yaptın. Hipnoz yeteneğin var Abriana." Bir eli hala omzumdayken diğerlerine konferans salonuna gitmelerini söyledi. Her önümden geçen hayretle bana bakmaktan geri kalmıyordu.

Ben ona dönmeden William önüme geçti.

"Senden Güç ustasını bulup getirmeni istiyorum. Bunu bir tek sen yapabilirsin." Diğerlerinin arkasından bakıp kaşlarımı çattım.

"Onu hipnoz edemem."

"Hipnoz etmeni istemiyorum. Bunca zamanda kendisine en yakın gördüğü kişi sensin Abriana. Ona yaptıklarını anlat. Zeina'yı ben halledeceğim."

Bu sefer kaybolmadan koridorda ilerlerken kimsenin bana onu nasıl bulacağımı söylemediğini fark ettim. Görkemli dış kapıya yürürken bir yandan etrafa bakıyordum. İçerde olmadığı bir gerçekti ama bir ipucu bulmaya çalışıyordum.

Kendine güven

İçimdeki sese kulak verdim. Bu iç sesim olmalıydı. Başka türlü olması durumunda pek hoş olmazdı.

Derin bir nefes alıp verdim.

Yoğunlaş, onu duy, hisset,

Gözlerimi hızla açıp koşmaya başladım. Nereye gittiğime dair bir fikrim yoktu ama dışarıdan var gibi göründüğüne eminim.

Koştuğum yol bana tanıdık geliyordu. İlk gün bu yoldan eve girmiştim. O hayır. Hemen dışarıda canavarlar beklemiyordu belki ama bu bahçenin dışı balta girmemiş yağmur ormanlarıydı. Her an bir böcek tarafından sokulup halisinasyon görmeye başlayabilirdi.

Kendime biraz daha hız verdim. Bu yol arabayla geldiğim yoldu. Güç ustası burada bir yerde olmalıydı.

"Beni nerden buldun?" koşarken zıplayıp arkamı dönmeyi nasıl başardım bilmiyorum ama başardım. Sinirli olduğu her halinden belli olan Kontrolsüz bile gülecek gibi duruyordu.

"İçgüdü diyelim." Soluklarımın düzene girmesi için kendime birkaç saniye verip dev çınar ağacının altında oturan arkadaşımın yanına gittim. Birkaç haftada yıllarca edinemediğim arkadaşı edinmek tuhaftı.

"Öyle dikilme, otur." Dediğini yapıp dizlerimin üzerine çöktüm.

"Epey uzun bir gün oldu. Bir de ekvatorda gece gündüz eşit derler." Kendimi konuşmaya zorlayınca böyle oluyordu işte. Her neyse.

"Zeina size ne söyledi. Tahmin edebiliyorum ama yine de duymak istiyorum." Yeşil gözlerinin Zeina'nın adını söylediği anda parladığına şahitlik edebilirdim.

"Bize birkaç yalan attıktan sonra kanıt olarak darmadağın olmuş odayı gösterdi." Yumruğunu sertçe yere vurmasıyla toprakta küçük bir çukur oluştu. Neredeyse titreşimi hissetmiştim.

"Ben hiçbir şey yapmadım!" elimi uzatıp yumruk yaptığı eline dokundum. Kasılan yüzü gevşemeye başlamıştı. Gülümsediğimde o da gülümsedi. İlk defa bu kadar içten gülümsüyordu.

"Biliyorum."

"Bana inanman çok güzel." Elindeki tutuşumu arttırdım.

"Biliyorum çünkü Zeina gerçeği anlattı." Dudakları şaşkınlıkla aralanıp kaşlarını kalrırarak bir açıklama beklercesine yüzüme baktı. Bu hali şirin ve komik görünüyordu ama ciddiyetimi korudum. 

"Bunu kimse yaptıramaz."

"Ben yaptırdım." Yüzündeki ifade tekrar gülümsemeye dönmüştü.

"Olamaz, onu sen hipnoz ettin. Bu harika." Aniden ayağa kalkıp beraberinde beni de kaldırdı. Başım dönmüş olsa da fark ettirmedim ve gülümsedim. Onu hiç bu kadar coşkulu görmemiştim.

"Bunu diğerleri de biliyor tabi ve Zeina da." Yumruğunu havaya kaldırıp hızla indirdi. Zafer kazanmış birine benziyordu.

"Artık yalan söyleyemez." Zeina onu önceden tanıyor olmalıydı. Öyleyse,

"Sen diğer boyuttansın!" güç ustası sevinç gösterisine son verip bana döndü.

"Bunu nerden biliyorsun." Onun zihnini okuduğumu düşünüyordu.

"Yanlış anlama, zihnini okumadım. Zeina sana daha önce de yalan söylediğini anlatmıştı." Elini havada sallayıp yürümeye başladı.

"O her zaman yalan söyler." Ama bu büyük yalanına inanmış olmalıydı. Ona gerçekleri söylemeliydim. Bu yalan onun için önemli olmalıydı. Bu yalanla daha fazla yaşanmamalıydı. 

Güç ustası, o seni terk etmedi. Zeina yalan söylemişti

Kontrolsüz aniden durup bana döndü.

"Bunu mu söyledi?" kafamı sallayarak onayladım. 

Kontrolsüz gözlerini sımsıkı kapayıp yumruklarını sıktı. Solukları hızlanıyordu.  Kendini sıktığını görebiliyordum. Saçlarının uçları elektriklenip uçuşmaya başlamıştı. 

Olamaz bunu hiç söylememeliydim. Bir şeyler yapmalıydım ama ne? Çok bilmiş beynim durmuş olayları izlerken ne yapabilirdim ki? 


***

Asıl boyuta seyahat yaklaşıyorken bir şeylerin açığa kavuşması gerekir. 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

;) 

Continue Reading

You'll Also Like

73.9K 3.4K 30
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
2K 120 24
"Üç büyüklerin melez soyu İki büyük tanrının soyunun Birleşmesiyle kutlanacak Lakin, Bu soyun çocuğu Zamanı çalacak Onların çocukları Herkesten güçl...
251K 22.3K 42
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
29.4K 1.7K 29
O, Tanrı tarafından kutsal bir görev için dünyaya gönderildiğine inanan ve sokakta gördüğü herkesi birbiri ile shipleme potansiyeline sahip bir shipp...