İMKAN'SIZIM

By haylazcicikiz

16.7K 787 303

Adam sevdi, çok sevdi. Fakat kadın bunu görmedi. Bir gün adam dikildi kadının karşısına: Seviyorum, sonsuzluk... More

►SIFIRI TÜKETENLER◄
►SIFIRI TÜKETENLER◄
►AZ İNSAN; AZ GÜVEN◄
►SONU İYİ BİTEN ACI◄
►YILDIRIM SAVAR◄
►MÜZİK◄
►SALLANIP DURAN MUTSUZLUK◄
►YAŞAMAK◄
►DEĞER◄
►YALAN◄
►YARA◄
►İLK GÖRÜŞTE NEFRET◄
►UÇURUM◄
► SEVGİLİ ◄
►KURŞUN◄
►ZEHİR◄
►YÜZLEŞME◄
►İHANET◄
►ACI◄
►PAPATYA◄

►ÇARESİZLİK◄

406 30 24
By haylazcicikiz

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar. :)

Çaresizlik, hiç görmeyecek birine onu görebilmesi için yalvarmaktı, hiç duymayacak birine sesini duyurmaya çalışmaktı, hiç sevmeyecek birine beni sev diye yakarmaktı... Bende çaresizdim, yüreğimden geçenleri kimseye duyuramayacak kadar, kirli geçmişimi kimsenin önüne seremeyecek kadar çaresizdim. Ve bu çaresizlik elimi kolumu bağlıyordu.

Başı omuzlarımdayken aramızda yemin gibi asılı duran birbirimize vadettiğimiz yalanlar sözleşmesi vardı. Ne o beni gerçekten seviyordu, ne de ben sevmeye çalışacaktım. İnsan nefret ettiği birini sevebilir miydi? O yoğun ve katı duygu şekil değiştirebilir miydi? Sevemezdim... Değiştiremezdi... Sevmeyecektim... Değiştirmeyecekti...

" Ne düşünüyorsun? "

Aklım yeni yeni kendine geliyordu. Ona söylediğim son yalandan sonra ikimizde susmuştuk. İyiki de susmuştuk yoksa o kafayla her şeyi itiraf edebilirdim. Çünkü yaşamımı sarmaşık gibi saran yalanlar beni boğmaya başlamıştı.

" Rüyada olup olmadığımı çözmeye çalışıyordum. Şuan kafamın omuzlarında olması, senin kokunu soluyor olmam bana o kadar ütopik geliyor ki... "

Sesi ve sözleri o kadar samimi geldi ki bir an neredeyse ona gerçekten inanacaktım. Ve şuan fark ettimde o kadar iyi yalancıydı ki onun yanında o bir anlar çoğalıyordu.

" Belki de olup biten herşey bir rüyadır ve bende senin kafanda yarattığın bir kahramanımdır. "

Sözlerimi bitirip kafamı ona çevirdiğim de ellerime baktığını gördüm. Gözleri parmaklarım da takılıyken dudaklarından titrek bir nefes çıktı dışarı. O an içinden ne geçtiğini anladım ve yalan da olsa yanın da kendimi değerli hissettiğim için sadece bu gecelik tek bir kereliğine parmaklarımla dizinin üzerinde duran parmaklarını kavradım. Parmaklarımdan kalbime sıcak bir sıvı akarken Ezel'e ettiğim ihanet geçtiği yerleri kavurmuştu.

" Hatta belki de şuan elini tutmam bile gördüğün o rüyanın devamıdır. Belki de aslında ben yokumdur ve hiç olmamışımdır. "

Kafasını hızla omzumdan kaldırdı ve gözlerimin içine bakarak konuştu.

" Eğer şuan bir rüyaysa hiç bitmesin, hiç uyanmayayım. Ve sen varsın, "

Parmaklarıyla sıkıca kavradığı elimi kalbine götürdü.

" Buradasın. Her şey rüya olsa bile sen orada o kadar gerçeksin ki, sen olmazsan orası bir daha atmayacak. Bunu şuan senin yanında kuş gibi çırpınan o da biliyor bende biliyorum. Sen benim için bir ihtiyaç gibisin, hiç bitmeyecek bir ihtiyaç..."

O bu kadar kelime sıralarken benim aklımdan geçen tek şey bu kadar güzel konuşmayı nereden öğrendiğiydi. Ezel haklıydı, çok güzel konuşuyordu ve sırf konuşmasıyla bile binlerce kız tavlayabilirdi.

" Gerçekten bu gece gördüklerini yok mu sayacaksın? Yada sana sorduğum o soruyu es mi geçeceksin? "

Bu gece olanlar aklıma düştüğünde içimi bir huzursuzluk ve pişmanlık kapladı. Huzursuzluğumu, mutsuzluğumu onada bulaştırmak istedim. Ben eğer bu gece onun yüzünden kendimden taviz verdiysem o da mutsuz olacaktı. Şuan şu saniye bir şeye karar verdim, artık sadece Ezel'in intikamını değil kendimden verdiğim tavizlerin de intikamını alacaktım ondan.

Kelimelerim onda yakıcı bir etki bırakmıştı. Yukarı kıvrılan dudakları dümdüz olmuş, çenesi kasılmış ve beklentiyle bakan gözlerinde şimşekler çakmıştı. Bana dönük olan kafasını gökyüzüne kaldırdı ve gözlerini yumdu, yumar yummaz göz kapakları yeniden aralandı. Sonra bana bakmadan konuşmaya başladı.

" Sanırım gözlerimi kapattığım da o görüntü gözlerimin önüne geleceği için uzun süre uyuyamayacağım. Ve o sorduğun soru benim için bir anlam ifade etmiyor ben senin bedenini sevmedim, yada hiç o tarz şeyler düşünmedim. Aslında ben seni düşünmeden sevdim öyle birden bire oldu, bir baktım ki seni sevmişim, senden başka kimseyi görmez olmuşum, duymaz olmuşum. Sen benim bir anlık düşüncesizliğime denk geldin. Ve biliyor musun sen benim en güzel düşüncesizliğimsin. "

Ne olur bu kadar güzel konuşma kalbim inanmak istiyor. Kalbim, birinin beni sevebileceği ihtimaline kanmak istiyor. Ama yalansın, yalanız. Sadece bu gezegende değil başka bir gezegende olsak bile yalanız ve hiçbir zaman doğru olamayacağız. Aramızda bozulduğu takdirde yıkıma sebep olacak yemin var. Bu kadar güzel konuşma, beni de diğer aptal kurbanların gibi kandırmaya çalışma! Çünkü bu defa emeline ulaşamayacaksın.

Düşüncelerim beni içine çekmeye başlamıştı daha fazla dibe batmadan ortamdaki havayı neşeli bir ses ile dağıtmaya çalıştım.

" Yahu sen bu kadar güzel konuşmayı nereden öğrendin? "

Neşeli çıkarmaya çalıştığım sesim ile ortamdaki kasvetli havayı dağıtmaya çalıştığımı anlamıştı. Oda neşeli ve kıvrılan dudakları ile bana cevap verdi.

" Öğretene sormalı. "

Kaşlarımı düşünceli bir şekilde havaya kaldırıp elimi çenemin altına yasladım.

" Hmmm, hangi öğretmene sormalı? Bence ağzı bu kadar iyi laf yapan öğrencinin binlerce öğretmeni vardır. "

Dudaklarından neşeli bir kahkaha döküldü. Eli havalanıp saçlarıma dokundu ve dokunduğu yerleri büyük bir şefkatle okşadı. Eli saçlarım da gezinirken içim cız etti. Daha önce hiç kimse bana şefkatle yaklaşmamıştı.

Düşünme! Düşünme! Düşünme! Sen kimsenin şefkatine muhtaç değilsin! Ana odaklan!

Gözlerimi daldığım boşluktan çekip Asil'e odakladım. Oyunbaz bir şekilde benim gibi kaşlarını kaldırmış ve diğer elini çenesine yaslamıştı.

" Hmmm, nasıl olur ki? Çünkü öğrenci bir tane öğretmen biliyor ve o da şuan kollarının altında. Ve öğrenci şunu da söylemeden geçemeyecek, öğretmenin onu kıskanması çok hoşuna gitti. "

Dudaklarım büyük bir alayla yukarı kıvrıldı, onu kıskandığımı mı sanmıştı? Oysaki ben ona yalanlarından haberim var mesajı vermek istemiştim.

" Öğrenci çok yanılmış, bir öğretmen öğrencisini asla kıskanmaz. "

Saçlarımdaki eli aşağı inip elimi buldu ve dudaklarına götürdü. Parmaklarımın hepsine ufak ufak buseler kondururken ben yüzümdeki şaşkınlığı silmeye çalışıyordum.

" Olsun öğrenci öğretmeninin yerine de kıskanır. "

Başını omzuma koyup sözlerini sonlandırırken tuttuğu elimi tekrar dudaklarına götürdü ve tersine bir buse daha kondurdu. Rahatsızlık hissi bedenimi ele geçirirken nasıl davranacağımı bilemedim.

" Tam şuan şu saniye zaman dursun istiyorum. Malum seni her zaman böyle bulmuyorum. "

Ve sanırım bir daha asla böyle bulamayacaksın diye devam ettirdim cümlesini içimden. İçim farklı bedenim farklı şeyler söyledi, dudaklarım yukarı kıvrıldı.

" Biliyor musun? En son annemin yanında kendimi bu kadar huzurlu ve tamamlanmış hissetmiştim. Zaten annemin ölümünden sonra her şey üst üste geldi ve ben seni görene kadar gülümsemeyi bile unutmuştum. "

Yüzü ifadesizleşmiş sesi titremişti konuşurken bu hali üzerine ne diyeceğimi bilemedim. Ama bir şeyler söylemem gerektiğinin farkındaydım.

" Nasıl vefat ettiler? "

Sorduğum soru üzerine elimi tutuşu sıkılaştı. Bakışlarım ellerimizden yüzüne kayarken kaşlarını çattığını gördüm işte o an yanlış bir soru sorduğumu anladım fakat ağızdan çıkan söz geri gelmezdi.

" Annem kalp krizi geçirmiş yani ben öyle biliyorum. Ben şehir dışında okuyordum bir gece telefon geldi, "

Derin bir iç çekti ve gözlerini kapayıp konuşmaya devam etti.

" Ve annemin kalp krizi geçirip vefat ettiğini söylediler. Hemen yola çıktım fakat o saatte bilet bulamadım. "

Tekrar sustu ne yapacağımı bilemedim. Ona destek olmam gerekiyordu, avutmam gerekiyordu ama hiçbir şey yapamıyordum. Kimse bana destek olmadığı için destek nasıl olunur bilmezdimki. Kimse beni teselli etmediği için nasıl teselli edeceğimi bilmezdim ki.

" Deli gibi tüm şehri dolaştım fakat sabaha kadar bilet bulamadım. Oraya vardığımda ise... "

Gözleri dolunca benimde gözlerim doldu. Parmaklarım kendiliğinden parmaklarını daha sıkı kavradı.

" Yetişemedim, cenazesine yetişemedim, defnetmişlerdi. Beni bekleyin dememe rağmen beklememişlerdi. "

Gözlerinden bir damla yaş usulca süzülürken gözlerimi kapadım. Bir insan ne olursa olsun hassas noktası annesiydi. Canide olsa, yalancı da olsa, katil de olsa anne deyince akan sular dururdu.

" Onu son kez göremedim, ona olan son görevimi yerine getiremedim. Anne hakkını helal et diyemedim. "

Ağlama, vicdanımı sızlatma! Kendini bana acındırma! Senin için üzülmemem gerek.

" İstersen anlatmayabilirsin. "

Kafasını olumsuz anlamda salladı.

" Eğer seni hayatıma dahil etmek istiyorsam benim hakkımda her şeyi bilmelisin. "

Benim senin hayatında yerim yok. Ben senin hayatına sadece misafir olabilirim. Senin hayatında olacak insan şuan büyük ihtimal ile evimde çocuğuyla beni bekliyordur.

" Babam ise annemden kısa bir süre sonra şirket çıkışı gözlerimin önünde arabası ile birlikte patladı. Biri aracına patlayıcı koymuş ve babam aracı hareket ettirince bir anda bom! "

Babasına olanları anlatınca az önce titrek çıkan sesi katı çıkmıştı. Babasına bunu yapanlara öfkeliydi.

" Kim yapmış? "

Meraklı çıkan sesim ile kapalı olan gözlerini araladı ve gözlerimin içine bakarak konuştu.

" Bilmiyorum, bulamadık. "

Kaşlarım kendiliğinden çatılınca diğer eli ile kırışan yeri düzeltti.

" Sende tehlike altındasın o Zaman. "

Kafasını olumlu anlamda sallarken hemen heyecanlı heyecanlı konuşmaya başladı.

" Eğer, eğer bu yüzden vaz- "

Tedirgin çıkan sesine karşın cümlesini bitirmesine izin vermeden kafamı olumsuz anlamda salladım. Aldığı cevap karşısında dolan gözleri gülümsedi. Bir insan gözleri ile gülebilir miydi? Gülebilirmiş.

" Sarılabilir miyim? "

Sorduğu soru üzerine düşünmeden oturduğum yerden kollarımı bedenine doladım. Aile konusu hassas noktamdı, beni ailesi yaşarken ölü sayanlar anlayabilirdi. Annesinin kokusunu, babasının şefkatini bilmeden yaşayanlar anlayabilirdi. Şuan bu durumda kim olsaydı ona sarılırdım. Yaralarını açan bir insanı kim geri çevirebilirdi ki? Ben çeviremezdim...

" Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim. "

Burnunu saçlarımın arasına gömerken buğulu ses tonuyla sessizce fısıldamıştı. Bana her sarıldığında saçlarımı kokluyordu.

" Saçların yuvam olabilir mi? "

Nitekim sorduğu sözde soru ile neden kokladığını anlamıştım. Onu gülümsetmek istedim, sorduğum soru ile açtığım yarasını kapatmak istedim.

" Hmmm, olsun mu? "

Hala sarılmaya devam ederken mırıldandı.

" Olsun mu? Bence olmalı. "

Kollarımı ayırmak istediğimde daha sıkı sarıldı itiraz etmedim ve kollarımı tekrar doladım.

" Kocamansın, sığmazsın ki? "

Saçlarıma öpücük kondururken dudaklarını kulağıma getirdi.

" Ben kalbime seni sığdırmışım, her yere sığarım konu sen olunca. "

İstemsizce kıkırdadım. Kendime şaşırırken dudaklarım kendiliğinden kıpırdadı.

" Olsun o zaman. "

Sanki biri tarafından yönetiliyordum. Biri düğmeme basmıştı ve ben kendime engel olamadan hiç yapmamam gereken bir şeyler yapıyor hiç söylememem gereken bir şeyler söylüyordum. Bu fark ettiğim tuhaf gerçekle sanki yine biri düğmeme basmış gibi hızla kollarımı ayırdım. Allah'ım ne oluyordu bana böyle​?

" Artık gidelim mi? Yarın şirkete gitmem lazım. "

Kollarımı ayırmama rağmen onun kolları hala bedenime dolanıktı. Bedenimi geri çekip sorduğum soru ile gözlerini kısıp gözlerimin içine bakmaya başladı. Gözlerimi hemen kaçırdım, sanki bakarsa tüm yalanlarımı görecekmiş gibi. Hoş görse benim için sorun olmazdı, kurtulurdum nefret ettiğim adama katlanmaktan.

" Ne oldu? İyi misin? Ters bir şey mi yaptım? "

Sen bana öyle bir şey yaptın ki senin yüzünden arafta kaldım. Ama benim arafım cennet ve cehennem arasında değil, cehennem ve cehennem arasında. Sonuç ne olursa olsun yanacağım, biliyorum.

" İyiyim sadece yarın uykusuz kalırsam işlere odaklanamam. "

Verdiğim cevap ile dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

" Sizin şirketiniz zaten diğer çalışanlar gibi saatinde gitmene gerek yok. "

Acı bir tebessüm dudaklarımı yokladı.

" Olsun, hem bu gece yaşananlar beni çok yordu. Ne olduğunu bilmeden içtiğim şey başımı ağrıttı."

Gözlerinde telaş parıltıları kol gezerken bana doğru eğilip dudaklarını alnıma bastırdı.

" Ateşin yok, hastaneye gidelim mi? Ne diye bilmediğin bir şeyi içersin ki? Acaba içine uyuşturucu mu koydular? "

Konuşmaya devam ederken aynı zamanda kollarından tutup arabaya doğru çekiştiriyordu.

" Zaten ben geldiğimde de yarı baygındın. "

Arabanın yanına geldiğimiz de kollarımı ondan kurtardım.

" Dinlensem iyi olacağım hastaneye gitmek istemiyorum. "

Cevap vermesine izin vermeyip arabaya bindim. Israr etmeyip oda bindi. Ani ruh değişimime anlam vermeye çalışıyordu. Ama boşuna bir uğraş içine girmişti. Ben bile kendime anlam veremezken bir başkası asla anlam veremezdi. Ben sanırım cevabı olmayan zor bir matematik sorusuydum. Ne kadar çözmek için çabalarsan çabala asla bir sonucu olmayacak, olsa bile doğruluğundan emin olunmayacak bir soru. Sessizlik için de sürdü yolculuğumuz. Soru sormaması beni şaşırtsa da sanırım artık beni tanımaya başlıyordu.

Gözlerimi kapatıp, hiçbir şey düşünmemeye çalıştım. Göz kapaklarım ruhumun ve geçmişimin günahlarını artık taşıyamıyordu. Vücudum artık kirlerime tahammül edemiyordu. En önemlisi de ben artık kendime tahammül edemiyordum. Kendime verdiğim tüm sözleri çiğnedim, Ezel'i hayal kırıklığına uğrattım; nefret etmekten başka yapabildiğim ne vardı ki? Sadece insanlardan nefret ediyordum. Beni kirleten babamdan, babama inanan annemden, Ezel'i kandırıp hamile bırakan, beni kandırmaya çalışıp onun yüzünden kendimden taviz vermemi sağlayan Asilden ve tüm bunlara mani olamadığım için kendimden nefret ediyordum.

Yanağım da hissettiğim dokunuşla gözlerimi araladım. Asil başını yana eğmiş gülümseyerek bana bakıyordu.

Bir süre ona boş boş baktım, sonra gözlerimi ondan kaçırıp dışarı baktım. Apartmanın önündeydik, yüzümü elinden kurtardım ve tekrar gözlerimi kapattım. Çok yorgundum, gözlerimi açık tutamıyordum, zihnim uyuşmaya başlamıştı. Her ne içtiysem etkisi hala geçmemiş ve sanki bir hastalık gibi yeniden nüksetmişti.

" İyi misin? "

Gözlerimi açmadan kafamı olumlu anlamda salladım.

" İyi değilsin, lütfen gidelim hastaneye. "

Endişeli sesine karşın kafamı tekrar olumsuz anlamda salladım. Hastanelerden nefret ediyordum. Elini tekrar yanağıma koyup baş parmağı ile elmacık kemiğimin üstünü hafifçe okşadı.

" Lütfen. "

Fısıldayışı üzerine gözlerimi zorlukla araladım ve sert bir şekilde baktım. Bir şey söylemeden kapıyı açıp arabadan indim. Bu kadar iyi yalan söylüyor olması sinirlerimi bozuyordu. Kapıyı sert bir şekilde çarpıp sallana sallana apartmana doğru yürüdüm. Peşimden koştuğunu hissediyordum ama dönüp bakmıyordum. Kolumdan tutunca dengemi kaybedip yere düşeceğim sırada sıkıca tuttu sallanan bedenimi.

" Tamam, bırak odana kadar götüreyim seni. "

Kendimi hırsla ondan kurtardım, bana dokunsun istemiyordum. Kimse bana dokunsun istemiyorum. Ben kirliyim, ben korkağım...

" İstemiyorum, dokunma bana. "

Bana doğru bir adım attığında elimle durmasını işaret edip nefretimi dilimin ucuna toplayarak bağırdım.

" Git! Git, yalnız bırak beni. "

Ben yalnız kalmaya mahkûmum. Defol, seni adi herif. Hepiniz defolun, herkes defolsun, bende defolayım.

" Ezra... "

Sesine bulanan çaresizlik bir hançer gibi saplandı boğazıma ve orada oluşan düğümleri parçaladı. Çaresizliğin ne olduğunu en iyi ben bilirdim. Hem nasıl bilmeyeyim ki? Çaresizlik kanım da hüküm sürerken nasıl bilmezdim.

" Sus ve git yoksa, yoksa sana olan nefretim çoğalacak. Bunu mu istiyorsun? Senden daha fazla nefret etmemi mi istiyorsun? "

Sanırım ona karşı kullanacağım en güçlü silahım ondan daha fazla nefret etmek olacaktı. Kafasını hızla iki yana salladı.

" Tamam, gidiyorum. Ama telefonum açık istediğin her an arayabilirsin. "

Cevap vermeden koşarak apartmana girdim. Asansörü beklerken Ezel'e ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Şuan evimde olmasa bile yarın onunla karşılaşacaktım. Asansörün içinde bayılmamak için büyük bir direnç gösterirken sonunda duran asansör ile kendimi hızla dışarı attım ve duvarlara tutunarak kapının önüne geldim ben açmak için uğraşırken kapı kendiliğinden açıldı. Demek Ezel gitmeyip beni beklemişti. İçeri adım attım, ışıklar kapalıydı.

" Ezel! "

Ensemde hissettiğim nefes ile olduğum yerde durdum. Azrail tam ensemdeydi.

" Gitti. Tüm gece ağlayarak bekledi ve gitti. "

Kolları belime dolanırken tuttuğumu farketmediğim nefesimi bırakıp kollarından kurtulmaya çalıştım.

" Bu saate kadar o herifle ne yaptınız? "

Kollarında debeleniyordum fakat bir işe yaramıyordu. Gözyaşlarım yüzümü ıslatmaya başlamıştı.

" Bırak, bırak beni! "

Nefretim dudaklarımdan dışarı taşarken tüm çırpınışlarım bir işe yaramıyordu.

" Ne olur bırak beni! "

Yine kendimi onun karşısında yalvarırken bulmuştum.

" Seni çok özledim. "

Dudakları ensemi öpmeye başlarken midem bulanmıştı. Bu defa izin vermeyecektim. Ayağına basıp kendimi hızla kurtardım kollarından ve nereye koştuğumu bilmeden koşmaya başladım. Fakat iki adım atar atmaz yakalamıştı beni. İri elleri suratım da iz bırakırken yere düşmüştüm.

" İmdat, yardım edin! "

Boğazım yırtılacak kadar bağırmaya yardım istemeye başladım. Fakat üzerime çöken bedeni ve dudaklarıma kapanan dudakları ile çığlıklarım yarım kaldı. Kafamı iki yana sallıyordum, ellerim ile itmeye çalışıyordum ama ondan kurtulamıyordum. Allah'ım yardım et! Yine ona yenilmek istemiyordum. Bir kez daha bedenimi ve ruhumu kirletsin istemiyordum.

Bedeninin altında kalan ayaklarıma tüm gücümü verip onu iteklemeye çalıştım üzerimden hafif oynayınca başımı hızla çekip kollarımla ittim. Ve bir saniye bile tereddüt etmeden cama koşup sehpayı dışarı fırlatıp bağırmaya başladım.

" İmdat, yardım edin! Yardım edin ne olur! "

Boğazımdan firar eden bir hıçkırık ve boğazıma sarılan bir el ile yenilgiyi kabul ettim. Ne yaparsam yapayım kurtuluşum yoktu. Yenildim bir kez daha azrailime. Masum tarafım bir kez daha can verdi ellerinde. Beni sürükleyip yatak odama götürmesine izin verdim. İlk defa onun elinden kurtulacağıma inanmıştım. Ama olmadı, yapamadım. Bundan sonra tek yapacağım işini daha çabuk bitirip gitmesine dair dua etmekti.

Gözlerimi kapatıp yatakta üzerime çıkmasına dudaklarını boynumda dolandırmasına izin verdim. Elleri bacaklarımı koşarken kapım yumruklanmaya başladı. Bir umut ışığı belirdi gözlerimin önünde.

" Ezra, aç kapıyı! Ezra! "

Gözlerimi hızla açtım bu Asil'in sesiydi. Üzerimdeki beden kasılırken Asil daha sert yumruklamaya başladı kapıyı.

" Açmazsan polisi çağıracağım. "

Hemen üzerimden kalkıp sert bir şekilde bana baktı. Yatakta cansız bir şekilde yatarken üzerime eğildi.

" Gönder onu hemen... "

Daha fazla üzerime eğilip boynumu sıkmaya başladı.

" Yoksa ona buradaki her şeyi anlatırım ve inan bana kimse sana inanmaz. Annen bile sana inanmazken sence bu kapıdaki it sana inanır mı? "

Yutkundum. Haklıydı kimse inanmazdı bana. Yıllardır olduğu gibi tehdidine tekrar boyun eğdim ve kafamı olumlu anlamda salladım. Aldığı cevap üzerine dudaklarında iğrenç bir gülümseme oluştu ve kendini doğrultup kolumdan yakalayarak beni kapının önüne fırlattı.

" Kalk, aç şu kapıyı yoksa kıracak aşığın. "

Sarsak adımlarla koşarak kapıyı​ açtım. Gözyaşlarımdan dolayı bulanık gören göz bebeklerim ile onu tam seçemesemde bana sıkıca sarılan bedenini hissetmiştim.

" Hiçbir şey sorma, sadece götür beni buradan. "

Kafasını olumlu anlamda salladı ve daha sıkı sarıldı.

Kadın gözlerinden çaresizliğini akıttı, adam tuttu kadını, sevilmemişliğinden sarıldı.



huhuuu! Açıkçası bu bölüm içime sindi gibi. Aslında haftalar öncesinde yazılmış ve bir hataya kurban gitmiş bir bölümdü ve bir hafta önce yeniden yazılmış,  bugün düzenlenen bir bölüm ile karşınızdayım.  Cümle çok tuhaf oldu ama neyse çünkü çok heyecanlıyım. Yeniden bir aksilik çıkmadığı sürece bir şeyler karalayıp size sunabileceğim, daha güzeli var mı? 

Ve sizden bir şeyler isteyeceğim. İlk öncelikle Sıfırı Tüketenler ve Çöküş adlı kitaplarımı beğenerek okuyorsanız daha çabuk büyümemiz için arkadaşlarınıza önermenizi istiyorum, umarım bu isteğimle haddimi aşmamışımdır.

 İkinci isteğim ise bana wattpadde okuyabileceğim güzel kitaplar önermenizi istiyorum. 

Üçüncü isteğim ise bana izleyebileceğim yerli yabancı güzel film ve diziler önermenizi istiyorum. Şimdiden herkese çok çok çok teşekkür ediyorum. Kendinize iyi bakın. :) 


Continue Reading

You'll Also Like

6.4M 279K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
357K 23.5K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
ASYA By Su

ChickLit

291K 16.3K 33
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Bölümleri yazdıkça atacağım. "Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzakla...
53.2K 2K 18
Mirzah Arslan 3 yıldır aşık olduğu kızı yanına almak isterse ne olur? Mirzah Arslan ❤️ Gizay Çetin Not: -Arkadaşlar bu kitap benim kendi yazdığım k...